Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kadın Kaç Talak'ta Boş Olur? İddet Süresi Nedir?

T Çevrimdışı

tevekkül

Üye
İslam-TR Üyesi
sa kac talakla kadin bos olur ve iddet suresi nedir. esi ÖLMÜS olan icin evlenip hemen bosanan icin ve evlenip beraber yasayip bosananlar icin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bakara suresi:

228- Boşanmış kadınlar üç aybaşı hali' kendilerini gözetlerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz. Kocaları da bu arada barışmak isterlerse, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları, bir derece fazladır. Allah azizdir, hakimdir.
229- Boşama iki defadır. Bundan sonra kadını ya iyilikle tutmak ya da güzelce salık vermek lazımdır. Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız, size helal değildir. Şayet erkek veya kadın Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer erkek ve kadının, Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız, o zaman kadını verdiği fidyede ikisine de günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır, sakın bunları aşmayın. Kimler Allah'ın sınırlarını aşarsa iste onlar zalimlerdir.
230-
Erkek yine boşarsa, artık bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadan kendisine helal olmaz. O adam da bunu boşarsa, Allah'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde tekrar birbirlerine dönmelerinde kendilerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilen bir toplum için açıklamaktadır.
231-
Kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini bitirdiler mi ya onları iyilikle tutun ya da iyilikle bırakın; haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları yanınızda tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence yerine koymayın; Allah'ın size olan nimetini ve size öğüt vermek için kitab ve hikmetten size indirdiklerini düşünün, Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi bilir.
232- Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini bitirdiler mi, kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde, kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Bu içinizden Allah'a ve ahirat gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Bu sizin için daha iyi ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz
.

"Boşanmış kadınlar üç aybaşı hali kendilerini gözetlerler..."
Görüldüğü gibi, önceki ayette söz konusu edilen boşanma hükümlerine, bu ayetlerde yeniden değiniliyor. Ayetlerin dili gayet sade ve anlaşılırdır. Öğüt ve uyarı amaçlı ayetlerde rastladığımız bir ifade tarzına tanık oluyoruz. Bu da vahyin inişine esas oluşturan ilahi hikmetin aile hayatına ve kadın haklarına verdiği büyük önemi ortaya koymaktadır. İlahi hayat sisteminde aile kurumunun esasını, haklara saygı, karşılıklı hoşnutluk, uyuşma ve yapıcılık oluşturmaktadır.

Ayetlerin metnine, oluşturduğu atmosfere ve akışına ilişkin bazı ayrıntılı açıklamaları, hükümleri ve değerlendirmeleri aşağıya alıyoruz:

1) İlk ayette, boşanma kadınlara emredilen üç aybaşı halini kapsayan kendini gözlem altında tutma uygulaması, ayetin atmosferinden ve metninden algıladığımız kadarıyla bir açıdan kadının hamile olub olmadığının anlaşılmasına, bir diğer açıdan da karısını boşayan erkeğe bu süre içinde tekrar karısını geri alma fırsatını vermeye yöneliktir. Ayette geçen "kur'u" kelimesinin "aybaşı hali"nden temizlenme anlamına geldiğini söyleyenlerin yanında "aybaşı hali" anlamına geldiğini söyleyenler de olmuştur. (İbn Kesir ve Hazin)
Bu iki değerlendirme arasındaki fark şudur:
Eğer kelime "aybaşı hali"nden temizlenme anlamını ifade ediyorsa, koca karısını üçüncü aybaşı hali sona ermeden önce geri alabilir. Yok eğer "aybaşı hali" anlamına geliyorsa, kadının üçüncü aybaşı haline girmesi, eski kocasına geri dönememesi anlamına gelir. Çünkü süre tamamlanmıştır.
"Aybaşı hali"ne fıkıh literatüründe "iddet" denir. Kur'an-ı Kerim'de Talak sûresinde bu kavramı kullanmıştır. Adı geçen sûrede üç değişik doğal durumla bağlantılı olarak "iddet" süresinin açıklanışı tamamlanmış oluyor. Bu durumlar; hamilelik, yaşlılıktan dolayı kadının aybaşı halini görememesi ve bir başka sebebden dolayı kadının aybaşı halini görememesidir. Bu sonucu şu ayet-i kerimeden çıkarıyoruz:

"Yaşlılıklarından ötürü adetten kesilen kadınlarınızın bekleme süresinden şubhe ederseniz, bilin ki onların bekleme süresi üç aydır. Henüz adet görmeyenler de böyledir. Gebe olanların bekleme süresi, yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allah'tan korkarsa ona işinde bir kolaylık yaratır" (Talak, 4)

Tefsir bilginleri (Taberi, Beğavi, İbn Kesir ve Hazin) sahabilere ve Tabiin ulemasına dayanarak bazı hadisler ve görüşler rivayet etmişlerdir. Buna göre boşanmış veya terkedilmiş cariye eğer adet görüyorsa, onun iddeti iki aybaşı halidir. Şayet adetten kesilmişse iddeti bir buçuk aydır.
Konuya ilişkin olarak Ömer b. Hattab (r.anh)'ın şöyle dediği rivayet edilir:
"Köle iki kere evlenir ve iki talakla boşanır, cariyenin boşanma sonrası iddeti ise, iki aybaşı halidir" (Hazin).

Eğer bu rivayet sahihse bunun sünnetten kaynaklandığı tercih edilir. Kur'an'ın açıklık getirmediği cariyenin iddetini, sünnet açıklamış demektir. İbn-i Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste (el-Kasımi, et-Tac, c.2, sf: 316) , Peygamberimizin bir kadının nikahının hal yoluyla feshedilmesini ve bir aybaşı hali iddet beklemesini emrettiği belirtilir. Fıkıh bilginleri (el-Kasımi, et-Tac, c.2, sf: 316) buna dayanarak, rahmin boş olduğunun anlaşılması için bir aybaşı halinin yeterli olduğunu, iddetin üç aybaşı olarak belirlenmesinin, karı kocanın tekrar birleşmesine dönük bir zaman uzatma olduğunu söylemişlerdir. Bu değerlendirmenin isabetli olduğu açıktır.
Cariyenin iddetinin hür bir kadının iddetinin yansı olmasının sosyal durumdan kaynaklandığı açıktır. Nitekim zina suçunda da cariye için öngörülen ceza, hür bir kadın için öngörülen cezanın yarısıdır:
"İçinizden inanmış hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, elleriniz altında bulunan inanmış cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartıyla, sahiblerinin izniyle onlarla evlenin, ücretlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara yapılan işkencenin yarısı uygulanır. Bu içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir. Allah bağışlayan esirgeyendir" (Nisa, 25).

Cariyenin iddetinin, hür kadının iddetinin yarısı olarak belirlenmesinde, Kur'an'ın bu hükmü ölçü alınmış olabilir. Üç sayısının tam sayı olarak ikiye bölünmesi mümkün olmadığı için de cariyenin iki aybaşı hali beklemesi öngörülmüştür.

2) Ayet-i kerime, kocaya karısının iddeti esnasında, yeni bir nikah aktine gerek kalmaksızın, onu tekrar geri alma hakkını tanımıştır. Ancak ayette yer alan: "Barışmak isterlerse" cümlesi kadının geri alınışının barış ve uyuşma amacı ile gerçekleşmesinden kesin olarak emin olunmasını zorunlu kılmaktadır. Yine buradan hareketle anlıyoruz ki, boşanmış kadın, kocasının, kendisini bu niyetle geri aldığında emin olmazsa, tekrar ona dönmeyebilir.
Ayetin bu değerlendirmeyi pekiştirdiğini görüyoruz. Çünkü söz konusu ayette boşanmış kadınların, sırf eziyet olsun, zarara uğrasın diye geri alınmaları yasaklanıyor. Böyle davrananlar, Allah'ın ayetleriyle alay eden, onları kötü amaçlı olarak yorumlayan kimselerle bir tutuluyorlar. Tefsir bilginlerinden el-Kasımî, barışmak ve uzlaşmak niyetiyle olmadıkça, kadının geri alınışının haram olduğunu söylemiştir ve buna adı geçen ayeti kanıt olarak göstermiştir. Şu anda incelemekte olduğumuz ayette yer alan "kadınların da erkekler üzerinde haklan vardır" cümlesi de bu çıkarsamayı pekiştirici niteliktedir. Nasıl ki, erkek, iddet sona erip kadın döndüğünde onu almama, boşama hakkına ve özgürlüğüne sahibse, kadın da, kocasının kendisini barışmak ve uzlaşmak niyetiyle geri aldığından emin değilse, bu beraberliği kabul etmeme hakkına ve özgürlüğüne sahibdir.
Kadına verilen bu hak ve özgürlük, aynı ayette yer alan "erkeklerin, kadınlar üzerindeki hakları, bir derece fazladır" cümlesiyle çelişmez. Çünkü ifadenin akışından algıladığımız kadarıyla, aile hayatıyla ilgili bir duruma işaret ediliyor. Söz konusu derecede erkeğin aile içinde yönetici ve itaat edilen pozisyonda olmasıdır, Erkeğin kadına verdiği mihir, aynca evlilik boyunca geçimini sağlaması, bir derece üstünlüğün somut gerekçeleridir. Nisa sûresinde yer alan bir ayette, bu realiteye işaret edilmiştir:
"Allah, insanları birbirinden üstün kıldığı ve mallarından harcadıkları için erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler" (Nisa, 34). Aynı değerlendirme, İbn Abbas'a da nisbet edilir'. (Hazin)

Erkeğin boşanma hakkına ve kadına göre daha fazla oranda evlenme hakkına sahib olması, bu derecenin bir göstergesi olabilir. Ayetin tefsiri bağlamında Seyyid Reşid Rıza şöyle der: Evlilik hayatı, sosyal bir hayattır. Her toplumun bir başkanının olması kaçınılmazdır. Çünkü bir toplumu oluşturan bireylerin görüşlerinin, arzularının eğilimlerinin farklı olması bir zorunluluktur. Ancak, bir liderin bulunması ve ihtilafların çözümü için ona başvurulması ile söz konusu topluluk yapıcı bir çizgide hareket edebilir. Aksi takdirde her ferd, diğerinin aleyhine çalışacaktır. Dolayısıyla birliği sağlayan kulp kopacak ve düzen bozulacaktır. Ailede erkeğin lider olması daha uygundur. Çünkü erkek maslahatı daha iyi bilir. Kararları uygulama gücüne ve maddi imkanlara daha çok sahiptir. Reşid Rıza'nın bu değerlendirmesi isabetlidir. "Allah, insanları birbirinden üstün kılmıştır" ifadesini de açıklayıcı niteliktedir.

3) "Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan haklan gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır" cümlesi, boşanmış kadının kocasına dönmeyi reddetme hakkına sahib olduğunu ifade etmekten çok daha kapsamlıdır. Buna göre itaat, emanet, iffet, samimiyet, güzel muamele, saygı, güven, onurlandırma, iyilik, rahat ettirme, mizacını gözetme, çıkarını koruma, tek başına üstesinden gelemediği ihtiyaçlarını gidermede yardımcı olma gibi erkeğin kadından beklediği şeylere, kadın da erkekten bekleme hakkına sahibdir. Erkek, bu temele dayalı olarak kadını hayat ortağı olarak görmelidir. Kapsamlı ve geniş bir ortaklıktır bu. Bunlar kocanın karısının üzerindeki hakları olduğu kadar kadının da kocasının üzerindeki haklarıdır. Ayette geçen "maruf kelimesi, bu bağlamda son derece anlamlıdır. Çünkü bu kelime, karşılıklı olarak tanınan lehte ve aleyhteki haklar anlamını ifade eder. Bu haklan belli bir zamanla kıyaslayarak belirlemek doğru değildir. Bilakis, sosyal hayatın değişmesine ve gelişmesine paralel olarak bunları da geliştirmek mümkündür. Karı koca arasındaki haklar bağlamında tek ölçü, helalin haram, haramın da helal kılınmamasıdır.

Tefsir bilginlerinden Hazin konuyla ilgili olarak şöyle der:
"Çünkü evliliğin taraflar için öngördüğü haklar eşlerden her birinin diğerinin lehinde ve aleyhinde olan haklarını ve çıkarlarını gözetmekle yükümlüdür".
Taberi şöyle der; "Bu cümle, çok şey ifade eden derin ve geniş anlamlı bir ifadedir".
Reşid Rıza, cümlenin tefsiri bağlamında şu açıklamada bulunur: Bu ifade erkeğe bir kriter veriyor. Her meselede ve her durumda eşine karşı göstereceği muameleyi onunla ölçsün diye. Hakların karşılıklı olduğunu, eşlerin eşit haklara sahib olduklarını bildiriyor. Kadın kocası için ne yapıyorsa koca da karısı için aynısını yapmakla yükümlüdür. Bu davranışlar biçim olarak aynı olmayabilirler; ama öz olarak aynıdırlar. Karı koca haklar ve hareketler bağlamında denktirler. Kişilik, duygu, bilinç ve akıl bağlamında da. Yani, her biri, noksansız bir insandır, aklı vardır; maslahatı ile ilgili fikirler üretir. Kalbi vardır; kişiliğiyle bağdaşan, kendisini sevindiren şeylerden hoşlanır, kişiliğiyle bağdaşmayan, hoşnut olmadığı şeylerden tiksinir. İki cinsten birinin diğerine tahakküm etmesi adaletle bağdaşmaz. Eşler birbirlerine saygı göstermedikçe, birbirlerinin haklarını gözetmedikçe evlilik hayatında mutluluğu yakalamak mümkün olmaz".

4) İkinci ayette, boşanmış kadının kocasına tekrar dönebileceği boşanma sayısı belirleniyor. Bu meseleyle ilgili olarak "boşama iki defadır" cümlesi son derece önemlidir. Peygamberimizin sünnetinden ve sahabenin uygulamasından bize aktarılan bilgilere göre (Taberi, Hazin, İbn Kesir. et-Tac, c.2, sf: 310-312), karısını boşamak isteyen bir adam, onu geri dönmeli (ric'i talak) olarak bir defa boşardı. Sonra iddeti esnasında karısını tekrar geri alırdı. Bundan sonra ilk boşanmanın sebebleri ortadan kalkamayacak olursa, onu ikinci kez ve geri dönmeli olarak boşardı. İddeti esnasında tekrar geri alırdı. Yine de boşanma sebebleri ortadan kalkmamışsa, üçüncü kez boşardı. Bu üçüncüsünde artık boşanma kesin olurdu ve kadın bir başkasıyla evlenib boşanmadıkça kocasına helal olmazdı. Burada vahye esas oluşturan hikmetin, karı kocaya birbirlerine dönme ve uzlaşma fırsatı tanıdığı açıktır. Üçüncü kez boşanma gerçekleştiği zaman, bunun anlamı, karşılıklı hoşnutluk ve uyuşma artık imkansız denecek kadar zordur. Artık karı kocanın birbirlerinden ayrılmaları zorunlu hale gelmiştir. Bu her ikisinin de yararınadır. Boşanmaya ilişkin şer'i hükmün bu tarzda düzenlenmiş olması, son derece hikmetli ve isabetlidir.

Ebu Davud, İbn Ömer kanalıyla Peygamberimizin şöyle dediğini rivayet eder:
"Allah'ın en sevmediği helal boşanmadır" (et-Tacc, C. 2, sf: 398)
Bu hadis ayetin içerdiği sakındırıcı ifadeleri, boşanmayı zorlaştırıcı önerileri açıklayıcı niteliktedir. Boşanmanın mubah olmakla beraber, pek de hoşlanılan bir durum olmadığı mesajı veriliyor. Burada ehven-i şerrin tercihi söz konusudur. Büyük serse iyi geçinmenin, uyuşmanın zorlaştığı, karşılıklı olarak hakların çiğnendiği bir ortamda aile hayatını bir kaos gibi saracak olan mutsuzluk, bedbahtlık, bela, ayrılık, sıkıntı ve dayanılmaz manevi acılardır. Bunların bir taraftan ya da her ikisinden kaynaklanıyor olması sonucu değiştirmez. Buna dayanarak şunu söylemek mümkündür: Ayetlerin ruhuyla, akışıyla bağdaşan sonuç şudur: Buna dayanarak her boşama yemini, ayrılığı gerektirmez. Öfke anında veya kavga esnasında ya da cebir ve zorlama sonucu gerçekleşen boşamaları uygulamak gerekmez.
Tefsir bilginleri (Hazin) bazı sahabelere ve Tabiin ulemasına dayanarak çeşitli görüşler aktarmışlardır. Buna göre boşanmış kadının hamileliği kocaya karısını geri alması için tanınan süreyi, doğuma kadar uzatır.
"...Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz" cümlesi ile hamileliği gizlemek suretiyle kadının kocasına dönüşünü engellemenin önüne geçilmek isteniyor. Talak sûresinde yer alan ilgili ayet de bunu pekiştirici niteliktedir: "Kadınlarınızdan arlık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddetleri, -eğer şubheye düşecek olursanız- üç aydır. Hamile kadınların bekleme süresi ise, yüklerin bırakmaları ile biter" (Talak, 4)

5) Geri dönmesiz (talak-ı bain) boşanmanın bir kerede ya da üç boşama sözüyle gerçekleşmesi hususunda iki görüş ileri sürülmüştür. Bazıları bu şekilde boşamayı câiz görürken, bazısı câiz görmez. Her grubun da dayandığı hadisler ve sahabe uygulamasına ilişkin rivayetler vardır. Ayetlerin akışı böyle bir uygulamayı onaylamaz niteliktedir.
Rivayete göre Ömer oğlunun karısını boşamasıyla ilgili olarak Rasulullah'a konuyu açar, o da ona şu tavsiyede bulunur:
"Oğluna söyle karısını evine alsın ve temizlenene kadar yanında tutsun. Tekrar aybaşı halini görüp temizlensin. Eğer dilerse onu yanında tutsun. Dilerse cinsel ilişkiye girmeden boşasın. İşte Allah'ın kadınların boşanması için emrettiği iddet budur" (et-Tac, c.2, sf: 312)
Bu hadis, yukarıdaki çıkarımımızı destekler mahiyettedir.

Talak süresindeki şu ayet de güçlü bir kanıttır:
"Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık çirkin bir hayasızlık göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse. gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş oluşturur. Sonra sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf üzere tutun ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun, Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla Allah'a ve ahîrat gününe iman edenlere öğüt verilir" (Talak; 1-2).

Anladığımız kadarıyla, boşanmış kadının evden çıkarılmamasının emredilmesi, geri dönüşe geniş zaman tanımaya ve iddet esnasında uzlaşmayı kolaylaştırmaya yöneliktir.
Rivayete göre Rukane b. Abdu Yezid, Rasulullahın yanına gelerek şöyle der:
Karımı geri dönmesiz olarak boşadım. Ondan istediğimi bir kerede söyledim.
Rasulullah: "Allah'a yemin eder misin?" diye sordu.
Rukane: "Allah'a yemin ederim" dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz: "Ne kastetmişsen o olmuştur" dedi
(et-Tac, c.2, sf: 311 ; Ebu Davud, Tirmizi, Şafii, Hakîm "sahihtir" demiştir).

Bu hadis bir kerede üç boşamanın hem de geri dönmesiz olarak gerçekleşebileceğine kanıt oluşturabilir. Bunun için de kişinin yemin edib bunu kastettiğini ikrar etmesi lazım gelir. Çünkü, boşama sonrası geri dönüşün hikmeti, taraflara uzlaşma ve karşılıklı rıza imkanını tanımaktır. Kocanın kesin ayrılıkta kararlı olması, uzlaşma ve rızanın güç olduğunu ortaya koyar. Bu durumda Kur'an'ın şu hükmü devreye girer: "Ya iyilikte tutmak, ya da güzelce salıvermek..."


Tefsir bilginleri (et-Tac c.2, sf: 310; Muslim. Ebu Davud ve Ahmet b. Hanbel) îbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet ederler:
Rasulullah, Ebııbekir ve Ömer'in hilafetinin ilk iki senesinde üç boşama, birer birer yapılırdı. Sonra Ömer:
"İnsanlar temkinli davranmaları gereken bir hususta acele davranıyorlar. Bu aceleci davranışlarını aleyhlerine onaylarsak bunun önüne geçebiliriz" dedi ve üç talakın bir kerede gerçekleşeceğini ilan etti.

Eğer bu rivayet sahihse, Rukane'nin hadisiyle bağdaşmaktadır. Bu durumda denebilir ki, Ömer (r.anh)'in onayladığı tek boşamalar, kesin olarak eşinden ayrılmaya kararlı olanlar için geçerlidir. Koca bunu kastetmediğini söylerse, sözüne İtibar edilir ve boşaması, bir kerelik geri dönmeli (ric'i talak) boşama kabul edilir. Burada şunu söylemek mümkündür; İncelemekle olduğumuz ayetlerle "Talak" süresindeki ayetleri birlikte düşündüğümüz zaman, ilk boşamadan sonra, bir kez daha boşama olursa bunun kesinlik kazanacağı sonucu çıkıyor karşımıza. Yukarıda İbn Ömer'in boşanmasıyla ilgili olarak sunduğumuz hadis de bu çıkarsamayı destekler mahiyettedir.

İlgili Konular:


İslam'a Göre Boşanma Nasıl Olur?


ÜÇ TALAK AYNI ANDA OLSA DA BOŞAMA GERÇEKLEŞİR DİYENLER VE DELİLLERİ

Düzensiz Adet Gören Boşanan Kadının İddet Tesbiti?
 
Üst Ana Sayfa Alt