Bir meclise güzel bir kadın girse erkeklerde bir gösteriş, bir rekabet, bir kıskançlık damarı uyanır. Bu gibi menfi duyguların hâkim olduğu bir yerde kıskançlık ve rekabet başlar; birlik, dirlik ve samimiyet kalmaz.Bir meclis-i ihvâna güzel bir karı girdikçe riyâ, rekabet, hased damarı intibah eder. Demek, inkişaf-ı nisvandan, medenî beşerde ahlâk-ı seyyie inkişaf eder."(2)
İçtimaî hayat da bir kardeşler meclisi gibidir. Kadınlar içtimaî hayatta edebsizce boy gösterir, ahlakî kaideleri ihlal ederlerse, o toplumun maddî ve manevî yapısı bozulmaya başlar.
Tarihin şehadetiyle sabittir ki, düşmana mağlup olmuş nice milletler daha sonra güçlenerek istiklallerini elde edebilmiş, düşmanlarına galip gelebilmiş ve vatanlarını muhafaza etmişlerdir; fakat maneviyattan uzaklaşıp ahlâksızlığa, hayâsızlığa, sefahete, zulme ve adaletsizliğe mahkûm ve mağlup olmuş bir milletin kendini toparlaması ve güçlenmesi mümkün olmamıştır, olamaz da. Mazide edepsizlik ve ahlâksızlık çukuruna düşmüş olan birçok âsi kavimlere Cenâb-ı Hakk’ın vurduğu sille-i te’dib ve ta’zib Kur’an-ı- Kerim’in birçok ayetinde nazara verilmektedir. Bir manevî kanser olan sefahete, çok güçlü kavim ve imparatorlukların kudretleri dahi dayanamamıştır. Bu mikrop bir cemiyete girdi mi, artık onun bünyesini kısa bir zamanda kemirir, güçsüz bırakır ve sonunda çökertir.
Devlet dairelerinde, okullarda, işyerlerinde erkek ile kadın hiçbir ölçü tanımadan iç içe olurlarsa o zaman riyâ, rekabet, hased ve benzeri kötü ahlâklar yeşermeye başlar ve o toplum ciddî mânada tedenni eder.
Tecavüz, kıskançlık cinayetleri, kadının metalaştırılması, ikiyüzlü münasebetlerin çoğalması, kadınların haram nazarlara mahkûm edilmesi, gibi...
Mesela bir kadına iki erkek talip olursa (ki talip burada iyi niyetle evlenme isteği değil) bu erkekler açısından tam bir felakettir.
Kadın ile erkek arasında fıtrî bir temayül vardır. Bu temayül yüzünden erkek fıtrî olmaktan çıkıp, tamamen gösteriş ve riyakârlık yapma şekline giriyor. Bu da riya, rekabet, hased ve kendini beğenmişlik gibi kötü hallerin erkeğin fıtratına yerleşmesine sebep oluyor. Bu sebeple erkek ile kadının aynı şartlarda tek başlarına bulunması; hem dinen hem ahlâken hem de fıtraten doğru değildir.
Gerek çalışma şartlarında gerekse eğitim ve faaliyetler ifa edilirken, İslam’ın koyduğu esaslara ve ölçülere göre hareket etmek iktiza eder. Erkek ile kadının aynı çalışma ortamında bulunmaları İslam’a ve fıtrata zıttır.