KADININ BEYÂNI ESAS MIDIR?
İslam'da hiç kimsenin beyânı esas değildir. Dâvâcı da dâvâlı da dinlenir. Dâvâcıdan beyyine (delil) istenir. Haklı kimse ona hakkı verilir.
Dinsizlere ve dînidarlara göre ise kadının beyanı esastır. Hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz, dînidar hükümetler islama dinsiz hükümetlerden daha büyük zarar vermektedirler. Çünkü; dinsizlerin kâfir oldukları bilinince onların sözlerine pek îtibar edilmez. Hattâ onlara tepki gösterilir ve protesto edilirler. Ama dînidarlar kendilerini müslüman olarak gösterdikleri için insanları kandırmaları, saptırmaları daha kolay oluyor. Bir örnek verelim mi?
Birinci dünya savaşından sonra İngilizler Marmara bölgesini, İtalyanlar Akdeniz bölgesini, Fransızlar da Güney Anadolu bölgesini işgal etmişlerdi. Biz kurtuluş savaşında sâdece Yunanlılara karşı savaştık. İngilizlere ve İtalyanlara karşı ise hiç savaşmadık. Peki, seni yenmiş, gelip ülkeni işgal etmiş devletler kendileri ile savaşılmadığı halde kendiliklerinden tası tarağı toplayarak neden ülkeyi terk etmişler? Çünkü onlar da biliyorlardı ki, eğer Türkiye'de kalırlar da halkı kendileri sömürürler ve dinlerine kendileri tasallutta bulunurlarsa, bu halk eninde sonunda isyan edip kendilerini bu yurttan yine sürerler. Bundan dolayı kendilerinden olan, kendileri gibi düşünen ve kendilerine uşaklık edecek olan kişileri yönetimlere getirip çekip gittiler. Bu bütün islam topraklarında oynanan bir oyundur. Müslümanların başlarına getirdikleri kimselerin adı Ahmed'di, Mehmed'di. Nufus kağıtlarında islam yazıyordu. Ama ümmet üzerine öyle bir zulümle çullandılar ve ümmetin ulemâsına öyle zulümler ettiler, ümmetin dinine öyle tahrîbatlar açtılar ki, vallahi İngilizler ve Fransızlar onların yaptıklarını yapmak isteseler de yapamazlardı. Nitekim Antep'de iki Fransız askeri iki müslüman kadının peçesini açmak istedi diye halk ayaklanmıştı da Fransızları bölgelerinden sürüp çıkarmışlardı.
İşte dinsiz hükümetler ile dînidar hükümetler de böyledirler. Dinsiz hükümetler islama ve müslümanlara saldırdıkça, zulmettikçe müslümanların tepkileri artar, onlara karşı hınç beslerler, protestolar, mitingler yaparlar. Ama dînidar hükümetler onların yapacaklarından çok çok fazlasını yaptıkları halde onlara ses çıkarmazlar. Hattâ "vardır bir hikmeti" diyerek onları desteklerler, alkışlarlar. Dînidarların islam ve müslümanlar için tehlikeli olmaları münâfıklar gibidir. Çünkü münâfıklar da islam ve müslümanlar için kâfirlerden daha tehlikelidirler. Halbuki onlar da namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, zekat veriyorlar, hacca gidiyorlar, hattâ cihada gidiyorlardı değil mi? Ama ümmetin içinde bir ur gibi fesad yayıyorlarlardı. Fakat dînidar hükümetlerin ne kadar tehlikeli olduklarını dînidar halk anlayamaz. Onların hîle ve desîselerini ancak islam akâidini iyi bilen, bilmekle de kalmayıp bildiklerine teslim olan, kitap ve sünnetin çizgisinden ayrılmayan müslümanlar anlayabilirler.
Herkes kendisini islamın süzgecinden geçirerek kontrol etsin. Aceba şu andaki yaşantısı, tutum ve davranışı ile dînidarlardan mı yoksa müslümanlardan mı?
"Allah’a çağıran, sâlih ameller işleyen ve "Ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır?" (Fussilet : 33)
İslam'da hiç kimsenin beyânı esas değildir. Dâvâcı da dâvâlı da dinlenir. Dâvâcıdan beyyine (delil) istenir. Haklı kimse ona hakkı verilir.
Dinsizlere ve dînidarlara göre ise kadının beyanı esastır. Hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz, dînidar hükümetler islama dinsiz hükümetlerden daha büyük zarar vermektedirler. Çünkü; dinsizlerin kâfir oldukları bilinince onların sözlerine pek îtibar edilmez. Hattâ onlara tepki gösterilir ve protesto edilirler. Ama dînidarlar kendilerini müslüman olarak gösterdikleri için insanları kandırmaları, saptırmaları daha kolay oluyor. Bir örnek verelim mi?
Birinci dünya savaşından sonra İngilizler Marmara bölgesini, İtalyanlar Akdeniz bölgesini, Fransızlar da Güney Anadolu bölgesini işgal etmişlerdi. Biz kurtuluş savaşında sâdece Yunanlılara karşı savaştık. İngilizlere ve İtalyanlara karşı ise hiç savaşmadık. Peki, seni yenmiş, gelip ülkeni işgal etmiş devletler kendileri ile savaşılmadığı halde kendiliklerinden tası tarağı toplayarak neden ülkeyi terk etmişler? Çünkü onlar da biliyorlardı ki, eğer Türkiye'de kalırlar da halkı kendileri sömürürler ve dinlerine kendileri tasallutta bulunurlarsa, bu halk eninde sonunda isyan edip kendilerini bu yurttan yine sürerler. Bundan dolayı kendilerinden olan, kendileri gibi düşünen ve kendilerine uşaklık edecek olan kişileri yönetimlere getirip çekip gittiler. Bu bütün islam topraklarında oynanan bir oyundur. Müslümanların başlarına getirdikleri kimselerin adı Ahmed'di, Mehmed'di. Nufus kağıtlarında islam yazıyordu. Ama ümmet üzerine öyle bir zulümle çullandılar ve ümmetin ulemâsına öyle zulümler ettiler, ümmetin dinine öyle tahrîbatlar açtılar ki, vallahi İngilizler ve Fransızlar onların yaptıklarını yapmak isteseler de yapamazlardı. Nitekim Antep'de iki Fransız askeri iki müslüman kadının peçesini açmak istedi diye halk ayaklanmıştı da Fransızları bölgelerinden sürüp çıkarmışlardı.
İşte dinsiz hükümetler ile dînidar hükümetler de böyledirler. Dinsiz hükümetler islama ve müslümanlara saldırdıkça, zulmettikçe müslümanların tepkileri artar, onlara karşı hınç beslerler, protestolar, mitingler yaparlar. Ama dînidar hükümetler onların yapacaklarından çok çok fazlasını yaptıkları halde onlara ses çıkarmazlar. Hattâ "vardır bir hikmeti" diyerek onları desteklerler, alkışlarlar. Dînidarların islam ve müslümanlar için tehlikeli olmaları münâfıklar gibidir. Çünkü münâfıklar da islam ve müslümanlar için kâfirlerden daha tehlikelidirler. Halbuki onlar da namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, zekat veriyorlar, hacca gidiyorlar, hattâ cihada gidiyorlardı değil mi? Ama ümmetin içinde bir ur gibi fesad yayıyorlarlardı. Fakat dînidar hükümetlerin ne kadar tehlikeli olduklarını dînidar halk anlayamaz. Onların hîle ve desîselerini ancak islam akâidini iyi bilen, bilmekle de kalmayıp bildiklerine teslim olan, kitap ve sünnetin çizgisinden ayrılmayan müslümanlar anlayabilirler.
Herkes kendisini islamın süzgecinden geçirerek kontrol etsin. Aceba şu andaki yaşantısı, tutum ve davranışı ile dînidarlardan mı yoksa müslümanlardan mı?
"Allah’a çağıran, sâlih ameller işleyen ve "Ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır?" (Fussilet : 33)