Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kadının İşte Çalşması ve Ev İşlerini Yapmama Gibi Bir Hakkı Var mı?

E Çevrimdışı

Et Tevhid vel Cihad

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
es selmu aleykum; Bir kadın kocasının cinsel ihtiyacı haricinde diger ev işleri gibi işlerde yapmama hakkı varmı ben duydum bazı kadınlar kocalarından hizmetçi istiyorlarmış biz ev işlerini yapmak zorunda degiliz diyorlarmış buna hakları varmı?
(vallahi bunu diyen kadına erkegin 4 evlilik hakkı oldugunu hatırlatması bence bu sorunu çözer ama hayırlısı inş.)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah ;

Rabbimiz Allah (c.c.), kulları olan insanı yaratılış itibârıyla erkeği, kadına nazaran fiziken güçlü yarattığı gibi, kadına da üstün (idareci) kılmış, erkeğin kazanarak elde ettiği rızıktan hem hanımlarına hem ev ihtiyaçlarını karşılamasını buyurmuş, kadının da kocasının bulunmadığı (iş, mesai, çalıştığı) zamanlarda evde kalıp hem ihtiyacı karşılamasını, çocukların bakımı , hem de ırzlarını korumasını buyurmuştur.
İstisnai durumlar hariç, uygulama Adem (a.s.)'dan bu yana böyle olmuştur.

"Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür." (Nisa 34)

"Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. ...." (Bakara 233)

"Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler." (İbrahim 37)

Tüm bunlardan dolayı kadına cihad farz kılınmamıştır. Boşanan kadının da iddetini evlerinde geçirmesi , sonunda da tutulup ya da güzellikle salınması buyurulmuştur.
"Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın ..." (Bakara 231)

Kadının çeşitli sebeblerden (kadının zengin olması, ev işlerini yetiştirememe, hastalık vb gibi) durumlardan dolayı hizmet için yardımcı tutması/çalıştırması istemesi de caizdir.

Fâtıma validemizin evde el değirmeni çevirmekten eli nasırlaşmış, hamur yoğurmak için küplerle su getirmekten de omuzlarında berelenmeler meydana gelmiştir. Hatta yardım edecek bir hizmetçi tahsisi için kendisine yapılan muracaata Rasulullah (s.a.v.) şu mânada ifadelerle cevab vermiştir: Kızım! Henüz Suffa ashabının yemek ihtiyaçlarını karşılayamadım ki sana bir hizmetçi tahsis edeyim.
Bundan da Fâtıma validemizin ev işlerini bizzat kendisi gördüğü anlaşılmış, hanımların ev işlerinde çalışmaları görevleri olduğu hükmü çıkarılmıştır.

Zubeyr b. Abdulmuttalib'in ummu'l Hakem -yahut ta Dubâa- isimli kızların biri (şöyle) demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) (bir savaşta) bir takım cariyeler elde etmiştir. Ben, kız kardeşim ve Rasulullah (s.a.v.)'ın kızı Fatıma ile birlikte, Peygamber (s.a.v.)'in huzuruna gittim. Kendisine içinde bulunduğumuz durumdan şikayet ettik ve (işlerimizde bize yardımcı olması için) esir cariyelerden bize de vermesini istedik. Rasulullah (s.a.v.):
Bedir (savaşında hayatlarını kaybeden şehidlerin) yetimleri sizin önünüze geçtiler. Fakat ben size bundan daha hayırlısını göstereyim mi? Her namazın arkasında otuz üç defa Allahu ekber otuz üç defa subhanellah, otuz üç defa elhamdulillah ve (bir defa da) Lâilâhe illallâhu vahdehu Lâ Şerike leh (Allah'dan başka bir ilah daha yoktur, O'nun ortağı da yoktur. Mulk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun her-şeye gücü yeter.) dersiniz." buyurdu.
(Ravi) Ayyâş (b. Ukbe) dedi ki: "Bu iki kadın Peygamber (s.a.v.)'in amcasının kızlarıdır.
(Ebu Davud, Harac, Bab 19 - 20, Hadis no : 2987)



Ummu Seleme (Esma Bint-i Yezid b. Seken) çok yerinde ve güzel konuşan, akıllı bir hanımdı. Rasûlullâh (s.a.v)’ın huzûruna çıktığında, Efendimiz'e derin bir saygı içerisinde ve tatlı bir ifâde ile şunları söyledi:
"Anam babam sana fedâ olsun ey Allâh'ın Rasûlu! Ben kadınlar tarafından elçi olarak gönderildim. Allah seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber olarak göndermiştir.
Biz kadınlar sana ve senin Rabbine îmân ettik. Lâkin biz evlere kapanıp kalıyoruz. Beylerimize hizmet edib çocuk yetiştiriyoruz. Siz ise Cumuâ namazları kılmak, câmilere ve cemâate gitmek, hastaları ziyâret etmek, cenâze namazı kılmak, hac üstüne hac yapmak, daha da önemlisi Allâh yolunda muhârebe ve cihâd etmek gibi fazîletlerle bizden üstün oluyorsunuz.
Ancak siz hac, umre ve kâfirlerle mucâhede etmek üzere evinizden çıktığınız vakitlerde biz sizin mallarınızı korur, iplik eğirip elbiselerinizi dokur ve çocuklarınızı besleriz. O hâlde bizler de o hayır ve sevablı işlerin ecirlerinde sizlere ortak olur muyuz?"
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Esmâ'nın bu sözlerini dinledikten sonra, yanlarında bulunan ashâbına dönerek:
"Siz hiç din işlerinde soru soran bir kadından, bundan daha güzel sözler işittiniz mi?" buyurdu.

Onlar da: "Ey Allâh'ın Rasûlu! Biz bir kadından, böyle güzel ifâdeler beklemezdik!" dediler.
Rasûl-u Ekram tekrar ona hitâb ederek:
"Ey hatun! Diyeceklerimi belle ve seni gönderen kadınlara da anlat ki; hanımların kocası ile iyi geçinip, kocasının hoşnutluğunu kazanması o fazîletlerin hepsine eşit olur." buyurdu.

(Beyhakî, Şuabu'l-îmân, VI, 421; Heysemî, Mecmau'z-zevâid, IV, 305)

(Ummu Seleme Esma Bint-i Yezid b. Seken : (hayatı : Peygamberimizin Hanımları)
Büyük hanım sahabilerden olan bu hanımın asıl adı Esma binti Yezid b. El-Sekene b. Rafı b. İmreu'l kays El-Ensariye El-Evsiye, El-Eşheli'dir.
Kendisine hanımların hatibi de denilmektedir. Yermuk savaşına katılmış. Rustad'ın ileri gelen rumlarından 9 kişiyi öldürmüş. Bu olaydan sonra bir süre daha yaşamıştır. (El-İsabe, c. 4, s. 234, Biy. 58)


Yukarıdaki rivayetlerden anladığımız gibi , Cihada giden bir mucahidin, cihada çıkmasıyla (adım atmasıyla) birlikte ve geri evine dönünceye kadar ki her amelinden sevab kazandığı gibi O'nun evini ve çocuklarını bekleyen , namusunu iffetini koruyan, ev işlerini vs. yaparak Mucahid kocasının dönmesini bekleyen, Kocasının cihada gitmesinden razı olan-gönderen hanımında aynı cihad ceablarını alabileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Rabbim tüm mucahidlerin iffetli hanımlarına bu sevabları versin. (Amiiin)


Yine aynı hadisin farklı varyantını ve Ahzab suresi 35. ayetinin nuzuluna sebab olan vakıayı Kurtubi'nin tefsirinden (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 14/105) aktarıyorum :


"Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, iman eden erkeklerle iman eden kadınlar, itaate devam eden erkeklerle itaate devam eden kadınlar, sadık olan erkeklerle sadık olan kadınlar, sabreden erkeklerle Allah'a zilletle sabreden kadınlar, Allah'a zilletle boyun eğen erkeklerle boyun eğen kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, gizli yerlerini koruyan erkeklerle (gizli yerlerini) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar için, Allah bir mağfiret ve büyük bir mukâfat hazırlamıştır." (Ahzab 35)

1- Âyetin Nuzul Sebebi:

Tirmizî'nin rivayetine göre ensardan olan Ummu Ammâra (Nesibe), Peygamber (s.a.v.)'a gelerek şöyle dedi:
Ben herşeyin erkeklere ait olduğunu görüyorum. Kadınlardan herhangi bir şekilde sözedildiğini de görmüyorum.
Bunun üzerine şu: "Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, iman eden erkeklerle iman eden kadınlar..." âyeti nâzil oldu.
(Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, gârib bir hadistir. (Tirmizî, V, 354)

(Kahraman Mucahide kadın Ummu Ammare- hz. Nesibe kimdir : ( Hanm Sahabiler )


****


Kadının Dışarda Çalışması

Evveliyatla erkek, karısını neden çalıştırma gereksinimi görür?

Şunu bilmeliyiz ki İslam , ailede rızkı temin işini erkeğe vermiş, kadına da evin temizlik, yemek ve çocuklarına bakım işlerini vermiştir. Çünkü erkeğin dışarda çalışıp maddi kazanç elde etmesi, namusunu korumakla vazifeli kadına göre daha kolay ve sıkıntısızdır.

وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Anneler çocuklarını, emzirmeyi tamamlatmak isteyen baba için, tam iki sene emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği mârufa / örfe uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Herkese ancak gücü nisbetinde teklifte bulunulur. Ana çocuğundan, çocuk kendisinin olan baba da çocuğundan dolayı zarara sokulmasın. Mirasçıya da aynı şeyi yapmak borçtur. Ana baba aralarında danışarak ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse, ikisine de sorumluluk yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun bir şekilde öderseniz, size sorumluluk yoktur. Allah'tan sakının, yaptıklarınızı gördüğünü bilin. (Bakara 233)

لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِّن سَعَتِهِ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ لا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا
Geniş imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp verecektir.” (Talak 7)

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ...
Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin,mallarından sarf etmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler...” (Nisa 34)

Amr b. el Anvas (r.anh)’dan rivayetle Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiştir:

أَلا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا فَأَمَّا حَقُّكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ فَلا يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ وَلا يَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ أَلا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ
Dikkat edin, sizin kadınlarınızın üzerlerinde haklarınız vardır; tabiî ki kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onların üzerindeki haklarınız, yataklarınızı hoşlanmadığınız kimselere çiğnetmemeleridir (namusunuzu korumalarıdır) ve evlerinize hoşlanmadığınız kimselerin girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin, onların sizin üzerinizdeki hakları ise, onların yemelerini ve giymelerini en güzel biçimde sağlamanızdır.
(Tirmizi, 1083)



Gerçekten zarûriyet durumlarında namus ve izzetini muhafaza ederek kadın rızkını temin için çalışabilir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken zarûriyetin ölçüsü nasıl belirleniyor ve namus ve izzetin muhafazasının ölçüsünün şeriata uygunluğudur. Yâni kadın kapalı bir ortamda erkekler arasında kalmadan, dışardan bakanların içeriyi görebileceği veya başka kadınların da olacağı ve çalışma durumunda hiçbir zaman namahrem erkekle baş başa kalma ortamının olmayacağı bir iş yerinde tesettürlü ve ibadetli çalışabilmesidir.

İslamda Erkek Kadın Munasebeti
Çok zorunlu olmadığı sürece bayanlarla, erkek muhatab olmamalı, erkek mevcud ise, hanımını, kız kardeşini veya bir başka kadın akrabasını diğer hanımlarla iletişimde aracı kullanmalıdır. Mecburiyet karşısında da perde gerisinden, bu durumunda mumkun olmaması halinde tabi ki gözleri dikmeden , yere bakar, meramımızı anlaşılır olarak en kısa şekilde anlatıp uzaklaşmak gerekir. Aynı durum bayanlar içinde geçerlidir. Ayrıca kapalı bir ortamda baş başa bulunulmamalıdır.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَن يَشَاء وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takib etmeyin. Kim şeytanın adımlarını tâkib ederse, muhakkak ki o, fuhşiyatı / çirkin alışkanlıkları ve munkeri / kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.” (Nur: 21)

"Ey iman edenler!.. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalbleriniz , hem de onların kalbleri için daha temizdir…" (Ahzab 53)

Rasulullah (s.a.v.), Ali'ye, "Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde ikinci defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur. İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır." buyurmuştur.
(Tirmizi, Edeb 28; Ebu Davud, Nikâh 44; Ahmed.)



ثبت في السنة من حديث عبد الله بن مسعود رضي الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :
الْمَرْأَةُ عَوْرَةٌ فإذا خرجت استشرفها الشيطان..."

(1685) وابن حبان (5598 5599 ) وغيرهم رواه الترمذي (117) وابن خزيمة
Abdullah Bin Mes'ud (r.anh)' den; Rasulullah (s.a.v. ) buyurdu ki;
"Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan, bakışları ona çevirtir. Kadının Rabbine en yakın olduğu yer, evinin ortasıdır."
(Tirmizi, 1173 "hasen, sahih; Taberani, 9/295,10/108; İbni Huzeyme , 3/93, 5599; İbn Hibban 5598; Taberani, Mûcemu’l Kebir)



Ummu Humeyd es Saidiye (r.anha) Rasulullah (s.a.v.)'e gelip der ki;
"Ey Allah'ın Rasulu! Ben seninle beraber namaz kılmak istiyorum"
Bunun üzerine buyurdu ki; “Benimle namaz kılmak istediğini biliyorum. Lakin evinin ortasında kıldığın namaz, evinin avlusunda kıldığın namazdan hayırlıdır. Evinin avlusunda kıldığın namaz da mahalle mescidinde kıldığın namazdan hayırlıdır. Mahalle mescidinde kıldığın namaz ise, senin için benim şu mescidimde kıldığın namazdan hayırlıdır."
(İbn Huzeyme, 3/95;
Hafız İbn Hacer Fethul Bari'de, 3/318; İmam Ahmed ve Tebarani'ye nisbet etmiş; "Ahmed'in isnadı hasendir. Ebu Davud'un Ebu Mesud (r.anh)'den rivayeti bunun şahididir." demiştir.)


Ahlaklı, saliha ve dindar hanım sahabi olmasına rağmen, Rasulullah (s.a.v.) ona daha doğru ve daha hayırlı olanı açıklamış, ona namaz kılabileceği yerleri fazilet sırasına göre saymıştır. Fazileti en az olan yer, evine en uzak olan yerdir. Çünkü evi dışında daha fazla yol yürüyecek ve bakışlara daha çok maruz kalacaktır.
Bu da gösteriyor ki, Rasulullah (s.a.v.), kadınları mümkün mertebe evinden çıkmaktan alıkoymak istemekte, onların dışarı çıktıkları taktirde meydana gelebilecek tehlikelere işaret etmektedir.
Takvalı ve saliha bir kadının, Rasulullah (s.a.v.) ile namaz kılmak için dışarı çıkması mustehab olmadığına göre, çalışmak için, siyasi alanlara ve gezmek için çıkabileceği nasıl söylenebilir ve onlar nasıl olurda dışarı çıkmaya davet edilir?

Ummu Seleme (Esma Bint-i Yezid b. Seken) çok yerinde ve güzel konuşan, akıllı bir hanımdı. Rasûlullâh (s.a.v)’ın huzûruna çıktığında, Efendimiz'e derin bir saygı içerisinde ve tatlı bir ifâde ile şunları söyledi:
"Anam babam sana fedâ olsun ey Allâh'ın Rasûlu! Ben kadınlar tarafından elçi olarak gönderildim. Allah seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber olarak göndermiştir.
Biz kadınlar sana ve senin Rabbine îmân ettik. Lâkin biz evlere kapanıp kalıyoruz. Beylerimize hizmet edib çocuk yetiştiriyoruz. Siz ise Cumuâ namazları kılmak, câmilere ve cemâate gitmek, hastaları ziyâret etmek, cenâze namazı kılmak, hac üstüne hac yapmak, daha da önemlisi Allâh yolunda muhârebe ve cihâd etmek gibi fazîletlerle bizden üstün oluyorsunuz.
Ancak siz hac, umre ve kâfirlerle mucâhede etmek üzere evinizden çıktığınız vakitlerde biz sizin mallarınızı korur, iplik eğirip elbiselerinizi dokur ve çocuklarınızı besleriz.
O hâlde bizler de o hayır ve sevablı işlerin ecirlerinde sizlere ortak olur muyuz?"
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Esmâ'nın bu sözlerini dinledikten sonra, yanlarında bulunan ashâbına dönerek:
"Siz hiç din işlerinde soru soran bir kadından, bundan daha güzel sözler işittiniz mi?" buyurdu.
Onlar da: "Ey Allâh'ın Rasûlu! Biz bir kadından, böyle güzel ifâdeler beklemezdik!" dediler.
Rasûl-u Ekram tekrar ona hitâb ederek:
"Ey hatun! Diyeceklerimi belle ve seni gönderen kadınlara da anlat ki; hanımların kocası ile iyi geçinip, kocasının hoşnutluğunu kazanması o fazîletlerin hepsine eşit olur." buyurdu.
(Beyhakî, Şuabu'l-îmân, VI, 421; Heysemî, Mecmau'z-zevâid, IV, 305)



Kadınların ev dışı faaliyetine izin verildiğini savunanların en kuvvetli delili, Aişe Radıyallahu Anha’nın Cemel savaşında rol almış olmasıdır. Fakat bu delili öne sürenler herhalde Aişe Radıyallahu Anha’nın bu konudaki görüşünü bilmiyorlar. Abdullan bin Ahmed bin Hanbel Zevaid'uz-Zuhd'unde, İbn Munzir, İbn Ebi Şeybe ve İbn Sa'd da kitablarında Mesruk'tan şöyle bir hadis rivayet ediyorlar: “Aişe Radıyallahu Anha Kur'an okurken
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ ... ayetine geldiğinde elinde olmadan ağlamaya başlardı, öyle ki başörtüsü gözyaşlarından ıslanırdı. Çünkü bu ayet, ona Cemel Savaşı sırasında işlediği hatayı hatırlatırdı.”


وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ ... “Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin)..” ayeti kerimesinden başka kadının evinden dışarı çıkmasını kocasının iznine tabi kılmıştır. Zira erkeğin karısı üzerindeki hakkının ne olduğunun sorulması üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

إِنْ خَرَجَتْ مِنْ بَيْتِهِ مِنْ غَيْرِ إِذْنِهِ لَمْ يَزَلِ اللَّهُ يَلْعَنُهَا وَالْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ الْأَمِينُ وَخَزَنَةُ دَارِ الرَّحْمَةِ، وَخَزَنَةُ دَارِ الْعَذَابِ حَتَّى تَرْجِعَ إِلَى بَيْتِه

“Kadın, kocasının izni olmaksızın evinden dışarı çıkarsa evine dönesiye kadar Allah, melekler, Ruhu’l-emin, rahmet dağıtıcılar ve azab dağıtıcılar lanet ederler.” (Ebu Yusuf, El-Âsâr)

Bir başka rivayette ise;


وَأَنْ لا تَخْرُجَ مِنْ بَيْتِهِ إِلا بِإِذْنِهِ فَإِنْ فَعَلَتْ لَعَنَتْهَا الْمَلائِكَةُ ملائِكَةُ الْغَضَبِ وَمَلائِكَةُ الرَّحْمَةِ حَتَّى تَتُوبَ أَوْ تُرَاجَعَ
Kadın, kocasının izni olmaksızın evinden dışarı çıkmaması. Eğer bunu yaparsa melekler, rahmet melekleri, azab melekleri tevbe edinceye yada geri dönünceye kadar o kadına lanet ederler.” (Ebu Davud, Musned)

Bir başka rivayette de;
لا تَمْنَعُهُ نَفْسَهَا وَإِنْ كَانَتْ عَلَى ظَهْرِ قَتَبٍ، وَلا تُعْطِي مِنْ بَيْتِهِ شَيْئًا إِلا بِإِذْنِهِ فَإِنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ كَانَ لَهُ الأَجْرُ وَعَلَيْهَا الْوِزْرُ، وَلا تَصُومُ يَوْمًا تَطَوُّعًا إِلا بِإِذْنِهِ فَإِنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ أَثِمَتْ وَلَمْ تُؤْجَرْ وَلا تَخْرُجُ مِنْ بَيْتِهِ إِلا بِإِذْنِهِ فَإِنْ فَعَلَتْ لَعَنَتْهَا الْمَلائِكَةُ مَلائِكَةُ الْغَضَبِ وَمَلائِكَةُ الرَّحْمَةِ حَتَّى تَتُوبَ أَوْ تُرَاجِعَ " قِيلَ: فَإِنْ كَانَ ظَالِمًا؟ قَالَ: " وَإِنْ كَانَ ظَالِمًا "
“Kocanın eşi üzerindeki hakkı şudur -Kadın deve üzerinde iken kocası onun cinselliğinden yararlanma talebinde bulunursa, kadın kendisini ondan engellememesidir. -İzni olmadan evinden bir şeyi başkasına (sadaka da olsa) vermemesidir. Eğer bunu yaparsa ecri kocasına ve vebali ise kendisine olur.
-İzni olmadan nâfile oruç tutmamasıdır. Eğer bunu yaparsa ecir değil günah almış olur. -Kocasının izni olmadan evinden dışarı çıkmamasıdır. Eğer bunu yaparsa melekler, rahmet melekleri, gadab melekleri tövbe edinceye yada evine dönünceye kadar ona lanet eder”.

Denildi ki; (o koca) zalim olsa da mı? Dedi ki; “zalim olsa da.” (Beyhaki, Sunenu’l-Kubra)



İş Yerinde Çalışma ve Alış veriş Meselelerimiz Üzerine

Kadının tesettüre uygun ve namahram erkeklerle başbaşa , diyaloğa muhtaç kalmadan çalılşabileceği bir ortamı bulması çok zordur. Hele bu durum Laik, Kapitalist Daru’l Harb olan ülkelerde samanlıkta iğne aramak gibidir. Aslen böyle topluluklarda şuurlu erkek muslumanların bile çalışabileceği iş ortamları bulabilmesi pek de kolay değildir.

Kapitalist düzen, idare etmektense israf etmeyi ve gereksinimmiş , ihtiyaçmış gibi hissettirerek alış verişe teşvik ettirerek insanları birbirleriyle yarıştırır hale getirterek daha fazla para için iş ortamına sürmektedir. Bir şeyin zaruri olup olmadığına ölçü, nefis veya komşuda olup olmaması ölçü olamaz. Bu durumdan en çok menfi olarak etkilenen de şubhesiz kadındır. Evin temel ihtiyaçlarını düzenlemesi gereken kadın, çocuklarını anne-kayınvalidesine bırakarak kendisi sabah 5’te süslenerek Kariyer peşinde metrobüse binebilmek için omuz atma antremanlarına katılır.


Bugün İslami bir devlet idaresinde olmayımışımızın da büyük etkisiyle pek çok dul ve yetim kadın/kızdan bihaber ve ilgi ve bilgisiz olduğumuzdan bacılarımız mecburen yaşayabilmek için rızkını temin edebilecek ortamları gözlemektedir. Kimisi takvasından dolayı ortam bulamadığından kuru ekmeğe sabr gösterirken, kimisi de maalesef tavizlerle yavaş yavaş toplumda dejenere olmaktadır. Rabb’im bizleri afv eylesin.


İslami bir devlet olmayışından kaynaklanan bir sebeble, Kadınlar piyasaya çok girdiklerinden , kadın - erkek çok karşı karşıya geliyor. Bahsettiğin olayda kadın bide dinden habersiz veya din düşmanı, feminist ise erkeğe karşı gayet cüretkar davranabiliyor, konuşabiliyor, erkeğin dininin güzelliğinden, takvasından olan baş çevirmeyi, tenezzul etmeme gibi veya kadın kendini çirkin görüyor vs. sanarak hakaret edebiliyor. Aynı durum, bayan tezgahtar için de söz konusu oluyor. Karşıdaki taraf İslami tavrı sergileyemediğinde, olumsuz anlayışlar olabiliyor. Erkekler, mumkun mertebe, bayan esnaftan, yanımızda bayan varsa (eş-kız vs) kendilerinden alış-veriş yapmasını isteyerek diyalog kurmalarını istemeliyiz. Bayanlar içinde tam tersi, yanlarındaki erkek yakınlarından muhatab olmalarını istemelidirler.

Birde bu dinsiz kapitalist düzenin pazarlarında, çarşılarında gördüğümüz, erkek veya kadın karşı cinsin iç çamaşırlarını satabilmekte, müşteri esnafa gösterebilmekte, nasıl olur, duruyor vs gibi ahlaksız ve haysiyetsiz yakınlaşmalar olabilmektedir. Hatta bazı musterinin yanında eşi dahi deyyus gibi dikilebilmektedir.
Müslümanların bu tarz mahrem eşyalarını da yine kendisinin hemcinsinden tedarik etmeli; hanımı da başka bir hanımdan tedarik edebilmelidir.

Evde erkek uzanmış yatar/otururken, kadını pazara binlerce erkek arasına gönderip evinin ihtiyacını gidererek ev reisliği yaptığını sanmaktadır.
Bir musluman günümüzdeki şeytanın en sevdiği alanlara hanımını kesinlikle bırakamaz!, hatta mümkunse kendisi de gitmez!!

Rabb'im bizlere İslama uygun çarşı pazarı olan bir ülkeyi nasib eylesin inşeAllah
 
Üst Ana Sayfa Alt