Günümüzde cihadın manasını bozmak isteyen kimseler; bir camide hutbe okuyor ve bunu Allah yolunda cihad diye isimlendiriyor, yani mescide konuşmak için giden kimsenin ismi Allah yolunda cihad eden mücahid oluyor! Ailesi için yorulan kimse, Allah yolunda mücahid oluyor! Vakıflar Bakanlığından ay sonunda 10 bin dirhem maaş alan kimsenin ismi Allah yolunda mücahid oluyor! Öyleyse Bervan'da, Bedehşan'da, Mezar-ı Şerifte, Belh'de ve Rus sınırlarında bulunan, ailesinden 60 kişi öldürülen ve vücudunda yara almadık hiçbir yer kalmayan, teftiş makinaları altına girdiğinde vücudunda kalan demir parçaları ses çıkaran insanlar ne olacaktır? Biz bunlara ne diyeceğiz?
Bunları yaşamış olanlardan bir tanesi Riyad'da polis kontrolünden geçerken polisin elindeki teftiş aletinden ses çıkar. Polis onun ceplerini kontrol eder hiçbir şey bulamaz ve ceplerinde hiçbir şey bulunmadığı konusunda emin olur. Tekrar aletle kontrol ettiğinde ise alet yine ses çıkarır. Bunun üzerine polis:
- "Yanında ne var?" diye sorar. Mücahit düşünür ve: "Hiçbir şey yok" der. Daha sonra ise: "Kafamda metal parçaları bulunmaktadır" diye cevap verir. İşte Allah yolunda cihad eden budur. Döşeklerin, tatlıların, kebapların içinde yaşayan, her gün en az dört şişe pepsi cola içen, bir kaşık pilavı bile pepsi colasız yutamayan insanlar Allah yolunda cihad edenler değildir. Hiç bu Allah yolunda cihad etme olur mu? Allah yolunda cihad etmek işte şu şehadet parmağını otomatik tüfeğin tetiğine koymaktır. Cihad budur ! Rasulullah (sav) cihadı şöyle tarif etmiştir:
Sahabeler ona: "Ey Allah'ın Rasulü! Allah yolunda cihad etmenin dengi nedir?" diye sorulduğunda O,onlara:
- "Siz buna güç yetiremezsiniz. Çünkü Allah yolunda cihad eden kimse mücahid cihada çıkıp evine dönünceye kadar hiç durmadan namaz kılan ve hiç yemeden oruç tutan kimse gibidir. Şimdi siz mescide girip ara vermeden namaz kılabilir misiniz? Ve yemeden oruç tutabilir misiniz?" diye cevap vermiştir. Soruyu soran sahabe de:
"Kim buna güç yetirebilir ki?"demiş.Rasulullah da:"İşte mücahidin mükâfatı budur" diye cevap vermiştir.
Yani Allah Rasulü (sav), mescide ders vermek için giden kimseyi konuşuyor. Bu mücahidin ecrini kazanmaya güç yetirebilir mi veya güç yetiremez mi? Bunun güç yetiremeyeceği şey nedir? Otomatik silahlar, havan topları, füzeler... İşte bunların mükâfatı çok büyüktür. Ayrıca yüce Allah kendi yolundaki mücahidler için cennette 100 derece hazırlamıştır. Her derecenin arası gökle yer arası kadardır. Bunları yüce Allah mescitlerde oturanlar için mi hazırlamıştır? Haftada bir defa mescide giderek ders veren ve karşılığında aldığı dirhemler konuştuğu sözlerden daha fazla olan kimseler için mi hazırlamıştır? Hayır... Vallahi bunlar için değil. Cihad Allah yolunda savaş demektir. İşte bu sebeple aziz ve celil olan yüce Allah:
"Sadakalar, Allah'tan bir farz olmak üzere sadece fakirlere, düşkünlere, sadaka toplayan memurlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara, kölelerin kurtarılmasına, borçlulara, Allah yoluna ve yolda kalmışlara aittir" buyurmuştur. Demek ki "fi sebilillah; Allah yoluna" tabiri şer'î bir terimdir. Ancak bizler "fî sebilillah"ı genişletmek islediğimiz zaman ve fakire bağış yapmayı "fi sebilillah", miskine bağış yapmayı "fî sebilillah", kalpleri ısındırılacak olanlara (müellefe-i kulûba) bağış yapmayı "fî sebilillah" olarak isimlendirdiğimiz zaman "fî sebilillah" şer'î teriminin hiçbir özelliği kalmaz. Bu sebeple şer'î terimlere dokunmak caiz değildir. Aynı şekilde Allah yolunda cihada gitmeyi; insanlara İslâmî davette bulunmak için çıkıp sonra tekrar evlere dönme de diyemeyiz. Bu yüce Allah'ın murad etliği şer'î terimlerin manasını farklı farklı renklere büründürmek olur.
{Abdullah Azzam}
https://www.facebook.com/photo.php?...41828.707992032586356&type=1&relevant_count=1
Bunları yaşamış olanlardan bir tanesi Riyad'da polis kontrolünden geçerken polisin elindeki teftiş aletinden ses çıkar. Polis onun ceplerini kontrol eder hiçbir şey bulamaz ve ceplerinde hiçbir şey bulunmadığı konusunda emin olur. Tekrar aletle kontrol ettiğinde ise alet yine ses çıkarır. Bunun üzerine polis:
- "Yanında ne var?" diye sorar. Mücahit düşünür ve: "Hiçbir şey yok" der. Daha sonra ise: "Kafamda metal parçaları bulunmaktadır" diye cevap verir. İşte Allah yolunda cihad eden budur. Döşeklerin, tatlıların, kebapların içinde yaşayan, her gün en az dört şişe pepsi cola içen, bir kaşık pilavı bile pepsi colasız yutamayan insanlar Allah yolunda cihad edenler değildir. Hiç bu Allah yolunda cihad etme olur mu? Allah yolunda cihad etmek işte şu şehadet parmağını otomatik tüfeğin tetiğine koymaktır. Cihad budur ! Rasulullah (sav) cihadı şöyle tarif etmiştir:
Sahabeler ona: "Ey Allah'ın Rasulü! Allah yolunda cihad etmenin dengi nedir?" diye sorulduğunda O,onlara:
- "Siz buna güç yetiremezsiniz. Çünkü Allah yolunda cihad eden kimse mücahid cihada çıkıp evine dönünceye kadar hiç durmadan namaz kılan ve hiç yemeden oruç tutan kimse gibidir. Şimdi siz mescide girip ara vermeden namaz kılabilir misiniz? Ve yemeden oruç tutabilir misiniz?" diye cevap vermiştir. Soruyu soran sahabe de:
"Kim buna güç yetirebilir ki?"demiş.Rasulullah da:"İşte mücahidin mükâfatı budur" diye cevap vermiştir.
Yani Allah Rasulü (sav), mescide ders vermek için giden kimseyi konuşuyor. Bu mücahidin ecrini kazanmaya güç yetirebilir mi veya güç yetiremez mi? Bunun güç yetiremeyeceği şey nedir? Otomatik silahlar, havan topları, füzeler... İşte bunların mükâfatı çok büyüktür. Ayrıca yüce Allah kendi yolundaki mücahidler için cennette 100 derece hazırlamıştır. Her derecenin arası gökle yer arası kadardır. Bunları yüce Allah mescitlerde oturanlar için mi hazırlamıştır? Haftada bir defa mescide giderek ders veren ve karşılığında aldığı dirhemler konuştuğu sözlerden daha fazla olan kimseler için mi hazırlamıştır? Hayır... Vallahi bunlar için değil. Cihad Allah yolunda savaş demektir. İşte bu sebeple aziz ve celil olan yüce Allah:
"Sadakalar, Allah'tan bir farz olmak üzere sadece fakirlere, düşkünlere, sadaka toplayan memurlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara, kölelerin kurtarılmasına, borçlulara, Allah yoluna ve yolda kalmışlara aittir" buyurmuştur. Demek ki "fi sebilillah; Allah yoluna" tabiri şer'î bir terimdir. Ancak bizler "fî sebilillah"ı genişletmek islediğimiz zaman ve fakire bağış yapmayı "fi sebilillah", miskine bağış yapmayı "fî sebilillah", kalpleri ısındırılacak olanlara (müellefe-i kulûba) bağış yapmayı "fî sebilillah" olarak isimlendirdiğimiz zaman "fî sebilillah" şer'î teriminin hiçbir özelliği kalmaz. Bu sebeple şer'î terimlere dokunmak caiz değildir. Aynı şekilde Allah yolunda cihada gitmeyi; insanlara İslâmî davette bulunmak için çıkıp sonra tekrar evlere dönme de diyemeyiz. Bu yüce Allah'ın murad etliği şer'î terimlerin manasını farklı farklı renklere büründürmek olur.
{Abdullah Azzam}
https://www.facebook.com/photo.php?...41828.707992032586356&type=1&relevant_count=1