Üsâme b. Zeyd (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiştir:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Müslüman, kafire, kafir de müslümana mirasçı [1] olamaz.[2]
1-Kafirin müslümana mirasçı olamayacağı konusunda bütün İslam alimleri ittifak halindedir. Muaz b. Cebel, Muâviye, Saîd ibnü'l-Müseyyeb, Mesrûk ve bazılarına göre, Müslüman da kafire mirasçı olamaz. Buna göre Müslümanlığı bırakıp başka bir dine yada İdeolojiye dönen kimse, bil icma müslümana mirasçı olmaz. Ebu Hanîfe ise; müslümanın mürtede mirasçı olabileceğini ileri sürmüştür.
2- Buhârî, Ferâiz 26; Müslim, Ferâiz 1 (1614); Ebu Dâvud, Ferâiz 10 (2909); Tirmizî, Ferâiz 15 (2107); Nesâî (el-Kübrâ), Ferâiz, 4/80, 81, 82; İbn Mâce, Ferâiz 6 (2729); Ahmed b. Hanbel, 5/201, 202, 203, 209
Mürted öldüğü veya öldürüldüğü takdirde önce borçları, cinayet tazminatı, zevce ve yakınlarının nafakaları ödenir. Çünkü bu hakların iptal edilmesi caiz değildir.
Geriye kalacak mal ise bütün Müslümanlar için ganimet sayılarak beytülmale konur. Maliki, Şafii ve Hanbelilerin mezhebinde durum böyledir.(eş-şerhu’l kebir IV 304 Muğnil Muhtaç) Çünkü Hz. Peygamber (a.s) Efendimiz: “Müslüman kafire mirasçı olmaz, kafirde müslümana mirasçı olmaz.” buyurmuştur.(Üsame bin Zeyd’den et-Telhisu’l Habir)
İmam Ebu Hanife’ye göre mürted kişi ölür veya öldürülür yada dar-ı harbe kaçıp iltihak ederse ve malını dar-ı İslam da bırakırsa, Müslüman iken kazandıkları mirasçılarına intikal eder. İrtidat halindeyken kazandıkları ise ganimet sayılarak Müslümanların beytülmaline konur.
İmameyne göre ise mürtedin her malına mirasçılar malik olur. Kazancın irtidat öncesi ve sonrası olması bir şeyi değiştirmez.