Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kafir Patronun Yanında Çalışmanın Sıkıntıları, Ayakta Su İçmek ve Namazda Ağız veya Burundan Kan Gelmesi?

R Çevrimdışı

Rabbisinekul

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu,

Oncelikle Rabbim ilminizi imaninizi artirsin bizleri yolunda paramparca ettirsin. Amin.

Sorularim birden cok oldugu icin ayri ayri baslik yerine sirasi ile yazmayi dusundum olmasi gereken ne ise tavsiyenizi umarim.

1) On gun kadar once cehaletine yuz cevirip Rabbisine yonelmeyi arzulayan bir kardesimiz cehaletinin kalintilari sebebiyle neredeyse her gun defalarca burnu kaniyor, kan kusuyor, tukuruyor v.b. Abdestini alip namazini kildiktan hemen sonra ya da namaz icerisinde kan tukurmesi, ya da bogazindaki kurumus kanin cikmasi sebebi ile abdestinin, namazinin durumu hakkinda bizi bilgilendirir misiniz

2) Oturarak su icmenin sunnet oldugu gibi Allah in Rasulu aleyhissrlatu vesselam in ayakta su ictigine iliskin olan hadis ile ilgili " sunnet ve ecur" umularak ayakta su icilebilir mi?

3) Kemalist bir isverenin yaninda (islamdan bihaber olan abiside ayni yerde calisiyor)calisirken Rabbisine secde etmeye baslayan bir kardesiniz su anda patronunun putuna ovgulerine imanindan dolayi tahammul edemiyor fakat ona verecegi tepkiden, isten cikmasi ya da cikarilmasi endisesinden ziyade tepki vermesi durumunda abisi ile evde yasayacagi (ki kuvvetle muhtemel) sorunlari goz onunde bulundurarak putuna yaptigi ovguler sebebiyle ona yalnizca sirtini donuyor. Puta ovgu yapan kisinin kardesin ibadetlerine karsi bir tepkisi de yok hos karsiliyor. Nasil bir yol izlemesi gerekir bilemedik. İbadetine karisiyor olsaydi cikmasini tavsiye etmeden zaten cikardi elhamdulillah.

Nasihatleriniz ve paylasimlarinizi Allah subhanehu ve teala gunahlariniza keffaret kilsin.

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu,

Oncelikle Rabbim ilminizi imaninizi artirsin bizleri yolunda paramparca ettirsin. Amin.

Sorularim birden cok oldugu icin ayri ayri baslik yerine sirasi ile yazmayi dusundum olmasi gereken ne ise tavsiyenizi umarim.

1) On gun kadar once cehaletine yuz cevirip Rabbisine yonelmeyi arzulayan bir kardesimiz cehaletinin kalintilari sebebiyle neredeyse her gun defalarca burnu kaniyor, kan kusuyor, tukuruyor v.b. Abdestini alip namazini kildiktan hemen sonra ya da namaz icerisinde kan tukurmesi, ya da bogazindaki kurumus kanin cikmasi sebebi ile abdestinin, namazinin durumu hakkinda bizi bilgilendirir misiniz

2) Oturarak su icmenin sunnet oldugu gibi Allah in Rasulu aleyhissrlatu vesselam in ayakta su ictigine iliskin olan hadis ile ilgili " sunnet ve ecur" umularak ayakta su icilebilir mi?

3) Kemalist bir isverenin yaninda (islamdan bihaber olan abiside ayni yerde calisiyor) calisirken, Rabbisine secde etmeye baslayan bir kardesiniz su anda patronunun putuna ovgulerine imanindan dolayi tahammul edemiyor fakat ona verecegi tepkiden, isten cikmasi ya da cikarilmasi endisesinden ziyade tepki vermesi durumunda abisi ile evde yasayacagi (ki kuvvetle muhtemel) sorunlari goz onunde bulundurarak putuna yaptigi ovguler sebebiyle ona yalnizca sirtini donuyor.
Puta ovgu yapan kisinin kardesin ibadetlerine karsi bir tepkisi de yok hos karsiliyor. Nasil bir yol izlemesi gerekir bilemedik. İbadetine karisiyor olsaydi cikmasini tavsiye etmeden zaten cikardi elhamdulillah.

Nasihatleriniz ve paylasimlarinizi Allah subhanehu ve teala gunahlariniza keffaret kilsin.

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.

Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuhu;

C 1- Özürdür, namazın içerisinde kanasa da, namazı sahihtir. Her namaz için yeni abdest alması gerekir.


C 2- Oturarak su içmek sunnet olub, ayakta su içmek ise tenzihen mekruhtur. Zemzem suyu ise ayakta da içilebilir. Hatta Hanefi'lerce zemzem suyunu ayakta içmek mustehabdır.
İbni Abbas radıyallahu anhumâ şöyle dedi:
"Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e zemzem verdim. Onu ayakta içti."

(Buhârî, Hac 76, Eşribe 76; Muslim, Eşribe 117-119; Ebû Dâvûd, Eşribe, 13; İbn Mâce, Eşribe, 21)

Nezzâl b. Sebre'den şöyle rivayet olunmuştur:
Ali (radıyallahu anh) ayakta su içti. Sonra da:
"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm" dedi.

(Buhârî, Eşribe 16; Ebû Dâvûd, Eşribe, Bab 13, Hadis no: 3718)
Enes b. Mâlik (r.anh)’den rivâyete göre:
Peygamber (s.a.v.), kişinin ayakta su içmesini yasakladı."
"Yemek yemek nasıldır?" Denilince;
O daha kötüdürbuyurdular.
(Tirmizi, Eşribe, bab 12, hadis no: 1882; Ebû Dâvûd, Eşribe, 13; İbn Mâce, Eşribe, 21)

ž Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bezl yazarının İbn Kayyim'den naklen yaptığı açıklamaya göre; gerçekten Rasul-u Ekram (s.a.v.)'in ayakta su içmeyi yasakladığı gibi kendisinin bizzat ayakta su içtiği de bir gerçektir. Bu durumu gören âlimlerden bazıları, ayakta su ile ilgili yasağın haramlık için olmadığını söylerken, bir kısmı da bu yasağın bizzat Peygamber'in uygulamasıyla sonradan neshedildiğini söylemişlerdir. Âlimlerden bir kısmı da Peygamber'in ayakta su içmeyi yasaklayan hadisleriyle bazan bizzat kendisinin ayakta su içtiğini ifade eden hadisler arasında bir çelişki bulunmadığını, çünkü aslında Peygamber'in ayakta su içmeyi yasakladığını ve kendisinin de mecbur kalmadıkça suyu oturarak içtiğini fakat bazen mecburiyet karşısında ayakta su içmişse de mecburiyet karşısında yapılan uygulamaların aslî olmayıp geçici olduğunu, aslî olan uygulamamanın devamlı olan uygulama olduğunu söylemişlerdir.
Hattâbî ise; buradaki nehy hadislerinin ayakta su içmenin kerahet-i tenzihiyye ifade ettiğini, Peygamber'in ayakta su içtiğini ifade eden hadislerin ise, ayakta su içmenin kerahetle birlikte caiz olduğunu belirttiğini söylemiştir.
Hafız İbn Hacer, bu babda söylenen sözlerin en güzelinin bu olduğunu söylüyor.

Ayakta su içmenin sakıncası tamamen tıbbîdir. Çünkü ayakta su içme vücuda çok zararlıdır. Meselâ, ayakta su içen kimse susuzluğunu gideremez. Ayrıca bu şekilde içilen bir su, mideye birdenbire ineceği ve oraya iyice yerleşmeyeceği açıdan vücut için çeşitli zararların doğmasına da yol açabilir.

Muhammed Abdurrahman b. Abdurrahim el-Mubârakfûrî'nin (H. 1283) açıklamasına göre, bu mesele ile ilgili çözüm yolları şöyledir:

a- Bu meselenin çözümünde, başta Ebû Bekir el-Esram olmak üzere, bazı âlimler ayakta su içmenin yasağını bildiren hadislerle caizliğini bildiren hadisleri sıhhat yönünden karşılaştırmışlar ve daha sahih olanları tercih yoluna gitmişler; neticede ayakta su içmeye cevaz veren hadislerin ayakta su içmeyi yasaklayan hadislerden daha sahih olduğu hükmüne varmışlardır.
b- Bu meselenin çözümünde tutulan ikinci yol nesih yoludur. el-Esrem'in bu yola da meyli vardır. İbn Şahin de buna meyletmiştir. Meselenin çözümüne bu yoldan yaklaşan bu âlimlere ve taraftarlarına göre, bu meseledeki nehy hadisleri cevaz hadisleriyle neshedilmiştir. Nitekim hulefa-i râşidin ile sahabe ve tâbiûnun büyük çoğunluğunun uygulamaları da bunun delilidir.
c- Bu meselenin çözümünde tutulan üçüncü yol ise nehy hadisleriyle cevaz hadislerinin arasını uzlaştırma yoludur. Bu yolu tutan âlimlerden bazılarına göre, burada ayakta içmekten maksat yürürken içmektir. Binaenaleyh buradaki yasak, yürürken su içmekle ilgili, cevaz da bir yerde sabit iken içmekle ilgili olduğundan nehy hadisleriyle cevaz hadisleri arasında bir çelişki yoktur.
Diğer bir takım âlimlere göre de nehy hükmü tenzihen mekruh ifade etmektedir. Bu bakımdan bu babdaki nehy ve cevaz hadisleri arasında köklü bir ayrılık yoktur. Hafız İbn Hacer, bu mevzudaki görüşlerin en isabetlisinin bu olduğu kanaatindedir.

C 3- Musluman imkan ve ortamın durumuna göre gördüğü bir kötülük esnasında sırasıyla eliyle, diliyle, bu da mumkun olmaması durumunda kalbiyle buğzetmekle yükümlüdür.

"Bir kötülük (munker) gören kişi onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle karşı çıksın. Bunu da yapamayan (kötülüğe) kalben buğzetsin ki, artık bu da imanın en zayıf derecesidir"
(Muslim, îmân, 78; Tirmizî, Fiten, 11)

İşyerinde başınıza gelen bu tür hadiseler karşısında gücünüz yetmiyor, başka iş bulmak zor ve işten çıkmanız halinde maddi sıkıntı çekerim endişesiyle ses çıkaramayarak dini kendi şahsınızda zillete düşürme durumunda kalıyorsanız, bu tür ortamlara fırsat vermemeye çalışınız, bu tür kişilerden uzak durarak sakınmaya çalışınız.

"Âyetlerimiz hakkında munasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma." (En'am 68)

Fakat işyerinde yaşananların boyutu aşırı ise; Allah'a, kitaba, peygamberlere veya İslam'a hakaret yada kufrediliyor ve siz de bunlara şahid oluyorsanız, onlara mudahale ederek yaptıkları şerefsizlik uygulamalarına bir son verdirmeniz, yahut oradan uzaklaşmanız, çıkmanız gerekmektedir.

"Allah size Kitab (Kur'an)'da: "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır." (Nisa 140)


Bilhassa Dar'ul Harbde (ve Dar'ul İslam'da) ikâmet eden muslumanların, kâfir işverenlerin idaresi altında ucret karşılığında çalışması hakkında şunları aktarabiliriz:

İmam et-Taberi (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Kab bin Ucra (radıyallahu anh) ve İmam ibni Mâce (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Ali (radıyallahu anhu) hurma karşılığında bir Yahudi'nin yanında çalışmışlardır ve RasûlAllah (sallallahu aleyhi ve sellem) ikisini de bundan men etmemiştir.
Ancak kâfir işveren, müslümanı değişik vesilelerle dininde fitneye düşürmesi söz konusu olacağından dolayı kerâhatlidir.
İmam Buhari (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Habbab bin Eret (radıyallahu anhu) şöyle der: “Ben demirciydim. As bin Vail için iş yapmıştım. Bundan dolayı onun yanında benim alacağım toplandı. Ona geldim ve kendisinden alacağımı istedim.
O : “Hayır, vallahi sen Muhammed'i inkâr etmedikçe sana borcumu ödemem” dedi.
Ben de “Asla! Allah'a yemin olsun ki, sen ölüp de sonra tekrar diriltilinceye kadar ben Muhammed’i inkâr etmem!” dedim.
O: “Ben ölecek sonra da diriltilecek miyim?” dedi.
Ben “Evet” dedim.
Buna karşılık O: “Şu halde orada benim için muhakkak mal ve çocuk olacaktır. Ben de borcumu sana öderim” dedi.
Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: “Ayetlerimizi inkâr eden ve “Bana elbette mal ve evlat verilecektir” diyen adamı gördün mü?"

Ebu’l-Hasan ibni Battal (rahimehullah) hadisin şerhinde şöyle der:
“El-Muhelleb şöyle demiştir: Ulema Dar'ul-Harb’de ve Dar'ul-İslam’da müslümanın ucret karşılığında muşriğin yanında çalışmasını kerih görmüşlerdir. Çünkü bu durum Müslüman için bir zillettir. Bir zaruretin bunu gerektiriyor olması mustesna. Ama içki sıkmak, domuz gütmek veya silah yapmak gibi ve bunun benzeri müslümanlara zarar verecek veya helal olmayan işleri yapması câiz değildir.
İslam diyarına gelince, Allah müslümanı muşrik için çalışmaya muhtaç bırakmamıştır. Muhakkak ki Allah mu'min kullarını muşriklere hükmetmeyi emretmiştir. Gevşeklik göstermeyin ve sizler üstün iken sulha çağırmayın”. Bunun için müslümanın muşriğe hizmet ederek kendisini küçük düşürmesi câiz değildir, zarurat mustesna. Bu durumda câiz olur… Habbab’ın kâfir olan As bin Vail için iş yaptığını görmez misin?”

Ve Hafız ibni Hacer (rahimehullah), İmam Buhari (rahimehullah)’ın “Kişi harb diyarında muşrik için iş yapar mı?” babı hakkında şöyle der:
“Bu babda Habbab’ın hadisini getirmiştir. Habbab o zaman müslümandı ve muşrik olan As bin Vail için iş yapıyordu. Mekke de o zaman henüz harb diyarıydı. RasûlAllah (sallallahu aleyhi ve sellem) bundan haberdardı ve kabul etmişti. Ama cevazın zarurat ile kayıtlı olması muhtemel olduğundan veya cevazın muşriklerle savaş izni çıkmadan evvel olması ve müslümanların kendilerini küçük düşürmeme emri çıkmadan evvel olması ihtimali var olduğundan dolayı musannif kesin bir hüküm belirtmemiştir.
El-Muhelleb şöyle demiştir: Ulema müslümanın ücret karşılığında muşrik için çalışmayı mekruh görmüştür. Zaruraten iki şart ile mustesna: Biri yaptığı işin müslümana helal olmasıdır ve diğeri yaptığı iş ile Müslümanlara zarar olacak olana yardımcı olmamasıdır.
İbni Munir şöyle demiştir: “Mezhebler, Müslüman işçilerin zimmet ehline ait olan iş yerlerinde çalışmalarının câiz olduğunu ve bunun zillet olmadığını kararlaştırmışlardır. Onlara evlerinde boyun eğmiş bir vaziyette hizmet etmelerinin aksine. (Çünkü bu Müslüman için zillettir ve caiz olmaz.) Allah-u Alem.”

 
Üst Ana Sayfa Alt