Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kanı Hızlı Gençlere Tevbe-28 Tefsiri (abdullah Azzam)

K Çevrimdışı

karabatak

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mustafa Şükrü şu kaideyi işleterek kendi cemaatine girmeyenlerin kâfir olduğu kanaatinde idi. "Kâfiri tekfir etmeyen (kâfir olduğunu söylemeyen) kâfirdir. Kâfirin küfründe şüphe eden kâfirdir."
Bu şekilde düşünen gençler hapishanede Müslüman Kardeşler cemaatinin lideri üstad Hasan Hudeybi'nin yanına varmışlar ve ona;
- "Sen Mısır cumhurbaşkanı Abdunnasır'ın kâfir olduğunu söylüyor musun?" demişlerdir. Hudeybi de;
- "Abdunnasır'ın kâfir olduğunu söylesek ne kazanırız, söylemesek ne kaybederiz" diye cevap vermiştir.
Tabi bu söz Hudeybi'nin aleyhine tam bir delil olarak ileri sürülmüştür. Halbuki Hudeybi aslında siyasi bir cevap vermiştir. Fakat gençler Hudeybi'yi anlayamamışlar, onu da tekfir etmişler, böylece ayrılıp yeni bir grup oluşturmuşlardır. Artık Hudeybi'nin arkasında namaz kılmaz olmuşlardır.

Bunlar hapishaneden çıktıktan sonra karşılaştıkları kişilere;
- "Abdunnasır ve Sedat hakkındaki görüşün nedir?" diye sorarlar, onların kâfir olduklarına dair cevap aldıktan sonra
- "Hudeybi hakkında görüşün ne?" derlerdi. Onun Müslüman olduğu cevabını alınca da;
- "Fakat o kâfir olan Abdunnasır'ın kâfir olduğunu söylemiyor.Kâfire kâfir demeyen de kâfirdir" diyorlardı. Sen onlara "hâşâ ben Hudeybi'yi tekfir edemem" deyince de seni de kâfirler listesine ilave ederlerdi.

Vallahi! Bir gün yanıma devamlı gidip gelen ve beni seven Ürdün'lü bir genç geldi.
Bu genç Mustafa Şükrü'yü önder edinmiş, onun görüşlerine hayran olmuştu. Vakıa ben bu genç kadar imanı hakkında gayretli olan ve dinine bağlı olan birini görmedim. Bu genç eczacılık fakültesinde okuyordu. Kahire'de gelip bazı günler benim yanımda orucunu açıyordu. Yine günlerden bir gün Mustafa Şükrü ile görüştükten sonra beni ziyarete geldi. Benimle konuşmaya başladı. Ben onunla tartışıyordum.
Nihayet namaz vakti geldi.
Baktım ki o arkamda namaz kılmaya yanaşmıyor. Dedim ki:
- "Buyur sen namaz kıldır." O bana namaz kıldırdı. Ben namaz için öne geçtiğim zamanlarda ise;
- "Ben namazları cem ettim" diyordu. Ben onu açmak istiyordum. Bir gün dedim ki:
- "Benim hakkında görüşün nedir?" Dedi ki:
- "Açık mı konuşayım." Dedim ki:
- "Evet açık konuş." Dedi ki:
- "Ben senin kâfir olduğunu söylüyorum." Dedim ki:
- "Peki arkadaşım neden? Mesele ne?" Dedi ki:
- "Sen Müslüman Kardeşler'densin." Dedim ki:
- "Güzel, ben onlardanım." Dedi ki:
- "Müslüman Kardeşler'den olan herkes kâfirdir."
- "Niçin?" dedim. Dedi ki:
- "Çünkü onlar kâfir Hudeybi'nin kâfir olduğunu kabul etmiyorlar."
Düşünüyor musunuz? Bu kadar kolay bir şekilde bunu söylüyor. Dedim ki:
- "Gel buraya arkadaş. Dinle beni. İmam Şafii ile İmam Ahmed bin Hanbel, kasıtlı olarak namazı terk edenin hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafii tekfir etmemiş, İmam Ahmed ise tekfir etmiştir. Bunlar birbirleri ile tartışmalarına rağmen hiçbiri diğerini tekfir etmemiştir."
Fakat bu genç çok hararetli ve cüretkar olduğundan bana şu cevabı verdi:
- "Şayet ben orda olsam, Şafii ile tartışsaydım Şafii de namazı kılmayanın kâfir olmadığını söyleseydi, ben Şafii'yi tekfir ederdim."
Ben de dedim ki:
- "La havle vela kuvvete illa billah. Artık burda mesele bitti. Mesele bu noktaya kadar ulaşınca artık yapacak bir şey kalmadı."
Biliyor musunuz bundan sonra bu gence ne oldu? Mustafa Şükrü'nün meselesinden dolayı yargılandı, on beş sene ceza giydi, hatta şu ana kadar hapishanede olduğunu sanıyorum. Fakat şu hususu göz önünden kaçırmamak lazım. Bunlar çok hararetli gençler. Bu nedenle diğer gençlerin kalblerini çelmişlerdir. Bunun sebebi ise harici fırkasına mensub olan insanlar gibi açık sözlü olmaları ve dediklerini harfiyyen yapmalarıdır.
İstihbarattan herhangi bir kimse kendilerine; "sosyalizm hakkında görüşün nedir?" diye sorduğunda ona cevapları şu oluyordu; "Kısa kes. Bana "Sedat hakkında görüşün ne?" diye sor.
Sedat kâfirdir. Ona her yardım eden de kâfirdir. Onun verdiği kararı kabul eden herkes de kâfirdir."
Böylece bu gençler istihbaratın işini kolaylaştırıyorlardı. İşte onların bu kadar açık sözlü olmaları gençleri kendilerine çekti. Kuru odunların tutuşmasında ateşin yayılması gibi gençlerin arasında süratle yayıldılar. İşte bütün bunlardan dolayı insanları tekfir etme meselesi beni çok, çok uğraştırdı....ABDULLAH AZZAM
 
Üst Ana Sayfa Alt