Kanlarıyla Kök Salan Fidan
İstanbul dönüşüydü. Aklımda taze şehidimiz Zafer Hocanın anıları vardı. O anılarla işe gittim. İş arkadaşları günlük muhabbetlerine devam ediyor, benimde dahil olmamı istiyorlardı. Bende bugünlük dinleyici konumunda olmayı teklif ettim. Ve dinleyici moduna geçtim.
Arkadaş, balığa gittiği bir anısını anlatıyordu. Malum balık tutmak biraz sabır isteyen bir iş. Oltayı denize, göle fırlatıp balıkların tuzağa düşmesini beklemek gerekiyordu. Bu durum bazen çok uzun sürebiliyordu. Bunun için arkadaş basit bir yöntem bulmuş. Gittiği gölete yakın bir ağaçtan sapan şeklinde fidanı andıran bir dal koparmış ve toprağa dik bir şekilde gömmüş. Oltayı bu fidanın üzerine koyarak kollarının yorulmasını engellemiş. Bu çok akıllıca bir davranış. Ama bizim başlığımızı ilgilendiren kısmı bu davranışı değil. Bizi ilgilendiren kısmı arkadaşın kendisine fayda sağlayacak olan o genç fidanı koparması...
Arkadaş bu anısını anlattığında henüz 16 yaşındaki İbrahim kardeşimiz şehadet şerbetini yudumlamamış, henüz hain kurşunların hedefi olmamıştı. İlk başta bu anıya sıradan bir göz ile baktım. Ama şimdi o anının ne kadar anlam yüklü olduğuna bakıyorum. Peki arkadaşın anlatmış olduğu o anının devamı neydi?
Arkadaş, aradan bir kaç yıl geçtikten sonra tekrar aynı yere balık tutmaya gider. Tabi giderken ayarlamış olduğu o fidanı orada çakılı bulacağını umduğu için içi çok rahat. Arkadaş göle vardığında hiç ummadığı bir görüntüyle karşılaşır. Toprağa çakmış olduğu o küçük dal parçası kök salmış koca bir ağaç olmuş. Buna isterseniz akıl erdirmeyin ama arkadaş yemin ederek anlatmaya devam ediyor. Ağaç öyle büyümüş ki etraftaki kumluk topraktan ağacın kökleri dışarı çıkmış, etraf ağacın kökleriyle dolmuş. O zaman çok umursamadığım bu olay şimdi bana koca bir 'SubhanAllah' dedirtiyor.
İşte şimdi bu genç şehidimizi düşünüyorum... Genç yaşta hiç umulmadık bir anda toprağa hain kurşunlarla gönderilen bu gencimizi... İşte bu anıdaki fidan misali hiç umulmadık bir anda toprağa kanlarıyla öyle bir kök salacak ki ardında bıraktığı gençler bir ağaç olacak ve meyve vermeye başlayacaklar(inşaallah). Ve vallahi bu kardeşimize ölü gözüyle bakan hain eller onun bu fidan misali diri ve sağ olduğunu yıllar sonra, belkide ömürlerinin sonunda anlayacaklar... Ama çoktan geç kalmış olacaklar...
Evet, biz biliyoruz ki şehidler ölü değillerdir... Biz biliyoruz ki onlar Allah'ın katında rızıklandırılmaktadırlar. Yine biz biliyoruz ki onlar toprağı kanlarıyla sulayan yiğit kişilerdir... Evet, bugün toprağa bir şehid, bir fidan daha diktik... Ama biz biliyoruz ki biz onu kaybetmedik, bilakis kazandık... Çünkü bu davanın meyve vermesi şehidlerin kanlarıyla olur... Elhamdulillah.
02.04.2017/ Adapazarı
İstanbul dönüşüydü. Aklımda taze şehidimiz Zafer Hocanın anıları vardı. O anılarla işe gittim. İş arkadaşları günlük muhabbetlerine devam ediyor, benimde dahil olmamı istiyorlardı. Bende bugünlük dinleyici konumunda olmayı teklif ettim. Ve dinleyici moduna geçtim.
Arkadaş, balığa gittiği bir anısını anlatıyordu. Malum balık tutmak biraz sabır isteyen bir iş. Oltayı denize, göle fırlatıp balıkların tuzağa düşmesini beklemek gerekiyordu. Bu durum bazen çok uzun sürebiliyordu. Bunun için arkadaş basit bir yöntem bulmuş. Gittiği gölete yakın bir ağaçtan sapan şeklinde fidanı andıran bir dal koparmış ve toprağa dik bir şekilde gömmüş. Oltayı bu fidanın üzerine koyarak kollarının yorulmasını engellemiş. Bu çok akıllıca bir davranış. Ama bizim başlığımızı ilgilendiren kısmı bu davranışı değil. Bizi ilgilendiren kısmı arkadaşın kendisine fayda sağlayacak olan o genç fidanı koparması...
Arkadaş bu anısını anlattığında henüz 16 yaşındaki İbrahim kardeşimiz şehadet şerbetini yudumlamamış, henüz hain kurşunların hedefi olmamıştı. İlk başta bu anıya sıradan bir göz ile baktım. Ama şimdi o anının ne kadar anlam yüklü olduğuna bakıyorum. Peki arkadaşın anlatmış olduğu o anının devamı neydi?
Arkadaş, aradan bir kaç yıl geçtikten sonra tekrar aynı yere balık tutmaya gider. Tabi giderken ayarlamış olduğu o fidanı orada çakılı bulacağını umduğu için içi çok rahat. Arkadaş göle vardığında hiç ummadığı bir görüntüyle karşılaşır. Toprağa çakmış olduğu o küçük dal parçası kök salmış koca bir ağaç olmuş. Buna isterseniz akıl erdirmeyin ama arkadaş yemin ederek anlatmaya devam ediyor. Ağaç öyle büyümüş ki etraftaki kumluk topraktan ağacın kökleri dışarı çıkmış, etraf ağacın kökleriyle dolmuş. O zaman çok umursamadığım bu olay şimdi bana koca bir 'SubhanAllah' dedirtiyor.
İşte şimdi bu genç şehidimizi düşünüyorum... Genç yaşta hiç umulmadık bir anda toprağa hain kurşunlarla gönderilen bu gencimizi... İşte bu anıdaki fidan misali hiç umulmadık bir anda toprağa kanlarıyla öyle bir kök salacak ki ardında bıraktığı gençler bir ağaç olacak ve meyve vermeye başlayacaklar(inşaallah). Ve vallahi bu kardeşimize ölü gözüyle bakan hain eller onun bu fidan misali diri ve sağ olduğunu yıllar sonra, belkide ömürlerinin sonunda anlayacaklar... Ama çoktan geç kalmış olacaklar...
Evet, biz biliyoruz ki şehidler ölü değillerdir... Biz biliyoruz ki onlar Allah'ın katında rızıklandırılmaktadırlar. Yine biz biliyoruz ki onlar toprağı kanlarıyla sulayan yiğit kişilerdir... Evet, bugün toprağa bir şehid, bir fidan daha diktik... Ama biz biliyoruz ki biz onu kaybetmedik, bilakis kazandık... Çünkü bu davanın meyve vermesi şehidlerin kanlarıyla olur... Elhamdulillah.
02.04.2017/ Adapazarı