Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kanun Koymanin Hükmü, Bu Mesele Ile Ilgili Ortaya Atilan Asilsiz Iddialara Cevaplar...

E Çevrimdışı

Ebu Muhammed El Eymen

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
KANUN KOYMANIN HÜKMÜ, BU MESELE İLE ORTAYA ATILAN ASILSIZ İDDİALARA CEVAPLAR

Kanun koymanın küfür olacağına dair eski ve yeni alimlerin icması vardır. Ben Müslümanım diyipde o meclislere girip kanun koyan, kanun yapan, helali haram, haramı helal yapan kişilerin küfrüne dair eski ve yeni alimlerin icması vardır.

Eski alimler: İshak ibni Rahavi, imam Şafi, İmam Davudi, İbn Teymiyye, İbn Hazm, bu Alimler bu konuda icma nakletmişlerdir.
Yeni Alimler: Ahmet şakir, Mahmut Şakir, Şeyh Ebu Muhammed El Makdisi, Muhammed Bin AbdulVehhab, Usame ibni Laden, Şeyh Ebu katade El Filistini, Şeyh Ebu Basir, Muhemmed El Faki, Şeyh Şankiti (Suud’un büyük alimlerinden) , İmran Hüseyin, Seyid Kutub, Muhammed Kutub, Mustafa Sabri efendi.

Görüldüğü gibi bilinen Rabbani Alimlerin arasında bu konuda hiçbir şekilde ihtilaf yok. Hatta şeyh şankiti ne diyordu, Allah’ın kanunlarının dışında kanun yapanlar hakkında, helali haram haramı helal yapanların küfründe şüphe edenler hakkında şeyh şankiti, Allah’ın gözünü kör ettiğikleri dışında hiçkimse bunların küfründe şüphe etmez.(Edva’ul Beyan).

Küfür meclislerine girenlerin birinci delilleri: Maide 44: “ Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, Kafirlerin ta kendileridir “
Dediler ki bu “ Küfrün Düne Küfür “ yani adamı kafir yapmayan küfür dediler, ibn Abbas bu ayetin tefsirinde adamı kafir yapmayan küfür diye tefsir etmiş dediler.
Şimdi bunu söyleyenler ibn Abbasa iftira etmişlerdir. Neden? Çünkü ibn Abbas hiçbir zaman bu ayetin tefsirinde bu sözü söylememişdir. İbn Abbas bu sözü nerede söylemiştir, Hariciler Hz Ali ve HZ Muaviyeye kafir dediklerinde, ibn Abbas da onlara, Küfrün düne küfür, yani bu sizin sandığınız küfür değil, adamı kafir yapan küfür değil. Bu rivayeti yapan bir tane ravi var, Hişam ibn Hüceyl El Mekki. İmam Ahmet ve İbn :Huteybe bu rivayete zayıf demişlerdir.
Akide alanında bir konuda ihticac(delil gösterme) yapılırken zayıf bir senedle gelen bir rivayetle kesinlikle ihticac yapılmaz.

İbn Abbasın Hakimil Müstedreyn de rivayet ettiği bir rivayette, Allah müslümanlara kendi başına ölen hayvanın etini haram kıldığı zaman, müşrikler müslümanlara dediler: siz kendi kestiğinizi yiyorsunuz fakat Allah’ın öldürdüğünü yemiyorsunuz. Bu laflardan sonra müslümanlar şüpheye düştüler, gerçekten kendi kestiğimiz yiyoruz, Allah’ın öldürdüğü hayvanın etini yemiyoruz. Allah svt nasıl bir ayet indirdi: “Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.. Enam Suresi 121 “ Rivayet eden ibn abbas, Sahih bir sened ile rivayet ediyor. En ufak meselelerde bile müşriklere itaat edildiği takdirde müslüman olan biri müşrik oluyor.

Mısırın alimlerinden Ahmet Şakir, bu küfrün düne küfür sözüne yapışıp, küfür ve şirk kanunlarını, Allah’a savaş açmış kişilerin kanunlarını getirip kullandılar.

Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler Kafirlerin ta kendileridir ayetinde, Buhari ve Müslümin, ibn Ömerden yaptığı rivayetten, Bera ibn Müsülimin bera ibn azib den yaptığı rivayette, bu ayet kimler için inmişti: Tevratı ellerinde tuttukları halde, Allah’ın hükümlerinden bir hükmü değiştirdiklerinden dolayı, Allah onlara Kafir, Zalim, Fasık demişti. Bera ibn azip ne diyordu: “ bu üç ayet beraber indi “ aynı insanların üzerine indi ve bütün kafirler içinde geçerlidir diyor bera ibn azip Muslimdeki rivayette.

Küfür meclislerine girenlerin ikinci delilleri şöyle: Bunlar diyorlarki, Habeşistan kralı necaşi Müslüman olmuştu ama Allah’ın indirdikleri ile hükmeymemişti diyorlar. Bu şekilde vefat etti ve Peygamber efendimiz ona salih kul dedi ve cenaze namazını bizzat kıldırdı diye delil getiriyorlar. Necaşinin Allah’ın indirdiği ile hükmetmediğine dair bir tane delil getirmeden bu sözü söylüyorlar. Allah SvT Kuran da : Neml 64 : “ Eğer doğru sözlüler iseniz delilinizi getiriniz. “

Bir başkası da şöyle: Buharide İbn Mesud’un rivayetinde, İbn Mesud ne diyor : “ Biz Peygamber S.a.v efendimize namazdayken selam verirdik ve bizim selamımızı alırdı. Biz Necaşinin yanından döndüğümüzde Peygamber efendimize selam verdik, bizim selamımızı almadı ve dediki “ Namazda bizim uğraşımız vardı, sizin selamınızı alamayız. İbn Mesud gibi bir sahabe, kendisi İslamın en fakih sahabelerinden, necaşinin yanındayken kendisine İslamın hükümleri ulaşmamıştı. İbn Mesuda ulaşmayan hükümler, Necaşiye nasıl ulaşacak. Hüküm ulaşmıyorsa o hükümle nasıl hükmedecek?

Bir başka olarak : “ Ben size bugün dininizi tamamladım ayeti nerde indi , veda haccında indi, Necaşi ne zaman vefaat etti, Mekke’nin fethinden çok daha önce vefaat etti. Yani Necaşi İslam’ın hükümleri tam tamamlanmazdan evvel vefat etmiştir.

Bir başkası: Necaşi İbn Kayyum’un rivayetinde, Peygamber efendimiz A.s.v’ın meleklere yazdığı kısımda anlatıyor ibn Kayyum, : Necaşi peygamber efendimize bir elçi grubu gönderdi 60-70 kişi civarında. Peygamber efendimizden Necaşiye ulaşan hükümler: Allah’ın bir olduğu, Peygamber efendimizin Allah’ın Rasulu olduğu, İsa A.s Allah’ın Rasulu olduğu, necaşinin müslümanlara yardım etmek zorunda olduğu. Ve necaşi kendisine ulaşan bütün hükümleri yerine getirdi ve Müslümanlara da yardım etti. Peki Necaşiye atılan bu iftiranın sonucu nedir? Yani Necaşinin Allah’ın indirdiği ile hükmememiştir diyenlerin durumu nedir, Peygamber s.a.v necaşiye Salih kul demiştir, bunlar necaşiye Allah’ın indirdiği ile hükmemiştir diyip peygambere nakıslık ithamında bulunmuşlardır. Müslüman olan birine de iftirada bulunmuşlardır.
Muttefigun Aleyh (Buhari-Muslim) bir hadisde , Hirap diye bir kral, peygamber efendimiz ona elçisini gönderdiği zaman, ne yaptı bu adam kendi kavmini bir araya topladı ben dedi müslüman olacam, kavmi buna ne dedi : “ biz seni asarız keseriz, müslüman olamazsın” o da dedi ben sizi denemk için yaptım. Peygamber efendimiz ona ne dedi, o kafirdir dedi. Neden, halkının korkusundan müslüman olmamıştır.

Hangi sebebden dolayı olursa olsun, Müslüman olduktan sonra hükümlerin kendine ulaşma imkanı varsa, ulaşan hükümleri de uygulamıyorsa, bu kişi müslüman değildir.
Demekki Necaşinin böyle bir problemi yokmuş. Elimizde Necaşinin kendisine ulaşan hükümler ile hükmedip hükmetmediğine dair elimizde bir delil yok ama elimizde şu delil mevcut; Necaşi kendisine ulaştığı kadarı ile hükmetmiştir. Necaşiye bu iftirayı atanlar Peygamber efendimiz Necaşiye salih kul dediği halde, Necaşi Allah’ın indirdikleri ile hükmetmemiştir diyenler Peygamberi yalanlamıştır, şirki, küfrü Necaşiye nisbet etmişlerdir.

Birde bunların meşhur bir delili de HZ Yusuf’un kıssası. En önemli meselelerden birisi. HZ Yusuf hapisden çıktıkdan sonra kafir olan Melik’in yanında Mali bakan olarak çalıştı. Hz Yusuf Peygamberdi. HZ Yusuf kafir olmadığına göre şimdiki Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlerde kafir olmaz dediler. Bunu diyen ne dediğini biliyorsa bu kişi mürteddir.
Allah’ın getirdiği kanunların dışındaki kanunlara muhakeme olmak küfürdür. Ayet ile sabittir. Nisa 60. Taguta Muhakeme olmak. (E lem tera ilâllezîne yez’umûne ennehum âmenû bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike yurîdûne en yetehâkemû ilât tâgûti ve kad umirû en yekfurû bihî.)
Allah svt, bütün peygamberlerin ortak davetini anlatırken Kur’an’da ne diyordu: Nahl 36: Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tağut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.
O zaman bunların dediğine göre Hz Yusuf Melik’in kanunlarına başvurmuşsa, Taguta başvurmuş demektir. Kendine Allah tarafından verilen emirlere ters hareket etmiştir. Allah’ın ona verdiği hükümleri yerine getirmemiştir. Bunu söyleyen birisi Hz Yusuf’un taguta muhakeme olduğunu iddia etmiştir. Bu birinci iddia.

Hz Yusuf’un kıssasına baktığımızda, Hz Yusuf hapiste iken bile diyordu ki : Farklı farklı ilahlar mı daha hayırlıdır, yoksa Vahid olan Kahhar olan Allah’mı daha hayırlıdır. “ Hz Yusuf bunu kendi arkadaşlarına söylüyor. Ve diyor: “ İnil Hükmü İlla Lillah – Hüküm sadece ve sadece Allah’a aittir. Hz :Yusuf daha hapisteyken Hüküm Allah’ındır diyecek, çıktıkdan sonra hükmü başkasına verecek??? Bunun tersini iddia edenler Hz Yusuf’a şirk iftirasında bulunmuşlardır. Hz Yusuf hapiste iken, güçsüz bir vaziyette iken tevhidin ilk kaidelerinden olan İnil Hükmü İlla Lillah diye en güçsüz bir vaziyette bunu anlatacak, en savunmasız bir şekilde bunu anlatacak, dışarıya çıktıktan sonra eline güç kuvvet geçtikten sonra dışarda taguta başvuracak, hükmü Allah’dan başkasına verecek öylemi ???? Hiç akıl bunu kabul ediyor mu???? Ne akıl ne mantık ne nas bunu kabul ediyor mu????? Allah svt’nın Kuran’da dediği gibi “ Kehf 26 – Allah hükümde hiçklimseyi kendisine ortak koşmaz “ ... Sen, ben , şu, bu bunu bilecez, Hz Yusuf bunu bilmeyecek, öylemi ???? Bu birinci nokta. Kuranda Hz Yusuf kıssasında Allah svt Ne diyor HZ Yusuf için : “ Biz yeryüzünde Yusuf’a temkin verdik, Yusuf’a yeryıüzünde sağlamlık verdik istediği orda tasarruf eder. diyor. Hz Yusuf Melikin kanunları ile değil, Allah svt ‘nın istediği gibi hükmetmiştir. “ bİz Yusuf’a yeryüzünde Temkin verdik tasarruf verdik, o istediği gibi hükmeder. Melik Hz Yusuf’u yanına çağırdığı zaman ne demişti, “ Sen bizim yanımızda Mekin ve emin olan insanlardansın. “ Şimdi elimizdeki iki ayette, Allah Hz Yusuf’a yeryüzünde sen Mekinsin, Melik ise Hz Yusuf’a sen mekinsin demiştir. Peki mekin ne demektir? Allah’ın kendilerine temkin verdikleri kimlerdir. Bunu bulmamız lazımdır Kur’an’dan. En güzeli Kur’an’ı Kur’an ile tefsir etmektir. “ Bizim yeryüzünde temkin(iktidar) verdiğimiz insanlar, yeryüzünde namazı kılan, zekatı veren, iyiliği emreden ve kötülükten men eden insanlardır (HAC 41)“ Demeki Hz Yusuf, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmiştir, namazı kılmıştır, zekatı vermiştir, iyiliği emredip, kötülükten de men etmiştir. Bakın işte burda ayet ayeti tefsir etti. Yine çok dikkat çekici bir nokta var Hz Yusuf’un kıssasında “ Yusuf melikin dinine göre kardeşini alması mümkün değildi “ Hani Hz Yusuf kardeşi olan Bünyamini yanına almıştı. Ayette Yusuf kardeşini Melik’in kanunlarına göre yanına alması mümkün değildi. Demekki Hz Yusuf Melikin kanunlarına göre hükmetmiyordu, tam tersi kendi kanunlarına göre hükmediyordu. Çünkü Allah SvT ne diyor: “Biz Yusufu’u yeryüzünde temkin sahibi kıldık, yeryüzünde istediği gibi hareket ediyordu. “

Yine Hz Yusuf’un kıssasında , Hz Yusuf ile kardeşleri arasında bir konuşma geçiyor, Hz Yusuf kardeşlerine soruyor “ Sizden biriniz hırsıklık yaptığınızda, sizin yanınızda onun cezası nedir? “
“ Bizden birisi hırsızlık yaparsa onun cezası kendisidir. Yani hırsızlık yaptığı yerde esir olur. “ Orda da kimin kanunları ile hükmettiler, Hz Yakub’un(Hz Yusuf’un babası) kanunları ile hükmettiler.

Bundan sonra kim HZ Yusuf’un Allah’ın indirdiği ile hükmetmediğini söylerse:
1- Hz Yusuf’un bütün Peygamberlerin gönderildiği davaya muhalefet etmiştir demiş olur. (Haşa)
2- “ And olsun biz her ümmete Allah’a kulluk edin, taguttan da kaçının diye peygamber gönderdik Nahl Suresi 36 Meali şerifi “
Allah’ın dışındaki bütün hükümler taguttur. O zaman bunların iddialarına göre, Hz Yusuf, Allah’ın emrini yerine getirmemiştir, yeryüzünde tagutun hükmü ile hükmetmiştir.

Bu iddialar Peygambere nakıslık, eksiklik iddiasında bulunmaktır. Kadı İyaz şifa kitabında icma var. Peygambere naks iddia edenin küfrüne icma naklediyor.

Zaten Peygambere nakıslık iddia edenin küfründe hiç kimsenin şüphesi yoktur...

“ Yusuf bizim Muhles kullarımızdandı “ (Yusuf Suresi 24)
“ Senin izzetine yemin olsun ki İhlaslı kulların haricindeki bütün kullarını saptıracam. “ Sad Suresi 82-83

Allah SvT ne diyordu Hz Yusuf için: ““ Yusuf bizim Muhles kullarımızdandı “ demekki Hz Yusuf günah işlememiştir.

Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenlerin başka bir çıkar yol aramak amaçlı iddialarından biride şu: “ Onlar kanunları değiştirmediler ki, var olan kanunların üzerine geldiler “

Sistem kurulmuş, meclis kurulmuş, bu adamlar geldiler, bu sistemin içine girdiler, diyorlar. Yoksa bunlar Allah’ın hükümlerini iptal etmediler, diye çıkar yol arayıyorlar.

Şeriatte, bir şeyi miras bırakan ile miras alan arasında hiçbir fark yoktur.

Mekkeye ilk putu getiren kimdi, Luay ibni huzai. Onun işlediği şirk ile, ondan 100 sene sonra gelenlerin işlediği şirk arasında bir fark var mıydı? Hiçbir fark yoktu.

Tevratı ilk kim tahrif ettiler, daha Hz Musa zamanında Yahudiler tahrif etti. Peygamber efendimiz zamanındaki yahudilerde tahrif edilmişi devr aldılar. Babaları tahrif etti, onlarda onu miras olarak aldılar. Allah SvT, böyle birşeyi tanımıyor. Şirki ilk çıkaranla, sonradan alan arasında hiçbir fark yoktur. Putu mekkeye ilk getirenle, sonradan miras alan ile aralarında hiçbir fark yoktur. Şirki ilk çıkaranla, sonradan miras alan arasında hiçbir fark yoktur.

Buraya kadar anlattıklarımız, kendini bilmez, ilim bilmez kişilerin belam hocaların, saptırıcıların, kendince iddia ettikleri, çıkar yol bulmaya çalıştıkları şeylerdi. Şimdi birde burda ilmi bir şüphe var. Yani kendini ilim ehlinden zannedip, kendini ehli sunnete nisbet edip de asrın murcieleri, asrın irca fikrini selefilik adı altında, asrın irca fikrini ehli sunnet adı altında yayan insanlar ne diyorlar: “ Biz ehli kıbleden hiç kimseyi tekfir etmeyiz. Taki onu helal görene kadar. “ Gerçekten çok ilmi bir iddia ortaya atacaklar dikkat edin bu noktaya. Size ne diyorlar ilk başta, “ eğer bilmiyorsanız işi ehline sorun “ Nahl 43
Peki işin ehli kim, kimdir kardeşim diye soruyorsun, Tagutların müftüleri, tagutların müftüleri işin ehli olmuşlar. Son dönemde Tagutların müftüleri bu işin ehli oldular. Gidiyoruz biz ne yapıyoruz, sakalsız adama sakalın hükmünü soruyoruz. Sigara içen adama sigaranın hükmünü soruyoruz. Başı açık olan bir kadına başı açık olmanın hükmünü soruyoruz, birde ne yapıyoruz, tagutun hükmünü tagutların müftülerinden soruyoruz. Adam zaten onu tagut olarak kabul etse, onun yanında müftülük yapmaz. Adam onu kafir görse, gidip yanında müftülük yapmaz. Gidecez biz de bu insanlara işin hükmünü soracaz. Sana ilk başta ne diyecekler, bak ehli sünnetin akidesinde imam Tahavi Hanefi Alimlerinden, ehli sünnetin akidesi ile ilgili kitap yazmış imam Tahavi ne diyor: “ Biz ehli kıbleden olan hiç kimseyi tekfir etmeyiz, ta ki o işlemiş olduğu günahı helal görene kadar. Aynı şekilde diyor ki, ibn Kuddame, bütün ümmetin kabul ettiği Hanbeli ibni Kuddame itikat kitabında ne diyor “ Biz ehli kıbleden hiç kimseyi tekfir etmeyiz, La ilahe illAllah dediği muddetçe biz tekfir etmeyiz, sadece ne zaman, onu helal görene kadar. Diyor ki “ şimdiki bu Allah’ın indirmedikleri ile hükmeden insanlar, bunu helal görmüyorlar ki zaten bunu helal görseler hemen kafir olurlar“ ne diyorlar, durumlar bunu gerektiriyor, işte şundan dolayı bundan dolayı... Şimdi akhiler, imam tahavi Biz ehli kıbleden hiç kimseyi tekfir etmeyiz sözü ile neyi kast etmiştir, Haricilere reddiye vermeyi kast etmiştir. Birinci nokta: İmam Tahavi bu sözü söylerken Haricilere reddiye vermeyi kast etmiştir. Ehli kıble nedir? Ehli kıble Peygamber A.s.v’ın bütün getirdiklerine iman edip onun bütün getirdiğini tasdik edenlerdir. Bugün kü hakimler, Allah’ın dışında kanun arayanlar, Peygamber A.s.v’ın bütün getirdiğini tasdik eden insanlarmıdır. Peygamberin getirdiğinden haberleri yok ki. Peygamberin sünnetinden haberleri yok ki, Peygamberi bilsinler, Peygamberin neden bahsettiğini bilsinler. Demekki bunlar bu sözün içerisine kesinlikle girmiyorlar.

Hanefi ulemasından molla Aliyul Kari Fukul Ekberde yaptığı şerhde: “ EhliKıbleyi tekfir etmeyiz dememizdeki kasıt nedir? Hisar yayınlarının 411. sayfasında söylüyor bunu. Ehli kıbleyi tekfir etmeyizden kasıt, kendisinde küfür ameli olmayan ve bu hadleri işlemeyenlerdir. “ Demekki Selef burdan günahı kast ediyorlarmış. Yoksa küfrü ve şirki, Tevhidin ve Uluhiyetin ilk şartlarından biri olan hakimiyet meselesini değilde günahı kast ediyorlamış. İçki, hırsızlık, zina...bunu kast ediyorlamış. işte şimdi işin ehli biri doğru açıklamayı yaptı. Götürdük işi Molla Aliyyul Kari’ye sorduk, gittik belam müftüye sormadık. İşin ehlinden kasıt budur. Gidipde ilimsiz hocalara sormadık.

Tabi bidat ehli, asrın mürcieleri, kendisine ehli sünnet diyenler, Peygamber A.s.v’a zulmettikleri gibi, insanlara zulmettikleri gibi, Alimlere her zaman zulmettikleri gibi, bu sözde de ehli sunnetin akidesine zulmettiler. Sözü yanlış yerde kullandılar. Şerhini getirmeden kensi istedikleri şekilde şerh ettiler. Bu sözün sahipleri bu sözü bu şekilde şerh etmiyorlar. Kişi helal görmedikçe kafir değildir. Varmı böyle birşey İslamda var. Muğnide İbni Kuddame ne diyor: “ Sihir yapan insan, sihri helal görsün görmesin bizim ashabımızın yanında kafirdir” demekki neymiş, bazı günahlar varmış, kişi günah görsün görmesin kafirmiş. Kim söylüyor bunu ehli sünnetin imamlarından biri söylüyor bunu. Biraz daha gelelim bu tarafa, İshak ibni Rahavi Selefin en büyük alimlerinden. Hangi İshak, imam Ahmed’e sorulduğu zaman, “ İshak gibisi sorulmaz “ bütün ümmet onu kabul etmiş. İshak gibi mubarek sorulur mu? Bütün ümmet icma etmiştir ki kim Allah’a küfür ederse, pergambere küfür ederse, Allah’ın hükümlerinden bir hükmü kabul etmezse, Peygamberlerden bir peygamberi öldürürse, bu insan Allah’ın bütün indirdiklerini de kabul etse, bu insan kafirdir. Adam Allah’a küfür ettiği zaman bunu helal görmedi, ama ne oldu, küfre girdi. Bir başka delil zikredelim:

Daha geriye gidelim, İmam Ahmed, Ehli sünnetin imamına soralım, adamın biri geldi dediki imam Ahmede: “ Biz günah ile hiçkimseyi tekfir etmeyiz “ İmam Ahmed dedi: “ Yok, Namaz kılmayan kafirdir” adam helal görsün görmesin, namaz kılmayan kafir değilmidir, imam ahmedin yanında. Nerde bu müftüler nerde bu sapıklar, bu ehli icmanın yanında, bu kadar ehli sünnet alimlerinin icmasının yanında nerde bu sapıklar. İşte imam ahmed
Namaz kılmayan kafirdir diyor, namaz kılmayan helal görmüyorki namaz kılmayı. Ben kılamıyorum, zamanım yok, nefsime yeniliyorum, ama neymiş bu mazeretler insanı kurtarmıyormuş.

Kur’anı Kerime bakalım, daha gerilere gidelim, imam Ahmed’i de geçelim. Allah’ın sözüne bakalım.
Allah S.vT ne diyor “Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkâr ettiler. “ TEVBE 74

İbni Hazm ne diyor, ehli sünnetin imamlarından. İnsan mücerred (tek bir söz) bir söz söylemekle küfre giriyormuş. Peygamber A.s.v ve ashabı Tebük seferinden döndükleri zaman, Ayette Allah’ın müslüman olarak belirttiği sahabeler, bazı sahabeler, mücahidler ile dalga geçti. Bunlar kadar karnına düşkün, bunlar kadar yalancı, bunlar kadar korkan insanlar yoktur dediler. Tevbe Suresi 65. Ve and olsun ki, onlardan soracak olsan "elbette biz ancak söze dalmış, şakalaşıyorduk" diyeceklerdir. De ki: Siz Allah ile mi ve onun âyetleriyle ve Resülu ile mi eğleniyorsunuz?. 66. Özür beyanında bulunmayınız, muhakkak ki, siz imanınızdan sonra kâfir oldunuz. Eğer sizden bir zümreyi -tövbe edeceklerinden dolayı- affedersek bir topluluğu, onlar suçlu kimseler oldukları için azaba uğratacağızdır.
(Ebu cafe b. Muhammed Cerir Taberi tefsiri, hisar yanınları)


Demekki insan mücerred bir kelime ile kafir olabiliyormuş. Şaka yapmakla, dalga geçmekle, helal görsün görmesin kafir oluyormuş. Bütün ümmetin icmaı ile şeriatla dalga geçen insan kafir değilmidir? Helal görsün görmesin...Helal görmüyor adam.

Kadı ibni İyad, şifa kitabında icma ile küfür olan sözleri naklediyor. Adam helal görsün görmesin.
Muhammed İbni Reşid, Hanefi Alimlerine göre küfür olan sözler, koca kitab yazmış.
Dikkat edin söz insanı küfre sokuyor, söz. Başka birşey değil yani.

Bu en son zikrettiğimiz iddia, yani tagutların iddiaları ile ilgili son zikrettiğimiz iddiaları çok ilmi bir iddia.
İddiadan öteye gitmez, delil de getiremezler. Çünkü ümmet icma etmiş, ümmetin icmasını getirdik burda.

Bu ilmi iddiada bulunanların sakalları da çok uzun, insanları sakalları ile kandırıyorlar. Bu iddianın sahipleri, Peygamber A.s.v’ın adını ağzından düşürmeyeni İmam Ahmedin adını ağzından düşürmeyen, buhari-mulimi Kutubi Sitteyi ezberleyip, insanları saptıran insanlar bunlar. Bu sapıklar diğerleri gibi değil. Diğerleri ağzına geleni söyleyenler var ya , hani ucucz ucuz konuşanlar, yani Allah’ın dini ile ilgili “ bence “ diyen Kuran ve sunnete dayanmayan, şeyhim böyle dedi, üstad böyle dedi, hoca böyle dedi, müftü böyle dedi diyerek insanları kandıran, delilsiz atıp tutanlar var ya işte onlar. Herkes kafasına göre yorum yapıyor. Kimsenin açıpta Kuranan ve Sahih Sunnete baktığı yok. İlim ehli olan bilir bunların iddialarının geçersiz olduğunu. Biz daha ilim sahibi olmazken, Allah’ın izni ile çürüttük bunların iddialarını. Ele avuca sığacak iddialar değil, Kuran ve Sunnete dayanan bunu çürütür. Ama en son zikrettiğimiz iddia sahiplerinin iddiası, Kütübü Sitteyi ezberleyen, sakalı uzun, paçası kısa, tagutların yeryüzünde tahtlarını sağlamlaştırmak için, bir model daha yüksek jip alabilmek için, çocuklarını bir model daha yüksek okullarda okutabilmek için, yaşadıkları villanın bir model daha yükseğini alabilmek için, tagutlara yalakalık yapan insanların getirdiği iddialar bunlar.

Akidesi düzgün olan birisi bunları tanımadan bunlarla oturunca, iddia sahipleri de bir kaç tane büyük alimden bahsedince, onlar da büyük değilde, büyütmüşler yani, ha diyorlar, ilim ehlinin bu konudaki görüşü buymuş.

Şimdi belki diyebilirsiniz, sen araştırmışsın, Alimlerin kitaplarından bulmuşsun, ama bizim başımızdakiler bunu bilmiyorlarki. Bizde diyoruz ki, cehalet insanın küfre girmesinde bir mani ve bir özürdür. Ama İslam Alimler cehaleti ortalığamı atmışlar. Her önüne gelen o tarafını çeksin, biri bu tarafını çeksin, olur mu. Olmaz tabi.
Karrafi, meşhur usul alimlerinden Furuk kitabında Cehaleti şöyle tanımlıyor. Cehalette yani usulun konularından, bu aklımızda kalsın. Ne diyor: “ İnsanın kendinden def edebildiği cehalet kesinlikle cehalet değildir.”
Aynı şekilde ibni Liham ne diyor El kavaid Vel Favaid’de “ Eğer kendisi araştırmazsa, kendisi koşturmazsa, cehalet onun için hiçbir zaman özür değildir. “

Şimdiki bütün hakimlerin böyle bir imkanları var. Bütün Alimler ellerinde. Nasıl yani? Hüküm Allah’ındır diyen Alimleri içeri atmaları,tehlikeyi bildiklerini zaten bu hükmü bildiklerinin göstergesidir. Yeryüzünde “ İnil Hükmü İlla Lillah “ diyen Alimleri ömür boyu hapse atmaları bunun göstergesi. Alimler dışarda kalsa kendi ellerindeki hükmü alacaklar ve hükmü Allah S.v.T’ya verecekler. Sen göklerin ilahı isen bende yerlerin ilahıyım diyenler ne yaptı, bütün Alimleri içeri tıktılar. Bu da bize Cehalet bunlar için özür olmadığını gösteriyor. Cehalet ile hiçbir zaman mazur değillerdir. Bütün kütüphaneler, bütün üniversiteler ellerinde. İsterlerse öğrenebilirler. Cehalet kimin için özürdür, Kendinden bunu def edemeyen ve gücü yetmeyen için özürdür. Yoksa senin benim gibi araştırma imkanı olan, okuyan kişiler için cehalet özür olamaz.

Velhamdulillahi Rabbil Alemin...

Genel Bir araştırmadır. Kaynakları Metnin içindedir.

Anlattıklarımız arasında doğruya isabet Allah’dandır, Yanlışlarımız ise nefsimizden ve lanetli şeytandandır.
 
Üst Ana Sayfa Alt