Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Katar Krizi - Abdulkadir Şen

H Çevrimdışı

Hatve

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
2017-06-05-abdulkadir-senin-katar-krizi-ile-ilgili-analizi.jpg


Bismillah
Selamun aleykum.

Gündem son derece yoğun. Katar üzerinden İslâmi Hareketlere ve Türkiye'ye karşı bir operasyon çekiliyor.

Mısır, Libya, Yemen'de darbecileri ve İslâm düşmanlarını destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri yine bu oyunda sahnede bulunuyor. Plan büyük.

Elbette Katar zinhimizdeki ve inancımızdaki ideal devlet değildir. Lakin İslâm'a karşı şedid düşman olan ülkelere karşı bir paratonerdir.

Gelişmelerle ilgili - ve dahi her gelişmeyle ilgili- yorumları/analizleri bir akidevi kabul/mesele olarak ele almamanızı rica ederim.

Maldivler de Katarla ilişkilerini kesme kararı aldı. Böylece -eğer Yemen ve Libya'nın CIA yanlısı diktatörü de devletse- ülke sayısı 7 oldu.

Öncelikle burada hedef alınanların, hemen hemen her renkten İslâmî Hareketler, Suriye direnişi ve özellikle de Türkiye olduğu gayet nettir.

Devletler de tıpkı insanlar gibi kategorilendirilir ve iyiden kötüye doğru bir sıralama yapılabilir. Ya da en kötüden en az kötüye doğru.

Değerlendirmeyi tam bağımsız, yarı bağımsız, işbirlikçi, kukla ve köle ülkeler şeklinde de yapabilirsiniz. Katar buna göre bedel ödüyor.

Bu açıdan şu anda yaşanan tartışmaların 2008 yılına dayana bir mazisi var. Hatta 2003 ılımlı İslâm projesine dek bir kökeni bulunuyor.

Olabildiğince kısa özetleyeyim. 11 Eylül sonrası Batı dünyasında Müslüman dünya ile ilgili sorgulamalar arttı ve çözüm arayışları başladı.

11 Eylül'ün Batı tahakküm/ işgallerinin sonucu olduğunu görmezden gelen Batı, neden bize saldırıyorlar sorusunun cevabını ters yerde aradı.

Bize saldırıyorlar çünkü din/ideolojileri şiddet temeline dayanıyor. İslâmî Hareketler iktidar ve dünya istiyor. Çözüm ılımlı İslâm dediler

11 Eylül ve diğer olayların aslında Batı tahakkümüne, işgal ve katliamlara, sömürü düzenine karşı olduğunu görmezden geldiler. Anlayamadılar

Aslen meselenin salt bir dini motivasyonla değil bağımsızlık, onur arayışı, eşitlik talebi ve anti emperyalizm olduğunu da gözardı ettiler.

2001/2003 işgallerine paralel olarak @RANDCorporation başta olmak üzere Batı'lı kurumlar çözüm arayışına girdi. Şiddet nasıl engellenirdi?

Onlarca rapor hazırlandı ve yanlış tespitlere rağmen doğru bir tespite ve hatalı bir yönteme yönelmeye başladı Batı. Ilımlı İslâm.

1- İslâm Dünyası -Batı'nın da destek verdiği diktatörler nedeniyle- ABD ve Batı'ya öfkeli. Bu öfkeyi azaltmalıyız. Demokratikleşme yayılmalı

2- İslâm Dünyasındaki silahlı güç merkezlerini zayıflatmalıyız. Örnek: Irak, Afganistan, Somali. buralara askeri müdahale şart dediler.

3- Daha çok "maskeli bir siyaset izlemeli, diktatörleri açıktan değil gizli desteklemeliyiz" dediler. Ilımlı yapıları güçlendirmeliyiz.

Bu planlar kapsamında, Gülen örgütü, bazı Sufi hareketler ve İslâm Dünyasındaki bazı azınlıklar desteklendi. Demokratikleşmenin önü açıldı.

2004'de Hamas'ın Filistin'de, İhvan Hareketinin Mısır, Cezayir ve Ürdün'de önü açıldı. İslâmi Hareketlere seçimlere girme imkanı sağlandı.

Planlanan şey şuydu: İslâmî hareketler yıllardır zındanlarda ve muhalif. Bu nedenle sert ve şiddete meyilliler. Onlara para ve iktidar lazım

Muhalif damarlar iktidara gelinceye kadar sert olurlar. İktidar ise yozlaştırır, yumuşatır, uysallaştırır, araçları amaç haline getirir.

Mübarek ikna edildi ve İhvan seçime katıldı, Abbas ikna edildi Hamas seçime katıldı, Cezayir, Türkiye, Ürdün ve diğer yerlerde de bu oldu.

2007 yılında @RANDCorporation tarafından bu kapsamda yayınlanan bir rapor. https://t.co/MVjako0Mox İslâm Dünyası nasıl uysallaştırılır?

2004-2009 yılları bu projenin denenmesi için kullanıldı ama plan başarısız oldu. Adil koşullar oluşmadığı için savaş devam etti.

Şiddet hareketleri olarak tanımladıkları direniş hareketleri hala toplumlarda taban buluyordu. Ilımlı İslâm'a karşı ise direnç vardı.

Seçimlerde İslâmî Hareketlerin başarısız olacağı da ön görülmüştü. Ama AK Parti iktidar oldu, Hamas seçimleri kazandı, İhvan yumuşamadı.

Burada belirli derecede başarı elde ettikleri elbette inkar edilemez. İhvan'ın vs desteklenmesi husus ise yanlış yorumlanmamalı.

Hamas Gazze'de gücü tamamen eline aldı. Bunu beklemiyorlardı. Müslümanların parayı görür görmez değerlerini terk etmeleri bekleniyordu.

Temel yanılgı Müslümanlarla Batı arasındaki krizin salt dini olduğu yönündeydi.Oysa krizin siyasi, ekonomik nedenleri de vardı.

Demokrasi oyununun hele de Erdoğan'ın Davos çıkışı sonrasında istedikleri gibi yürümediğini gördüler. Demokrasi Müslümanlara fazla dediler..

Demokrasiyi de sadece kendi destekledikleri kuklalar seçimleri kazanıncaya kadar desteklediler. Aksi durumlarda diktatör dediler.

Mesela ABD ve AB ülkelerinin tümünün Sisi ile, tek adam Suudi Kralı ile gayet iyi ilişkileri var ama Erdoğan'a diktatör derler.

2009 yılı sonrasında ABD ve Batı'nın İhvan ve Ak Parti dahil İslâmi Hareketleri veya tabanı öyle olan hareketleri engelleme planı başladı.

Ak Parti başta olmak üzere pek çok kesim/parti/aktör bu görece rahatlama dönemini fırsata çevirmeye çalıştı ve ardından da Arap Baharı geldi

Batı Arap Baharına hazırlıksız yakalandı. Ya halklara karşı çıkacak ya da destekliyor görünecekti. 2'si de aynıydı zaten ve 2.sini seçtiler.

Arap Baharı durumu daha da karmaşık hale getirdi ve İhvan başta olmak üzere İslâmî Hareketleri Mısır, Tunus, Yemen ve Libya'da güçlendirdi.

Önce seçimleri -kendi değerlerine/iddialarına ters düşmemek için- kabul etseler de arka planda Sisi darbesine zemin hazırladılar.

İşler başka türlü olmayınca demokrasi söylemlerini de bir kenara bırakıp açıkça Sisi'yi desteklediler. Libyada Halife Hafter'i desteklediler

Diktötürün gidip diktatörlüğün kalması projesi çökünce Yemen'de İslâmî kesimlerin güçlenmesini, Husi'lerin önünü açarak engellediler.

Peki ABD'nin Arap Baharını kışa çevirmede, İslâmî Hareketleri engellemede en önemli müttefikleri kimdi?

BAE
Suudi Arabistan
Bahreyn
İran

Türkiye ve Katar Suriye'de de, Mısır'da da, Yemen, Tunus, Filistin ve Libya'da da seçim sonuçlarını destekledi, İhvan'a destek oldu.

İlk tartışma tabi Türkiye'nin İslâm dünyasında artan rolü üzerine Neo-Osmanlıcılık suçlamasıyla başladı. İran da Suud da Osmanlı karşıtıdır

Türkiye'nin Libya, Mısır'da Mursi, Tunus'ta Gannuşi, Filistin'de Hamas, Yemen'de Zındani ve Suriye muhalefeti üzerinde etkisi artıyordu.

Türkiye'nin giderek bağımsızlaşan dış politikası, parlayan ekonomisi de pastayı paylaşmak istemeyen ortakları rahatsız ediyordu. Asıl mesele

İran Yemen ve Suriye konusunda Türkiye ile zıtlaştı, Suud ve Suriye, BAE Libya, İsrail, Tunus ve Mısır üzerinden ortak noktada buluştu.

Türkiye'nin Suriye Ulusal Konseyini kurması üzerine ABD de rahatsız oldu ve Suud, Bahreyn ortaklığıyla baskı yaparak SMDK'yı kurdular.

SMDK aynı zamanda Suriye devrimcileri üzerindeki Türkiye etkisini azaltma projesiydi. Türkiye ve Katara İhvan'ı destekleme suçlaması yapıldı

Sisi darbesini Birleşik Arap Emirlikleri, Suud, İsrail açıktan İran gizliden -tarafsız kalarak da- destekledi. Katar ve Türkiye karşı çıktı

Tam bu sırada ABD/Batı Suudi Arabistan'ın iplerini uzun vadede eline almak, silah satmak, Şia kanserini güçlendirmek için Yemen'e el attı.

Suudi Arabistan Husi'lerin desteklenmesiyle aslında müttefiklerinden kazık yedi. Kısa süreli bir yakınlaşma da yaşandı Türkiye ve Katar'la.

Suud Yemen'de istediği gibi başarılı olamadı, Suriye ve Irak'ta İran hala güçlü, Rusya'yı karşısına alamıyor. ABD'ye daha da yaklaşıyor.

Birleşik Arap Emirliklerinin Libya'da Hafteri desteklemesi, hava gücüyle halkı bombalaması gibi politikalarını tam İsrail yönetiyor.

Bahreyn Suudi Arabistan'ın kuklasıdır. Suud olmasa İran Bahreyn'i ele geçirir. Bu nedenle Bahreyn'in eli mahkum. Zaten devlet de sayılmaz.

Libya ve Yemen de güya ilişkileri kesmiş. Önemsiz gelişmeler demiyorum ama siz kimsiniz ya? Siz de devlet misiniz ki ilişki kesiyorsunuz?

Bir süredir, -Arap Baharının başından itibaren- Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır ile Katar ve Türkiye arasında devam eden bir kriz bu.

2014 Eylül'ünde Suud/BAE/İsrail/Mısır/ABD biraz baskıları artırdılar Katar'a, Bu nedenle Katar İhvan yöneticilerini çıkarmak zorunda kaldı.

Vecdi Guneym başta olmak üzere pek çok İhvan yöneticisi Türkiye'ye geldi. Türkiye Katar'a paratoner oldu. Ama baskılar sürdü.

Bundan hemen önce de Gezi Darbesi (İlker Başbuğ'un tespitiyle) denenerek Ak Parti'ye haddi bildirilmek istendi. Başaramadılar tabi.

İran yükselişine karşı Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Türkiye, Pakistan ittifakı bir süre serap gibi ümit olmaya başladı.

Pek çok Laik :) devletin ordusu bir araya gelerek İslâm Ordusu kurdu. Tabi bunun bir retorik ve sembolden öte olmadığını bilen biliyordu.

Yine de İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Rusya'dan oluşan Haçlı-Rafızi ittifakına karşı bu ittifakın tamamen anlamsız olduğunu da iddia edemem.

Gelelim asıl meseleye: Katar'a yönelik girişim aslında Türkiye'yi çevreleme politikasıdır. Rakka operasyonuyla da yakından ilgilidir.

Yemen'de Husilerin önünü açan ABD hem Suud'a silah sattı, hem Şia'yı desteklemiş oldu (azınlığı desteklemek mantıklı) hem ittifakı dağıttı.

Suudi Arabistan Yemen derdiyle uğraşırken, tıpkı Türkiye'nin darbe ve PKK belasıyla uğraşmasında olduğu gibi Suriye'den odağını çekti.

2015 sonunda Rusya ve İran Suudi Arabistan'a resmen şantaj yapar hale geldiler. Yemen'e karşılık Suriye. Suud felce uğradı Suriyeyi bıraktı

Suudi Arabistan ayrıca Lübnan ve Irak'ta da diş gösteriyor, İran içinde Kürt PDKİ'yi destekliyordu. Eli oldukça zayıf ama şimdilerde.

Türkiye'yi darbe ve PKK:'ya destekle dize getirmeye çalıştılar. Çözüm sürecini baltalayan PKK'nın ve Sol (sol medya) ipini tutan Batıy'dı.

Trump yönetimi defalarca Ortadoğu'da İhvan'ı istemediğini açıkladı. AK Parti'yi de İhvan kategorisinde değerlendirip, operasyon çekiyorlar

Trump ve danışmanları defalarca İhvan karşıtı açıklama yaptı ve hatta terör örgütleri listesine alma planları gündeme geldi. Bunlar önemli.

Trump'ın Suud ziyaretinde bu resim önemli. Büyücü şeytanlar bir arada. Ortak görüşleri İhvan'ın zayıflaması. ABD ile uyumlu İslâm Dünyası https://t.co/Z6U886hTy4

Bir de kısa boylu Ürdün kralı var. İsrail'in Ortadoğu'daki karakolu Ürdün. O da İhvan'ı istemiyor. Boyunu büyük göstermek için sandalyede :) https://t.co/xQRw6pODB8

Kısacası, Katar aslında Türkiye'ye karşı bir manevra olarak hedef alınıyor. Hedefin daha büyüğü Türkiye. Bu iş Kürdistan'a kadar gider.

Türkiye -tüm baskılara rağmen- PKK/PYD konusunda istenen sert adımları atamasa da- ABD ve Batı'ya teslim olmuyor. Suriye'de geri adım atmadı

Türkiye Rakka operasyonuna katılmadı, Sisi ile ilişkiler hala düzelmedi, Libya'da hala Hafter safında değil. AB ile ilişkiler hala krizde.

Peki istenen nedir? Güvenli kölelik ile istikrarsız bağımsızlık arasında bir süredir tercihe zorlanıyor Türkiye. Olması gereken tercih belli

Türkiye ilk defa bir Arap ülkesinde askeri üs açtı. Katar ile ilişkileri son derece yüksek seviyede. Pek çok siyaseti uyuşuyor.

Katar ABD ve AB ülkelerine karşı cesur eleştiriler yapabilen nadir ülkelerden. Suud ve BAE'yi 15 Temmuz darbesine destek vermekle suçlamıştı.

Dolayısıyla güçleri dünyayı değiştirmeye yetmese bile küresel Haçlı-Siyonist-Şii ittifakı kendilerini eleştiren ülkeleri bile hedef alıyor.


medyatimes.com
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
2017-06-05-abdulkadir-senin-katar-krizi-ile-ilgili-analizi.jpg


Bismillah
Selamun aleykum.

Gündem son derece yoğun. Katar üzerinden İslâmi Hareketlere ve Türkiye'ye karşı bir operasyon çekiliyor.

Mısır, Libya, Yemen'de darbecileri ve İslâm düşmanlarını destekleyen Birleşik Arap Emirlikleri yine bu oyunda sahnede bulunuyor. Plan büyük.

Elbette Katar zinhimizdeki ve inancımızdaki ideal devlet değildir. Lakin İslâm'a karşı şedid düşman olan ülkelere karşı bir paratonerdir.

Gelişmelerle ilgili - ve dahi her gelişmeyle ilgili- yorumları/analizleri bir akidevi kabul/mesele olarak ele almamanızı rica ederim.

Maldivler de Katarla ilişkilerini kesme kararı aldı. Böylece -eğer Yemen ve Libya'nın CIA yanlısı diktatörü de devletse- ülke sayısı 7 oldu.

Öncelikle burada hedef alınanların, hemen hemen her renkten İslâmî Hareketler, Suriye direnişi ve özellikle de Türkiye olduğu gayet nettir.

Devletler de tıpkı insanlar gibi kategorilendirilir ve iyiden kötüye doğru bir sıralama yapılabilir. Ya da en kötüden en az kötüye doğru.

Değerlendirmeyi tam bağımsız, yarı bağımsız, işbirlikçi, kukla ve köle ülkeler şeklinde de yapabilirsiniz. Katar buna göre bedel ödüyor.

Bu açıdan şu anda yaşanan tartışmaların 2008 yılına dayana bir mazisi var. Hatta 2003 ılımlı İslâm projesine dek bir kökeni bulunuyor.

Olabildiğince kısa özetleyeyim. 11 Eylül sonrası Batı dünyasında Müslüman dünya ile ilgili sorgulamalar arttı ve çözüm arayışları başladı.

11 Eylül'ün Batı tahakküm/ işgallerinin sonucu olduğunu görmezden gelen Batı, neden bize saldırıyorlar sorusunun cevabını ters yerde aradı.

Bize saldırıyorlar çünkü din/ideolojileri şiddet temeline dayanıyor. İslâmî Hareketler iktidar ve dünya istiyor. Çözüm ılımlı İslâm dediler

11 Eylül ve diğer olayların aslında Batı tahakkümüne, işgal ve katliamlara, sömürü düzenine karşı olduğunu görmezden geldiler. Anlayamadılar

Aslen meselenin salt bir dini motivasyonla değil bağımsızlık, onur arayışı, eşitlik talebi ve anti emperyalizm olduğunu da gözardı ettiler.

2001/2003 işgallerine paralel olarak @RANDCorporation başta olmak üzere Batı'lı kurumlar çözüm arayışına girdi. Şiddet nasıl engellenirdi?

Onlarca rapor hazırlandı ve yanlış tespitlere rağmen doğru bir tespite ve hatalı bir yönteme yönelmeye başladı Batı. Ilımlı İslâm.

1- İslâm Dünyası -Batı'nın da destek verdiği diktatörler nedeniyle- ABD ve Batı'ya öfkeli. Bu öfkeyi azaltmalıyız. Demokratikleşme yayılmalı

2- İslâm Dünyasındaki silahlı güç merkezlerini zayıflatmalıyız. Örnek: Irak, Afganistan, Somali. buralara askeri müdahale şart dediler.

3- Daha çok "maskeli bir siyaset izlemeli, diktatörleri açıktan değil gizli desteklemeliyiz" dediler. Ilımlı yapıları güçlendirmeliyiz.

Bu planlar kapsamında, Gülen örgütü, bazı Sufi hareketler ve İslâm Dünyasındaki bazı azınlıklar desteklendi. Demokratikleşmenin önü açıldı.

2004'de Hamas'ın Filistin'de, İhvan Hareketinin Mısır, Cezayir ve Ürdün'de önü açıldı. İslâmi Hareketlere seçimlere girme imkanı sağlandı.

Planlanan şey şuydu: İslâmî hareketler yıllardır zındanlarda ve muhalif. Bu nedenle sert ve şiddete meyilliler. Onlara para ve iktidar lazım

Muhalif damarlar iktidara gelinceye kadar sert olurlar. İktidar ise yozlaştırır, yumuşatır, uysallaştırır, araçları amaç haline getirir.

Mübarek ikna edildi ve İhvan seçime katıldı, Abbas ikna edildi Hamas seçime katıldı, Cezayir, Türkiye, Ürdün ve diğer yerlerde de bu oldu.

2007 yılında @RANDCorporation tarafından bu kapsamda yayınlanan bir rapor. https://t.co/MVjako0Mox İslâm Dünyası nasıl uysallaştırılır?

2004-2009 yılları bu projenin denenmesi için kullanıldı ama plan başarısız oldu. Adil koşullar oluşmadığı için savaş devam etti.

Şiddet hareketleri olarak tanımladıkları direniş hareketleri hala toplumlarda taban buluyordu. Ilımlı İslâm'a karşı ise direnç vardı.

Seçimlerde İslâmî Hareketlerin başarısız olacağı da ön görülmüştü. Ama AK Parti iktidar oldu, Hamas seçimleri kazandı, İhvan yumuşamadı.

Burada belirli derecede başarı elde ettikleri elbette inkar edilemez. İhvan'ın vs desteklenmesi husus ise yanlış yorumlanmamalı.

Hamas Gazze'de gücü tamamen eline aldı. Bunu beklemiyorlardı. Müslümanların parayı görür görmez değerlerini terk etmeleri bekleniyordu.

Temel yanılgı Müslümanlarla Batı arasındaki krizin salt dini olduğu yönündeydi.Oysa krizin siyasi, ekonomik nedenleri de vardı.

Demokrasi oyununun hele de Erdoğan'ın Davos çıkışı sonrasında istedikleri gibi yürümediğini gördüler. Demokrasi Müslümanlara fazla dediler..

Demokrasiyi de sadece kendi destekledikleri kuklalar seçimleri kazanıncaya kadar desteklediler. Aksi durumlarda diktatör dediler.

Mesela ABD ve AB ülkelerinin tümünün Sisi ile, tek adam Suudi Kralı ile gayet iyi ilişkileri var ama Erdoğan'a diktatör derler.

2009 yılı sonrasında ABD ve Batı'nın İhvan ve Ak Parti dahil İslâmi Hareketleri veya tabanı öyle olan hareketleri engelleme planı başladı.

Ak Parti başta olmak üzere pek çok kesim/parti/aktör bu görece rahatlama dönemini fırsata çevirmeye çalıştı ve ardından da Arap Baharı geldi

Batı Arap Baharına hazırlıksız yakalandı. Ya halklara karşı çıkacak ya da destekliyor görünecekti. 2'si de aynıydı zaten ve 2.sini seçtiler.

Arap Baharı durumu daha da karmaşık hale getirdi ve İhvan başta olmak üzere İslâmî Hareketleri Mısır, Tunus, Yemen ve Libya'da güçlendirdi.

Önce seçimleri -kendi değerlerine/iddialarına ters düşmemek için- kabul etseler de arka planda Sisi darbesine zemin hazırladılar.

İşler başka türlü olmayınca demokrasi söylemlerini de bir kenara bırakıp açıkça Sisi'yi desteklediler. Libyada Halife Hafter'i desteklediler

Diktötürün gidip diktatörlüğün kalması projesi çökünce Yemen'de İslâmî kesimlerin güçlenmesini, Husi'lerin önünü açarak engellediler.

Peki ABD'nin Arap Baharını kışa çevirmede, İslâmî Hareketleri engellemede en önemli müttefikleri kimdi?

BAE
Suudi Arabistan
Bahreyn
İran

Türkiye ve Katar Suriye'de de, Mısır'da da, Yemen, Tunus, Filistin ve Libya'da da seçim sonuçlarını destekledi, İhvan'a destek oldu.

İlk tartışma tabi Türkiye'nin İslâm dünyasında artan rolü üzerine Neo-Osmanlıcılık suçlamasıyla başladı. İran da Suud da Osmanlı karşıtıdır

Türkiye'nin Libya, Mısır'da Mursi, Tunus'ta Gannuşi, Filistin'de Hamas, Yemen'de Zındani ve Suriye muhalefeti üzerinde etkisi artıyordu.

Türkiye'nin giderek bağımsızlaşan dış politikası, parlayan ekonomisi de pastayı paylaşmak istemeyen ortakları rahatsız ediyordu. Asıl mesele

İran Yemen ve Suriye konusunda Türkiye ile zıtlaştı, Suud ve Suriye, BAE Libya, İsrail, Tunus ve Mısır üzerinden ortak noktada buluştu.

Türkiye'nin Suriye Ulusal Konseyini kurması üzerine ABD de rahatsız oldu ve Suud, Bahreyn ortaklığıyla baskı yaparak SMDK'yı kurdular.

SMDK aynı zamanda Suriye devrimcileri üzerindeki Türkiye etkisini azaltma projesiydi. Türkiye ve Katara İhvan'ı destekleme suçlaması yapıldı

Sisi darbesini Birleşik Arap Emirlikleri, Suud, İsrail açıktan İran gizliden -tarafsız kalarak da- destekledi. Katar ve Türkiye karşı çıktı

Tam bu sırada ABD/Batı Suudi Arabistan'ın iplerini uzun vadede eline almak, silah satmak, Şia kanserini güçlendirmek için Yemen'e el attı.

Suudi Arabistan Husi'lerin desteklenmesiyle aslında müttefiklerinden kazık yedi. Kısa süreli bir yakınlaşma da yaşandı Türkiye ve Katar'la.

Suud Yemen'de istediği gibi başarılı olamadı, Suriye ve Irak'ta İran hala güçlü, Rusya'yı karşısına alamıyor. ABD'ye daha da yaklaşıyor.

Birleşik Arap Emirliklerinin Libya'da Hafteri desteklemesi, hava gücüyle halkı bombalaması gibi politikalarını tam İsrail yönetiyor.

Bahreyn Suudi Arabistan'ın kuklasıdır. Suud olmasa İran Bahreyn'i ele geçirir. Bu nedenle Bahreyn'in eli mahkum. Zaten devlet de sayılmaz.

Libya ve Yemen de güya ilişkileri kesmiş. Önemsiz gelişmeler demiyorum ama siz kimsiniz ya? Siz de devlet misiniz ki ilişki kesiyorsunuz?

Bir süredir, -Arap Baharının başından itibaren- Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır ile Katar ve Türkiye arasında devam eden bir kriz bu.

2014 Eylül'ünde Suud/BAE/İsrail/Mısır/ABD biraz baskıları artırdılar Katar'a, Bu nedenle Katar İhvan yöneticilerini çıkarmak zorunda kaldı.

Vecdi Guneym başta olmak üzere pek çok İhvan yöneticisi Türkiye'ye geldi. Türkiye Katar'a paratoner oldu. Ama baskılar sürdü.

Bundan hemen önce de Gezi Darbesi (İlker Başbuğ'un tespitiyle) denenerek Ak Parti'ye haddi bildirilmek istendi. Başaramadılar tabi.

İran yükselişine karşı Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Türkiye, Pakistan ittifakı bir süre serap gibi ümit olmaya başladı.

Pek çok Laik :) devletin ordusu bir araya gelerek İslâm Ordusu kurdu. Tabi bunun bir retorik ve sembolden öte olmadığını bilen biliyordu.

Yine de İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Rusya'dan oluşan Haçlı-Rafızi ittifakına karşı bu ittifakın tamamen anlamsız olduğunu da iddia edemem.

Gelelim asıl meseleye: Katar'a yönelik girişim aslında Türkiye'yi çevreleme politikasıdır. Rakka operasyonuyla da yakından ilgilidir.

Yemen'de Husilerin önünü açan ABD hem Suud'a silah sattı, hem Şia'yı desteklemiş oldu (azınlığı desteklemek mantıklı) hem ittifakı dağıttı.

Suudi Arabistan Yemen derdiyle uğraşırken, tıpkı Türkiye'nin darbe ve PKK belasıyla uğraşmasında olduğu gibi Suriye'den odağını çekti.

2015 sonunda Rusya ve İran Suudi Arabistan'a resmen şantaj yapar hale geldiler. Yemen'e karşılık Suriye. Suud felce uğradı Suriyeyi bıraktı

Suudi Arabistan ayrıca Lübnan ve Irak'ta da diş gösteriyor, İran içinde Kürt PDKİ'yi destekliyordu. Eli oldukça zayıf ama şimdilerde.

Türkiye'yi darbe ve PKK:'ya destekle dize getirmeye çalıştılar. Çözüm sürecini baltalayan PKK'nın ve Sol (sol medya) ipini tutan Batıy'dı.

Trump yönetimi defalarca Ortadoğu'da İhvan'ı istemediğini açıkladı. AK Parti'yi de İhvan kategorisinde değerlendirip, operasyon çekiyorlar

Trump ve danışmanları defalarca İhvan karşıtı açıklama yaptı ve hatta terör örgütleri listesine alma planları gündeme geldi. Bunlar önemli.

Trump'ın Suud ziyaretinde bu resim önemli. Büyücü şeytanlar bir arada. Ortak görüşleri İhvan'ın zayıflaması. ABD ile uyumlu İslâm Dünyası https://t.co/Z6U886hTy4

Bir de kısa boylu Ürdün kralı var. İsrail'in Ortadoğu'daki karakolu Ürdün. O da İhvan'ı istemiyor. Boyunu büyük göstermek için sandalyede :) https://t.co/xQRw6pODB8

Kısacası, Katar aslında Türkiye'ye karşı bir manevra olarak hedef alınıyor. Hedefin daha büyüğü Türkiye. Bu iş Kürdistan'a kadar gider.

Türkiye -tüm baskılara rağmen- PKK/PYD konusunda istenen sert adımları atamasa da- ABD ve Batı'ya teslim olmuyor. Suriye'de geri adım atmadı

Türkiye Rakka operasyonuna katılmadı, Sisi ile ilişkiler hala düzelmedi, Libya'da hala Hafter safında değil. AB ile ilişkiler hala krizde.

Peki istenen nedir? Güvenli kölelik ile istikrarsız bağımsızlık arasında bir süredir tercihe zorlanıyor Türkiye. Olması gereken tercih belli

Türkiye ilk defa bir Arap ülkesinde askeri üs açtı. Katar ile ilişkileri son derece yüksek seviyede. Pek çok siyaseti uyuşuyor.

Katar ABD ve AB ülkelerine karşı cesur eleştiriler yapabilen nadir ülkelerden. Suud ve BAE'yi 15 Temmuz darbesine destek vermekle suçlamıştı.

Dolayısıyla güçleri dünyayı değiştirmeye yetmese bile küresel Haçlı-Siyonist-Şii ittifakı kendilerini eleştiren ülkeleri bile hedef alıyor.


medyatimes.com

Bende tam bu floodu paylasacaktim
Isabet olmuş.
 
Üst Ana Sayfa Alt