Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kaza Namazı Varmıdır?

İslam Tv Çevrimdışı

İslam Tv

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Değerli Kardeşlerim meseleye namazın terkiyle alakalı bilinen ̧hususları hatırlatarak girecek olursak, konu daha da güzel anlaşılacaktır inşaALLAH…

Şimdi bu noktada duruyor ve şöyle bir soru soruyoruz … Acaba gerçekten onların iddia ettiği gibi, Namazı ̧mazeretsiz bir şekilde vaktinden çıkarıpta onu başka bir zamanda kılabilir mi bir Müslüman … ?


Akşama kadar iş-güç bahanesiyle terk edilen namazlar, acaba akşam olunca hepsi bir arada kılınabilir mi … ?

Veya da ; - yine bu insanların iddia ettikleri ve yaptıkları gibi – 10 – 15 sene namaz kılmayıpta, seneler sonra bu namazları kaza edebilir mi bir Müslüman … ?


İşte bu dersimizde bu konudan bahsedip meselenin meşru olup olmadığına bakacağız… Çünkü biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bu konu gerçekten çok hassas ve önemli bir konudur…

Allah-u Teâlâ Kitabında, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de sünnetinde namazın vakitlerini tayin edip, onun sınırlarını belirlemiştir.

(1) (Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır:

“Güvene kavuştuğunuzda namazı tam kılın. Kuşkusuz ki, namaz mü’minlerin üzerine belirli Vakitlerde Farz kılınmıştır.

Nisa Suresi 102, 103

(2) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Cebrail bana Kâbe’nin yanında imamlık etti. Öğleyi güneş batıya doğru eğilip gölge nalinin tasması kadar olduğu zaman, ikindiyi her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğu zaman, akşamı oruçlunun iftar ettiği zaman, yatsıyı şafak kaybolduğu zaman, sabahı oruçluya yemek ve içmenin haram olduğu zaman kıldırdı. Ertesi gün öğleyi her şeyin gölgesi kendi kadar olduğu vakit, ikindiyi her şeyin gölgesi iki misli olduğu vakit, akşamı oruçlu orucunu açtığı vakit bir tek vakitte yatsıyı gecenin ilk üçte birine doğru, sabahı da ortalık iyice ağarınca kıldırdı.

Sonra bana dönerek:

−Ya Muhammed, bu senden önceki Nebilerin vakti olduğu gibi senin için de namaz vakti bu iki vaktin arasıdır dedi.”

Ebu Davud 393, Tirmizi 149, İbni Huzeyme 325

Görüldüğü üzere namaz vakitlerini yukarıda anlamış olduk.

UYUYA KALMA VE UNUTMA GİBİ HALLERDE NAMAZIN KAZASI VARDIR:

Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Sabah namazı vaktimizi kim bekleyecek, belki uyuyabiliriz." diye ashab-ı kirama sordu. Hz. Bilâl ayağa kalkıp, "Ben beklerim yâ Resûlallah" dedi.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimizle mücahidler uyudular.

O sırada Hz. Bilâl de namaza durdu. Uzun müddet namaz kıldı. Sonra çökmüş devesine yaslanarak sabah namazı vaktini gözlemeye başladı. Bu arada uykuya daldı. Mücahidlerin "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Râciun" demeleriyle ancak uyanabildi. Güneş doğmuş ve her taraf aydınlanmıştı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz telaşla,

"Ey Bilâl! Nedir bu yaptığın bize?" diyerek sitem etti. Hz. Bilâl,

"Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Senin ruhunu tutan Kudret, benim de ruhumu tuttu bırakmadı." deyince, Resûl-i Ekrem Efendimiz gülümseyerek,

"Doğru söyledin." buyurdu.

Sahabîlerin uyuya kaldıkları vadiden çıkılınca, Peygamberimiz (s.a.v.), "Burası şeytanların eyleştiği bir vadidir." buyurdu ve abdest alınmasını emretti. Efendimiz de abdest aldıktan sonra Hz. Bilâl'e, "Ey Bilâl! Ezanı oku" diye emretti.

Ezan okununca Müslümanlar toplandı. Peygamber Efendimiz onlara, "Sabah namazının sünnetini kılınız." buyurdu.

Sünnet kılındıktan sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Ey Bilâl! Kâmet getir" dedi.

Hz. Bilâl kâmet getirdi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) imam olup namazı kıldırdıktan sonra, ashab-ı kirama döndü ve şöyle buyurdu:

"Herhangi biriniz UYUR veya UNUTUVERİR de namazını geçirirse, onu vaktinde kıldığı şekilde kılsın.


Enes İbni Malik r.a’dan. Rasulullah s.a.v dedi ki : Her kim bir namazı kılmayı veya onu kaçırırsa, artık o namazın kefareti, hatırladığında - veya uyandığında - onu kılmasıdır. }

Müslim : 2.c. 684 / 315.n


Her kim vakti çıkana kadar bir namazdan UYKU sebebiyle gafil olursa, uyandığında bu namazı kılsın.

Müslim : 2.C.681.N - Tirmizi : 1.C.177.N – Ebu Davud : 1.C.437. N - Nesei : 1.C.615.N

Bu delillerde de açıkça görüldüğü gibi, Allah Rasulü s.a.v UYKU ve UNUTMAYI şer’i ̈̈ Özür kabul etmiş ve bu sebeplerden dolayı kılınamayan namazı da, hatırlandığında ve uyandığında kılmasını söylemiştir.

ALLAH SAVAŞTA BİLE NAMAZ KILMAYI EMRETMEKTEDİR:

Hendek Savaşı'nda Rasûlüllah (s.a.s)'i, müşrikler dört vakit namazdan alıkoymuşlar, hatta gecenin de bir bölümü geçmişti. Sonunda Allah elçisi, Bilâl-i Habeşi'ye ezan okumasını emir buyurdu. Bilâl ezan okudu, sonra kâmet getirdi ve öğleyi kıldılar. Sonra kâmet getirerek ikindiyi, sonra yine kâmet getirerek akşam namazını, sonra tekrar kâmet getirerek yatsıyı kıldılar.

Bu hadis kaza namazına DELİL OLAMAZ. henüz korku namazı ile ilgili ayet İnmemişti. Yüce Allah bu âyette şöyle buyurur: "Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak veya binekli iken namazını kılın. Güven içinde bulunduğunuzda da bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin" (el-Bakara, 2/239; bk. en-Nisâ. 4/101-103).


Cabir (Radiyallahu Anh)’dan rivayete göre bir seferinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hendek savaşında savaşla meşgul olması sebebiyle ikindi namazını kendi vakti içinde kılamamış onu güneş battıktan sonra kılmış daha sonra da akşam namazını kılmıştır.


Bu olay, Namazın kaza edileceğine DELİL OLAMAZ. Neden …? Çünkü ümmet ilk defa böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya gelmişlerdi ... Dolayısıyla, böyle anlarda Namazı nasıl eda edeceklerini de Bilmiyorlardı. Ne zaman ki Allah’u Azze ve Celle bu gibi durumlarda Namazın nasıl kılınacağını Rasulüne vahyetti, artık bundan sonra vahyin doğrultusunda hareket edilmiştir…

Bunun Üzerine Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Namazları ve (ikindi) namazını koruyun, gönülden bağlılık ve saygıyla Allah’ın huzurunda durun!”

Bakara Suresi 238

Ayetini İndirmiştir. Bu ayetle Allah (Azze ve Celle), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Hendekte ikindi namazını kendi vaktinin dışına çıkararak akşam namazının vaktinde kılma fiilini NESH ETMİŞ(YASAKLAMIŞ) oluyordu.

Sonra Allah-u Teâlâ savaş esnasında kılınacak namazları Hükme Bağlamak için Nisa suresindeki ayetleri indirmiştir.

“Sen de içlerinde bulunup onlara ikamet edip namazı başlattığın zaman onlardan bir bölük seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Namazda secdeye vardıklarında arkanıza geçsinler; bu kez namaz kılmayan öteki grup gelsin, seninle beraber namaz kılsınlar, korunmalarını ve silahlarını da alsınlar.

Kâfirler isterler ki siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gaflet edesiniz de birden üzerinize bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zahmet çekersiniz. Ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Korunma tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınız üzere iken Allah’ı zikredin. Güvene kavuştuğunuzda namazı tam kılın. Kuşkusuz ki, namaz müminler üzerine vakitleri tayin edilerek farz kılınmıştır.

Nisa Suresi 102, 103

Görüldüğü gibi ayetin son kısmında ki cümle, namazların vakti tahdit edilip sınırlandırılarak müminlere farz kılındığını beyan etmektedir.

Burada kast edilen kaza namazı var diyenlerin iddiasına delil teşkil eden hadisleri, ALLAH Bu ayetle (yasaklanmış)olduğunu ifade etmektedir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu uygulamasının ayetten sonra neshedilmiş(yasaklanmış) olduğunu bütün âlimler ikrar etmektedir.

Şimdi hazır yeri gelmişken sormak gerekir ; acaba bugün Namazlarını terk edenlerin daha önemli bir mazaretleri olabilir mi … ?


El cevap : Elbette Olamaz. Öyleyse düşünmemiz gerekmez mi …?
Allah’u Teala savaş gibi vahim bir ortamı dahi Namazı terk etmek için bir mazeret kabul etmezken, bizler nasıl olurda havadan sudan şeyleri kendimize mazeret kabul ederek namazı terk ederiz… ?

Acaba bizim mazeret diye öne sürdüğümüz şeyleri Allah’u Teala mazeret olarak kabul eder mi … ?

Elbette ETMEZ… Neden? Çünkü Rabbimiz nelerin mazeret olacağını Rasulun dili ile bizlere beyan etmiştir… Onları ise bir önceki yazımızda okumuştuk…

Bu Hadisler görüldüğü üzere Ayetten sonra Nesh edilmiştir.

ŞÜPHECİLERE CEVAP:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih olarak rivâyet edildiğine göre o şöyle buyurmuştur:

“Her kim güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekâte yetişirse, ikindiye yetişmiş demektir.” Yine aynı
şekilde güneş doğmadan önce sabah namazından bir rekâte yetişirse sabah namazına yetişmiş demektir.

Şayet kasten terk edip, güneş battıktan sonra ve güneş doğduktan sonra kılınan bir namaz kabul olsaydı
böyle söylermiydi.

Kasten terk için kabul olur derseniz:

Bu duruma göre sizin nazarınızda hadisin hiçbir anlamı
yoktur.

Allah Teâlâ her namaz için başlangıcı ve sonu belli bir vakit tayin etti. Vakti girmeden önce ve
vakti çıktıktan sonra kılınmasına izin vermedi.


Ebu Said el-Hudri r.a’dan. Rasulullah s.a.v : … Kadın hayız gördüğü zaman namaz da kılmaz oruç ta tutmaz …… }

Buhari : 4.c.1820.s


Aşağıdaki hadisle yine kaza namazı diye bir namazın dinimizde olmadığını Kanıtlamış Olacağız:


{ … Muaze el-Adevi r.a’dan rivayet edildiğine göre kadının biri Aişe r.anha’ya : “ Hayız gören bir kadın namazı kaza edecek mi ? “ diye soru sordu.
Aişe r.anha : “ Sen harurilerden misin ? . Biz Rasulullah s.a.v’in yanında hayız gördüğümüz zamanlarda namaz kılmazdık ve kazasıylada emrolunmazdık“ diye cevap verdi. }

Tirmizi : 1.c.130.n - Nesei : 1.c.381.n


İslam kadınların temizlendikten sonra oruçlarını kaza etmelerini emretmiş, Namazlarını ise kaza etmelerini EMRETMEMİŞTİR.

Görüldüğü gibi zikredilen bu delillerde, namaz gibi azim bir ibadet terkedilmesine rağmen – ki hanımların bunu terk etmelerini zaten İslam emrediyor – temizlik sonrasında eda edilmesi kendilerinden İSTENMEMİŞTİR.


Bunun Nedeni ise Kuran Ve Sünnette böyle bir emir olmadığı içindir.

Dinimizde kaza namazı diye bir namazın olmadığını anladığımıza göre


Namaz müminler üzerine vakitleri tayin edilerek farz kılınmıştır
Ayetine rağmen kasten namazlarını terk eden kimselere, terk ettikleri o namazları kaza etmelerini emreden kimselere şunları sormak gerekir:

1)ALLAH 'ın Kitabında ve Rasulünün sünnetinde her namazın tahdit edilmiş ve sınırları belirlenmiş bir vakti olduğu anlaşılmaktadır.
Durum bu iken Allah (Azze ve Celle) her namaza vakit tayin ettiği halde, kasten o namazları terk edip vaktinin dışına çıkaran kimselere, onları kaza etmeyi emredenler Allah ve Rasulü izin vermediği halde o namazlar için yeni bir vakit tayin etmiş olmuyorlar mı ?

2) Bu kimseler, birilerine kaza namazını emrederken, onlara Allah (Azze ve Celle)’nin namazların kılınmasını istediği vakitler, işte bu vakitlerdir diyebilirlermi ?

3)Kaza namazını caiz gören kimseye, Şöyle soru sorulur:
Bir kişi gününün Pazartesi gününün sabah namazını vakti gelmeden, Pazar günü hemen yatsıdan sonra kılsa farzı eda edip Allah indinde sorumluluktan kurtulmuş olur mu? Ne dersin denir?

Hayır, o kimse sabah namazını Allah’ın emrettiği vakit gelmeden kılmıştır, dolayısıyla o kişi namaz kılmamıştır. Bu ameliyle Allah’a itaat etmemiştir, aksine isyan etmiştir derse, ona: Evet doğru söyledin, vakti gelmemiş bir namaz nasıl sahih değilse, vakti çıkan bir namazda onun gibi sahih değildir denir.


Bizim özür olarak gördüğümüz veya belirlediğimiz şeyler, ALLAH katında özür olarak kabul edilmez.

Kaza namazının olmadığını anladığımıza göre...

Öyleyse tekrar altını çizerek ifade edelim ki, bu hususta bir Müslüman için özür ancak unutma,uyuma gibi hallerde geçerlidir.


Resululullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu;

“Şüphesiz ki sözün en doğrusu Allah‘ın kitabıdır ve yolların en güzeli de Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yoludur ve işlerin en şerlisi sonradan çıkarılanlardır ve her sonradan çıkarılan bid'attır ve her bid'at dalâlettir ve her dalâlet de ateştedir” Bunu, Ahmed (3/319 ve 371),
Müslim (2/592), Nesâî (3/188), İbni Mace (45), Beyhakî (3/213)'te “” Sahih olarak tahric etmişlerdir.

ALLAH(Azze ve Celle): ŞÖYLE BUYURMAKTADIR:


Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim , size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim. Maide suresi( 3. )ayet

Emirlerle ve yasaklarla dinin tamamlandığını ALLAH'ın tamamladığı dine uyulmasının gereği vurgulanmıştır.

Benim bu hususta problemi olan insanlara nasihatım şudur : Öyleyse hiç vakit kaybetmeden ALLAH'ın Kitabına ve Rasulun Sünnetine Koşun...

ALLAH sizin için kolaylık istiyor. Güçlük çekmenizi İstemiyor.
Bakara ( 185. )
ayetinden de anlaşıldığı üzere Allah kullarını hiç bir zaman zor olana sevketmez. ALLAH'ın dini çok kolaydır.

ALLAH(Azze ve Celle) Şöyle Buyurmaktadır:

Ancak tövbe edip inanarak erdemli işler yapanın durumu başkadır; Allah böylelerinin kötü hallerini iyiye çevirecektir. .Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir (Furkan Suresi 70.Ayet)

ŞÜPHECİLERE CEVAPLAR:

Enes İbni Malik r.a’dan. Rasulullah s.a.v dedi ki : Her kim bir namazı kılmayı UNUTUR veya uyuyarak onu kaçırırsa, artık o namazın kefareti, hatırladığında - veya uyandığında - onu kılmasıdır. }


Sizin nisyan (unutmak), Arap dilinde;

”Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu.” (Tevbe, 67)
âyetinde olduğu gibi terk etmek anlamına da geldiğini söylemenize gelince evet, Kur’an’da unutmak iki anlamda
kullanılır: Terk unutması, dalgınlık unutması. Fakat hadisin kasten terk unutması anlamına geldiğini iddia etmek

Üç Sebepten Dolayı GEÇERSİZDİR:

1-: hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hatırladığı zaman onu kılsın” demesidir. Bu, hadisteki unutmanın kasıtlı unutmaya yani terke değil, dalgınlık unutmasına delâlet ettiğini açıkça ifade eder.

Böyle olmasaydı “hatırladığı zaman” demesi faydasız bir söz olurdu. Unutmak hatırlamanın karşıtı olarak
kullanıldığı zaman sadece dalgınlık unutması anlamına gelir.

Mesela: Unuttuğum zaman bana Hatırlatın kelimesinde olduğu gibi.(Buradaki dalgınlık unutmasıdır)

2-: Hadiste unutanı uyuyanla karşılaştırmasıdır. Bu karşılaştırma unutanın DALGIN Olmasını Gerektirir.

3-: Peygamber(S.a.v) kelâmında hükümler unutanla ilişkilendirildiği zaman bununla
Dalgın Unutkandan başkası Kastedilmez.

Mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Kim Unutarak Yer veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü onu Allah yedirmiştir.”

Görüldüğü Üzere Buradaki Unutma Dalgınlık Unutmasıdır.

ŞÜPHECİLERE CEVAPLAR :

Sizin, unuttuğu ve uyuduğu için namazı kılmayan kimse –ki bunlar mazeretlidirler– vakti çıktıktan sonra
bunu kaza ettiğine göre kasten terkedenin kaza etmesi daha evladır/daha gereklidir, demenize gelince bunun
cevabı da çeşitli yönlerden verilir.

1-: Uyku veya unutma mazereti olan kişi namazı vaktinin dışında değil, bilakis ALLAH'ın onun için Belirlediği vakitte kılmıştır. Çünkü onun için namazın vakti, Uyandığı ve Hatırladığı Vakittir.

Her Kim namazı Unutursa onon vakti,Hatırladığı zamanki Vakittir.

2-: İki türlü vakit vardır. Birisi seçilen/ve belirlenen vakittir,
diğeri mazeret vaktidir.

Uyku veya dalgınlık mazereti olan kişinin vakti hatırladığı ve Uyandığı Vakittir.
Demek ki o da namazı vaktinde kılmış olmaktadır. O halde bu kişi, namazı kasten başka
bir vakitte kılan kişiye nasıl kıyas edilir?

Muhammed İbn Nadr el-Mervezî namaz konusundaki kitabında şöyle dedi: el-Hasen şöyle dedi:

Bir kimse kasten bir namazı terk ettiği zaman onu kaza etmez.

Çünkü ALLAH, namazın ancak bilinen vakitte kılınmasını emrettiği içindir.

Emredilen vakit yerine, emredilmeyen bir vakitte
kılmasının ona faydası olmaz.

ŞÜPHECİLERE CEVAPLAR:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Allah’a borcunuzu
ödeyiniz, çünkü Allah borcu ödenmeye daha layıktır”

Bu Sözü İnceleyelim:

İbn Abbas’tan rivâyet
edildiğine göre:

Cüheyne kabilesinden bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve şöyle dedi: Benim
annem Hac yapmayı Adadı, fakat ölünceye kadar hac yapmadı. Onun yerine hac yapabilir miyim? Rasûlullah şöyle
buyurdu: “Evet, onun haccını yap. Annenin üzerinde bir borç olsaydı onu öder miydin? Allah’a borcunu da öde.
Çünkü Allah ödemeye daha layıktır.

Cevap:

Bu söze gelince bunu o sadece mazeretli hakkında ve ihmalkâr olmayan hakkında söylemiştir.

Yine Bunu da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem belirli bir vakti olmayan mutlak bir adak hakkında söylemiştir.

Bu hadiside anlamış olduk...

Yukarıdakı Hadisten yola çıkıp kaza namazı iddia edenlere şu soru sorulur:


1-) Belirli vakti olan bir namazla, yukarıdaki gibi belirli bir vakti olmayan adak nasıl kıyas edilebilir?
Bu şaşırılacak bir durumdur.

2-) Bu hadisten yola çıkıp kıyas ederek bilerek kılınmayan namazları borç olarak görenler, ve bunların kazasını emredenlerin o zaman ölmüş anne ve babalarının namazınıda kılmaları gerekmez mi?

Halbuki bu hadisi kaza namazına delil olarak getirmeye çalışanların kendileri bile bunu kabul etmemektedirler.
Öyleyse bu ikisi kıyas edilemez. Bu batıl bir iştir

BU hadisinde yukarıda belirtildiği üzere ne manaya geldiğini anlamış olduk

ŞÜPHECİLERE CEVAP:

(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m. 48]

BU Söz UYDURMADIR.

Hadis kaynaklarında böyle bir rivayet geçmemektedir.


Allah Teâlâ namaz kılmayı, oruç tutmayı ve
haccetmeyi ancak kendilerine ayrılan vakitlerde meşru kılmıştır. Bu vakitler geçtiği zaman meşru değildir.

Allah Teâlâ Cuma namazını cumartesi günü kılmayı, Arafat’ta vakfeyi zilhiccenin onuncu günü yapmayı ve başka aylarda haccetmeyi meşru kılmamıştır.

Beş vakit namaza gelince Kur’an ve sünnetin nassı ve icma ile sabit olmuştur ki
uyumak ve unutmak gibi mazeretlerle namazı terk eden kimse mazereti ortadan kalktığı zaman
namazını kılar.

Allah Rasûlü de, yolculuk veya hastalık veyahutta birleştirilmesini mübah
kılan bir meşguliyet sebebiyle mazeretli olan kimse için bir vakitte ortak iki namazın cem edilmesini/
birleştirilerek kılınmasını meşru kılmıştır. Bunların mazeretliler için kendilerine mahsus vakitten başka bir vakte
tehir edilmeleri caizdir, başkaları için ittifakla caiz Değildir.

Hatta Ömer b. el-Hattab’ın dediği gibi büyük
günahlardandır. O şöyle demiştir: Mazeretsiz olarak iki namazı cem etmek büyük günahlardandır

Gündüz kılacağı namazı gece kılan, gece kılacağı namazı gündüz kılan kimsenin bu yaptığı şey
kendisine emredilen şey Değildir.

ALLAH ve Rasulunun meşru kıldığı şey değildir. Bu sebeple makbulde değildir.

Allah Teâlâ her namaz için başlangıcı ve sonu belli bir vakit tayin etti.
Vakti girmeden önce ve vakti çıktıktan sonra kılınmasına izin vermedi. Vaktinden önce ve vaktinden sonra yapılan iş meşru değildir.

Şayet namazın sıhhatinde vakit şart olmasaydı vaktinden önce kılınmasıyla vaktinden sonra kılınması arasında
sıhhat yönünden hiçbir fark olmazdı. Çünkü her iki namazı da vaktinin dışında kıldı.
Acele ederek namazı vaktinden önce kılanın namazı kabul edilmediği halde, vaktini geçirerek kılınan namaz nasıl kabûl edilir?

Namazı her ne olursa olsun Vaktinde Kılmak VACİPTİR.

ALLAH Teâlâ müslümanlara düşmanlarının karşısında duruyorlarken korku namazını emretti: Bu
emre göre onlar böyle bir durumda namazın rükûnlerini kısaltırlar ve namaz içinde pek çok şeyler yaparlar;
namazda kıbleye arkalarını dönebilirler, imamdan önce selam verirler. Hatta yürüyerek ve binili olarak
kılabilirler. Hatta ima ile kılmaktan başka imkân bulamazlarsa vakti içinde, bineklerinin üstünde, kıble dışına
yönelerek ima ile de kılabilirler.

Şayet vaktinin dışında namaz onlardan kabûl edilseydi ve sahih olsaydı onun
güvenlikli vakte ve kılınabilme imkanına kadar tehiri de caiz olurdu. Bu, namazın vakti çıktıktan sonra
caiz olmayacağının ve Allah yolunda düşmanlarıyla cihad ederken kendilerine isabet eden bu mazerete rağmen
namazın ALLAH'ın belirlediği vakit dışında kabul EDİLMEYECEĞİNE delâlet eder.

EBU BEKİR(R.A) ŞÖYLE DEDİ:

ALLAH gündüzün amelini gece kabul etmez, gecenin amelini gündüz kabul etmez.

( Kitabuz Zühd ver Rekaik s. 212)

Bu meselede bize muhalefet edenler açıkça buna aykırı söz söylemiş olurlar.

İsmail b.
Aliyye, Eyyûb’tan, o Muhammed b. Sîrîn’den şöyle dediğini nakletti: Bize haber verildiğine göre EBU BEKİR (r.a) ve
Ömer(r.a) insanlara İslâm’ı şöyle öğretirlerdi: Allah’a ibadet eder ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın ve ALLAH'ın farz kıldığı namazı vakitlerinde kılarsın.
Çünkü namazı ihmal etmek Helak olmaktır.

Ve yine Örnek olarak; Hac aylarının dışında hac kabûl edilmez. Cuma vaktinin dışında cuma namazı kabul EDİLMEZ.

O halde ben gündüz yerim, gece oruç tutarım diyen veya ben haccı zilhicce ayında değil, muharrem ayında yaparım diyen veya ben Cuma namazını, yatsıdan sonra kılarım diyen veya bayram namazlarını ay ortasında kılarım diyen kimse ile ben gündüz namazını gece, gece namazını gündüz kılarım diyen kimse arasında hangi fark vardır? Hiç kimse
bunların arasını ayırabilir mi?

ELBETTE AYIRAMAZ.

Elhamdülillah, Kuran Ve Sünnette Böyle bir namazın olmadığını ANLAMIŞ Olduk.
Selametle Kardeşlerim.
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt