Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kehf Sûresi 60-82 - Hızır (as) ile Musa (as)/ Hiç kimsenin hayat boyunca aklından çıkarmaması gereke

CAHİLUS Çevrimdışı

CAHİLUS

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kehf Sûresi 60-82, Mahmut Kısa, Meal-Tefsir

Hz. Musa, yaşanan bunca olayın asıl anlam ve yorumunu anlamak isteyince Allah ona,
iki denizin birleştiği yere kadar yürümesini ve olağan dışı bir olay gördüğü yerde Hızır‘ı beklemesini, çünkü onunla orada buluşacağını, sonra beraber yaşadıkları olaylarla istediği bu bilgiye ulaşacağını söyledi. Bunun üzerine Mûsâ, yardımcısı Yûşa‘yı —ki, Mûsâ‘dan sonra İsrail Oğulları‘na Peygamber olacaktır— yanına yoldaş olarak aldı ve iki arkadaş,

Hızır‘la buluşmak üzere yola koyuldular:
İşte Allah, olayların ardında yatan hikmeti açığa çıkarmak üzere,
gerçeğin üzerindeki perdeyi birazcık aralayacak ve böylece, ilk bakışta hoşunuza gitmeyen bazı olayların,
aslında nice hayırların anahtarı ve müjdecisi olduğunu görmenizi sağlayacaktır.
O hâlde, hakîkatin perde arkasını keşfetmek üzere, gelin Mûsâ ile birlikte yola çıkarak, olup bitenleri onun gözleriyle izleyin:

60. Hani Mûsâ, yardımcısına, ―Yıllarca yürümem gerekse bile, iki denizin birleştiği yere varıncaya dek, durup dinlenmeden yoluma devam edeceğim!demişti.

61. Ve uzun bir yolculuğun ardından, nihâyet iki denizin birleştiği yere vardıklarında, yanlarında getirdikleri ve içinde balık olan azıklarını bir kenara bırakarak, dinlenmek üzere bir kayanın gölgesine çekildiler. Bu arada, ikisi de balığı unutmuşlardı. Bu sırada balık, Yûşa‘nın şaşkın bakışları altında denize atlamış ve kendisine bir yol tutup gitmişti. Mûsâ bu olup bitenleri görmemiş Yûşa da bu ilginç olayı Mûsâ‘ya anlatmayı unutmuştu. Bu yüzden, burasının buluşma yeri olduğunu anlayamadan, kalkıp tekrar yola koyuldular.

62. Oradan biraz uzaklaşınca, Mûsâ yardımcısına, Azığımızı getir de karnımızı doyuralım dedi, doğrusu bu yolculuk, bizi epeyce yordu.

63. Yardımcısı, tüh, gördün mü? dedi, Kayanın yanında mola verdiğimiz sırada balığın kaçıp gittiğini sana söylemeyi unutmuşum; bunu söylememi, herhâlde bana şeytan unutturdu; bir görseydin, balık nasıl da şaşılacak biçimde suya atlayıp denizde yolunu tutup gitmişti.

64. Mûsâ heyecanla, demek aradığımız yer orasıydı, diye bağırdı ve hemen izlerini takip ederek, gerisin geriye döndüler.

65. Ve o kayanın yanı başında, Peygamber olan Hızır adında bir kulumuzla karşılaştılar ki, Biz ona katımızdan engin bir lütuf ve rahmet bahşetmiş ve yine katımızdan, onu evrenin bilinmezliklerine ve ilâhî takdire dâir, her Peygamberin sahip olmadığı bazı özel bilgilerle donatmıştık.

66. Mûsâ ona, Sana Allah tarafından öğretilen hikmet ve bilgiden bana da öğretip beni bir öğrencin olarak eğitmen için seninle gelebilir miyim? diye sordu.

67. Hızır, Elbette fakat sen bir insan olarak, sana bildirilen ilâhî kurallara uymakla yükümlü olduğundan, benimle arkadaşlığa kesinlikle dayanamaz ve yaptıklarıma —doğal olarak— karşı çıkarsın dedi. Ve ekledi:

68. ―Öyle ya, iç yüzünü bilemediğin ve daha önce öğrendiğin dînî hükümlere ters gibi görünen şeyler karşısında nasıl sabredebilirsin ki?

69. Mûsâ, ―Allah izin verirse, dedi, ―ne kadar sabırlı olduğumu göreceksin; sana hiçbir konuda itiraz etmeyeceğim.

70. Bunun üzerine Hızır, ―Pekâlâ, dedi, ―Ama peşimden geldiğin takdirde, yaptıklarım hakkında —ben sana gerekli açıklamada bulunmadıkça— bana hiçbir şey sormayacaksın.
Mûsâ bu şartı da kabul etti ve Hızır‘la arkadaşlığa başladı:

71. Böylece, Hızır ile Mûsâ birlikte yola koyuldular; sahil boyunca yürürken, bir yolcu gemisine rast geldiler. Karşı kıyıya geçmek üzere gemiye bindiklerinde, tam denizin ortasındayken, Hızır gizlice gemide bir delik açtı. Bunu gören Mûsâ, hemen öfkeye kapılarak, ―Ne yaptın sen? İçindeki yolcuları boğmak için mi deldin gemiyi? diye çıkıtı, ―Doğrusu sen, çok çirkin bir iş yaptın.

72. Bunun üzerine Hızır, ―Ben sana, benimle arkadaşlığa dayanamazsın, dememiş miydim? dedi.

73. Mûsâ özür dileyerek, ―Unutarak yaptığım bir şeyden dolayı beni suçlama ve şu ilim ve hikmet öğrenme işimde bana lütfen güçlük çıkarma, dedi.

74. Mûsâ‘nın özrü kabul edildi ve gemiden inip yollarına devam ettiler; derken yolda bir çocuğa rastladılar; Hızır, ânî bir hareketle onu oracıkta öldürüverdi. Dehşetten donakalan Mûsâ, ―Hiç kimseyi öldürmediği hâlde, mâsum bir cana nasıl kıydın sen? diye haykırdı, ―İşte şimdi, gerçekten korkunç bir iş yaptın.

75. Hızır yine, ―Ben sana, benimle arkadaşlığa dayanamazsın, dememiş miydim? dedi.

76. Bunun üzerine Mûsâ, ―Tamam, dedi, ―Bundan böyle, eğer bir daha sana itiraz amacıyla bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme; o takdirde, benden ayrılmakta mâzur sayılırsın, dedi.

77. Yine yollarına devam ettiler. Derken, bir kasabaya varıp halkından yiyecek bir şeyler istediler fakat hiç kimse onları ağırlamaya yanaşmadı. Orada dolaşırlarken, kasabanın ortasında yıkılmaya yüz tutmuş yüksekçe bir duvar gördüler. Hızır, kasabalıları rahatsız eden bu duvarı güzelce tamir ederek düzeltti. Mûsâ yine dayanamayıp, ―Bir parça ekmeği Tanrı misafirinden esirgeyen bu insanlara, bizi aç bıraktılar diye mükafat mı veriyorsun? İsteseydin, bu hizmetine karşılık bir ücret alabilirdin! Hiç değilse karnımızı doyursaydık olmaz mıydı? dedi.

78. Bunun uzerine Hızır, işte bu, yollarımızın ayrılmasına sebep olan son itirazın oldu, dedi. Şimdi sana, dayanamayıp itiraz ettiğin olayların iç yüzünü anlatacağım:

79. O hasar verdiğim gemi, geçimini denizden sağlayan yoksul insanlara aitti. Onu bilerek kusurlu hale getirmek istedim; çünkü güzergahları üzerinde, butun sağlam gemilere zorla el koyan ve sahiplerini esir eden zalim bir kral vardı. Gemiye verdiğim küçük bir zarar, çok daha büyük bir zararı önlemiş olduk.

80. Öldürdüğüm o çocuğa gellince; onun anası babası tertemiz birer mumindi. Biz bu evlâdın sonunda onları azgınlık ve inkâra sürükleyeceğini biliyorduk, onlara rahmetimizden dolayı, işte o yüzden onu öldürdük,

81. ve onun yerine, Rablerinin onlara daha temiz ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik. Böylece, onların biricik yavruların ellerinden almakla, aslında onlara en büyük iyiliği yapmış olduk.

82. Düzelttiğim o duvara gelince; o şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti ve yıkılmak üzere olan bu duvarın altında, vaktiyle onlar icin saklanan bir hazine gomuluydu. Rahmetli babaları da cok iyi bir insandı. Bu yuzden Rabb‘in, bu çocukların ergenlik çağına ulaşıp hazinelerini çıkarmalarını diledi. Bunun için de, duvarın bir süre daha ayakta kalması gerekiyordu. Çünkü çocuklar henüz küçükken duvar yıkılacak olsaydı, hazine ortaya çıkacak ve o zâlim kasaba halkı tarafından yağma edilecekti. Demek ki, biz o duvarı düzeltmekle, misafirlerinden bir lokma yiyeceği esirgeyecek derecede alçalan o kasaba halkına mükâfât değil, ceza vermiş olduk ve aynı zamanda, yetimlere âit hazinenin korunmasını sağladık.

Bütün bunlar, Rabb‘inin sonsuz şefkat ve merhametinin tecellîleri olarak gerçekleşti. Gördüğün gibi, bunların hiçbirini ben kendiliğimden yapmış değilim. Senin kötü zannedip tahammül edemediğin bu olayların içyüzü ve altında yatan hikmet, işte bundan ibaret.

Olaylara bu gözle bakınca inanan bir insan için, Allah‘ın sevgisini, hoşnutluğunu kaybetme dışında bir kötülük yoktur, inanan bir insan hiçbir zaman ümitsizliğe, yılgınlığa düşmeyecektir.

Öte yandan hiç kimse kendisini Hızır‘ın yerine koyup da İslâm‘a aykırı işler yapamaz. Çünkü Hızır, Allah‘ın bazı gaybi bilgiler verip sadece Musa‘ya gönderdiği bir kuluydu. Bunun için insanlar, Hızır‘ın rolünü üstlenmekle değil, Allah‘ın gönderdiği kitapta açıkça bildirdiği kurallara uymakla yükümlüdür.

Sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, birçok hayırlar takdir etmiş olabilir. Nisa Sûresi 19

Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. Bakara Sûresi 216
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt