Aşağıdaki yazıyı bir yerde okudum paylaşmak istedim
Not:yazan şahsı tanımıyorum
“Selamun Aleyküm Gençağa.
Haydar Baş benim mahallemden biliyorsun. Telefonla konuştum arkadaşlarımla.
Bir ayrıntı var, belki söz hakkı düşer, bilgin dahilinde olsun.
İş bağlantıları istanbulda olduğu için yasaklar başlamadan bizim mahalleye döndü Haydar Baş.
Toki konutlarının yanıbaşında çelik tencere fabrikası var.
Oradaki konutların camisinde kandil gecesi ibadet etmek istedi yakınları ile.
Hoca izin vermedi ve "Devletin yasağı var" dedi. "Burada devlet benim" diyerek kapıyı açtırdı ve içeriye girdiler.
Hoca müftülüğü, müftülük emniyeti aradı. Polisler gelince küçük bir arbede çıktı, polisler merkezi, merkez içişleri bakanlığını aradı.
Süleyman Soylu devreye girdi ve Haydar Baş'a telefon açıp kurallara uyulmasını sağlığı açısından gerekli olduğunu, ölebileceğini söyledi.
Test yapılması için talimat vereceğini, zorluk çıkmaması gerektiğini bildirdi.
Test yapıldı ve önce Haydar Baş değil yanındakiler pozitif çıktı. 2 gün sonra Haydar Baş ateşlendi ve tekrar test yapılınca pozitif çıktı. Ve bu gün öldü.
Ölmeden önce devlet zorla onu korumaya çalıştı. Ama o inadına yenildi.
Şimdi mahalleli onun bu inadını sorgulayıp "Sizin yüzünüzden bu bela bize geldi, karantinaya alındık" diyerek kızgınlığını aile bireylerine iletiyor.
Ölümü bile sorunlu oldu. Bizim mahalle Haydar Baş ve ekibinin "Bana bir şey olmaz, devlet de kim" kibri yüzünden karantinada.
Haydar Baş'ın aile bireyleri dışında şimdilik başka kimsede bu hastalık görülmedi.
Suçlanarak, kimsesiz uğurlanmak da bir ibret!
Bu bilgi yanında dursun..”
Hikmet Hocaoğlu