Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Kemal'istlerin Kendi Eserlerinden Küfür Akideleri - Mason Pozu - (Ataput)

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
MASON POZU
MASONUM !

36441.jpg


Kendi sesi kendi videosundan Mustafa Kemal :
(Son Meclis konuşmasında)
"DEVLET İDARESİNDEKİ ANA PROGRAMIMIZ CHP PROGRAMIDIR ! BU PRENSİBLERİ , GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLARIN (KUR'AN) DOGMALARIYLA ASLA BİR TUTULAMAZ!
BİZ İLHAMIMIZI GÖKTEN , GAİPTEN DEĞİL DOĞRUDAN DOĞRUYA HAYATTAN ALMIŞ BULUNUYORUZ."


Dogma : Asla değiştirilemez , sorgulanamaz görüş


Atatürk Beyoğlu’ndaki Vedatas Mason Locasına nasıl götürüldü? Orada neler yaptı?
Atatük’e kimler, ne zaman 33. derece masonluğu teklif ettiler?
Çocuk Esirgeme Kurumu ambleminde görülen Sion Yıldızı Atatürk’e nasıl ulaştırıldı? Atatürk’ün tepkisi ne oldu?
Kimler Atatürk’ün birçok fikir ve davranışlarının masonluğa uygun olduğundan bahsetmiştir?
“Yurtta Barış, Cihanda Barış” bir mason düşüncesi miydi?
Atatürk’ün hizmetçisi Cemal Grada ve eski Van Milletvekili İbrahim Arvas, Atatürk ve masonlar konusunda hatıralarında neler anlattılar?
Atatürk “mason olmuştum” dedi mi?
Masonlar tarafından Atatürk’e “fahri başkanlık” önerildi mi?
“Bir gün bir arkadaşım beni alıp, Beyoğlu’ndaki mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim bir takım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağıya indik. Bir öncekinden daha geniş bir salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu.
Bu işleri daha önceden bildiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip, kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık...” Atatürk bu olayı ne zaman yaşadı?

Atatürk Mason muydu? Hakan Yilmaz Cebi, Atatürk Mason muydu? Hakan Yilmaz Cebi


Napolyon Bonapart
1694854294433.png
1694854328210.png



Vladimir Ilyiç Lenin

Lenin'in ailesi. 1879'da çekilmiş fotoğrafta 9 yaşındaki Lenin en sağda yer almış. Babasının verdiği "Nizam vaziyeti" (sağ elin sol göğüs üstüne konulması) pozu ise oldukça dikkat çekicidir.
1694854559898.png

1694854650150.png

mason-durusu_1873789.jpg
mason-nizam-durusu_1604259.jpg




Aziz Nesin: Bir Müslümanın Atatürk'ü Sevemez. Aksi Taktirde Ya Ahmak Ya Câhildir!

Ateist Kâfiri Sevmek, Müslümanı Kâfir Yapar

Atatürk'ü Seven de Kâfirdir!



 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
CAN DÜNDAR, ATAPUT'U(nu) DEŞİFRE ETTİ


Mason Ustaz :
Masonluğun Umdeleri CHP'de Olduğu İçin, Localara Gerek Kalmadığından Biz Kapattık,
Atatürk Kapatmadı!


Mustafa Kamal'in Kur'anı Türkçeye Çevirtme Amacı?


Ateist Neden Sevilir?
Allah'ın Vahyine (Kur'an-ı Kerim için "Gökten İndiği Zannedilen Kitab" diyerek Muhammed'in uydurup yazdığı kitab) demiş olan Ateisti sevmek, İslam'a ve Müslümanlara vurduğu darbeden memnunum demenin göstergesidir!
Kişi Dostunun Dinindendir

 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Kendi sesi kendi videosundan Mustafa Kemal :
(Son Meclis konuşmasında)

"DEVLET İDARESİNDEKİ ANA PROGRAMIMIZ CHP PROGRAMIDIR ! BU PRENSİBLERİ , GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLARIN (KURAN) DOGMALARIYLA ASLA BİR TUTULAMAZ!
BİZ İLHAMIMIZI GÖKTEN , GAİPTEN DEĞİL DOĞRUDAN DOĞRUYA HAYATTAN ALMIŞ BULUNUYORUZ."

Dogma : Asla değiştirilemez , sorgulanamaz görüş
[gvideo]-2171988251705388798&hl[/gvideo]


Kemalin Dine Fransız Bakışı

MUSTAFA KEMAL'İN ATAPUT'LUĞUNUN DELİLLERİ



Ataputun  vasiyeti.jpg


düşü.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
KENDİ ESERLERİNDEN KÜFÜR SÖZLERİ

Not : Videoda muzik vardır fakat konuşma olmadığından sesi kapatıp izleyiniz. Videodaki muziği yok edebilecek olan arkadaşımız var ise ilgilenirse memnun oluruz.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İsrail'de Ataput Anıtı ve Kamal'in Soyu

_211891_m.jpg


BURASI İSRAİL BURDAN ÇIKIŞ YOK


M. Kemal'in Yahudi Hocası Şemsi Efendi'nin Mezarı

***
30408

Hiçbir şey TRT-1’in anlattığı gibi değildi…
Mustafa Kemal, İngilizlerin düşmanı değil, dostuydu... 30 Ağustos 1915'ten yani 2'nci Anafarta'dan sonra İngilizlere tek kurşun atmamış, attırmamıştır...
MUSTAFA KEMAL, HALEB'TE İNGİLİZLERE TESLİM OLDUĞUNDA 8 BİN ASKERİ VARDI. ALLENBY'NİN İSE 1.500 (BİNBEŞYÜZ) ASKERİ KALMIŞTI...

TRT-1, iki yıl önce bir pazartesi günü yayınlamaya başladığı "Ya İstiklal Ya Ölüm" dizisiyle bize masal anlattı. Anlatıya göre karşımızda İngiliz düşmanı bir Mustafa Kemal var. İngilizleri topraklarımızdan kovmak için çırpınıyor. Gerçek böyle mi? Elbette değil. Bir önceki paylaşımımda Mustafa Kemal'in Halep'te Anzac generali Mac Andrew'a teslim olduğunu yazmıştım. Ama bu kadar değil. Devamı da var:
"Üstelik Mustafa Kemal, Mac Andrew’e teslim olduğu sırada, İngiliz Ordusu’nun sadece 1.500 (yazıyla bin beşyüz) askeri vardır. 8 bin askeri olan General Mustafa, 1.500 askeri olan İngiliz Generale teslim oluyor. 19 Eylül’den bu yana geçen 1 ay 20 günde ingiliz ordusu sıtma ve dizanteriden kırılmıştır. Mustafa Kemal, yüzünü İngilizlere dönse Allenby ve askerlerini Şam’a kadar geri kovalaması mümkündü. Ama bunu yapmadı. Teslim olmayı tercih etti. Amerikan Gazetesi’ne göre, Mustafa Kemal, İngilizlerin asker sayısını sonradan öğrenmiş ve intihar etmeye kalkmıştır"
İngilizler Mustafa Kemal'in askerlerine dokunmamıştır. 7'nci Ordu'ya yani. İngilizlerin izniyle 7'nci Ordu'nun yarısı Konya'ya, yarısı da Sivas'a gidecektir...
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
gerçek kemal !


ayrıca :

Mustafa Kemal İngiliz Ajanı Mason Yahudi







M.KEMAL HAKKINDA SÖYLENİLENLER

ATATÜRK’ e

Hiç kimsenin ağzından , ne babam , ne annemden ,
Senden büyük bir varlık adını duymadım ben .

Beynime sığabilsen , seni anlasam biraz ;
Çünkü seni tarih te , ozan da anlatamaz.

Öyle istiyorum ki , sen bir tablo oluversen ,
Bütün hakikatinle içime doluversen ,

İçsem büyüklüğünü günlerce gözlerinden
Günlerce güneş gibi ruhumda kaynasan sen !...

Sana güneş mi desem , Tanrı mı desem sana ?
Ey Atam , kıvılcımlı gözlerinle bak bana.

Önünde eriyerek ışığına kanayım,
Beyaz bir çiçek gibi nurunla yıkanayım..

Göğsümü gere gere nasıl ufka haykırmam ,
Çünkü bütün dünyada en büyük insan “Atam” .

Yusuf Öner


Cumhuriyet’in Şeref Kitabı
İşaret yayınları
1993 baskı sayfa 43






ONUR DESTANI

Selanik’ten yüceldi ilahların bir eşi ;
Doğuşuyla kararttı gökte sanki güneşi ..

Türklüğü o kurtardı bir muhakkak ölümden ,
Ve böylece kurtuldu en büyük “hak” ölümden
….
Yüce Atam Samsun’da kısa bir zaman durdu,
Erzuruma Sivasa gitti , kongre kurdu .

Kurtarmalıydı vatan ..Doğruydu.. Fakat nasıl ?
İşte bu konuşuldu kongrede muttasıl .


Bütün millet bir olup sarılmalı silaha ,
Kurtulmak , kurtarmakta hacet yoktu ALLAH!a !

M. Özdemir Ağat

Cumhuriyet’in Şeref Kitabı
İşaret yayınları
1993 baskı sayfa 49





ATATÜRK – CUMHURİYET

Bin dokuz yüz yirmi üç , yirmi dokuz ilk teşrin ,
Cumhuriyet kuruldu , hakkımız bayram yapmak .
Ey gökteki melekler , siz de göklerden inin ,
Yılda bir borcunuzdur , Cumhuriyete tapmak.
Remzi Kaygulu

Cumhuriyet’in Şeref Kitabı
İşaret yayınları
1993 baskı sayfa 53



ATATÜRK ve CUMHURİYET

İçten gelen hislerle seslerle söylüyorum ,
bir Atatürk uğruna dünya yansın diyorum
Dumlupınar yarattı , ruhları yeni baştan
Her Türk kuvvet alıyor ruha doğan o baştan .
Cumhuriyeti kurdu Türk’ün kutsal elinde ;
Yaratmak , işte budur , Allahların dilinde.
Kalbimin bahçesinden , gül dereceğim
Her yıl cumhuriyetin yoluna sereceğim


Mahir Abdumlu

Cumhuriyet’in Şeref Kitabı
İşaret yayınları
1993 baskı sayfa 51



HEYKELİN KARŞISINDA

Ufukta sonsuzluğu çizen kudretli bir el
Göklere yükseliyor ilah gibi bir heykel ,
Bu varlığın önünde bir dakika dize gel
Bu taş daha kutsaldır o kabenin taşından

Leman Çiçekdağı

Cumhuriyet’in Şeref Kitabı
İşaret yayınları
1993 baskı sayfa 25





s
********************************


`M. Kemal Atatürk masondu` iddiası

Tamer Ayan, Atatürk`ün Mason olduğunu iddia ediyor. İşte Masonlardan şok iddialar...
29080.jpg


Can Dündar`ın `Mustafa` belgeseliyle başlayan tartışmalar yeni bir boyut kazandı. Masonlar da tartışmaya ortak oldu. Yazarımız İsa Tatlıcan Masonların Atatürk`e bakışını yazdı. Tatlıcan, Mason Locası üyesi Üstad-ı Muhterem Tamer Ayan`ın yazdığı `Atatürk ve Masonluk` kitabındaki ilginç iddiaları yazdı. Kitap Atatürk tarafından katapılan Mason localarının Mustafa Kemal`e nasıl baktıklarını gözler önüne seriyor. Kitapta Atatürk`ün Masonlara para yardımında bulunduğu iddia ediliyor.


`Mustafa` Tartışmalarına Bir Katkı da Masonlardan: Atatürk Masondu!

`Mustafa` isimli belgesel film vizyona girdikten sonra Türkiye`de Atatürk hakkında söylenmedik söz kalmadı diye düşünmüştüm.

Ama yanılmışım.

Bu konuya son noktayı Türkiye Masonları koydu.

Elimde bir kitap var. Adı`Atatürk ve Masonluk`

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası tarafından yayınlanmış bu kitap, Hürriyet Gazetesi yazarı Tufan Türenç`in de kayıtlarda adının bulunduğu Sevenler Mason Locası`nın üyesi Üstad-ı Muhterem Tamer Ayan imzası taşıyor.

Bilindiği gibi Türkiye`deki Mason locaları 1935 yılında Atatürk tarafından kapatıldı.

İçişleri Bakanı`ndan Meclis Başkanına, Ordu komutanından Dışişleri Bakanına kadar Masonik bir kadrolaşmanın yaşandığı bir ülkede Mason localarının kapatılması size de garip gelmiyor mu?

Çevresinde bu kadar Masonun bulunmasına izin veren Atatürk gerçekten de Mason düşmanı olabilir mi?

Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan `Türkiye`de Masonluğun Gizli Tarihi isimli kitabımda aslında bu konuyu çok ayrıntılı incelemiştim. Atatürk sadece Mason derneklerini değil tek parti ideolojisi dışındaki tüm kurum ve kuruluşları kapatıyor. Mesela Mason localarının kapatıldığı dönemde `Hamallar Derneği` bile kapatılıyor. Devrimlerin kısa sürede sonuç vermesi için tüm sivil toplum kuruluşların faaliyetlerine 1948 yılına kadar ara veriliyor. Mason localarının kapatılmasından `Atatürk Masonluğa Düşmandı` sonucunu çıkarmak (kulağa hoş gelse de) objektif olmayacağını düşünüyorum.

Zaten Mason locaları kapatılmış olsa da Halkevleri binalarında ve Beyoğlu`ndaki çeşitli lokallerde faaliyetlerine devam ettiler.

Gelelim`Atatürk ve Masonluk` kitabına`

Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Büyük Locası tarafından yayınlanan kitapta Atatürk`ün Risorta Locası`ndan alındığı iddia edilen `Masonluk Belgesi` de yeralıyor:

`Rivista Masonica Dergisi`nin 1973 yılındaki bir sayısından alınan bu belge Türkiye Büyük Locası arşivinde bulunuyor. Yazar Tamer Ayan`ın iddiasına göre Atatürk 29 Ekim 1907 tarihinde Rizorta Locası`na üye oluyor. Yazar ayrıca, Atatürk`ün 1913 yılında da Veritas Locası`na üye olduğunu belirtiyor. (Atatürk ve Masonluk, Tamer Ayan, sf. 117)

Tamer Ayan, çok tartışılacak kitabında şu iddialara yer veriyor:

`Genelde dünyada, özelde Türkiye`de herkes bu konuyu merak eder: Atatürk acaba Mason muydu? Elbette`Hem de Şevket Süreyya Aydemir`in tanımlamasıyla `o bir cilacı değil yontmacıydı`(sf. 69)

Kitapta ayrıca Sabetaycı aileden gelen Necip Fazlı`nın Atatürk ile `Rizorta Locası`nda tanıştığı ve Atatürk`e maddi ve manevi yardımda bulunduğu da iddia ediliyor.

Tamer Ayan, Atatürk`ün `uykuda` bir Mason olduğunun da altını çiziyor.

`Atatürk önlüksüz bir Mason değil; Nuruziya ile teşerrüf etmiş bir masondur. Bir süre sonra, devam etmeyerek gayrı muntazam olması onun Masonluk sıfatını geri almaz.; Sadece uykuya yatırır. Çünkü`Mason olunmayacağı, Mason doğulacağı` kuralının devamı `Mason doğanın Mason öleceğidir.` (sf. 131)

Mason locasındaki toplantılara devam ettiği dönemde Atatürk`e üst düzey görev teklif edildiğini iddia eden Tamer Ayan, kitabının sonuç bölümünde şu satırlara yer veriyor:

`Kendisine teklif edilen Masonik yüksek derece önerisini kabul etmeyişi, üstlenmiş olduğu yüce görevi dolayısıyladır. Ancak yakın arkadaşları ve dostlarından başka, Cumhuriyet kadrosunda güvenerek görev vermiş olduğu üst düzey yöneticilerinden bir çoğu Masondur. Atatürk ayrıca Mason derneğine nakti yardımda bulunmuş, hatta bazı yabancı konuklarını Mason lokalinde ağırlamıştır. Atatürk, Masonluğun amaçlarını ve ülküsünü çok iyi bildiği ve takdir ettiği için Masonluğu sevmiş güvenmiş ve yararına inandığı için desteklemiştir.` (sf. 364)

Kitap boyunca Atatürk`ün Sabetayistlerle yakın ilişkiler içerisinde olduğunu iddia eden Mason Tamer Ayan Atatürk`ün okulu hakkında da ilgin iddialar ortaya atıyor:

`Atatürk Şemsi Efendi Mektebine gönderildi. Bu okul, varlıklı ve kültürlü bir etnik grup olan Sabetaycıların Kapancı kolu tarafından kurulmuştur. Kurucusu Şemsi Efendi, Sabetaycı aileye mensup, kültürlü, başarılı ve aydın bir öğretmen olmasının yanı sıra siyasal yönü olan Kabala uzmanıydı`Şemsi Efendi, öğrencisi Atatürk`ün okuldaki başarısını izlemiş ve ailesine iyi bir eğitim görmesini önermiştir. İstanbul`da 1917 yılında vefat eden Şemsi Efendi`nin mezarı Üsküdar-Bülbülderesi Selanikliler Mezarlığı`ndadır` (sf. 84) Atatürk`ün Mason olup olmadığını bilmiyorum. Ancak Türkiye Masonlarının Atatürk hakkında yaptıkları açıklamaları ve belgeleri kamuoyu ile paylaşmalarını önemli bir gelişme olarak görüyorum.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin

images


Tahtan indirilen Sultan Abdulaziz (ortada) ve tahttan indirenlerin


MASON NİZAM DURUŞU pozu.
Bu pozdan kısa bir süre sonra cinayete kurban gidecektir!

Sultan Abdulaziz öldürüldü

131 yıllık hakikat . Sultan Abdulaziz Öldürüldü

Abdülaziz’in kanlı gömleği
Zaman, bileklerini keserek intihar ettiği ileri sürülen Sultan Abdülaziz’in kanlı giysilerini ortaya çıkardı. 131 yıldır Topkapı Sarayı’nın depolarında saklanan kıyafetler, cinayet iddiasını güçlendiriyor.
Sultan Abdülaziz’in ölümünden birkaç gün önce çekilmiş son fotoğrafını gündeme taşıyan Zaman, şimdi de padişahın ‘şehadeti’nde üzerinde bulunan kanlı giysileri buldu. 131 yıldır saklanan kıyafetler, Topkapı Sarayı’nın depolarında ortaya çıktı. Giysiler pantolon, hırka, dizlik, gömlek, atkı ve iç kıyafetten oluşuyor. Yanlarında, Sultan’ın bileklerini kestiği iddia edilen bir makas da var. Tanıtıcı etikette, “Abdülaziz’in şehadetinde üzerinde bulunan giysiler” kaydı düşülmüş. Olayın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen elbiseler hâlâ kan kokuyor. Padişahın cenazesini yıkayan imamın, “Hâlâ bileklerinden kanlar süzülüyordu, vücudunda darp izleri vardı.” ifadesini doğrularcasına kıyafetler kanlar içinde. Ancak herhangi bir yırtılma yok.
Resmî tarih, Sultan Abdülaziz’in 30 Mayıs 1876′da tahttan indirildikten dört gün sonra iki bileğini keserek intihar ettiğini yazsa da, tarihçilerin büyük bölümü öldürüldüğü konusunda hemfikir. Giysileri sandıkta saklayan Pertevniyal Valide Sultan da, oğlunun intihar ettiğine hiçbir zaman inanmadı. Hatıratında, Abdülaziz’in Feriye Sarayı’na gizlice sokulan üç pehlivan tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Pertevniyal Valide Sultan’ın, elbiseleri bugüne ulaşmasını sağlayarak tarihî gerçeklerin ortaya çıkmasını amaçladığı belirtiliyor. Tarihçiler, bir insanın her iki bileğini keserek intihar etmesinin mantıken mümkün olmadığına işaret ediyor.
Abdülaziz dönemiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, padişahın öldürüldüğü kanaatini yineliyor. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile meşrutiyet arayışında olan Yeni Osmanlılar’ın bir olup Sultan’ı katlettiğini düşünen Engin, tarihin bu belgeler ışığında yeniden yazılması gerektiğini söylüyor. “Sultan Abdülaziz neden öldürüldü?” sorusunu ise şöyle cevaplıyor: “Abdülaziz’den sonra başa geçen V. Murad, aklî dengesi yerinde olmayan sağlıksız biriydi. Bunu herkes biliyordu. Onun başarısızlığı halinde başa yeniden geçecek ilk isim Abdülaziz olacaktı. Darbeciler bu ihtimali göz önünde bulundurarak padişahı katletti.” Tartışmalı tarihî olaylarla ilgili kitaplarıyla tanınan Dr. Erhan Afyoncu, “Sultan Abdülaziz’in öldürüldüğü şüphe edilmeyecek bir gerçektir. Bir bileğini kesen biri diğer bileğini nasıl keser? Bu bir kere akla mantığa ters. Sultan, gerek hapsedildiği sarayda gerekse bu saraya götürülürken ağır hakaretlere uğradı. Sadece o değil, Harem’de yaşayan annesi, ablası da hakaret gördü. O dönemde kimse tahttan indirilse bile padişah ailesine bunu yapmaya cesaret edemezdi. Öldürüldükten sonra padişahın cesedi günlerce karakolda bekletildi. Bu bile çok ağır ve birçok soruyu içinde barındıran bir durum. Zaten padişahın kayınbiraderi Çerkes Hasan, bir süre sonra Hüseyin Avni Paşa’yı öldürüyor. Bu cinayet de bize padişahın intikamını almak için yapıldığını gösteriyor.” diye konuştu. Abdülmecid döneminde başlayan yenilik hareketlerini sürdüren Abdülaziz (1830-76), 14 yıl 11 ay 5 gün tahtta kaldı. Mithat Paşa’nın kışkırtmalarıyla üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876′da bir protesto yürüyüşü düzenledi. 30 Mayıs 1876 Salı günü sabaha doğru saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılmış ve Abdülaziz kansız şekilde tahttan indirilmiştir. Abdülaziz’in tahttan indirildikten 4 gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayı’nda sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği iddia edilse de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar var.

Kanlar içindeki bu elbiseler ibret verici

abdulazizwl9.jpg

adszfa6.jpg
18816vy5.jpg

Evet gerçekten de Sultan Abdülaziz’in kanlı kıyafetlerinin Topkapı Sarayı Müzesi’nde saklanıyor olması son derece önemli. Bu her şeyden önce Osmanlı’nın tarihe, atalarının mirasına verdiği önemi gösterir. Müzecilik tarihi açısından da fevkalade önemli bir şey. Kanlar içindeki elbise ibret verici. Kanlı bir elbiseyi atmamış, yakmamış, bugüne kadar aynen korumuşuz. Atalarımızdan kalan Kaşıkçı Elması da, bir kumaş parçası da müzeciler için değerlidir. Sultan Abdülaziz’in ölümüne gelince, intihar etti demek mümkün değil, basbayağı öldürülmüştür. Bu kadar net.


Öldürülmeden önceki son fotoğrafını da yayınlamıştık

İki yıl önce yayınladığımız Sultan Abdülaziz’in son fotoğrafı, Osmanlı sultanına reva görülen ‘aşağılayıcı’ tavrı gözler önüne seriyordu. Saray fotoğrafçılarından Vasilaki Kargopulo tarafından çekilen fotoğrafta, padişahın giydiği kıyafetler ve arkasında lâubali şekilde duran sarayın alt görevlileri dikkat çekiyor. Endişeli gözlerle bir sandalye üzerinde oturan Abdülaziz’in arkasında duran iki görevli, sultanın omuzuna dirsek dayamış şekilde poz veriyor. Fotoğraf, Bahattin Öztuncay’ın hazırladığı “Hatıra-i Uhuvvet: Portre Fotoğraflarının Cazibesi 1846-1950″ adlı kitapta yayınlanmıştı.
Abdullah Kılıç

Sultân Abdülaziz intihâr mı etmiştir yoksa şehid mi edilmiştir? 30.5.1876 tarihinde hal’ edilen ve yıllarca ikamet ettiği Dolmabahçe Sarayı yağma edilen Sultân Abdülaziz, görevden alındıktan sonra Hüseyin Avni Paşa’nın adamları tarafından Topkapı Sarayı’na nakledilmiştir. Burada ölüm korkusuyla büyük sıkıntılar çeken ve kendisine bakım yapılmayan Sultân Abdülaziz, yeni Padişah’a hitâben kendisinin Çırağan Sarayı’na nakli için insanı hüzne boğacak manalarda tezkireler kaleme almıştır. Bunun üzerine Çırağan Sarayı’nın üst tarafında V. Murad için yapılan dairelere getirilmiştir. Burada da ölüme terkedilmiş gibi bakımı yapılmayan Sultân Abdülaziz’in hayatından bıktığı ve hatta ölümü arzuladığı doğru olabilir. Ancak intihar ettiğine inanmak mümkün değildir.
4 Haziran 1876 sabahı haremdeki kadınların çığlıklarıyla Abdülaziz’in vefât ettiği öğrenilmiştir. Duruma müdahale eden Serasker Hüseyin Avni Paşa, hemen Fahri Bey isimli Abdülaziz’in yakın hizmetkârlarından birine, “Sultân Abdülaziz’in sabahleyin vâlidesini ve câriyeleri yanından kovarak oda kapısını kapattığını, sakalını düzeltmek için bir makas istediğini ve bu makas ile kollarının kan damarlarını kestiğini ve içeriye girildiğinde hayatını kurtarmanın mümkün olmadığını” söyletmişler; getirdikleri kendi tabiblerine doğru dürüst muayene bile ettirmeden subaylar eli ile cesedini açık bir şekilde Karakol’a iletmişlerdir. Maalesef, resmî olarak tutulan ölüm raporunda, son zamanlarda aklî dengesini bozduğu ve neticede intihar ettiği yazılarak mesele kamuoyuna böylece duyurulmuştur.
Konu daha sonra çok tartışılmıştır. Çünkü tarih çarpıtılmış ve gizlenmiştir. Mesele incelendiğinde görülmektedir ki, olay intihar değil, açıkça Hüseyin Avni Paşa, Mithad Paşa ve arkadaşlarının işlettikleri bir cinayettir. Zira;
Evvela, Ahmed Cevdet Paşa’nın ifadesiyle, makasla sol kolunun damarlarını kestikten sonra yaralı kol ile sağ kolunun damarlarını kesmesi inanılmaz bir durumdur.
İkinci olarak, koskoca Osmanlı Padişahının bu şekilde ölümü üzerine, şer’an ve kanunen her çeşit soruşturma ve tıbbî incelemenin yapılması gerekirken, asla bu yola gidilmemiş ve sadece Fahri Bey denen birinden sorularak alel-acele sahte ölüm raporu hazırlanmıştır. Hüseyin Avni Paşa, muâyene taleplerini şiddetle reddetmiştir.
Üçüncü olarak, asıl kendilerine sorulması gereken ailesine yani vâlide sultân ve câriyelere konu sorulmamış, tam tersine, gelen subaylardan Nazif isminde birisi, Vâlide Sultân’ın kulağındaki altın küpeyi çekip alacak kadar alçalmış ve hadiseyi bilen yakınları, olaydan sonra zulme ve baskıya maruz bırakılmıştır.
Dördüncü olarak, Ahmed Cevdet Paşa’nın nakline göre, sonradan V. Murad’ın yakınlarından biri olayı kendisine anlatınca, Padişah olayın dehşetinden aklını kaçırmış ve delirmiştir. Ahmed Cevdet Paşa, Hüseyin Avni Paşa’nın bir aralık olayı kendisine anlatmak istediğini ve ancak anlatamadan öldüğünü bizzat nakletmektedir. Hatta Ahmed Cevdet Paşa 1298/1881 tarihine kadar olayın müphem ve şüpheli kaldığını, o tarihe kadar herkesin intihar ettiğine inandığını ve bu tarihden itibaren meselenin anlaşıldığını kaydetmektedir.
Beşinci olarak, o dönemi ve bizzat olay günlerini yaşayan muteber tarihçilerin (Ahmed Cevdet Paşa ve Mahmûd Celâleddin Paşa giibi), son dönem tarihçilerin (Abdurrahman Şeref ve Mahmut Kemal gibi) ve de olay sırasında yayınlanan Avrupa basınının da kanaati olayın bir cinâyet olduğu yönündedir.
Kısaca, İngilizlerin kuklası olan Midhat Paşa, Hüseyin Avni Paşa ve benzeri hırslı kişiler, kendi gayr-i meşru emellerine ters gördükleri Abdülaziz’i, İngilizlerin tahrikiyle şehid etmişlerdir[1].
[1] Mahmûd Celâleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakikat c. I, sh. 116-121; Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkir, c. IV, sh. 155-160; Karal, Osmanlı Tarihi, c. V, sh. 169-264; VII, sh. 355-360; Abdurrahman Şeref, “Sultân Abdülaziz’in Vefatı İntihar mı Katl mi?”, TTEM, nr. 6(83), sh. 321-325; Uzunçarşılı, “Sultân Abdülaziz Vak’asına Dair Vak’anüvis Lütfi Efendi’nin Bir Risalesi”, sh. 349-373. Uluçay, Padişahların Kadınları Ve Kızları, 162-166; Öztuna, Devletler Ve Hânedânlar, II, 274-288.
Yıldız Mahkemesi
Otuz ikinci Osmanlı Pâdişâhı Abdülazîz Hanın tahttan indirilerek şehit edilmesine sebep olanları yargılamak için kurulan mahkeme. Yıldız Sarayı yakınındaki Malta Karakolunun yanında kurulan bir çadırda görüldüğü için bu ad verilmiştir.
Sultan Abdülazîz Han; Sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Şeyhülislâm HayrullahEfendi ve Midhat Paşanın gizli çalışmaları neticesinde 30 Mayıs 1876’da tahttan indirildi. Hüseyin Avni Paşanın ayda yüz altın lira maaşla Fer’iyye Sarayına bahçıvan adıyla aldığı Cezayirli Mustafa, Yozgatlı Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed adlı pehlivanlar tarafından 4 Haziran 1876’da şehit edildi. Fakat intihar süsü verilerek olayın üzerine gidilmedi.
Sultan Beşinci Murâd Hanın kısa saltanatından sonra pâdişâh olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han, amcası Abdülazîz Hanın şehit edilmesiyle ilgili olarak el altından soruşturmaya başladı. Bizzat veya vâsıtalı olarak yaptığı soruşturma neticesinde amcasının iddia edildiği gibi intihar etmeyip, sûikastle öldürüldüğü kanaatine vardı. Olayın resmî olarak soruşturulmasını istedi. Savcı olarak vazifelendirilen Fındıklılı Mehmed Efendi 1 Nisan 1881’de soruşturmaya başladı. Soruşturma komisyonunda Şûray-ı Devlet Tanzimat Dâiresi başkanı Çorluluzâde Mahmûd Celâleddîn Beyle mâbeynci Râgıb Bey de vazifelendirildiler. Yapılan soruşturma sırasında sanıklar ve şâhitler dinlendi. Soruşturma neticesinde; bahçıvan ve uşak olarak üç kişinin yüzer altın lira aylıkla Abdülazîz Hanın hizmetine tâyin olundukları, Abdülazîz Hanın icâbında kendisini savunabileceği palasının bir tertiple alındığı, üzerinde daha hayat eseri varken doktorlara odasında muâyene ettirilmeden bir pencere perdesine sarılarak alelacele Fer’iyye Karakoluna indirildiği, ölümü hakkında on dokuz doktor tarafından verilmiş raporun yazılı ve açık olmadığı ve bileklerini keserek intihar ettiği söylenen makasın bu yaraları meydana getirilebileceği kaydıyla yetinilerek kapalı ifâdede bulunulduğu, Hüseyin Avni Paşanın; “Bu avam cenâzesi değildir. Size her tarafını muâyene ettirmem.” demek sûretiyle tam muâyeneye mâni olduğu, cenâze görülmeden yalnız Fahri Beyin sözüyle yetinilmek sûretiyle şer’î (dînî) îlam yazıldığı, Abdülazîz Hanın hizmetine tâyin edilen pehlivan Mustafalar ve Hacı Mehmed’in olaydan sonra cüzi bir maaşla emekliye ayrıldıkları halde “Yüksek maaşla memleketlerine gönderilmiştir” diye halka îlân edildiği, Abdülazîz Hana büyük kin besleyen Hüseyin Avni Paşanın olay günü Kuzguncuk’taki yalısından ilk olarak Fer’iyye’ye gelmiş olduğu, Dâmâd Mahmûd Celâleddîn ve DâmâdNûri paşaların Beşinci Murâd’ın annesinin isteğiyle Abdülazîz Hanı öldürmek üzere emir verdiklerini beyan ettikleri ortaya çıktı. Soruşturma neticesinde hazırlanan raporda Abdülazîz Hanın ölümünün intihar olmayıp suikast sebebiyle olduğu belirtildi.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han bu raporu Şeyhülislâm UryânizâdeAhmed Esad Efendi, Dâhiliye Nâzırı Mahmûd Nedim Paşa, Tunuslu HayreddînPaşa ve Şûray-ı Devlet Tanzimat Dâiresi başkanı Mahmûd Celâleddîn Beyden meydana gelen bir komisyona ve Sadrâzam, Şeyhülislâm, Dâhiliye Nâzırı ve Hâriciye nâzırından meydana gelen ikinci bir üst heyete inceletti. Bakanların tam kanaat getirmesi için sanıkların ve şâhitlerin Bakanlar Kurulu huzûrunda ifâdelerinin dinlenmesini de uygun gören Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bu görüşünü heyete bildirdi. Ayrıca bu işle ilgili görülen Mütercim Rüşdî ve Midhat paşaların da tutuklanarak muhâkeme edilmeleri için olağanüstü bir Soruşturma Meclisinin kurulmasını Bakanlar Kurulu (Vekiller Heyeti) üyelerine bildirdi. Bunun için sarayda toplanarak bir karar vermelerini istedi. Sadrâzam Saîd Paşanın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu (Vekiller Heyeti) meseleyi görüştü. İfâdeleri tespit edilmiş olan sanıklar hakkındaki iddianâme okundu, fâillerden bir kısmı getirtilip Bakanlar Kurulu huzûrunda konuşturuldu. Durumu tekrar değerlendiren Bakanlar Kurulu, sanıkların cezâlandırılmak üzere evraklarıyla birlikte mahkemeye sevk edilmelerini, Yıldız Sarayı yakınında Malta Karakolunun yanındaki bir çadırda mahkeme kurulmasını, mahkemenin alenî (açık) olması ve seyircilerin Adliye Nâzırlığından alınacak dâvetiye ile mahkeme salonuna girmeleri gibi hususları kararlaştırdı.
Mahkemeye Adliye Nâzırlığından alınan dâvetiye ile girildiği için yabancı muhâbirlerin ve kordiplomatiğin hepsine ve sanıkların âilelerine dâvetiyeler verildi. Türk gazetecileri de mahkemeyi tâkip ediyorlardı. Sanıkların duruşma ve muhâkemeleri temyize bağlı İstinaf Mahkemesinin Cinayet Mahkemesi tarafından yürütülecekti. Bu mahkemenin reisi Ali Sürûrî Efendi, ikinci reisi de Hristo Forides idi. Mahkeme heyetinin diğer üyeleri, Emin Bey, Hüseyin Hâmid Bey, Emin Efendi, Gadban Efendi ve savcı, Latif Bey yardımcıları ise Reşid ve Raif beylerdi. Ayrıca soruşturmayı yapmış olan Fındıklılı Mehmed Efendi ile Hüseyin Şükrü Efendi de bu heyette yer almıştı.
27 Haziran 1881 Pazartesi günü saat 10.00’da başlayan mahkemeye başta Midhat Paşa olmak üzere on bir sanık getirildi. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin tâkip ettiği sabah oturumunda savcının iddianamesi okundu. Sanıklar veya avukatları ile şâhitler dinlendi.
Reis Sürûrî Efendi şâhitlere sanıkların itirazlarını dinlettikten sonra, sanık avukatlarının savunmaları ve sanıkların savunmaları dinlendi. 29 Haziran Çarşamba günü saat 11.00’de reis Sürûrî Efendi; “Bugün mahkeme, müdde-i umûmî (savcı) beyle müdâfileri dinledikten ve yeniden müşâverede bulunduktan sonra hak edilen cezâların miktarını açıklayan hükmünü beyân edecektir. Söz savcınındır” dedikten sonra duruşmayı açtı. Savcı sanıklar hakkında Cezâ Kânununun ilgili maddelerinin tatbikini taleb etti. Sonra söz alan sanık avukatları müvekkillerini savundular. Bundan sonra hâkimler yarım saat çekildiler. Bu müddet sonunda reis Sürûrî Efendi verilen cezâları bizzat okumaya başladı.
Karara göre; Abdülazîz Han tahttan indirildikten sonra kaldığı Fer’iyye Sarayının bahçıvan ve bekçileri Pehlivan Mustafa, Cezayirli Pehlivan Mustafa ve Boyabatlı Pehlivan Hacı Mehmed ile Mâbeynci Fahri Bey, Ali Bey, Necib Bey, Dâmâd Mahmûd Celâleddîn Paşa ve Dâmâd Nûri Paşa îdâma, Seyyid Bey ve İzzet Bey onar sene hapse mahkûm edildiler. Cinâyete ortak olduğu anlaşılan, fakat cezâsı tespit edilmemiş olan Midhat Paşa da kendisini savundu. Mahkeme heyeti karar için çekildi. İkinci reis Hristo Forides tekrar celseyi açarak, Midhat Paşanın da îdâma mahkûm edildiğini, temyiz yolunun açık olduğunu, îtiraz için sekiz gün mühlet verildiğini açıkladı. Abdülazîz Hanın öldürülmesinde eli bulunanlardan Hüseyin Avni ve Kayserili Ahmed Paşalar mahkemeden önce öldükleri için haklarında işlem yapılmadı. Midhat Paşa 6 Temmuz 1881’de temyize başvurdu. Temyiz Mahkemesi Midhat Paşanın îtirâzını görüşerek taleplerinin reddine karar verdi. Mahmûd Celâleddîn ve Nûri Paşaların cezâlarının hafifletilmesinin kararı ile Temyiz Cezâ Dâiresinin tasdikine âit iki îlâm Adliye Nezâretine gönderildi. Adliye Nâzırı Ahmed Cevdet Paşa ve başvekil ünvânıyla Sadrazam olan Küçük Saîd Paşa da îlâmları göndererek Vekiller Heyetinde görüşülmesini istedi. Vekiller Heyeti toplanarak felâketlerin kaynağının Abdülazîz Hanın tahttan indirilmesi olduğunu, ayrıca mahkeme kararlarını değiştirmeye selâhiyet ve lüzum olmadığını, cezâların affı veya hafifletilmesinin Kânûn-i Esâsîye göre pâdişâhın yetkisi dâhilinde olduğunu belirtti. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bakanlar dışında birçok devlet adamının katılmasıyla bir heyet toplayarak mahkeme kararlarının aynen tatbiki veya değiştirilmesi hakkında tek tek tekliflerinin bildirilmesini istedi. 9 Temmuz günü Yıldız Sarayında eski sadrâzamlardan Safvet Paşanın başkanlığında toplanan 25 kişilik heyetten 15 kişi kararların aynen uygulanmasını, 10 kişi ise cezâların hafifletilmesini istedi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, heyet üyelerinin yazılı mütâlaalarını tek tek inceledikten sonra kendi yetkisine dayanarak îdâm cezâlarının hepsini ömür boyu hapse çevirdi. Sivil ve askerî rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını kaybeden mahkûmların on birinin de cezâlarını Hicaz eyâletindeki Taif Kalesinde çekmeleri kararlaştarıldı. Mahkûmlar cezâlarını çekmek üzere Taif’e gönderildi. Böylece Osmanlı târihinde karanlıkta bırakılmak istenen bir cinâyet de aydınlığa kavuşturuldu.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Türkiye'li Yahudiler Büyükada Sinagogun'da İzmir Marşını Neden Şevkle Söyler?


MASONİK İŞARETLERDEN - SEMBOLLERDEN BAZILARI

OKEY , TAMAM anlamında 666 Şeytan işareti
Okey-cover.jpg

bush1.jpg




Dolardaki gizli mason işaretleri izleyince çok şaşıracaksınız..



 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
YEHOVA ŞAHİTLERİNE GÖRE KURTULUŞ!
KİMLER TAM OLARAK KUTULABİLİRLER ?
ktswd175.gif



YEHOVA ŞAHİTLERİ KENDİ YAZDIĞI KİTAPLARDA ŞU İFADELERİ KULLANMIŞLARDIR :


"Bu şekilde, Kutsal Kitap‘a göre kelime anlamıyla İsa yalnızca meshedilmiş Hıristiyanların (yani 144.000'in) aracısıdır." (T. K. 17 Temmuz1979, sf. 31).

"Göksel hayat için seçilenler (144.000) DAHA ŞİMDİDEN adil beyan edilirler...(Rom. 8:1). Fakat bu şimdiki zamanda, yeryüzünde ebediyen yaşayacak olan insanlar için GEREKLİ DEĞİLDİR... Onlar, YALNIZCA son denenmeyi zaferle geçip, Millenyum'un sonunda kâmilliğe erdikten sonra, ebedi yersel yaşam için adil beyan edilebilecekler." (T.K. 1.11. 1954 / T.K. 1. 7. 1986 sf. 17-29).
"Bu nedenle büyük kalabalık ne şimdi ne de gelecekte 144.000 gibi adil beyan edilmeyecektir... zaten onların imanla adil beyan edilmeye gereksinimleri yoktur." (Ewiges Leben in der Freiheit der Söhne Gottes, sf. 386).

"Yeryüzünde ebediyen yaşama ümidine sahip olan tüm milletlerden gelen insanlar şimdi bile İsa'nın hizmetinden yararlan-maktadır. Yeni Ahit içinde yer almadıklarından, YASAL MEYANCILARI OLMADIĞI halde, İsa Yehova'ya yaklaşmalarını sağlayan yoldur.'' (T. K. 1 Eylül 1991, sf. 12-13).
GÖRÜYORUZKİ BU KİMSELER SADECE 144000LERİN TAM ANLAMIYLA KURTULACAĞINI SÖYLÜYORLAR. TANRININ EGEMENLİĞİ SADECE BU 144000LERDEN İBARETTİR.

BU TEŞKİLAT NASIL BİR TEŞKİLATTIRKİ "İSA YALNIZCA 144000LERİN ARACISIDIR" DİYEBİLİYORLAR ???


yehova şahitlerinin kurucusu mason SEMPATİZANI !!

evet, yehova şahitleri tarikatını kuran c.t.Russel bir masondu.

RUSSELİN MASONLARLA İLİŞKİSİ VE PUPERESTLİĞİ

russell-a.jpg




KENDİLERİNİN TANRININ TEK GERÇEK TEMSİLCİSİ VE KANALI OLDUĞUNU İDDA EDİYORLAR.

HALBUKİ BU TARİKAT BİR ADAM TARAFINDAN KURULMUŞTUR.

bilder02.jpg


HERKEZ AYAKTA. FAKAT SADECE BU BÜYÜK BAŞ OTURUYOR.

SAKALLI,YAŞI İLERLEMİŞ, KENDİSİNDEN ONLACA YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜNDE OLAN BİR EVLATLIĞINA SARKAN,MAHKEMELİK OLUP,MAKKEME TARAFINDAN SUÇLU BULUNAN VE PARA CEZASINA ÇARPTIRILAN BİRİ ..

charlesrussel.jpg


İYİ CİNS BUĞDAYI "MÜCİZEVİ BUĞDAY" DİYE SATIP BİR SÜRÜ PARA ELDE ETMİŞ, FAKAT YAPTIĞI BU SAHTEKARLIK SONUCUNDA YİNE MAHKEMELİK OLMUŞTUR !

VE ŞUANKİ MEZARI MASON GELENEKLERİNE GÖRE DİZAYN EDİLMİŞTİR. "BİR PİRAMİT ŞEKLİNDE"

tomberussel.jpg




zoomtomberussel.jpg


DİKKAT EDİN ORTADA BİR HAÇ BİR TACIN İÇİNDE VE ÇEMBERLENMİŞ..

BU İŞARETİ MASONLARDA KULANIYOR.

MASONLARIN SEMBOLUNE OKADAR SARILMIŞTIRKİ DERGİSİNİN BİLE SEMBOLU HALİNE GELMİŞTİR.

wt1.gif


BİR MASON İŞARETİ :

ktswd175.gif



wt1gros.gif


BİR ÇARMIHI BÖYLE BİR TACIN İÇİNE YERLEŞTİRMEK VE ÇEMBERLEMEK ANCAK MASONLARIN SEMBOLUDÜR

york.gif


BURDADA EN ÜSTTE GÖRÜLÜYOR ...AYNI İŞARET,AYNI TAÇ

VEYİNE BU RUSSEL KİTAPLARINA

-KENDİSİNİN YAZDIĞI BAZI KİTAPLARINA O KUTSAL KİTABIN KENDİSİDİYORDU -

Mısır kökenli Ahoura Mazda tanrısının sembolü olan şu resimle süslemişti!

İŞARETİ BİRBİRİYLE KARŞILAŞTIRIN..

AYNI İŞARET.

DİKKATE DEĞER NOKTASI İSE BUNUN BİR MISIR TANRISININ SEMBOLU OLMASI ..

Şimdi bu sembol aşağıda da görebileceğiniz gibi Rosicrucian adlı ezoterik ve Mason bir akım tarafından kullanılmaya devam edilmektedir.
log.gif


ŞİMDİ MASONLARIN YUKARIDAKİ BU İŞARETLERİ , RUSSELİN MEZARINDAKİ İŞARETLE AYNI DEĞİLMİDİR ? !

016-Gambar11.jpg

YEHOVA ŞAHİTLERİNİN PSİKOLOJİK USULLERİ VE TELKİN METODU

öncelikle y. şahitlerinin resimlerle yaptığı bir sahtekarlığı, sapıklığı göstermek istiyorum :

boucfem.jpg
nekadar korkunç ve şeytansal bir el !!

YEHOVA ŞAHİTLERİNİN PSİKOLOJİK USULLERİ VE TELKİN METODU:

1 — Dünyadan ve insanlıktan ümitsizliğe uğratmak, savaş, yer sarsıntısı, sel baskını, kıtlık, hastalık, hatta hava kirlenmesi üzerinde durarak, insanın bunlarla cezalandırıldığı veya insanın bunları düzenleyemeyeceği telkinini yapmak, kendileri dışında mevcut dinleri, manevî idealleri, partileri, hukukî nizamı kötüleyerek, manevî bir buhran, zihnî bir bezginlik, ümitsizlik telkin etmek.

özelllikle bu konuda insanları korkutarak kendilerine bağımlı kılmaya çalışmaktadırlar, insanları çaresizliğe ve ümitsizliğe sürüklemektedirler, resimlerindede yine bu yöntem yer alır .. örneğin şu resim :

armageddon.jpg


1992_does_god_care_22.jpg




2 — Korku içinde bırakmak. Yakında ölüneceği, Yehova Şahidi olmayanlar için ise kıyamet ve felaket geleceği-

3 — Biricik kurtuluş ümidinin ve gerçek yönün kendilerinde olduğunu telkin.

4 — Avlanan insanları grup, kitle psikolojisinden faydalanmak üzere, kızlı, kadınlı dinî toplantılara götürüp, konuşmaların, tanışmaların manevî havasından faydalanmak.

5 — Devamlı, sürekli konuşma, telkin. Ses tonunu değiştirme (sesi alçaltıp, yükseltme). Birkaç dakika birisinin konuşması, sonra diğerinin devam etmesi.

6 — Devamlı, sürekli okutma, aynı inançla ilgili yeni yayınların arkasını kesmeden vermek ve onları okutmaya çalışma. Böylece hem sözlü, hem okumalı telkine tâbi tutma.

göz önünde bulundurulması gereken noktalardan biri : YŞT'nın üyelerini, sürekli olarak çok yakında gerçekleşecek olan "Armagedon Savaşı" korkusu içinde tutması ve bundan kurtulmak için de kendisini ve davasını desteklemesi gerektiğini, üyelerinin fikrine iyice yerleştirmiş olması.
tomberussel.jpg


yehova şahitleri cinler tarafındanmı yönetiliyor ? 2

resimlerle görelim ..

resimlerde şeytani güçlerin izleri var.. buda bu teşkilatın şeytan tarafından yönetildiğini ispat ediyor.


EN SAĞDAKİ KÜÇÜK ÇOCUĞA DİKKAT EDİN..

GÖRÜLÜYORMU NEKADAR ŞEYTANSAL BİR YÜZ GİZLENMİŞ ..!!!!

yehova şahitleri kafir cinler tarafından mı yönetiliyor ? 1

Tarih: on 16/4/2007

Elçi Pavlus Timoteos'a yazmış olduğu mektubunda şu sözleri belirtir:


  • ''Ruh açıkça diyor ki, sonraki zamanlarda bazıları imandan dönecekler… aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak verecekler…'' (1 Timoteos 4:1-2).
Bir Yehova Şahidi olsanız da olmasanız da belki Yehova Şahitleri Teşkilatının böyle yalancı ruhlar tarafından yöneltildiğini ileri sürmenin çok ağır bir suçlama olduğunu düşüneceksiniz. Hele bir de onların samimiliğini, ruhani gayretlerini görmüş ve Şeytan ve cinciliğe de tamamen karşı olduklarını gözlediyseniz bu size daha da imkansız gibi görünecektir.




Ama şu bir gerçektir ki, herhangi bir akımın cinler tarafından yöneltilmiş olduğunu kanıtlamak için açıkça onun okkultist ya da Satanist bir akım olması gerekmez. Şahsen grup olarak Şeytan'a ve cinlerine savaş açmış olan bir çok akım tanırım ki, bunlar aslında tamamen Şeytan ve cinlerinin denetiminde iş görmektedirler. Zaten İsa Mesih de zamanındaki, din adamlarına yönelik olarak 'sizin babanız İblistir ve onun isteğini yapmaktasınız' diyerek açıkça her ne kadar dıştan Tanrı'yı sever ve masum görünümünde olsa da dini bir akımın Şeytan etkisinde olunabileceğini göstermiştir (Yuhanna 8:44).. Hemen belirtmek lazımdır ki, Yehova Şahitleri teşkilatı da zaten kendilerinden olmayan dini sistemlerin tümünü hiçbir ayırım gözetmeksizin kesin bir şekilde şeytansal kökenli görmekte ve onları 'büyük Babil, tüm çirkinliklerin anası' olarak damgalamaktadır. Onların yayınlarında bu suçlamalar sık sık ve çok ağır bir dille tekrarlanır. Şüphesiz bu yazıyı onlara bir tepki olarak yazmıyorum ama yanlızca bazı tarihsel ve Kutsal Kitap gerçeklerini su yüzüne çıkararak bu iddiaların yanlışlığını ve aslında kendilerinin yalancı ruhların etkisinde bulunduğunu kanıtlamak istiyorum. Bu teşkilatın yalancı ruhların etkisinde olup onlar tarafından yöneltilmiş olduğuna dair inancım son zamanlarda İnternet'te yapmış olduğum bazı araştırmalarımda, özellikle ''Vitam Impadera Vero'' sitesinde ( http://microtec.net/mleblank/menu.html) eski bir Y.Şahidi olan Ken Raines 'in yazılarını okuduğumda daha da kuvvetlendi. Bu araştırmalarımın kısa bir özetini size sunuyorum.



C. T. RUSSELL DÖNEMİNDE CİNLERİN YEHOVA ŞAHİTLERİ TEŞKİLATI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ


Yehova Şahitleri Teşkilatı kurucuları Charles T. Russell'in kurduğu Cemiyeti ve ileri sürdüğü öğretileri kabul ettirebilmek amacıyla kendisi ve hizmeti hakkında şunları öğretmekteydi:

  • Tüm Hristiyanlık alemi ruhsal bir karanlık içinde olup, İncil'in öğretileri yozlaştırılmış ve gizlenilmiştir. Tanrı Russell'i, gerçek inancı ve kiliseyi oluşturmak için seçmiş ve atamıştır.

  • C. Russell ve ilk Y. Şahitleri son zamanlarda yaşadıklarını bildirip, vaat edilmiş olan tam ruhsal aydınlanışların kendi zamanlarına ait olduğunu ve bu aydınlanışların Russell'e yapılmış olduğunu iddia etmekteydiler.

  • "Tanrı sırlarının tam açıklanışı İncilî çağın sonuna ayrılmıştı." (Finished Mystery, sayfa 191). "Esinleme 15:5'te sözü edilen mabedin açılışı, Russell'e verilen Tanrı planının tam, açık, mükemmel anlayışıyla ilgiliydi." (Aynı kitap, sayfa 323).

  • "Yedi ciltlik kitabı meydana getiren Rab'dir ... ve bazı ciltlerin yayımını geciktiren Rab'dir."
  • "Bu eserin Rab'bin kontrolu altında hazırlanmış olduğunu ... bu yayını Rab'bin istemiş olduğunu düşünüyor musunuz?".
  • "Yedi gürleme seslerini duyurdular (Esinleme 8:5); Bunlar Tanrısal planın sunulması için peygambersel bir tarzda gerekli tamamlayıcı olarak önceden bildirilmiş olan yedi ciltlik Kutsal Kitap Etüdü'dür." (Mystery Accompli . 34, 189, 256, 280, 367).
Hatta bu yedi ciltlik kitapların Tanrısal kökenliliğine o denli inanılıyordu ki, bu kitapların sonsuzlara değin kalacağı ve sahte Hıristiyanlığı yıkmak için Rabbin bir aracı olduğu bildiriliyordu!

  • "Yazıların Tetkiki‘nin 7 cildi adaletsiz dinsel sistemlerin sonunu getirmek için Rab tarafından kullanılmış bir araç ve (Hıristiyanlara gönderdiği) işkencedir. Bu eserler var oldukça, bu şeyler sistemini vuran işkenceler görülecektir... Dinsel sistemler yok olacak; ama "yedi bela" veya ciltler sonsuzlarca duracaktır ."(Aynı kitap, sayfa 372)
Yehova Şahitleri Teşkilatına göre Russell'in sunduğu öğretiler insanlardan değil, Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı'dan ileri gelmekteydi. "The Finished Mystery" kitabı bununla ilgili olarak, yine şu açıklamalarda bulunur:

  • "Tanrısal planı öğrenip öğreten kendisi değildir. Fakat Tanrı'nın kendisi onu öğrenmeye, iman etmeye ve öğretmeye itmiştir." (Sayfa 381).
  • "Tanrısal şeyler ve Kutsal Kitap'ın hakiki öğretileri üzerine olan hakimiyet 1878'de Russell'e aktarıldı. O 1881'de bütün Hıristiyanlık âlemî için Tanrı'nın gözetmeni oldu. Russell, Pavlus'tan bu yana kilisenin en büyük hizmetçisidir ..." (Sayfa 528).
  • "O, kitaplarının yazılışının asla kendisinden olmayıp, hepsinin kutsal ruhun aydınlatması aracılığıyla Tanrı'dan gelmiş oduğunu söylüyordu." (Sayfa 528).
2. Yehova Şahitlerinin Ezoterik Karanlık Kökleri


Yalnızca bu değil Cemiyetin ilk kurucusu Russell'in öğretilerinde ezoterik şeytansal kökenli olan Masonculuğun da izlerini görmekteyiz. Sözünü ettiğimiz Mısır piramitleri öğretisi tamamen Mason kökenliydi. Russell'in eğitim aldığı Georges STORR, N. H. BARBOUR, mabet şövalyeleri durumunda Masoncuydular! Bundan başka Russell'in yayınlamaya başladığı derginin ''Watch-Tower'' başlığının kökeni bile Masonculardan geliyordu! Hatta Russell ve Yehova Şahitlerinin 1891'den 1931'e kadar 40 yıl boyunca hem Tarassut Kulesi dergisinde hem de diğer yayınlarda kullanmış oldukları şu semboller tamamen Masonculuktan gelmekteydi:

wached.gif

Aynı zamanda Russell'in 1911'den itibaren Kutsal Kitap Etüdü adlı seri kitaplarının kapağı şu ezoterik ve Mısır kökenli Ahoura Mazda tanrısının sembolü olan şu resimle süslenmişti!
logo.gif

Bu sembolun hala kullanıldığını aşağıdaki Yehova Şahitlerinin Krallık salonu binasındaki resim de göstermektedir!!!


Şimdi bu sembol aşağıda da görebileceğiniz gibi Rosicrucian adlı ezoterik ve Mason bir akım tarafından kullanılmaya devam edilmektedir.

Russell senelerce özellikle Masonculara özgü Mısır Piramitleri üzerinde durarak yukarıda da belirttiğimiz gibi bunları ''Tanrı'nın taşlardan oluşan şahidi'' olarak görüyordu. Hatta daha da ileri gidererek bu piramitlerin ölçülerine dayanarak Mesih'in 1874 deki dönüşünü, 1914 yılındada dünyanın sonunun olacağını ilan ediyordu!! Bu karanlık ve şeytansal bir yorum biçimi değilse başka ne olabilir ki?

İlginçtir ki Russell 1916 yılında öldüğünde cesedi o zamanlarda özellikle ezoterik Mason öncülerine özgü olan bir alışkanlıkla yakılmıştır. Aynı zamanda Russell'in mezarı mısır piramidi ve daire içinde haç-taç semboluyle süslenmişti:


Nasıl oluyor da Tanrı tarafından kullanıldığı ve seçilip atandığı ileri sürülen bir tarikat bu tür şeytansal, mistik, ezoterik ve karanlık bir akımın etkisinde kalarak onların sembollerini bile benimseyebiliyor? Acaba Cemiyet bu zamanlarda gerçekten Tanrı tarafından mı yöneltilmekteydi yoksa yalancı ruhlar tarafından mı? Değişen öğretiler ve yalan çıkan sahte peygamberlikler Cemiyetin gerisinde işleyen ruhun Tanrı'nın Ruhu olmadığını göstermiyor mu sizce?



Yehova Şahitleri Tanrı Tarafından Mı Yoksa Cinler Tarafından Mı Yönetiliyor?
Brüksel Avederanagan (İncili) Kilisesi









******



Skoç Riti sembolik üç dereceden sonra üç ayrı bölümlü bir eğitim sistemiyle çalışır. 4-33 dereceler arasında şu üç ayrı çalışma gruplaması vardır. Son üç derece idari derecelerdir ve Konsistuar adını alır

  • Mavi Localar (1-3)
Kırmızı Localar :

  • Olgunlaşma Locaları (4-14)
  • Hakim Şapitrler (15-18)
  • Areopajlar (19-30)
  • Idari Dereceler(31-33)
Masonluktaki dereceler

  • 1. Derece: Çırak
    [*]2. Derece: Kalfa
    [*]3. Derece: Üstat
    • 4. Derece: Ketum Üstat
    • 5. Derece: Mükemmel Üstat
    • 6. Derece: Sır Kâtibi
    • 7. Derece: Nazır
    • 8. Derece: Bina Emiri
    • 9. Derece: Dokuzlar’ın Seçilmiş Üstadı
    • 10. Derece: Onbeşler’in Seçilmiş Üstadı
    • 11. Derece: Yüce Seçilmiş Şovalye
    • 12. Derece: Üstat Mimar
    • 13. Derece: Solomon Krallığı’nın Şovalyesi
    • 14. Derece: Yüce Üstat (Kutsal Kubbe Büyük Seçilmişi)
    • 15. Derece: Doğu Şovalyesi (Kılıç Şovalyesi)
    • 16. Derece: Kudüs Prensi
    • 17. Derece: Doğu ve Batı Şovalyesi
    • 18. Derece: Salipverdi Şovalyesi (Güllü Haç Şovalyesi)
    • 19. Derece: Büyük Pontif (Yüce İskoçyalı)
    • 20. Derece: Düzenli Locaların Büyük Saygıdeğer Üstadı
    • 21. Derece: Prusya Şovalyesi
    • 22. Derece: Lübnan Prensi (Kral Baltası)
    • 23. Derece: Sır Sandığı Başkanı
    • 24. Derece: Sır Sandığı Prensi
    • 25. Derece: Tunç Yılan Şovalyesi
    • 26. Derece: İskoçyalı Papaz (İnayet Prensi)
    • 27. Derece: Kudüs Tapınağı’nın Hakim Amiri
    • 28. Derece: Güneş Şovalyesi
    • 29. Derece: Saint Andre Büyük İskoçyalısı
    • 30. Derece: Seçilmiş Büyük Kadoş Şövalyesi
    • 31. Derece: Büyük Müfettiş Kumandan
    • 32. Derece: Kutsal Sır Yüce Prensi
    • 33. Derece: Hâkim Büyük Genel Müfettiş



Türkiye'de İktidar Doğanlar, TSK'daki Saklı Seçilmişler, Mason Komutanlar Listesi

Mason Komutanlar

"Orgeneral Refik Tulga : 33. derece üstad mason"
"Orgeneral Eşref Manas : Üstad Mason-Erenler Locası"
"Korgeneral Selahattin Tokay : Sebataist ve Bilderberg üyesi"
"Korgeneral Şefik Erensü : Üstad Mason-Erenler Locası"
"Tümgeneral Prof. Dr. S. Tahsin Aygün : Büyük Loca kurucusu"
"Tümamiral Necdet Tiryaki : 33. derece Üstad Mason"
"Tümgeneral Zeki Belgin : Ankara İnanış Locası"
"Tümgeneral Necmi Ökten : Ankara Yıldız Locası"
"Tuğgeneral Prof. Dr. Kamil Sokullu : Büyük Loca kurucusu"
"Tuğgeneral Prof. Dr. Necip Berksan : 33. derece Üstad Mason"
"Tuğgeneral Prof. Dr. Saim Bostancı Bilderberg üyesi"
"Tuğgeneral A. Kemal Sarıay : Suprem Konsey üyesi"
"Tuğgeneral Alaaddin Mizanoğlu : Ankara İnanış Locası"
"Tuğgeneral A. Remzi Yiğitgüden : 33. derece Üstad Mason"
"Tuğgeneral İlker Güven : 33. derece Üstad Mason"
"Kur. Albay N. Tahsin Erol : Büyük Loca kurucusu"
"Kur. Albay Ertuğrul Alatlı : 33. derece Üstad Mason"
"Oramiral Bülent Ulusu : Büyük Kulüp-Cercle d’Orient"
"Oramiral Nejat Tümer : Büyük Kulüp-Cercle d’Orient"
"Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu : Büyük Kulüp-Cercle d’Orient"
"Orgeneral Çevik Bir : Büyük Kulüp Balotaj Başkanı"
"Orgeneral Necati Özgen : Büyük Kulüp Cercle d’Orient"
"Orgeneral Yaşar Büyükanıt : Büyük Kulüp-Cercle d’Orient"
"Orgeneral İlker Başbuğ : Büyük Kulüp Şeref Üyesi"


Ordu Haricinde Birkaç İsim;
Duran Akbulut
Yüksel Yalova
Tevfik Altınok
Atalay Şahinoğlu
Mehmet Moğultay
Tümamiral Nezih İşeri
Süleyman Demirel Familyasının damadı ve CHP milletvekili İlhan Kesici
Sinan Aygün
Meşhur sosyologlardan Ziya Gökalp
Zeki Alasya
Süleyman Demirel vb.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
YEMİN TÖRENİ

78096.jpg

Mason, intisap ettigi her derecede yeniden yemin eder; fakat bu yeminlerin en önemlisi muhakkak ki, Çirakliga kabul töreninde haricinin Mason oldugu zaman yaptigi yemindir.
Klasik yemin metinlerinde baslica üç kisim bulunmaktadir:
Yakarma: Çogu zaman ilahlara, fakat bazen de seytani kuvvetlere, süphe götürmez mahiyetlere yemin garantisi olarak çagrida bulunur.
Söz verme: Yeminin konusudur. Burada mümkün oldugu kadar istenilenler açikça belirtilir.
Lanetleme: Yemin tutulmamasi halinde verilecek cezalar sayilir.
Bazi ritlerde, Çirak derecesinde, ilk yemin, sol elde kadeh, sag el kalbin üzerinde olarak yapilir. Bu sirada, kadehte saf su vardir. Bu iki hareket, birlikte Adayin safiyet ve içtenligini sembolize etmektedir. Ikinci yemin sirasinda, Aday, sol eliyle tuttugu açik bir pergelin ucunu kalbine bastirirken, sag elini de kiliç üzerindeki gönyeye koyar.


ÇIRAK, KALFA, USTA S: 40

Masonlukta sir vermenin sonu. Sirlarin açiklanmasi halinde kafanin kesilmesi, birinci derece nizam durusu ile taahhüt edilmektedir.
167y.jpg

MASONLARIN LOCAYA GIRISLERINDE ETTIKLERI YEMIN:
"Kalbim gögsümün sol tarafindan, dilim agzimin dibinden koparilacak; bogazim kesilecek; vücudum vahsi atlar tarafindan parçalanacak; med ve cezirin aktigi bir noktada deniz kumunun içine 24 saat gömülecek; sonra kül oluncaya kadar yakilip dört rüzgarin estigi bir yerde havaya atilacak ve böylece hatiram tamamen kaybolmus olacaktir. Tanri yardimcim olsun."


(Baslangiçtan Bugüne Kadar Ritüelimizin Inkisafi-Mimar Sinan Yayinlari No:1 Celil LAYIKTAZ- Yenilik Basimevi Istanbul 1972)
Bu yemin, her firsatta insancil olduklarini öne süren masonlarin, aslında vahşete ve şiddete son derece açık bir felsefenin ve geleneğin temsilcisi olduklarını göstermektedir.
Ayakta sag eli, dört parmak bitisik, bas parmak gönye teskil etmek üzere kaklik olarak bogazin altina koymak ve sol kolu asagiya sarkitmaktir. Daha sonra sag el ufki olarak sag omuza dogru çekilir (kesme isareti) ve asagiya indirilir.


S: 13, Birinci Dereceye Mahsus Muhtira
ÖLÜM ODASI

169y.jpg

Ölüm odasi figürleri
TEFEKKÜR ODASI
171y.jpg

Mason adayi Locaya kabul (Tekris) töreninden evvel hala "Harici"dir ve Tefekkür Hücresi denilen karanlik bir odada bir müddet yalniz kalmasi gerekir. Masonlara göre, mason olmayan diger insanlar harici olarak nitelendirilir.
Harici, tekrisinden evvel, "Tefekkür Hücresi"ne alinir.
Burasi, duvarlari siyah boyali, kemikler, bir insan kafatasi, küçük bir masa, bir tabure ve bir yazi takimi bulunan bir hücredir. Masanin üstünde, bir parça ekmek, bir su testisi, birinde tuz digerinde kükürt bulunan iki küçük kap vardir. Ayrica, duvarlari sembolik resimler de süsler: "Sebat ve Uyanilik" kelimelerini tasiyan bir serit, ortada bir horoz, bir tirpan, bir kum saati ve "Vitriol" kelimesi.
Hücre, mesale veya bir gece lambasi ile aydinlatilir.
Harici, sorulanlara yazili cevabi burada verecek, "vasiyetname"sini de burada hazirlayacaktir.


S.27 (ÇIRAK, KALFA, USTA)
Eski Rose - Croix'lara atfedilen "Vitriol" kelimesinin harfleri "Visita Interiora, Terrace, Rectificandoque, Invenies, Occultum, Lapidem" (Yerin içine gir, arastirarak gizli tasi bulacaksin) anlamina gelmektedir. Bu iç Ego'yu aramaya davettir.

ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 30
ORTA HÜCRE
Orta Hücre adi verilen Usta Locasi tekrislerde iki bölmeden meydana gelir. Birinci bölme "Hikal" ikincisi "Debhir" adini tasir. Hikal, Hiramin öldürdügü, Debhir dirildigi odadir.
Hikal beyaz gözyasi damlalariyla süslü örtülerle, Debhir, altin serpili, mavi örtülerle kaplidir.
Hiram dirilmistir. Usta tekrisinin amaci da budur: Tekrisli artik mürit olmustur ve Nur saçmaktadir.


ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 105
Orta Hücre denilen bu locadaki bölümlerin adlari Ibranice'den gelmektedir. Masonlukta bunun gibi Ibranice'den alinma ikiyüz'den fazla kelime kullanilmaktadir.

ADAYIN FİZİKSEL HAZIRLIĞI
172y.jpg


ADAYIN FIZIKSEL HAZIRLIGI
Mason adayi "tefekkür hücresi"nden çiktiktan sonra elbiselerinden bir kismini çikartir. Böylece:
Sol kol ve sol gögüs açik
sol bacak ve sag diz çiplak
ve sol ayak ayakkabisizdir.


ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 33
Resimde Mason ritüeline uygun olarak elbiselerinin bir kismi çikarilarak Locada teknis edilen "aydin" bir mason görülüyor.
BOYUNA GEÇIRILEN İP
173y.jpg

Adayin hazirligi, boynuna bir ip geçirilerek tamamlanir. Bu ip, haricinin geldigi dünya ile mevcut iliskilerini sembolize eder. Buarada adayin, gözleri de bir bag ile örtülür.
Bu bag, aday "Nuru ziyaya kavustugunda" açilirç Bagin açilmasi, tekris olanin, duymasi gereken "tekris soku"nu somutlastirir.


ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 35
MEZMURLAR
BAB: 149
AYET: 7-8-9
S: 628
Milletlerden öç alsinlar; Ve ümmetleri tedip etsinler; Onlarin krallarini zincirlerle, ve ileri gelenlerini demir bukagilar ile buglasinlar; Ta ki, yazilmis olan hükmü onlara karsi yürütsün.Locaya girecek mason adaylarinin boynuna M. Tevrat'in bu emri dogrultusunda zincir, ip baglanarak, sahsin uluslararası siyonizmin kontrolüne girdigi simgelenmektedir.
174y.jpg

Namzedlerin boyunlarina birer ip geçirilir, sag ellerinin ikiser parmaklari dudaklari üstüne koyulur. Hepsi boynundan geçirilmis olan ipin ucu Merasim Üstadinin elinde oldugu halde, namzedler içeriye alinir.
S. Buraya nasil getirildiniz?
C. Boynuma geçirilmis bir iple.
Daha sonra bir baska cevapta, ipin yemini tutmayan Masonun asilmasi için kullanilacagi ve basi kesildikten sonra vücudunun sahilde med ve cezirin biraktigi izin altina gömülecegi yaziliydi.


Baslangiçtan Bugüne Ritüelimizin Inkisafi Sf: 24 Mimar Sinan Yay:1
Aydin mason adaylari tekris törenlerine hazirlanirken.
NİZAM VAZİYETİ
3.Derece Nizam Vaziyeti
Sag kol parmaklar bir gönye gibi birlestirilmis sekilde kalbin altinda (elbisenin içine dogru) tutulur.


Üçüncü Dereceye Mahsus Muhtira S: 11
ÇIKIS
BAB: 4 AYET 6
S: 56Ve Rab ona dedi: Simdi elini koynuna koy.BEYAZ ELDİVENLER
Masonlarin beyaz eldivenleri, safiyetin sembolüdür.
Masonun beyaz eldivenleri, onun Hiramin katline istirak etmemis oldugunun bir delilidir.


(ÇIRAK-KALFA-USTA Sf. 74)
176a.jpg
176b.jpg

Yüksek dereceli masonlar, sembollerden olusan masonik kiyafetleri ve beyaz eldivenleri ile
------------------------------------

Masonlara ait bilinmeyen yeni bir yemin

resim94539_2.jpg

Masonların 100. yıl programına katılıp izlenimlerini yazan deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın bir masonla konuştukları tartışma başlatacak türden. İşte Masonlara ait ve daha önce hiç bilinmeyen yeni bir yemin metniYıl, 1908… Aylardan Ağustos... İkinci Meşrutiyet ilan edileli bir ay olmuş. Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan Oteli salonlarında toplanan İstanbul ve Rumeli localarının Türk ve yabancı katılımcıları, yeniden bir millî masonluk teşkilatı oluşturmak için bir aradalar. İtalya, Fransa, Mısır ve Belçika yüksek şûraları, onlara rehberlik etmeye dünden hazır olduklarını belirttiler.

Aynı yıl Belçika'da düzenlenen Yüksek Şûralar Toplantısı'nda bizzat Belçika Yüksek Şûrası'nın teklifi ile Türkiye'de yeniden bir yüksek şûra kurulması kararı verildi. Bu vazife de Mısır Yüksek Şûrası'na tevdi edildi.
Bu emeller üzerine 3 Mart 1909'da yapılan toplantıda Türkiye Yüksek Şûrası hayata geçirildi. İttihatçılardan Talat Paşa da burada görevliydi. Türkiye Büyük Locası ise 13 Temmuz 1909'da kuruldu. Yani 1909 senesi, İstanbul'daki masonlar için oldukça hareketli bir seneydi.
100 yıl önce böyle başlamıştı masonların Türkiye'deki macerası.
2009 yılında, büyük üstatlığını Salih Evcilerli'nin yaptığı Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası bir dizi etkinlik düzenledi. PTT'nin özel pul baskılı kart hazırlayarak katıldığı 100. yıldönümünün ilk etkinliği temmuz ayındaydı ve ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konserle bir araya geldi mason biraderler. 25 Eylül'de, bu sefer Hilton Oteli'nde, 450 kadar mason ile eşleri ve 400'ü aşan sayıda da yabancı konuğun katıldığı bir program düzenlendi. Hem de harem selamlık. Ardından da Four Seasons'da akşam yemeği yendi. Bunları masonların kendi açıklamalarından değil, başka kaynaklardan öğreniyorduk. Mesela, mason olmamasına rağmen bu toplantılara katılan deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan'dan… Ercan, kendi adını taşıyan internet sitesinde ‘Masonlarla yarım gün' başlığı altında, 100. yıl toplantısındaki izlenimlerini kaleme almıştı.
Ercan'ın yazısı çok enteresan bir diyalogla sona eriyordu. Okuyoruz: “Yanımdaki bey, üst kuşak bir mason olan, İzmir'den sayın bir katılımcı. Onunla söyleşiyi kaynattık. Çok içten bir masondu. Oradaki herkes mason üstadı muhterem iken benim çağrılı olmamı bir süre algılayamadı. Türkiye'de olan 215 gözün (locanın) başkanları birkaç özrü olan dışında tümü oradaydı. Katılımcı bey bana masonluk üzerine edinmek istediğim bilgileri yetkin bir ağızla bir bir anlattı.”
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan'ın yazısının en ilginç bölümü, İzmirli mason iş adamı ile aralarında geçen şu diyalog:
“Yeryüzünde tüm masonlar birbirleriyle dayanışma içindedirler.”
Ahmet Ercan: “Örnek?”

İran'da Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları astılar. Bunun hesabını er ya da geç verecekler.”
Ercan: “Şaka mı bu?”
“Yok gerçekçiyim. Tüm Amerikan başkanları masondur. Türk büyükleri de öyle... Tüm masonlar bu öcü beklerler.”
Ercan: “Bak sen!”
“Bir üstadı muhteremin isteklerini, bulunduğu gözün üyeleri kesin yerine getirir. Bu sözler bir buyruktur.”
Ercan: “Ne, her şey mi?”
“Töreye aykırı olan işler dışında her şey.”
Ercan: “Yönetim içinde de mason var mı?”
“Çok… Hem de en üst düzeylerde. Kaldı ki masonlarla çok iyi geçinir. Bunun nedenlerini de iyi bilir. O nedenle bize dokunmaz. Ancak bizim kimliklerimiz devletin elinde vardır. Bu bilgileri ellerinde tutarlar.”
Ercan: “Bu gizem niye?”
“Bunu yanıtlamak güç. Bırakın o bizde kalsın.”
Yazı, kendi adına açılmış web sayfasında idi ama yine de herhangi bir internet kazasına maruz kalmamak için önce yazının Ahmet Ercan'a ait olup olmadığını öğrenmemiz gerekiyordu. Kendisine ulaştığımızda Ercan, konsolos olan eşini temsilen davet edilip katıldığı toplantıdan kişisel izlenimlerini kaleme aldığını, yazının kendisine ait olduğunu söyledi. O toplantıda kendisini gören mason arkadaşlarının şaşırdığını ifade eden Ercan, aynı masayı paylaştığı masonun söylediklerini yorum katmadan aktardığını iddia etti.
Prof. Dr. Ercan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın soyundan. Deprem uzmanı Ercan, Mehmet Ali Paşa'nın çocuk veya torunlarından birinin de locaya kayıtlı bulunması ve ayrıca ailesinin de masonların çokça bulunduğu Selanik'ten göçmen gelmesinden mülhem, kendisinin de mason bir aileden geldiğinin düşünüldüğünü tahmin ediyor. Pek çok kez masonluğa davet edilen Ercan, 100. yıl toplantısına katılanların gerek ilişkilerinden, gerek kendisine anlatılanlardan çok etkilenmiş. O yüzden de bu hislerini yazıya döküp halkla paylaşmak istemiş:
-100. yıl toplantısına katılanlar arasında sizi şaşırtan kimseler var mıydı?
“Onu söylemeyeyim. Çok, ne insanlar var yani. Birçoğunu da kamuoyu tanıyor.”
-Meslek grubu olarak tasnif yapsak ne söyleyebilirsiniz?
“Bizim (İstanbul) Teknik Üniversite'den dahi öğretim üyeleri vardı. Yani toplumun böyle kaymak tabakası, seçkin insanlar. Televizyonlardan vardı. Şimdi burada bazı şeyleri açıklarsam birçok şeyi karıştırmış olurum.”
İsmi bizde mahfuz İzmir doğumlu mason iş adamı ise Prof. Dr. Ahmet Ercan'la yemekte yarım saat kadar sohbet ettiğini doğruluyor; fakat yazılanların pek çoğunun doğru olmadığını söylüyor.

Masonluğunu saklamadığını, üyeliğinin eski olduğunu belirten iş adamı, masonluğun kesinlikle politika ile ilgilenmediğini iddia ettikten sonra şunları anlatıyor bize: “İran'da Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları astılar. Bunun hesabını er ya da geç verecekler. Ben böyle bir şey söylemedim. İran'da masonlar Ayetullah döneminde asıldı, dedim. Yani bana şöyle soru sordu. Dünyada mason olmayan ülkeler var mı? Var dedim, İran. Niye? Şah'tan sonra tamamı asıldı ve kalanı da yurt dışına kaçtı, dedim. ‘Tüm Amerikan başkanları masondur. Türk büyükleri de öyle. Tüm masonlar bu öcü beklerler.' Hayır, böyle bir laf da etmedim. Amerikan başkanlarının bir kısmı masondur dedim. Bunu söyledim. Ama bu şekilde bir cümle ile çerçevelemedim işi. ‘Yönetim içinde mason var mı?' Evet, vardır. Bu lafı söylemişimdir. Sonra ‘Tüm masonlar dayanışma içindedir.' Doğrudur. Herhangi bir şekilde söylemedim. Lafın arasında geçmiş olabilir.”
Cevap hakkı için aradığımız mason iş adamı, Ahmet Ercan'ın oraya nasıl davetli olduğunu ve nasıl geldiğini de bilmediğini vurguluyor.
Masonluk ve masonlar hala bir kapalı kutu. Bir profesör, katıldığı bir toplantıdan bu kadar etkileniyorsa gerisini siz düşünün. Onca seneye rağmen kendilerini tam manasıyla açmayı düşünmüyorlar kamuoyuna. Aslında, Türkiye'deki 90. kuruluş yıllarına denk gelen dönemde, 1998-99'da, o zamanki Büyük Üstat Sahir Talat Akev ile bir açılıma giden mason teşkilatı, özellikle son süreçteki olaylar yüzünden tekrar içine kapandı. Bilindiği gibi Loca'da ‘yolsuzluk' yapıldığı gerekçesiyle, 2003-2005 yılları arasında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Büyük Üstadı olan Kaya Paşakay ve iki yöneticisi ihraç edilmişti. Mahkeme süreçleri devam eden masonlar, geçen hafta da 2005 yılına ait bir ihaleyle ilgili yolsuzluk iddiası çerçevesinde mahkeme ediliyordu. Son dört Büyük Üstadlar olan Demir Savaşçın, Kaya Paşakay, Asım Akin ve Salih Evcilerli'nin yargılandığı davaya sadece şimdiki Büyük Üstat Evcilerli katıldı.
Türkiye'deki mason yapılanmasının tam da ‘açılıma' karar vermesinden bir süre sonra tekrar içine kapanmasının bu olaylarla ilgili olduğu tahmin ediliyor. Hatta kendi içlerine o kadar kapandılar ki, geçen aylarda, 100. yıl kutlamaları ile ilgili ne tür faaliyetleri olduğunu öğrenmek istediğimiz Büyük Üstat Salih Evcilerli, kendisine telefonla ulaşmamızdan rahatsız olmuş, muhabirle değil de yayın yönetmeni ile konuşmak manevrasıyla sorularımıza cevap vermeden telefonu kapattırmıştı.
Masonlar, kendilerinin yanlış bilindiğini ısrarla vurgular hep. Büyük Üstat Evcilerli de Loca'nın internet sitesinde bu durumu şöyle ifade ediyor: “Dünyada Hür Masonluk kadar eski ve önemli olup da tam ve doğru anlaşılamamış başka bir kurum yoktur. Bu, yalnız ülkemizde değil, dünyada da öyledir.” Türk halkı ve dünya milletlerinin masonları ‘tam ve doğru' anlamamasında, haklılık payı var mıdır acaba?
Şimdi aktaracağımız bir yemin metni bu kuşkuyu doğrulayacak nitelikte. Çünkü yıllardır masonlar konusunda araştırmalar yapıp kitaplar yazanlar dahi böyle bir yemini duymadıklarını söylüyor. Demek ki masonların bir kamuoyuna deklare ettikleri yemin metni bir de kendi içlerinde bağlı kaldıkları ayrı bir metin söz konusu.
İşte virgülüne dokunmadan o yemin:

“Biz aşağıda isimleri yazılı şovalyeler, serbest irademizle ve tam arzumuz ile kainatın ulu mimarı ve kralı balta şovalyelerinin Lübnan Prenslerinin Kolej huzurunda vaad ve taahhüd ederiz ki bu derecenin sırlarını bu derecenin altındaki dereceler masonlarına bildirmeyeceğiz ve vaad ve taahhüd ederiz ki bütün kuvvetlerimizle çalışan sınıfın kardeşlerini yükseltmeye, onların hayat şartlarını i'la etmeye ve çocuklarını terbiye ve talimin iyiliklerinden faydalanmaya çalışacağız, sa'yi tebcil ederek, faziletli ve zeki işçiyi kendimizle kanunda müsavi (eşit) sayacağız.”
Yeminin burası ilginç:
“Bu vaad ve taahhüdlerimizi tutmadığımız takdirde buzlu Lübnan dağlarında, karlar içerisinde, sefilane ölmeye razıyız. İşbu taahhüdnameyi istiklal reokajının 26 Nisan 1960 tarihli celsesinde imza eyledik. Ertuğrul Kemal Eyüpoğlu, Ali Fuat Berkman, Abdullah Atasağun, Şükrü İmre, Ali Rıza Tezel, Abdi Alkan, Mümtaz Rek, Kazım İsmail Gürkan, Ali Ratıp Dinçer, Reşit Güvengil, Nami Serdaroğlu.”
Belge, ‘mason yemini' üst başlığı ile 4 Mayıs 1960 tarihinde, yani 27 Mayıs Darbesi'nden 3 hafta kadar önce “İstiklal areopajının (masonlukta 19 ile 30. arasındaki felsefi localara verilen ad. C.K.) 26 Nisan 1960 tarihine rastlayan Salı günü saat 18'de in'ikad eden celsesinde ekli yemin varakasında isimleri yazılı Kralî Balta Şovalyelerinin 18 dereceden 22. dereceye terfi merasimlerinin yapılmış olduğu kardeş sevgi ve saygılarımızla arz olunur.” ön yazısı ile büyükelçi Coşkun Kırca'nın babası, Loca'da Amir Hakim olan Mehmet Ali Haşmet Kırca, Celal Öget ve Suat Arpat tarafından Türk Yüksek Şûra Riyaseti'ne sunulmuş.
Belge, ilgili toplantıda bulunan idarecileri ile aralarında o zamanlar daha Devlet Su İşleri Genel Müdürü olan Süleyman Demirel'in de bulunduğu uzun bir mason üye listesini de kapsıyor.
Masonlar ve masonluk üzerine uzun yıllar çalışmalar yapmış gazeteci-tarihçi Orhan Koloğlu ile araştırmacı Süleyman Yeşilyurt'a da sorduğumuzda, böyle bir yemin duymadıkları cevabını alıyoruz. Biraz daha araştırınca, masonlukta 33. dereceye kadar yükseltilirken her bir derecede farklı bir bağlılık yemini edildiği anlaşılıyor. Burada da belirtildiği gibi 18. dereceden 22. dereceye intisab ettirilenler Kralî Balta veya Lübnan Prensi adına yemine tabi tutuluyor. Metinde geçen Lübnan Prenslerinin Kolej huzuru tabiri de 22. derecedeki mason mabedinin adı oluyor.
Askerlerin üyeliğinin yasak olmasına rağmen bu cenahtan pek çok mensubu bulunan masonluk, kamuoyuna açılmaya bir türlü karar veremediği sürece, Büyük Üstat Salih Evcilerli gibi bundan sonraki üstadların da ‘yanlış anlaşılıyoruz' yakınmaları Türkiye'de ve dünyada bitmeyecek galiba.
Tarihçi-gazeteci Orhan Koloğlu:
Masonlar, sömürgeci mantıkla gelir ülkeye
Masonlar on yıl önceki 90. yıl kutlamalarını yaparken beni 15-20 defa konferanslara çağırdılar. O zaman sadece Abdülhamit ve Masonlar kitabım çıkmıştı. Cumhuriyet Dönemi Masonlar kitabı çıkınca, orada tabii bu iç dedikodular falan da var bir haylice. Bu iç kavgalar da başlayınca içe kapandılar, benimle de ilişkiyi kestiler.
Beni masonluğu aramaya sevk eden olay, 1890'lı yıllardaki Osmanlı basınını tararken gördüğüm haberler oldu. Müthiş şaşırdım hatta. Küçük küçük haberler. Mesela diyor ki ‘Dün Pera, Beyoğlu'ndaki bilmem ne mason locasında tören yapıldı, tören Hamidiye Marşı ile açıldı. Sultanın başyaveri geldi, 100-150 altın da bağışta bulundu.' Buna şaşırdım. Abdülhamit gibi adam… Hamidiye Marşı ile balo açılır mı? Üstüne de para veriyor. Araştırdığım zaman anladım ki adamları satın alıyor. Diyor ki ‘politika yapmayın, istediğiniz kadar balo yapın, benim marşımı söyleyin. Hiç umurumda değil.'
Bu, müthiş bir politika. Ve hakikaten etkiliyor da masonları. Ama İttihatçıların mason locasından yararlanmalarındaki asıl sebep de bu. Mason locaları tehlikeli değildir dediğin zaman İttihatçılar gitmişler Makedonya'da bir tek locayı ele geçirmişler, Makedonya Risorta'yı. Ama bir tek loca. Yani İttihatçıların on tane locası yok. Ondan sonra da asıl masonlar, İttihatçılar toplantı yapmaya başlayınca ayrılıp başka loca kuruyorlar. İttihatçılar mason yemini etmez. Onlar tabanca üzerine yemin ederler, apayrı bir hikayedir. İttihatçılar locayı Abdülhamit polisinin kontrolünden kurtulmak için kullanıyorlar. Dikkat edin localarda İttihat Terakki hakim, masonluk İttihat Terakki'ye hakim değil. Yani Abdülhamit de masonları kullanmıştır.
İngilizlerin, 1919'da İstanbul'a hakim olduklarında ilk yaptıkları iş mason locasını tamamen İttihatçılardan temizlemek olur. Kendilerine bağlı hale getirirler. Çok ayrı politik oyun var orada. Mason locasının başına eski İttihatçı Rıza Tevfik'i getiriyorlar. Rıza Tevfik, Talat ve Enver'le kavga etmiş, İttihat Terakki'den uzaklaşmış ama başlangıçta İttihatçı. Mason locasının başına getirip Doğu Locası'ndaki bütün ittihatçıları tasfiye et diyorlar ona. İngiliz politika oynuyor. Atatürk'ün 1935'te onları kapatması da bu. Orada belirgin bir belge bulamadım ama Atatürk, Şükrü Kaya'ya, Loca'nın başkanına kapattırıyor. Demek ki bir şey hissettik ki. (Adnan) Menderes masonlukla oynamıştır. Menderes nasıl oynadı? Destek almaya çalışıyor. Bu tabii sadece içeriye yönelik değil, dışarıya da yönelik.

Bugün ise şu var. Kendi içlerindeki hırlaşmalara baktığın zaman pek fazla güçlü olduklarını zannetmiyorum. Avantacılıktan mahkemelik oldular. Özgürlüklerin elde edilmediği zamanlarda Batı'da etkindiler. Bize, yani İslam dünyasına, yani gelişen toplumlara hakikaten sömürgeci bir mantıkla gelirler.

......

 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Araştırmacı yazar Süleyman Yeşilyurt piyasaya sürülen 18. eseri ile bir daha kara tülleri kaldırmış...
Hem Yeşilyurt’a, hem de kitabın tanıtımını yaptığım için bana kızacakların varlığından şüphem yok...
Ne yapsaydık ya?

Kökü dışarıda, dalları üzerimize düşen yabani ağaçları tanımasaydık, tanıtmasaydık, gözlerimizi yumsaydık daha mı iyi olacaktı?
Ülkemizi örümcek ağı gibi sarmış “Mason Locaları”nı isim isim saymış Yeşilyurt... Bunun artık gizleneceği kalmamış...
Ta Osmanlı’nın hasta adamlık günlerinden zamanımıza kadar isimler resmigeçit yapıyor...

MASON KOMUTANLAR


Orgeneral Refik Tulga... 33. derece üstad mason.

Orgeneral Eşref Manas... Üstad Mason-Erenler Locası.
Korgeneral Selahattin Tokay... Sebataist ve Bilderberg üyesi.
Korgeneral Şefik Erensü... Üstad Mason-Erenler Locası...
Tümgeneral Prof.Dr. S. Tahsin Aygün... Büyük Loca kurucusu...
Tümamiral Necdet Tiryaki... 33. derece Üstad Mason...
Tümgeneral Zeki Belgin... Ankara İnanış Locası...
Tümgeneral Necmi Ökten... Ankara Yıldız Locası...
Tuğgeneral Prof. Dr. Kamil Sokullu... Büyük Loca kurucusu...
Tuğgeneral Prof. Dr. Necip Berksan... 33. derece Üstad Mason...
Tuğgeneral Prof. Dr. Saim Bostancı... Bilderberg üyesi...
Tuğgeneral A. Kemal Sarıay... Suprem Konsey üyesi...
Tuğgeneral Alaaddin Mizanoğlu... Ankara İnanış Locası...
Tuğgeneral A. Remzi Yiğitgüden... 33. derece Üstad Mason...
Tuğgeneral İlker Güven... 33. derece Üstad Mason...
Kur. Albay N. Tahsin Erol... Büyük Loca kurucusu...
Kur. Albay Ertuğrul Alatlı... 33. derece Üstad Mason...

BÜYÜK-KULÜP-Cercle d’Orient üyeleri:

Bu kulübün üyelerini ve niçin kurdurulduğunu, kimlere hizmet götürdüklerini kitabı okuyunca öğreneceksiniz...

Oramiral Bülent Ulusu-Büyük Kulüp-Cercle d’Orient
Oramiral Nejat Tümer-Büyük Kulüp-Cercle d’Orient
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu-Büyük Kulüp-Cercle d’Orient
Orgeneral Çevik Bir... Büyük Kulüp Balotaj Başkanı.
Orgeneral Necati Özgen... Büyük Kulüp Cercle d’Orient.
Orgeneral Yaşar Büyükanıt... Büyük Kulüp-Cercle d’Orient...
Orgeneral İlker Başbuğ... Büyük Kulüp Şeref Üyesi...

Büyük Kulüp Cercle d’Orient Yönetim Kurulu bir renkler cümbüşü sanki:

Duran Akbulut-Yüksel Yalova-Tevfik Altınok-Atalay

Şahinoğlu ve aklınıza getiremeyeceğiniz siyaset numuneleri...
Disiplin Kurulu da enteresan:

Mehmet Moğultay-Başkan-Tümamiral Nezih İşeri, Süleyman Demirel familyasının damadı ve CHP milletvekili İlhan Kesici, saymakla bitmeyecek diğer zevat...

Meşhur sosyologlardan Ziya Gökalp’in de Mason olduğu kaydedilen kitapta çok şok edici isimler bulunmaktadır...

“Eee, bunlardan bize ne? Herkesin özel hayatına niçin gireceğiz? Bunlar doğru değil” diyenlere vereceğim cevap:

“Bu ülkenin insanlarını laiklik silahıyla vuran kimlerdi? Masonlar değiller miydi? Onlar ki Mustafa Kemal’in ‘zararlıdır’ diyerek kapattığı, vefatından sonra iktidara gelen İsmet İnönü’nün tekrar açılmasına müsaade ettiği bir bölücüler hareketidir...”
Halkımızın giyim-kuşamıyla, okuduğu Kur’an ile, ibadetiyle, kitaplarıyla, tarihiyle uğraşanlar kimlerdir?
Yeter artık...
Korkmanın hiçbir ahlaki getirisi yoktur...
Önce şunu bilelim, Masonluk Türk karakterine, İslam ahlakına ters düşen bir görüştür... Yahudiler tarafından kurulmuş, dünyanın her yerine yayılmışlar...
Bu tehlike bilinmeli...

Abdurrahim Karakoç





----------------------------

14 bin masonumuz var


Türkiye'de birbirini üvey kabul eden iki ayrı locada toplanan masonların içinde asker de, CHP'li de, MHP'li de bulunuyor
EYLEM TÜRK, SONGÜL HATISARU

gun01.jpg
Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton'un, 50 yıllık ortağı Üzeyir Garih'in "mason" olduğunu açıklaması, akıllara masonluk nedir sorusunu getirdi.
Masonluk hakkında pek çok kitap ve dergi karıştırdık ama yine de sürekli konuşulan ancak çok da fazla tanınmayan masonluğu bir "mason"a sormaya karar verdik.
Türkiye'de "Özgür Masonlar Büyük Locası"na bağlı üst derece mason olan Yusuf Estroti, Türkiye'de iki büyük mason locasının bulunduğunu söylüyor.
Türkiye'deki 14 bin masondan üç bininin Özgür Masonlar Büyük Locası'na bağlı olduğunu açıklayan Estroti, 11 binin de Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Türkiye Büyük Locası'na bağlı olduğunu belirtiyor.
İki locadan biri olan Özgür Masonlar, masonluğun sekiz kaidesinin bir bölümünü kabul etmediklerinden Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Türkiye Büyük Locası tarafından gayrimuntazam masonlar olarak kabul ediliyor.


DAYANIŞMA AZALDI
Siyasetten spora, ticaretten sağlığa pekçok alanda çalışan ünlü mason bulunduğunu belirten Estroti, "Masonlar arasında askerler de var. CHP'li de var MHP'li de" diyor.
Estroti, masonların hakkında son dönemde yaşanan ilginç bir noktaya da değiniyor. "Aslında masonlar son beş altı yıldır dayanışmıyorlar. Ekonomik olarak insanlar çok zor dönemlerden geçiyorlar. Bizim aramızda emekli öğretmen kardeşlerimiz var. Bir çok kardeşimiz krizde işsiz de kaldılar. Herkes kendini kurtarmaya çalışırken birbirini düşünmüyor. Aramızda mason olup mason gibi yaşayamayan insanlar var. Masonluğun gereklerinden bir tanesi de yardımlaşmadır." Üzeyir Garih'in masonluğa en çok yaklaşan üstün niteliklere sahip bir insan olduğunu söyleyen fakat derecesi hakkında bilgi vermeyen Estroti "Derece vermek yasaktır. Ancak o gönüllerde en büyük payeyi almış örnek ve masonluğuyla gurur duyan bir insandı" dedi. Masonluğun gizliliği çerçevesinde kendi derecesini söylemekten kaçınan ve fotoğraf vermek istemeyen Estroti, sorularımızı yanıtladı

İshak Alaton'un Üzeyir Garih'in mason olduğunu açıklamasıyla birkez daha gündeme geldiniz. Merhum Garih nasıl bir masondu?
Mason olmak çok zordur. Masonluk bir yetkinleşme, mükemmelleşme sanatıdır. Mükümmel insanlığa gidiştir. O masonluğa en çok yaklaşan, muhteşem bir insandı. Çok sevilen bir kardeşti. Mason oluşunun açıklanmasından gurur duyduk. Masonluğun şahsında vücut bulduğu örnek bir masondu. Üzeyir Bey mason olduğunu saklamadı, ama kimsede ona bunu sormadı. Bu nedenle bugüne kadar açıklamamış olabilir. Biz onun masonlukla gurur duyduğuna inanıyoruz. Masonluk gurur duyulacak birşeydir çünkü.


15 GÜNDE BİR TOPLANTI
Masonluk nedir, mason kimdir peki?
İnsanda yetkinleşme sanatıdır. Kardeşlik üzerine üçlememiz ise umutla başlayıp şefkatle süren toleranstır. Bu bir dünya görüşüdür. Bu dünya görüşlerinde kendine düşünce yollarını aşan kendinle uğraşan, kendindeki eksiklikleri gidiren ve bunun için de bir sürü mesaj veren kişidir mason.

Ekonomik dayanışma esasınız nedir?
Aslında masonlar son beş altı yıldır dayanışmıyorlar. Ekonomik olarak insanlar çok zor dönemlerden geçiyorlar. Bizim aramızda emekli öğretmen kardeşlerimiz var. Bir çok kardeşimiz krizde işsiz de kaldılar. Herkes kendini kurtarmaya çalışırken birbirini düşünmüyor. Bizim aidatlarımız da oldukça düşük. Yıllık 120 milyon lira.

Türkiye'de Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar ile Özgür Masonlar adı altında iki farklı grup var. Neden ayrıldınız?
Bu iki grup muhalif değil. Amaçları aynıdır. Ufak farklılıkları vardır. Masonların tek amacı sadece bize değil tüm dünyaya barış ve mutluluk getirecek bir ülkü mabedi yapımına kendimizi hazırlamaktır. Bizim amacımız mükemmelleşmektir. Ama biz onların toplantılarına katılamayız. Onlar bizi üvey kardeş kabul ediyor.


İYİLİK İŞLERİ KESESİ
Herhangi bir nedenle karar aşamasındaki mason, yine bir masonu mu tercih eder?
Locada 19 tane diş doktoru varsa, kardeşler bir tanesine gider. Bu nasıl dayanışma? Tanıyorum, güveniyorum, onun için ona gidiyorum anlamındadır. Güvenmediğiniz zaman iş yapmayabilirsiniz. Bu bir kontak sadece, bu kadar basit. Bence eşit şartlar altında kardeşini tercih edeceksin.

Dul kadın kesesi nedir?
Dul kesesi iyilik işleri kesesidir. Masonlar yardımlarını gizli yaparlar. Locanın içinde bir torba dolaştırılır. İyilik işleri kesesidir o torbanın adı. Bilinir ki onun içindeki para hayır işlerinde kullanılacak. Hepimiz oraya karınca kararınca bir katkıda bulunuyoruz.

Neden gizlilik içinde kaldınız?
Biz öğretilerimizi sadece üyelerimize veren bir kuruluşuz. İçe kapalıyız. Biz gizli değiliz. Ama ikinci derecede bir kardeş, birinci derecede bir kardeşe bile derece hakkında bilgi veremez. Hiyerarşi, kademeler var.

Peki Türkiye'de masonluk hala neden olumsuz biraz siyonizm bağlantılı algılanıyor?
Bu durum Abdülhamit'e kadar dayanıyor. Abdülhamit'in rakibi 5. Murat bir mason. Abdülhamit bu nedenle, o masondur diye karalamış. Yaklaşık üç yüzyıllık bir müessese bu, bugün icat edilmedi ki. Mason olmanın ne olduğunu bilmiyor bizim halkımız. Mesela siyonizmle de karıştırılıyor. Bununla hiçbir alakası yoktur masonluğun.

Türkiye'de kaç mason var?
Türkiye'de 14 bine yakın mason var. Bizim locaya bağlı olan da üç bin civarında. 500 - 600 tane de kadın mason var. Kadınlar büyük loca kurdular. Masonlar arasında asker de var. Paşalar da var. CHP'li, ANAP'lı, DYP'li , bunun yanında çok sayıda MHP'li de var.

gun011.jpg

Hiram Usta ve Dul Kadının Çocukları Kudüs'teki Süleyman Mabedi'nin başmimarı iken öldürülen Hiram Abif'in hikayesi Tevrat'ın 1. Krallar bölümünün 7. babında şöyle anlatılıyor: "Yahudi olan Hiram, dul bir kadının oğludur. Çalıştırdığı işçileri çırak, kalfa ve usta olarak üçe ayırmış ve onlara bilgisinden öğretmiştir. Hikayeye göre, çıraklar ücretlerini B, kalfalar J isimli sütunlardan, ustalar ise orta hücreden alırlarmış. Üç kalfa ustalık sırlarını vermeyince Hiram'ı öldürürler, cesedini dağa gömüp, mezarın üzerine akasya dalları dikerler."


"Hiram Efsanesi"
Tevrat kaynaklı Hiram Efsanesi'nde adı geçen işaretler, isimler ve kelimeler mason sembolizminde önemli rol oynuyor. Bunun da ötesinde, masonluğun kuruluşu şu efsaneye dayanıyor:
"MÖ 900 yılı dolaylarında inşa edilen Süleyman Mabedi ve buna ilişkin olarak Hiram Efsanesi, spekülatif masonluğun en önemli sembollerindendir."
Yine, Mason Sözlüğü'nde onun için, "Hiram Abif gerçek mason niteliklerinin tümünü kişiliğinde toplamış olan yetkin insanı temsil eder" denilmektedir. Dünya masonlarının birbirlerini "dul kadının çocukları" nitelemelerinin kökeni de bu efsaneye dayanır. Bu konudaki düşünceleri şöyle:
"Hiram Abif bir dul kadının oğlu olarak tanındığından, dünyadaki tüm masonlar birbirlerinin kardeşleri sayıldıklarından, hepsine simgesel olarak dul kadının çocuğu denilmesi geleneksel uygulama olagelmiştir."


Jakin- Boaz Sütunları
Tevrat'ın 1. Krallar, 7. babında geçen sütunlar da şöyle anlatılır: "İki tunç direği yaptı. Ve direkleri mabedin eyvanına dikti ve onun adını Jakin koydu ve sol direği dikti ve adını Boaz koydu." Bütün localarda bulunan iki sütun, Hiram'ın Süleyman Mabedi'nin giriş kapısına koyduğu sütunlardan başkası değildir.

Altı Köşeli Yıldız
Tarihe Mühr - ü Süleyman olarak geçen Altı Köşeli Yıldız, Siyonizm'in simgesi olarak bilinir. Aynı sembol masonlarca da yüzyıllardır kullanılır. Masonlukta altı köşeli yıldız locada görevlilerin dizilişini simgeler.

Yedi Kollu Şamdan
Üzerinde yanyana ve aynı düzeyde olmak üzere yedi mumluk bulunan şamdan masonların simgelerinden biridir. Ve geleneksel olarak altından yapılan bir şamdandır. Yedi Kollu Şamdan, mason mabedindeki kutsal ateşi sembolize eder. Masonluktaki önemi kendi kaynaklarında şöyle anlatılır: "Mabed, sembolik olarak alevlerle aydınlatılmalıdır. Usta derecesinde yedi kollu şamdan bulunması şarttır." Yedi kollu şamdan, aynı zamanda, 1948'de kurulan İsrail'in devlet amblemidir.
MİLLİYET İNTERNET - GÜNCEL HABERLER



DEMİREL'İN MASONLUK BELGESİNİN CANLI ŞAHİDİYİM

34076.jpg
21145.jpg



Bildiğiniz gibi, Adalet Partisi (AP) nin Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın ölümü üzerine, Genel Başkan seçmek için 30.Kasım.1964 de yapılan AP Genel Kongresinde iki aday vardı. Birincisi Dr. Sadettin Bilgiç, İkincisi Süleyman Demirel. Bu seçim sırasında Demirel taraftarları Demirel’in ABD Başkanı Johnson (*) ile çekilmiş resimlerini, Sadettin Bilgiç taraftarları ise Süleyman Demirel’in Mason olduğunu gösteren Loca Kayıt örneğini dağıttılar. Demirel kendisinin mason olmadığını belirten Türk Yükseltme Cemiyetinden verilmiş 14.11.1964 tarihli bir belgeyi Kongrede okudu.
* Lyndon B.Johnson-1963-1969 yılları arasında ABD Başkanı

muzafferdeligoz_demirel_1.jpg

Demirel taraftarlarınca dağıtılan Demirel’in ABD Başkanı Johnson ile çekilmiş resmi

Süleyman Demirel’in bir gazeteciye söylediği gibi, bu olay 40 yıl önce çözülmüştü. Gerçekten de Demirel, mason olmadığını belirten belgeyi Masonlardan almıştı.

Ancak, daha sonra Hürriyet Gazetesi yazarlarından Emin Çölaşan’ın yaptığı bir araştırma, konunun AP kongresinde okunan belge ile kapanmadığını, masonlar arasında büyük çalkantılar meydana getirerek, Türk Masonlarını ikiye bölecek kadar önem kazandığını gösterdi. (Emin Çölaşan- Hürriyet- 24.12.1989)


muzafferdeligoz_demirel_2.jpg

SÜLEYMAN DEMİREL’İN MASON OLDUĞUNU GÖSTERİR BELGE

Sadettin Bilgiç Hatıralarında bu belgenin 1962 de yapılan 1.Genel Kongrede dağıtıldığını belirterek, “Demirel için masonluk iddiaları ve Yükseliş Locası ile ilgili belge de o kongrede gündeme getirilmişti. O zaman Demirel bizimle birlikte gözüktüğü için, o belge karşımızdakiler tarafından dağıtılmıştı. Bazıları ve basın bu belgeyi 1964 kongresinde dağıttığımızı iddia ederler.” demektedir. (Dr. Sadettin Bilgiç-Hatıralar-1998 İst. Sh: 104)


Masonları ikiye bölen belgeyi veren ve daha sonra Türkiye masonlarının Büyük Üstadı makamına gelen kişinin, bu gelişmeler üzerine Üstadlıktan ve masonluktan istifa ettiğini görüyoruz. Ne tesadüftür ki, bu istifa Demirel’e verilen belge tarihinden günü gününe tam bir yıl sonra, 14.11.1965 de gerçekleşiyordu..

Bizim hatıramızın önemi ise, Türk Masonları arasında “1965 olayları” olarak anılan bu hadise için hazırlanan 487 sayfalık tahkikat raporunun sonunda yazılmış olan şu satırlardır:


(Sinema kapısında tevzi ve ayaklar altında çiğnendiği bildirilen fotokopi, bilgi locasının 1959 senesinde mensuplarını birbirine tanıtmak gayesiyle bastırmış olduğu resimli biyoğrafi mahiyetinde bir albümden koparılmış bir sahifedir. Bu fotokopinin muarızlarına nasıl geçebildiği ve kimin tarafından hazırlandığı hakkında müspet bir delil ve kanaat temin edilememiştir.) ( Nafiz Ekemen-Arşivlerimiz içinde 1965 olayları-Sh.132)

“Kimin tarafından ele geçirildiği” ve kimin tarafından hazırlandığı” masonlarca belirlenemeyen belgenin ele geçirilmesi konusunun birinci elden şahidi oldum.


Bu belgenin ele geçirilmesi ve kimlere verildiğine dair olan hadisenin hikayesi şöyledir:

Ankara Hukuk Fakültesinde okurken, 1962 yılının sonlarına doğru Ankara Merkez Vaizi olan Sait Özdemir Ağabey ile devamlı görüşme ve çalışma imkanım oluyordu. 1963 yılı başlarında bir akşam Sait Abi, Gazeteci arkadaşım Ali Gürbüz ve bana;

- Bu akşam sizi bir toplantıya götüreceğim. Hazır olun.. dedi


Akşam namazından sonra Sait Abi bizi Kastamonu Milletvekili Rahmetli İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun evine götürdü. Konuşmalarından Yılanlıoğlu ile daha önce telefonla görüştüğü, bu geceki toplantıya bir başka kişinin daha geleceği anlaşılıyordu.

Bir süre sonra beklenile kişi de geldi. Gelen kişiyi yalnızca Sait Özdemir tanıyordu. Bu sebeple bize tanıttı.

Gelen genç bir bankacı idi. Çıkrıkçılar Yokuşundaki bir Bankanın Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Genç bankacı; kendisinin Mason Locasına kayıtlı faal üyesi olduğunu, Sait Özdemir ile tanıştıktan sonra fikirlerinin değiştiğini bildirdi. Bu sebeple masonluktan ayrılmak istemesine Sait Beyin karşı çıktığını, kendisinin faal üye olarak devam etmesini istediğini, ancak alınacak önemli kararlardan kendilerini haberdar etmesini ve bazı bilgi ve belgeleri de toplamasını istediğini söyledi.


İsmini şimdi hatırlayamadığım bu bankacı, gündüz Sait Özdemir’i arayarak, mason toplantısında çok önemli görüşmelerin yapıldığını, bunları muhakkak kendilerinin bilmesi gerektiğini söylemiş. Sait Bey de Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun evine gelmesini istemiş.

Genç Bankacı, Üyesi olduğu Mason Locasında yapılan toplantıda, Bilgi Locası üyesi Süleyman Demirel’in AP Genel Başkanlığına seçileceği, bir süre sonra da Başbakan olarak görevlendirileceği hususunda bilgi verildiğini söyledi.. Bu sırada AP Genel Başkanı olarak Emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala görev yapıyordu.

Ben Süleyman Demirel’i tanımıyordum. Bu sebeple;

- Kimdir bu Demirel ? diye bir soru attım ortaya.

Demirel’in eski DSİ genel müdürü olduğu, AP Kurucusu ve Genel İdare Kurulunda bulunduğunu söylediler.


Gazeteci arkadaşımız Rahmetli Ali Gürbüz ise;

- AP nin Genel Başkanı var. Ragıp Gümüşpala’nın Genel Başkanlığına hiç kimsenin itirazı yok.. dedi.

Genç bankacı bu soruya karşılık :

- Gümüşpala meselesinin halledileceğini belirttiler.. dedi.


Genç Bankacı bu toplantıya, Genel Kurullarda elden ele dolaşan Mason Locası’nın üye defterindeki Süleyman Demirel’i gösteren belgeyi de getirmişti. Hepimiz merakla bu belgeyi inceledik.

Belge gerekli kişilere ulaştırılmak üzere İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’na verildi.


Böylece, ben ve arkadaşlarım, Süleyman Demirel’in mason olduğunu bizzat aynı locada bulunan bir kişiden duymanın yanında, ilk elden masonluk belgesini de görmüş olduk. Bu haberi ben babamın Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı Bolu-Yeniçağa’ya gittiğimde rahmetli Babama ve oradaki arkadaşlarıma söyledim. Hiç biri Süleyman Demirel’i tanımıyorlardı. Bu sebeple bu haber onlar için pek enteresan olmadı. Ancak onlardan biri olan oto tamircisi Osman Özcan, uzun yıllar bana “Sen, Süleyman Demirel’in masonluğunu bize çok önceden söylemiştin “ der durur.

1964 AP Genel Kongresinde dağıtılan belgenin bizim bulduğumuz belge olduğundan şüphem yok. Zira, Sait Bey ve İ.Hakkı Yılanlıoğlu, Sadettin Bilgiç’in kazanmasını istiyorlardı ve bu sebeple de birçok girişimde bulunuyorlardı.

belge.jpg











tayyipsamdanup2.jpg



Yedi Kollu Şamdan

Şamdanlar Mason localarının olmazsa olmaz aksesuarlarındandır. Ayrıca bunların 7 tane olması gerektiği Masonik kaynaklarda şöyle belirtilir:

"Şamdanlar, Mason Mabedindeki kutsal ateştir. Mabet, sembolik olarak, alevlerle aydınlatılmalıdır. Usta derecesinde yedi şamdan bulunması şarttır." ("Çırak, Kalfa, Usta", s. 70.)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Masonluk


Masonluğun köklerini Çin'den Ortadoğu'ya, Eski Yunan'dan Şaman rahiplerine, eski Mısır'dan Avrupa'nın şövalye tarikat larına kadar dünyanın çeşitli yer ve topluluklarına dayandırmak mümkündür, zira Masonik ritüel lere bakıldığında ise bu kadim öğretilerin tamamının etkileri görülebilmektedir. Fakat Masonluğun çok uzun yıllar boyunca çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmesi ve 1390'da Regius el yazmasına kadar hiçbir kayıt tutmamaları sebebiyle, asal kökeni hakkında net ve kesin bir yargıya henüz varılabilmiş değildir. Tüm dünyadaki Masonlar köklerini MÖ 10.yüzyılda yapılmış olan Hazreti Süleyman Mabedi işçilerine dayandırsalar da, bu işçilerin de önceden bu işi yaptıkları ve oraya hep birlikte gittiklerinin bilinmesi, kökenleri daha eskiye taşımaktadır.





Masonluğun Gönye ve Pergel'in ortasında yer alan G harfinden oluşan geleneksel amblemi
Konu başlıkları

* 1 Operatif Masonluk
* 2 İlk Büyük Loca'nın Kuruluşu
* 3 Türkiye'de Masonluk
* 4 Derece Sistemi

Operatif Masonluk

Ortaçağ'da nice ülkede Mason denilen duvarcı, taşçı gibi çeşitli yapı zanaatkarlarının kurdukları meslek loncaları vardı. Bugün Operatif Mason adı verilenler işte bu loncalarda çalışan yapı işçileridir. Bu loncalar da günümüzde Operatif Mason Locaları olarak anılır. Bu localar, üyelerinin mesleki menfaaetlerini koruyan, aralarında büyük bir dayanışma ile mesleki sırları kendi içlerinden dışarıya asla sızdırmayan kuruluşlardı.
Operatif Masonluğun piri ve en büyük ismi olarak, Hazreti Süleyman Mabedi'nin Baş Mimarı Hiram Abif'in ismi üzerinde bir anlaşmaya varılmıştır. Bu efsanevi kişilik, günümüz Masonluğunun en önemli ritüellerinde yer alır ve insanın kendisini yüceltmesi yolculuğundaki son noktanın, yani Kâmil İnsan olabilme serüveninin zirvesinin sembolü olarak, Hiram şahsiyeti ve isminde vücut bulur.
Masonlukta çok önemli bir yeri Büyük Üstat Baş Mimar Hiram Abif, Tanrı'ya atfedilen ilk yapı olan Süleyman Tapınağı'nın yapımında yanında çalışan ve Üstatlık sırrı ile gizli kelimesini öğrenmek için güç kullanmak isteyen üç Kalfa tarafından öldürülmüştür. Hiram Abif'in gömüldüğü yer belli olmasın diye üzerine bir akasya ağacı dikilmiş ve böylece akasya, Masonlar için kutsal ve özel bir anlama bürünmüş, Üstat derecesinin önemli sembollerinden birisi olarak kabul görmüştür.
adres açıklaması

İlk Büyük Loca'nın Kuruluşu



İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın amblemi


24 Haziran 1717'de İngiltere'de 4 Loca bir araya gelerek, ilk Büyük Loca'yı, İngiltere Büyük Locası'nı kurdular. Kısa zaman içinde İngiltere'deki diğer Locaların da katılması ile genişlemiş ve 1723 yılında Büyük Loca, geleneksel ve kadim yasalarını derleme görevini Protestan bir Rahip olan James Anderson'a vererek ilk yazılı anayasasını oluşturdu ve Masonluğun, ara vermeden sürdürülecek olan, yazılı tarihi ve ilk yazılı yasaları böylece resmen başlamış oldu. Anderson Anayasası (veya Anderson Yasaları veya Nizamnamesi) adı verilen bu kuralların ana hatlarına, bugün halen dünya düzenli Masonluğunca riayet edilmektedir. Her ne kadar Anderson Anayasası kısa süreli bir anlaşmazlığa yol açmış ve York Locası'nın önderliğinde bir grup İngiltere Büyük Locası'ndan ayrılarak ayrı bir Büyük Loca kurmuş olsa da, ancak 1813 yılında bu iki Büyük Loca tekrar bir araya gelerek, bugün varlığını halen sürdüren ve düzenli Masonluğun ilk Büyük Locası olarak kabul edilen İngiltere Birleşik Büyük Locası'nı oluşturmuşlardır. Geleneksel olarak, günümüzde de sürdürüldüğü şekliyle, İngiltere Birleşik Büyük Locası Büyük Üstatları kraliyet ailesi ile soylu dük veya lordlar arasından seçilir.

Türkiye'de Masonluk

Tüm dünyada masonluk, 1875 Lozan Konvanı ile, Gelenekçi Kesim ve Özgür Kesim olarak ikiye bölünmüş ve her ülkede bu yolda ayrışmalar yaşanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk döneminde Atatürk'ün emriyle kapatılan mason locaları, onun ölümü ardından tekrar faaliyete geçmiştir.Dönemin gerginliği geçtikten sonra her özgür ve laik ülkede olduğu gibi Locaların açılmasının önündeki engeller kaldırılmıştır. Bugün, İngiltere, Amerika ve Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’nın genelinde Gelenekçi Masonluk, Fransa'da ise Özgür Masonluk ağırlıklı olarak varlığını sürdürmektedir. Gelenekçi Masonluk denilen ve Masonluğu başlatan kurumlar olarak kabul edilen oluşumlar, bu ayrışma sonrasında Liberal Masonluk yolunu seçenleri Masonluğun Masonluk olarak adlandırılabilmesi için olmazsa olmaz umdelerine riayet etmedikleri için düzensiz ilan etmişler ve bu topluluklarla tüm ilişkilerini keserek onları Masonluktan dışlamışlardır.
Türk Masonluğu ise, çeşitli sebeplerle, 1965 yılında ayrılmış ve o güne kadar sadece Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası var iken, 1966 yılında Özgür Masonlar Büyük Locası da ortaya çıkmıştır. Bugün, 14.000 üyesi ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, Türkiye'nin en eski ve düzenli olarak kabul edilen Büyük Locası iken, 2.000 üyeye sahip Özgür Masonlar Büyük Locası ve onların bünyesinde çalışmalarını sürdüren Kadın Mason Büyük Locası bu oluşumun içinden ayrılmış bir fraksiyon olarak kendi çalışmalarını sürdürmektedir.

Derece Sistemi




En üstünde mason simgesi bulunan İnsan Hakları Beyannamesi


Geleneksel dünya düzenli Masonluğu Büyük Locaları, Çırak, Kalfa ve Üstat olmak üzere Masonluğun üç remzi derecesinde çalışırlar. Bunun üzerindeki dereceler için rit adı verilen Masonik yollar ve öğretiler izlenebilir. Bu ritlere katılmak veya katılmamak Üstat derecesine sahip Masonların kendi isteklerine kalmış bir seçimdir, zorunlu veya yapılması gereken bir yükümlülük değildir. Ülkemizde de takip edilen 33 dereceli İskoç Riti (veya Skoç Riti) dünya üzerinde en fazla üyeye sahip olan ve bu yönüyle en fazla tercih edilen felsefi dereceler ritidir. Onu, özellikle ABD'de geniş bir kesimce benimsenen York Riti takip etmektedir.
Herhangi bir ritte, dördüncü derece ve yukarısına devam edebilmek için Büyük Loca'ya bağlı olarak çalışan düzenli bir Locada Üstat derecesine sahib olmuş olmanın yanısıra, bu ana Loca ile ilişkilerinin herhangi bir dönemde düzensiz olmaması ve yükümlülüklerinin aksatılmadan yerine getirilmesi gerekir. Kendi Locasında düzensiz ilan edilen bir üyenin, yüksek derecelerdeki üyeliği de otomatik olarak düşer.


MASONLUĞUN FELSEFESİ


TÜRKİYE'DE MASONLUK


TAPINAK ŞÖVALYELERİ VE MASONLUK NEDİR ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ALLAH ALLAH


63143.jpg



Haber Detay Sayfası
İzmir'de "Cehenneme Götüren Ameller" isimli CD KAPIŞILIYOR
İzmir'de tağut, şirk, meclis, anayasa gibi tağuti rejimleri açıkça ortaya koyan CD'ler, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından evlerin kapılarına bırakılıyor.




Atatürk'e tağut hakareti
09 Şubat 2009 Pazartesi 13:43
Bu CD'ler İzmir'de gizlice kapıların önüne bırakılıyor. İçinde Atatürk'ten Recep Tayyip Erdoğan'a kadar birçok kişiye hakaret var.

Bir vatandaş İzmir'de sabah kapısını açtı ve bu CD'lerle karşılaştı. Nerede ve nasıl hazırlandığı belli olmayan, üzerinde "Lâ Production" yazılı, içinde Atatürk'e "tağut" (haddini aşan mahluk) benzetmesi yapılan, TBMM ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumların acımasızca eleştirildiği CD'lerde, yaklaşan seçimlere işaret edilerek vatandaşların sandığa gitmemesi de isteniyor. Seçimlerin yanlış olduğu, laiklik ve demokrasiyi savunanların dinden çıktığı iddia ediliyor. Ayrıca, cumhuriyet mitingleri gibi eylemlere katılan vatandaşlar hakkında ağır eleştiriler yer alıyor.


CEHENNEME GÖTÜREN AMELLER
Kadifekale semtinde oturan ve adının açıklanmasını istemeyen bir vatandaş, sabah işe gitmek için kapısını açtığında bir CD fark etti. Üzerinde "Cehenneme Götüren Ameller" yazılı CD'yi alarak seyretti. İçinde bazı devlet kurumlarının kâfir ilan edildiğini, Atatürk'e "tağut" benzetmesi yapıldığını gördü.

CD'nin içinde, kimlerin cehennemde azap göreceği sıralanıyor, Allah'ın indirdiği yerine başka kanunlarla hüküm verenlerle ilgili çeşitli benzetmeler yapılıyor. Görüntülerde sık sık TBMM ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumlar çıkıyor. Laiklik ve demokrasiyi savunan herkesin dinden çıktığı iddia ediliyor.
"Tağutlar" bölümünde Atatürk'ün fotoğrafları ve çeşitli görüntüleri yer alıyor. Ayrıca Atatürk heykelleri için "put" benzetmesi yapılıyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarına da yer veriliyor.


POLİS ARAŞTIRIYOR
Olaydan haberdar olan İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri hemen harekete geçti. Polis, söz konusu CD'nin kim tarafından, nerede ve nasıl hazırlandığını; kimler tarafından dağıtıldığını tespit için çalışmalara başladı.

871020090209105648605.jpg


İzmir'de ev kapılarına bu CD'ler bırakılıyor
Atatürk'e tağut hakareti haberi - 09 Şubat 2009 Pazartesi 13:43


Cehenneme götüren ameller

Herkes bu CD'leri konuşuyor! Evlerin kapılarına bırakılan 'Kafir CD'lerinde bakın neler var?


Sonsayfa Haberler - Cehenneme götüren ameller*

İşte Tağutileri korkutan o video belgesel!



Belgesel
"Cehenneme Götüren Ameller"

Müslümanın korunması gereken cehennem amellerini anlatan güzel bir belgesel.

Allah için izleyin ve izlettirin.


Video Linkleri:

1.3 GB DVD Kalitesi:
http://www.archive.org/downloa d/cga-tr1/cga.avi
http://www.archive.org/downloa d/cehe...er.DVD.Rip.avi
http://ia360905.us.archive.org/ 1/items/cga-tr1/cga.avi
http://ia311336.us.archive.org/ 1/ite...er.DVD.Rip.avi

669 MB VCD Kalitesi:
http://www.archive.org/downloa d/cga-tr1/cga.DAT
http://ia360905.us.archive.org/ 1/items/cga-tr1/cga.DAT
http://www.archive.org/downloa d/cehe...en_ameller.DAT
http://ia360913.us.archive.org/ 3/ite...en_ameller.DAT

121 MB Orta Kalite:
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://www.archive.org/downloa d/cga-...en_ameller.wmv
http://ia311331.us.archive.org/ 3/ite...en_ameller.wmv
http://ia311320.us.archive.org/ 2/ite...en_ameller.wmv
http://ia360936.us.archive.org/ 3/ite...en_ameller.wmv
http://ia311309.us.archive.org/ 1/ite...en_ameller.wmv
http://ia360905.us.archive.org/ 3/ite...en_ameller.wmv
http://ia311307.us.archive.org/ 1/ite...en_ameller.wmv
http://ia360926.us.archive.org/ 1/ite...en_ameller.wmv
http://ia360934.us.archive.org/ 1/ite...en_ameller.wmv
http://ia360913.us.archive.org/ 3/ite...en_ameller.wmv
http://ia311341.us.archive.org/ 0/ite...en_ameller.wmv
Salih Dualarınızda La Prodüksiyondaki kardeşleri ve İzmir'de cihad eden kardeşleri unutmayınız!



CEHENNEME GÖTÜREN AMELLER
TAMAMINI İZLEYİN
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
MUSTAFA KEMAL'İN ATAPUT'LUĞUNUN DELİLLERİ




BURASI İSRAİL BURDAN ÇIKIŞ YOK


7554

Not : Videolardaki "müzikleri" yok edebilecek kardeşlerden yardımlarını bekliyorum




M. Kemal'in Yahudi Hocası Şemsi Efendi'nin Mezarı




 
Son düzenleme:
F Çevrimdışı

fakidas

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
ata2.jpg

Atatürk'ün mason olduğu iddiasını doğrulayan elde hiç bir şey yok. Fakat şu soru zihinlerde Atatürk masonsa neden mason localarını kapattırdı? Türkiye'de ki masonların bile kabul ettiği gerçek. Atatürk 1935'te mason localarını kapattırdı. İsmet İnönü tarafından 5 Şubat 1948'de tekrar açıldı.

ata2.jpg
 
S Çevrimdışı

soru işareti

Üyeliği İptal Edildi
Banned
1935 de mason localarını kapattırdığını kabul etsek bile 1937 deki son meclis konuşmasında gökten indiği sanılan kitapların dogmaları demesine ne diyecez??!
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kemalin mason localarını kapattırması, mason olmadığını ıspatlamak için bir girişimdir. Siz göze batmayın , yapılması gerekenleri ben yapıyorum mantığıdır.
Masonlar halan resmi olsa da resmiyetten çok uzak ve gizlilik içerisinde olduğu aşikardır.
Yahudilerin M. Kemali çok sevmesinin hikmetlerinden biri de şu videonun içerisindedir.

İsrailde Mustafa Kemal Sevgisi
7554
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Tolon, Masonların toplantısına katılmış

images
images
images
images



Hurşit Tolon`un Mason toplantılarına katıldığı ortaya çıkarken, E. Tuğamiral İlker Güven `Üstad Mason`luğa kadar yükselmiş.
spacer.gif


Ergenekon sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon`un, Atatürk tarafından yasaklanan masonların toplantılarına katıldığı ortaya çıktı. İsmi Karargah Evleri yapılanmasında geçen Kemal Aydın`da ele geçirilen bir not, ikinci iddianameye girdi. Notta, `Mart-20 Kent Otel`de Atatürkçü masonlar, Hurşit Paşa da vardı.` yazıyor.

Aydın, ifadesinde, notta yazan `Hurşit Paşa` sözü ile Tolon`un kastedildiğini söyledi. Böylece, ulusalcıların toplanma merkezlerinden biri olan Kent Otel`de masonik toplantıların yapıldığı da tespit edildi. TSK`da ordu komutanlıkları yapmış bir ismin Atatürk`ün yasakladığı mason localarına nasıl üye olabildiği merak konusu.

İlk iddianame, Ergenekon`un masonik yapılanmaları kendisine örnek aldığını açıkça ortaya koymuştu. Ergenekon belgelerinde de bu husus var. İddianamede, `Örgütün sivillerle bazı askerî şahısların yönetiminde masonik yapılanma benzeri bir yapılanma olduğu, bizzat örgütü tarif eden ve prensiplerini belirleyen Ergenekon dokümanından anlaşılmaktadır.` deniyordu.

İkinci iddianamede de bu bilgileri destekleyecek ayrıntılar var. Hurşit Tolon dışında diğer mason Ergenekonculara da yer verildi. Bunlardan biri, emekli Tuğamiral İlker Güven. Evinde yapılan aramada, kendisine ait 15 Haziran 1996 tescil tarihli masonik diploma bulundu. Güven`in 1994 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası`na üye olduğu, 1998 yılında da üstad seviyesine yükseldiği tespit edildi. Güven, Güney Locası`nın kurucu üyesi. Kaynak: Zaman Kaynak:Dünya Bülteni





Emekli Orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'un sanıkları arasında yer aldığı İkinci Ergenekon

emekli-orgeneraller-hursit-tolon-ve-sener-eruygurun-saniklari-arasinda-yer-aldigi-ikinci-ergenekon-davasinin-105inci-durusmasi-gorulmeye-baslandi.jpg
images
images

images
images


MASON NİZAM DURUŞ SELAMLI SUBAYLAR !
images
images
images
ismail-hakki-karadayi.jpg
 
Üst Ana Sayfa Alt