YEMİN TÖRENİ
Mason, intisap ettigi her derecede yeniden yemin eder; fakat bu yeminlerin en önemlisi muhakkak ki, Çirakliga kabul töreninde haricinin Mason oldugu zaman yaptigi yemindir.
Klasik yemin metinlerinde baslica üç kisim bulunmaktadir:
Yakarma: Çogu zaman ilahlara, fakat bazen de seytani kuvvetlere, süphe götürmez mahiyetlere yemin garantisi olarak çagrida bulunur.
Söz verme: Yeminin konusudur. Burada mümkün oldugu kadar istenilenler açikça belirtilir.
Lanetleme: Yemin tutulmamasi halinde verilecek cezalar sayilir.
Bazi ritlerde, Çirak derecesinde, ilk yemin, sol elde kadeh, sag el kalbin üzerinde olarak yapilir. Bu sirada, kadehte saf su vardir. Bu iki hareket, birlikte Adayin safiyet ve içtenligini sembolize etmektedir. Ikinci yemin sirasinda, Aday, sol eliyle tuttugu açik bir pergelin ucunu kalbine bastirirken, sag elini de kiliç üzerindeki gönyeye koyar.
ÇIRAK, KALFA, USTA S: 40
Masonlukta sir vermenin sonu. Sirlarin açiklanmasi halinde kafanin kesilmesi, birinci derece nizam durusu ile taahhüt edilmektedir.
MASONLARIN LOCAYA GIRISLERINDE ETTIKLERI YEMIN:
"Kalbim gögsümün sol tarafindan, dilim agzimin dibinden koparilacak; bogazim kesilecek; vücudum vahsi atlar tarafindan parçalanacak; med ve cezirin aktigi bir noktada deniz kumunun içine 24 saat gömülecek; sonra kül oluncaya kadar yakilip dört rüzgarin estigi bir yerde havaya atilacak ve böylece hatiram tamamen kaybolmus olacaktir. Tanri yardimcim olsun."
(Baslangiçtan Bugüne Kadar Ritüelimizin Inkisafi-Mimar Sinan Yayinlari No:1 Celil LAYIKTAZ- Yenilik Basimevi Istanbul 1972)
Bu yemin, her firsatta insancil olduklarini öne süren masonlarin, aslında vahşete ve şiddete son derece açık bir felsefenin ve geleneğin temsilcisi olduklarını göstermektedir.
Ayakta sag eli, dört parmak bitisik, bas parmak gönye teskil etmek üzere kaklik olarak bogazin altina koymak ve sol kolu asagiya sarkitmaktir. Daha sonra sag el ufki olarak sag omuza dogru çekilir (kesme isareti) ve asagiya indirilir.
S: 13, Birinci Dereceye Mahsus Muhtira
ÖLÜM ODASI
TEFEKKÜR ODASI
Mason adayi Locaya kabul (Tekris) töreninden evvel hala "Harici"dir ve Tefekkür Hücresi denilen karanlik bir odada bir müddet yalniz kalmasi gerekir. Masonlara göre, mason olmayan diger insanlar harici olarak nitelendirilir.
Harici, tekrisinden evvel, "Tefekkür Hücresi"ne alinir.
Burasi, duvarlari siyah boyali, kemikler, bir insan kafatasi, küçük bir masa, bir tabure ve bir yazi takimi bulunan bir hücredir. Masanin üstünde, bir parça ekmek, bir su testisi, birinde tuz digerinde kükürt bulunan iki küçük kap vardir. Ayrica, duvarlari sembolik resimler de süsler: "Sebat ve Uyanilik" kelimelerini tasiyan bir serit, ortada bir horoz, bir tirpan, bir kum saati ve "Vitriol" kelimesi.
Hücre, mesale veya bir gece lambasi ile aydinlatilir.
Harici, sorulanlara yazili cevabi burada verecek, "vasiyetname"sini de burada hazirlayacaktir.
S.27 (ÇIRAK, KALFA, USTA)
Eski Rose - Croix'lara atfedilen "Vitriol" kelimesinin harfleri "Visita Interiora, Terrace, Rectificandoque, Invenies, Occultum, Lapidem" (Yerin içine gir, arastirarak gizli tasi bulacaksin) anlamina gelmektedir. Bu iç Ego'yu aramaya davettir.
ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 30
ORTA HÜCRE
Orta Hücre adi verilen Usta Locasi tekrislerde iki bölmeden meydana gelir. Birinci bölme "Hikal" ikincisi "Debhir" adini tasir. Hikal, Hiramin öldürdügü, Debhir dirildigi odadir.
Hikal beyaz gözyasi damlalariyla süslü örtülerle, Debhir, altin serpili, mavi örtülerle kaplidir.
Hiram dirilmistir. Usta tekrisinin amaci da budur: Tekrisli artik mürit olmustur ve Nur saçmaktadir.
ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 105
Orta Hücre denilen bu locadaki bölümlerin adlari Ibranice'den gelmektedir. Masonlukta bunun gibi Ibranice'den alinma ikiyüz'den fazla kelime kullanilmaktadir.
ADAYIN FİZİKSEL HAZIRLIĞI
ADAYIN FIZIKSEL HAZIRLIGI
Mason adayi "tefekkür hücresi"nden çiktiktan sonra elbiselerinden bir kismini çikartir. Böylece:
Sol kol ve sol gögüs açik
sol bacak ve sag diz çiplak
ve sol ayak ayakkabisizdir.
ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 33
Resimde Mason ritüeline uygun olarak elbiselerinin bir kismi çikarilarak Locada teknis edilen "aydin" bir mason görülüyor.
BOYUNA GEÇIRILEN İP
Adayin hazirligi, boynuna bir ip geçirilerek tamamlanir. Bu ip, haricinin geldigi dünya ile mevcut iliskilerini sembolize eder. Buarada adayin, gözleri de bir bag ile örtülür.
Bu bag, aday "Nuru ziyaya kavustugunda" açilirç Bagin açilmasi, tekris olanin, duymasi gereken "tekris soku"nu somutlastirir.
ÇIRAK, KALFA, USTA Sayfa 35
MEZMURLAR
BAB: 149
AYET: 7-8-9
S: 628
Milletlerden öç alsinlar; Ve ümmetleri tedip etsinler; Onlarin krallarini zincirlerle, ve ileri gelenlerini demir bukagilar ile buglasinlar; Ta ki, yazilmis olan hükmü onlara karsi yürütsün.Locaya girecek mason adaylarinin boynuna M. Tevrat'in bu emri dogrultusunda zincir, ip baglanarak, sahsin uluslararası siyonizmin kontrolüne girdigi simgelenmektedir.
Namzedlerin boyunlarina birer ip geçirilir, sag ellerinin ikiser parmaklari dudaklari üstüne koyulur. Hepsi boynundan geçirilmis olan ipin ucu Merasim Üstadinin elinde oldugu halde, namzedler içeriye alinir.
S. Buraya nasil getirildiniz?
C. Boynuma geçirilmis bir iple.
Daha sonra bir baska cevapta, ipin yemini tutmayan Masonun asilmasi için kullanilacagi ve basi kesildikten sonra vücudunun sahilde med ve cezirin biraktigi izin altina gömülecegi yaziliydi.
Baslangiçtan Bugüne Ritüelimizin Inkisafi Sf: 24 Mimar Sinan Yay:1
Aydin mason adaylari tekris törenlerine hazirlanirken.
NİZAM VAZİYETİ
3.Derece Nizam Vaziyeti
Sag kol parmaklar bir gönye gibi birlestirilmis sekilde kalbin altinda (elbisenin içine dogru) tutulur.
Üçüncü Dereceye Mahsus Muhtira S: 11
ÇIKIS
BAB: 4 AYET 6
S: 56Ve Rab ona dedi: Simdi elini koynuna koy.BEYAZ ELDİVENLER
Masonlarin beyaz eldivenleri, safiyetin sembolüdür.
Masonun beyaz eldivenleri, onun Hiramin katline istirak etmemis oldugunun bir delilidir.
(ÇIRAK-KALFA-USTA Sf. 74)
Yüksek dereceli masonlar, sembollerden olusan masonik kiyafetleri ve beyaz eldivenleri ile
------------------------------------
Masonlara ait bilinmeyen yeni bir yemin
Masonların 100. yıl programına katılıp izlenimlerini yazan deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın bir masonla konuştukları tartışma başlatacak türden. İşte Masonlara ait ve daha önce hiç bilinmeyen yeni bir yemin metniYıl, 1908… Aylardan Ağustos... İkinci Meşrutiyet ilan edileli bir ay olmuş. Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan Oteli salonlarında toplanan İstanbul ve Rumeli localarının Türk ve yabancı katılımcıları, yeniden bir millî masonluk teşkilatı oluşturmak için bir aradalar. İtalya, Fransa, Mısır ve Belçika yüksek şûraları, onlara rehberlik etmeye dünden hazır olduklarını belirttiler.
Aynı yıl Belçika'da düzenlenen Yüksek Şûralar Toplantısı'nda bizzat Belçika Yüksek Şûrası'nın teklifi ile Türkiye'de yeniden bir yüksek şûra kurulması kararı verildi. Bu vazife de Mısır Yüksek Şûrası'na tevdi edildi.
Bu emeller üzerine 3 Mart 1909'da yapılan toplantıda Türkiye Yüksek Şûrası hayata geçirildi. İttihatçılardan Talat Paşa da burada görevliydi. Türkiye Büyük Locası ise 13 Temmuz 1909'da kuruldu. Yani 1909 senesi, İstanbul'daki masonlar için oldukça hareketli bir seneydi.
100 yıl önce böyle başlamıştı masonların Türkiye'deki macerası.
2009 yılında, büyük üstatlığını Salih Evcilerli'nin yaptığı Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası bir dizi etkinlik düzenledi. PTT'nin özel pul baskılı kart hazırlayarak katıldığı 100. yıldönümünün ilk etkinliği temmuz ayındaydı ve ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konserle bir araya geldi mason biraderler. 25 Eylül'de, bu sefer Hilton Oteli'nde, 450 kadar mason ile eşleri ve 400'ü aşan sayıda da yabancı konuğun katıldığı bir program düzenlendi. Hem de harem selamlık. Ardından da Four Seasons'da akşam yemeği yendi. Bunları masonların kendi açıklamalarından değil, başka kaynaklardan öğreniyorduk. Mesela, mason olmamasına rağmen bu toplantılara katılan deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan'dan… Ercan, kendi adını taşıyan internet sitesinde ‘Masonlarla yarım gün' başlığı altında, 100. yıl toplantısındaki izlenimlerini kaleme almıştı.
Ercan'ın yazısı çok enteresan bir diyalogla sona eriyordu. Okuyoruz: “Yanımdaki bey, üst kuşak bir mason olan, İzmir'den sayın bir katılımcı. Onunla söyleşiyi kaynattık. Çok içten bir masondu. Oradaki herkes mason üstadı muhterem iken benim çağrılı olmamı bir süre algılayamadı. Türkiye'de olan 215 gözün (locanın) başkanları birkaç özrü olan dışında tümü oradaydı. Katılımcı bey bana masonluk üzerine edinmek istediğim bilgileri yetkin bir ağızla bir bir anlattı.”
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan'ın yazısının en ilginç bölümü, İzmirli mason iş adamı ile aralarında geçen şu diyalog:
“Yeryüzünde tüm masonlar birbirleriyle dayanışma içindedirler.”
Ahmet Ercan: “Örnek?”
“İran'da Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları astılar. Bunun hesabını er ya da geç verecekler.”
Ercan: “Şaka mı bu?”
“Yok gerçekçiyim. Tüm Amerikan başkanları masondur. Türk büyükleri de öyle... Tüm masonlar bu öcü beklerler.”
Ercan: “Bak sen!”
“Bir üstadı muhteremin isteklerini, bulunduğu gözün üyeleri kesin yerine getirir. Bu sözler bir buyruktur.”
Ercan: “Ne, her şey mi?”
“Töreye aykırı olan işler dışında her şey.”
Ercan: “Yönetim içinde de mason var mı?”
“Çok… Hem de en üst düzeylerde. Kaldı ki masonlarla çok iyi geçinir. Bunun nedenlerini de iyi bilir. O nedenle bize dokunmaz. Ancak bizim kimliklerimiz devletin elinde vardır. Bu bilgileri ellerinde tutarlar.”
Ercan: “Bu gizem niye?”
“Bunu yanıtlamak güç. Bırakın o bizde kalsın.”
Yazı, kendi adına açılmış web sayfasında idi ama yine de herhangi bir internet kazasına maruz kalmamak için önce yazının Ahmet Ercan'a ait olup olmadığını öğrenmemiz gerekiyordu. Kendisine ulaştığımızda Ercan, konsolos olan eşini temsilen davet edilip katıldığı toplantıdan kişisel izlenimlerini kaleme aldığını, yazının kendisine ait olduğunu söyledi. O toplantıda kendisini gören mason arkadaşlarının şaşırdığını ifade eden Ercan, aynı masayı paylaştığı masonun söylediklerini yorum katmadan aktardığını iddia etti.
Prof. Dr. Ercan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın soyundan. Deprem uzmanı Ercan, Mehmet Ali Paşa'nın çocuk veya torunlarından birinin de locaya kayıtlı bulunması ve ayrıca ailesinin de masonların çokça bulunduğu Selanik'ten göçmen gelmesinden mülhem, kendisinin de mason bir aileden geldiğinin düşünüldüğünü tahmin ediyor. Pek çok kez masonluğa davet edilen Ercan, 100. yıl toplantısına katılanların gerek ilişkilerinden, gerek kendisine anlatılanlardan çok etkilenmiş. O yüzden de bu hislerini yazıya döküp halkla paylaşmak istemiş:
-100. yıl toplantısına katılanlar arasında sizi şaşırtan kimseler var mıydı?
“Onu söylemeyeyim. Çok, ne insanlar var yani. Birçoğunu da kamuoyu tanıyor.”
-Meslek grubu olarak tasnif yapsak ne söyleyebilirsiniz?
“Bizim (İstanbul) Teknik Üniversite'den dahi öğretim üyeleri vardı. Yani toplumun böyle kaymak tabakası, seçkin insanlar. Televizyonlardan vardı. Şimdi burada bazı şeyleri açıklarsam birçok şeyi karıştırmış olurum.”
İsmi bizde mahfuz İzmir doğumlu mason iş adamı ise Prof. Dr. Ahmet Ercan'la yemekte yarım saat kadar sohbet ettiğini doğruluyor; fakat yazılanların pek çoğunun doğru olmadığını söylüyor.
Masonluğunu saklamadığını, üyeliğinin eski olduğunu belirten iş adamı, masonluğun kesinlikle politika ile ilgilenmediğini iddia ettikten sonra şunları anlatıyor bize: “İran'da Ayetullahlar, Şah döneminde mason olanları astılar. Bunun hesabını er ya da geç verecekler. Ben böyle bir şey söylemedim. İran'da masonlar Ayetullah döneminde asıldı, dedim. Yani bana şöyle soru sordu. Dünyada mason olmayan ülkeler var mı? Var dedim, İran. Niye? Şah'tan sonra tamamı asıldı ve kalanı da yurt dışına kaçtı, dedim. ‘Tüm Amerikan başkanları masondur. Türk büyükleri de öyle. Tüm masonlar bu öcü beklerler.' Hayır, böyle bir laf da etmedim. Amerikan başkanlarının bir kısmı masondur dedim. Bunu söyledim. Ama bu şekilde bir cümle ile çerçevelemedim işi. ‘Yönetim içinde mason var mı?' Evet, vardır. Bu lafı söylemişimdir. Sonra ‘Tüm masonlar dayanışma içindedir.' Doğrudur. Herhangi bir şekilde söylemedim. Lafın arasında geçmiş olabilir.”
Cevap hakkı için aradığımız mason iş adamı, Ahmet Ercan'ın oraya nasıl davetli olduğunu ve nasıl geldiğini de bilmediğini vurguluyor.
Masonluk ve masonlar hala bir kapalı kutu. Bir profesör, katıldığı bir toplantıdan bu kadar etkileniyorsa gerisini siz düşünün. Onca seneye rağmen kendilerini tam manasıyla açmayı düşünmüyorlar kamuoyuna. Aslında, Türkiye'deki 90. kuruluş yıllarına denk gelen dönemde, 1998-99'da, o zamanki Büyük Üstat Sahir Talat Akev ile bir açılıma giden mason teşkilatı, özellikle son süreçteki olaylar yüzünden tekrar içine kapandı. Bilindiği gibi Loca'da ‘yolsuzluk' yapıldığı gerekçesiyle, 2003-2005 yılları arasında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Büyük Üstadı olan Kaya Paşakay ve iki yöneticisi ihraç edilmişti. Mahkeme süreçleri devam eden masonlar, geçen hafta da 2005 yılına ait bir ihaleyle ilgili yolsuzluk iddiası çerçevesinde mahkeme ediliyordu. Son dört Büyük Üstadlar olan Demir Savaşçın, Kaya Paşakay, Asım Akin ve Salih Evcilerli'nin yargılandığı davaya sadece şimdiki Büyük Üstat Evcilerli katıldı.
Türkiye'deki mason yapılanmasının tam da ‘açılıma' karar vermesinden bir süre sonra tekrar içine kapanmasının bu olaylarla ilgili olduğu tahmin ediliyor. Hatta kendi içlerine o kadar kapandılar ki, geçen aylarda, 100. yıl kutlamaları ile ilgili ne tür faaliyetleri olduğunu öğrenmek istediğimiz Büyük Üstat Salih Evcilerli, kendisine telefonla ulaşmamızdan rahatsız olmuş, muhabirle değil de yayın yönetmeni ile konuşmak manevrasıyla sorularımıza cevap vermeden telefonu kapattırmıştı.
Masonlar, kendilerinin yanlış bilindiğini ısrarla vurgular hep. Büyük Üstat Evcilerli de Loca'nın internet sitesinde bu durumu şöyle ifade ediyor: “Dünyada Hür Masonluk kadar eski ve önemli olup da tam ve doğru anlaşılamamış başka bir kurum yoktur. Bu, yalnız ülkemizde değil, dünyada da öyledir.” Türk halkı ve dünya milletlerinin masonları ‘tam ve doğru' anlamamasında, haklılık payı var mıdır acaba?
Şimdi aktaracağımız bir yemin metni bu kuşkuyu doğrulayacak nitelikte. Çünkü yıllardır masonlar konusunda araştırmalar yapıp kitaplar yazanlar dahi böyle bir yemini duymadıklarını söylüyor. Demek ki masonların bir kamuoyuna deklare ettikleri yemin metni bir de kendi içlerinde bağlı kaldıkları ayrı bir metin söz konusu.
İşte virgülüne dokunmadan o yemin:
“Biz aşağıda isimleri yazılı şovalyeler, serbest irademizle ve tam arzumuz ile kainatın ulu mimarı ve kralı balta şovalyelerinin Lübnan Prenslerinin Kolej huzurunda vaad ve taahhüd ederiz ki bu derecenin sırlarını bu derecenin altındaki dereceler masonlarına bildirmeyeceğiz ve vaad ve taahhüd ederiz ki bütün kuvvetlerimizle çalışan sınıfın kardeşlerini yükseltmeye, onların hayat şartlarını i'la etmeye ve çocuklarını terbiye ve talimin iyiliklerinden faydalanmaya çalışacağız, sa'yi tebcil ederek, faziletli ve zeki işçiyi kendimizle kanunda müsavi (eşit) sayacağız.”
Yeminin burası ilginç:
“Bu vaad ve taahhüdlerimizi tutmadığımız takdirde buzlu Lübnan dağlarında, karlar içerisinde, sefilane ölmeye razıyız. İşbu taahhüdnameyi istiklal reokajının 26 Nisan 1960 tarihli celsesinde imza eyledik. Ertuğrul Kemal Eyüpoğlu, Ali Fuat Berkman, Abdullah Atasağun, Şükrü İmre, Ali Rıza Tezel, Abdi Alkan, Mümtaz Rek, Kazım İsmail Gürkan, Ali Ratıp Dinçer, Reşit Güvengil, Nami Serdaroğlu.”
Belge, ‘mason yemini' üst başlığı ile 4 Mayıs 1960 tarihinde, yani 27 Mayıs Darbesi'nden 3 hafta kadar önce “İstiklal areopajının (masonlukta 19 ile 30. arasındaki felsefi localara verilen ad. C.K.) 26 Nisan 1960 tarihine rastlayan Salı günü saat 18'de in'ikad eden celsesinde ekli yemin varakasında isimleri yazılı Kralî Balta Şovalyelerinin 18 dereceden 22. dereceye terfi merasimlerinin yapılmış olduğu kardeş sevgi ve saygılarımızla arz olunur.” ön yazısı ile büyükelçi Coşkun Kırca'nın babası, Loca'da Amir Hakim olan Mehmet Ali Haşmet Kırca, Celal Öget ve Suat Arpat tarafından Türk Yüksek Şûra Riyaseti'ne sunulmuş.
Belge, ilgili toplantıda bulunan idarecileri ile aralarında o zamanlar daha Devlet Su İşleri Genel Müdürü olan Süleyman Demirel'in de bulunduğu uzun bir mason üye listesini de kapsıyor.
Masonlar ve masonluk üzerine uzun yıllar çalışmalar yapmış gazeteci-tarihçi Orhan Koloğlu ile araştırmacı Süleyman Yeşilyurt'a da sorduğumuzda, böyle bir yemin duymadıkları cevabını alıyoruz. Biraz daha araştırınca, masonlukta 33. dereceye kadar yükseltilirken her bir derecede farklı bir bağlılık yemini edildiği anlaşılıyor. Burada da belirtildiği gibi 18. dereceden 22. dereceye intisab ettirilenler Kralî Balta veya Lübnan Prensi adına yemine tabi tutuluyor. Metinde geçen Lübnan Prenslerinin Kolej huzuru tabiri de 22. derecedeki mason mabedinin adı oluyor.
Askerlerin üyeliğinin yasak olmasına rağmen bu cenahtan pek çok mensubu bulunan masonluk, kamuoyuna açılmaya bir türlü karar veremediği sürece, Büyük Üstat Salih Evcilerli gibi bundan sonraki üstadların da ‘yanlış anlaşılıyoruz' yakınmaları Türkiye'de ve dünyada bitmeyecek galiba.
Tarihçi-gazeteci Orhan Koloğlu:
Masonlar, sömürgeci mantıkla gelir ülkeye
Masonlar on yıl önceki 90. yıl kutlamalarını yaparken beni 15-20 defa konferanslara çağırdılar. O zaman sadece Abdülhamit ve Masonlar kitabım çıkmıştı. Cumhuriyet Dönemi Masonlar kitabı çıkınca, orada tabii bu iç dedikodular falan da var bir haylice. Bu iç kavgalar da başlayınca içe kapandılar, benimle de ilişkiyi kestiler.
Beni masonluğu aramaya sevk eden olay, 1890'lı yıllardaki Osmanlı basınını tararken gördüğüm haberler oldu. Müthiş şaşırdım hatta. Küçük küçük haberler. Mesela diyor ki ‘Dün Pera, Beyoğlu'ndaki bilmem ne mason locasında tören yapıldı, tören Hamidiye Marşı ile açıldı. Sultanın başyaveri geldi, 100-150 altın da bağışta bulundu.' Buna şaşırdım. Abdülhamit gibi adam… Hamidiye Marşı ile balo açılır mı? Üstüne de para veriyor. Araştırdığım zaman anladım ki adamları satın alıyor. Diyor ki ‘politika yapmayın, istediğiniz kadar balo yapın, benim marşımı söyleyin. Hiç umurumda değil.'
Bu, müthiş bir politika. Ve hakikaten etkiliyor da masonları. Ama İttihatçıların mason locasından yararlanmalarındaki asıl sebep de bu. Mason locaları tehlikeli değildir dediğin zaman İttihatçılar gitmişler Makedonya'da bir tek locayı ele geçirmişler, Makedonya Risorta'yı. Ama bir tek loca. Yani İttihatçıların on tane locası yok. Ondan sonra da asıl masonlar, İttihatçılar toplantı yapmaya başlayınca ayrılıp başka loca kuruyorlar. İttihatçılar mason yemini etmez. Onlar tabanca üzerine yemin ederler, apayrı bir hikayedir. İttihatçılar locayı Abdülhamit polisinin kontrolünden kurtulmak için kullanıyorlar. Dikkat edin localarda İttihat Terakki hakim, masonluk İttihat Terakki'ye hakim değil. Yani Abdülhamit de masonları kullanmıştır.
İngilizlerin, 1919'da İstanbul'a hakim olduklarında ilk yaptıkları iş mason locasını tamamen İttihatçılardan temizlemek olur. Kendilerine bağlı hale getirirler. Çok ayrı politik oyun var orada. Mason locasının başına eski İttihatçı Rıza Tevfik'i getiriyorlar. Rıza Tevfik, Talat ve Enver'le kavga etmiş, İttihat Terakki'den uzaklaşmış ama başlangıçta İttihatçı. Mason locasının başına getirip Doğu Locası'ndaki bütün ittihatçıları tasfiye et diyorlar ona. İngiliz politika oynuyor. Atatürk'ün 1935'te onları kapatması da bu. Orada belirgin bir belge bulamadım ama Atatürk, Şükrü Kaya'ya, Loca'nın başkanına kapattırıyor. Demek ki bir şey hissettik ki. (Adnan) Menderes masonlukla oynamıştır. Menderes nasıl oynadı? Destek almaya çalışıyor. Bu tabii sadece içeriye yönelik değil, dışarıya da yönelik.
Bugün ise şu var. Kendi içlerindeki hırlaşmalara baktığın zaman pek fazla güçlü olduklarını zannetmiyorum. Avantacılıktan mahkemelik oldular. Özgürlüklerin elde edilmediği zamanlarda Batı'da etkindiler. Bize, yani İslam dünyasına, yani gelişen toplumlara hakikaten sömürgeci bir mantıkla gelirler.
......