Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kıble Değişiminin Hikmeti

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Kıble Değişiminin Hikmeti


Görüldüğü gibi Cenab-ı Allah, açıkça belirtiyo r ki, kıble değişikliğinin hikmeti bu konuda kafirlerd en ayrılmak, onlara ters düşmektir. Böylece onların sapık beklentil erine kesin şekilde set çekilmek istenmiştir. Bilindiği gibi bu gerekçe, bu endişe bütün uyum ve karşı çıkışlarda vardır. Çünkü kâfirin her hangi bir konudaki görüş ve davranışına uyulduğu takdirde bu uyum daha sonraki bağlılıkların gerekçesi ve basamağı olmaktadır. Tıpkı kıble konusunda yahudiler için söz konusu olduğu gibi.

Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Sakın kendileri ne açık deliller geldikten sonra bölünüp ayrılığa düşünler gibi olmayınız.” (Âl-i İmran: 105)

Ayette söz konusu olan zümreler, aralarında yetmişten çok guruba ayrılmış olan yahudiler le, hristiyan lardır. Bu yüzdendir ki, Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) ümmetini onlar gibi bölünüp parçalanmamaya çağırmış, bu alanda onların kötü geleneğine özenmemizi yasaklamıştır. Bununla birlikte yine Peygamber imiz:

“ümmetinin yetmiş üç guruba ayrılacağını” da haber vermekten geri kalmamıştır.

Burada önemli bir nokta var ki, o da şudur:

Peygamber imizin “Falanca gibi olma, ona benzeme” şeklindeki yasaklayıcı sözü sözel veya anlam bakımından genellik ifade eder. Genellik ifade etmediği durumlard a da söz konusu zümrelere ters düşmenin, onlara benzemekt en kaçınmanın şeriata uygun olduğu, şeriatımızda kesinlikl e yasaklanm amış olan konularda onlara benzemekt en ne derece uzak durulursa, özenilmesi kesinlikl e yasaklanmış konularda onlara benzeme tehlikesi ne düşmekten o oranda uzak kalınacağı anlamına gelir ki, bu da çok önemli bir kazanç ve çok yararlı bir başarıdır. Şimdi de bu anlayışla Cenab-ı Allah'ın, Hz. Musa ile Hz. Harun'a -selâm üzerlerine olsun- seslenen şu ayeti okuyalım:

“Dosdoğru olunuz ve sakın bilmeyenl erin yoluna uymayınız.” (Yunus: 89)

Başka bir ayette de şöyle buyurulmuştur:

“Musa, kardeşi Harun'a 'Kavmim arasında benim yerimi al, düzeltici ol, sakın bozguncul arın yolundan gitme.' ” (A'raf: 14)

Bir de şu ayeti okuyalım:

“Kim doğru yolu açıkça belledikt en sonra Peygamber e karşı gelip müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu seçtiği yolla başbaşa bırakır ve cehenneme atarız.” (Nisa: 115)

Kur'an'da aynı anlamda daha bir çok ayet vardır. Bu ayetlerde görüleceği üzere özenilmemesi gereken zümrelerin yolları ve davranışları, “müminlerin dışında kalanların yolları” hatta “bozguncul arın” ve “bilmeyenl erin”, yollarıdır.

Şimdi bu genel kavramların kapsamına girmediği farzedile n her hangi bir yabancı görüş ve davranış düşünelim. Bu belirli yabancı görüş ve davranışın cinsinin yasaklandığı kesin olduğuna göre bu cinsin bütün türlerine özenmekten uzak durmak, kesin yasaklard an uzak kalmanın daha güvenli bir yolu olduğu gibi, o belirli görüş ve davranışa yakın durmak da kesin yasaklara düşme tehlikesi ni daha yakına getirici bir tutumdur.

Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Sana kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve pekiştirici olarak gerçek uyarınca bu Kitabı indirdik. Onların arasında Allah'ın sana indirdiği gerçeklere uygun hüküm ver, sakın sana gelen gerçeklerden ayrılıp onların arzularına uyma. Biz her biriniz için bir düzen ve yol belirledi k. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat gönderdiği şeriatlerle sizleri denemek istedi. O halde iyilikler de birbirler inizle yarışınız. Hepinizin dönüşü Allah'adır, O size anlaşmazlığa düştüğünüz konuların mahiyetin i bildirece ktir.

Onların arasında Allah'ın indirdiği gerçekler uyarınca hüküm ver, sakın onların keyifleri ne uyma, ve onların Sen'i Allah'ın indirdiği gerçeklerin bir kısmından saptırmalarından kendileri ni sakındır. Eğer Sen'den yüz çevirirlerse, bilki Allah bazı günahları yüzünden kendileri ni musibete uğratmak istiyordu r. Zaten insanların çoğu sapık davranışlıdır (fasıktır).” (Mâide: 48-49)

Görülüyor ki, onların yoluna uymak, onların arzularına uymak veya arzularına uyma tehlikesi ile karşı karşıya olmak demek olduğu gibi onların yoluna karşı çıkmak, onların arzularına uyma tehlikesi nden kesinlikl e uzak kalmak demektir.

Bilesin ki, Kur'anda bizleri kâfir milletler e benzemekt en sakındıran ayetler ve onların davranışlarından uzak olmamızı ibretli örneklerle anlatan kıssalar (hikâyeler) pek çoktur.

Meselâ Cenab-ı Allah, kâfirlere vereceği cezalan anlattıktan sonra bize dönerek bir ayette:

“Ey basiret sahipleri, ibret almız” ve başka bir ayette de:

“Onların hayat hikâyelerinde şüphesiz, akıl sahipleri için ibret (ders verici bir öz) vardır.” (Haşr:2;Yusuf;12) diyor.

Kur'an'da bu tip ayetler daha pek çoktur. Bu ayetlerin bir kısmı bizim maksadımızı açıkça belirtirk en, diğer bir kısımda maksadımıza işaret etmekte veya bu konuya tamamlayıcı bir açıklık getirmekt edir.

Ayrıca şunu da belirteli m ki, kâfirlere karşı çıkmamızın gerekliliği belirtilm ek istenince, böyle konular söz konusu olunca bunu bu anlamdaki ayetlerin tümü değil, bazıları açıkça belirtmek tedirler. Biz kâfirlere her alanda ve genellikl e karşı çıkmanın, ters düşmenin şeriatımıza uygun olduğunu vurguladık. Çünkü bizim bu konudaki asıl amacımız budur. Bu anlamdaki ayetlerin kesinlik ve gereklili k ifade edenleri öyle olmayanla rdan ayırdetmeye gelince şu andaki amacımız bu değildir.

İnşaallah (Allah dilerse) ilerde belirteceğiz ki, bayram törenleri konusunda kâfirlere benzemek, haram olan özentilerdendir. Bizim bu eseri yazarken güttüğümüz asıl belirli amaç budur. Bunun dışındaki meseleler i gündeme getirmemi zin sebebi bu konuda amacımıza vardıran geniş çerçeveli bir genel kural meydana getirmekt ir.

Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Erkek ve kadın bütün münafıklar aralarında bir bütündürler. Hepsi kötülüğü emredip, iyiliği yasaklarl ar ve eli sıkı olurlar. Onlar Allah'ı unuttukla rı için Allah da onları unuttu. Münafıklar, aynı zamanda fasıktırlar.

Allah kadın-erkek bütün münafıklarla kâfirleri ebedi olarak cehenneme koyacağını kesinlikl e bildirmiştir, orası onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir, onları sürekli bir azab beklemekt edir.

Siz de sizden öncekiler gibisiniz . Onlar sizden daha güçlü, sizden daha çok servet ve evlâd sahibi idiler, dünyalık paylarının zevkine dalıp oyalandılar. Sizden öncekiler nasıl dünyalık paylarının zevkine dalıp oyalandılarsa sizde payınızın zevkine dalıp oyalandınız, batıla dalanlar gibi siz de batıla daldınız. Oysa onlar amelleri dünyada ve aheritte boşuna gitmiş kimselerd ir, onlar asıl hüsrana uğrayanlardır.

Onlara kendileri nden öncekilerin Nuh, Ad, Semud kavimleri nin; İbrahim kavminin, Medyen halkının ve Lût kavminin başları üzerine ters dönen şehirlerinin haberleri gelmedi mi? (Onların başlarına gelenleri duymadılar mı?) Peygamber leri onlara açık gerçekler getirmişlerdi (ama inanmadılar ve bundan dolayı Allah'ın gazabına uğradılar) Allah onlara asla zulmetmem işti, tersine onlar kendi kendileri ne zulmettil er.

Kadın-Erkek bütün müminler birbirler inin dostlarıdırlar. Aralarında iyiliği emredip kötülüğü yasaklarl ar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Rasûlüllah'a itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir . Hiç şüphesiz Allah aziz ve hikmet sahibidir .

Allah Kadın-erkek bütün müminlere altlarından ırmaklar akan içlerinde ebedi kalacakla rı cennetler ve Adn cennetler inde alımlı meskenler vadetmiştir. Allah'ın onlardan razı olması, bunların hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş budur.

Ey Peygamber, kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et (savaş), onlara karşı sert ol. Onların varacakla rı yer cehennemd ir, orası ne kötü varılacak bir yerdir!” (Tevbe: 67-73)

Yukarıdaki ayetlerde Allah (c.c.) münafıkların ve müminlerin nitelikle rini, özelliklerini açıkladı. Bu iki zümrenin her ikisi de müslüman görünüşlüdür. Bu arada sözü geçen nitelik ve tutumlarına rağmen müslüman gibi görünen münafıklarla ne olduklarını açıkça ortaya koyan kâfirleri cehenneme atacağını bildirmiş ve Peygamber ine her iki zümre ile savaşmayı emretmiştir.

Şunu belirteli m ki, Cenab-ı Allah'ın, kulu ve elçisi Hz. Muhammed'i (salât ve selâm üzerine olsun) görevlendirip gönderdiği ve hele Medine'ye göç edildiği günlerden beri insanlar mümin, münafık ve kâfir olmak üzere üç kategoriy e ayrılmaya başlamışlardır.

Kâfir, inkarcılığını açıkça ifade eden bir kimsedir. Onun durumu ve kimliği bellidir. Bizim buradaki amacımız ise, Kur'an'da ve sünnette belirtile n münafıkların sıfatları ile ilgilidir . Çünkü kıble ehline (yani müminlere) asıl tehlike bu zümreden gelir.

Cenab-ı Allah, yukarıdaki ayetlerde münafıkları “Biribirle rinden olan bir bütün” ve müminleri de “biribirle rinin dostları” olarak nitelendi rmiştir.

Bu tespiti şöyle açıklayabiliriz. Münafıklar duygu ve davranış bakımından biribirle rinin benzeri oldukları halde, Cenab-ı Allah (c.c.) onlarla ilgili olarak:

“Sen onları bir bütün zanneders in, ama aslında kalbleri (duyguları) başka başkadır” buyuruyor . (Haşr: 14)

Demek ki, onların kalbleri arasında sevgi ve bağlılık yoktur. Aralarındaki dayanışma ancak hep birlikte inandıkları ortak amaç varoldukça vardır. Bu ortadan kalkınca hemen birbirler inden kopuverir ler. Oysa mümin böyle değildir. O, mümin kardeşini sadece yüzyüze iken değil, gıyabında da sever ve destekler . Araya ülkeler ve çağlar girse bile bu böyle olur.

Yukarıya aldığımız ayetlerde Cenab-ı Allah (c.c.) daha sonra bu iki zümreyi gerek kendileri ne dönük, sadece kendileri ni ilgilendi ren ve gerekse başkalarına dönük, başkalarını ilgilendi ren davranış ve tutumları bakımından tanıtmıştır. Cenab-ı Allah'ın bu konudaki ifadeleri alabildiğine geniş kapsamlıdır.
 
Üst Ana Sayfa Alt