Bilim adamları insan organlarını dondurarak muhafaza edebilmek için bu kurbağayı inceliyorlarmış. Tabi ne kadar ömürlerini uzatmaya çalışsalar da, dönüp dolaşacakları yer yine aynı yer olacak.
Kurbağalardaki mükemmel mekanizma
M. S. BAL/Zooloji - Temmuz 1987
Kurbağalar deyince, bir defada üçbin tane yumurtlayanlarından bahsetmeyeceğiz. Döllenmiş yumurtaları yutarak onları ses kesesinde, fakat ses çıkarmadan ve hiç-birşey yemeden büyütüp, iki hafta sonra ağzından doğum yapan erkek kurbağalardan da bahsetmeyeceğiz. Hele, ne yapıp edip döllenmiş yumurtaları kendi sırtı üzerine düşüren ve derisinin o kısmını eriterek yumurtaları derisinin altına yerleştiren, onları kendi kanıyla, canıyla besleyen erkek kurbağalardan; babalarının sırtını büyük acılar vererek parçalayan ve böylelikle dünyaya gelebilen kurbağa yavrularından da bahsetmeyeceğiz. Neden mi bahsedeceğiz? Kurbağanın kışın soğuklarda donmamak için, 60 katına çıkan glikozu potansiyel enerji olarak kullanmasından...
Evet tabiatta, kışın aşırı soğuklarda donmamak için vücutlarını dondurarak hayatta kalabilme kabiliyeti verilen omurgalı hayvanların en meşhuru kurbağadır.
İlim adamlarının, dikkatlerini, bu hayvanların üzerinde toplamalarının sebebi, insan organlarını dondurarak muhafaza etmede en büyük yardımı kurbağa fizyolojisi sağlayacağından, Ottova, Carleton Üniversitesince yapılan araştırmalarda, Orman Kurbağası (Rana Sylvatica)nın aşırı kış soğuklarındaki stratejisi tesbit edilmeye çalışılmıştır. Orman kurbağası, kış uykusuna soğuktan iyi korunmuş sığınaklarda yatar. Nadir de olsa, sıfırın altındaki ürpertici soğuklara maruz kalabilir. Fakat böyle bir durumda ona, vücudundaki sıvıları, daha ılık havalar gelene kadar dondurması ilham edilmiştir.
Kışın donmakta olan kurbağa, adeta taş gibidir; gözlen matlaşır, vücudu katılaşır, kalp atışı ve nefes alma iptal edilip sıcak günler gelene kadar durdurulur. Fakat, iç organlar donmadan muhafaza edilir. Sinir sistemi faaliyeti durur. Bu esnada besin ve oksijen alışverişi dahi olmaz. Havalar hafifçe ısınmaya görsün, kurbağa bir gün gibi kısa bir zamanda, hemen eski haline kavuşur. Eğer, donma çok şiddetli ve uzun süreli olursa, çözünme de uzayabilir.
Donmaya dayanabilen hayvanlar, sadece hücrelerinin dış kısmındaki sıvıların dondurulmasıyla hayatta kalabilirler. Eğer buz, hücre içine nüfuz ederse, o canlı ölür. Tam anlaşılmasa da, bu tür bir ölümden kurtulma, "cryoprotectant" isimli hususi bir kimyevi madde ifrazı ile gerçekleşir. Bu "koruyucu bileşikler"'den en çok biIineni gliserol'dür ki, memelilere ait spermatozoa (tohum)ların dondurularak depolanmasında kullanılır. Diğer, birkaç tür koruyucu bileşik daha bilinmektedir. Fakat bunlar hususen , böceklere verilmiştir.
Orman kurbağasına gelince o, koruyucu bileşik olarak glikoz kullanır. Fakat, glikozun devreye girişi çok şaşırtıcı bir şekilde gerçekleşir. Diğer hayvanlardan soğuğa dayanabilen bir grup böcekde de, her sonbaharda koruyucu bileşiklerini temin edecek sistem, uykuya yatmadan önce otomatik olarak çalışır. Fakat kurbağa, kış uykusu sırasında sıcaklık sıfırın altına düşmeyecek gibi davranır. Böylece, kendisini öldürecek kadar bir soğuk gelmeden, metabolik enerjisini israf etmez. Fakat, sıfırın altında soğuklar başlarsa, kurbağa ikaz edilir. Karaciğerinde depo ettiği ve bir tür karbonhidrat olan glikojenin bozulan dengesine, büyük bir takviye yapılır. Bu, normal şartlarda kurbağa kanındaki glikoz miktarının 60 katı kadar bir ani artış ile sağlanır. Kurbağaya, normal yolla ekstra bir biyokimyevi faaliyet başlatması tenbih edilir. Ve o, bunu, yeni bir çerçevede devreye sokar.
Kurbağanın kışı yenen stratejisi, çok tesirli ve son derece harikadır. Ama, bir takım garip yönleri de var. Orman kurbağalarının, soğuğun şiddetinden korunması için kanındaki glikoz seviyesinin artması neticesinde glikoz konsantrasyonu mililitrede 185 micromole ulaşır.
Bilim adamları, kurbağanın bu fizyolojik duruma nasıl geçtiğini hâla çözemediklerini söylemekteler. Pankreas tarafından üretilen glucagon ve insülin gibi hormonların, bunda bir parça rolü olabilir. Zira bu hormonların her zamanki normal vazifeleri arasında, kanda bulunan glikozun seviyesini kontrol etmek de vardır.
Ormanda yaşayan bu küçük mahlukların içinde cereyan eden ve bilim adamlarının anlamakta hâla aciz kaldıkları harikulade hayat kurtarma mekânizmaları, Rahmeti Sonsuz'un büyüklüğünü apaçık göstermiyor mu?