Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kocası Vefat Edince Evlenmeyen Hanım Sahabeler Kimdir?

U Çevrimdışı

Ummu-Gulsum

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum,
Esi vefat edince bilhassa kiz cocugu oldugu icin evlenmeyen ve bu yuzden Allah Rasulu saw tarafindan ovulen Hanim sahabeler kimdir? Ve tam olarak evlenmeme sebepleri nelerdir?

Tesekkur ederim.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah;

1-
İmam Taberânî şöyle demiştir:
"Bekr, Muhammed b. Ebî's-Serî el-Askalânî'den, o, Velîd b. Muslim'den, O, Ebu Bekr b. Abdullah b. Ebî Meryem'den, o, Atiyye b. Kays el-Kulâî'den bize haber verdiğine göre;
Muâviye, Ebu Derdâ'nın vefatından sonra Ummu Derdâ ile evlenmek isteyince Ummu Derdâ ona şöyle cevab vermiştir:

"Ben, Ebu Derda'nın, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şöyle derken işittim, dediğini duydum:
(( أَيُّمـَا امْرَأَةٍ تُوُفِّيَ عَنْهَا زَوْجُهَا فَتَزَوَّجَتْ بَعْدَهُ فَهِيَ لِآخِرِ أَزْوَاجِهَا. ))
"
Hangi kadın, kocası ölür de ondan sonra evlenirse, O cennette (dünyada iken nikâhında öldüğü) son kocasının eşi olur."
Bu sebeble ben, seni Ebu Derdâ'ya tercih edemem."
"Bu söz üzerine Muaviye, Ummu Derda'ya mektub yazarak şöyle demiştir:
"O halde oruç tut. Çünkü oruç, şehveti kırar."
(el-Mu'cemu'l-Evsat; c: 3, s: 275)



2-
Ummu Suleym (Rumeysa) (r.anha), Rasûlullah (s.a.v.)'in süt halasıdır. Meşhur sahabe Enes'in annesi. Mehri İslâm olan, evliliği iman kurtaran bir iman eri. Kocası Ebû Talhâ'nın oruçlu iken üzülmemesi için iftarını bitirinceye kadar çocuğunun öldüğünü gizleyen, sabır ve metanet sahibi kadere teslim olmuş cennetlik bir hanım sahabe.

O, Medine'lidir. Hazrec kabilesinin Neccar oğullarındandır. Babası, Milhan ibni Hâlid'dir. Annesi, Melike binti Mâlik'tir. Asıl adı konusunda bir kaç rivayet vardır. Rumeysa en meşhurudur. Diğer rivyetlerde geçen isimleri de; Sehle, Rumeyle, Gumeysâ olarak nakledilmektedir.

O, Ummu Suleym künyesiyle meşhur olmuştur. Sevgili Peygamberimiz uğrunda şehid düşen meşhur sahâbî Haram İbni Milhan (r.anha) onun erkek kardeşidir. Kıbrıs'ın fethinde şehid olan Ummu Haram radıyallahu anhâ da kızkardeşidir. Ummu Suleym'in doğum tarihi ve vefatı kesin olarak bilinmemektedir.


Ummu Suleym müslüman olmadan önce ilk evliliğini kendi kabilesinden Mâlik İbni Nadr ile yapmıştı. Enes İbni Mâlik bu evlilikten olmuştur. Enes'in dünyaya gelmeden önce Mekke'de İslâm güneşi doğmuştu. Hıra'dan parlayan nur Medine'nin ufuklarını aydınlatmaya başlamıştı.

Ummu Suleym aklı başında, muhâkemesi yerinde bir hanımdı. Medine'den İslâm'ın nuruna ilk koşanlar arasında yer aldı. Rasûllullah (s.a.v.) efendimize ilk bey'at edenlerden oldu. İslâm'la şereflendi. Kocası Mâlik ise muşrik olarak geride kaldı. İlâhi ışığa koşamadı. Putları bırakamadı. Hanımının müslüman olduğundan da haberdar olamadı.

Ummu Suleym (r.anha) kocasının İslâmiyeti kabul etmeyeceğini, kendisine de mudahalede bulunacağını biliyordu. Buna rağmen O, Allah yolunda her türlü tepkiye ve sıkıntıya katlanmayı göze almıştı. Onun tek arzusu, o sırada henüz çocuk yaşta bulunan Enes'i müslüman olarak yetiştirmekti. Sık sık ona kelime-i şehâdeti söyletirdi.

Birgün yine yavrucuğu Enes'e kelime-i şehâdeti öğretirken kocası Mâlik eve geldi. Hanımının çocuğuna öğrettiklerini görünce çok kızdı ve hiddetle: "
Ne o, sende mi dinini değiştirdin." diye çıkıştı.
Ummu Suleym sakin, yumuşak ve vakur bir tavırla: "
Hayır, sâdece Muhammed! (s.a.v.)'in Peygamber olduğuna İman ettim." dedi.
Kocası Mâlik hanımından böyle bir cevab alacağını hiç tahmin etmemişti. Sessiz ve sakin olarak tanıdığı hanımının bu cesareti nereden aldığım bir türlü anlayamamıştı.
Çok kızmıştı.
Öfkeli bir şekilde: "Oğlumun ahlâkını ve inancını bozmaya çalışma." diyerek sert bir dille onu tehdit etti.
Ummu Suleym (r.anha) kocasına yumuşak bir dille: "Ben onun inancını bozmuyorum. Bilâkis düzeltmeye çalışıyorum." dedi.

Gözünü, gönlünü cehalet karanlığı bürüyen Mâlik inad etti. Öfkesini hakikat adına yutamadı. Hanımına küserek evini terk etti. Şam tarafına doğru çekip gitti. Kaderin garip bir tecellisidir ki, yolculuğu sırasında kendisini tâkib eden bir düşmanı tarafından öldürüldü. Ummu Suleym dul, yavrusu Enes de küçük yaşta babadan yetim kaldı.

Bu hadise ilk bakışta bir felâket gibi görüldüyse de Ummu Suleym (r.anha) ve yavrucuğu Enes için bir rahmet olmuştu. Çünkü Mâlik bir İslâm düşmanıydı. Anne ve oğulun İslâm pınarından kana kana içmelerine mâni olacağı şubhesizdi. Yüceler yücesi olan Allah Teâlâ onlara merhamet etti. Enes'i ve annesini muşrik babadan kurtardı.

Ummu Suleym (r.anha) kadere teslim olmuş sabırlı bir hanımdı. Allah'tan gelen her şeyde bir hayır olduğuna inanırdı. Sabır ve mefanetle hayatına devam ediyordu. Tekrar evlenmeyi şimdilik düşünmüyordu. Zira biricik oğlu Enes'i üvey baba baskısı altında ezilmiş görmek istemiyordu. Onu yetiştirmek hususunda karşılaşacağı bütün sıkıntıları peşinen kabul ederek, Enes büyüyünceye kadar evlenmemeğe karar verdi.
Kendi kendine: "Oğlum Enes büyüyüp bana musaade etmedikçe evlenmeyeceğim" diye söz verdi.

O fakir ve yoksulluk içerisinde sıkıntılı bir hayat sürdü. Kimseden birşey istemedi. Allah Teâlâ'nın, "Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır." (İnşirah 6) müjdesine güvendi. Onun mutlaka birgün gerçekleşeceğine inandı. O'na tevekkul ederek Enes'in büyümesini bekledi. Gün geçtikçe gelişen, Enes'i hicretten sonra Rasulullah (s.a.v.) efendimizin hizmetine verdi. Peygamberimizin hanesinde, dizinin dibinde büyümesini istedi. Küçük Enes bir filiz gibi ilim, edeb deryasında yetişti. İki cihan güneşi efendimizden öğrendiği, duyduğu güzellikleri nakletmeye başladı. Artık meclislerde söz sahibi olacak duruma geldi.

Ummu Suleym (r.anha) sözünü yerine getirmenin mutluluğu içinde hayatını devam ettiriyordu. Evlilik konusunda da kendisine teklifler geliyordu. Medine'li Ebû Talha ilk isteyenlerdendi. Zengin, hatırı sayılır bir kimse idi. Fakat henüz İslâm'la buluşamamıştı. Birkaç defa evlilik teklifinde bulundu.
Bir sefer Ummu Suleym'in yanına geldi ve: "
Artık Enes büyüdü. Meclislerde söz sahibi oldu" dedi.
Ona ilk dul kaldığı sıradaki sözünü hatırlatmak istedi.

Ummu Suleym (r.anha) zeki bir hanımdı. Ebû Talha'nın ne demek istediğini anladı.
Onun kendisiyle evlenmekte ısrarlı olduğunu görünce nâzik bir ifade ile ona: "
Aslında senin gibisi reddolunmaz. Fakat sen muşriksin. Seninle evlenirsem bana tabî olarak iman eder misin? Yoksa küfrünü gizleyerek mi yaşarsın? Zira ben müslümanim Allah'a ve Rasûlu'ne iman ettim" dedi.
Ebû Talha şöyle bir kendini dinledi. Gönlünün sesine kulak verdi ve sıcaklık duymaktaydı. Gönlünü bir ışık aydınlatmaktaydı. Zâten İslâm Medine'de yayılmağa başlamıştı. Kendisine de bir kaç defa müsüman olması için teklifte bulunulmuştu.
Birden evet diyemedi.
Fakat düşünceli bir vaziyette: "Ben de zaman zaman bu fikirler üzerinde kafa yormaktayım." dedi.
Bu sözlerden cesaret alan Ummu Suleym (r.anha), O'nun aklına ve gönlüne hitâb edercesine:
Yâ Ebâ Talha tapmakta bulunduğun putun ya bir taş yahut bir ağaç parçasıdır. Taş veya ağaç parçası sana ne fayda sağlayabilir? Sana gelecek zarara engel olabilir mi?" Bir marangozun senin için yonttuğu ağaç parçasından ne beklersin?" diyerek gönlündeki sevgi taşlarını yerinden oynatmaya çalıştı.
Ummu Suleym (r.anhâ)'nın bu yürekten, samimi sözleri düşünen insanın reddedemeyeceği hakikatlerdi. Onun bu sağlam inancı Ebû Talhâ'nın kalbinde derin izler bırakmıştı.
Karşısında söyleyecek bir şey bulamadı ve: "
Bana biraz muhlet ver de düşüneyim" diyerek oradan ayrıldı.

Ummu Suleym (R.anhâ) bir insana iman hakikatlerini benimsetmenin zorluğunu biliyordu. Fakat azim ve gayretle hak yolda sebat ederek bunun üstesinden geleceğine inanıyordu. Onun müslüman olması için her türlü imkân ve fırsatı değerlendirmek istiyordu. Evliliği de onun şirk bataklığından kurtulmasına vesile bildi.

Ebû Talha tekrar geldi ve teklifini yeniledi. İstediği kadar para vereceğini söyledi. Ancak Ummu Suleym (R.anhâ) ne kadar zengin olursa olsun muşrik birisiyle evlenmek istemiyordu. Müslüman olmadıkça teklifini kabul etmemekte ısrarlıydı. Onun tek bir gayesi vardı. Ebû Talhâ'nın imanını kurtarmak. Bunun için devamlı onun gönlünü yumuşatacak davranışlar sergiledi.
Gücünün üstünde fedâkârlıklar yaparak Ebû Talha'ya: "
Ey Ebû Talha! Ben senden para pul istemiyorum. Sadece senin müslüman olmanı istiyorum. Sen ilâh diye taptığın putu ateşe tutacak olsan, onun yanıp kül olacağını bilmez misin? Sen böyle yok olup giden bir şeyin karşısında eğilmekten utanmıyor musun? Eğer Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet edersen, ben bunu evlilikte mehir olarak kabul edeceğim. Senden ayrıca bir mehir, karşılık, bedel de istemeyeceğim" dedi.
Ummu Suleym (r.anhâ) bu tatlı sözleri ve teklifiyle Ebû Talhâ'nın gönlünü fethetti. Zihnindeki putperestliğe dair fikirleri, düşünceleri teker teker yıkmış oldu. Ebû Talhâ'nın kalbinde iman nuru parlamaya başladı. Artık İslâm'dan kaçışın bir manası olmadığını anladı. Kendi taptıklarının yok olup giden şeyler olduğunu kabul etti. Akıllı insanın böyle gülünç, anlamsız kendisine faydası zararı olmayan, güçsüz kuvvetsiz putlara inanmaması gerektiği kararma vardı. Gönül huzuru içerisinde Ummu Suleym (r.anhâ)'ya: "Bana yaptığın teklifi kabul ettim. Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasûlü olduğuna şehâdet ederim." diyerek İslâm'la şereflendi.

Ne azim!.. Ne irâde!.Ne ihlâs! Ne sabır!.. Ne samimiyet!.. Müslüman hanımlara ne güzel örnek!.. Neticesi ne güzel davranışlar!. Bir insanın imanını kurtarmak ne büyük saadet!.. Mutluluk ve saadet için fedâkârlık ve hizmet gerek!. İnancını paylaşan hayat arkadaşı gerek!.. Zenginliğe, şöhrete, güzelliğe takılmamak gerek!.. İslâm, iman potasında erimek gerek!.. Mu'mine kadının evlilikte dindar olanı tercih etmesi Veya bu şartın üzerinde ısrar etmesi, bir hidayet vesilesi olabilir. Dünyanın en hayırlı evliliği, temeli imana dayanan evliliktir. Evlilik esnasında kadın olsun, erkek olsun iman yoklamasını yapmaları şarttır.

Ummu Suleym (r.anhâ)'nın hâlis niyyeti ve sabrı böyle güzel netice verdi. Büyük sahabeler arasına katılan, Uhud'da sevgili Peygamberimizi korumak için kendi vucudunu oklara siper eden peygamber âşığını İslâm safına kazandırdı. Sözünde durdu ve İslâm'la şereflenen Ebû Talha (r.anh) ile evlendi.
Oğlu Enes'e: "
Kalk ey Enes! Ebû Talha'yı benimle evlendirmek için gereğini yap!" dedi.
Ebu Talha (r.anh)'ın İslâm'a girişi mehir kabul edilerek nikâhları kıyıldı.


Her iki tarafta mesut ve bahtiyardı. Ummu Suleym (r.anhâ) Ebû Talhâ'nın imanını kurtardığı için, Ebu Talhâ (r.anh) da iman fedaisi bir hayat arkadaşına sahib olduğu için çok sevinçliydi. Birlikte, neşe ve sürür dolu, bereketli bir ömür geçirdiler.

Ummu Suleym, Onun bir hanım sahabe olarak güzelliklerini, Peygamber aşkını daha önce anlatmıştık. Ama asıl adı Rumeysâ olan bu muazzez hanımın şahsiyet güzelliği bunlarla sınırlı değildir.


O, mehri İslâm olan, evliliği iman kurtaran bir sevdâlıydı. Ebû Talhâ (r.anh) ile evliliğinden çok az bir zaman geçmişti. İki Cihan Güneşi efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret etmiş, Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.anh)'ın evine yerleşmişti, Bir hizmetçisi de yoktu. Ashabının her biri sevinçlerinden hediyelerle hoş geldiniz'e gidiyordu. Ummu Suleym (r.anhâ) da uğrunda bütün sıkıntılara katlandığı biricik oğlu Enes'i hediye etmek istiyordu. Oğlunun Rasûlullah (s.a.v.)'in hizmetinde bulunmasını ve onun terbiyesinde yetişmesini arzu ediyordu. O sırada Enes on, onbir yaşlarında idi.
Ebû Talhâ ile birlikte Enes'in elinden tutup Fahr-i Kâinat (s.a.v.) efendimizin huzuruna geldiler.
Ummu Suleym (r.anhâ) engin bir muhabbet ve son derece nâzik bir edâ ile: "Ya Rasûlallah! Enes terbiyeli, zekî bir çocuktur. Sizin hizmetinizde ve terbiyenizde bulunması için getirdim. Bizim hediyemiz olarak lütfen kabul buyurun!.." dedi. Ayrıca onun için duâ etmesini rica etti.
Ummu Suleym (r.anha)'ın bu nezâketinden pek memnun kalan Sevgili Peygamberimiz Enes'i yanına aldı ve ona şöyle duâ etti; "Ey Allahım! Ona mal ve evlâd ihsan et." buyurdu.

Enes (r.anh) dualar bereketiyle 103 sene gibi uzun bir hayat yaşadı. Çok sayıda mal ve evlâda sahip oldu. Rasûlullah (s.a.v.) efendimizin nurundan, ilminden, feyzinden kana kana istifade etti. En çok hadis rivayet eden sahabelerin üçüncüsü oldu.
Ummu Suleym (r.anhâ) ile Ebû Talhâ (r.anh) birlikte mesut bir hayat yaşıyorlardı. Evliliklerinin üzerinden bir yıl geçtiğinde bir oğulları dünyaya geldi. Adını Ebu Umeyr koydular. Çocuk evin neşe ve sevinç kaynağı oldu. Gün geçtikçe büyüyordu. İki Cihan Güneşi efendimiz bu aileyi sık sık ziyarete gelirdi.
Bir defasında Ebu Umeyr'i neşesiz gördü. Annesine: "Ey Ummu Suleym! Oğlunuzu neşesiz görmemin sebebi nedir?" dedi.
O da: "Ya Rasûlallah! Onun oynamakta olduğu bir kuşu vardı. O öldüğü için üzüntülüdür." dedi.
Bu cevap üzerine Rahmet Peygamberi Efendimiz (s.a.v.) çocuğun yanına vardı. Başını okşayarak onu teselli etmek üzere: "Ey Ebû Umeyr! Ne oldu senin nugayr?" diyerek latîfe yaptı.
Ebû Talhâ (r.anh) da eve her gelişinde ilk defa Ebû Umeyr'i sorardı. Onu kucağına alır, sever ve şakalaşırdı. Birgün bu hayat dolu çocuk hastalandı. Anne ve babası ne kadar uğraştıysa da derdine şifa bulamadılar. Babasının evde olmadığı bir sırada çocuğun hastalığı tehlikeli bir hal aldı. Şiddetli ateşler içerisinde ruhunu teslim etti.
Ummu Suleym (r.anhâ) metanet sahibi bir hanımdı, Engin bir sabır içerisinde telâşa kapılmadan, sakin, mutevekkil ve kadere razı bir halde, feryad-u figan etmeden çocuğu yıkayıp, kefenledi. Kokular sürerek üstünü örttü. Evdekilere de; Ebû Talhâ'ya ben haber verinceye kadar siz bir şey söylemeyin diye tenbihatta bulundu.
Bir muddet sonra Ebû Talhâ eve geldi. Oğlunun durumunu öğrenmek istedi.
Ummu Suleym (r.anhâ): "Biraz rahatlamış olacak, eskisinden daha sakin. dedi. Ölüm haberini birden vermek istemedi. Hemen kalkıp daha önce hazırladığı yemeği beyinin önüne getirdi. Ebû Talhâ (r.anh) hanımının telaşsız halinden çocuğun iyileştiğini zannetti. Birlikte yemek yediler, sohbet ettiler.
Ummu Suleym (r.anhâ) beyine karşı sakin ve güîeryüzİü görünerek onun istirahatini ve gecesinin neşe ile geçmesini sağladı.
Sabah namazı mescide gitmek üzere hazırlanan kocasına: "Ya Ebâ Talhâ! Şu komşumuzun yaptığına bak! Kullanmak üzere benden emanet aldıkları malı geri almak için gittiğimde vermek istemediler. Ağırlarına gitmiş!..." diyerek dikkat çekti.
Ebû Talhâ (r.anh) da: "Olur mu Öyle şey!. Hiç iyi etmemişler." dedi.
Kocasını bu şekilde hazırlayan Ummu Suleym (r.anhâ): Ya Ebâ Talhâ! Oğlun senin yanında Allah'ın bir emaneti idi. Onu geri aldı." dedi.
Ebû Talhâ (r.anh) birden bire şaşırdı. Söyleyecek bir şey bulamadı ve: " Biz Allah'a aidiz ve yine Allah'a döneceğiz." âyetini okuyarak teslimiyet gösterdi.
Sabah namazı için mescide gitti. Namazdan sonra İki cihan güneşi efendimize o geceki durumlarını arzetti.
Efendimiz de: "Allah bu gecenizi hakkınızda mubârak kılsın" diye duâ etti.
Ummu Suleym (r.anhâ) böylesine sabır ve metanet sahibi, kocasına hizmetli, kadere teslimiyetli, zekî bir hanımefendi idi. Allah Teâlâ onun sabır ve teslimiyetine karşı yıl dolmadan başka bir oğlan evlâdı ihsan etti. Çocuğu Enes'in kucağına vererek İki Cihan Güneşi efendimize ismini koymak üzere gönderdi. Efendimiz çocuğa Abdullah adını verdi. Mubârak ağızlarında hurma çiğneyerek damağına sürdü.
Çocuk dili ile yalamaya başlayınca Fahri Kâinat (s.a.v.) efendimiz: "Medineliler hurmayı sever." buyurarak latîfe yaptı. Ona bereketli ömür niyazında bulundu. Bu duâ bereketiyle Abdullah'ın yedi veya dokuz oğlu olduğu ve hepsinin ilim ehli, Kurra hafız oldukları rivayet edilmektedir.
Ummu Suleym (r.anhâ) bir iman fedâisiydi. Rasûlullah (s.a.v.) sevgisiyle dolu bir gönüle sâhibti. Bu sevgi uğrunda canını feda etmekten çekinmezdi. Savaş meydanlarında hizmet için koştururdu. Âişe (r.anhâ) annemizle Uhud'da ashaba kırbalarla su taşımış, yaralılara yardımcı olmuşlardır.
O gün Sevgili Peygamberimiz Ummu Suleym (r.anhâ)'yı elindeki hançeri ile görünce: "Ey Ummu Suleymbu hançer ile ne yapacaksın?" buyurdu.
O da: Ya Rasûlallah! Onu bugünler için hazırlamıştım. Yanıma aldım ki, müşriklerden birisi yaklaşacak olsa karnını yaracağım. dedi.
Sonra: "Yâ Rasûlallah! Etrafınızdan dağılıp kaçanları da öldüreyim mi? dedi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz tebessüm etti ve: "Ey Ummu Suleym! Allah Teâlâ'nın yardımı bize yetişti ve zafer ihsan etti." buyurdu.
Ummu Suleym (r.anhâ) sevgi dolu idi. Çok cömertti. Rasûl-u Ekram (s.a.v.) efendimiz hanesine sık sik ziyarete giderdi. Evine teşrif ettiklerinde bir şeyler ikram edebilmek için can atardı. Bazan günlerce biriktirdiği yağ ve benzeri yiyeceği bazen, evinde pişirdiği yemeği, bazen de, turfanda çıkmış meyveden, yaş hurmadan bir zenbile doldurur oğlu Enes ile hâne-i saadetlerine gönderirdi. Sevgi ve hürmetinden dolayı Rasûlullah (s.a.v.) efendimizin üzerine oturduğu minderi, namaz kıldığı eşyayı başkasına çıkarmaz, hâtıra olarak saklardı.
Birgün Fahr-i Kâinat (s.a.v.) efendimiz evine geldi. Biraz sohbet ettikten sonra asılı duran deriden yapılmış su kabını alarak su içti. Ummu Suleym (r.anhâ) o su kırbasına Rasûlullah(s.a.v.)'ın ağzı değdi diyerek teberruk niyetine hâtıra olarak sakladı.
Yine birgün ziyarete geldiğinde öğle kaylûlesi için iki cihan güneşi efendimiz sağ yanına uzanmıştı. Mubârak alınlarında tomurcuk tomurcuk ter damlaları birikmişti. Ummu Suleym (r.anhâ) bunu fırsat bilip inci daneciği terleri toplamaya başladı. Temiz bir bez parçası ile alnım siliyor ve bir kaba sıkıyordu.
Efendimiz uyandı ve: "Ummu Suleym ne yapıyorsun?" buyurdu.
Cevaben: "Ya Rasûlallah! Bereket için alnınızda biriken ter damlalarını topluyorum." dedi.
Rasûl-u Ekram (s.a.v.) efendimiz tebessüm buyurdu.

Birgün hacca hazırlık yaparken Efendimiz (s.a.v.) ona: "Ey Ummu Suleym! Bu yıl bizimle hacca gelir misin?" buyurdu.
O da: "Ya Rasûlallah! Kocamın iki binek hayvanı var. Birine kendi binip hacca gidecek, diğeri de hurma bahçesini sulamakta kullanılacak." dedi.
Fahr-i Kâinat (s.a.v.) efendimiz onun gönlünü hoş tatmak üzere: "O halde Ramadan'da bir umre yap. Bu ayda yapılacak umre, benimle birlikte yapılan bir hac karşılığındadır." buyurdular.
Bir rivayete göre de Ummu Suleym (r.anha)'yı annelerimizle birlikte Hacca götürdüler.
Ummu Suleym (r.anha)'nın faziletleri ve üstün ahlâkî meziyyelleri çoktur. Onun Rasûlullah (s.a.v.)'in sevgisiyle yanıp tutuşan bir gönlü vardı. Efendimize bütün varhğıyle, derin sevgi ve hurmetiyle hizmet etti. Onun uhrevî derecesi büyüktü.
İki cihan güneşi efendimiz onun hakkında: "Rüyamda cennete girdim. Önümde bir hışırtı işittim. Bir de baktım ki, Milhan kızı Rumeysâ orada." buyurarak Allah ve Rasulu katındaki sevgi ve mertebesine işaret buyurdu. Cenâb-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz ederiz.
(Zehebi, Siyeru A'lamu'n Nubelâ; Sireti İbn-i Hişam; M. Yusuf Kândehlevî, Hayatu's Sahâbe; Hilyetu'l Evliya; İbn-i Hacer u'l Askalani, El-İsabe Fi temyizi Sahâbe; Abdurrahman Ref'at el-Başa, Suverun Min Hayatu's Sahabe, Beyrut / ty; Mehmed Zihni Efendi, Meşhur Kadınlar, Ter: Bedreddin Çetiner, İst/19823)


Ummu Suleym, Uhud ve Huneyn gibi savaşlarda büyük yararlıklar gösterdi. Kaynaklar, onun Huneyn Harbi'ne katıldığı sırada hamile olduğunu, buna rağmen yanına aldığı hançerle çarpışmalara katılmak istediğini, fakat Peygamber'in buna engel olarak Ummu Suleym'i sadece hemşirelik hizmetleriyle görevlendirdiğini yazmaktadır.
Peygamber'in en sık ziyaret ettiği evlerden biri, hatta bazı rivayetlere göre en çok ziyaret ettiği ev, Ummu Suleym'in eviydi. Bunun sebebi bir gün sorulduğunda, Allah Rasulu şöyle demiştir: "Onun kardeşi benim yanımda çarpışırken şehid oldu, onu acır, severim."
Gerek Ummu Suleym'in kendisi gerekse Enes b. Mâlik bu mutlu ziyaretlerle sergilenmiş ve kutsal hatıralar olarak yaşatılmış birçok olay ve anekdottan bahsetmektedirler. Bunların bazılarını biz de verelim:
Enes anlatıyor: "Allah Rasulu, annemi ziyarete gelir, evimde namaz kılardı."
(İbn Sa'd, 8/424-434; Ebû Nuaym; Hilye, 2/61-64; İbn Esîr, Usd. İlgili madde)

 
Üst Ana Sayfa Alt