Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Konut Kredisi - Faizle Ilgili Konular

U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
Frm. Yöneticisi
Konut Kredisi


“Bir konut kooperati'fine katılacağım. Fakat devletten faizli kredi alındığı için sakıncalıdır deniyor. Katılabilir miyim?”

Konu, günümüzün gayr-i İslâmî toplumunun bir meselesi olması yanında bazı yönleriyle yeni bir konudur. Onun için şahsen benim buna nihâi cevabı vermem mümkün değildir. Bu meseleyi konu edinen ilmî toplantılara katılmış birisi olarak ancak bir özetleme yapar ve "fetvâyı, müftiler verse de sen vicdanına sor" (Ahmed bin Hanbel, IV/194) hadis-i şerif gereği her mü'min kendi vicdanına danışmalıdır. Konu enflasyonla alâkalıdır. Ebû Yusuf'un alış verişten ve istikrazdan doğan borçlanmalarda değere itibar edilir ve alınan rakam değil, alınan değer ödenir, yani enflasyon farkına itibar edilir, anlamında bir görüşü nakledilir. İbn Âbidin meseleyi inceler ve "Hanefi mezhebinde fetvâ sadece buna göredir" (bk. İbn Abidin, Tenbihu'r-Rukûd N/60-61) der. Devrimizin en büyük İslâm hukukçularından üstad Ebû Sünne ise, bu sözün Ebû Yusuf'a âit olması şüphelidir. Çünkü zâhir rivâyet kitaplarında yoktur, demişlerdi. Konuyu bizde tartışanlar ise, İbn Âbidin'in de tercihi üzere, geçmiş borçlarda enlasyona itibar edilip, değer farkının alınacağında hemen hemen ittifak halinde görülüyorlar. Ancak gelecekte olacak enflasyonu hesaba katıp, onun altındaki bir faizin faiz olup olmadığı biraz daha farklı bir mes'ele. Çok ihtiyatlı olanlar; muhtemel enflasyonun hiç olmadığını, ya da faiz nisbetinden daha düşük puanda gerçekleştiğini varsaydığımızda devlet belirlenen faizi almamazlık etmeyecektir, demektedirler. Diğerleri bunu gerçekçi görmemekte ve en yetkili ağızlar bile enflasyonun % 30'dan düşük olmayacağını söylerken, % 15-20 faizli ve uzun vadeli bir kredide pozitif faizin bulunması binde bir ihtimal bile değildir. Bu derece zayıf bir ihtimale de hüküm bina edilmez. Sonra müslümanlar, kendilerinden toplanan vergilerden verilen bu kredileri almamakla iktisaden sıfırlanmakta ve devamlı zenginlerin lehine bir malı transfer sözkonusu olmaktadır. Bir müslüman için, içinde bulunduğumuz şartlar, olağanüstü şartlardır ve bir geçiş dönemi sayılır. Dolayısıyla, bunda ayrıca zarûret (!) de vardır. Ancak burada, enflasyon oranı faiz oranından çok çok düşük olduğundan pozitif faiz olmasa da bir negatıf faiz gerçekleşmekte ve krediyi alanın faiz vermesi şöyle dursun, para değerinin düşmesiyle, aldığının çok azını vereceğinden devletten faiz almaktadır. Problem buradadır ve aslında milletten alınan bu fazlalığın tekrar millete verilmesi şartıyla bu tür krediler câiz olmalıdır, demektedirler.
(Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 455-456)


Kumar, Fâiz ve Meyhane İşletmeciliği Gibi Meşrû Olmayan Vâsıtalarla Elde Edilen Malların Zekâtları Verilir mi ve Bu Paralarla Hac Farîzası Yerine Getirilebilir mi?


Kumar, faiz ve meyhane işletmekle elde edilen paradan başka helâl bir yolla kazanılan bir paraya sahip olamayan kimseye ne zekât, ne de hac farz değildir. Bu kimse fakir sayılmaktadır. Sebebi de elinde gayri meşru yollarla elde ettiği paraların tamamını fakirlere dağıtmak zorundadır. Ancak elindeki para veya malın tümü haram olmayıp arasında helâl yoldan kazandıkları var ve bu mallar karışmış ise kendisine hem zekât ve hem de hac farzdır.

Dolayısıyla meşrû olmayan yollarla kazanç sağlayan kimselerin elde ettikleri bu kazancı fakirlere ve mesâlih-i âmme (kamu yararı) cihetine harcayarak bir daha bu yolla kazanç sağlamamak üzere tövbe etmeleri gerekmektedir.
(İslam Fıkhı Ans.)


Meşrû ve Gayrı Meşrû Ne Demektir


Meşrû: Şeriata uygun, şeriatca yasaklanmayan davranış demektir. İslâm hukukunda farz, vâcib, sünnet, müstahab ve mubah olarak tanımlanan davranışları belirtir. Şer’î, helâl, câiz kelimeleri de meşrû ile aynı anlamı karşılar. Gayrı meşrû deyimi ise meşrû olmayanı, İslâm şeriatında haram ve mekruh olan davranışları dile getirir.

Toplum halinde yaşayan insanlar, belli kurallara uymak zorundadırlar. Bu kurallardan bazıları emredici bazıları da yasaklayıcı niteliktedir. Toplum düzeninin sağlanması, haksızlıkların önüne geçilmesi için uyulması zarûrî olan bu kurallara hukuk kuralları denir. Bu kurallara uymayanlara müeyyide (yaptırım) uygulanarak, uymaları sağlanır. İşte kanunlarla yasaklanmamış olan, başka bir ifadeyle, kurallara uygun olan davranış ve fiillere kanuna uygun anlamında meşrû fiiller denir.

Hukuk sistemleri, İlâhî hukuk sistemi ve beşerî hukuk sistemi olmak üzere ikiye ayrılır. İslâm şeriatı, İlâhî bir hukuk sistemidir. Bu sisteme göre meşrûluğun kaynağı (şâri') Allah ve Rasûlü'dür. Başka bir deyişle şeriat koyma, insan ve toplum hayatını düzenleyecek kanun ve kurallar getirme yetkisine yalnızca Allah ve Rasûlü sahiptir. Bu nedenle meşrûiyetin sınırları İslâm şeriatınca belirlenir. Şeriatça yapılması istenilen, teşvik edilen ya da yasaklanmayan davranış ve fiiller meşrûdur. Şeriatın yasakladığı ya da yapılmasını hoş görmediği davranışlar da gayrı meşrûdur. Bir müslüman, bu konuda seçim hakkına da sahip değildir (33/Ahzâb, 36).

Beşerî hukuk sistemleri de insan ve toplum hayatını düzenleyen, yasaklar getiren kanun ve kurallar koyarak insanların bunlara göre davranmalarını ister. Fakat bu sistemler kanun koyucu olarak Allah'ı değil, belli bir insan ya da kurumu tanırlar. Böyle bir hukuk sisteminin yürürlükte olduğu toplumlarda İslâmî anlamda bir meşrûiyetten söz edilemez. Çünkü İslâm açısından, her şeyden önce, sistemin kendisi özü bakımından, gayrı meşrûdur. Bu nedenle böyle bir sistemde meşrû sayılan bir davranış, gerçekte gayrı meşrû olabilir. Sözgelimi beşerî hukuk sistemlerinde zinâ yapmak, içki içmek, faiz alıp vermek meşrû (yasal) davranışlardır. Oysa bunlar İslâm şeriatınca kesin biçimde yasaklanmıştır ve bu nedenle de gayrı meşrûdur.

İslâm'a göre bir fiilin meşrû olup olmadığı, İslâm Hukukunun kaynakları (Edille-i Şer'iyye) dediğimiz Kitap, Sünnet, İcma' ve Kıyasla bilinir. Meşrû olup olmadığı hakkında bu kaynaklarda açık bir hüküm yoksa, fayda-zarar (maslahat) ve zarûret gibi hususlar gözönünde tutularak ictihad yapılır.

İslâmda haram olduğu kesin olarak bildirilmiş şeyler vardır. Bunların dışındakiler genellikle mubah (meşrû) kapsamına girer. Meşrû olup olmadığı açık olarak bilinemeyen (şüpheli) şeylerin terkedilmesi, takvâ açısından tavsiye edilmiştir (bk. Riyâzus-Sâlihin, s. 419). Ayrıca hadislerde bir şeyin meşrû olup olmadığını ayırmak için bazı ölçüler verilmiştir. Buna göre kalbi rahatsız eden ve insanların bilmesi istenmeyen şey, kalbin şüpheye düştüğü şey gayrı meşrû (ism/günah); kalbin huzur duyduğu, şüpheye düşmediği şey meşrûdur (birr/iyilik) (et-Terğib ve't-Terhib, 3/215-216).



Senet, Bono ve Çek Satmak veya Satın Almak Câiz midir?


Senet, bono ve çek satmak veya satın almak caiz değildir. Çünkü bunlar para veya meta' değiller. Ancak zimmetteki parayı sağlama bağlamak için birer teminattır. İmam Mâlik şöyle rivâyet etmiştir: Mervan bin Hakem'in zamanında bir çeşit çek çıkmıştı. Halk, karşılığını almadan birbirine satmaya başladılar. Bunun üzerine Zeyd bin Sâbit bazı sahâbi ile birlikte Mervan'a gittiler: "Ey Mervan, faiz ile alış veriş yapmayı mubah mı kılıyorsun?" dediler. Mervan: "Allah'a sığınırım, bu ne demektir?" dedi. Sahâbîler: "Halk, karşılığını almadan bu çeklerle alış veriş yapıyor" dediler. Bunun üzerine Mervan, emniyet mensuplarını gönderdi, onlarla alış veriş yapanları tâkip ederek malları ellerinden alıp sahiplerine iâde ettiler (Muvattâ).

Ayrıca, şimdi olduğu gibi, Osmanlılar zamanında da maaşı beytü'l-maldan veya vakıf gelirinden verilmek üzere memur ta'yin ediliyordu. Memura, takdir edilen aylığa "Camekiye" denilirdi. Camekiye'nin satışıyla ilgili İbn Âbidin şu fetvâyı naklediyor: Musannife Camekiyenin satışı soruldu. Yani adamın birinin maliyeden alacağı aylığı vardır. Henüz vakti gelmeden ihtiyacından dolayı, miktarından daha düşük bir para ile satıyor, böyle bir satış câiz midir? Musannif şöyle cevap verdi: Alacaklı, alacağını verecekliden başka bir kimseye satamaz (Durru'l-Muhtar).

Ancak, birisinin başkasına vereceği olduğu gibi, başkasından alacağı da olur. Borcunun vadesi ile elindeki çekin vadesi birbirine tevafuk ederse, bu çeki alacaklıya verebilir. Bu çek satışı değil, borcun havalesi sayılır. Hülasa sened, bono ve çek satılmaz, alınmaz ve zekât olarak verilmez. Yalnız devletin verdiği çek ve bono –va'deleri geldiği takdirde- ile para arasında fark yoktur. Vâdeleri gelmemiş ise satılması câiz değildir.
(Sorularla İslamiyet sitesi)


Serbest Piyasadan, Banka Fiyatından Biraz Yüksek Fiyata Döviz Almak Câiz midir?


Döviz alım-satımı islâm hukukunda "sarf akdi"ne girer ki, bir paranın diğer bir parayla satın alınması demektir. Değişik iki parayı, meselâ Türk lirasi ile euroyu birbirleriyle değiştirmede ölçü, peşin olmalarıdır. Peşin olduktan sonra, resmî kurdan, ya da karaborsadan olmasının cevaz konusunda hiçbir farkı yoktur. Dilediğinden dilediği kârla alabilir ve satabilir. Yeter ki, faiz maddelerinin (meselâ paranın) cinsleri farklı olanlarında faiz sebebinin (illet) geciktirme olduğu bilinsin. Allah Rasûlü (s.a.s.), "Cinsler değişik olursa, peşin olmak şartıyla, dilediğiniz gibi satın" (bk. Mavsilî, el-Ihtiyar, Ist. 208) buyurmuş, fıkıhçılar da bunu esas almışlardır. Hz. Ömer (r.a.) de: Paranın parayla değişiminde "bir direğin arkasına geçinceye kadar dahi veresiye yapmayın" demiştir. Buna göre, meselâ altın ve gümüş veresiye alınıp satılamaz. Çünkü onlar da paradırlar. Ama bunu çoğu müslümanlar, hatta çoğu kuyumcular bilmezler. Halbuki, kişinin yapmakta olduğu işle ilgili İslâmî hükümleri bilmesi ona, meselâ namaz kılmak gibi farz-ı ayındır. Ancak, alırken verdiği kadar ve verdiği cinsi almak üzere borç verilmeleri farklıdır ve câizdir. (Fıkıh Ans.)
 
A Çevrimdışı

akıncı han

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bu fetvalar kimin? Gerçekten bu konuda herkes başka birşey diyor ve cevaplar çoğunlukla çok esnek oluyor ...
Bu konu (konut kredisi) ihtilafli bir konumudur yoksa hükmü açıkmıdır?
Yukardakı metinden caiz olabilceği anlaşılıyor. Yanlış anlamayın ... Faiz ödemeye gönüllü değilim ama sistemin getirdiği zorluklar var ...
 
dogeradem Çevrimdışı

dogeradem

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 455-456

Yukarıda yazan kişinin :)

Burada bir çok şeyi kısacık halletmek bazı yanlış şeylere çekilebiliyor
Yukarıdaki yazıdan konunun ince ayrıntılarına ve istisna olan görüşlere değinilmiş , " bunlar da var - böyle görüşler de varmış , konuşulmuş " denmek istenmiş ..

1 - Konut kredisi FAİZdir
(istisnası : hanımınla dışarıda kaldın kira verecek paran yok , kimseden de borç alamadın, kimse de sana evini açmadı - yardım etmedi ve bununla birlikte dışarıda kaldığında soğuktan bir uzvunu kaybedecek derecede hastalanacaksan veya can ve namus güvenliğin yoksa ve tüm bu şartlarla birlikte ( buraya dikkat !!! konut kredisi değil kira kredisi alabilirsin yani bir aylık kira parası faiz olarak alabilirsin )

2 - Sistemin getirdiği zorluklar kişilere göre hüküm vermeyi değiştirmez // kurallar aynıdır // imtihan diye bir şey var
Hocalarımız Müslümanın ahiretinden fazla dünyasını düşünmeye başlamış , nasıl olacak nasıl para sahibi olacak bu müslümanlar diye dertlenmeye adamışlar kendilerini ne yazık ki ..

3 - Ekonomik kavramlar üzerinden hükümlerin değişebileceğini düşünenler bu işin abc sini okumuş fakat reel hayata indirgeyememiş kişiler diye düşünüyorum , çünkü enflasyon yeni bir şey değil fakat ismi yeni konmuş :) , bunun gibi diğer kavramları da düşünmek gerekir

İslam sınırları çizmiş : bizim yapmamız gereken yeni bir şey ya da olay gördüğümüzde bu olayın hangi sınır tarafında bulunduğuna bakmak // yoksa ismine bakarsak aldanırız ..

Bu görüşlerde benim , hatam varsa ALLAH affetsin
 
Üst Ana Sayfa Alt