Tevbe 66 ayeti, Allah ve Rasuluyla alay eden munafıklar hakkında nazil olmuştur.
"Munafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.
Eğer kendilerine sorarsan, "Biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk." derler. De ki: "Allah ile, âyetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?"
Boşuna özür dilemeyin, iman ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını afv etsek bile bir kısmını suçlarında ısrar ettikleri için azabımıza uğratacağız.
Munafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu. Gerçekten de munafıklar hep fâsık kimselerdir.
Allah, erkek kadın bütün munafıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaad buyurdu. O ateş onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlara bitmez tükenmez bir azab vardır." (Tevbe suresi)
Bir mesele hakkında küfür işleyen bir kimse, durumun farkına varır varmaz tevbe ederek o halden uzaklaşması gerekmektedir.
Bir misal verecek olursam ...
Ebû Hurayra (r.anh)'den, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Yemin edip, yemininde "Lât'a yemin ederim ki" diyen kimse, hemen "Lâ ilahe illAllah" desin. Arkadaşına; "Gel seninle kumar oynayalım" diyen kişi, sadaka olarak bir şey versin"
(Buhari, tefsiru sureti'n-Necm 2, edeb 74, eymân 5; Muslim, eymân 4, 5; Ebu Davud, Yemin, Bab 3, Hadis no: 3247; Tirmizî, nuzûr 18; İbn Mâce, keffârât 2; Nesâî, eymân II; Ahmed b.Hanbel, II, 309)
AIiyyul'-Kârî bu meseleye iki açıdan bakılabileceğini söyler:
1- Kişinin sehven cahiliyye devrinden kalma bir âdet olarak "Lât" üzerine yemin etmesi.
Bu durumda "Lâ ilahe illAllah" demesinden maksad; tevbe etmesi, tevhid kelimesini, günahına keffaret kılmasıdır. Çünkü iyilikler, kötülükleri siler. Bu, gafletten dolayı tevbedir.
2- Bu yemini ile "Lât'ı tâzim etmesi". Böyle olursa; anılan yeminden sonra tevhid kelimesi söylenmesinden maksad, iman tazelemektir. Çünkü bu yemin kişiyi dinden çıkarır. Bu durumda tevbe, mâsiyetten tevbedir.
Aliyyu'l-Kârî devamla, Şerhu's-Sunne'den şu sözleri nakleder:
"Bu hadiste; İslâm'dan "başka bir şeyle yemin edene keffaret gerekmeyip, günahkâr olduğuna ve tevbe etmesi gerektiğine delil vardır. Çünkü Peygamber (s.a.v.) bu yeminin cezasını kişinin dininde kılmıştır, malında değil, sadece kelime-i tevhid'i emretmiştir. Çünkü yemin mâkud ile olur. Lât ve Uzza'ya yemin edince bu konuda kâfirlere benzemiş olur. Onun için Rasûlullah (s.a.v.) kelime-i tevhidle bunu telâfiyi emretmiştir."
(Mirkâtu'l-Mefâtih Şerhu Mişkâtri-Mesâbih, III, 554)
Aliyyu'l - Kârî'nin anlayışına göre; bu hadiste putlar adına yemin etmenin câiz olmayışından başka bir hükme işaret yoktur.
Nevevî ise, "Şöyle yaparsam ben yahudi veya hristiyan olayım, İslâm'dan veya Peygamber'den beri olayım" ve benzeri sözlerle yemin eden kişiyi de putlar adına yemin etmeye benzetmiş ve bunlarla yemin olmayacağını, dolayısıyla bu sözlerin keffareti gerektirmeyeceğini söylemiştir. İmam Şafiî, İmam Mâlik ve alimlerin cumhurunun görüşü Nevevî'nin dediği gibidir. Bu sözleri söyleyen kişiye keffaret değil tevbe istiğfar gerekir.
Hanefî'lere göre; bir şeyi yapıp veya yapmamak için, "yahudi olacağına veya hristiyan olacağına" dair yemin eden kişiye sözünü yerine getirmediği takdirde keffaret gerekir. Çünkü kişi bu sözünde; şartı küfre alâmet kılınca, o şarttan kaçınmanın gerekli olduğuna inanmıştır. O halde bunu yemin olarak söylemiştir. Ama kişi şart koştuğu şeyi yapmadığı takdirde gerçekten yahudi veya hristiyan olacağına inanır ve sözünü tutmazsa dinden çıkmış olur. İman ve nikâh tazelemesi gerekir.
Nevevî, Hanefî'lerin şu mantıkî delille görüşlerini desteklediklerini söyler:
Allah (c.c), zıhar yapana keffareti emretmiştir. Çünkü bu günah bir söz ve yalandır. Anılan sözlerle yemin etmek de aynı şekilde günahtır. Öyleyse bunlardan dolayı da keffaret gerekir. (Nevevî, Sahih-i Muslim Şerhi, XI, 107)
Hattâbî; Nehaî, Evzaî, Sufyân-ı Sevrî, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûyeh'in de Hanefîlerin görüşünde olduklarını söyler.
Hadis-i şerifte söz konusu edilen diğer bir mesele de; arkadaşını kumar oynamaya davet eden kişinin durumudur. Peygamber (s.a.v.), arkadaşını kumar oynamaya davet eden kişiye hemen sadaka vermesini emretmiştir. Bu, günaha keffaret olarak peşinden sadaka verme esasını gerektirir.
Bu durumda olan kişinin vereceği sadakanın mikdarı konusunda farklı görüşler vardır. Hattâbî, arkadaşına kumar oynamayı teklif ettiğinde düşündüğü mikdarı sadaka olarak vereceğini söyler. Nevevî ise; muhakkik âlimlerin anlayışına göre, hadiste böyle bir kaydın olmadığını, sadaka denilebilecek miktarda olmak kaydıyla imkânına göre sadaka verebileceğini söyler. Nevevî, Sahih-i Muslim'deki, "Bir şey tasadduk etsin" şeklindeki ifadenin bu görüşü dekteklediğini kaydeder.
Kadı Iyad da; bu hadisin; kalbde yerleştiği zaman, mâsiyete azmetmenin günah olduğu tarzındaki cumhurun görüşüne delil olduğunu söyler. Kalbe yerleşmeden akla gelip geçen mâsiyet ise günahı gerektirmez.
Aynî; kumara davetten sonra verilecek olan sadakanın vâcib değil mendub olduğunu, fakihlerin hadisteki emri nedbe hamlettiklerini bildirmektedir.
Murtedin önceki ibadetlerinin sevabları yok olur. Tekrar imana gelirse, zengin ise, yeniden haccetmesi gerekir. Malları kendisine geri verilir. Namazlarını, oruçlarını, zekâtlarını kaza etmesi gerekmez. Murted olmadan önce, kazaya bırakmış olduklarını kaza etmesi gerekir. Çünkü murted olunca, önceki günahlar yok olmaz. Murted, imana gelirse, murted iken kılmadığı namazlarını kaza etmez. Çünkü kâfirler ibadetlere muhatab değildir. Yani onlardan ilk istenen iman etmeleridir. (Fetavay-ı Hindiyye)
Konuyla İlgili Bazı Hükümler
1. Tâzim kasdı ile putlar adına yemin etmek, kişiyi dinden çıkarır. Böyle bir yemini eden kişinin hemen peşinden iman tazelemesi gerekir.
2. Putlar adına edilen yeminlerin bozulması halinde keffaret gerekmez.
3. Bir günaha azmedip karar vermek de günahtır.
4. İşlenilen bir günaha keffaret olarak hemen peşinde sadaka vermek mendubdur