H
Çevrimdışı
Mehmed Göktaş
Kundaktaki bebeklerimizi de örteriz, sizi ne ilgilendirir?
Ortaöğrenimde örtünme yasağının kalkmasıyla malum çevreler feveran etmeye başladılar. Mümkün olsa derhal bir darbe yapılmasını isteyecekler. Öyle ya geçmiş dönemlerde bu resmen bir darbe sebebi değil miydi?
Köşelerden, ekranlardan bağırıp çağırmaya başlasalar, bir takım gösteriler düzenleseler de artık sesleri o kadar çıkmıyor.
Bunun bir sebebi de, yükseköğrenimde örtünme yasağının kalkmasıyla birlikte ülkeye şeriat gelmediğini gördüler, üniversitelerin baştan sona örtüyle dolup taşmadığını gördüler, ortaöğrenimin de bundan farklı olmayacağını biliyorlar.
Fakat içlerinde kemikleşmiş İslam düşmanlıkları var ya, edebe, hayâya ve nikâha karşı sürdürdükleri savaş var ya, onları tesettüre tahammül ettirmiyor.
Bir de kaybettikleri konumları. Düşünün bir defa düne kadar her şeyin sahibi idiler, her şeyden önce rejimin sahibi idiler, Müslüman mazlum halkı bu rejime taptırıyorlardı. Bu taptırma işine de çocuklardan başlıyorlardı. Onlara göre bu ülkenin bütün çocukları bu rejimin sessiz ve itaatkâr kullarıydı.
Artık bu ülkenin insanı itiraz ediyor, sesini yükseltiyor; Çocuklarımız bizimdir asla ve asla devletin değildir, özellikle rejimin değildir. Artık onları kendinize taptıramayacaksınız, putlarınıza taptıramayacaksınız. O dönemler geçti artık.
“Vay efendim, küçücük kız çocuklarına türban giydirecekler, ilkokul çocuklarına peçe taktıracaklar, çarşafa büründürecekler…”çığırtkanlıklarını bir tarafa bırakın.
Biz sizin çocuklarınıza karışıyor muyuz? Hangi yaşta nasıl giydiğine, kimleri taklit ettiğine, kimlere özendiğine karışıyor muyuz?
Kemalist rejimin direnen son dinozorları şunu iyi bilmelidir ki; çocuklar annelerinin ve babalarınındır, kesinlikle rejimin değildir. Artık rejim onları istediği gibi yoğurma, istediği gibi eğip bükme ve istediği şekle sokma günlerini geride bırakmıştır.
Bırakın ilköğretimdeyken örtünmelerini, kundaktayken bile örteriz ve istediğimiz kıyafeti giydiririz, sizi ne ilgilendirir, siz kim oluyorsunuz?
Konuşmaya ilk başladıklarında ilk önce hangi kelimeleri öğreteceğimizi, onları hangi ninnilerle uyutacağımızı, kimleri sevdireceğimizi, kime benzemeleri için çırpınacağımızı biz biliriz. Yavrularımızı evlerimizde bu şekilde yetiştirdiğimizi siz de biliyorsunuz.
Şimdi bir başka merhaleye geçmiş durumdayız.
Çocuklarımız sadece evlerimizdeyken değil, okuldayken de bizim çocuklarımızdır.
Okudukları okullar da bizden alınan vergilerle yapılmıştır, vergilerimizle varlıklarını sürdürmektedir, öğretmenler ve diğer bütün görevliler de bizden alınan vergilerle oralarda görev yapmaktadırlar. Sadece bizim çocuklarımızın hizmetçileridirler.
Kısacası çocukların sahipleri olan anneler ve babalar ne diyorsa o olacaktır.
Örtünme yasağı ve Müslümanca bir eğitim verilmeyişinin bu ülke insanına neye mal olduğunun hiç hesabını yaptınız mı?
Son yüz yıl içerisinde bu ülke insanının ve özellikle Kürtlerin uğradığı en büyük zulüm ve haksızlığın ne olduğunu sorsam çoğumuzun aklına ilk olarak rejimin cinayetleri, katliamları gelir.
Yüz binlerce, hatta milyonlarca Müslüman bayanın okuldan ve eğitimden uzak kalışının ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? İnanın ki söz konusu zulüm ve katliamlar bunun yanında küçük kalır.
Evet, Müslümanca bir eğitim verilmediğinden dolayı koskoca bir yüz yıl Müslümanlar için karanlık bir dönem olmuştur.
Anadolu’da büyük bir kesim, Kürtlerin tamamına yakını kızlarını okula göndermemişler. Acaba bu şekilde kaç nesil eğitimden ve öğrenimden uzak kalmıştır dersiniz?
Bu bayanlar önce eş oldular, sonra anne oldular, sonra anneanne ve babaanne oldular ve milyonlarca insan bunların elinde büyüdü, kucağında yetişti.
Biraz daha iyi düşünebilmeniz için somutlaştırarak soralım: Pırıl pırıl örtüler içerisinde ilim ve irfan sahibi bir hoca hanımın, bir öğretmen hanımın, bir doktor ve mühendis hanımın bulunduğu evlerde büyümek, onların çocukları olmak, onların torunları olmak, onların yakınları olmak az bir ayrıcalık mıdır, az bir kazanç mıdır?
Bu devlet böyle bayanlar yetiştirdi de, böyle bayanların yetişmesine engel çıkartmadı da hangi Müslüman Kürt ve Türk, kız çocuğunu okula göndermedi?
Bütün bu zulümlerin ve kayıpların en büyük sorumlusu Kemalist rejimdir.
İnsanımız bir bedel ödeyerek bu merhaleyi aşmak üzeredir inşallah.
Şunu herkes ve özellikle Kemalist dinozorlar bilsin ki hiçbir şey artık eskisi olmayacak.
Yeter artık pırıl pırıl bir kalbe sahip olan çocuklarımızı münafıklığa, ikiyüzlülüğe zorladığınız!
Bitsin artık minicik yavruların okulda Kemalist, evde Müslüman, okulda Türk, evde Kürt oldukları!
Ve şunu iyi biliniz ki, özellikle kızlarımızı kundaktayken, beşikteyken bile tesettüre büründürürüz, sizi hiç mi hiç ilgilendirmez.
Kundaktaki bebeklerimizi de örteriz, sizi ne ilgilendirir?
Ortaöğrenimde örtünme yasağının kalkmasıyla malum çevreler feveran etmeye başladılar. Mümkün olsa derhal bir darbe yapılmasını isteyecekler. Öyle ya geçmiş dönemlerde bu resmen bir darbe sebebi değil miydi?
Köşelerden, ekranlardan bağırıp çağırmaya başlasalar, bir takım gösteriler düzenleseler de artık sesleri o kadar çıkmıyor.
Bunun bir sebebi de, yükseköğrenimde örtünme yasağının kalkmasıyla birlikte ülkeye şeriat gelmediğini gördüler, üniversitelerin baştan sona örtüyle dolup taşmadığını gördüler, ortaöğrenimin de bundan farklı olmayacağını biliyorlar.
Fakat içlerinde kemikleşmiş İslam düşmanlıkları var ya, edebe, hayâya ve nikâha karşı sürdürdükleri savaş var ya, onları tesettüre tahammül ettirmiyor.
Bir de kaybettikleri konumları. Düşünün bir defa düne kadar her şeyin sahibi idiler, her şeyden önce rejimin sahibi idiler, Müslüman mazlum halkı bu rejime taptırıyorlardı. Bu taptırma işine de çocuklardan başlıyorlardı. Onlara göre bu ülkenin bütün çocukları bu rejimin sessiz ve itaatkâr kullarıydı.
Artık bu ülkenin insanı itiraz ediyor, sesini yükseltiyor; Çocuklarımız bizimdir asla ve asla devletin değildir, özellikle rejimin değildir. Artık onları kendinize taptıramayacaksınız, putlarınıza taptıramayacaksınız. O dönemler geçti artık.
“Vay efendim, küçücük kız çocuklarına türban giydirecekler, ilkokul çocuklarına peçe taktıracaklar, çarşafa büründürecekler…”çığırtkanlıklarını bir tarafa bırakın.
Biz sizin çocuklarınıza karışıyor muyuz? Hangi yaşta nasıl giydiğine, kimleri taklit ettiğine, kimlere özendiğine karışıyor muyuz?
Kemalist rejimin direnen son dinozorları şunu iyi bilmelidir ki; çocuklar annelerinin ve babalarınındır, kesinlikle rejimin değildir. Artık rejim onları istediği gibi yoğurma, istediği gibi eğip bükme ve istediği şekle sokma günlerini geride bırakmıştır.
Bırakın ilköğretimdeyken örtünmelerini, kundaktayken bile örteriz ve istediğimiz kıyafeti giydiririz, sizi ne ilgilendirir, siz kim oluyorsunuz?
Konuşmaya ilk başladıklarında ilk önce hangi kelimeleri öğreteceğimizi, onları hangi ninnilerle uyutacağımızı, kimleri sevdireceğimizi, kime benzemeleri için çırpınacağımızı biz biliriz. Yavrularımızı evlerimizde bu şekilde yetiştirdiğimizi siz de biliyorsunuz.
Şimdi bir başka merhaleye geçmiş durumdayız.
Çocuklarımız sadece evlerimizdeyken değil, okuldayken de bizim çocuklarımızdır.
Okudukları okullar da bizden alınan vergilerle yapılmıştır, vergilerimizle varlıklarını sürdürmektedir, öğretmenler ve diğer bütün görevliler de bizden alınan vergilerle oralarda görev yapmaktadırlar. Sadece bizim çocuklarımızın hizmetçileridirler.
Kısacası çocukların sahipleri olan anneler ve babalar ne diyorsa o olacaktır.
Örtünme yasağı ve Müslümanca bir eğitim verilmeyişinin bu ülke insanına neye mal olduğunun hiç hesabını yaptınız mı?
Son yüz yıl içerisinde bu ülke insanının ve özellikle Kürtlerin uğradığı en büyük zulüm ve haksızlığın ne olduğunu sorsam çoğumuzun aklına ilk olarak rejimin cinayetleri, katliamları gelir.
Yüz binlerce, hatta milyonlarca Müslüman bayanın okuldan ve eğitimden uzak kalışının ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? İnanın ki söz konusu zulüm ve katliamlar bunun yanında küçük kalır.
Evet, Müslümanca bir eğitim verilmediğinden dolayı koskoca bir yüz yıl Müslümanlar için karanlık bir dönem olmuştur.
Anadolu’da büyük bir kesim, Kürtlerin tamamına yakını kızlarını okula göndermemişler. Acaba bu şekilde kaç nesil eğitimden ve öğrenimden uzak kalmıştır dersiniz?
Bu bayanlar önce eş oldular, sonra anne oldular, sonra anneanne ve babaanne oldular ve milyonlarca insan bunların elinde büyüdü, kucağında yetişti.
Biraz daha iyi düşünebilmeniz için somutlaştırarak soralım: Pırıl pırıl örtüler içerisinde ilim ve irfan sahibi bir hoca hanımın, bir öğretmen hanımın, bir doktor ve mühendis hanımın bulunduğu evlerde büyümek, onların çocukları olmak, onların torunları olmak, onların yakınları olmak az bir ayrıcalık mıdır, az bir kazanç mıdır?
Bu devlet böyle bayanlar yetiştirdi de, böyle bayanların yetişmesine engel çıkartmadı da hangi Müslüman Kürt ve Türk, kız çocuğunu okula göndermedi?
Bütün bu zulümlerin ve kayıpların en büyük sorumlusu Kemalist rejimdir.
İnsanımız bir bedel ödeyerek bu merhaleyi aşmak üzeredir inşallah.
Şunu herkes ve özellikle Kemalist dinozorlar bilsin ki hiçbir şey artık eskisi olmayacak.
Yeter artık pırıl pırıl bir kalbe sahip olan çocuklarımızı münafıklığa, ikiyüzlülüğe zorladığınız!
Bitsin artık minicik yavruların okulda Kemalist, evde Müslüman, okulda Türk, evde Kürt oldukları!
Ve şunu iyi biliniz ki, özellikle kızlarımızı kundaktayken, beşikteyken bile tesettüre büründürürüz, sizi hiç mi hiç ilgilendirmez.