Allahu Teala kitabında zikrettiği (konular) peygamberlerin isimleri hakkında en doğrusunu Allah (c.c.) kendisi bilir. Çünkü o yaptıklarından sual olunmaz. "O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu tutulacaklardır." (Enbiya 23)
Bununla beraber alimlerin açıklamalarından anladığımız; insanlara öğüt ve ders alınması gereken ibretlik kıssaları ve peygamberlerin hayat mucadelelerinden bazı kesitler sunarak hem kıyamete kadar bir ikaz ve beyyine, hem de adlarının anılması (tilavet) sebebiyle nebilere bir lutufta bulunmuştur.
Kur'an-ı Kerimde, bütün ummetlere gönderilen peygamberlerin tamamının isimlerinin geçmesi, hayat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'in salt tarih kitabı olmadığı için ruhuna ve maksadına da uymaz.
Konuyla ilgili ayet ve izahatlar ise şöyledir :
Allah Tealâ, kitabında bazı peygamberlerinin adını zikredip bazısını zikretmediğini gören yahudiler, adı anılanların anılmıyanlardan daha üstün olduğunu düşünerek: "Muhammed peygamberleri zikretti, ama Musa'nın hiç adını anmıyor." dediler de bunun üzerine "Ve Allah, Musa ile de konuşmuştur." âyeti nazil oldu
"Daha önce sana anlattığımız peygamberlerle, anlatmadığımız başka peygamberlere de (vahyettik). Ve Allah Musa ile de konuştu." (Nisa 164)
"Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, muminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir." (Hud 120)
"Sana peygamberlerin haberlerine" kavimlerinin eziyetlerine karşı sabredib direnmelerine "dair neyi anlatırsak, onunla kalbine" risaletî edâ ve bu sebebten ötürü sana gelen eziyetlere sabretmen hususunda "kalbine sebat verelim diye anlatıyoruz."
Bu buyruktaki: "(Her) neyi" kelimesi, "anlatırsak" anlamındaki fi*il ile nasbedilmiştir. Yani, peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız ve ihtiyaç duyduğun herbir haber, demektir.
Allah Teâlâ buyurur ki: Senden önce geçen peygamberlerin ummetleriyle birlikte olan haberleriyle ilgili kıssalarını sana haber veriyoruz, anlatıyoruz. Onlarla nasıl mucâdele ve munâkaşalar olmuş, peygamberler yalanlama ve eziyyetlere nasıl katlanmışlar, Allah Teâlâ kendi taraftarları olan mu'minlere nasıl yardım etmiş, düşmanları olan kâfirleri nasıl yalnız bırakmış? İşte bütün bunlar ey Muhammed, senin kalbine sebat vermemiz içindir. Ayrıca geçen peygamber kardeşlerin senin için bir örnek olsunlar içindir
Kalbine sebat verelim" buyruğunun, kendisiyle sebat ve yakîn'ini arttıralım, anlamına geldiği de söylenmiştir.
İbn Abbas der ki: "Kendisiyle kalbini pekiştirelim diye" demektir.
İbn Cureyc de: Tahammulsuzluk göstermemen için kendisiyle kalbinin sabır ve metanetini arttıralım diye... Meanî (Meâni'l-Kur'ân'a dair eser yazanlar) derler ki: Maksat senin gönlünü hoş tutalım diye, demektir. Manalar birbirine yakındır.
"O (şey)" burada; "(Her) şeyden bedeldir. Yani biz peygamberlerin haberlerinden senin kalbine sebat verecek şeyleri sana anlatıyoruz.