Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Kur’an’a Göre Peygamber ﷺ’e Kur’an Dışı Vahiy

Burhanuddin Aldiyaî Çevrimdışı

Burhanuddin Aldiyaî

Aktif Üye
İslam-tr Yazar
Kur’an’a Göre Peygamber ﷺ’e Kur’an Dışı Vahiy
27013

Yarı Mealciler Kur’an’ın bazı ayetlerini yerinden oynatarak literal bir meal okumasıyla Peygamber ﷺ’e Kur’an dışında vahyin gelmediğini iddia edip adeta Peygamber ﷺ’e vahiy ambargosu koymaya çalışıyor. Bu şekilde Sünneti / hadisleri inkâr etme yolunu bulmaya çalışıyor. Oysa Kur’an’ın sadece vakıa zemininde inen bazı örnek ayetlerine dikkatle bakılırsa, aksini söylediği açıkça görülecektir. Peygamber ﷺ’e itaati emreden, örnekliğini gösteren ayetler gibi çok sayıda nassın yanında, aşağıdaki örnekler gibi ayetler de bunu açıkça göstermektedir.

Kur’an’da Muhammed ﷺ de Kur’an dışı vahyin geldiğine dair açık ifadeler olduğu gibi işaretler de mevcuttur. Daha önce geçen kıble ile ilgili Bakara Suresi 2/143. ayetinin açık ifadesiyle birlikte örneğin Âl-i İmran Suresi 3/124. ayette Peygamber ﷺ’in mü’minlere meleklerin ineceğini haber verdiğini belirtir. Oysa meleklerin Uhud Savaşı’nda ineceğini daha önce haber veren bir ayet yok. Yine Necm Sûresi’nde Resûlullah ﷺ’ın daha önce de Cebrail (as)’ı gördüğü ifade edilir. Ancak Cebrail ile bu iletişimin içeriğine dair Kur’an’da herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Aynı şekilde sözü geçen surede Peygamber ﷺ’in bazı ayetler gördüğü, kalbinin gördüklerini yalanlamadığı gibi bir takım iletişim ve tecrübelerden bahsedilmektedir. Fakat Kur’an’da bunların detayları bulunmamaktadır.

Buna benzer diğer bir tecrübe de İsra Sûresi’nde geçmekte ve bazı ayetlerin gösterilmesi için Peygamber ﷺ’in Mekke’den Kudüs’e götürüldüğü haber verilmektedir. Ne var ki gösterilen bu ayetlerle ilgili detaylar Kur’an’da yoktur. Haşr Suresi 59/5. ayet de diğer bir örnektir. Burada Yahudilerin kalelerini kuşatan Resûlullah ﷺ’ın, onları inmeye zorlamak için hurma ağaçlarını kesme emrini vermesi, Allah ﷻ’ın izniyle olduğu belirtilir. Ancak Kur’an’da önceden verilmiş böyle bir izin yoktur. Bütün bunlar bize, Resûlullah ﷺ ile Kur’an dışı iletişimin ve dolayısıyla vahyin olduğunu göstermektedir. Bunlara ilham gibi yorumlar getirmek ise, bir peygambere vahiy ambargosu koymaktan başka bir anlam ifade ermez.

Yine yirmi üç yıl gibi uzun bir süre zarfında, tertipli ve dizimli bir şekilde değil de, olay ve duruma göre sûre sure, ayet ayet inen Kur’an’ın ayet ve sûre dizilişi, önümüze iki yol koyar: Ya Peygamber ﷺ kendi inisiyatifiyle yaptı ki bu, Allah’ın kelamında tasarrufta bulunduğu anlamına gelir ve ciddi müşkillere kapı aralar ya da Allah ﷻ’tan emir alarak düzenledi. İkinci şık zorunlu olacağına göre ve kitap dışında vahyin olmadığını söylediğimiz zaman, Kur’an’da buna dair uzun bir ayet veya surenin olması gerekirdi. Ancak böyle bir şey söz konusu değildir. Demek ki Peygamber ﷺ, Kur’an dışında da vahiy alıyordu.

Buna sahabenin kendi görüş ve içtihadına göre dizdiği gibi üçüncü bir şık daha eklendiğinde, mesele çok daha vahim bir sonuca gider. Zira Kelamullah’ta peygamber masumiyeti bile bulunmayan beşer tasarrufunun olduğu anlamına gelir ve bu tasarrufun sadece dizimle sınırlı kaldığı da asla garantilenemez. Hatta sadece dizim bile çok vahim sonuçlar doğurur. Çünkü Allah’ın maksadını doğru ve bütüncül bir şekilde ifade edebilmek, ancak Allah ﷻ’ın kelamında olduğu gibi doğru dizimle mümkün olabilir. Peygamber ﷺ’in beşer olarak kendi içtihadıyla bunu bilebilmesi mümkün değildir. Sahabeden de hiç söz etmeyelim. İşte böylesi bir manzara karşısında, sadece mantıksal yaklaşımla bile olsa, önümüzde vahiyden başka bir yol kalmamaktadır.

Kur’an’ın kendisi de bize tamamen bunu söyler. Kur’an’ın hem toplatılması ve hem de Peygamber ﷺ’e okutulup ezberletilmesinin Allah tarafından sağlanacağını açıkça belirten Kıyamet Suresi 75/17. ayetiyle birlikte, Allah Teâlâ Nisa Suresi’nde şöyle buyurur:

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِندِ غَيْرِ اللَّـهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا ﴿٨٢﴾ النساء.

«Kur’an’ı düşünüp tedebbür edemiyorlar mı? Eğer Allah dışında başkasından olsaydı, onda çok aykırılıklar bulurlardı.» [Nisa 4/82]

Kur’an’da hiçbir aykırılık-ihtilaf olmadığına göre, inişinden dizilişine, her şeyi Allah Teâlâ’nın emriyle olmuştur. Aynı şey ibadetlerin eda şekilleri, vakitleri, rükünleri, bozanları ve nice muamelat, had, ceza gibi uygulamalar için de geçerlidir. Ya Peygamber ﷺ’in bütün bunları kendi yaptığını söyleyecek ve beşer olarak dine müdahale ettiğini hatta gerçekte dinin koyucusu olduğunu ileri süreceğiz ya da bunları Allah ﷻ’tan aldığı emirler doğrultusunda yaptığını ve Kur’an dışında ikinci bir vahye muhatap olduğunu kabul edeceğiz.

Kur’an da bize bundan başka bir şey söylemiyor. Allah Teâlâ buyurur: «Ben, sadece bana vahyedilene uyarım.» [En’am 6/50]

Yine Resûlullah ﷺ’tan da duyduğumuz budur. Osman b. Ebi’l A’s anlatıyor:

عنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِي الْعَاصِ، قَالَ: كُنْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ﷺ جَالِسًا إِذْ شَخَصَ بِبَصَرِهِ، ثُمَّ صَوَّبَهُ حَتَّى كَادَ أَنْ يُلْزِقَهُ بِالْأَرْضِ، قَالَ: ثُمَّ شَخَصَ بِبَصَرِهِ فَقَالَ: أَتَانِي جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلَام فَأَمَرَنِي أَنْ أَضَعَ هَذِهِ الْآيَةَ بِهَذَا الْمَوْضِعِ مِنْ هَذِهِ السُّورَةِ” إِنَّ اللَّـهَ يَأمُرُ بِالعَدلِ وَالإِحسانِ وَإيتاءِ ذِي القُربى وَيَنهى عَنِ الفَحشاءِ وَالمُنكَرِ وَالبَغيِ يَعِظُكُم لَعَلَّكُم تَذَكَّرونَ (النحل: 90).

«Resûlullah ﷺ’ın yanında oturuyordun birden gözlerini yukarıya dikti, sonra neredeyse yere yapıştıracak gibi doğrulttu, sonra yine yukarı dikti ve Cebrail (as) bana gelip bu ayeti şu surede buraya koymamı istedi, dedi...» [Ahmed: (17567)- [17459]
Başka bir hadiste;

عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، أَنّ النَّبِيَّ ﷺ قَالَ: مَنْ حَفِظَ عَشْرَ آيَاتٍ مِنْ أَوَّلِ سُورَةِ الْكَهْف عُصِمَ مِنَ الدَّجَّالِ.

«Kim Kehf Sûresi’nin başından on ayet hıfzederse, deccaldan korunmuş olur.» deniliyor. [Müslim: (1348)- [812]; Ebu Davud: (3767)- [4323]; Ahmed: (21168)- [21203] (1)

Sure faziletlerinde emsali çok olan bu hadislerden açıkça anlaşılıyor ki sadece dizim değil, sûre isimleri de Peygamber ﷺ’in hayatında belirtilmişti. Bunlar Resûlullah ﷺ zamanında biliniyordu. Sonuç olarak Resûlullah ﷺ’a her surenin adı belirtildiği gibi inen her ayetin nereye konulacağı da bildiriliyordu. Resûlullah ﷺ da ashabına söylüyor, o şekilde hem ezberletiyor ve hem de yazdırıyordu. Şu hadis de diğer bir örnektir; «Dikkat edin, bana kitap ve onun bir misli (hüccet olmada eş değer bir benzeri) daha verilmiştir...» [Ebu Davud: 3990- 4604, Ahmed: 16844- 16722]

Bütün bunları ilham ile açıklamaya çalışmaksa, gülünç olmaktan öteye gitmez. Zira böylesi kritik durumlarda vahyi reddedip ilhama sarılmanın ne aklı, ne mantığı ve ne de ilmî bir dayanağı olur.

Hepsinin ötesinde, Kur’an’ın kendisi bize mesela Meryem (ra)’e defaatle vahyin geldiğini hatta bazı hallerinde anlık olarak yönlendirildiğini söylüyor. Bu hususla ilgili Meryem Suresi’nin 19/16. ayetinden 29. ayetine kadarki kısmı okumamız fazlasıyla yeterlidir. İlahi vahiy peygamber bile olmayan bir insanı yönlendirmişse, ilahi mesajların sonuncusunu ve en kâmilini getiren elçiye Kur’an dışında vahyin gelmediğini iddia edenleri nasıl tanımlamak gerekir bilemiyorum. Bu zihniyetteki kişilerin akıldan dem vurmaları ise, komedinin trajik yönüdür.

--------------------

Not:
Mealist güruhun surelerin faziletiyle ilgili hadislerle ciddi problemli olduklarını biliyoruz. Konumuzun dışında olduğu için tahlillerine girmeyeceğiz. Ancak dalgalandırılan şüpheler sebebiyle kafa karışıklığının önüne geçebilmek adına iki cümleyle mevzuyu açıklayalım. Her şeyden önce bu hadislerin iki temel amacı vardır. Birincisi Kur’an’ı ezberlemeye teşviktir. İkincisi ise, dua mahiyetinde okunmaya irşad etmektir. Allah Teâlâ Araf 7/180. ayette ‘kendi isim ve sıfatlarıyla kendisine dua etmemizi’ istemektedir.

Kur’an da Allah ﷻ’ın kelamı olarak bir sıfatı ve diğer isim ve sıfatlarını ihtiva ettiğinden, Resûlullah ﷺ da Kur’an ile Allah Azze ve Celle’ye dua etmeyi teşvik, irşad ve yönlendirmede bulunmuştur. Yoksa böylesi ayetler okunduğunda, konu edindikleri mevzularda hemen bir zırha dönüşerek okuyanı korumaya alır gibi bir düşünce, temelinde Resûlullah ﷺ’ı anlamamaktan ibaret, sığ bir düşüncedir. Ne Resûlullah ﷺ böyle bir şey söyler, ne de Müslüman o derece sığ düşünceli olur. Yoksa örneğin Bakara Suresi 2/186. ayet gibi daha nice ayetin muhtevası bile boşa çıkar.


Peygamber ﷺ’in Dindeki Konumu Sünnet ve Yarı Mealciler
Burhanüddin Aldiyaî
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
CezakAllahu hayran hocam,
Rasulullah (s.a.v.)'e tabi ki Kur'an dışında vahy (gayr-i metluv vahy) gelmiştir. Zındıkların inkar etmeleri ancak kendi zilletlerini büyütür. Rabb'im ilminizi arttırsın, amellerinizi kabul buyursun.
 
Üst Ana Sayfa Alt