Mutlaka okumanızı tavsiye ederim ufuk açıcı bir yazı
Son yıllarda gündemin modası haline gelen küresel ısınma, kuraklık ve kıyamet senaryoları gibi meselelerin aslı tam olarak anlatıldığı gibi değil. Yüzyılın büyük planlarından birisinin kod adı : ” İZRYEHOSA=2014 “( İsrailoğulları Yahova Beklenen Kralı. Krallığın beklenen tarihide 2014) olan büyük senaryonun bir parçasıdır.
Hareket planı tüm dünya insanlarının zihninde kuraklığa bağlı küresel bir felaketin senaryosunu yerleştirmektir. Korku psikolojisi ile bu operasyona beş yüz milyar dolar kadar (bilinen) finans sağlanmıştır. Dünya çapında kampanyalar düzenlenerek, yazılı ve görsel medya kullanılarak insanlığa bu bilinç aşılanmaktadır. Dev kampanyalar (özellikle ikinci, üçüncü dünya ülkeleri ve tabi ülkemizde) düzenlenip küresel felaket haberleri günlerce medya yolu ile halka sunulmuştur. Bu kampanyalar için çeşitli kaynaklar bazı medya ve tv kuruluşlarına destek vermiştir. Bu konuda bazı kurumlar aracı olmuştur. Görünüşte her şey legaldir. Bu işlerin dünya çapındaki oyuncuları, bilim adamları, gazeteciler, kurum ve kuruluşlar sempozyumlar ve etkinlikler düzenleyerek destek olmuşlardır.
Gerçek amaç Büyük Ortadoğu Projesinin temel sebebi olan Büyük İsrail Projesi ile bizzat alakalıdır. Bu korku havası ile İsrail, emelini gerçekleştirmek istediği topraklardaki insanları kendi istekleriyle ya da metazori olarak göç ettirmek istemektedir.
Değerli madenler ve su yatakları bu projenin bir parçasıdır. Yanlış politikalar yüzünden yurdumuzda da tarım toprakları, su yatakları ve göller hızla kurutulmaktadır. Dikkatinizi çekerim kurumamakta; kurutulmaktadır. Birçok resmi belgede şu ibareler yer almaktadır: “Kuruyan göllerin sularının çekilme nedeni yanlış tarım ve sulama politikalarıdır.” Yağmurun yağmaması ve kuraklık belli aralıklarla belli senelerde görülmektedir. Ana sebep bu değildir. Bu tetikleyici bir sebeptir sadece. Mesela yağan yağmuru tutacak yeterli baraj yapılmamaktadır. Daha birçok örnek verilebilir.
Bizim anlatmak istediğimiz küresel felaket senaryosunun aslında bir İsrail projesi olmasıdır. Tohumlarımızın nesli bilinçli şekilde tüketilmiştir. Genetik tarım adı altında İsrail`den tohum alınmaktadır. Genleri ile oynanmış bu tohumların Türk insanının genetik yapısına uygun hastalık hormonları taşıdığı ehlince araştırılsa ortaya çıkacaktır.
Karakıta Afrika`daki 12 ülkede, elmas madenleri yüzünden aynı şer güçler AİDS mikrobunu yaymışlardır. Ve tıpkı küresel felaket senaryo yalanı gibi AİDS hastalığı da büyük kampanyalar sonucu insanlığın zihnine enjekte edilmiştir. Her ülkenin kültür ve inanç yapısına göre AİDS hastalığının bir homoseksüel hastalık olduğu beyinlere kazınmıştır. Oysa istatistikler bunu yalanlamaktadır.
Çıktığı günden bugüne kadar AİDS`ten ölen insanların % 82,7`si kadındır. Araştırmak isteyenler intenette AİDS ile alakalı istatistiklere girebilir. Çarpıcı bir başka durum ise bu hastalığın Afrika`nın sadece 12 ülkesinde 35 milyon kişiyi öldürmesidir. 12 ülkenin özelliği bu ülkelerin hepsinde değerli elmas madenlerinin bulunmasıdır. Madenleri işletenlerin %100`ü Yahudiler ve batılı beyazlardır.
Bir başka çarpıcı gerçekte 12 ülkede 35 milyon insanı öldüren AİDS mikrobu sadece siyahları öldürmektedir ve bu ülkelerdeki beyaz efendilere bu hastalık bulaşmamaktadır. Nedeni AİDS mikrobunun sadece siyahları öldürecek şekilde genlerine uygun olarak üretilmesidir. Bunları da istatistiklerde bulabilirsiniz.
Peki ne olmuştur? Bu AİDS hastalığı dünyaya lanse edildikten sonra Afrika`daki zenciler iğfal edilmiş, aç bırakılmış ve milyonlarca insan soykırıma uğramıştır. Çıkartılmak istenen sonuç: “Bütün bunların sorumlusu AİDS hastalarıdır!” Çünkü o topraklar siyonizmin ve batılı güçlerin rüyalarını ve kurdukları haremlerdeki kadınların boyunlarını süslemektedir.
Gelelim küresel felaket çığırtkanlıklarına. Burada yapılmak istenen yukarıdakilerle aşağı yukarı aynıdır: İnsanlar göç ettirilecek ve bu insanlar kuraklığa bağlı kolera, tifo veya adı sanı duyulmamış hastalıklar yayılarak telef edilecek ve bu topraklar boşaltılıp İsraillilerin yerleşmesine zemin hazırlanacak.
Dilerseniz bir beyin fırtınası yapalım: Topraklarımızda bu tip olaylar olsa, devletten de kanun çıksa ve buralar terk edilecek dense ne olur? Ankara`da suların kesilmesinde kuraklığa bağlı yağmurun yağmayışı sebep gösterilerek medyaya bir sürü bilgi yansıdı. Ankara belediye başkanı Ankaralı hemşerilerine Ankara dışına tatile çıkmalarını önerdi. Bu tamamen iyi niyetli bir öneri olmasına rağmen demek ki zaruri hallerde böyle öneriler resmi olmasada şifahen mümkün olabiliyor. Bu örneği vermemizin sebebi Allah korusun çok ciddi bir kuraklıkta devletin politikasının ne olacağı hakkındaki merakımızdır.
Hiçbir insanın ya da toplumun gücü kıyameti koparmaya yetmez, kıyametin sahibi Allah`tır. Rahman suresinde insan, yaratılışın dengesini bozmaması yönünde uyarılır. Bazı ayetler insanın bozduğu denge yüzünden cezasını çekeceğini söyler ama insanoğlu kıyameti asla koparamaz. Tabiri caizse Allah dünyayı bir ev gibi yaratmış, evi yerli yerince dayamış döşemiş ve anahtarlarını insana vermiştir. Bu insan evin içindeki her şeyi bozabilir, iradesiyle evi çöp eve çevirebilir lakin evi yıkamaz buna gücü yoktur. Çünkü evin yani mülkün sahibi Allah`tır.
Bir örnek daha: “Kıyametin vaktini yalnızca Allah bilir.” (Lokman süresi 30. ayet ) Bu ayete göre beşer kıyameti yapma gücüne sahipse yapacağı vaktide biliyor demektir ki bu yüce İslam inancına, yüce kitabımız Kuran`a terstir. İstedikleri kadar nükleer bomba patlatsınlar, istedikleri kadar daha bilmediğimiz operasyonlar yapsınlar İsrafil Aleyhisselam sûra Bush`un, İsrail`in veya bir başka şer gücün bombasının sesiyle üfleyecek değildir. O yüce Allah`tan aldığı emir ile sûra üfler. Anlatmak istediğimiz dünya küresel şeytanların üflemelerine gelmeyecektir. Küresel felaketin bu anlattığım çerçevede tekrar düşünülüp araştırılmasını istirham ediyorum. “İZRYEHOSA=2014″ kodu ile kodlanan, İsrail`in Yahovasının beklenen krallığını daha çok bekletelim. Türkiye bu tür anlaşmalara imza atmaz.
(Oktan Keleş, Netpano.com, 12-2009)