Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Maide Suresi 6.ayet (abdest)

H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
6 — Ey îmân edenler, namaza kalktığınız zaman; yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın, başınıza da mesnedin ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı da (yıka-yın). Eğer cünüb iseniz hemen temizlenin. Eğer hasta ol-muşsanız veya seferde iseniz, yahut heladan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmış da su bulamamışsanız; temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla mesnedin. Allah, size zorluk vermek istemez. Lâkin sizi temizlemek, üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
Abdcst, Gusül ve Teyemmüm
Selef-i sâlihînden çokları «Namaza kalktığınız zaman.» kavlinin, abdestsiz olarak namaza durduğunuz zaman, demek olduğunu söylerler. Başkaları da; uykudan uyanıp namaza kalktığınız zaman, şeklinde mânâ vermişlerdir ki, her iki anlam da birbirine yakındır. Başka bir grup ise der ki; âyetin mânâsı bunların her ikisinden daha geniştir. Zîrâ âyet, namaza durulduğunda abdesti emretmektedir. Fakat bu; abdestsiz kişi hakkında vücûb ifâde ederken, abdestli kişi hakkında mendûbiyyet ve müstehablık ifâde eder. Bazıları da derler ki; İslâm'ın
2144 İBN KESÎR (Cüz: 6; Sûre: 5
başlangıç döneminde her namaz vakti abdest almak emri vücûb ifâde ediyordu. Ancak bilâhere bu emir neshedilmiştir.
Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdurrahmân... Büreyde'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) her namaz vakti abdest alırmış. Mekke'nin fethi günü abdest almış, mesh üzerine meshetmiş ve bir abdestle birden fazla namaz kılmış. Bunun üzerine Hz. Ömer ona; ey Allah'ın Ra-sûlü, sen şimdiye kadar yapmaz olduğıyı şeyi yaptın, deyince; Rasûlullah (s.a.) ey Ömer, bunu kasıdlı olarak yaptım, buyurmuş. Müslim ve öteki Sünen sahipleri de bu hadîsi Süfyân es-Sevrî kanalıyla Alkame'den rivayet ederler. İbn Mâce'nin Sünen'inde Alkame yerine Süfyân bulunmakta ve her ikisi de Büreyde'den bu hadîsi nakletmektedirler. Tirmizî, bunun hasen ve sahih olduğunu söyler.
İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Muhammed İbn Abbâd... Fadl İbn Mübeşşir'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben, Abdullah oğlu Câbir*in ■bir abdestle birçok namaz kıldığım gördüm. İdrarını yaptığında veya abdestini bozduğunda, abdest alır ve onun suyunun artanı ile meshleri üzerine meshederdi. Ben, ona dedim ki; ey Ebu Abdullah, yaptığın şey kendi görüşüne göre midir? O; hayır, Rasûlullah'm böyle yaptığını' gördüm. Ben de Rasûlullah'm yaptığı gibi yapıyorum, dedi. İbn Mâce de bu hadîsi İsmâîl kanalıyla Ziyâd'dan rivayet eder. İmâm Ahmed der ki: Bize Ya'kûb... Abdullah İbn Ömer'in oğlu Ubeydullah'dan nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben Ubeydullah'a; Abdullah İbn Ömer'in nasıl abdest aldığını gördün mü? İster temiz olsun, ister temiz olmasın her namaz için abdest alıyor muydu? Ve bunu nereden öğrendin? diye sordum. O dedi ki; Hattâb'm oğlu Zeyd'in kızı, Esma kendisine anlatmış, ona da Abdullah İbn Hanzale el-Ğasîl anlatmış ki; Rasûlullah (s.a.), ister temiz olsun, ister olmasın her namaz için abdest almayı emredermiş. Bu durum, Rasûlullah'a zor gelince o, her namazda misvak kullanmakla emrolunmuş ve abdestsiz olması müstesna abdest alma emri kaldırılmış. Abdullah, bunu çok iyi gördüğü için ölünceye kadar böyle yaparmış. Ebu Dâvûd da... Abdullah İbn Ömer'den aynı hadîsi rivayet eder. Sonra der ki; bunu İbrâhîm İbn Sa'd, Muhammed İbn İshâk'dan rivayet etmiştir ve bu isim Ahmed îbn Hanbel'de yeraldığı gibi übeydullah İbn Abdullah İbn Ömer şeklinde yeralır. Rivayet nasıl olursa olsun, bu isnâd sahihtir. Nitekim İbn îshâk bunu tahdîs ve işitme yoluyla Muhammed İbn Yahya'dan nakletmiştir ki, böylece telbîs mahzuru ortadan kalkmıştır. Hafız İbn Asâkir bu hadîsi; Seleme îbn Fadl kanalıyla... Muhammed îbn Yahya İbn Hibbân'dan rivayet etmiştir. En iyisini Allah bilir. Abdullah İbn Ömer'in böyle yapması ve her namazda abdest almaya müdâvemet etmesi, Cumhûr'un da dediği gibi, bunun müstehâb olduğuna delâlet eder.
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSÎRİ 2145
İbn Cerîr der ki: Bize Zekeriyyâ İbn Yahya... İbn Sîrîn'den nakletti ki; halîfelerin hepsi, her namazda abdest alırlarmış. Yine İbn Cerîr der ki: Muhammed İbn Müsennâ... İkrime-'nin şöyle dediğini nakletmiş: Hz. Ali her namazda abdest alır ve ( *jLJ\ J\ ,»1*5 tel \jL»\ ^JÜİ y b ($jbj3rj\jL~£-\i) âyetini okurmuş. Bize İbn el-Müsennâ,.. Nizâl ibn Se-bure'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben Hz. Ali'n'in öğle namazını kılıp, sonra vakfe'de oturduğunu gördüm. Sonra kendisine su getirildi. Yüzünü ve ellerini yıkadı. Başına ve ayaklanna meshetti ve buyurdu ki; bu abdesti bozulmamış olanların abdestidir. Ya'kûb İbn İbrahim... İbrahim'den nakleder ki; Hz. Ali sıcakta ölçek ölçtü. Sonra abdest aldı ve bunda aşın gitti. Sonra dedi ki; bu, abdesti bozulmamış olanlann abdestidir. Hz. Ali'den nakledilen bu kuvvetli rivayet tarîkleri birbirini desteklemektedir.
İbn Cerîr ayrıca der ki: Bize İbn Beşşâr... Enes'ten nakletti ki; Hz. Ömer abdest aldı ve biraz acele etti. Sonra dedi ki; abdesti bozulmamış olanların abdesti işte böyledir. Bu isnâd sahihtir. Muhammed İbn Şîrîn de der ki; halîfeler her namaz için abdest alırlardı. Ebu Dâ-vûd et-Tayâlisî'nin, Ebu Hilâl ve Katâde kanalıyla Saîd İbn Müseyyeb'-den naklettiği; abdest bozmadan abdest almak, aşın gitmektir, mealindeki söze gelince; Saîd İbn Müseyyeb'in böyle bir şey söylemesi garîb-tir. Kaldı ki bu ifâdenin vâcib olduğuna inanarak abdest yenileyen kişi aşın gitmiştir, şeklinde alınması da mümkündür. Abdestli iken abdest almanın müstehab ve meşru' olduğuna dâir sünnette pek çok delil vardır. Nitekim Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdurrahmân İbn Mehdî... Amr îbn Âmir'den nakletti ki; o, şöyle demiştir : Ben, Enes İbn Mâlik'in şöyle dediğini duydum : Rasûlullah (s.a.), her namaz vakti abdest alırdı. Amr İbn Âmir diyor ki, ben ona siz nasıl yapardınız? diye sordum. Enes İbn Mâlik dedi ki: Biz abdestimiz bozulmadıkça bir abdestle biı çok namaz kılardık, dedi. Bu rivayeti başka yollarla Amr İbn Âmir den İmâm Buhârî ve Sünen ehli de rivayet ederler.
İbn Cerîr der ki: Bana Ebu Saîd... Abdullah îbn Ömer'in şöyle dediğini anlattı; Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki :
X"■ " *' -M f*
Kim abdestliyken abdest alırsa; Allah ona, on hasenat yazar. Ta-berî aynı hadîsi îsâ îbn Yûnus kanalıyla... Abdullah İbn Ömer'den nakleder. Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbn Mâce de aym hadîsi İfrîkî'nin hadisinden rivayet ederler. Tirmizî, bu isnadın zayıf olduğunu söyler.
Yüzlerinizi yıkayın.» Bilginlerden bir grup «Namaza kalktığınız zaman, yüzlerinizi yıkayın.» kavline dayanarak abdestte niyetin vâcib olduğunu söylemişlerdir. Çünkü sözün takdiri şöyledir ; Namaza kalktığınız zaman, namaz için yüzlerinizi yıkayın. Nitekim araplar, «emîr'i gördüğün zaman onun için ayağa kalk» derler. Ve Buhârî ile Müslim'in Sahîh'lerinde; ameller niyetlere göredir ve her kişiye niyet ettiği şey vardır, buyurulmuştur. Yüzün yıkanmasından önce abdeste başlamak için Allah'ın adının anılması müstehâbtır. Nitekim sahabeden bir topluluktan sağlam yollarla gelen hadîs-i şerifte Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur : Allah'ın adını anmayan kişinin abdesti yoktur.
Eller kaba sokulmazdan Önce ayalarının yıkanması da müstehâbtır. Uykudan uyanınca bunu yapmak daha da gereklidir. Çünkü Buhârî ve Müslim'de Ebu Hüreyre (r.a.) den nakledildiğine göre, Rasûlullah (s.a.) buyurur ki:
tiızaen Diriniz uykusundan uyandığı zaman, üç kere yıkamadan önce elini kaba daldırmasın. Çünkü o, elinin nerede gecelediğini bilemez.
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSİRİ 2147
Yüzün sınırına gelince; fukahâya göre başın saçlarının bittiği yer ile sakalın ve çenenin uzunlamasına son bulduğu yerin arasıdır. Baş derisine itibâr yoktur. Enliliğine de bir kulaktan öbür kulağa kadardır. Başın sağ ve sola dökülen saç kısımlanyla, yüzün üzerine düşen kısmı baştan mı, yüzden mi olduğu konusunda ihtilâf vardır. Sakalın farz olan noktasından uzanan kısmına gelince; bu konuda iki görüş vardır: Birinci görüşe göre bu kısma suyun dökülmesi vâcibtir. Çünkü yüzyüze gelme orası ile vuku'bulmaktadır. Nitekim bir hadîste rivayet edilir ki; Rasûlullah (s.a.) sakalını örtmüş bir adamı görünce; aç onu, çünkü sakal yüzdendir, buyurmuş. Görmez misiniz araplar, sakalı biten delikanlıya yüzü göründü, derler. Sakalı sık olan kişinin, abdest alırken sakalının arasını sıvazlaması müstehabtır. Nitekim İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Abdürrezzâk... Ebu Vaîd'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben Hz. Osman'ı abdest alırken gördüm : —Abdest hadîsini anlattıktan sonra şöyle dedi— : Yüzünü yıkadığında üç kere sakalını sıvazladı, sonra dedi ki: Ben Rasûlullah (s.a.) in benim yaptığım gibi yaptığını gördüm. Tirmizî, bu hadîsin hasen ve sahih olduğunu söyler. Buhârî de onun hasen olduğunu bildirir.
Ebu Dâvûd der ki: Bize Rebî' İbn Nâfi'... Enes İbn Mâlik'ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.) abdest alırken bir avuç su almış, çenesinin altına götürerek, onunla sakalını sıvazlamış ve demiş ki: Rabbım Azze ve Celle bana böyle emretti. Bu rivayet, yalnızca Ebu Dâvûd'dan menkûldür. Ancak bir başka şekilde Enes İbn Mâlik'ten rivayet edilmiştir. Beyhakî der ki: Biz, sakalı sıvazlamak konusunu Hammâd, Âişe, Ümmü Seleme kanalıyla Hz. Peygamber'den rivayet ettik. Ayrıca Hz. Ali ve diğerlerinden de rivayetler vâriddir. Keza Abdullah İbn Ömer, Hasan İbn Ali, Nehaî, tabiînden bir topluluktan dia sakalın sıvazlanmasını terk konusunda ruhsat bulunduğuna dâir rivayet nakledilir.
Hz. Peygamberden değişik yollarla sahihe olarak vârid olan rivayetlerde o, abdest aldığı zaman; mazmaza ve istinşâk edermiş. Ancak mazmaza ve istinşâkm abdest ve gusül konusunda vâcib olup olmadığı tartışmalıdır. Nitekim Ahmed İbn Hanbel'in mezhebine göre; her ikisinde de ağıza ve buruna su vermek vâcibtir. Şafiî ve Mâliki mezhebinde ise müstehabtır. Nitekim Sünen sahiplerinin İbn Huzeyme kanalıyla Rifâa İbn Râfi'den naklettikleri sahîh hadîste Rasûlullah (s.a.) namazını gerektiği gibi edâ edemeyen birine, Allah'ın sana emrettiği gibi abdest al, buyurmuştur. Bazıları da mazmaza ve istinşâkm gusülde vâcib olduğunu, abdestte vâcib olmadığım söylerler ki bu, Ebu Hanîfe'-nin mezhebidir. Ahmed fcbn Hanbel'in —rivayet edilen— bir diğer ka-nâatına göre, istinşâk vâcibtir, mazmaza vâcib değildir. Nitekim Rasûlullah (s.a.), Buhârî ve Müslim'de sabit olan bir hadîste buyurur ki: Kim abdest alırsa; burnuna fazlasıyla su versin. Bir başka rivayette de
2148 İBN KESİR (Cüz: 6; Sûre: 5
şöyle buyurur: Sizden biriniz abdest alırsa; burnunun iki deliğine su versin. Sonra bunu fazlalaştırsın.
îmâna Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Ebu«Seleme... Abdullah îbn Abbâs'tan nakletti ki; o, abdest almış ve yüzünü yıkamıştı. Sonra bir avuç su alarak maznıaza yapmış ve bunu da fazlaca yapmış. Sonra bir avuç su almış, onunla sağ elini yıkamış, Sonra bir avuç su almış, onunla sol elini yıkamış, sonra başına meshetmiş, sonra bir avuç su almış ve onu sağ ayağına, yıkayıncaya kadar dökmüş. Sonra bir avuç su almış, onunla sol ayağını yıkamış ve şöyle demiş : Ben, Rasûlullah (s.a.) in böyle abdest aldığım gördüm. Buhârî bu hadîsi Muhammed İbn Abdürrahîm ve Ebu Seleme kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayet eder.
«Dirseklere kadar ellerinizi.» Yani dirseklerle beraber ellerinizi de yıkayın. Nitekim Allah Teâlâ, bir diğer âyet-i kerîme'de aynı edatı şöyle kullanmıştır: «Onların mallarım sizin mallarınıza katarak yemeyin. Doğrusu bıı, büyük bir günâhtır.» Hafız Dârekutnî ve Ebu Bekr el-Beyhakî, Kaşım İbn Muhammed kanalıyla... Câbir İbn Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet eder : Rasûlullah (s.a.) abdest aldığı saman; suyu dirseklerinin etrafında döndürürdü. Bu rivayette râvî olarak yer alan Kâsım'ın hadîsi metruk olduğu gibi, dedesi de zayıftır. En doğrusunu Allah bilir. Abdest alan kişinin, bileklerinden başlayarak dirsekleriyle beraber bütün kolunu yıkaması müstehabtır. Nitekim Buhârî ve Müslim'de Nuaym kanalıyla Ebu Hüreyre'den rivayet edilir ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur : Benim ümmetim kıyamet gününde abdestin etkisiyle abdest yerleri beyaz olarak davet edilirler. Sizden her kim beyaz yerini uzatmak isterse abdest alsın. Müslim'in Sahîh'inde Ku-teybe... Ebu Hüreyre'den nakleder ki; o, şöyle demiştir: Dostum Hz, Peygamberden işittim ki, şöyle diyordu : Mü'minin süsü, abdestinin ulaştığı yere kadar ulaşır.
«Başınıza da mesnedin.» Buradaki cer edatı olan ( <^ ) nin ilsâk için mi, yoksa teb'îz için mi olduğu ihtilaflıdır. Ama açık olanı ilsâk için olmasıdır. Her iki görüş üzerinde de durulması gerekir. Usûl-cülerden bir kısmı böyle demişlerdir. Bu konunun açıklanması için Sünnet'e müracaat edilmelidir. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Mâlik kanalıyla... Amr İbn Yahya el-Mâzenfden nakledilir ki; adamın birisi, Abdullah İbn Zeyd'e —ki bu Amr İbn Yahya'nın dedesidir ve Rasûlul-lah'm ashâbındandır— demiş ki; sen bana Rasûlullah (s.a.) m nasıl ab-best aldığını gösterebilir misin? Abdullah İbn Zeyd; evet, demiş. Bir ibrik istemiş. Eline suyu boşaltmış ve iki kere elini yıkamış. Sonra üçer kez mazmaza, istinşâk yapmış. Sonra üç kez yüzünü yıkamış. Sonra iki kez ellerini dirsekleriyle beraber yıkamış. Sonra iki eliyle başına meshetmiş. Elini Önden arkaya, arkadan öne götürmüş ve ilkin başının önünden başlamış, sonra arkasına kadar götürmüş. Tekrar eski
Mâide, 6) ■ HADİSLERLE KUR'Atf-I KERÎM TEFSİRİ 2149
ladığı noktaya döndürmüş. Ve sonra da iki ayağını yıkamış.
Abd Hayr'ın, Hz. Ali'den rivayetine göre; Rasûlullah (s.a.) m abdesl alışını o da böyle anlatmış. Keza Ebu Dâvûd, Muâviye ve Mikdâm'dan Rasûlullah (s.a.) in abdestinin böyle olduğunu rivayet etmiş. Bu hadîsler; başın bütününü tam olarak mesh etmenin vâcib olduğunu söyleyenlerin görüşüne dayanak teşkil etmektedir. Nitekim İmâm Mâlik ve Ahmed İbn Hanbel bu görüştedirler. Bilhassa hadîslerin, Kur'an'da mücmel olan yerleri açıklayıcı nitelikte olduğunu iddia edenlere göre; bu, böyledir. Hanefîler ise başın dörtte birini mesh etmenin vâcib olduğunu belirtirler ki; bu miktar, kâkül kadar olan kısımdır. Bizim mezhebin mensûblan (Şafiî mezhebi) na göre, mesh miktarı diye isimlendirilen miktar vâcibdir. Bu da bir miktar olarak sınırlandırılamaz. Hattâ kişi saçının bir kısmına dahi meshetse yeterlidir.
Bu iki mezhebin mensûblan (Hanefî ve Şâfiîler), Muğîre îbn Şu'-be'nin hadîsine dayanmaktadırlar. Buna göre; Muğîre İbn Şu'be der ki; Rasûlullah (s.a,) geride kaldı. Ben de onunla birlikte geride kaldım. O ihtiyâcını giderince; yanında su var mı? dedi. Ona temiz bir su kabı getirdim. İki elinin ayasını ve yüzünü yıkadı. Sonra kollarını sıvadı, ancak cübbenin kolu dar geldi. Bunun üzerine Hz. Peygamber iki elini cübbenin altından çıkardı ve cübbeyi omuzuna attı. Kolunu yıkadı ve kâkülüne mesnetti. Sarığının ve meslerinin üzerine de meshetti. Sonra Muğîre İbn Şu'be, hadîsin yukarıdaki devamını zikretti. Hadîs Müslim'in Sahîh'inde ve diğer yerlerde bulunmaktadır. Ancak İmâm Ahmed ve arkadaşları buna şöyle cevâb verirler: Rasûlullah (s.a.) kâkülüne meshetmekle yetinmiştir. Zîrâ başının kalan kısmını sarığının üzerinden meshetmiştir. Biz işte bunu diyoruz. Bu konuda pek çok hadîs vârid olmuştur. Sarığın üzerine meshetmek de, mesh yerine geçer. Nitekim Hz. Peygamber, sangının ve meşinin üzerine mesh yapardı. Bu ise daha evlâdır. Kaldı ki, sizin yanınızda kâkül veya başın bir kısmına meshetmenin ve diğer kısmım sangın üzerinden tamamlamanın caiz olduğu konusunda hiçbir delil yoktur. Allah en iyisini bilendir.
Keza fukahâ arasında başa tekrar tekrar meshetmenin müstehâb olup olmadığı konusunda ihtilâf çıkmıştır. Şafiî'nin meşhur olan görüşü böyledir. Ahmed İbn Hanbel ve ona tâbi olanlara göre ise; bir* tek defa meshedilmesi müstehabtır. Nitekim Abdürrezzâk, Humrân İbn Ebân'dan nakleder ki; o, şöyle demiştir: Ben Osman İbn Affân'ı ab-dest alırken gördüm. O, iki elini üç kez yıkadı. Sonra mazmaza, istin-şâk yaptı: Sonra yüzünü üç kez yıkadı. Sonra bilekleriyle beraber sağ elini üç kez yıkadı. Sonra sol elini aynı şekilde yıkadı. Sonra başına meshetti. Sonra üç kez sağ ayağım yıkadı. Sonra da üç kez sol ayağını yıkadı. Ve şöyle dedi: Ben, Rasûlullah (s.a.) m benim abdest aldığım
2150 . İBN KESİR (Cüz: 6; Sûre: 5
gibi abdest aldığını gördüm. Ve devam etti: Kim benim şu abdestim gibi abdest alır, sonra iki rek'at namaz kılar ve kendi nefsine bir talepte bulunmazsa onun geçmiş günâhları bağışlanır. Aynı metin, Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Zührî tankıyla rivayet edilmiştir. Ebu Dâvûd da Abdullah kanalıyla Hz. Osman'ın abdest alış şeklini rivayet eder ve başına bir kere mesnetti, der. Keza Abd Hayr'm rivayetinde de aym ifâdeler yer alır.
Başa meshetmenin tekrarlanmasını müstehab kabul edenler ise; Müslim'in Sahîh'inde Hz. Osman'dan rivayet edilen şu hadîsi esâs alırlar. Rasûlullah (s.a.) üçer üçer abdest alırdı.
Ebu Dâvûd der ki : Bize Muhammed İbn el-Müsennâ... Humrân'-dan nakletti ki; o, şöyle demiştir : Ben, Hz. Osman'ı abdest alırken gördüm... Ve yukarıdaki hadîsi nakletmiş. Ancak mazmaza ve istinşâkı zik-retmemiş. Sonra şöyle devam etmiş; başına üç kez meshetti. Sonra ayaklarını üç kez yıkadı. Sonra şöyle dedi: Ben Rasûlullah (s.a.) m böyle abdest aldığını gördüm. Kim böyle abdest alırsa ona yeter. Ancak bu rivayette Ebu Dâvûd, münferid kalmıştır. Halbuki Hz. Osman'dan nakledilen sahîh hadîslerden; onun, başını bir kere meshettiği anlaşılmaktadır.
«Ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın.» Bazıları buradaki kelimeyi daha yukarıya yani ellerinizi ve ayaklarınızı yıkayın bölümüne atfederek mansûb biçimde ( ^İL-J^İ ) §eklinde okumuşlardır. İbn Ebu Hatim der ki; bize Ebu Zür'a, İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, bu âyeti mansûb okumuş ve tekrar yıkamaya döndüm, demiş. Abdullah İbn Mes'ûd, Urve, Atâ, İkrime, Hasan, Mücâhid, İbrahim, Dahhâk, Süddî, Mukâtil İbn Hayyân, Zührî ve îbrâhîm et-Teymî'den de aynı şekilde rivayet edilmiştir.
Seleften bir kısmının söylediği gibi; bu kırâete göre ayağın yıkanması vâcib olur. Buradan hareketle bazıları da, tertibin vâcib olduğu görüşünü savunmuşlardır ki; bu, Cumhûr'un görüşüdür. Ancak Ebu Hanîfe muhalefet ederek, tertibi şart koşmamıştır. Hattâ kişi, önce ayaklarını yıkasa, sonra başına meshetse, sonra elini yıkasa, sonra yüzünü yıkasa, bu da geçerlidir, demiş. Ona göre; âyet, bu uzuvların yıkanmasını emretmektedir. Buradaki atıf edatı olan ( j ) vav tertibe delâlet
etmez. Cumhûr-u fukahâ buna cevâb için değişik yollar ta'kîb etmişlerdir. Bir kısmına göre; âyet, namaza dururken önce yüzün yıkanmasının vâcib olduğunu göstermektedir. Çünkü burada kullanılan (ti ) ta'kîb faşıdır ki; bu da tertibi gerektirir. Hiç kimse, önce yüzün yıkanıp sonra tertibe riâyet edilmemesi gerektiğini söylememiştir. Bu konuda iki görüş vardır:
1 — Âyette olduğu şekilde tertîb vâcibtir.
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSÎRİ 2151
2 — Tertîb, mutlak şekilde vâcib değildir. Âyet, ilkin yüzü yıkamanın vâcib olduğunu ifâde etmektedir.
Binâenaleyh bundan sonra tertîb —icmâ' ile— vâcibtir. Diğer bir grup ise şöyle der: Buradaki ( j ) vâvın tertibe delâlet etmediği görüşünü kabuletmeyiz. Bazı nahivcilerin, lügat bilginlerinin ve fuka-hâmn söylediği gibi buradaki ( j ) vav'ın lügat bakımından tertibe ,delâlet etmediğini farzetsek bile, şeriat bakımından bu ifâde, tertibi gerektirecek şekilde tertibe delâlet etmektedir. Bunun delili şudur : Rasûlullah (s.a.) Beytullah'ı tavaf ederken Safâ'dan çıkmış ve «Doğrusu Safa ve Merve Allah'ın nişânelerindendir.» âyetini okumuş. Sonra, Allah'ın başladığı yerden ben de başlarım, buyurmuştur. Müslim'in lafzı böyledir. Neseî'nin lafzı ise şöyledir : Allah'ın başladığı ile siz de başlayın. Bu ifâde bir emir lafzıdır. İsnadı da sahihtir. Bu da gösteriyor ki, Allah'ın başladığı yerden başlamak vâcibdir. İşte şeriat bakımından tertibe delâlet etmesinin anlamı budur. En doğrusunu Allah bilir.
Fukahâdan bir kısmı da demişlerdir ki: Allah Teâlâ, bu âyette bu nitelikleri sıraya göre zikrettiğine göre; benzeri benzerden ayırmış ve meshedilenlerle yıkananları birbirine girdirmiştir. Bu da tertibin mu-râd edildiğine delâlet eder.
Bir kısmı da der ki: Şüphesiz Ebu Dâvûd ve diğer kaynaklarda Amr İbn Şuayb'ın dedesinden nakledildiğine göre; Rasûlullah (s.a.) birer birer abdest almış, sonra işte abdest budur. Bu olmadan Allah namazı kabul etmez, buyurmuş. Bu fikrin taraftârlan derler ki; öyleyse Rasûlullah ya tertibe göre abdest almıştır, dolayısıyla sıra vâcib olmalıdır. Veya tertibe riâyet etmeksizin abdest almıştır, dolayısiyle tertibe riâyet etmemek vâcibtir. Tertibe riâyet etmemenin vâcib olduğunu söyleyen kimse bulunmadığına göre; tertîb vâcibdir. Diğer bir kırâete göre ise, ( "ISJo^İ ,) kelimesi kesre olarak okunur. Şîa buna dayanarak ayakları meshetmenin vâcib olduğunu söylemektedir. Çünkü onlara göre; ayaklar.diğer uzuvlara değil, başın meshedil-mesi emrine ma'tûftur. Seleften bir gruptan, ayakların meshedilme-sini söyleyenleri destekler mâhiyette rivayetler gelmiştir. Nitekim İbn Çerîr Taberî der ki; bana Ya'kûb İbn İbrâhîm... Humeyd'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Mûsâ İbn Enes, Hz. Enes'e —biz yanında iken— dedi ki; ey Ebu Hamza, Ahvaz'da iken Haccâc bize bir hutbe okudu. Biz de yanında bulunuyorduk. Abdesti anlattı ve dedi ki; yüzünüzü ve ellerinizi yıkayın. Başınızı ve ayaklarınızı mesnedin. Ademoğluna, ayağından daha yakın bir pislik bulunamaz. Onun içlerini ve dışlarını, damarlarıyla beraber yıkayın. Bunun üzerine Enes İbn Mâlik dedi ki; Allah doğru söyler, Haccâc yalan söyler. Çünkü Allah, başlarınızı ve ayakla-
2152 ÎBN KESÎR (Cüz: 6; Sûre: 5
nnm mesnedin, buyurmuştur. Humeyd der ki; Enes İbn Mâlik ayaklarım meshettiği zaman onları yaşartırdı. Bu rivayetin isnadı, sahihtir. İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Ali İbn Sevr... Enes İbn Mâlik'ten rivayet etti ki; o, şöyle demiş : Kur'an mesh üzerine, sünnet de yıkanma üzerine inmiştir. Bu rivayetin isnadı da sahihtir. İbn Cerîr Taberî der ki; bize Ebu Küreyb... İbn Abbâs'tan nakleder ki; o, şöyle demiştir: Ab-dest iki yıkama ve iki meshetmektir. Saîd İbn Ebu Arûbe de Katâde'den böyle rivayet etmiştir. İbn Ebu Hatim der ki; bana babam... İbn Abbas'tan nakletti ki; o, başınıza ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı da mesnedin demiş. Ve buradaki âyetin yıkamaya değil, meshe âit olduğunu bildirmiştir. Sonra îbn Ebu Hatim der ki; Abdullah İbn Ömer, Alkame, Ebu Ca'fer Muhammed İbn Ali ve —rivayetlerin birinde— Hasan el-Basrî, Câbir İbn Zeyd, —rivayetlerin birinde— Mücâhid'den de aynı şekilde nakledilmiştir, İbn Cerîr der ki : Bize Ya'kûb... Eyyûb'dan nakletti ki; o, şöyle demiş: Ben, İkrime'nin iki ayağına meshetnıekte olduğunu gördüm. Eyyûb der ki; İkrime, bunu söylerdi de. İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Ebu Sâib... Şa'bî'den nakletti ki; o, şöyle demiş: Cebrail mesh'i indirdi. Görmez misin ki teyemmüm, yıkanması gerekenin üzerine meshetmektir. Ve meshedilen kısmı da geçmektir. İbn Ebu Ziyâd da der ki: Ben Âmir'e; insanlardan bir kısmı, Cebrail'in ayaklan yıkamayı (emreden hükmü) indirdiğini söylüyorlar, dedim. O, Cebrâîl mesh'i indirmiştir, dedi.
Bunlar gerçekten garîb hadîslerdir. Ve burada mesh ile kasdedilen, hafîf yıkamadır. Nitekim biz, ilerde ayakların yıkanmasının vâcib olduğunu belirten hadîsi aktaracağız. Bunun kesre olarak okunması mücâ-vere ve sözün uyumu kabîlindendir. Nitekim arapların (v^r*- S—-» j?*>-) sözleriyle Allah Teâlâ'nın ($jZJ\j ^^.^-ü-v^e rvJ\t-) kavli bu kabildendir. Bu ifâde tarzı, arapıar arasında çok yaygın olup çok beğenilir ve kullanılır. Bir kısmına göre de bu âyet, ayaklara mes giyilmesi halinde mesh edilmesini emretmektedir. Nitekim Şafiî merhum böyle demiştir. Bir kısmı ise, bu âyetin ayaklann meshedilmesine delâlet ettiğini söylerler. Bunlara göre; meshten maksad —sünnette vâ-rid olduğu gibi— hafif bir yıkamadır. Her hal u kârda ayaklan yıkamak vâcibtir. Bu husus; zarurî olarak zikredeceğimiz âyet ve hadîslerden anlaşılmaktadır. Hafîf bir yıkama için «mesh» kelimesinin kullanıldığına delâlet eden en güzel örneklerden birisi, Hafız Beyhakî'nin rivayetidir ki; o, şöyle demektedir: Bize Ebu Ali Rûzbârî... Abdülmelik İbn Meysere'den nakletti ki; o, Nezâl İbn Sebre'nin Hz. Ali'den şöyle naklettiğini duydum, demiştir : Hz. Ali Öğle namazını kılmış, sonra Küfe meydanında insanlann ihtiyâcını görmek üzere oturmuş. Nihayet ikindi namazı vakti gelmişti. Kendisine bir kırba su getirildi. Hz. Ali bîr
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSÎRİ 2153
avuç aldı, onunla yüzünü, ellerini, başını ve iki ayağını mesnetti. Sonra kalkıp ayakta iken fazlasını içti. Sonra da şöyle buyurdu : İnsanlardan bir kısmı ayakta su içmeyi mekruh görürler. Halbuki Rasûlullah, benim yaptığım gibi yapmıştır. Ve bu, abdesti bozulmayan kişinin abdestidir. Buharı Sahîh'inde bu ifâdenin bir kısmını Âdem'den rivayet eder.
Şia'dan meslere meshedildiği gibi ayaklara da meshedilmesi gerektiğini söyleyenler; hem kendilerini sapıtmışlar, hem de başkalarını saptırmışlardır. Keza ayakların hem meshedilebileeeğini, hem de yıkanabileceğim caiz görenler de hatâ etmişlerdir. Ebu Ca'fer îbn Cerîr'in hadîslere dayanarak ayakların yıkanmasının, âyetlere dayanarak da mes-hedilnıesinin vâcib olduğu görüşüne gelince; onun görüşünün böyle olduğu kesinlik kazanmamıştır. İbn Cerîr'in tef şirindeki sözünden; abdest alırken diğer uzuvların değil, sadece ayakların ovalanması gerektiğini kasdettiği anlaşılabilir. Çünkü üzerindeki kirleri gidermek üzere ovalanmalarını gerekli görmüş, ancak bunu mesh kelimesiyle ifâde etmiştir. Onun söylediklerini iyi düşünemeyenler ise; Taberî'nin hem yıkamanın, hem meshin vâcib olduğunu söylemek istediğini bildirmişler ve bu kanâati çıkarmışlardır. Bu sebeple fukahânm bir çoğu, onu müşkil vaziyette görmüştür ki; aslında Taberî bunda ma'zûrdur. Çünkü ister önce olsun, ister sonra olsun mesh ile yıkamayı birleştirmenin anlamı yoktur. Zîrâ bu ikisi, yıkamanın içinde vardır. Adam (Taberî) aslında benim zikrettiğimi kasdetmiştir. Allah en iyisini bilendir. Sonra onun sözünü daha çok düşündüm. Ve gördüm ki; o, iki kırâetin arasını cem'et-meye çalışmaktadır. Mansûb okunursa yıkamaya, mecrûr okunursa meshe atf yapılacağından her ikisini birleştirmeye çalışmaktadır.
Abdestte Ayakların Yıkanması Konusunda Vârid Olan Hadîs-i Şerifler:
Yukarda mü'minlerin emîri Osman ve Ali ile İbn Abbâs, Muâviye, Abdullah İbn Zeyd İbn Âsim ve Mikdâd'dan rivayet edilen hadîste Rasûlullah (s.a.) in abdest alırken ayağını bir, iki veya üç kez yıkadığı nakledilmiştir. Ancak ihtilâf, bu yıkama miktanndadır. Amr îbn Şuayb da babası kanalıyla dedesinden nakleder ki, Rasûlullah (s.a.) abdest alırken iki ayağını yıkamış ve; işte abdest budur, Allah abdestsiz namazı kabul etmez, buyurmuştur. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde Ebu Uvâ-ne'nin... Abdullah İbn Âmir'den naklettiği rivayette o, şöyle demiş : Birlikte gittiğimiz bir seferde Rasûlullah (s.a.) geride kalmıştı. Biz, ona ulaştık. Namaz vakti geçmek üzere idi. Ve namaz ikindi namazıydı. Biz de abdestimizi alıyorduk. Ayaklarımıza meshediyorduk. Rasûlullah (s.a.) sesini yükselterek bağırdı ve abdestinizi yenileyin. Vay sırtlara cehennemden, buyurdu. Keza Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Ebu Hü-
2154 ÎBN KESÎR (Cüz: 6; Sûre: 5
reyre'den, Müslim'in Sahîh'inde Hz. Âişe'den nakledilir ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Abdesti yenileyin. Vay sırtlara cehennemden.
Leys İbn Sa'd... Abdullah İbn Hâris'ten nakleder ki; o, Rasûlullah (s.a.) in şöyle buyurduğunu duymuş : Vay sırtlan ve ayakların altına ateşten. Beyhakî ve Hâkim de bu hadîsi rivayet ederek isnadının sahîh olduğunu söylerler.
îmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Ca'fer... Şuayb İbn Ebu Kerb'ten nakletti ki; o, şöyle demiştir : Câbir İbn Abdullah'ın deve üzerinde şöyle dediğini duydum : Rasûlullah (s.a.) vay topuklara ateşten, buyurdu. Esved İbn Âmir bize... Câbir İbn Abdullah'-dan nakleder ki; o, şöyle demiş: Rasûlullah (s.a.) bizden bir adamın ayağının bir dirhem kadarının yıkanmamış olduğunu gördü ve; vay arkalara cehennemden, buyurdu.
İbn Mâce... Saîd'den aynı rivayeti nakleder. İbn Cerîr Taberî bu rivayeti Süfyân es-Sevrî, Şu'be İbn Haccâc ve daha başkaları kanalıyla... Câbir'den nakleder. Sonra der ki; bize Ali İbn Müslim... Câbir'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) bir topluluğun abdest aldıklarını, ancak ayaklarının arkasına su değdirmediklerini gördü ve buyurdu ki: Vay ayaklarının arkasına cehennemden.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Halef İbn Velîd... Muay-kib'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Vay arkalara cehennem ateşinden. Bu hadîsi İmâm Ahmed yalnızca rivayet etmiştir. İbn Cerîr Taberî der ki; bize Ali İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Ümâme'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) : Vay arkalara cehennemden, vay arkalara cehennemden, diye buyurunca; mescidde seçkin ve sıradan hiç kimse kalmadı ki, herkes ayağının arkasını çevirip onlara bakıyordu. Ebu Kü-reyb... Ebu Ümâme'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.), bir topluluğun abdest almakta olduğunu ve ancak birisinin ayağının arkasının veya aşığının dirhem miktarı kadar veya tırnak kadar su dokunmamış olduğunu gördü de; vay arkalara cehennemden, dedi. Ebu Ümâme der ki; adam, ayağının arkasına suyun dokunmadığını görünce, artık abdestini yeniler olmuştu.
Bu hadîslerin delâlet şekli açıktır. Şöyle ki; eğer ayakların mes-hedilmesi yeterli veya caiz olsaydı, terkinden dolayı bunca tehdîd vârid olmazdı. Çünkü mesh, bütün ayağı içine almaz. Aksine sadece mes'in üzerine mesh gibi olur ki; bu İmâm Ebu Ca'fer İbn Cerîr Taberî merhumun Şia'ya karşı delil getirme tarzıdır.
Müslim Sahîh'inde, Ebu Zübeyr kanalıyla Câbir'den, o da Ömer İbn Hattâb'dan nakleder ki; adamın birisi abdest aldı, ayağından bir tırnak kadar yeri kuru bıraktı. Rasûlullah (s.a.) bunu görünce; git ve abdestini güzel al, buyurdu.
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSİRİ 2155
Hafız Ebu Bekr el-Beyhakî der ki: Bize Hafız Ebu Abdullah... Ka-tâde İbn Diâme'den nakletti ki; Enes İbn Mâlik şöyle demiş: Adamın biri Hz. Peygamberin yanma; abdest almış fakat ayağından parmak kadar bir yeri kuru bırakarak gelmişti. Rasûlullah (s.a.) ona; git ve ab-destini al, buyurmuştu. Ebu Dâvûd bu rivayeti Hârûn İbn Ma'rûf' tan ve İbn Mâce, Harmele İbn Yahya kanalıyla Vehb'den naklederler. Bu isnâd sağlam olduğu gibi râvîlerin hepsi de sika kimselerdir. Lâkin Ebu Dâvûd, bu hadîs ma'rûf değildir, İbn Vehb'den başka onu rivayet eden bulunmamıştır, der.
Mûsâ İbn İsmâîl... Hasan'dan, Katâde'nin hadîsinde naklettiğini, Rasûlullah (s.a.) in söylediğini bildirir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İbrahim İbn Ebu'l-Abbâs... Hâlid kanalıyla Peygamberin eşlerinden birisinden rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.) bir adamın namaz kıldığını, ancak ayağının üstünde bir dirhem miktarı parlaklık bulunduğunu, bu kısmı yıkamadığını görmüş ve ona abdestini yenilemesini emretmiş. Bu rivayeti Ebu Dâvûd, Bakiyye'den nakleder ve ayrıca; namazını da iade etmesini emretmişti, der. Bu isnâd sağlam ve sahihtir. Allah en iyisini bilendir.
Humrân'm Hz. Osman'dan naklettiği hadîste Hz. Osman; Rasûlullah (s.a.) m abdest alış şeklini anlatırken onun parmaklarının arasını hilâllediğini söyler. Sünen sahipleri de İsmâîl İbn Kesîr kanalıyla Âsım'ın babasından naklederler ki; o, şöyle demiş : Ben; ey Allah'ın Rasûlü bana abdesti bildir, dediğimde; abdestini yenile, parmakların arasını hilâlle, ve fazla istinşâk yap, ancak oruçlu olursan müstesna, buyurdu.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdullah İbn Yezîd... Amr İbn-Abese'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben, ey Allah'ın nebisi, bana abdesti bildir, dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Sizden biriniz ab-deste başlar da sonra ağzına, burnuna su verir ve fazlasıyla bunu yaparsa; muhakkak ağzından ve burnundan çıkan su ile birlikte günâhları da çıkar. Sonra Allah'ın emrettiği biçimde yüzünü yıkarsa; yüzünün hatâları, sakalının etrafından akan sularla birlikte kaybolur. Sonra iki elini dirsekleriyle birlikte yıkarsa; iki elinin hatâları, parmakları ucundan akar gider. Sonra başını meshederse; başının hatâları saçından akan sularla birlikte akıp gider. Sonra iki ayağını aşıklarıyla birlikte Allah'ın emrettiği gibi yıkarsa; ayaklarının hatâları, ayak parmaklarından akan su ile birlikte akar. Sonra kıyama durup Allah'a hamdeder ve övgüye lâyık olana hamd ve senada bulunur, ardından iki rek'at namaz kılarsa; anasından doğduğu gündeki gibi günâhlarından çıkar. Ebu Ümâme der ki: Ey Amr, ne dediğine bak! Sen bunu Rasûlullah (s.a.) dan işittin mi? dedim. Bu adama her şey yerinde mi veriliyor? Amr îbn Avf da dedi ki: Ey Ebu Ümâme benim yaşım ilerledi.
2156 İBN KESİR (Cüz: 6; Sûre: 5
Kemiğim inceldi, ecelim yaklaştı. Allah'a ve Allah'ın Rasûlüne yalan isnâd etmeye ihtiyâcım yok. Eğer ben bunu o'ndan bir, iki veya üç kez işitmemiş olsaydım; nakletmezdim. Halbuki ben, bunu ondan yedi veya daha fazla kere işittim. Bu hadîsin isnadı sahihtir. Müslim'in Sahîh'in-de bir başka şekilde vârid olmaktadır. Ve; ayaklarını Allah'ın emrettiği gibi yıka, buyurmakla Kur'an'ın ayağı yıkamayı emrettiği anlaşılmaktadır. Keza Ebu İshâk, Hâris'ten, o da Ebu Tâlib oğlu Ali'den rivayet eder ki, o, emrolunduğunuz gibi ayakları aşıklarla beraber yıkayın, buyurmuştur. Burada Abd Hayr'ın, Hz. Ali'den naklettiği ve Rasûlullah (s.a.) in na'leyni içindeki iki ayağına su döküp ovaladığını, nakleden hadîsiyle neyin kasdedilmiş olduğu anlaşılıyor. Bununla hafîf bir yıkamayı kasdetmiştir ki; ayaklar yine na'leynin içindeydi. Ayaklar na'ley-nin içinde olduğu halde yıkamaya bir engel yoktur. Ancak bu ifâdede; vesvesecüerden derinliğine dalan ve olmayanı uyduranlara reddiyye vardır. İbn Cerîr'in A'meş'ten kendi rivâyetiyle Ebu Vâil ve Huzeyfe'den naklettiğine göre o der ki: Rasûlullah (s.a.) bir kavmin abdesthanesine gelmiş, orada idrarını ayakta yapmış. Sonra su istemiş, abdestini almış ve na'leynine meshetmiş. Bu hadîs sahihtir. İbn Cerîr bu hadîsi, sika ye hafız râvîlerin A'meş kanalıyla Ebu Vâil ve Huzeyfe'den naklettiklerini zikreder ve der ki: Rasûlullah ayakta idrarını yaptı. Sonra abdest alıp meslerinin üzerine mesnetti. Ben derim ki; bu ikisini birleştirmiş olması ve ayaklarında mes olup, üzerinde de na'leynin bulunmuş olması muhtemeldir. Nitekim İmâm Ahmed îbn Hanbel'in rivayet ettiği ha-dîs'de böyledir. Buna göre Yahya... Ebu1 Evs'ten nakleder ki; o, Rasûlullah (s.a.) in abdest alıp ayakkabılarının üzerine meshettiğini sonra namaza durduğunu gördüm, demiştir. Ebu Dâvûd ise bunu, Müsedded kanalıyla Ebu Evs'den nakleder ki; o, Rasûlullah (s.a.) in bir kavmin mezbelesine gelip idrarını yaptığını, sonra abdest alıp ayakkabısına ve ayaklarının üzerine meshettiğini gördüm, demiştir. İbn Cerîr bunu Şu'be ve Hüşeym tankıyla- rivayet ettikten sonra, der ki: Bu, Rasûlullah'm abdestini bozmadan abdest almış olmasına hamledilmiştir. Çünkü Allah'ın farzlarıyla, Rasûlünün sünnetlerinin; birbirini reddeder ve çelişir nitelikte olması caiz değildir. Rasûlullah (s.a.) dan abdest alırken genellikle iki ayağı tamamen yıkamayı emrettiğine dâir rivayet sahihtir. Bu rivayet, kendisine ulaşanın ma'zeretini kesinlikle kabul etmeyen müstefîz nakille nakledilmiştir. Mansûb okunan kırâete göre; Kur'an'ın ayaklan yıkamayı emrettiği, mecrûr okumayı öngören kırâete göre de; buna hamletmek vâcib olduğu için Selef-i Sâlihînden bazıları bu âyetin mensûh olduğunu ve meslerin üzerine mesh ruhsatıyla neshedildiğini vehmetmişlerdir. Nitekim böyle bir rivayet Ebu Tâlib oğlu Ali'den nakledilmiştir. Ancak bunun isnadı, sahîh değildir. Kaldı ki Hz. Ali'den sabit olan bunun tersidir. Yoksa onların iddia ettiği gibi değildir. Çünkü Ra-
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSİRİ 2157
sûlullah (s.a.) in bu âyet-i kerîme'nin nüzulünden sonra da mesler üzerine mesh ettiği sabittir.
İmâm Ahmed tbn Hanbel der ki: Bize Hâşim İbn Kasım... Cerîr İbn Abdullah'dan nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben Mâide sûresinin nüzulünden sonra, müslüman oldum ve ben müslüman olduktan sonra Rasûlullah (s.a.) in mes üzerine mesh ettiğini gördüm. Ancak bu rivayette İmâm Ahmed münferid kalmıştır.
Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde A'meş'in... Hemmâm'dan naklettiğine göre; o, şöyle demiş : Cerîr, idrarını yaptı. Sonra abdest aldı ve mesleri üzerine mesnetti. Kendisine böyle mi yapıyorsun? denildiğinde; evet, ben Rasûluîlah (s.a.) in idrarını yapıp sonra abdest alarak mesler üzerine meshettiğini gördüm, dedi. A'meş der ki: Bu hadîs onların hayretini mûcib olmuştur, zîrâ Cerîr'in müslüman oluşu Mâide sûresinin inmesinden sonraydı, dedi. Lafız Müslim'indir.
Meslerin üzerine meshin meşrûiyyeti kavlî ve fiilî sünnet ile Rasûlullah (s.a.) dan tevâtüren sabittir. Nitekim bu husus, «Ahkâm el-Kebîr» kitabında belirtilmiştir. Orada bu konuda gerek duyulan bütün bilgiler verilmiştir. Râfızîler ise, hiçbir mesnedi olmadan bilgisizlik ve sapıklıkla buna muhalefet etmişlerdir. Nitekim Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde sabit olduğu gibi; mü'minlerin emîri Ali İbn Ebu Tâlib'in rivayetine göre; Rasûlullah (s.a.), müt'â nikâhını yasakladığı halde onlar bunu da mübâh saymışlardır. Keza bu âyet-i kerînıe'de; Rasûlullah (s.a.) dan tevatür yoluyla sabit olan fiil, uygun biçimde ayakların yıkanmasının vâcib olduğuna delâlet etmektedir. Ancak Râfızîler buna da karşı çıkmışlardır. Gerçekte onların sağlam bir delili yoktur. Hamd Allah'a mahsûstur.
Ayaklardaki aşıklar konusunda da selef ile mezheb imamları arasında ihtilâf vardır. Onlara göre aşık, ayağın üzerindedir. Diğerlerine göre ise; her ayağın bir aşığı vardır. Cumhûr'a göre; aşık, ayak ile baldırın oynak noktasında yer alan iki kemiktir. Rebî' der ki; İmâm Şafiî şöyle dedi: Allah'ın Kur'an'da zikrettiği iki aşığın mâhiyeti konusunda ihtilâf olduğunu bilmiyorum. Aşıklar; ayak bileğinin mafsalının birleştiği yerlerdir. Bu, onun lafzıdır. Mezheb imamlarına göre; her ayağın iki aşığı vardır. Nitekim halk larafmdan bilinen de budur. Sünnetin delâlet ettiği de budur. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde Humrân yoluyla J3z. Osman'dan nakledildiğine göre; Hz. Osman, abdestini almış, sağ ayağını açıklarıyla beraber, sol ayağını da aynı şekilde yıkamıştır. Buhârı'nin kesin bir talîkı da rivayet edilmiştir. Ebu Dâvûd ve İbn Huzeyme Sahîh'lerinde Ebu'l-Kâsım Hüseyn İbn Hâris'in, Nu'mân îbn Beşîr'den naklettiği rivayete göre; Nu'mân der ki; Rasûlullah (s.a.) yüzünü bize çevirerek üç kere; saflarınızı düzeltin, Allah'a yemîn ederim ki, ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahut da Allah sizin kalblerinizin
2158 ÎBN KESİR (Cüz: 6; Sûre: 5
arasını açar, buyurdu. Nu'mân İbn Beşîr der ki: Ben, adamın kendi ayağının aşığını arkadaşının ayağının aşığına, dizini dizine ve omuzunu da arkadaşının omuzuna yapıştırdığını gördüm. Bu hadîsin lafzı İbn Huzeyme'ye aittir. Ancak kişinin, ayağının aşığını arkadaşının aşığına bitiştirmesi mümkün değildir. Sadece orada aşıkla kasdolunan; baldırda açıklık olan kemiktir. Bir diğerinin aşığının hizasına kadar gelecek niteliktedir. Bu da bizim zikrettiğimizi gösterir ki; aşık, bacak ile ayağın ayrıldığı eklem noktasında çıkık olan kemiktir. Ehl-i Sünnet'in mezhebi de budur.
îbn Ebu Hatim der ki: Bize babam... Câbir'den nakletti ki; o, şöyle demiştir : Ben Zeyd'in taraftarlarının Önlerine baktım. Onların aşığının, ayaklarının üstünde olduğunu gördüm. Bu, Şia'nın hakka muhalefetlerini ve isyanda ısrarlarını bastırmak için cezalandırılmış olduğu bir cezadır.
«Eğer cünüb iseniz hemen temizlenin. Eğer hasta olmuşsanız veya seferde iseniz, yahut heladan gelmişseniz, veya kadınlara yaklaşmış da su bulamamıştanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla mesnedin.» Bu konuda Nisa sûresinde yer alan teyemmüm konusu açıklanırken (âyet, 43) yeterli bilgi verilmiştir. Burada sözü uzatmamak için onları tekrarlama gereğini duymuyoruz. Orada teyemmüm âyetinin nüzul sebebini de anlatmıştık. Ne var ki, İmâm Bu-hârî bu âyet-i kerîme'ye hâs olmak üzere bir hadîs rivayet eder ve şöyle der: Bize Yahya İbn Süleyman... Hz. Âişe'den nakletti ki; o, şöyle demiştir : Biz Medine'ye girmek üzere iken Beydâ'da gerdanlığım düştü. Rasûlullah (s.a.) bineğini durdurdu, yere indi, başını benim kucağıma koyup uyudu. Ebubekir gelerek beni şiddetle yumrukladı ve bir gerdanlık için halkı tuttun, dedi. Rasûlullah (s.a.) in yerine ben öleyim ki, beni bir hayli acıtmıştı. Sonra Rasûlullah (s.a.) uyandı ve sabah olmuştu, su aradı, bulmadı. Bunun üzerine işbu âyet-i kerîme nâzi] oldu. Useyd İbn Hudayr; ey Ebubekir'in ailesi, Allah sizi insanlar için mübarek kıl^ sın. Siz, insanlar için bir bereketsiniz, dedi.
«Allah size zorluk vermek istemez.» Bunun için Hak Teâlâ size her şeyi kolaylaştırmıştır. Hastalık anında su bulamayınca, sizi rahatlatmak için ve size acıdığından teyemmümü mübâh kılmıştır. Teyemmüm etmesi meşru' olanlara su yerine teyemmümü kâim kılmıştır. Daha önce açıklandığı gibi, bazı noktalarda teyemmüm su yerine geçmez. Bu konu «el-Ahkâm el-Kebîr» isimli eserde belirtilmitşir.
«Lâkin sizi temizlemek, üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.» Allah'ın size verdiği bolluk, şefkat, merhamet, kolaylık ve müsamaha nimetlerine şükredesiniz diye. Bunun için sünnet-i seniyye'de abdestten hemen sonra duaya teşvik vârid olmuştur. Abdest alanların, bu âyet-i kerîme'ye imtisal ederek cennete giren ve temizle-
Mâide, 6) HADİSLERLE KUR'AN-I KERÎM TEFSİRİ 2159
nenlerden kılması için Allah'a yalvarmaları belirtilmiştir. Nitekim İmâm Ahmed İbn Hanbel, Müslim ve Sünen sahipleri Ukbe İbn Âmir'-den naklederler ki; o, şöyle demiştir : Biz, deve güdüyorduk. Benim sıram geldiğinde ben, akşamleyin develeri salıverdim. O sırada Rasûlullah (s.a.) m ayakta insanlarla konuştuğunu farkettim ve söylediğinden şunu aklımda tuttum: Hangi müslüman abdest alır ve abdestini güzel yapar, sonra kalkıp gönlünü ve yüzünü kıbleye çevirerek iki rek'at namaz kılarsa; mutlaka ona cennet vâcib olur. Ukbe İbn Âmir der ki; Ben, bu ne cömertlik? dedim. Benim önümde bir başka kişinin de, bundan önceki daha cömertti, diye seslendiğini gördüm. Ve bir de baktım ki, Hz. Ömer (r a.) idi bu. Dedi ki; ben senin geldiğini yeni görmüştüm, sonra şöyle dedi: Sizlerden her kim abdest alır ve ( *uM <Jt V jl a^l *ii\Jj^j .us** j\ j^\j) «Şehâdet ederim ki; Allah'tan başka ilâh yoktur. Ve şehâdet ederim ki; Muhammed (s.a.) Allah'ın Rasûlüdür, derse; ona cennetin sekiz kapısı açılır. O, dilediği kapıdan girer. Lafız Müslim'indir.
İmâm Mâlik der ki; Süheyl İbn Ebu Salih, babası kanalıyla Ebu Hüreyre (r.a.) den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş; Müslüman kul —veya mü'min kul demiştir— abdest alır, yüzünü yıkarsa; gözleriyle bakmış olduğu bütün hatâlar, yüzünden akan suyla birlikte çıkar gider. —veya son su damlasıyla birlikte gider demişti—. İki elini yıkadığı zaman; eliyle değdiği bütün hatâlar, su ile birlikte çıkar gider, —veya son su damlasıyla birlikte gider demişti— ayaklarını yıkadığı zaman; ayaklarıyla bastığı her hatâ, su ile birlikte çıkar, gider, —veya son su damlası ile birlikte gider demişti— neticede bütün günâhlardan arınmış olarak çıkar. Bu hadîsi Müslim, Ebu Tâhir kanalıyla İbn Vehb'den o da Mâlik'ten rivayet eder.
İbn Cerîr der ki: Bize Ebu Küreyb... Kâ'b'tian nakletti ki; Rasûlullah (s.a.), şöyle buyurmuş: Her kim abdest alır, ellerini veya bileklerini yıkarsa, bu ikisinden hatâlar çıkar. Yüzünü yıkarsa yüzünden hatâlar çıkar, başına meshederse başından hatâlar çıkar. Ayaklarını yıkarsa, ayaklarından hatâlar çıkar. îbn Cerîr Taberî'nin lafzı böyledir. Aynı rivayeti Ahmed İbn Hanbel... Kâ'b kanalıyla Rasûlullah'tan nakleder ki; Rasûlullah şöyle buyurmuş ; Kim abdest alır ve iki elini yıkarsa, iki elinden hatâlar çıkar. Yüzünü yıkarsa, yüzünden hatâları çıkar. Kolunu yıkarsa, kollarından hatâları çıkar. Ayaklarını yıkarsa,, ayaklarından hatâları çıkar. Şu'be der ki; başa meshetmeyi zikretmemişti. Bu isnâd sahihtir. İbn Cerîr Taberî; Şimr İbn Atiyye kanalıyla, Ebu Ümâme'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Kim abdesf, alır ve abdestini güzelleştirir, sonra namaza kalkarsa kulağından, gözünden iki elinden ve iki ayağından günâhları çıkar.
2160 İBN KESÎR (Cüz: 6; Sûre: 5
Müslim, Sahîh'inde Yahya İbn Ebu Kesîr kanalıyla Ebu Mâlik el Eş'arî'den nakleder ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
Temizlik îmânın bir parçasıdır. Elhamdülillah ise nıîzân'ı üoıauruı. Sübhânallah ve el-hamdü li'l-lah ise ikisi birlikte göklerle yer arasını doldurur. Namaz nurdur. Sadaka burhandır. .Sabır ziyadır. Kur'an ise senin lehinde ve aleyhinde bir hüccettir. Bütün insanlar, sabahleyin kalkarlar. Kendilerini satışa çıkarırlar. Ya âzâd olurlar, ya da kaçarlar. Müslim'in Sahîh'inde, Semmâk İbn Harb'in... Abdullah İbn Ömer'den rivayetine göre; Rasûlullah (s.a..), şöyle buyurmuştur: Allah, hîle ile verilen sadakayı abdestsiz namazı kabul etmez.
Ebu Dâvûd et-Teyâlisî der ki: Bize Şu'be... Ebu Melîh'ten nakletti ki, babası kendisine şöyle demiş : Ben, Rasûlullah ile birlikte evdeydim. O'nun şöyle dediğini işittim : Allah abdestsiz namazı kabul etmez, hileli sadakayı da. Ahmed İbn Hanbel, Ebu Dâvûd, Neseî, İbn Mâçe de bunu Şu'be'nin hadîsinden rivayet ederler.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt