Güncelleme: 10:26, 15 Ağustos 2013 Perşembe
"Düşmanı'nın Gözünden Küresel CihaD ve Suriye Savaşı"
Fair Observer’da analist ve yardımcı editör olarak çalışan Nicholas Heras'ın kıdemli CIA analistlerinden Aaron Zelin’le Suriye savaşı ve cihatçı savaşçılar hakkında yaptığı mülakatı ilginize sunuyoruz.
incanews / Haber MerkeziKÜRESEL CİHAT VE SURİYE SAVAŞIFair Observer’da analist ve yardımcı editör olarak çalışan Nicholas Heras'ın kıdemli CIA analistlerinden Aaron Zelin’le Suriye savaşı ve cihaDçı savaşçılar hakkında yaptığı münazarayı ilginize sunuyoruz.Heras: Suriye savaşının hangi özellikleri orayı Selefi savaşçılar için cazip bir cihat sahası haline getirdi? Farz-ı kifaye olan cihat kavramı alimler tarafından nasıl benimsendi ve Suriye savaşına katılmak isteyen Sünni gençlere izah edildi?
Zelin: Suriye’nin cazip bir cihaD sahası olmasının bir çok sebebi var. Selefiler Alevi olduğu için Beşşar Esad rejimini Müslüman kabul etmiyorlar, Şii İslam tezlerinde bile Alevilik inançlarına aykırı görülüyor. Buna göre gayrimüslim bir güç İslam topraklarını işgal etmektedir, dolayısıyla Suriye rejimi meşru bir saldırı hedefidir. Ayrıca Peygamberin (sav) Suriye ve Biladüşsam’la* alakalı ahir zaman hadisleri İsa’nın (as) Şam’daki Ulu Cami’nin beyaz mınaresinden inerek Deccal ile savaşacağını ve bunun Hesap Günü’nün gelişini hızlandıracağını beyan etmektedir. Bu ahir zaman kehanetleri Horasan’dan** çıkacak siyah sancaklılarla alakalı hadislerle birleşince cihatçılar bu hadislerin 1980’lerde başlayan Afganistan cihadına atıf yaptığını düşünmektedirler. Bu işaretler bazı Selefilerin Kıyamet gününün gelişini hızlandırdıklarını düşünmelerini sağlamaktadır.
Birçok Selefi ise Suriye’ye fedakar düşüncelerle gitmektedir. Sünni kardeşlerinin Esad rejimi tarafından katledilmesini gördüklerinde Arap devletlerinin ve Batılıların Sünnilere yardım etmediğine inandıklarından kardeşlerine yardım etmek istemektedirler. Ancak militan Selefilerin yabancı oyuncuların Suriye muhalefetine yardım ettiğine inandıkları takdirde de cihada katılmaları muhtemeldir. Ayrıca bazıları cihat hareketine yaptığı baskılar sebebiyle Esad rejimine ders vermek istemektedirler, bilindiği gibi 10 yıldır Irak’taki cihat için Suriye bir lojistik üs olarak kullanılmıştı.
Suriye cihadı için en büyük motivasyonun Biladüşsam’ın nihai hedef olan İsrail’e geniş çaplı bir savaş başlatarak Kudüs ve Mescid’i Aksa’yı geri almak için bir atlama taşı olması muhtemeldir. Ayrıca Nusret Cephesi gibi militan gruplar savaş meydanında Esed rejimine karşı kudretlerini hayır işleri ve sosyal hizmetlerle birleştirerek halkla yakınlaşmayı ve onları kazanmayı başarmıştır. Bu sosyal cazibe cihatçıların akamete uğrayan Irak cihadı tecrübesinden edindikleri en önemli derstir.Şu ana kadar Yusuf el Kardavi de dahil olmak üzere çoğu nüfuzlu Sünni alim Suriye’de cihadın vacib olduğunu söylemiştir. Bu sebeple özellikle Ramazan’dan sonra Suriye’ye daha fazla savaşçının gelmesi beklenebilir. Sünni alimlerin Suriye’de cihada cevaz verme çabalarındaki artış Lübnan Hizbullahı, Irak Şii milisleri ve İran Devrim Muhafızlarının Esad tarafında savaşa dahil olup Kuşayr’ın ele geçirilmesinde aktif rol oynamaları ile alakalıdır. Bu şekilde artan mezhepçilik savaşın iki tarafını da kızıştıracaktır.
Heras: Yusuf el Kardavi gibi Suriye cihadının ateşli savunucusu olan Sünni alimlerin dikkatlerini Mısır’a çevirip Mısır ordusu ve geçiş hükümetine cihat ilan etmesi ihtimali var mıdır? Mısır Suriye’den daha da önemli bir cihat sahası haline gelebilir mi?
Zelin: Hayır, bu iki durum tamamen farklıdır. Önde gelen Mısırlı alimlerin cihad çağrısı yaptığına şahit olmadım. Bu uç unsurların çağrı yaptığı bir mefhum olmaya devam edecektir. Şu aşamada Nil Vadisi’den cihatçıların cihat ilan ettiğini görmüyoruz, hatta Sina’daki cihatçılar bile devlete karşı şiddet eylemleri yapsalar da doğrudan cihad ilanında bulunmadılar. Ancak Sina’daki cihatçılar tek düşmanları ve hedeflerinin İsrail olduğunu vurguluyorlar. Suriye en azından yakın ve orta vadede en önemli cihat sahası olmaya devam edecektir.
Heras: Günümüzde Suriye’deki Selefi grupları incelemek için oldukça çaba sarf edilmektedir. Bunlardan El Kaide bağlantılı Nusret Cephesi ve Irak Şam İslam Devleti (ISIS) ile Ahrar’us Şam gibi bazı gruplar en güçlü ve popüler Eset karşıtı hareketler arasında sayılmaktadır. Şu anda birbirlerine tamamen güvenmedikleri söylense de gelecekte bu grupların daha yakınlaşarak ilişkilerini iyileştirmeleri ve birleşerek bir İslam devleti kurmaları ihtimali var mıdır?
Zelin: Aslında bu gruplar arasında pek problem yoktur. Medya ve muhalefet kaynakları onları bölünmüş gösteriyor, ancak bu söylem yanlıştır ve itibarlarını sarsmak için yapılan bir propaganda çabasıdır. Gerçekte ise Nusret Cephesi ve Ahrar’us Şam 2012’nin ortalarından beri çok sayıda ortak operasyon yapmıştır. Daha da fazlası ISIS ile Nusret Cephesi liderleri arasında gerginlik var idiyse de pratikte sahada bu iki grubun mensupları arasında anlaşmazlık olduğu nadirdir. Aksine Nusret Cephesi ile ISIS arasında Esad rejimi, Hizbullah ve diğer müttefiklerine karşı cihad meydanında kimin daha başarılı olacağı konusunda çoşkulu bir rekabet vardır.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde Ramazan münasebetiyle Halep’te düzenlenen kutlamalarda Nusra ve ISIS mensupları arasında dostça bir halat çekme yarışı yapıldı. Ahrar’us Şam’ın ISIS’ın Irak’taki mirası dolayısıyla bazı endişeler taşıma ihtimali vardır. ISIS resmi olarak Suriye’de varlığını ilan edince Ahrar’us Şam ve mensup olduğu şemsiye grup Suriye İslami Cephesi (SİC) bu aşamada bir İslam devleti kurulmasını uygun görmediklerini belirtmiş ve özellikle Suriye’deki gruplarla danışılmadan bu kararın alınmasını kınamıştı. Bununla birlikte, İslam devletinin ne anlama geldiği hakkında farklı yorumlara sahip olmalarına rağmen her üç grup da öyle veya böyle bir İslam devleti istemektedir. Yorum farkları ise özellikle Ahrar’ın vizyonu ile Nusra/ISIS'ın İslam devleti konsepti arasındadır.
Aynı şekilde Esed rejimi düştüğü takdirde ve isyandaki İslamcı unsurlar Özgür Suriye Ordusu’ndaki seküler/milliyetçi unsurları yenmeyi/dağıtmayı başardığı takdirde Suriye bağlamında İslam devletinin ne anlama geldiği konusunda bir tartışma olması muhtemeldir. Bu yorum farklarının gruplar arasında çatışmaya yol açıp açmayacağı, yahut grupların bir fikir birliğine varıp varmayacağını kestirmek için henüz erkendir. Suriye’nin şu anki durumunda o aşamaya varmak için önce gerçekleşmesi gereken çok fazla değişken vardır.
Heras: Yabancı cihatçılar (muhacirler) Suriye’de savaşan Selefi gruplar için ne kadar önemlidir? Bu muhacirlerin çoğu Orta Doğu ve dünyanın hangi bölgelerinden geliyorlar? Suriye’deki savaşçı gruplara ne kadar uyum sağlayabiliyorlar?
Zelin: Muhalif saflarında savaşan yabancı ülke vatandaşları isyancıların 5-10%’unu oluşturmaktadır. Bazıları Irak, Afganistan, Yemen ve başka yerlerde savaş tecrübesine sahiptir, bazıları için ise ilk cihattır. Savaşın başlarında çoğu muhacir ÖSO’ya katıldı ancak bu henüz cihat grupları kuruluşlarını açıklamadan önceydi. O esnada Suriye’ye gelen az sayıda yabancı savaşçı vardı. Bu durum Nusret Cephesi Ocak 2012’de varlığını ilan ettiğinde değişmeye başladı. Takip eden bahar ve yaz aylarında çok sayıda yabancı Suriye’de savaşa katıldı.
2012’den beri Suriye’ye cihat için düzenli bir savaşçı akışı vardır ve katılımlarda bir yavaşlama işareti görülmemektedir. Çoğu muhacir savaşçı El Kaide bağlantılı Nusret Cephesi ve ISIS bünyesindedir. Yabancılar Ahrar’us Şam İslami Hareketi ve Sukur el Şam gibi diğer Selefi gruplarda da görülmüştür ancak Nusra ve ISIS’dan farklı olarak bu grupların saflarındaki muhacirlerin sayısı çok daha azdır. Ayrıca Nusra ve ISIS’da çok sayıda muhacir olsa da mensuplarının büyük çoğunluğu halen Suriyeli'lerden oluşmaktadır.
Muhacir savaşçıların çoğunluğu Arap dünyasından gelmiştir, yani Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Tunus, Irak, Ürdün, Lübnan ve diğerleri. Avrupa’dan da çoğunlukla İngiltere, Fransa ve Belçika’dan çok sayıda Selefi savaşçı gelmiştir. Arap olmayan Afrika, Kafkaslar, Güney Asya ve Kuzey Amerika’dan da katılımlar vardır ancak sayıca daha azdırlar. Suriye muhalefetindeki yabancı savaşçılar bağlı oldukları gruplara tamamen uyum sağlamaktadırlar çünkü bu gruplar bütün Müslümanların eşit ve aynı olduğu fikrinde olduklarından Suriyeli - yabancı şeklinde bir ayrım yapmamaktadırlar. Aynı şekilde muhacirler tamamen kabul görmektedirler.
Heras: Suriye devriminin başarısız olması ve silahlı muhalefetin yenilmesi durumunda Suriye’de cihad eden Selefi grupların tepkisi nasıl olabilir? Bu kurumlar “teslim olmama - geri çekilmeme” stratejisine mi sahiptirler?
Zelin: Selefiler savaşmayı bırakmazlar, hepsi öldürülmedikçe devrimi kaybedilmiş görmeyeceklerdir. Birinci öncelikleri Esad rejimini mağlup etmektir. Bundan daha az olan herşey başarısızlık kabul edilecektir ve vazgeçeceklerine dair bir emare de göremiyorum, özellikle de El Kaide ile aynı çizgideki Nusret Cephesi ve ISIS gibi gruplar. Diğer sahalarda gördüğümüz gibi, Merkezi El Kaide 2001 Afganistan işgali sonrası yenilmişken düşük bir profil çizerek 2004-2005’te yeniden toparlandı. Merkezi El Kaide’nin 2008-2012 arasındaki drone saldırılarında yıpranmasından dolayı günümüzde tekrardan bu aşamada olduğu söylenebilir.
Benzer şekilde bu durumu Irak el Kaidesi’nde (nami diğer ISIS'da görüyoruz. Sünni Uyanışı (Şehva) ve 2006-2009 yılları arasındaki Amerikan askeri yığınağı stratejisi sonrasında yenilmişlerdi, ancak o zamandan beri kendilerini toparladılar ve şu an her zamankinden daha güçlüler, özellikle de geçtiğimiz günlerdeki hapishane firarları ve Suriye cihadının canlandırıcı etkisi güçlerini artırdı. Ayrıca Yemen ordusu güney şehirlerini temizledikten sonra Yemen El Kaidesi’nin, Fransız müdahalesi sonrasında Kuzey Mali, Kuzey Nijerya ve Güney Libya’da Mağrıb El Kaidesi’nin uygun zamanı bekleme stratejisi izlediğini görüyoruz.
Bütün bunlarda anahtar El Kaide’nin kayıplarını sınırlandırması ve kendini yenilemek için çaba sarf etmesiydi. Gerekli olduğu takdirde Nusret Cephesi ve ISIS'ın da Suriye’de aynı şekilde davranması muhtemeldir. Şu anda Suriye’de oldukça güçlü olduklarından bu konuda endişelenmelerine gerek olmayabilir ancak savaşın gelgitlerinden dolayı kesinlikle bu ihtimal vardır. Suriye’de insanların Nusret Cephesi hakkında fikirlerinin değişmesi ihtimali de gözardı edilmemelidir. Aaron Zelin, Washington Institute
* Biladüşsam: Günümüz Suriyesi, Ürdün, Lübnan, Filistin/İsrail ve Irak’ın batısını kapsamaktadır.
** Horasan : Tarihsel olarak İranın doğusu, Orta Asya ve Afganistan.
Bu analiz Özdemir Toprak tarafından incanews.com için tercümme edilmiştir.
"Düşmanı'nın Gözünden Küresel Cihat ve Suriye Savaşı" | STRATEJİ-ANALİZ | incanews
İyi analiz.
"Düşmanı'nın Gözünden Küresel CihaD ve Suriye Savaşı"
Fair Observer’da analist ve yardımcı editör olarak çalışan Nicholas Heras'ın kıdemli CIA analistlerinden Aaron Zelin’le Suriye savaşı ve cihatçı savaşçılar hakkında yaptığı mülakatı ilginize sunuyoruz.
incanews / Haber MerkeziKÜRESEL CİHAT VE SURİYE SAVAŞIFair Observer’da analist ve yardımcı editör olarak çalışan Nicholas Heras'ın kıdemli CIA analistlerinden Aaron Zelin’le Suriye savaşı ve cihaDçı savaşçılar hakkında yaptığı münazarayı ilginize sunuyoruz.Heras: Suriye savaşının hangi özellikleri orayı Selefi savaşçılar için cazip bir cihat sahası haline getirdi? Farz-ı kifaye olan cihat kavramı alimler tarafından nasıl benimsendi ve Suriye savaşına katılmak isteyen Sünni gençlere izah edildi?
Zelin: Suriye’nin cazip bir cihaD sahası olmasının bir çok sebebi var. Selefiler Alevi olduğu için Beşşar Esad rejimini Müslüman kabul etmiyorlar, Şii İslam tezlerinde bile Alevilik inançlarına aykırı görülüyor. Buna göre gayrimüslim bir güç İslam topraklarını işgal etmektedir, dolayısıyla Suriye rejimi meşru bir saldırı hedefidir. Ayrıca Peygamberin (sav) Suriye ve Biladüşsam’la* alakalı ahir zaman hadisleri İsa’nın (as) Şam’daki Ulu Cami’nin beyaz mınaresinden inerek Deccal ile savaşacağını ve bunun Hesap Günü’nün gelişini hızlandıracağını beyan etmektedir. Bu ahir zaman kehanetleri Horasan’dan** çıkacak siyah sancaklılarla alakalı hadislerle birleşince cihatçılar bu hadislerin 1980’lerde başlayan Afganistan cihadına atıf yaptığını düşünmektedirler. Bu işaretler bazı Selefilerin Kıyamet gününün gelişini hızlandırdıklarını düşünmelerini sağlamaktadır.
Birçok Selefi ise Suriye’ye fedakar düşüncelerle gitmektedir. Sünni kardeşlerinin Esad rejimi tarafından katledilmesini gördüklerinde Arap devletlerinin ve Batılıların Sünnilere yardım etmediğine inandıklarından kardeşlerine yardım etmek istemektedirler. Ancak militan Selefilerin yabancı oyuncuların Suriye muhalefetine yardım ettiğine inandıkları takdirde de cihada katılmaları muhtemeldir. Ayrıca bazıları cihat hareketine yaptığı baskılar sebebiyle Esad rejimine ders vermek istemektedirler, bilindiği gibi 10 yıldır Irak’taki cihat için Suriye bir lojistik üs olarak kullanılmıştı.
Suriye cihadı için en büyük motivasyonun Biladüşsam’ın nihai hedef olan İsrail’e geniş çaplı bir savaş başlatarak Kudüs ve Mescid’i Aksa’yı geri almak için bir atlama taşı olması muhtemeldir. Ayrıca Nusret Cephesi gibi militan gruplar savaş meydanında Esed rejimine karşı kudretlerini hayır işleri ve sosyal hizmetlerle birleştirerek halkla yakınlaşmayı ve onları kazanmayı başarmıştır. Bu sosyal cazibe cihatçıların akamete uğrayan Irak cihadı tecrübesinden edindikleri en önemli derstir.Şu ana kadar Yusuf el Kardavi de dahil olmak üzere çoğu nüfuzlu Sünni alim Suriye’de cihadın vacib olduğunu söylemiştir. Bu sebeple özellikle Ramazan’dan sonra Suriye’ye daha fazla savaşçının gelmesi beklenebilir. Sünni alimlerin Suriye’de cihada cevaz verme çabalarındaki artış Lübnan Hizbullahı, Irak Şii milisleri ve İran Devrim Muhafızlarının Esad tarafında savaşa dahil olup Kuşayr’ın ele geçirilmesinde aktif rol oynamaları ile alakalıdır. Bu şekilde artan mezhepçilik savaşın iki tarafını da kızıştıracaktır.
Heras: Yusuf el Kardavi gibi Suriye cihadının ateşli savunucusu olan Sünni alimlerin dikkatlerini Mısır’a çevirip Mısır ordusu ve geçiş hükümetine cihat ilan etmesi ihtimali var mıdır? Mısır Suriye’den daha da önemli bir cihat sahası haline gelebilir mi?
Zelin: Hayır, bu iki durum tamamen farklıdır. Önde gelen Mısırlı alimlerin cihad çağrısı yaptığına şahit olmadım. Bu uç unsurların çağrı yaptığı bir mefhum olmaya devam edecektir. Şu aşamada Nil Vadisi’den cihatçıların cihat ilan ettiğini görmüyoruz, hatta Sina’daki cihatçılar bile devlete karşı şiddet eylemleri yapsalar da doğrudan cihad ilanında bulunmadılar. Ancak Sina’daki cihatçılar tek düşmanları ve hedeflerinin İsrail olduğunu vurguluyorlar. Suriye en azından yakın ve orta vadede en önemli cihat sahası olmaya devam edecektir.
Heras: Günümüzde Suriye’deki Selefi grupları incelemek için oldukça çaba sarf edilmektedir. Bunlardan El Kaide bağlantılı Nusret Cephesi ve Irak Şam İslam Devleti (ISIS) ile Ahrar’us Şam gibi bazı gruplar en güçlü ve popüler Eset karşıtı hareketler arasında sayılmaktadır. Şu anda birbirlerine tamamen güvenmedikleri söylense de gelecekte bu grupların daha yakınlaşarak ilişkilerini iyileştirmeleri ve birleşerek bir İslam devleti kurmaları ihtimali var mıdır?
Zelin: Aslında bu gruplar arasında pek problem yoktur. Medya ve muhalefet kaynakları onları bölünmüş gösteriyor, ancak bu söylem yanlıştır ve itibarlarını sarsmak için yapılan bir propaganda çabasıdır. Gerçekte ise Nusret Cephesi ve Ahrar’us Şam 2012’nin ortalarından beri çok sayıda ortak operasyon yapmıştır. Daha da fazlası ISIS ile Nusret Cephesi liderleri arasında gerginlik var idiyse de pratikte sahada bu iki grubun mensupları arasında anlaşmazlık olduğu nadirdir. Aksine Nusret Cephesi ile ISIS arasında Esad rejimi, Hizbullah ve diğer müttefiklerine karşı cihad meydanında kimin daha başarılı olacağı konusunda çoşkulu bir rekabet vardır.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde Ramazan münasebetiyle Halep’te düzenlenen kutlamalarda Nusra ve ISIS mensupları arasında dostça bir halat çekme yarışı yapıldı. Ahrar’us Şam’ın ISIS’ın Irak’taki mirası dolayısıyla bazı endişeler taşıma ihtimali vardır. ISIS resmi olarak Suriye’de varlığını ilan edince Ahrar’us Şam ve mensup olduğu şemsiye grup Suriye İslami Cephesi (SİC) bu aşamada bir İslam devleti kurulmasını uygun görmediklerini belirtmiş ve özellikle Suriye’deki gruplarla danışılmadan bu kararın alınmasını kınamıştı. Bununla birlikte, İslam devletinin ne anlama geldiği hakkında farklı yorumlara sahip olmalarına rağmen her üç grup da öyle veya böyle bir İslam devleti istemektedir. Yorum farkları ise özellikle Ahrar’ın vizyonu ile Nusra/ISIS'ın İslam devleti konsepti arasındadır.
Aynı şekilde Esed rejimi düştüğü takdirde ve isyandaki İslamcı unsurlar Özgür Suriye Ordusu’ndaki seküler/milliyetçi unsurları yenmeyi/dağıtmayı başardığı takdirde Suriye bağlamında İslam devletinin ne anlama geldiği konusunda bir tartışma olması muhtemeldir. Bu yorum farklarının gruplar arasında çatışmaya yol açıp açmayacağı, yahut grupların bir fikir birliğine varıp varmayacağını kestirmek için henüz erkendir. Suriye’nin şu anki durumunda o aşamaya varmak için önce gerçekleşmesi gereken çok fazla değişken vardır.
Heras: Yabancı cihatçılar (muhacirler) Suriye’de savaşan Selefi gruplar için ne kadar önemlidir? Bu muhacirlerin çoğu Orta Doğu ve dünyanın hangi bölgelerinden geliyorlar? Suriye’deki savaşçı gruplara ne kadar uyum sağlayabiliyorlar?
Zelin: Muhalif saflarında savaşan yabancı ülke vatandaşları isyancıların 5-10%’unu oluşturmaktadır. Bazıları Irak, Afganistan, Yemen ve başka yerlerde savaş tecrübesine sahiptir, bazıları için ise ilk cihattır. Savaşın başlarında çoğu muhacir ÖSO’ya katıldı ancak bu henüz cihat grupları kuruluşlarını açıklamadan önceydi. O esnada Suriye’ye gelen az sayıda yabancı savaşçı vardı. Bu durum Nusret Cephesi Ocak 2012’de varlığını ilan ettiğinde değişmeye başladı. Takip eden bahar ve yaz aylarında çok sayıda yabancı Suriye’de savaşa katıldı.
2012’den beri Suriye’ye cihat için düzenli bir savaşçı akışı vardır ve katılımlarda bir yavaşlama işareti görülmemektedir. Çoğu muhacir savaşçı El Kaide bağlantılı Nusret Cephesi ve ISIS bünyesindedir. Yabancılar Ahrar’us Şam İslami Hareketi ve Sukur el Şam gibi diğer Selefi gruplarda da görülmüştür ancak Nusra ve ISIS’dan farklı olarak bu grupların saflarındaki muhacirlerin sayısı çok daha azdır. Ayrıca Nusra ve ISIS’da çok sayıda muhacir olsa da mensuplarının büyük çoğunluğu halen Suriyeli'lerden oluşmaktadır.
Muhacir savaşçıların çoğunluğu Arap dünyasından gelmiştir, yani Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Tunus, Irak, Ürdün, Lübnan ve diğerleri. Avrupa’dan da çoğunlukla İngiltere, Fransa ve Belçika’dan çok sayıda Selefi savaşçı gelmiştir. Arap olmayan Afrika, Kafkaslar, Güney Asya ve Kuzey Amerika’dan da katılımlar vardır ancak sayıca daha azdırlar. Suriye muhalefetindeki yabancı savaşçılar bağlı oldukları gruplara tamamen uyum sağlamaktadırlar çünkü bu gruplar bütün Müslümanların eşit ve aynı olduğu fikrinde olduklarından Suriyeli - yabancı şeklinde bir ayrım yapmamaktadırlar. Aynı şekilde muhacirler tamamen kabul görmektedirler.
Heras: Suriye devriminin başarısız olması ve silahlı muhalefetin yenilmesi durumunda Suriye’de cihad eden Selefi grupların tepkisi nasıl olabilir? Bu kurumlar “teslim olmama - geri çekilmeme” stratejisine mi sahiptirler?
Zelin: Selefiler savaşmayı bırakmazlar, hepsi öldürülmedikçe devrimi kaybedilmiş görmeyeceklerdir. Birinci öncelikleri Esad rejimini mağlup etmektir. Bundan daha az olan herşey başarısızlık kabul edilecektir ve vazgeçeceklerine dair bir emare de göremiyorum, özellikle de El Kaide ile aynı çizgideki Nusret Cephesi ve ISIS gibi gruplar. Diğer sahalarda gördüğümüz gibi, Merkezi El Kaide 2001 Afganistan işgali sonrası yenilmişken düşük bir profil çizerek 2004-2005’te yeniden toparlandı. Merkezi El Kaide’nin 2008-2012 arasındaki drone saldırılarında yıpranmasından dolayı günümüzde tekrardan bu aşamada olduğu söylenebilir.
Benzer şekilde bu durumu Irak el Kaidesi’nde (nami diğer ISIS'da görüyoruz. Sünni Uyanışı (Şehva) ve 2006-2009 yılları arasındaki Amerikan askeri yığınağı stratejisi sonrasında yenilmişlerdi, ancak o zamandan beri kendilerini toparladılar ve şu an her zamankinden daha güçlüler, özellikle de geçtiğimiz günlerdeki hapishane firarları ve Suriye cihadının canlandırıcı etkisi güçlerini artırdı. Ayrıca Yemen ordusu güney şehirlerini temizledikten sonra Yemen El Kaidesi’nin, Fransız müdahalesi sonrasında Kuzey Mali, Kuzey Nijerya ve Güney Libya’da Mağrıb El Kaidesi’nin uygun zamanı bekleme stratejisi izlediğini görüyoruz.
Bütün bunlarda anahtar El Kaide’nin kayıplarını sınırlandırması ve kendini yenilemek için çaba sarf etmesiydi. Gerekli olduğu takdirde Nusret Cephesi ve ISIS'ın da Suriye’de aynı şekilde davranması muhtemeldir. Şu anda Suriye’de oldukça güçlü olduklarından bu konuda endişelenmelerine gerek olmayabilir ancak savaşın gelgitlerinden dolayı kesinlikle bu ihtimal vardır. Suriye’de insanların Nusret Cephesi hakkında fikirlerinin değişmesi ihtimali de gözardı edilmemelidir. Aaron Zelin, Washington Institute
* Biladüşsam: Günümüz Suriyesi, Ürdün, Lübnan, Filistin/İsrail ve Irak’ın batısını kapsamaktadır.
** Horasan : Tarihsel olarak İranın doğusu, Orta Asya ve Afganistan.
Bu analiz Özdemir Toprak tarafından incanews.com için tercümme edilmiştir.
"Düşmanı'nın Gözünden Küresel Cihat ve Suriye Savaşı" | STRATEJİ-ANALİZ | incanews
İyi analiz.