Masum Bir Yanılgıdan Hikmetli Bir Tebliğe: Çocukluk İnançları ve Algılar Üzerine
2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 1.000'den fazla Amerikalı yetişkinin katıldığı ankette, katılımcıların %7’si kakaolu sütün kahverengi ineklerden geldiğine inanıyor. Bu oranı genel halka uyarlayacak olsak, yaklaşık 18 milyon Amerikalı yetişkinin bu yanılgıya sahip olduğunu göz önünde bulundurabiliriz. İlk duyduğunuzda bu bilgi, gülünç ya da absürt gelebilir. Ancak bu sonuç, insan zihninin çocukluk döneminde edindiği bilgileri nasıl sorgulamadan kabul ettiğine ve bu bilgilerin nasıl yetişkinliğe kadar taşınabildiğine dair önemli bir ipucu veriyor. Bu basit örnek üzerinden, insanın yanlış inançlara nasıl saplanıp kalabileceğini ve bu durumun hoşgörüyle nasıl ele alınması gerektiğini incelemek mümkündür.
Bilimsel Bir Gerçek: Kahverengi İnekler ve Kakaolu Süt
Kakaolu süt, süt, kakao ve şekerin karışımından elde edilen bir içecektir. Üretiminde herhangi bir kahverengi ineğin özel bir rolü yoktur. Kahverengi inekler, Jersey veya Guernsey gibi süt verimi yüksek cinslerdir ve ürettikleri süt, beyazdır. Yani kakaolu sütün kaynağını kahverengi inekler olarak görmek, bilgi eksikliğinden kaynaklanan masum bir yanılgıdır.
Bu yanlış inanç, özellikle tarımdan uzak yaşayan, modern şehir hayatının etkisiyle temel üretim süreçlerinden kopan bireyler arasında yaygınlaşmıştır. Gıda üretimiyle ilgili bilgiler, kırsaldan kopuş ve teknolojinin araya girmesiyle nesilden nesile aktarılamaz hale gelmiştir. Bu da, insanların yanlış bilgilerle büyümesine ve bunları sorgulamadan sürdürmesine neden olmuştur.
Çocukluk İnançlarının Gücü
İnsan beyni, özellikle çocukluk döneminde çevresinden aldığı bilgileri bir sünger gibi emer. Ancak bu dönemde öğrendiklerimiz, sorgulanmadan kabul edilir. Beyin, çocuklukta karmaşayı önlemek için bu tür bir mekanizma geliştirir; böylece çevremizde bize sunulan her bilgiyi doğru kabul ederiz.
Örneğin, bir çocuk kahverengi süt gördüğünde ve ona “Bu süt kahverengi ineklerden gelir” denildiğinde, bu bilgiyi doğru kabul eder. Çünkü çocuk, sorgulama olgunluğuna erişmeden önce, kendisine öğretilen bilgileri güvenli bir rehber olarak görür. Çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda bile, bu tür bilgiler sorgulanmadığı sürece bir gerçeklik olarak devam eder.
Bu durum yalnızca masum yanılgılar için değil, hurafeler, bidatler ve hatta daha derin inançlar için de geçerlidir. Çevresinde hurafelerle büyüyen bir çocuk, yanlış bilgilerle donatıldığında, sorgulamadan bu bilgileri benimser ve doğru bilgiyle karşılaşmadıkça bu inançları sürdürür.
Yanılgıların Algılar Üzerindeki Etkisi
Bir inancın ya da bilginin zihne yerleşmesi kolaydır; ancak yerleşmiş bir algının kırılması oldukça zordur. Beyin, mevcut bilgiyi koruma eğilimindedir, çünkü bu bilgi, bireyin gerçeklik algısının temel taşını oluşturur. Yanlış bir bilgi, kişi tarafından “gerçeklik” olarak algılandığında, onu değiştirmek sadece yeni bilgi sunarak mümkün olabilir.
Bu nedenle, yanlış inançları olan insanları küçümsemek, onları yargılamak ya da aptallıkla suçlamak son derece haksız bir yaklaşım olur. Çünkü bu tür yanılgılar bilgi eksikliğinden kaynaklanır, kişisel bir zaaf ya da bilinçli bir tercihten değil.
Tebliğde Hoşgörü ve Hikmetin Önemi
Yanılgılarla büyüyen bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesi için, onların yargılanmadan ve kırılmadan doğruya davet edilmesi gerekir. Kur’an’da, Hz. Musa ve Hz. Harun’a Firavun’a giderken, “Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki öğüt alır ya da korkar” (Tâ-Hâ, 20:44) buyrularak, tebliğin yumuşak bir üslupla yapılması öğütlenmiştir.
Bir insanı yargılamak, onun savunma mekanizmalarını devreye sokar ve kişinin zihni, yeni bilgilere kendini kapatır. Ancak sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmak, savunma duvarlarını indirerek kişinin kalbine dokunmayı mümkün kılar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) birçok kez insanları eleştirmek yerine dolaylı ifadelerle doğruya yönlendirmesi, tebliğde hikmetin en güzel örneklerinden biridir.
Sabır ve Bilginin Etkisi
Bir yanılgının kök salması zaman alır; aynı şekilde bu yanılgının ortadan kalkması da sabır gerektirir. Hurafelerle büyüyen bir kişi, doğru bilgiyle karşılaştığında bile bu bilgiyi hemen kabul etmeyebilir. Sabır, sevgi ve istikrarla bu bilgiyi sunmak, doğruya ulaşması için kişiye bir kapı aralayabilir.
Tebliğ yapan birinin, karşısındaki kişinin inançlarını değiştirmek için acele etmemesi gerekir. Çünkü kişi ancak kendi zihinsel süreci içinde doğruyu kabul eder. Tebliğci, doğru yolu göstermeli, ancak yürümeyi kişinin iradesine bırakmalıdır.
Sonuç: Hoşgörünün Gücü
Kakaolu sütü kahverengi ineklerden geldiğini sanan bir kişi ya da hurafelerle büyümüş bir birey arasında temel bir fark yoktur: Her ikisi de bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir yanılgıya sahiptir. Bu durumları anlamak ve bireylere hoşgörüyle yaklaşmak, onları doğru bilgiyle buluşturmanın ilk adımıdır.
Unutulmamalıdır ki, her bilgi emanet gibidir. Onu paylaşırken sabır, hikmet ve yumuşaklıkla hareket etmek, bilgiyi daha değerli ve etkili kılar. Bizden sonra bu dünyada kalacak olan, başkalarının hayatına kattığımız değerlerdir. Ve doğru bir tebliğ, insanlığa bırakılacak en güzel mirastır.
---
Not: Bu makale, insan algısını daha iyi anlamak için istek üzerine ChatGPT-4 tarafından hazırlanmıştır.
2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 1.000'den fazla Amerikalı yetişkinin katıldığı ankette, katılımcıların %7’si kakaolu sütün kahverengi ineklerden geldiğine inanıyor. Bu oranı genel halka uyarlayacak olsak, yaklaşık 18 milyon Amerikalı yetişkinin bu yanılgıya sahip olduğunu göz önünde bulundurabiliriz. İlk duyduğunuzda bu bilgi, gülünç ya da absürt gelebilir. Ancak bu sonuç, insan zihninin çocukluk döneminde edindiği bilgileri nasıl sorgulamadan kabul ettiğine ve bu bilgilerin nasıl yetişkinliğe kadar taşınabildiğine dair önemli bir ipucu veriyor. Bu basit örnek üzerinden, insanın yanlış inançlara nasıl saplanıp kalabileceğini ve bu durumun hoşgörüyle nasıl ele alınması gerektiğini incelemek mümkündür.
Bilimsel Bir Gerçek: Kahverengi İnekler ve Kakaolu Süt
Kakaolu süt, süt, kakao ve şekerin karışımından elde edilen bir içecektir. Üretiminde herhangi bir kahverengi ineğin özel bir rolü yoktur. Kahverengi inekler, Jersey veya Guernsey gibi süt verimi yüksek cinslerdir ve ürettikleri süt, beyazdır. Yani kakaolu sütün kaynağını kahverengi inekler olarak görmek, bilgi eksikliğinden kaynaklanan masum bir yanılgıdır.
Bu yanlış inanç, özellikle tarımdan uzak yaşayan, modern şehir hayatının etkisiyle temel üretim süreçlerinden kopan bireyler arasında yaygınlaşmıştır. Gıda üretimiyle ilgili bilgiler, kırsaldan kopuş ve teknolojinin araya girmesiyle nesilden nesile aktarılamaz hale gelmiştir. Bu da, insanların yanlış bilgilerle büyümesine ve bunları sorgulamadan sürdürmesine neden olmuştur.
Çocukluk İnançlarının Gücü
İnsan beyni, özellikle çocukluk döneminde çevresinden aldığı bilgileri bir sünger gibi emer. Ancak bu dönemde öğrendiklerimiz, sorgulanmadan kabul edilir. Beyin, çocuklukta karmaşayı önlemek için bu tür bir mekanizma geliştirir; böylece çevremizde bize sunulan her bilgiyi doğru kabul ederiz.
Örneğin, bir çocuk kahverengi süt gördüğünde ve ona “Bu süt kahverengi ineklerden gelir” denildiğinde, bu bilgiyi doğru kabul eder. Çünkü çocuk, sorgulama olgunluğuna erişmeden önce, kendisine öğretilen bilgileri güvenli bir rehber olarak görür. Çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda bile, bu tür bilgiler sorgulanmadığı sürece bir gerçeklik olarak devam eder.
Bu durum yalnızca masum yanılgılar için değil, hurafeler, bidatler ve hatta daha derin inançlar için de geçerlidir. Çevresinde hurafelerle büyüyen bir çocuk, yanlış bilgilerle donatıldığında, sorgulamadan bu bilgileri benimser ve doğru bilgiyle karşılaşmadıkça bu inançları sürdürür.
Yanılgıların Algılar Üzerindeki Etkisi
Bir inancın ya da bilginin zihne yerleşmesi kolaydır; ancak yerleşmiş bir algının kırılması oldukça zordur. Beyin, mevcut bilgiyi koruma eğilimindedir, çünkü bu bilgi, bireyin gerçeklik algısının temel taşını oluşturur. Yanlış bir bilgi, kişi tarafından “gerçeklik” olarak algılandığında, onu değiştirmek sadece yeni bilgi sunarak mümkün olabilir.
Bu nedenle, yanlış inançları olan insanları küçümsemek, onları yargılamak ya da aptallıkla suçlamak son derece haksız bir yaklaşım olur. Çünkü bu tür yanılgılar bilgi eksikliğinden kaynaklanır, kişisel bir zaaf ya da bilinçli bir tercihten değil.
Tebliğde Hoşgörü ve Hikmetin Önemi
Yanılgılarla büyüyen bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesi için, onların yargılanmadan ve kırılmadan doğruya davet edilmesi gerekir. Kur’an’da, Hz. Musa ve Hz. Harun’a Firavun’a giderken, “Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki öğüt alır ya da korkar” (Tâ-Hâ, 20:44) buyrularak, tebliğin yumuşak bir üslupla yapılması öğütlenmiştir.
Bir insanı yargılamak, onun savunma mekanizmalarını devreye sokar ve kişinin zihni, yeni bilgilere kendini kapatır. Ancak sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmak, savunma duvarlarını indirerek kişinin kalbine dokunmayı mümkün kılar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) birçok kez insanları eleştirmek yerine dolaylı ifadelerle doğruya yönlendirmesi, tebliğde hikmetin en güzel örneklerinden biridir.
Sabır ve Bilginin Etkisi
Bir yanılgının kök salması zaman alır; aynı şekilde bu yanılgının ortadan kalkması da sabır gerektirir. Hurafelerle büyüyen bir kişi, doğru bilgiyle karşılaştığında bile bu bilgiyi hemen kabul etmeyebilir. Sabır, sevgi ve istikrarla bu bilgiyi sunmak, doğruya ulaşması için kişiye bir kapı aralayabilir.
Tebliğ yapan birinin, karşısındaki kişinin inançlarını değiştirmek için acele etmemesi gerekir. Çünkü kişi ancak kendi zihinsel süreci içinde doğruyu kabul eder. Tebliğci, doğru yolu göstermeli, ancak yürümeyi kişinin iradesine bırakmalıdır.
Sonuç: Hoşgörünün Gücü
Kakaolu sütü kahverengi ineklerden geldiğini sanan bir kişi ya da hurafelerle büyümüş bir birey arasında temel bir fark yoktur: Her ikisi de bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir yanılgıya sahiptir. Bu durumları anlamak ve bireylere hoşgörüyle yaklaşmak, onları doğru bilgiyle buluşturmanın ilk adımıdır.
Unutulmamalıdır ki, her bilgi emanet gibidir. Onu paylaşırken sabır, hikmet ve yumuşaklıkla hareket etmek, bilgiyi daha değerli ve etkili kılar. Bizden sonra bu dünyada kalacak olan, başkalarının hayatına kattığımız değerlerdir. Ve doğru bir tebliğ, insanlığa bırakılacak en güzel mirastır.
---
Not: Bu makale, insan algısını daha iyi anlamak için istek üzerine ChatGPT-4 tarafından hazırlanmıştır.