Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Mâsum Birisine Beddua Edilmesi Kul Hakkına Girer mi?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullahi we berakatuhu;

Haksız yere mâsum birine beddua etmek o kişiye zulmetmek olduğu gibi tâbi ki hakkına da girmektir. Ayrıca yaptığı bedduanın kendisine dönmesi mevzubahis olur.


Rasûlullah (s.a.v.): "Ben lânetçi olarak gönderilmedim." (Muslim, Birr, 87)

"... Mûmin'e lânet etmek, onu öldürmek gibidir. Kim bir mûmine kâfirlik isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibidir" (Buhârî, Edeb, Bab 44, Hadis no : 76)

Ebu'd-Derdâ (r.anh), Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Kul bir şeye lânet ettiği zaman o lanet semaya yükselir. Fakat (lanet çok korkunç bir hadise olduğundan) gök kapıları (korkularından onu kabul etmek istemezler de) hemen onun önünde kapanıverirler. Sonra yere iner; (fakat) onun önünde yer kapıları da kapanır. Sonra (gidecek bir yer bulamadığından) sağa-sola meyletmeye başlar. (Sağa ya da sola gitmek için de) bir izin bulamayınca (gerçekten lanet edilmeye lâyık) ise lânet edilen kimseye döner. (Lâyık) Değilse lânet edene döner."

Ebu Davud der ki, Mervan, Muhammed, senedinde bulunan Velid b. Rebah'ın aslında Rebah b. Velid olduğunu ve bu hadisi Nemraridan işittiğini söyledi. Yahya İbn Hassan (ondan Velid İbn Rebah diye) bahsetmekle yanılmıştır.

(Ebu Davud, Edeb, Bab 45, Hadis no : 4908)



İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’in huzurunda rüzgarı lânetledi bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Rüzgarı lânetleme çünkü o vazifelidir. Her kim lanete hak kazanmayan birine lanet okursa o lanet kendisine döner.”
(Buhârî, Edeb: 38; Tirmizi, Birr, Bab 48, Hadis no: 1978; Ebu Davud, Edeb, Bab 45, Hadis no : 4908)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bişr b. Ömer’den başka bu hadisi musned olarak rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz.


Ebû Zerr (r.anh), Peygamber (s.a.v.)'den şöyle buyururken işitmiştir:
"Hiçbir kimse başka bir kimseye fâsıklık sıfatı atamaz (atmağa hakkı yoktur). Yine böyle diğer bir kimseye küfür sıfatı da atamaz. Şayet atar da attığı kimse atılan fâsıklık veya kâfirliğin sahibi değilse, bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner"

(Buhari, Edeb, Bab 44, Hadis no : 74)

****

Rasulullah (s.a.v.) kendisine yapılan ile ashabına yapılanı bir tutmamıştır. Kendisine yapılan bir zulme daha çok hoşgörüyle karşılayabilirken, ashabına yapılan zulme veya katliama ise misliyle kısas yapmış, beddua etmiştir

Rasulullah (s.a.v.) bir sabah, kırk sabah, bir ay boyunca her vakit, farz namazında kunut yapmış, sonra terk etmiştir.
Rasulullah (s.a.v.), birkaç ayrı zamanda kunut yapmıştır.

Birisi Uhud gazvesinde yaralanıp, dişi kırıldığında sabah namazının son rekatında, Ya Allah fulana, fulana lânet eyle diye yaptığı kunuttur. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle “…işten hiçbir şey sana ait değildir. Allah ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları kendileri zalim kimseler oldukları için azablandırır,” ayetini indirmiştir, böylelikle bu kunut sona ermiştir.


Bir diğeri; Bîri Maune olayı diye bilinen yetmiş kurrâ sahabenin şehid edilmesi olayıdır. Daha sonra (tilaveti) neshedilen şu ayetle Allah azze ve celle bu olayı Rasulüne bildirmiştir. (Şehidlerin lisanı üzere) “Kavmimize tebliğ ediniz ki biz Rabbimize kavuştuk. O bizden radı oldu biz de O’ndan radı olduk.” Rasulullah (s.a.v.) bu yetmiş kurrâ sahabeye yandığı kadar hiçbir seriyyeye yanmamıştır.

Tamamı şehid edilmiş sahabelerden ümit kalmayınca, Rasulullah (s.a.v.) onları şehid eden kâfir kabilelere bedduaya devam etmiştir. Onları şehid eden kafirlere beddua ettiği bu kunut bir ay sürmüştür. Bir ay sonra kunutun terk edilme sebebi hakkında açık bir rivayete rastlayamadık. Lakin bu da kunutun nesh edildiğini göstermez, çünkü Rasulullah (s.a.v.) bundan sonra da kunut yapmıştır. Diğeri de Mekke’de esir tutulan sahabeler için, bir ay boyunca kunut yapmıştır, onlar kurtulmuş ve Rasulullah (s.a.v.) kunutu böylelikle terk etmiştir, bu terkin sebebi kendisine sorulduğunda da Rasulullah (s.a.v.) “haklarında dua ettiklerimin geldiklerini görmüyor musunuz?” buyurmuştur. Yani duanın terk edilmesine sebeb, duaya icabet edilmiş olmasıdır.

Bu hususta İmam Muslim’in Sahih’inde (294/675) Ebu Hurayra (radıyallahu anh) ’den gelen hadis yukarıda zikrettiğimiz üç kunutu birden (karışık) anlatmakta ve bir kunutta bu dua, beddua ve ayetin nüzulü hep birden varmış gibi bir kapalılık arzetmektedir. Bu (bir mesele ile ilgili delilleri toplu halde zikretme) sahabenin delil getirmek istediği mevzu ile alakalı bir durum olsa gerektir. Yoksa Ebu Hurayra bütün kunutları sayıp sonra Al-i İmran 128. ayeti nazil oldu, bu kunutlar nesh olundu demek istememiştir. Çünkü Ebu Hurayra (r.anh) Rasulullah’ın vefatından sonra, insanlara farz namazda kunut yaptırır ve bu Rasulullah’ın (s.a.v.) namazıdır derdi.

Ayrıca bu ayetle nesh olmadığına şu delilleri de zikredebiliriz.

Hicretin 3. yılında Uhud savaşı yapılmış ve Rasulullah onda kunut yapmış ve bu ayet o zaman nazil olmuştur. Sonra hicretin 4. yılında Bîri Maune olayı vuku bulmuş ve Rasulullah (s.a.v.) yine kunut yapmıştır. Sonra Mekke’de olup da hicret etmesine izin verilmeyen mûminler için kunut yapmış ve onlar hicretin 7. yılında Medine’ye geldiklerinde kunut yapmayı terk etmiştir. Eğer hicretin 3. yılında nazil olan o ayetle kunut neshedilseydi Rasulullah 4. ve hatta 7. yılda kunut yapmazdı. Dolayısıyla kunut neshedilmemiştir. Yine Ebu Hurayra’nın (r.anh) Rasulullah (s.a.v.) vefat ettikten sonra kunut yaparak namaz kıldırması ve bu Rasulullah’ın (s.a.v.) namazıdır, demesi Ebu Hurayra’nin de (r.anh) nesh olmadığını bildiğine delalet eder, bu bilgi önemlidir, çünkü Rasulullah’ın kunutunu karışık bir şekilde anlatan, sonra da bu ayet nazil olunca Rasulullah’ın kunutu terk ettiği haberi bize ulaştı diyen Ebu Hurayra’dir. Rivayetteki karışıklığı aynı ravinin anlayışıyla halletmek en doğrusudur, çünkü ravi rivayet ettiğini gayrına nisbetle daha iyi bilir. Hufaf’ın (r) “Rasulullah’ın (s.a.v.) kunutunu anlattıktan sonra, namazda kafirlere lanet işte bu yüzden meşru kılındı sözü de kunutun neshedilmeyip, devam eden amellerden olduğunun ifadesidir.

Kunuttan maksat mûminin kurtuluşu için dua olduğuna göre, sıkıntı bitmedikçe dua da zamanla kayıtlanamaz. Rabbimiz azze ve celle de kulunun kendisine dua etmesini, hem emreder, hem sever hem de ona icabet eder. Hayatından ümit kesilmemiş mûminler için yıllarca da olsa kunut yapmak mubahtır. Allah en doğrusunu bilendir.

Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.
 
Üst Ana Sayfa Alt