Çözüldü Melekler Adem'e (a.s.) Secde Etmek İstemedi mi?

kerem_756 Çevrimdışı

kerem_756

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleyküm,
ateist forumlarında bir tane iddia var. Aslında meleklerin Hz Adem'e (a.s.) secde etmek istemediğini ve haşa Allah'ın Hz Adem'i (a.s.) kayırdığını söylüyorlar. İşin iç yüzü nedir?
Allah razı olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh;

Melekler, imtihana tâbi olmayan, iradeleri Allah'ın buyruklarını yerine getirmekle mukellef olan varlıklardır. Cinler ise tıpkı insanlar gibi iradeli olup imtihana tabi olan ve bunun sonunda cennet veya cehennemle mukafatlandırılacak kullardır.
Ayette te Şeytan (İblis) dışında bütün meleklerin secde emrine itaat ettiği zikredilmekte, meleklerin kalblerinden bahsetmemektedir? Meleklerin isteklerinin ne olup olmadığının bilinmesi ya Allah (c.c.) kitabında bildirmesi gereklidir ki başka bir türlü iç duygular bilinmesi gaybdır, bilinmez. Aksi bir kârine olmadığı sürece melekler Allah'ın emrini aynı şeytan gibi istemedi, istemeyerek yerine getirdi demek zulûmdur, iftiradır. Aksine ayetle sabittir ki iblis dışında meleklerin tamamı bu emri hemen yerine getirmişler, çekinmemişler, boyun bükmşlerdir.

Derken meleklerin hepsi toptan secde etti. Ancak İblis hariç…(Sâd, 73–74)
Onlar (melekler), Allah’ın kendilerine emrettiği hiçbir şeye karşı gelmezler ve emrolundukları şeyi yaparlar.(Tahrîm, 6)


وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْلٖيسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرٖينَ
Hani meleklere, “Âdem' secde edin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen secde etmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. (Bakara 34)
“Ben Ondan daha üstünüm; çünkü Beni ateşten yarattın, Onu çamurdan yarattın.” (Â’râf, 12)
Vahidi, Bakara Suresi'nin 34. ayetinin tefsirinde "Ona hürmet ve selamlama için secde edin dedik. Buradaki secdeden kastı alnı yere koymak şeklinde olmayıp, tevazudan dolayı önünde eğilmektir" (El-Veciz fi Tefsiri Kitabil Aziz, 1/11.) derken Yusuf Suresi ayetinin tefsirinde ise "Bu eğilmek suretiyle gerçekleşen selamlama secdesidir" (El-Veciz fi Tefsiri Kitabil Aziz, 1/375.) demiştir.

İbn-i Kesir, bu ayetin tefsirinde Katade'nin "İtaat Allah'adır. Secde ile Allah Âdem’i şereflendirmiş, Melekleri Ona secde ettirmiştir" (İbn-i Kesir, Tefsiri) dediğini rivayet etmiştir.
İmam Taberi ve İbn-i Kesir, Yusuf Suresi'nin 100. ayetinde ifade edilen secdenin bir ibadet secdesi olmadığını bilakis alt konumda olanın üst konumda olana karşı önünde eğilmek suretiyle selamlama şeklinde olduğunu bunun Yakub (aleyhisselam)'ın şeraitinde caiz olduğunu ancak bizim şeraitimizde Muaz b. Cebel hadisi ile nesh olduğunu söylemişlerdir.(Taberi ve İbn-i Kesir tefsiri Yusuf Suresi 100. ayet)
Buna delil olarak da şu hadisi zikretmektedirler:
Kays b. Sâd diyor ki:
"Hiyre'ye gitmiştim. Orada halkın, Merzubana (Reislerine) secde ettiklerini gördüm. (Döndüğümde) Rasulullaha: "Ey Allahın Rasulu, sana secde etmeyelim mi?" diye sordum.
Buyurdu ki: "Şayet ben, bir kimsenin, Allahtan başkasına secde etmesini emredecek olsaydım, kadınların, kocalarına secde etmesini emrederdim. Zira Allah, kocalara kadınlar üzerinde birçok haklar vermiştir.
(Dârimî, K. es-Sahh, bab:159)

İmam Kurtubi tefsir âlimlerinin burada secdenin şekli hakkında ihtilaf ettiklerini söylerken bununla beraber tüm âlimlerin icma ile bunun ibadet secdesi olmadığını bilakis selamlama secdesi olduğunu kabul ettiklerini bildirmiştir.(El-Camiu Li ahkam)

Fahruddin Razi bu konuda "Bütün Müslümanlar bu secdenin ibadet secdesi olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü Allah'tan başkasına ibadet etmek küfürdür ve küfür de emredilmez"(Tefsiri Razi) demiştir.

Âlimlerin hepsi ittifakla burada secdenin ibadet secdesi olmadığını kabul ederlerken, secdenin şekli hakkında ise ihtilaf etmişlerdir.
Tefsir âlimlerinin büyük bir kısmı bu secdenin alnı yere koymak şeklinde olmadığını bilakis eğilmek suretiyle olduğunu söylemişlerdir. Gerek meleklerin Âdem’e secdeleri gerekse Yusuf Suresi'nde 4. ayetinde geçen güneş, ay ve yıldızların Yusuf (aleyhisselam)'a secde etmesi bu görüşü güçlü kılmaktadır. Bununla birlikte âlimlerin bir kısmı bu secdenin bildiğimiz şekli ile alnı yere koymak şeklinde olduğunu söylemişler ancak ayetlerde geçen "lam" harfi cerrinin sebeb bildirdiğini söyleyerek "Yusuf için Allah'a secde etmişlerdir" şeklinde ayetleri tefsir etmişlerdir. (Neysaburî, Tefsiri Garaibu'l Kur'an, Taberi Kenan, c.12, sf: 49)

Belirtilen secde, bizzat alın ve burunu yere koyarak yapılan ibadet secdesi olmadığı, aksine tazim ve hürmet adına eğilmekle gerçekleşen selamlama secdesi olduğu genel olarak kabul edilen görüştür.
Yine bununla beraber hadisin sonunda Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in "Şayet ben bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsa idim kadının kocasına secde etmesini emrederdim" sözü de bunun aslen başkasına yöneltilmesi küfür olan ibadet secdesi olmadığına dair güzel bir işarettir. Zira Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in bu şekilde bir secdeyi Allah'tan başkası için emretmesi asla düşünülemez.

Muaz b. Cebel'in secdesinin aslen Allah'tan başkasına yöneltilmesinin asla caiz olmadığı ibadet secdesi şeklinde cereyan etmediğini gösteren delillerden bir tanesi de Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in Muaz b. Cebel'in hareketini şirk ve küfür olarak isimlendirmemesi ya da buna benzer bir açıklama yapmamasıdır. Bu noktada temel kaideyi İbn-i Kudame el-Hanbeli şu şekilde dile getirmiştir:
"Taleb olunduğu zaman açıklamanın başka bir zamana ertelenmesinin caiz olmadığı hususunda hiçbir ihtilaf yoktur." (Ravdatun Nazır ve Cennetul Menazir, sf: 96)
Bundan dolayı İmam Şevkani "Farzlardan farklı olarak şirk meselelerinde açıklama için uygun bir zamanı beklemek câiz değildir" (İrşadul Fuhul İla Tahkikul Hak Min İlmul Usul , sf: 173) demiştir.
Nitekim Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in tutumu daima bu şekilde olmuştur. Kendisine "Allah ve sen dilersen" diyen kimseye anında "Beni Allah'a ortak mı koşuyorsun" (Ahmed b. Hanbel, Musned, 1/214.) diye tepki vermiştir.


İrca ehlinin cehaletin mazeret olduğuna dair Muaz hadisi ile delil getirmelerine karşılık Şeyh Abdulkadir b. Abdulaziz şöyle demiştir:

"Muaz hadisi ancak onun yapmış olduğu hareketin küfür olduğu isbatlanırsa cehaletin özür sayılması konusunda delil olabilir. Oysa bunun küfür olduğu doğru değildir. Çünkü O, Rasulullah (
صلى الله عليه وسلم)'i selamlama amacıyla secde etmiştir. Bununla beraber "Açıklama ihtiyaç anından daha sonraya ertelenemez" kaidesi gereğince Muaz b. Cebel'in fiilinin küfür olmadığı aşikârdır. Ne zaman bir küfür ameli meydana gelse bunun tehlikesinin büyüklüğünden dolayı hemen ardından uyarı gelmiştir.

Ancak Muaz'ın secdesi hakkında Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'den küfre dair ne bir ibare ne de bir uyarı bulunmaması bunun küfür olmadığını ortaya koymaktadır."(El-Camiu Fi Talebil Ilmiş Şerif, 2/489.)


Şevkani'nin bu secdenin Allah'tan başkasına secde etmek olduğunu söyleyerek hatalı görüş bildirmektedir.
İmam Şevkani şöyle demektedir:
"Bu Allah'tan başkasına secde etmektir sözüne” gelince, Allah'tan başkasına secde edenin bu secdesinin secde ettiği kimsenin Rabliğini kabullenip bu kasıtla secde ettiğinin belirlenmesi gerekir. Eğer bu amaçla yapılmış ise Allah (Subhanehu ve Teala)'ya şirk koşmuş ve O'nunla birlikte başka ilahlar edinmiş olur. Ancak bunu kastetmeksizin saygı ve tazim amacı taşıyorsa (aynen meliklerin yanına girenlerin tazim için yeri öpmesi gibi) işte bu küfür değildir."
(Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed El-Havlâni Şevkâni, Es Seylul Cerrar El Mutedaffik ala Hadaikil Ezhar, 4 / 580)
*****

Meleklerin Âdem'e Secde Şekli:

İlim adamları, meleklerin Âdem'e secdelerinin, ibadet mahiyetini taşımadığı üzerinde ittifak etmekle birlikte, secdelerinin keyfiyeti hakkında farklı görüşlere sahibdirler.
Cumhur der ki: Bu, namazda alışılmış secdede olduğu gibi alnı yere koymak şeklinde meleklere verilmiş bir emir idi. Çünkü örfte olsun, şeriatte olsun, secde etmekten açıkça anlaşılan budur. Buna dayanılarak şöyle denilmiştir: Bu secde, Âdem'e bir ikram ve onun faziletini açıkça ortaya koyuş, yüce Allah'a da itaat mahiyetinde idi. Âdem de bu durumda bizim için kıblenin konumuna benzer bir konumda idi. Buna göre "Âdem'e" ifadesinin anlamı "Âdem'e doğru secde edin" demektir. Nitekim kıbleye namaz kıldı, denilirken kıbleye doğru namaz kıldı denilmek istenir.

Bir başka kesim de şöyle demiştir:
O secde, günümüzde alışılmış olan alnın yere konulması şeklinde değil idi. Sözü geçen bu secde, kelime olarak dildeki aslî manası üzerinde bırakılmıştır. Bu aslî anlamı ise zillet göstermek ve itaat etmektir. Buna göre "Âdem'e secde edin" buyruğu; "Âdem'e boyun eğip itaat edin, onun faziletini ikrar ve kabul edin" demektir. "Derhal secde ettiler" buyruğu da onlara verilen emri yerine getirdiler, demektir.

Yine şu hususta da farklı görüşler ortaya atılmıştır:
Acaba bu şekilde secde etmek, Âdem (a.s)'a ait bir özellik mi idi?
Buna göre, yüce Allah dışında bütün kainatta ondan başkasına secde caiz olmaz mı demektir, yoksa Âdem (a.s.)'den sonra da Yakub (a.s.) zamanına kadar yaratıklara secde etmek caiz mi idi?


وَرَفَعَ اَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّوا لَهُ سُجَّدًاۚ وَقَالَ يَٓا اَبَتِ هٰذَا تَأْو۪يلُ رُءْيَايَ مِنْ قَبْلُۘ قَدْ جَعَلَهَا رَبّ۪ي حَقًّاۜ وَقَدْ اَحْسَنَ ب۪ٓي اِذْ اَخْرَجَن۪ي مِنَ السِّجْنِ وَجَٓاءَ بِكُمْ مِنَ الْبَدْوِ مِنْ بَعْدِ اَنْ نَزَغَ الشَّيْطَانُ بَيْن۪ي وَبَيْنَ اِخْوَت۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي لَط۪يفٌ لِمَا يَشَٓاءُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
"Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine Yusuf dedi ki: "İşte bu durum, o ruyamın çıkmasıdır. Gerçekten Rabb'im onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, Beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabb'im bana hakikaten ihsan buyurdu. Doğrusu Rabb'im dilediğine lutfunu ihsan eder. Şubhesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Yusuf 100)

el-Busti, Sahihinde, aşağıdaki hadisi Ebu Vakid'den (r.aleyh) şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
Muaz b. Cebel (r.anh), Şam'dan dönünce Rasulullah (
صلى الله عليه وسلم)'in icin secde etti.
Bunun üzerine Rasulullah (
صلى الله عليه وسلم) "Bu nedir ey Muaz?" dedi.
Muaz "Ey Allah'ın Rasulü! Ben Şam'a gittiğimde onları komutanlarına ve din adamlarına secde ediyorlar gördüm. Ben de bunu senin için yapmak istedim" dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (
صلى الله عليه وسلم) : "Böyle yapma. Şayet ben bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsa idim kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir kadın kocasının hakkını ifa etmedikçe Rabb'inin hakkını da ifa etmiş olmaz. Kadın deve sırtında semere binmiş iken kocası nefsini taleb edecek olsa kadın bu isteğe mani olamaz."
(Ebu Davud, Nikah, 39 - 40, Hadis no: 2140; Tirmizi, Râda -süt emzirme, Bab 10, Hadis no: 1159; Sunen-i İbn-i Mace, Bab: Hakku-z Zevc Alel Mir'eh, Hadis No: 1843 ; İbn-i Mace, Ezher b. Mervân an Hammâd b. Zeyd an Eyyûb ani'l-Kâsım es-Şeybânî an Abdullah bin Ebi Evfa'dan (r.aleyh) senedi ile tahric etmiştir; Sindî'ye göre zahiren isnadı sahîh görünmektedir. Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26)


Saygı secdesi, İslam'la birlikte nesh olmuştur. Böylece saygı secdesi artık şirktir.

Bir puta/heykele tazim duruşu şirktir. Put karşısında secdeye giderek alın ve burnunu yere koyarak tazim secdesinde bulunmak ittifakla küfür olup yapanı kafir eder.

Rasulullah , Kâbe'de namaz kılarken, putun karşısına geçip tazimde bulunmamıştır. Allaha ibadet kastıyla Namaz kılmıştır. Ameller niyete göredir hadisi burada gündemdedir.
 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt