Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Meleklere İman ve Kitaplara İman

_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
İkinci Rükün
Meleklere Îman:

Meleklere îmân, herhangi bir şüphe ya da tereddüt etmeksizin, onların varlığına kesin bir şekilde îmân etmek demektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Rasûl (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-) Rabbinden indirilene îmân etti. Müminler de îmân ettiler. Onlardan her biri Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine îmân ettiler." (Bakara Sûresi, 285)

Meleklerin varlığını inkâr eden kimse, kâfir olur.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Her kim Allah’ı, meleklerini, (insanlığın hidâyeti için indirmiş olduğu) kitapları, (elçilik görevini tebliğ etmek için seçtiği) peygamberlerini ve (ölümden sonra hesaba çekilecekleri) âhiret gününü inkâr ederse, hiç şüphe yok ki dinden çıkmış, hak yolundan çok uzaklaşmış olur." (Nisâ Sûresi, 136)

Bu bakımdan Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, özet olarak bütün meleklere inanırlar.Detayllı olarak onların varlığına îmân etmeye gelince, bu konuda sahih delil ile bildirilen Allah ve elçisi Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in isimlerini belirttiği meleklere îmân ederler.

Örneğin:
Cebrail-aleyhisselâm-, vahiyle görevli melektir.
Mîkâîl-aleyhisselâm-, yağmur yağdırmakla görevli melektir.
İsrâfîl-aleyhisselâm- Sûr’a üflemekle görevli melektir.
Ölüm meleği, ruhları almakla görevli melektir.
Mâlik-aleyhisselâm- cehennemin bekçisidir.
Rıdvân-aleyhisselâm- cennetin bekçisidir.
Münker ve Nekir-aleyhimesselâm- kabir melekleridir.

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, bu meleklerin varlığına ve bunların manevi varlıklar olmayıp, hissedilen şahıs ve zatlar olduklarına, Allah Teâlâ'nın nurdan yaratıp semâda ikâmet eden varlıklar olduklarına îmân ederler.

Meleklerin yaratılışları, çok büyük olup kanatları vardır.Kimisinin iki, kimisinin üç, kimisinin dört kanadı, kimisinin de bundan da fazla kanadı vardır.

Melekler, Allah Teâlâ’nın askerlerinden birisidir.Bunlar Allah Teâlâ'nın izin verdiği hallerin gereğine göre eşya gibi cisimlerle ilgili şekillere girebilme gücüne sahiptirler.

Melekler, Allah’a yakınlaştırılmış ve onurlandırılmış varlıklardır.Erkeklik ve dişilik özellikleri yoktur, evlenmezler ve üremezler.
Melekler, yemez ve içmezler.Onların yiyeceği tesbih ve tehlildir.Bundan asla usanmaz ve buna ara vermez ve yorulmazlar, güzellik, hayâ ve düzenlilik gibi vasıflara sahiptirler.Melekler, Allah Teâlâ'ya itaat ve O’na isyan etmemek üzere yaratılmalarından dolayı insanlardan farklılık arzederler. Allah Teâlâ, onları kendisine ibâdet etmek ve emirlerini yerine getirmek üzere yaratmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:

"(Müşrikler), Rahman (Allah, melekleri) evlat edindi dediler.O bundan münezzehtir.Bilakis onlar (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır.Melekler O'ndan emir almazdan önce konuşmazlar ve sadece O'nun emriyle hareket ederler.Allah, onların yaptıklarında , yapacaklarını da bilir. Allah'ın râzı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler. Onlar, O’nun korkusundan titrerler." (Enbiyâ Sûresi, 26-28)

Melekler, gece-gündüz Allah’ı tesbih ederler.Onlar, semâda bulunan Beytül-Ma’mur’u Allah’tan ürperip korkarak tavaf ederler.
Meleklerin pekçok çeşitleri vardır:

Meleklerden kimisi arşı taşımak, kimisi vahiy, kimisi dağlar, kimisi cennet, kimisi cehennem bekçiliği yapmakla görevlidirler.
Meleklerden kimisi kulların yaptıklarını kaydetmekle, kimisi mü’minlerin ruhlarını, kimisi kâfirlerin ruhlarını almakla, kimisi de kabirde kula soru sormakla görevlidirler.

Meleklerden kimisi mü’minlere mağfiret dileyen, onlara duâ eden ve onları sevenler olduğu gibi, kimisi de ilim meclisleriyle zikir halkalarında biraraya gelip kanatları ile onların üzerini örterler.Kimisi insanla birlikte olur ve ondan ayrılmaz.Kimisi kulları hayırlı işler yapmaya dâvet eder, kimisi sâlih kimselerin cenâzelerine katılır, kimisi mü’minlerle birlikte savaşır ve Allah düşmanlarına karşı yaptıkları cihadda onlara sebat verirler.

Meleklerden kimisi, sâlih kimseleri korumak ve onların sıkıntılarını gidermekle görevli olanlar olduğu gibi, kâfirleri lânetlemek ve onlara azap indirmekle görevli olanları da vardır.

Melekler, heykel, resim, köpek veya zil bulunan hiçbir eve girmezler.İnsanın rahatsız olduğu şeylerden onlar da rahatsız olurlar.
Melekler pek çoktur, onların sayısını Allah Teâlâ'dan başka hiç kimse bilemez.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Rabbinin askerleri (melekleri) nin sayısını O'ndan başka hiç kimse bilemez ve o (cehennem), insanlar için ancak bir öğüttür." (Müddessir Sûresi, 31)

Allah Teâlâ onları görmemizi engellemiştir. O bakımdan bizler onları yaratıldıkları halde göremeyiz. Ancak Allah Teâlâ onları bazı kullarına göstermiştir.

Nitekim Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellemCibril -aleyhisselam-’ı Allah Teâlâ'nın kendisini yaratmış olduğu asıl sûretinde iki defa görmüştür.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir.Andolsun ki o kendisini apaçık (büyük) ufukta görmüştür." (Tekvîr Sûresi, 22-23)


Üçüncü Rükün
Kitaplara Îman:

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Allah Teâlâ’nın, içerisinde emir, yasak, vaad ve tehditlerini, Allah’ın kullarından dilediği şeyleri içeren, içerisinde hidâyet ve nûr bulunan kitapları peygamberlerine indirdiğine kesin bir şekilde îmân ederler.

Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Rasûl (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-) Rabbinden indirilene îmân etti. Müminler de îmân ettiler. Onlardan her biri Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine îmân ettiler." (Bakara Sûresi, 285)

Allah Teâlâ'nın, insanlığın hidâyete ermesi için peygamberlerine kitaplar indirmiş olduğuna da îmân ederler.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Elif. Lâm. Râ.Bu (Kur'an), insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nûra, her şeye gâlip ve övgüye lâyık Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim Sûresi, 1)

Bu kitaplar; Kur’ân, Tevrât, İncil, Zebur, İbrahim ve Musa’ya verilen sahifelerdir. Bunların en büyükleri ise Tevrât, İncil ve Kur’ân’dır.

Üçünün de en büyüğü, onların hükümlerini geçersiz kılan ve en faziletlisi, Kur’ân-ı Kerîm’dir.

Allah Teâlâ, Kur’ân dışındaki kitapları indirdiği zaman onları korumayı garanti etmemiştir.Aksine onları korumayı insanlardan istemiştir. Fakat onlar bu kitapları koruyamamış ve onlara gereği gibi sahip çıkamamışlardır.Bu sebeple bu kitaplarda birtakım değişiklikler ve yer değiştirmeler meydana gelmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm; Âlemlerin Rabbinin kelâmı, apaçık kitabı ve sapasağlam ipidir. Allah Teâlâ, onu düstur olması, insanları karanlıklardan nûra çıkarması ve doğru yola ve sırat-ı müstakim’e iletmesi için elçisi Abdullah oğlu Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’e indirmiştir.

Allah Teâlâ, önceki ve sonraki ümmetlerin haberlerini, göklerin ve yerlerin yaratılışını, helâl ve haramı detaylı bir şekilde bu kitapta açıklamış, âdâb ve ahlâk esaslarını, ibâdet ve muâmelâta dâir hükümleri, peygamberlerle salih kişilerin hayatını, mü’minler ile kâfirlerin amellerinin karşılığını görecek-lerini, mü’minlerin yurdu olan cennet ile kâfirlerin yurdu olan cehennemin niteliklerini açıklamış, bu kitabı gönüllerdeki hastalıklara bir şifâ, herşeye bir beyan, mü’minlere de bir hidâyet ve rahmet kılmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"(Ey Muhammed!) Bu kitabı da sana, (açıklanması gereken helâl ve haramla ilgili hükümler gibi) her şey için bir açıklama, bir hidâyet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için de bir müjdeci olarak indirdik." (Nahl Sûresi, 89)

Ümmetin hepsinin bu kitaba uyması, Peygam-bersallallahu aleyhi ve sellem-’den sahih olarak gelmiş olan sünnet ile birlikte onu hüküm olarak kabul etmeleri gerekir. Çünkü Allah Teâlâ, kendilerine indirilenleri açıklasın diye elçisini hem insanların, hem de cinlerin hepsine birden göndermiştir.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"(Ey Muhammed!) İnsanlara kendilerine ne indirildiğini açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye sana da bu Zikr'i (Kur'an'ı) indirdik." (Nahl Sûresi, 44)

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Kur’ân-ı Kerîm’in harf ve anlamlarıyla Allah'ın kelâmı olduğuna, O’ndan gelip O’na döneceğine, Allah tarafından indirilmiş olup, yaratılmış olmadığına, Allah'ın gerçekten onunla konuştuğuna,onu Cebrail-aleyhisselâm-'a ilettiğine, Cebrail-aleyhisselâm-'ın da onu Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirdiğine îmân ederler.

Bu kitabı her şeyi yerli yerine koyan (Hakîm) ve her şeyden haberdâr (Habîr) olan Allah Teâlâ apaçık bir Arapça ile indirmiş, herhangi bir şüphe ya da tereddüdün sözkonusu olmadığı tevâtür yoluyla bize nakledilmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
" Muhakkak bu âlemlerin Rabbinin indirdiğidir. Onu Ruhu’lEmîn (Cebrail) indirdi. Uyarıcılardan olasın diye kalbin üzere; apaçık bir Arapça lisan ile..." (Şuarâ Sûresi, 192-195)

Kur’ân-ı Kerîm kalblerde ezberlenir, dillerle okunur ve mushaflarda yazılır.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Aksine o, ilim verilmiş olanların göğüslerinde (ezberlenmiş) apaçık âyetlerdir." (Ankebût Sûresi, 49)

"Şüphesiz o, oldukça şerefli bir Kur’ân’dır. Korunan bir kitabtadır, ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir. O âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir." (Vâkıa Sûresi, 77-80)

Kur’ân-ı Kerîm, İslâm Peygamberi Abdullah oğlu Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in en büyük ve ebedi mucizesidir. Semavi kitapların sonuncusudur. Bu kitap ne neshedilir, ne değiştirilir. Allah Teâlâ, her türlü tahrif, değiştirme, fazlalık ya da eksikliğe karşı onu dünyadan kaldıracağı güne kadar -ki bu da kıyâmetin kopmasından önce olacaktır- korumayı üzerine almıştır.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Şüphesiz Zikr'i biz indirdik ve onu koruyacak olan da elbette Biziz." (Hicr Sûresi, 9)

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Kur’ân’dan bir harf inkâr eden veya ona bir harf ilâve eden veyahut da eksilten kimsenin kâfir olduğunu kabul ederler. Buna göre bizler Kur’ân âyetlerinin hepsinin Allah Teâlâ tarafından indirildiğine ve kat’î tevatür yoluyla bizlere nakledile geldiğine kesinlikle îmân ederiz.

Kur’ân-ı Kerîm, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’e toptan indirilmedi. Aksine olaylara göre veya bazı sorulara cevap olmak üzere veyahut da durumun gereğine uygun olarak 23 yıllık bir süre içerisinde kısım kısım indirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm, 86 sûresi Mekke’de, 27 sûresi de Medine’de indirilen toplam 114 sûre içerir. Mekke’de indirilen sûrelere Mekkî sûreler, Medine’de indirilen sûrelere Medeni sûreler adı verilir.Kur’ân-ı Kerîm’de Mukatta’ Harfler diye bilinen harflerle başlayan 29 sûre vardır.
Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in döneminde, onun gözü önünde yazılmıştır.Öyle ki ashâb-ı kiram’ın en seçkinlerinden vahiy katipliğini yapan kimseler vardı.Bu vahiy kâtipleri Kur’ân'ın inen her âyetini Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in emriyle yazarlardı. Daha sonra Hz. Ebu Bekir-Allah ondan râzı olsun- döneminde mushaf olarak biraraya getirildi, Hz. Osman -Allah ondan râzı olsun- döneminde ise tek bir imla şekli üzere yazıldı. Allah onların hepsinden râzı olsun.

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Kur’ân’ı öğretmeye, ezberlemeye, okumaya, tefsir etmeye ve gereğince amel etmeye çok önem verirler.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Bu, âyetlerini düşünsünler, tam akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz hayır ve bereketi bol bir kitapdır." (Sâd Sûresi, 29)

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyarak Allah'a ibâdet ederler.Çünkü her harfinin okunması karşılığında Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in şu buyruğunda haber verdiği üzere bir hasene verilir:

"Her kim, Allah’ın kitabından bir harf okuyacak olursa,o kimseye onun karşılığında bir hasene vardır. Hasene ise on misli ile karşılık görür. Ben size 'Elif, Lâm, Mîm' bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, lâm bir harftir, Mîm de bir harftir." (Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)

Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, sadece şahsî görüşe dayalı olarak Kur’ân’ın tefsir edilmesini câiz görmezler.Çünkü bu durum, Allah hakkında bilgisizce söz söylemektir.Aksine kitap ve sünnette sabit olan naslar ile tefsir ederler.Bundan sonra sahâbenin görüşleri ile günümüze kadar onlara güzel bir şekilde uyanların görüşlerine başvururlar.Ayrıca genel şer’î kuralların çerçevesinde kalır ve bu kuralların dışına çıkmazlar.

Çünkü Allah Teâlâ kendisi hakkında bilgisizce söz söylenmesini şu buyruğunda haram kılmıştır:

" O (şeytan) size ancak kötülüğü, çirkinliği ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder." (Bakara Sûresi, 169)

Selef-i Salih Akidesi
Abdullah b. Abdulhamid el-Eseri
 
Üst Ana Sayfa Alt