Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Meleklerin Müslümanların Yardımına Koşması

MuhacirSelman Çevrimdışı

MuhacirSelman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tevhid_resmi.gif




MELEKLERİN MÜSLÜMANLARIN YARDIMINA KOŞMASI

Sahabilerin Bedir Gününde Meleklerden Yardım Görmeleri


- Sehl b. Sa’d şöyle anlatıyor: Ebu Üseyd gözlerini kaybetmesinden sonra bir gün bana şunları söyledi: “Ey yeğenim! Allah’a yemin ederim ki şu anda Bedir’de bulunsak ve Allah Teâlâ da gözlerimi bana geri verseydi, imdâdımıza gelen meleklerin çıktıkları vadiyi sana hiç tereddütsüz gösterebilirdim”[1]

- Cebrail (a.s.) Bedir gününde Zübeyr (r.a.)’in simasında ve başında sarımtırak bir sarık olduğu halde indi.[2]

- Bedir gününde Zübeyr (r.a.)’in başında bir ucunu yüzü tarafına sarkıttığı sarı bir sarık vardı. Melekler de aynı şekilde, başlarında sarı renkli sarıklarla indiler.”[3]

- Melekler, Bedir gününde ucunu arka taraflarına sarkıttıkları beyaz sarıklar giymişlerdir. Huneyn gününde ise sarıklarının rengi yeşildi. Onlar Bedir hariç hiç bir savaşta düşmanla savaşmamışlardır. Yaptıkları sadece mü’minlerin sayılarını çok göstermekti.[4]

- Hz. Peygamber’in azatlısı Ebu Râfi’ şöyle anlatıyor: Ben Hz. Abbas’ın hizmetçisi idim. İslâm dini bulunduğum eve girmiş, Abbas’la karısı Ümmü’l Fadl müslüman olmuştu. Onlarla birlikte ben de müslüman olmuştum. Hz. Abbas, kavminden korkuyor ve onlara aykırı harekette bulunmak hoşuna gitmiyordu ve bu yüzden de müslümanlığını gizliyordu. Zengindi ve malı, ticaret yaptığı için kavmi arasında dağılmış durumdaydı. Ebu Leheb Bedir savaşına gitmeyerek yerine As b. Hişam b. Muğîre’yi göndermişti. Kureyş’ten bir kişi savaşa gitmediğinde yerine bir başka kişiyi gönderirdi. Kureyşlilerin Bedir’de mağlup ve tarumar oldukları haberi geldiğinde Allah Teâlâ, Ebu Leheb’i rezil etti ve o üzüntüsünden ölüm derecesine geldi. Bizse içimizden büyük bir sevinç hissettik. Ben bünye bakımından zayıf bir kişiydim. Zemzem hücrelerinden birinde ok yontuyordum. Allah’a yemin ederim ki haberin geldiği gün Ümmü’l-Fadl da orada bulunduğu halde yine o hücrede ok yontuyordum. Gelen haber bizi cok sevindirmişti. O sırada Ebu Leheb karşıdan çıkageldi. Ayaklarını sürüyerek öfkeli ve üzgün bir şekilde yürüyordu. Bulunduğumuz hücrenin yanına geldiğinde onun duvarının dibine oturdu; sırtı benim sırtıma dönüktü. Bu sırada halk

“Ebu Süfyan b. Hâris b. Abdilmuttalib geliyor” dediler. Ebu Leheb onu yanına çağırarak

“Ey yeğenim! Anlat bakalım ne haberler getirdin?” dedi. Ebu Süfyan b. Hâris gelip amcası Ebu Leheb’in yanına oturdu. Halksa ayakta duruyorlardı. Ebu Leheb

“Ey yeğenim! Durum nasıl? Bana haber ver!” dedi. Ebu Süfyan da şunları söyledi:

“Allah’a yemin ederim ki biz onlarla karşılaştığımız ilk anda sırtımızı kendilerine çevirdik. Onlar bizi diledikleri şekilde öldürüyorlar ve diledikleri şekilde esir ediyorlardı. Ancak ben bu konuda halkı (bizimkileri) kınamıyorum. Çünkü biz doru atlara binip bembeyaz elbiseler giymiş bazı kimselerin yer ile gök arasında durduklarını gördük. Allah’a yemin ederim ki bunlar hiç birşey bırakmıyorlar ve hiç kimse de kendilerine mukavemet edemiyordu”. Bunun üzerine dayanamayarak hücrenin perdesini kaldırıp

“Allah’a yemin ederim ki onlar meleklerdir” dedim. O zaman Ebu Leheb elini kaldırıp bütün kuvvetiyle bana bir tokat attı. Karşı koymak istedimse de çok güçsüz olduğumdan hiç birşey yapamadım. Ebu Leheb beni kaldırıp sırtüstü yere vurdu. Sonra da göğsüme çıkarak bana vurmaya başladı. Bu durumu gören Ümmü’l-Fadl hücrenin direklerinden birini yerinden sökerek, onunla üzerime çullanmış olan Ebu Leheb’in kafasına vurdu. Ebu Leheb’in başı fena halde yarıldı. Sonra da

“Efendisi Abbas burada yoktur diye kölesine zulüm mü edeceksin?” dedi. Bunun üzerine Ebu Leheb perişan bir vaziyette kalkıp gitti. Allah’a yemin ederim ki Ebu Leheb o günden sonra ancak yedi gün yaşadı. Allah Teâlâ ona adese denilen bir hastalığı musallat etti ve bu hastalık onu öldürdü. Ebu Leheb öldüğünde oğulları onun cesedini üç gün içerde bıraktılar; ona yaklaşmaya korkuyorlardı. Çünkü Kureyşliler onun ölümüne sebep olan hastalıktan, taundan kaçtıkları gibi kaçarlardı. Sonunda ceset çürüyüp kokmaya başladı. Bunun üzerine bazı kişiler Ebu Leheb’in oğullarına

“Azap olunasıcalar! Utanmıyor musunuz? Babanızın cesedi evde kokmaya başlamış ve siz halâ onu defnetmiyorsunuz” dediler. Onlar da bu hastalığa yakalanmaktan korktuklarını söylediler. O zaman adamın biri

“Bu konuda ben size yardımcı olurum” dedi. Onu yıkamadılar: fakat üzerine su döktüler. Ancak bunu da cesede yaklaşmaksızın uzaktan yaptılar. Sonra da cesedi Mekke’nin üst taraflarında bir yere götürüp bir duvara dayadılar ve üzerine de taş yığdılar.[5]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye III/280 (Beyhaki ve İbn İshak’tan); Heysemi VI/84 (Taberani benzer şekilde).

[2] Heysemi VI/84 (Taberani, Urve’den).

[3] Hâkim III/361 (Abbâd b. Abdillah b. Zübeyr’den); Kenz V/268 (İbn Asâkir’den benzer şekilde, Taberâni de Usâme b. Umeyr’den rivayet etmektedir).

[4] Ebu Nuaym, Delâil s. 170 (İbn Abbas’tan).

[5] Bu ve bundan önceki: Bidaye III/308 (1- İbn İshak, İkrime’den 2- Yunus, İbn İshak’tan, birincisine ek olarak); İbn Sa’d, Tabakat IV/73; Hakîm, Müstedrek III/321 (İbn İshak tarikiyle benzer şekilde); Heysemi VI/89 (Taberani ve Bezzar’dan); Hâkim III/322 (Yunus tarikiyle İbn İshak’dan; İbn Sa’d; İbn Sa’d, Hüseyin b. Abdillah’tan, o İkrime’den, İkrime de İbn Abbas’tan); Ebu Nuaym, Delâil (İkrime’den).

Kaynak : Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 4/295-297.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
- Cebrail (a.s.) Bedir gününde Zübeyr (r.a.)’in simasında ve başında sarımtırak bir sarık olduğu halde indi.[2]

- Bedir gününde Zübeyr (r.a.)’in başında bir ucunu yüzü tarafına sarkıttığı sarı bir sarık vardı. Melekler de aynı şekilde, başlarında sarı renkli sarıklarla indiler.”[3]

Bu olay Şehid düşen Abdulgaffar el almani kardeşimizi anımsattı bana
 
MuhacirSelman Çevrimdışı

MuhacirSelman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
50495_25256643745_7845_n.jpg




Meleklerin Müşriklerle Savaşması ve Onları Esir Alması

- Bedir günü kır atlara binmiş bazı kimseleri yer ile gök arasında gördüm. Başlarında miğferler vardı. Müşriklerden bazılarını öldürüyor, bazılarını da esir alıyorlardı.[1]

- Ensardan bir kişi Abbas’ı esir ederek Peygamber’e getirmişti. Abbas

“Ey Allah’ın Rasûlü! Beni esir eden şu ensarlı zat değildir. Beni, bir ata binmiş, saçı dökülmüş, çok güzel yüzlü bir adam esir etti. Onun kılık kıyafeti şöyle şöyle” idi diyerek tarif etti. Hz. Peygamber

“Allah Teâlâ, keremli ve şerefli bir melekle sana yardım etmiştir” buyurdu.[2]

- Ensardan bir kişi Abbas b. Abdulmuttalib’i esir ederek Hz. Peygamber’e getirdi. Abbas

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bu kişi beni esir eden zat değildir. Beni, saçının ön kısmı dökülmüş ve insanların yüz bakımından en güzeli olan bir kişi esir etti. Doru bir atın sırtındaydı ve ben onu şimdi kavmin içinde görmüyorum” dedi. Ensarlı

“Ey Allah’ın Rasûlü! Onu ben esir ettim” dedi. Hz. Peygamber, ensariye

“Sus! Allah seni keremli bir melekle takviye etmiştir!” buyurdu.[3]

- Abbas’ı esir eden Ebu’l-Yeser Kâ’b b. Amr’dır. Bu zat Benî Seleme kabilesine mensubdur. Bu adam kısa boyluydu. Abbas ise iri yarı birisiydi. Hz. Peygamber

“Ey Ebe’l-Yeser! Sen Abbas’ı nasıl esir ettin?” dedi. Ebu Yeser de

“Ey Allah’ın Rasûlü! Abbas’ı esir etmem için bana daha önce ve daha sonra görmediğim bir kişi yardım etti. Şekli şöyle şöyle idi” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber

“Abbas’ı esir etmek hususunda sana keremli bir melek yardımcı oldu” dedi.[4]

- Müslümanlardan bir kişi, müşriklerden birini kovalıyordu. O sırada yukardan bir kırbaç sesi duyuldu ve bir süvari ortaya çıkıp

“Ey Hayzum ilerle” dedi. Ensari önüne baktığında kaçan müşriğin sırt üstü yere düştüğünü, burnunun kırıldığını ve kamçı izinden yüzünün morardığını gördü. Ensari Hz. Peygamber’e gelerek durumu anlattı. Hz. Peygamber

“Dediklerin doğrudur. O göklerin üçüncü katından gönderilen bir yardımcıdır” dedi. O günde müşriklerden yetmiş kişi öldürülmüş, yetmiş kişi de esir alınmıştı.[5]

- Ben ve amcamın oğlu dağın üzerine çıktık. Oradan Bedir sahasını görüyorduk. İkimiz de müşriktik. Tepeden savaşı seyrediyor ve sonucunu bekliyorduk. Yağmacılarla beraber yağmacılık yapacaktık. Biz dağda pusuda iken, bir bulut bize yaklaştı. Buluttan atların kişnemesi duyuluyordu. Birisi de ‘Hayzum ilerle” diyordu. Amcamın oğlunun korkudan ödü patladı, oracıkta öldü. Ben de neredeyse helâk olacaktım. Fakat kendimi toparladım.[6]

- Peygamber’le beraber bir gazvede bulunuyorduk. Düşmanla karşılaştık. Hz. Peygamber

“Ey ceza gününü sahibi! Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz” diye dua etti. Yemin ederim ki, o anda melekler tarafından vurulup yere düşen kimseler gördüm.[7]

- Babam bana

“Ey oğlum! Bedir savaşındaydık. Hatırlıyorum ki, müslümanlardan birisi, müşriklerden birinin başını hedefliyor, fakat daha kılıcını vurmadan başı yere düşüyordu” dedi.[8]

- Ben herhangi bir müşriğe vurmak için yaklaşıyordum. Fakat ben daha kılıcımı vurmadan, onun başı yere düşüyordu. Anladım ki, onu öldüren ben değildim.[9]

- Ebu Berze el-Harisi, Bedir günü üç baş getirdi. Hz. Peygamber onu görünce

“Ellerine sağlık” dedi. Ebu Berze de

“Ey Allah’ın Rasûlü! İki tanesini ben öldürdüm, üçüncüsünü ise, bembeyaz yüzlü bir adam başına vurarak öldürdü” dedi. Hz. Pevğamber

“İşte o filan melaikedir” dedi.[10]

- Hâris b. Samime “Hz. Peygamber vadide, bana

“Abdurrahman b. Avf’ı gördün mü?” dedi.

“Evet, ey Allah’ın rasûlü! Onu dağın eteğinde gördüm. Müşrikler onun etrafını sarmışlardı. Ona yardım etmek istedim, fakat sizi burada görünce yardımınıza koştum” dedim. Hz. Peygamber

“Onun için üzülme. Melekler onunla beraber savaşırlar” dedi. Daha sonra Abdurrahman b. Avf’ın yanına gittiğimde, yedi kişinin öldürülmüş olduğunu gördüm ve

“Ellerine sağlık, bütün bunları sen mi öldürdün?” dedi. Abdurrahman

“Ertat b. Şurahbil’i ben öldürdüm” dedi. Bir adamı daha göstererek Şunu da ben öldürdüm, fakat diğerlerini göremediğim bir kimse öldürdü” dedi. Bunun üzerine

“Allah ve rasûlü doğru söyledi” dedim.[11]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz, V/265 (İbn Asakir ve Vakidi, Süheyl b. Amr’dan).

[2] Heysemi, VI/85 (İmam Ahmed, Bera’dan).

[3] Heysemi, VI/75 (İmam Ahmed ve Bezzar’dan).

[4] İbn Sa’d, IV/12 (İbn Abbas’dan).

[5] Bidaye, III/279 (Müslim, İbn Abbas’dan).

[6] Ebu Nuaym, Delâil, s. 164 (Beni Ğıfar kabilesinden bir adamdan).

[7] Ebu Nuaym, Delâil, s. 164 (Ebu Talha’dan).

[8] Bidaye, III/281 (Beyhaki, Ebu Umame b. Sehl, babasından); Hakim, III/409.

[9] Bidaye, III/281 (İbn İshak, Ebu Vakid el-Leysi’den).

[10] Heysemi, VI/83 (Taberani, Sehl b. Ebi Hesme’den). Heysemi, ravilerden Abdulaziz b. İmran’ın zayıf olduğunu söyler.

[11] Heysemi, VI/114 (Taberani ve Bezzar, Mahmud b. Lebid’den). Heysemi, ravilerden Abdulaziz b. İmran’ın zayıf olduğunu söyler.

Kaynak : Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 4/298-300.
 
Üst Ana Sayfa Alt