MELEKLERİN TEBRİK EDECEĞİ İBADET...
Birgün, Efendimiz (s.a.v) kalkıyor ve kızı Hz. Fatıma'nın evine geliyor.
Eve girdiğinde görüyor ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor.
Ayağıyla da, Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.
Bu haldeyken Efendimiz (s.a.v) içeri girince, Hz. Fatıma "buyur babacığım" diye ayağa kalkıyor.
Ama Efendimiz (s.a.v) "kalkma kızım, otur otur" diye ısrar ediyor, ama Hz. Fatıma ayağa kalkıyor.
Efendimiz (s.a.v) buna rağmen "keşke otursaydın" diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak ediyor:
Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum..?
Niye otursaydım ki..?
Efendimiz (s.a.v) Fatıma'nın oturma sebebini, şöyle anlatır:
Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar, mesutturlar, kazançlıdırlar.
Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.
Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya..?
Her birisi, bir başka sebepten gelmişti.
Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi.
Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir.
Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun, bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.
Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan'ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi.
Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı Kerim'i dinlemek için gelmişlerdi.
Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri şuurla, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi, İslâm şuuruyla hayatına bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını zinetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle böyle güzelleştirirse, bu hanımın ev hizmeti de ibadettir.
Daha doğrusu, hanımların cennete gitmeleri, beylere nisbetle daha öncelikli, daha kolaydır.
Bu da hanımlar için çok sevindirici, memnuniyet verici bir müjdedir.
Bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur, bir de kocasına itaat ederse, ona "haydi, cennetin hangi kapısından istersen gir" denilir.
[Ahmed b. Hanbel, Müsned, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb]
Birgün, Efendimiz (s.a.v) kalkıyor ve kızı Hz. Fatıma'nın evine geliyor.
Eve girdiğinde görüyor ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor.
Ayağıyla da, Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.
Bu haldeyken Efendimiz (s.a.v) içeri girince, Hz. Fatıma "buyur babacığım" diye ayağa kalkıyor.
Ama Efendimiz (s.a.v) "kalkma kızım, otur otur" diye ısrar ediyor, ama Hz. Fatıma ayağa kalkıyor.
Efendimiz (s.a.v) buna rağmen "keşke otursaydın" diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak ediyor:
Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum..?
Niye otursaydım ki..?
Efendimiz (s.a.v) Fatıma'nın oturma sebebini, şöyle anlatır:
Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar, mesutturlar, kazançlıdırlar.
Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.
Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya..?
Her birisi, bir başka sebepten gelmişti.
Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi.
Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir.
Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun, bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.
Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan'ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi.
Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı Kerim'i dinlemek için gelmişlerdi.
Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri şuurla, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi, İslâm şuuruyla hayatına bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını zinetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle böyle güzelleştirirse, bu hanımın ev hizmeti de ibadettir.
Daha doğrusu, hanımların cennete gitmeleri, beylere nisbetle daha öncelikli, daha kolaydır.
Bu da hanımlar için çok sevindirici, memnuniyet verici bir müjdedir.
Bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur, bir de kocasına itaat ederse, ona "haydi, cennetin hangi kapısından istersen gir" denilir.
[Ahmed b. Hanbel, Müsned, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb]