Yeni taşındığı Apartmanın bahçesine,
birkaç tane de mezarlık ağacı olarak bilinen selvi ağaçlarından
dikmişti Ahmet Bey. Niyeti ağaca baktığında ölümü hatırlamaktı.
Dünyasını kazanmaya çalışırken ahiretin varlığını da unutmamaktı.
Daire komşuları da onun bu düşüncesinden memnun olmuşlardı.
Bir gün, bu ağaçları sularken, yoldan geçen bir grup hanımdan
biri, Ahmet Bey'e yaklaşıp sordu:
- Apartmanın üst kalında perdesiz camlar var, acaba bu
apartmandakiralık daire var mı?
Ahmet Bey, soruyu soran hanıma, "sahibi taşınacak" demeye
fırsat bulamadan, gruptaki hanımlardan birisi sinirli şekilde bağırdı:
- Ne yapıyorsun Türkan?
- Daire kiralık mı? diye soruyorum.
- Deli misin sen ALLAH aşkına?
- Niye deli olayım? Sen, kiralık ev aramıyor musun? Sana yardımcı
olmaya çalışıyorum.
- Ev arıyorum da, bu binadan daire kiralanır mı hiç, görmüyor musun?
Kadın etrafına bakındı, bir şey göremeyince sordu:
- Ben bir şey göremiyorum. Sen ne görüyorsun söyle.
- Ne göreceğim Türkancığım! Baksana bahçeye mezarlık ağaçları
dikmişler. Her gün mezarlık ağaçları seyredilerek bu binada yaşanır mı?
Ve selvi ağaçlarından rahatsız olan kadın, son sözünü söyledi:
-Yürü ALLAH aşkına! Memlekette kiralık daire mi kalmadı.
Bahçesinde mezarlığı hatırlatan ağaçlar dikili bir apartmanda oturulur mu hiç?
Onlar hızla uzaklaşırken, Ahmet Bey de, selvi ağacının altında,
şaşkın halde kalmıştı. Gülmek mi gerek, ağlamak mı, bir türlü karar veremiyordu.
Ahmet Bey bu olayı, yakın dostlarına ibret vesilesi olsun diye
zaman zaman anlattı. Hatta dostları arasında, o kadını tanıyanlar bile çıktı.
Yıllar yılları kovaladı. Bir gün öğle namazını kıldığı semt camiinde,
Ahmet Beyin kulağına, cenaze imamının gür sesi geldi:
- Hatun kişi niyetine!
Ahmet Bey de, cenaze namazına iştirak etti. Namazdan sonra
cemaatten biri, Ahmet Bey'in kulağına eğilerek şu sözleri fısıldadı:
- Namazını kıldığın bu kadının kim olduğunu biliyor musun?
Ahmet Bey nerden bilsin?
- Kim olduğunu bilmiyorum, dedi. Kulağına fısıldayan adam, derin
bir nefes alarak, şu şaşırtıcı açıklamayı yaptı:
- Vaktiyle bize anlattığın, bahçede mezarlık ağacı görmeye
dayanamayan bir kadın vardı ya? Bu cenaze işte o kadının cenazesidir.
Ve şöyle tamamladı sözünü:
- Şimdi onu, bir selvi ağacının dibine kazılan mezarına, gömmeye götürüyorlar.
ALINTI...(aslinda calinti)
birkaç tane de mezarlık ağacı olarak bilinen selvi ağaçlarından
dikmişti Ahmet Bey. Niyeti ağaca baktığında ölümü hatırlamaktı.
Dünyasını kazanmaya çalışırken ahiretin varlığını da unutmamaktı.
Daire komşuları da onun bu düşüncesinden memnun olmuşlardı.
Bir gün, bu ağaçları sularken, yoldan geçen bir grup hanımdan
biri, Ahmet Bey'e yaklaşıp sordu:
- Apartmanın üst kalında perdesiz camlar var, acaba bu
apartmandakiralık daire var mı?
Ahmet Bey, soruyu soran hanıma, "sahibi taşınacak" demeye
fırsat bulamadan, gruptaki hanımlardan birisi sinirli şekilde bağırdı:
- Ne yapıyorsun Türkan?
- Daire kiralık mı? diye soruyorum.
- Deli misin sen ALLAH aşkına?
- Niye deli olayım? Sen, kiralık ev aramıyor musun? Sana yardımcı
olmaya çalışıyorum.
- Ev arıyorum da, bu binadan daire kiralanır mı hiç, görmüyor musun?
Kadın etrafına bakındı, bir şey göremeyince sordu:
- Ben bir şey göremiyorum. Sen ne görüyorsun söyle.
- Ne göreceğim Türkancığım! Baksana bahçeye mezarlık ağaçları
dikmişler. Her gün mezarlık ağaçları seyredilerek bu binada yaşanır mı?
Ve selvi ağaçlarından rahatsız olan kadın, son sözünü söyledi:
-Yürü ALLAH aşkına! Memlekette kiralık daire mi kalmadı.
Bahçesinde mezarlığı hatırlatan ağaçlar dikili bir apartmanda oturulur mu hiç?
Onlar hızla uzaklaşırken, Ahmet Bey de, selvi ağacının altında,
şaşkın halde kalmıştı. Gülmek mi gerek, ağlamak mı, bir türlü karar veremiyordu.
Ahmet Bey bu olayı, yakın dostlarına ibret vesilesi olsun diye
zaman zaman anlattı. Hatta dostları arasında, o kadını tanıyanlar bile çıktı.
Yıllar yılları kovaladı. Bir gün öğle namazını kıldığı semt camiinde,
Ahmet Beyin kulağına, cenaze imamının gür sesi geldi:
- Hatun kişi niyetine!
Ahmet Bey de, cenaze namazına iştirak etti. Namazdan sonra
cemaatten biri, Ahmet Bey'in kulağına eğilerek şu sözleri fısıldadı:
- Namazını kıldığın bu kadının kim olduğunu biliyor musun?
Ahmet Bey nerden bilsin?
- Kim olduğunu bilmiyorum, dedi. Kulağına fısıldayan adam, derin
bir nefes alarak, şu şaşırtıcı açıklamayı yaptı:
- Vaktiyle bize anlattığın, bahçede mezarlık ağacı görmeye
dayanamayan bir kadın vardı ya? Bu cenaze işte o kadının cenazesidir.
Ve şöyle tamamladı sözünü:
- Şimdi onu, bir selvi ağacının dibine kazılan mezarına, gömmeye götürüyorlar.
ALINTI...(aslinda calinti)