Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

MUDESSİR SÛRESİ (31-56)- İbn Abbas Tefsiri

H Çevrimdışı

hutbetussahra

Hayat, İman ve Cihad...
İslam-TR Üyesi
MUDESSİR SÛRESİ (31-56)- İbn Abbas Tefsiri



31- “Biz, cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Sayılarını da inkâr edenler için bir sınama yaptık ki, böylece kendilerine kitap verilenler iyice öğrensin, iman edenlerin de imanını arttırsın! Kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin. Kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de, ‘Allah bu misalle ne demek istedi?’ desinler. İşte böylece Allah, dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola iletir. Rabbinin ordularını (melekleri) ancak kendisi bilir. Bu (muhafız melekler veya Sekar cehennemi) insanlar için ancak bir uyarıdır.”
”Biz, cehennemin işlerine bakmakla görevlendirmişizdir.” Cehennem ehline ancak musallat kıldık.
”Ancak melekleri.” Yani Zebanileri.
"Sayılarını da yaptık ki.” Onların, yani cehennem bekçilerinin sayılarının azlığını zikredişimiz.
”Bir sınama.” Bir sınamadır.
“İnkâr edenler için.” Mekke kâfirleri için. Yani Ebu’lEşed ibn Üseyd ibn Kelde . Zira bu şahıs şöyle demişti: “Ben sırtımla 9, göğsümle de 8 tanesi olmak üzere 17 tanesinin hakkından gelirim. Sizler de ikisinin hakkından geliniz.”
“Böylece iyice öğrensin.” Ta ki, kesin bir şekilde kanaat getirip öğrensinler.
”Kendilerine kitap verilenler.” Kendilerine kitap, yani Tevrat verilenler –yani Abdullah ibn Selam ve ashabı- zira onların kitaplarında da cehennem bekçilerinin sayısı bu şekildedir.
”İman edenlerin de imanını arttırsın.” Bizim kitabımızda da Tevrat ’takinin aynısıdır şeklinde öğrendiklerinde yakînlerini arttırsın.
”Şüpheye düşmesin.” Şu kimseler kuşkuya düşmesin.
”Kendilerine kitap verilenler.” Abdullah ibn Selam ve ashabı. Kitapları, Tevrat ’takinin aksine olmadığını.
"Ve mü’minler.” Mü’minler de Tevrat ’taki ile çatışmadığını gördüklerinde.
”Desinler.” Ta ki desinler diye.
”Kalplerinde hastalık bulunanlar.” Kuşku ve münafıklık.
”Ve kâfirler de.” Yani Yahudiler ve Hıristiyanlar. Âyetin, “Mekke kâfirleri” anlamına geldiği de söylenmiştir
“Allah bu misalle ne demek istedi?” Bu meselle. Meleklerin sayısının azlığını zikredince.
”İşte böylece.” İşte bu şekilde.
“Allah, dilediğini şaşırtır.” Bu misalle sapıklığa ehil olanı.
"Dilediğini de doğru yola iletir.” Bu misalle hidayete ehil olanı.
”Rabbinin ordularını (melekleri) bilir.” Melekleri.
”Ancak kendisi. Bu (muhafız melekler veya Sekar cehennemi).” Yani Sekar cehennemi.
”İnsanlar için ancak bir uyarıdır.” Kendilerini uyardığın insanlar için bir öğüttür.

32- “Hayır, hayır! Yemin olsun aya.”
”Hayır, hayır! Yemin olsun aya,” Aya yemin ederim ki.

33- “Dönüp gitmekte olan geceye.”
”Dönüp gitmekte olan geceye.” Giden.

34- “Ağarmakta olan sabaha ki.”
”Ağarmakta olan sabaha ki.” Yönelen. Âyetin, “Işımaya başlayan” anlamına geldiği de söylenmiştir.

35- “O (cehennem), büyük belalardan biridir.”
”O (cehennem),” Yani Sekar cehennemi.
“Büyük belalardan biridir.” Cehennemin kapılarından/bölümlerinden bir kapısıdır. Cehennem, Sekar , Leza , Hutame , Seir , Cahim ve Haviye cehennemin bölümleridir

36- “İnsanlık için uyarıcı.”
“İnsanlık için uyarıcı.” Kendilerini uyardığında. Âyetin, ‘”Hazret-i Muhammed (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) insanlığı uyardığında” anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu durumda âyetin anlamı “Kalk da uyar” anlamıyla ilintili olur. İnsanları uyar. Bu durumda cümlede takdim tehir bulunmaktadır.

37- “Sizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseler için.”
“Sizden ileri gitmek isteyen kimseler için.” Hayra yönelip de iman etsinler.
”Veya geri kalmak.” Şerri de terk etsinler. Âyetin şu anlama geldiği de söylenmiştir: “Hayırdan geri kalarak inkâr etsin.” Bu durumda bu son ifade onlar için bir tehdit olmuş olur.

38- “Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir.”
”Her nefis,” Kâfir kişi.
“Kazandığına karşılık.” Küfründe.
”Bir rehindir.” Cehennem ateşinde ebedi olarak rehindir.

39- “Yalnız sağın adamları bunun dışındadır.”
"Yalnız sağın adamları bunun dışındadır.” Cennet ehli. Zira onlar bu şekilde değildirler. Ancak onlar.

40- “Onlar cennetlerin içindedirler, sorarlar.”
“Onlar cennetlerin içindedirler, sorarlar.” Bahçelerde.

41- “Günahkârlara.”
“Günahkârlara.” Cehennem ehlinden sorurlar ve “Ey falanca!” derler.

42- “‘Sizi şu Sekar cehennemine sokan nedir?’ diye”.”
“‘Sizi şu Sekar cehennemine sokan nedir?’ diye.” Sizi Sekar cehennemine götüren neden nedir?

43- “Onlar şöyle cevap verirler: ‘Biz namaz kılanlardan değildik.’”
“Onlar şöyle cevap verirler: ‘Biz değildik.’” Yani cehennem ehli.
“Namaz kılanlardan.” Beş vakit namaz kılan Müslümanlardan değildik.

44- “Yoksula yedirmezdik.”
”Yoksula yedirmezdik.” Yoksullara sadaka vermeye teşvik etmezdik ve bizler de zekât ve sadaka ehlinden değildik.

45- “Boş şeylere dalanlarla birlikte dalıp giderdik.”
"Boş şeylere dalanlarla birlikte dalıp giderdik.” Bâtıl ehliyle.

46- “Ceza gününü de yalan sayardık.”
”Ceza gününü de yalan sayardık.” Hesabın gerçekleşmeyeceğini söyleyerek hesap gününü yalanlardık.

47- “(İşte bu durumda iken) sonunda bize ölüm gelip çattı.”
“(İşte bu durumda iken) sonunda bize ölüm gelip çattı.” Ölüm.

48- “Artık şefaatçilerin şefaati onlara bir fayda vermez.”
“Artık onlara bir fayda vermez.” Allah Teâlâ buyuruyor ki, onlara nail olmaz.
“Şefaatçilerin şefaati.” Yani meleklerin, peygamberlerin ve sâlihlerin şefaatleri.

49- “Böyle iken onlara ne oluyor da öğütten yüz çeviriyorlar?”
“Böyle iken onlara ne oluyor da?” Mekke ehline.
“Öğütten.” Kur’an’dan.
“Yüz çeviriyorlar.” Onu yalanlıyorlar.

50- “Ürkmüş yaban eşekleri gibi!”
”Ürkmüş yaban eşekleri gibi.” Ürkütülmüş ve korkutulmuş. Sözcüğün, “müstenfiretün” şeklinde okunması halinde “ürken yabani eşek” anlamına geldiği de söylenmiştir.
{a)”(Onlar sanki kaçan yaban eşekleridir.” Âyetteki zamir bu âyetten önce zikri geçen müşriklere dönmektedir. “Herbir nefis, kazandıkları karşılığında rehin alınmıştır. Ashabu’l-Yemîn müstesna, cennetlerdedirler. Birbirlerine soru sorarlar; suçlular hakkında: ‘Sizi Sekar ’a ne sürükledi?’ Derler ki: ‘Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksullara yemek yedirmezdik. Biz de dalanlarla birlikte dalardık. Din gününü de yalanlardık. Nihayet ölüm bize gelip çattı.’ Artık şefaat edenlerin şefaati onlara fayda vermez. Ne oluyor onlara ki, öğütten yüz çeviricidirler?” (74/el-Müddessir/38-49)
b) Âyette geçen (Humurun) sözcüğünden maksat, yabani eşeklerdir.
c)“Müstenfiretün.” Meşhur kıraate göre “fa” harfinin esrasıyla müstenfiretündür. Bu kıraat Nâfii, Ebû Cafer ve İbn Amir dışındaki diğer on kurrânın kıraatidir. Nafii, Ebû Cafer ve İbn Amir ise sözcüğü “fa” harfinin üstünüyle “müstenferetün” şeklinde okumuşlardır. En-Neşr-ü fi Kıraati’l-Aşer, c. 2, s. 393. Bu iki kıraate göre ilkinin anlamı; kaçan, ikincisinin anlamı ürkütülmüştür}

51- “Aslandan kaçan.”
“Aslandan kaçan.” Aslandan. Âyetin, “Ok atıcılarından kaçan” anlamına geldiği de söylenmiştir. Adamın asabesinden kaçan anlamına geldiği de belirtilmiştir.
{a) İmam Buhârî der ki: İbn Abbâs dedi ki: “Buradaki (Kasweratin) insanların hafif hışırtısı, tıkırtısı ve sesleri anlamındadır. Her şiddetli şey kasveredir.” Buhârî, Kitabü’t-Tefsir, Müddessir Sûresi.
b) İbn Cerir et-Taberî, Ata kanalıyla İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmektedir: “‘Ferret min kasveretin/Onlar sanki aslandan ürküp’ insanların hışırtısı … sesleri.” Tefsirü’t-Taberî, c. 29, s. 170. Bu haberin isnadında Ebû Kureyb, İbn Uyeyne, Amr ibn Dinar ve Ata bulunmaktadır. Ebû Kureyb, İbn Uyeyne, Amr ibn Dinar’ın tercüme-i hallerini sunmuştuk. Bunların bütünü sikadır. Ata ibn Yesar el-Hilalî Ebû Muhammed el-Medenî: Ümmü’l-Mü’minin Meymune’nin mevlasıdır. Sika, fâzıl, mevıza sahibi ve âbid bir kişidir. Et-Takrib, c. 2, s. 23, 204; el-Kâşif, c. 2, s. 267, 3862 nolu madde. Sonuç itibariyle bu haberin isnadındaki bütün raviler sikadır ve haberi birbirlerinden dinlemişlerdir. Tehzîbü’t-Tehzîb, c. 7, s. 217, 399; c. 8, s. 29, 45 nolu madde.
c) Yine İbn Cerir bu âyet hakkında Said ibn Cübeyr kanalıyla İbn Abbâs’tan rivayetine göre; o şöyle demiştir: “(Ferret min Kasweratin) ‘Onlar sanki aslandan ürküp.’ Bunlar, okçulardır.” Tefsirü’t-Taberî, c. 29, s. 169. Taberî bu haberi bu şekilde Şeyhi Ebû Kureyb’den, o da Veki’den, o da Şube’den bu isnadla rivayet etmiştir. Bu iki isnadın sened zincirindeki bütün raviler sikadır. Biz bu ravilerin tercüme-i halini önceden zikretmiştik.
d) (Ferret min Kasweratin)“Onlar sanki aslandan ürküp” âyetini rivayetlerde geçtiği üzere
İbn Abbâs insanların sesi ve hışırtısı olarak tefsir etmiştir. Hadiste “Rikz” sözcüğü geçmektedir. Bu sözcük gizli ses anlamına gelmektedir. El -Müfredat, s. 202. İbn Abbâs’ın “Rikzü’s-savti ve esvâtühüm” sözündeki “Esvât” sözcüğünün “Rikz” sözcüğüne atfedilmesi tefsir kabilindendir.
e) İbn Abbâs ayrıca yabani eşeklerin kimlerden kaçtığını da belirtmiştir. Yabani eşeklere ulaşmaya çalışan okçulardır. b ve c maddelerindeki iki rivayet arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. İlkinde, hayvanların kaçıp ürkmelerine neden olan sese vurgu yapılırken; ikincisinde, hayvanların kimlerden kaçtığına vurgu yapılmaktadır.
f) Ancak yabani eşeklerin kimlerden kaçtığına dair İbn Abbâs’tan başka bir görüş daha aktarılmıştır: Aslan. İbn Cerir et-Taberî (Ferret min Kasweratin) ‘Onlar sanki aslandan ürküp’ âyeti hakkında Ali ibn Ebî Talha kanalıyla İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmektedir: “Yabani eşekler aslandan ürküp kaçmaktadırlar.” Tefsirü’t-Taberî, c. 29, s. 170.
g) Önceki sayfalarda İbn Abbâs’ın, Kur’an’da başka dillerden sözcüklerin olduğu görüşünde olduğuna dair emarelerin olduğunu belirtmiştik. İşte bu delillerden birisi de şu rivayettir: İbn Cerir et-Taberî, (Ferret min Kasweratin) ‘Onlar sanki aslandan ürküp’ ilahî buyruğu hakkında Yusuf ibn Mihran kanalıyla İbn Abbâs’tan rivayetine göre; o şöyle demiştir: “‘el-Kasvere’nin Arapçası arslandır. Farsçada bunun karşılığı ‘şir’dir. Nabatîlerin dilinde ise ‘arya’dır. Habeşçede avcılar demektir.” Bu haberin isnadı zayıftır. Zira haberin isnadında daha önce tercüme-i halini sunduğumuz Ali ibn Zeyd ibn Cedan ve Yusuf ibn Mihran el-Basrî bulunmaktadır.
h) İbn Abbâs’tan aktarılan yabani eşeklerin kimlerden kaçtığına dair iki görüşten en sağlam olanı ilkidir (okçulardır). Zira sened bakımından sağlamdır. Bundan dolayıdır ki, İmam Buhârî söz konusu rivayeti tercih etmiştir.}

52- “Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.”
“Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine verilmesini istiyor.” Verilmesini.
“Açılmış sayfalar.” Cürmünün ve tevbesinin içinde bulunduğu Kitap. Zira Mekke müşrikleri “İçinde cürmümüzün ve tevbemizin bulunduğu kitabı getir ki, sana iman edelim” demişlerdi.

53- “Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar!”
”Hayır!” Gerçekten. Bu verilmeyecek.
“Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar!” Ahiret azabından.

54- “Fakat hayır! Bu Kur’an, gerçekten bir hatırlatma, bir öğüttür.”
”Fakat hayır!” Gerçekten ey Muhammed (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem)!
”Bu Kur’an,” Yani Kur’an.
“Gerçekten bir hatırlatma, bir öğüttür.” Allah katından indirilmiş bir öğüttür.

55- “Dileyen, düşünüp ondan öğüt alır.”
“Dileyen, düşünüp ondan öğüt alır.” Allah Teâlâ’nın Kur’an’dan öğüt almasını dilediği kimse öğüt alır.

56- “(Bununla birlikte) onlar Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. Çünkü sakınılmaya lâyık olan da, mağfiret sahibi olan da O’dur!”
"Bununla birlikte) onlar öğüt alamazlar.” Öğüt almazlar.
"Allah dilemedikçe. Çünkü sakınılmaya lâyık olan da, O’dur.” Sakınılıp da kendisine isyan edilmemeye.
"Mağfiret sahibi olan da.” Sakınan kişi için bağışlamaya ehil olan. Kıyâmet koptuğunda bağışlanma ehli olan.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt