Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Muhacir Mücahit Ebu Halid Ile Suriye Cihadı Ve Fitne Içerikli Röportaj

Kuteybe Çevrimdışı

Kuteybe

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bağımsız Analiz ve Enformasyon portalı Ümmet’i İslam, sitemiz yazar ve editörlerinden Muhammed İSRA’nın muhacir Mücahit Ebu Halid ile gerçekleştirdiği Suriye gerçekliğini yansıtan Röportajı takdim eder:

Bismillah, Elhamdulillah

Esed rejimi’nin Suriye’deki zulmüne son vermek ve üzerine farz olan Cihad ibadetini ifa etmek üzere savaş bölgesine hareket eden Ebu Halid kardeşimiz ile inşAllah bir röportaj gerçekleştirmek üzere bir araya geldik. Bu röportajı gerçekleştirme amacımız Suriye’deki ketibeler arasında neler yaşandığına, mubarek Cihadımızın ve bir Mücahidin bu fitnelernden nasıl etkilendiğine dair sizleri bilgilendirmektir.

Selam Aleykum ve Rahmetullahu Ebu Halid kardeşim.

Soru : Bizlere kısaca kendini tanıtabilirmisin? Suriye Cihadına neden katıldın?

Ebu Halid : Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhû. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah subhanehu ve teala’ya,salat ve selam rasulu Muhammed ibn Abdullah sallahu aleyhi vesellem’e,Müminler’in anneleri olan zevcelerine,tertemiz ve pak ashabına ve onlara en güzel şekilde tabi olan tevhid ehli kardeşlerimizedir.

Suriye’de kullandığım künyem Musab Ebu Khalid. 21 yaşındayım. Suriye cihadına Rahman’ın meleklerinin kanatlarını gerdiği Şam ehlinin fesada uğraması, ümmetin mahremlerine el uzatılması, bacılarımızın feryatları, tağut Esed rejimi ve destekçilerinin Şam ehline olan zulümlerine elimden geldiği kadar karşı koymak için katıldım.

İlk denemem ailemden habersiz bir şekilde cebimde 10 tl para ile Gaziantep otobüsünde ailemin henüz hazır olmadığım nedeni ile yarı yolda beni çevirmesi ile başarısız olmuştu. Allah’ın bana baba olarak yazdığı Mücahid kulundan 2014 kurban bayramında Şam topraklarına seyahatime söz alarak kendimi daha iyi yetiştirmeye sabır ve sebatı öğrenmeye adamıştım. Gün geçmiyordu ki medya da feryat eden bir bacımızı, tecavüze uğrayan iffetimizi, kutsallarımızın mahremine uzanan bir eli görmeyelim. 2014 kurban bayramında Rahman’ın yardımı ile Ahrar al Sham emiri şehid in şa Allah Ebu Abdullah Hamavi’nin kardeşi ebu Cabir ile Şam topraklarına ulaştım.

Soru : Gençlerimizin Ümmet’e yardımdan ve Cihad’dan yüz çevirdiği bir dönemde senin gibi oldukça genç bir insanı Cihad etmeye iten hususları daha detaylı bir şekilde bizler ile paylaşabilirmisin?

Ebu Halid : Tevhid, davet ve Cihad ehli bir ailede büyümem, Şehidlerin ve mücahidlerin izlediği yolu takip etmem ve İslamı Kuran ve sünnetten öğrenmem sebebi ile Allah svt.’ya hamd ederim ki Cihad aşkı ve ateşi kalbimde ezelden beri yer edinmişti. Şam cihadının başlaması ile bu ateş ve istek daha da artarak gün saymaya başlamıştım. Ta ki “Kalbi olan herkese Şam!” isimli video ya internet ortamında rastlayana kadar. O video da okuduğum hadisler Allah’ın Nebisi sav.’in şam ehline verdiği ehemmiyet. Vaaz eden Şeyhin anlatımıyla çok başka bir anlam kazanmıştı.

O gün bismillah dedim ve “innemel muminine ikhva” ayetinin gereği kardeşlerimizin iffetleri için harekete geçtim.

Cihad etmeye iten en etkili sebepler Rahman’ın kitabının yerlerde sürünmesi, Resulü’nün (sav) namusuna ve ümmetine olan tahkir ve kardeşlerimizin kanlar içinde haykırması idi.

Soru : Muhacirler olarak Fitneden önce Suriye’deki durumunuz, Suriye Halkı ve yerel direniş grupları ile iletişminiz nasıldı?

Ebu Halid : Bulunduğum cemaatin makarı halepte Türkiye sınırına aşağı yukarı 20 km uzaklıktaki Rif Mühendisiyn mıntıkasındaydı. Atarib ve Dana’nın yakın olması sebebiyle sürekli erzak, malzeme, techizat almak için bu ilçelere gidiyorduk ve halk ile iç içeydik. Fitne ehli fitneyi canlandırmadan önce ensar ile hiçbir problemimiz yoktu. Bize gayet sıcak kanlı,müteşekkir ve minnettar tavırlar sergiliyorlardı. Güleryüz ve ikramlarla bizleri karşılıyorlardı. Emirlerimiz de yerel cihadi gruplar la sürekli iç içe ve istişare durumunda idiler. Rıbat ve ameliyye planları yerel gruplar ile yapılıyordu.

Soru: Fitne (Mücahitlerin birbirleri olan savaşı ve ihtilafları) nasıl başladı?

Ebu Halid : Halep Rif Mühendisiyn mıntıkası fevc 46 nın güney cephesinde ve 1-2 km uzaklıkta idi. Fitneler başlamadan önce yerel halk ve mücahidler son derece devle cemaatinden rahatsız ve şikayetçi idi.

Fitnelerin yaşanmasına tanıklığım Şehid in şa Allah Ebu Yusuf el Türki (Kannas ebu Yusuf) nin Şeyh Neccar bölgesindeki makarının spor malzemelerini cemaatimizin makarlarına taşımak için görevli grupta yer almam ile başladı. Ebu Yusuf’un (rhm) makarı taşıma sebebinin Devle cemaatinin tacizleri ve Rejimin o bölgede güçlü bir taarruz a geçmesi idi. Gittiğimiz her yerde devle cemaatinin zulümlerinden söz açılıyordu. “BU BÖLGE FETHEDİLDİĞİNDE BU FABRİKALAR PAYLAŞILIRKEN NE PİSLİKLER YAPTILAR. NELER ÇEKTİK PAYLAŞILIRRKEN. EN SONUNDA BÜYÜK Bİ PAYINI ONLARA VEREREK SUSTURABİLDİK.”cümlesini bizzat Ebu Yusuf ve cemaatimizin emirlerinden birinin konuşmasında işittim. Spor aletlerini 2 kamyonla cemaatin Şam-Halep-Lazkiye yolu mevkiinde boş bir fabrikaya indirdik. Sonradan haberimiz oldu ki cemaatin içinde ki devle taraftarları ve devle cemaatinden olan arkadaşları o fabrikaya yerleşmiş.

Cemaat içinde Devle’den kaçmayı başaran, 2 yıldır Şam cihadında bulunan , lazkiye ağırlıklı olmak üzere şam beldesinde çoğu ameliyye de bulunan depo sorumlusu bir kardeşimizin olması, cemaat de devle sempatizanları ve karşıtları olması sebebi ile sürekli tartışma çıkıyor ve hararetli konuşmalar oluyordu. Bir konuşmada Devle cemaatinden kaçmayı başaran depo sorumlusu kardeşimizin şu anlattıkları üzerimde çok etki etti :

“Vallahi kardeşler ben ordaydım. Ebu Usame el Tunusi’nin yakın adamlarındandım. Bir gün yemekte kaşık kullandım diye devledeki cahillerden birisi bana ; ‘‘Kaşık bidattir, her bidat dalalet, her dalalet ateştedir. dedi Rasulullah sav., O yüzden sen cehennemliksin!!” dedi. Orada kendimi tutamayıp güldüm ve halimize acıdım. Ortam sürekli gergin ve huzursuzdu. Bir gün yeni kadı geldi. Allahualem Akşam namazı için cemaat toplandığında içlerinden biri ”Mursi kafir midir?” diye sordu.

Kadı da direkt olarak kafir demeyip hata ettiğini anlattı. Konuşmasının sonunda bu kadıyı tekfir ettiler ve namazı ayrı kıldılar. Namazları bitince biz onun arkasında namaz kıldığımız için bizi de tekfir ettiler.

Cemaatin Emiri geldi olayı sordu. Ve o da kadıyı tekfir edip kovmadığı için onu da tekfir ederek eşyalarını toplayıp gittiler. Bir kaç saat sonra geri gelip “Asıl devle biziz siz devle değilsiniz defolup gidin dediler.” Kimse tepki vermeyip gülüşmeler olunca olayın üstü kapandı ve hiç bişey olmamış gibi davranmaya devam ettiler. Oradan çıkmam da şöyle gerçekleşti ; Ebu Usame Tunusi Ceyşul hur’un (Öso) üst düzey iki yöneticisine eman vererek nadir yaşanan çatışmalara çözüm bulmak için istişare ye davet ettiler. Emirler geldi ve ateşli bir tartışma yaşandı. Ben orada Ebu Usame Tunusinin adamlarından birine ingilizce çeviri yapıyordum. Ebu Usame Tunusi birden adamlarına işaret etti ve orada eman verdikleri iki emirin kafasını kestiler. Ebu Usame Tunusi’nin makarının bulunduğu Dana ilçesinde bu adamların akrabaları vardı ve meydana kesik kafalarını attılar. Başına birkaç nöbetçi koyarak kelle ve cesetleri almak isteyenleri vuracağız diye beyan ettiler. O günden sonra Dana halkının nefreti iyice arttı ve devle cemaatinden olanlara nefret le bakar oldular.

İki emirin kafasının kesildiği zaman camdan içeri beyaz bir güvercin girdi kafamın üstünde dolanıp dışarı çıktı. İşte o zaman artık harekete geçip kaçacağım dedim. Bir kaç gün sonra silahlarımızın ağzına mermiyi verip bir kaç arkadaş oradan ayrılmak için kalktık. İçlerinden biri ”Nereye gidiyorsunuz ?” diye sorunca devlenin lazkiyedeki cemaatinde kardeşlerimiz var onları ziyarete diyerek oradan kurtulduk elhamdulillah.”

İşte kardeşimizin bu konuşması onlar hakkındaki kanaat ve çekingenliğimi artırıyor ve onlara olan tevhid kardeşliği zannım yok oluyordu.

Bikaç hafta sonra Halep Raşidin de ribat evi açılıp oraya ribata gitmiştik 7-8 kardeş. Gruplardan “Sacidun Lillah” ile aynı bina da ribat tutuyorduk. Bu kardeşler vallahi ilim ehli, davet ehli, kuranı ezbere olan, muhacirlere karşı çok sevgili, tevhidi hakkı ile ifa eden ensar kardeşlerdendi. O hatta ribatta olan gruplardan biri Devle cemaatinin olaylar ilk başladığında düşman grup ilan ettiği Liva el harameyn di. Liva el harameyn de sigara içen kardeşler vardı, fakat ben onları asla küfür amelleri ile görmedim. Namaz kılıyor ve ribat tutuyorlardı. Ben onları bizlere karşı bir asabiyet ve düşmanlık ile de görmedim. Ribat tuttuğumuz binanın 200 metre yanında devle cemaati ribat tutuyordu. Onların tam karşısında Irak rafizileri, hizbullat, İran şiaları’nın kontrolünde olan 1 km uzaklıkta bir ehliyet kursu vardı. Bu kursun ismini şuan hatırlamıyorum ancak mektebi … diye isimlendiriliyordu. Orada çok güçlü bir kefere birliği vardı. 500 metre doğu yönünde tam bizim karşımızda esed kafirlerinin 2 binası vardı. Onların tam hizasında doğu ya doğru 750 metre uzaklıkta liva el harameyn grubunun ribat tuttuğu binaların karşı tarafında Esed’in Halep’e girerken ilk hacizi vardı.Umarım aklınızda canlandırabilmişimdir.

İşte kafirlerin bu hattının tam arkası, polis akademisi denen halebin ilk yerleşim yerleri ve kafirlerin bölgesine açılan kapı idi. Oraya ameliye yapan kardeşler şöyle anlatıyor :

“Ameliyye hazırlığında emirler devle cemaati ile görüştüler. Bölge alınsa halebin kapıları açılacak kafirler emin olmayacaktı. Bölgenin alınması için mektebin karşısından devlenin, ortadan liva el harameyn ile sacidun lillahın, soldan liva el harameyn ve diğer grupların saldırması gerekiryordu. Fakat devle biz ameliyye yapmadan bi gün önce mektebi vurdu ve başaramadı 100 e yakın şehid 30 a yakın esir verdi. Ertesi gün biz orta ve sol taraftan saldırdık, o kadar ki fethetmeye çok yaklaşmıştık. Ben iktiham ekibindeydim ve binanın içindeki kafirin “Ya zeyneb! gelin bakalım yezidler.” dediğini işitiyordum. Ancak mekteb ten açılan yoğun atış ve roket saldırıları sonucu çekilmek zorunda kaldık. Yalnız bu durumda dahi ben Devle’ye kızdığım zaman vallahi “Onlar bizim kardeşlerimiz”diyorlardı.

Cemaatin mücahidlerinden bikaçının atarib e erzak almaya gittiklerinde yaşadıkları olay da onların ne kadar saldırgan olduğunu anlamama etki ediyordu.

Bu kardeş içindeki kırgınlık tan dolayı olayı tebessümle “İşte kardeşimiz devle bize böyle davranıyor.”dermişçesine anlatıyordu :

“İbrahim abiyle ataribden erzak aldık.Makara doğru yola çıktık. Babul hava’dan buraya gelirken İdlibe sapan yolda bunların hacizi var ya ; Adamlar durdurdu selam verdik selamımızı aldılar geçin dediler. 100 Metre gitmeden doçka ile arkamızdan sıktılar.”

İşte bu kardeşlerin anlattıklarını Şeyh Neccar a giderken ve gelirken geçtiğim her devle hacizindeki mücahidlerin! bakışlarında hissediyordum. Zorla da olsa selamımızı alıyorlar ve hacizlerden geçiriyorlardı.

Bir gün makara devle cemaatinden İstanbul’lu bir savaşçı geldi. Rif mühendisine yeni geldiklerini erzak istediklerini söyledi. Askeri emirimiz (kendisinin ilk cihad ameli ifa ettiği yer suriye değildir. Çok deneyimli ve ilimli bir insandı) Kendisine ”Neden Devle de olduğunu ve neden Ahraruş Şam’ı kafir gördüklerini?” sordu. Aralarındaki geçen diyaloğa olan şahitliğim şudur :
-Devleci : Ahrar kafir çünkü Türkiyey’le çalışıyor
-Emir : Ahrar la biz çalışıyoruz. Onlar Allahın şeriati hakim olsun diye çalışıyor. Siz itham ve iddia ile onları suçluyorsunuz. Ne delil var ne Ahrar’ın beyanı.
-Devleci : Yok abi Ahrar kafir kim demokrasiyi kabul ederse kafir olur.
-Emir : Tamam ben de onu diyorum Ahrar şeriat için savaşıyor.
-Devleci : Hayır Ahrar kafir.

Bu sırada dayanamayan depo sorumlusu kardeşimiz Nisa suresi 93.ayetin başını okuyor ve devle savaşcısına şöyle soruyor : ”Ne diyor ahi Allah bir müslümanı öldürenin cezası nedir ? Ayeti tamamlar mısın ?”
-Devleci : Abi bilmiyorum ama Ahrar kafir vallahi kafir.
Bu vahim durumu daha fazla uzatmayarak bu adama Ahrar’ın verdiği erzaklardan verip yolluyoruz. İşte Devle’nin savaşçıları bu kadar cahil ve bu kadar ilimsiz kardeşim.

Bu olaylar fitne başlamadan önce yerel halkın neden “Nahnu devle” dediğimizde korku ve nefretle baktığını, neden “Nahnu jebhe (Nusret Cephesi)”, “Nahnu ahrar” dediğimizde de sevgi ve umutla baktığını anlamamı sağlıyordu.

Onlar hakkında endişelerimin artmasına sebep olan olaylardan sonuncusu da babam’ın (Allah kendisinden razı olsun.) beni ziyarete geldiğinde yaşadığımız olaydı. Kendisi ile makardan çıkarak etrafı dolaşıyorduk.

Devle cemaatinin makarına geldiğimizde (bilenler için Fovc 46 nın hemen alt tarafında ensar dan bir grubun tank ve zırhlı araç tamiri yaptığı makarın olduğu mıntıka.) kamyonlara yüklenmiş unlu mamul makineleri kendi mesleği olması sebebiyle dikkatini çekerek “Burda yapabilirsek bi fırın kurarız bunlarla” demesi ve incelemeye başlaması sebebiyle uyardım. Tam o sırada çekindiğim gibi devle’den 14-15 yaşında bir kovboy gelerek kimliğimizi cemaatimizi sormaya başladı. Olayı anlatıp kötü bi niyetimizin olmadığını muhacir olduğumuzu anlatıp bi zarar görmeden ordan ayrıldık.Bikaçyüz metre sonra babam bunların devle olup olmadığını sorup olanları anlatınca ”demek ki zannımda haklıymışım” diyip sitem ederek ve üzülerek makara doğru yol aldık. Bu arada ziyaretime gelen babama Allah ameliyye yapmayı nasip etti ve halep raşidine ameliyye ye gittiler. O gün endişe ile beklemiştim. Daha önce o bölge de ribat tuttuğumdan ameliyyenin zor olacağını bilip endişeleniyordum. Babam ertesi gün gelip durumu sorduğumda “Gece boyu çatışma çok şiddetli idi bir tankı havanla vurduk. Bir de depo patlattık. İktiham gurubundan 3 şehid var kardeşler fethe
çok yaklaşmış ama kafirlerin sağ taraftaki üssünden sürekli ateş geliyordu.Bu yüzden geri çekildiler.Onların karşısında devle varmış onlar vurmadığı için başarısız olmuşlar.” diyerek aynı olaya olan şahitliğimi aklıma getiriyordu.

Fitne den önce yaşadığım ve aklımda kalan olaylar işte bunlar sevgili kardeşim.

Fitnenin başlaması ise şu şekilde meydana geldi :

Bulunduğumuz bölge fovc46 ya çok yakın olması ,çoğu ketibe nin bölgede makarı olması sebebi ile olaylara vakıf olmamız mümkün oluyordu. Bir gece aniden bağırış sesleri ve müthiş bi atış sesiyle uyandık.Halep tarafından fovc 46 ya dehşete düşürecek bir yoğunlukta 23.5 lik şeleka atışı ve karşı tarafın keleş-bixi atışı vardı. Yatağımın olduğu odanın tam o cepheye bakması sebebiyle odam sanki sabah vakti gibi aydınlanıyordu. 2-3 saat izleyip emirlerin telsiz trafiği sonucunda tekrar uyumaya çalıştık. Ertesi gün de çatışma devam etti. Artık fitne baş vermiş olaylar büyüyerek gidiyordu. Ertesi gün halepten devlenin 50-100 araçlık konvoyla fovc-rif mühendisin bölgesine gireceğini haber aldık. Cemaatin mücahidlerinin büyük bir kısmı
4 ay dolması sebebi ile tatile çıkmış, bir grup ta Almanya’dan Halep’e yardım getiren görevlileri korumak için onlarla birlikteydi. Emirler sürekli diğer cemaatlerle görüşüyor bir hareket planı çıkarıyorlardı. Ertesi gün Cephetun Nusra nın Rif Mühendisin’de ki makarının emiri birlikte halep raşidin de havan ameliyeleri yaptığımız -vallahi kendisine bakınca faziletli,ahlaklı,güler yüzlü ve işte rahmanın sevdiği ve sevdirdiği kullarından biri diye söylendiğim- Ebu Reyyan el Cezravi makara telaşlı ve endişeli şekilde gelmişti.“Ne yapacağız ? Bizi vururlarsa sıkacak mıyız kendimizi koruyacak mıyız subhanallah neden böyle yapıyorlar çekilmemiz daha mı hayırlı?” gibi sorular soruyordu emirimize. Emirimiz Ahrar Al Sham a bağlı 2-3 bin kişilik bir grup olan Liva el iman ile görüştü ve onların makarına taşınmayı kararlaştırdı. Çünkü her ne kadar teçhizatlanıp devlenin saldırı durumunda kendimizi savunacak olsak da onları vurmaya niyetimiz yoktu. İki kamyonete cephane ve en önemli eşyalarımızı alıp,Birlikte hareket ettiğimiz gruplardan Şehid in şa Allah Azeri Rüstem ‘in grubu ile Liva el iman’ın makarına yola çıktık. Şeyh aliden geçerek Şam-Halep-lazkiye yolu mevkinde olan makara vardık. Vallahi oraya vardığımda hayran kaldığım,ilim ve ihlas ehli kardeşlerim bizi karşılamıştı.
Liva el imanın hastanesine yerleştik ve orada 1 hafta kaldık. Gittiğimiz ilk gün liva el iman emiri Şeyh Ebu Munzir (Rabbim ondan razı olsun) bizi çok iyi karşıladı ve ikramlarda bulundu.O gün liva el iman kadısı bir fetva yayınladı ve 10 maddelik o fetva şu şekilde idi :

1- Asla ve asla onlara sıkmayacaksınız. Hükümleri baği dir.
2- Sizi vurmak için geldiklerinde önce havaya ateş edeceksiniz.
3- Korkup durmazlar ise yere ateş edeceksiniz.
4- Eğer hala saldırırlar ise ayaklarının dibine ateş edeceksiniz.
5- Eğer geri çekilmezler ise ayaklarına hedef alıp ateş edeceksiniz.
9- Asla onlara bombardıman yapmayacaksınız.Y aparlarsa yaptıkları kadar caydırıcı cevap vereceksiniz.
10- Kadınlarını emin halde tutacaksınız,yaralılarını tedavi edeceksiniz ve onlara müslüman kardeşiniz gibi davranacaksınız.

İşte kendisinden başkasının adı ile yemin edilmeyen izzet ve şan sahibi Allah svt ya yemin ederim ki Ahrar ash sham ın onları vurmamak için elinden geleni yapmasına şahitliğim bu şekilde olmuştur.

1 hafta ya yakın liva el iman da kaldıktan sonra birden emirimiz hazırlanmamızı ve sadece eşyalar için bir kardeşi ve yaşlı bir mücahid amcamızı bırakarak hepimizin HAN TOMAN a ribat a gideceğini emretti.

Hemen hazırlandık ve Şehid in şa Allah Azeri Rüstem rhm.ın ketibesiyle han toman a ribata gittik. Oraya gittiğimizde gördüğüm şey kafirlere 500-600 metre uzaklıkta ,ellerinde 1 adet kullanmayı bilmedikleri çiftli zukiak (araba üzerinde 14.5mm uçaksavar) ve 1 adet PKM (Bixi-Pika) olan 10-15 kişilik bir gruptu. Bu kardeşlerin karşısındaki kafirler topçu birliğine bağlı, tank ve ağır silahları bihayli fazla olan bir askeri birlikti. Kardeşlere neden ağır silahları olmadığını sorduğumuzda sağ tarafta ki 500 metrelik hattı işaret ederek :

Esed ile savaşı terk ederek Ceşul Hur’a saldırı düzenleniyor..

“Burada 200-250 kişilik devle cemaati vardı. Fakat onlar dünden önceki gün Ceyşulhurun üstüne yollamak için 200 250 kişilik bu gurubu bu hattan çektiler.” dedi ve orada anladım ki devle cemaati bu hattın düşmesi durumunda fesada uğrayacak köyleri ve arkadaki kilometrelerce boşluğu düşünmeyerek Ceyşul hur’a üstün gelmek amacıyla o grubu ordan çekmişti. 10 gün kadar ribatta durduktan sonra Liva el İman’ın bir grup mücahidi yerimize yollaması ile geri döndük.Dönerken de o kardeşlere 1 bixi birçok mermi ve bir RPG bıraktık.

Liva el iman’ın makarına döndüğümüzde devlenin onları da vuracağını duyup ahrar’a da saldırmaya başladığını haber aldık. Liva el iman ‘dan ayrılarak Bab el Hava’da Ahrar makarına taşındık. Ben zaten 4 ayı doldurma nedeni ile türkiye ye geçecektim.

Fakat işte ummadığım şahitliklerim burada gerçekleşti. Ceyşul hur neden durduk yere devleyi vurdu derken cevabını almıştım. Emir Müslim Şişani’nin sağ kolu ile Ahrarın makarında bikaç gün kaldık. Bu kardeş bir Türktü ve Çeçen cihadında bulunmuştu.Bu kardeş bize olayların nasıl başladığını şu şekilde anlattı: ” Bizim haritan da ki makarın orda başladı olaylar.Ceyşul huru sürekli taciz edince ceyşul hurun bir hacizinde çatışma çıktı. Biz de arayı bulmak için ertesi gün devlenin olayı başlatan grubuna nasihate gittik. Ne kadar arabuluculuk yapmak istesek te, hiçbir şekilde yanaşmayıp onlar mürted onları vuracağız dediler. Biz de bize niye düşman değiller o zaman bunlar tevhid ehline düşmansa dedik. Cevap vermiyor sadece kinlerini kusuyorlardı. Gerçi bunlar sadece ensara böyle değil ki ; Seyfullah’ın (Şişani rahimehullah) aracına da hacizlerinden birinden geçerken doçkayla ateş açtılar. Bunlar herkese karşı böyle saldırgan. Lazkiye’deki devle Müslim’i(Allah onu korusun) de mürted ilan etti”.

İşte şahitlik ettiğim bu olaylar ve emin olduğumuz bu kardeşlerin şahitlikleri beni hakka yöneltiyor, devle ye olan sempatizanlığımın yerini Allah’ın dini için onlara buğz etmem alıyordu. Olaylar yaşanırken sürekli istişareler ediliyordu. Benim onlara buğz etmemi farkeden,
Cemaatimizin emirinin yakın adamlarından ve akrabalık bağı olan, kendisi Çeçenistan’ın büyük mücahidi Hattab (rahimehullah) ‘ ın kayınbiraderi olan bir kardeş Devlede birçok arkadaşı olması sebebiyle gel gör bakalım nasıl insanlar diyerek beni onların yanına götürdü.
Henüz araçta iken bile endişeleniyordum. Gittiğimiz yer Atme kasabası idi. Orası devle cemaatinin elinde idi. Oraya vardık ve Devle’nin emirlerinden birinin evine bebek malzemeleri bıraktık. Orada hayret ettiğim şey Nusret Cephesi Devle aleyhine tanıklık ve saf ederken
nasıl oluyor da devle ve Cephetun Nusra makarları yan yana oluyordu. İşte bu sorunun cevabını şimdi vereceğim. Orda toplanmış cemaat mensublarının yanına gittiğimiz de Nusret Cephesi’nin tağutlardan silah aldığını iddaa eden , bu yüzden Nusret Cephesi’nden ayrılarak Devle cemaatine geçtiğini iddaa eden ebu Muhammed El Amriki denen şahsı ve elinde Liva et tevhid mücahidlerinin birinin kafası ile gündem olan (Kafkas olduğunu iddia eden) azeri bir genci gördüm. Vallahi Şahidim ki onlar Devle idi ancak Ahrar ve diğer cemaatlerin hacizlerinden geçmek için Nusret Cephesi’nin adını ve bayrağını kullanıyorlardı.

Çünkü kendileri hiçte reklam ettikleri gibi güçlü değildi ve Nusret Cephesi eman belgesi ile hacizlerden geçebiliyorlardı. Orada kin ve kibirden başka birşey görmediğime dair Allaha yemin ederim. Bu fitneyi başlatanın da Devle’nin ahmaklıkları ve aşırılıkları olduğuna dair Allah’a yemin eder ve sözlerime şahid tutarım.

Eğer ki Devle avaneleri yalan söylediğimi iddaa edecekler ise ; o halde diyorum ki “ALLAHIN LANETİ VE GAZABI YALANCILARIN ÜZERİNE OLSUN…!”

Soru : Sen muhacir bir Mücahit olarak Nusret Cephesi ve IŞİD Cemaati’nin halka ve diğer ketibeler ile ilişkilerindeki farkları ve dikkatini çeken detayları bizim ile paylaşabilirmisin?

Ebu Halid : Elhamdulillah ki biz Nusret Cephesi ve Ahraruş Şamdan ve Liva el Harameyn gibi devlenin mürted ilan ettiği ensar gruplardan hiçbirinde Küfür ameli, tağuti düzen için savaşma, irtida ve kafirlerle işbirliği gibi ameller görmedik. Onlar da ancak iyiliği ve Cihadın verdiği güzelliği gördük.

Halkın içine girdiğimizde halktan birileri muhacir olduğumuzu anladığında “Devle-Jebhe” diye soruyordu. Jebhe dediğimizdeki tebessüm, şükran ve minnetleri işte bu cephenin ne kadar itidalli,orta yol ehli, kafirlere sert ve müslümanlara yumuşak olduğunu gösteriyordu.

Nahnu ahrar dediğimizde zaten ikramlar ve teşekkürler durmuyordu. Nusret cephesi ve Ahrar ash sham la olan diyaloğumuz sebebiyle en çok hoşuma giden şey dövizcilerin nahnu jebhe dediğimizde gülümseyerek 100-200 suri fazla vermesi idi. Tabi ki bu bir şaka fakat ensar Cephe’ye ve Ahrar’a işte böyle davranıyordu. Birgün kardeşlerden biri Nahnu devle diyince kin ve nefret le baktıklarını jebhe veya ahrar diyince halkın çok sevindiğini ve minnet ile davrandığını söylüyordu.

Ben Nusret cephesi ve Ahraruş şam’da vallahi hayırdan ve Allahın dininden başka birşey görmedim. Buna en yakın şahitliğim de Ebu Yusuf (rhm) un makarına gittiğimde gördüğüm tek kolu olmayan ve cihada davet eden Türkiye’li kardeşimizdi. Onun ne kadar sevimli olduğunu görürken,
Devle cemaatinden olan Türk kardeşler geldiğinde ne kadar itici ve sert olduklarını da elbette görüyorduk.

DoranMcCantsWatts_TheGoodandBad-350x185.jpg


Soru : Ellerinde herhangi bir delil olmamasına ve Ahraruş Şam’ın Allah’ın kelimesi için savaştığını iddia etmesine rağmen Ahraruş Şam’ın demokrasi için savaştığını iddia edenler var bu konuda bildiklerini bizim ile paylaşabilirmisin?

Ebu Halid : Sevgili kardeşim Allah svt beyan ediyor ki : ‘Allah aşırı gidenleri sevmez. [Maide- 87] ve yine Allah svt beyan ediyor ki : ‘‘De ki: Eğer sadıklar dan iseniz delilinizi getirin.’‘ [Bakara-111]

Ben şahidlik ederim ki Ahrar ash Sham cemaati ensar gruplara kadılar yollayarak onların bilinçlenip şeriat için savaşmasını istiyor. Şeriat ı anlatıyor ve bu yolda savaşıyor. Vallahi bunlar hiçbir somut delille yada beyan ile delillendirilemez. Bunlar ancak iddia lardır. Ahrar ash Sham cemaati ni Taliban’a benzetiyorum ve onların şeriat için savaştığına kendisinden başkasının adı ile yemin edilmeyen Allah svt nın adı ile şahitlik ederim. Ahrar ash sham cemaati Şam Cihadı’nın başından beri bu akide ve bu hedeftedir. Onlar ilim davetcisi ve şeriat savaşçısıdır. Türkiyeden bir çok muhacir Ahrar bünyesinde.Ve onlarda buna şahitlik edeceklerdir.

Soru : Öso ile ilgili izlenimlerini bizim ile paylaşabilirmisin?

Ebu Halid : Özgür Suriye Ordusu bir grup değil. En başta bu yanılgı yı düzeltmenizi istiyorum. Bildiğiniz gibi ensardan birçok küçüklü büyüklü gruplar var. Birçok cemaat var. Bunların kimi şeriat için , kimi hayyaniler ve hazm gibi haraç ve haramilik için, kimi demokrasi için savaşan insanlar.
Bunlara genel olarak Ceyşul hur deniliyor. Yani silahlı halk milislerine ceyşul hur deniliyor. Devle cemaatinin kadılarından birinin ceyşul hurun tümüne kafir denemeyeceğine fetva vermesinin sebebi de budur.Ancak devle beyanları ve söylemleri gibi davranmıyor.

Sahada tamamen farklı kendilerinden değilsen en iyi ihtimalle düşman adayısın. Ceyşul hurun içinde kafiri de var, fasığı da var, Mümini de var. Çünkü ceyşul hur bir grup değil bir isim. Ve herkes şunu bilsin ki Şam ehli için Ceyşul hur bir temsilci değildir..

Soru: Fitnenin Muhacir ve Ensar Mücahitler üzerindeki etkileri nelerdir? Bu konudaki izlenimlerini bizim ile paylaşabilirmisin?

Ebu Halid : Fitne olmadan evvel hiçbir grup muhacirlere kötü bakmıyordu. Hiç bir problem olmuyordu ancak harami ler dışında. Demokrat ve satılmışlar da hiçbir şekilde ses çıkaramıyor ve halkın desteğini alan Ahrar ash sham ve Cephetun Nusra gibi gruplara saldıramıyordu.

Ne zamanki fitne oldu işte o zaman bunlara gün doğdu ve halk ta Devle cemaatinin yaptıklarına isyan edip hangi muhaciri görseler devle gibi muamele edip artık onları istememeye başladılar.Hangi muhaciri görse kötü bakmaya başladılar.

Devle cemaatinden önce şehadet ederim ki yeryüzünde hiçbir cihad beldesinde halk mücahidlerden tiksinmedi. Fakat Devle cemaati yaptıkları ile bunu başardı ve dünyada ilk olarak büyük bi başarıya imza attı. Fakat şu anda içerdeki kardeşlerimiz bildiriyor ki :

Saflar beyaz ve siyah gibi ayrıldı ve halk devle haricinde hiçbir muhacire kindar değil.

Soru: Suriye Cihadına katılmak isteyen kardeşlerine tavsiyelerin nelerdir?

Ebu Halid : Suriye cihadına katılmak isteyen kardeşlerime fanatik olmamalarını, Ancak hakkı hakk olarak batılı batıl olarak kabul edip objektif bakmalarını ve itidalli olmalarını tavsiye ederim. Konular dışında kardeşlerime tavsiyem; Sniper eğitimi almak isteyen ve sniper olmak isteyen kardeşler mutlaka ama mutla “pu scope” adıyla yabancı sitelerden bulabilecekleri veya yurtdışındaki akrabalarından temin edebilecekleri pu dürbün temin etsinler. Bu dürbün mavzer adı ile bilinen mosin nagant m91 sniper tüfeğinin orjinal dürbünü.Bu silah bu dürbünle svd-dragonov dan çok daha etkili oluyor.Mosin dürbünü ile 1000 dolar a mal olacak,svd nin kendisi 15000 dolar. Gidecek kardeşlerime bulabilecekleri bütün ekipmanları almalarını ve sebat ve sabır ehli olmalarını tavsiye ediyorum.Allahla muhabbetlerini artırıp sabrı öğrensinler.Karşılarında 3-5 çapulcu onları beklemeyecek.Onları yıllardır askerlik yapan düzenli bir ordu ve hizbullat,iran bekleyecek. Elbette Allah’ın yardımı ile galip gelecek Müminlerdir ve onlar bizim tekbirlerimizden çok korkuyorlar. Ancak iyi ekipmanlar, iyi eğitim ve herşeyden önce sabır,sebat ve muhabbet çok çok önemli.Ve onları Rasulullah’ın sav. bizim için korktuğu küçük şikr riya ya karşı uyarıyorum.İ hlaslı olun !!.Çünkü şeytan en çok orada saldırıya geçecek.

Soru; Röportajımızı sonlandırmadan önce bizim ile paylaşmak ve eklemek istediğin bir şey varmı?

Ebu Halid ; Sizlere ve müslümanlara tavsiyem ilim ehlinin kavillerine kulak asın. Fanatik ve taassubkeş değil her zaman haklı olanı destekleyin aleyhinize olsa bile! Allahtan korkun ve “Allahım hakkı hak,batılı batıl olarak bildir ve beni sıratı mustakimden ayırma”.

Bitirmeden önce şahitliğimi ancak Allah adına yaptığımı, çocukların saçlarını ağartan bir günde aleyhime değil lehime delil olmasını ve Allah svt’dan kardeşlerimizin ayaklarını sabit tutup onları batıla galip getirmesini dilerim.

Davamızın ve sözümüzün sonu Allah hamd,Rasulune salat etmektir.

Subhanekallahumme vebihamdik Eşhedu ella ilahe illa ent. Ve etubu ileyh. Velhamdulillahi rabbil alemin.

09.02.2015

Muhammed İSRA / Ümmet-i İslam
 
M Çevrimdışı

Mustafa Sabri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Her satırını atlamadan okudum. Bütün bunlara rağmen hala ışid i destekleyen onlara hayranlık duyanları anlamıyorum. Bu yazıyı göstersende inanmayacaklar
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir kere daha ışid denilen,sapık,tekfirci,azgın baği topluluğa içimden nefret ve öfke doldum...Belki aşırı bulanlar olacaktır,ama onların esad askerlerinden bir farkı yok bana göre...büyle alçak bir güruhu sevmek için zerre kadar bir ihtimal görmüyorum ve bulamıyorum...
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Zulümle abad olanın ahireti berbat olur

Onlar dan geriye kalan oldu mu ? Yok
Bari hayırla yad edilseydiniz
Allah'ın dışın da, kesin zafer söz konusu değildir.
Hedefe ulaşmak için herşeyi mubah gören taifeye duyrulur.

Bazı ilim ehli hocalarımızın sohbetlerini dinlerken yorumlar da hala akide beyanı yapar mısınız? Demeleri vallahi üzücü
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt