Bil ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur
Muhammed, 47/19
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Ayet Meali: Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR TEFSİRİ;
19- "Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir."
19- Sûrenin başından buraya kadar geçen açıklamalara bir sonuç olmak üzere buyuruluyor ki: Öyle ise şimdi iyi bil ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur, tapılacak, ibadet yapılacak, kulluk edilecek, mabud tanınacak başka hiçbir mabud yok, yalnız ilâhlık kendisinin hakkı olan Allah vardır. Gerçeğin böyle olduğunu şimdi kıyamet kopmadan önce bil. Bil de hem kendi günahın için mağfiret iste, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için. Nerede dolaşıp, nerede karar kılacağınızı Allah bilir. Halinizin ne olduğunu dünya ve ahirette istikbalinizin nereye varacağını yalnız Allah bilir. Onun için olmuş veya olması mümkün olan her türlü günaha o şekilde istiğfar et. Bu istiğfarın cevabı Fetih Sûresi'nde gelecektir.
Besairu'l Kur'an Tefsiri;
19- “Ey Muhammed! Bil ki, Allah’tan başka tanrı yoktur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların günâhlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yeri bilir.”
Kıyametin gündeme gelmesinden, işte onun alâmetleri gelmiştir, yaklaşmıştır buyurulduktan sonra, onu getirecek, gerçekleştirecek yegâne İlâhın Allah olduğunu bil, bilin buyurulmaktadır. Bu tıpkı Necm sûresi 57-58 âyeti gibidir:
“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır. Onu Allah’tan başka ortaya koyacak yoktur.”
(Necm 57,58)
O kıyamet saati yaklaşmıştır, onun alâmetleri belirmiştir bu-yurulduktan sonra sanki peki ne zaman? gibi bir soruya karşılık, “Allah’tan başka İlâh olmadığını bilin de böyle sizin üzerinize lâzım olmayan şeylerle uğraşmayın, sizin göreviniz kıyametin zamanını araştırıp bilmek değil, tevbe ve istiğfardır. Kıyamet ne zaman gelirse gelsin önemli olan sizin ona hazır olmanız, ona hazırlık yapmanızdır,” buyuruluyor.
Rabbimiz, Allah’tan başka İlâh olmadığını bil, her konuda Allah’tan başka söz sahibi İlâh olmadığını bilin, buyuruyor. “Allah’tan başka İlâh olmadığını bil” dendiğine göre, demek ki mutlaka tevhid esası bilinmelidir. La İlâhe illallah diyen, bu kelimeyi söyleyen bir kimse, söylediği bu sözle ne dediğini, neyi ikrar ettiğini, neyi kabul ettiğini, neleri reddettiğini, hangi taahhüdün altına imza attığını bilmek zorundadır. Bilmediği bir şeye insanın inanması da, onu savunması da mümkün değildir. Kişinin inandığı dini net bir ilimle bilmesi şarttır. İlim de vahiydir, vahye dayanmayan her şey zandan ibarettir.
Bileceğiz ki göklerde ve yerlerde yegâne söz sahibi Allah’tır. Bileceğiz ki hayatımızda Allah’tan başka söz sahibi yoktur. Allah, kendisinden başka İlâh olmayan tek İlâhtır. Tüm varlıkların kulluk iple-ri elinde olan, sadece kendisine ibadet edilen, sadece kendisinin sözü dinlenen, kendisinin hayat programı program kabul edilen, göktekiler ve yerdekiler konusunda sadece kendisinin kanunları geçerli olan, herkesin kendisine boyun büktüğü tek varlıktır. Kendisine yöneline-cek, kendisine kulluk edilecek tek varlıktır. O’ndan başka İlâh yoktur. O’ndan başka sözü dinlenecek, O’ndan başka hatırı kazanılacak varlık yoktur. İbadetin, duanın, tevekkülün sadece kendisine yapılacağı, imdadın, yardımın sadece kendisinden isteneceği tek varlık Allah’tır. Bunu böylece bilecek ve böylece iman edeceğiz.
Siz bilirsiniz! Eğer O’nun dışında da İlâhların, O’nun berisinde de Rabblerin varlığına inanıyorsanız, O’ndan başkalarına da kulluk yaparız, O’ndan başkalarının hayat programlarını da kabul ederiz diyorsanız, O’ndan başkalarından da yardım isteriz, O’ndan başkalarının önünde de eğiliriz diyorsanız, unutmayın ki sonunda dönüşünüz O’nadır. İşin sonunda O’na döneceksiniz. Hesabı O’na ödeyeceksiniz. Sizi hesaba çekecek olan O’dur. Unutmayın ki yegâne hüküm sa-hibi, yegâne hâkimiyet sahibi O’dur ve bu hükmünü, hâkimiyetini ölüm ötesi hayatta da devam ettirecek olan O’dur.
Siz bilirsiniz, ama unutmayın ki bir gün hayat bitecek, ömür tükenecek, kıyamet kopacak, imtihan için size tanınan süre dolacak, imtihan sonuçlarının okunma dönemi gelecek ve tüm sorumlu varlıklar hesap vermek üzere O’nun huzuruna çıkacak. Yeryüzünde kendilerine geçici olarak yetki verilmiş tüm varlıkların yetkileri geri alınacak ve herkes hiçbir yardımcısı olmadan yegâne egemen olan Allah’ın huzuruna çıkarılacak. Şu anda mü’minlerin ellerinde hayat programı olan, mü’minlerin sürekli onunla beraber oldukları, gece-gündüz onu okuma, anlama ve yaşama savaşı verdikleri ama kimilerinin de ondan hiç haberdar olmadan bu dünyadan göçüp gittikleri Allah’ın kitabına göre yargılanacaklar. Tüm insanlık bu kitapla yargılanacak. Kitabın hakemliğiyle, Kur’an’ın hakemliğiyle kimileri cennete, kimileri de cehenneme gidecek...
Rabbimiz buyuruyor ki, “ey peygamberim! Allah’tan başka İlâh olmadığını bil ve hem kendinin hem de mü’min erkek ve kadınların günâhları için Rabbine istiğfar et.” Biz de hem kendimize hem de mü’-min erkek-kadın kardeşlerimiz adına Rabbimize istiğfar edeceğiz. Ya-ni Rabbimizin efendimize ve onun şahsında bizlere gösterdiği usul gereği, bizler de sadece kendimizi düşünmeyeceğiz. Cennete yalnız gitme taraftarı olmayacağız. Burada bizden istenen istiğfar da şöyle olacak. Rızası kazanılacak, uğrunda terlenecek, yasaları uygulanacak, hayat programı sahiplenilecek Rabbimizden başka Rab ve İlâh olmadığını kabul ederek, onun dışındaki tüm sahte tanrıları, tüm yapay tanrıçaları reddederek Rabbimizin mağfiretine, bağışlamasına lâyık hale geleceğiz. Bu hale geldikten sonra da dilimizle Rabbimiz-den mağfiret talep edeceğiz.
Âyetin sonunda da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah sizin gezip dolaştığınız yerleri ve sonunda varacağınız yeri de bilmektedir.”
İlâh olanın, kendisine kulluk yapılacak olanın yaratıcı olması gerekir, bir de İlâh olanın bilgi sahibi olması gerekir. O Allah ki, sizin hayatınızı nasıl düzenlemeniz gerektiğini en iyi bilendir. Sizi nasıl imtihan edeceğini, size nasıl bir din göndereceğini, size ne kadar âyet göndereceğini, sizi neyle sorumlu tutacağını en güzel bilendir. Mutlak bilendir o. Bilgi kendisinden olandır, bilginin kaynağıdır. Şu anda bildiklerinizin tamamını size bildiren Allah’tır. Sizin bildiklerinizi de, bilmediklerinizi de bilen Allah’tır. O Allah ki, sizin gizlinizi de açığınızı da bilmektedir. Sizin kazanmakta olduklarınızı da bilir. O, gizliyi de açığı da bilendir. O’na karşı gizli kalacak hiçbir şey yoktur. En gizlinin gizlisi diyebileceğiniz bir ortamda yaptıklarınızın hepsini bilmektedir, görmektedir. Her zaman ve zeminde O’nun kontrolü ve murakabesi altındasınız.
İlâh olanın böyle bilen olması gerekir. Kendisine kulluk yapılacak varlığın böyle âlim olması gerekir. Kullarından kulluk isteyen varlığın, onların kulluğu konusunda mutlak bilgi sahibi olması gerekir. Peki var mı böyle Allah’tan başka bilen birileri? Varsa böyle yanılmaz birileri, o zaman onlara da kulluk borcumuz olacaktır. Değilse, kulluğunuz sadece Allah’a olmalıdır. Hayat programınız konusunda sadece Allah’ı dinlemek zorundasınız. Allah’tan başkalarının programlarına iltifat etmemeniz gerekmektedir.
Allah sizin mütekallebinizi de, mesvânızı da bilmektedir. Müte-kalleb; insanların kalben geçirdiği değişiklikler, değişiklik geçirdiği za-manlar veya geçirdiği değişiklikler demektir. Kalp zaten değişmek, in-kılâba uğramak demektir. Kalp, altüst olmak anlamına gelmektedir. Kalp değişme, değişebilme özelliğine sahiptir. Allah bizim tevhidle de-ğişikliklerimizi bilmektedir. Zira İslâm, vahiy ve tevhid insanı değiştirmektedir. Bu kelimeyi manasını anlayarak ve inanarak söyleyen adam önceki durumundan tamamen farklı bir insan olmuştur. Bu cümleyi söylemeden önce insan bir kâfirken, necisken, kestiği yenmezken, kendisiyle nikâh caiz değilken, mescide giremezken, bu kelimeyi söylediği andan itibaren bu adam temizdir, tahirdir, kestiği yenir, ken-disiyle nikâh caizdir. Bu kelimeyi söylediği andan itibaren artık o söy-lediği bu kelimeyle hayatını düzenleyecek ve hayatının sonuna kadar bu ahde vefalı davranacak ve sonunda yaşadığı hayatın mükafatı ola-rak cennete gidecektir. İşte âyet-i kerîmesinde Rabbimiz sizin mes-vânızı da bilmektedir buyururken, bu, mü’minlerin gidecekleri cenneti de bilmektedir anlamına gelmektedir.
Muhammed, 47/19
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Ayet Meali: Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR TEFSİRİ;
19- "Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir."
19- Sûrenin başından buraya kadar geçen açıklamalara bir sonuç olmak üzere buyuruluyor ki: Öyle ise şimdi iyi bil ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur, tapılacak, ibadet yapılacak, kulluk edilecek, mabud tanınacak başka hiçbir mabud yok, yalnız ilâhlık kendisinin hakkı olan Allah vardır. Gerçeğin böyle olduğunu şimdi kıyamet kopmadan önce bil. Bil de hem kendi günahın için mağfiret iste, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için. Nerede dolaşıp, nerede karar kılacağınızı Allah bilir. Halinizin ne olduğunu dünya ve ahirette istikbalinizin nereye varacağını yalnız Allah bilir. Onun için olmuş veya olması mümkün olan her türlü günaha o şekilde istiğfar et. Bu istiğfarın cevabı Fetih Sûresi'nde gelecektir.
Besairu'l Kur'an Tefsiri;
19- “Ey Muhammed! Bil ki, Allah’tan başka tanrı yoktur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların günâhlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yeri bilir.”
Kıyametin gündeme gelmesinden, işte onun alâmetleri gelmiştir, yaklaşmıştır buyurulduktan sonra, onu getirecek, gerçekleştirecek yegâne İlâhın Allah olduğunu bil, bilin buyurulmaktadır. Bu tıpkı Necm sûresi 57-58 âyeti gibidir:
“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır. Onu Allah’tan başka ortaya koyacak yoktur.”
(Necm 57,58)
O kıyamet saati yaklaşmıştır, onun alâmetleri belirmiştir bu-yurulduktan sonra sanki peki ne zaman? gibi bir soruya karşılık, “Allah’tan başka İlâh olmadığını bilin de böyle sizin üzerinize lâzım olmayan şeylerle uğraşmayın, sizin göreviniz kıyametin zamanını araştırıp bilmek değil, tevbe ve istiğfardır. Kıyamet ne zaman gelirse gelsin önemli olan sizin ona hazır olmanız, ona hazırlık yapmanızdır,” buyuruluyor.
Rabbimiz, Allah’tan başka İlâh olmadığını bil, her konuda Allah’tan başka söz sahibi İlâh olmadığını bilin, buyuruyor. “Allah’tan başka İlâh olmadığını bil” dendiğine göre, demek ki mutlaka tevhid esası bilinmelidir. La İlâhe illallah diyen, bu kelimeyi söyleyen bir kimse, söylediği bu sözle ne dediğini, neyi ikrar ettiğini, neyi kabul ettiğini, neleri reddettiğini, hangi taahhüdün altına imza attığını bilmek zorundadır. Bilmediği bir şeye insanın inanması da, onu savunması da mümkün değildir. Kişinin inandığı dini net bir ilimle bilmesi şarttır. İlim de vahiydir, vahye dayanmayan her şey zandan ibarettir.
Bileceğiz ki göklerde ve yerlerde yegâne söz sahibi Allah’tır. Bileceğiz ki hayatımızda Allah’tan başka söz sahibi yoktur. Allah, kendisinden başka İlâh olmayan tek İlâhtır. Tüm varlıkların kulluk iple-ri elinde olan, sadece kendisine ibadet edilen, sadece kendisinin sözü dinlenen, kendisinin hayat programı program kabul edilen, göktekiler ve yerdekiler konusunda sadece kendisinin kanunları geçerli olan, herkesin kendisine boyun büktüğü tek varlıktır. Kendisine yöneline-cek, kendisine kulluk edilecek tek varlıktır. O’ndan başka İlâh yoktur. O’ndan başka sözü dinlenecek, O’ndan başka hatırı kazanılacak varlık yoktur. İbadetin, duanın, tevekkülün sadece kendisine yapılacağı, imdadın, yardımın sadece kendisinden isteneceği tek varlık Allah’tır. Bunu böylece bilecek ve böylece iman edeceğiz.
Siz bilirsiniz! Eğer O’nun dışında da İlâhların, O’nun berisinde de Rabblerin varlığına inanıyorsanız, O’ndan başkalarına da kulluk yaparız, O’ndan başkalarının hayat programlarını da kabul ederiz diyorsanız, O’ndan başkalarından da yardım isteriz, O’ndan başkalarının önünde de eğiliriz diyorsanız, unutmayın ki sonunda dönüşünüz O’nadır. İşin sonunda O’na döneceksiniz. Hesabı O’na ödeyeceksiniz. Sizi hesaba çekecek olan O’dur. Unutmayın ki yegâne hüküm sa-hibi, yegâne hâkimiyet sahibi O’dur ve bu hükmünü, hâkimiyetini ölüm ötesi hayatta da devam ettirecek olan O’dur.
Siz bilirsiniz, ama unutmayın ki bir gün hayat bitecek, ömür tükenecek, kıyamet kopacak, imtihan için size tanınan süre dolacak, imtihan sonuçlarının okunma dönemi gelecek ve tüm sorumlu varlıklar hesap vermek üzere O’nun huzuruna çıkacak. Yeryüzünde kendilerine geçici olarak yetki verilmiş tüm varlıkların yetkileri geri alınacak ve herkes hiçbir yardımcısı olmadan yegâne egemen olan Allah’ın huzuruna çıkarılacak. Şu anda mü’minlerin ellerinde hayat programı olan, mü’minlerin sürekli onunla beraber oldukları, gece-gündüz onu okuma, anlama ve yaşama savaşı verdikleri ama kimilerinin de ondan hiç haberdar olmadan bu dünyadan göçüp gittikleri Allah’ın kitabına göre yargılanacaklar. Tüm insanlık bu kitapla yargılanacak. Kitabın hakemliğiyle, Kur’an’ın hakemliğiyle kimileri cennete, kimileri de cehenneme gidecek...
Rabbimiz buyuruyor ki, “ey peygamberim! Allah’tan başka İlâh olmadığını bil ve hem kendinin hem de mü’min erkek ve kadınların günâhları için Rabbine istiğfar et.” Biz de hem kendimize hem de mü’-min erkek-kadın kardeşlerimiz adına Rabbimize istiğfar edeceğiz. Ya-ni Rabbimizin efendimize ve onun şahsında bizlere gösterdiği usul gereği, bizler de sadece kendimizi düşünmeyeceğiz. Cennete yalnız gitme taraftarı olmayacağız. Burada bizden istenen istiğfar da şöyle olacak. Rızası kazanılacak, uğrunda terlenecek, yasaları uygulanacak, hayat programı sahiplenilecek Rabbimizden başka Rab ve İlâh olmadığını kabul ederek, onun dışındaki tüm sahte tanrıları, tüm yapay tanrıçaları reddederek Rabbimizin mağfiretine, bağışlamasına lâyık hale geleceğiz. Bu hale geldikten sonra da dilimizle Rabbimiz-den mağfiret talep edeceğiz.
Âyetin sonunda da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah sizin gezip dolaştığınız yerleri ve sonunda varacağınız yeri de bilmektedir.”
İlâh olanın, kendisine kulluk yapılacak olanın yaratıcı olması gerekir, bir de İlâh olanın bilgi sahibi olması gerekir. O Allah ki, sizin hayatınızı nasıl düzenlemeniz gerektiğini en iyi bilendir. Sizi nasıl imtihan edeceğini, size nasıl bir din göndereceğini, size ne kadar âyet göndereceğini, sizi neyle sorumlu tutacağını en güzel bilendir. Mutlak bilendir o. Bilgi kendisinden olandır, bilginin kaynağıdır. Şu anda bildiklerinizin tamamını size bildiren Allah’tır. Sizin bildiklerinizi de, bilmediklerinizi de bilen Allah’tır. O Allah ki, sizin gizlinizi de açığınızı da bilmektedir. Sizin kazanmakta olduklarınızı da bilir. O, gizliyi de açığı da bilendir. O’na karşı gizli kalacak hiçbir şey yoktur. En gizlinin gizlisi diyebileceğiniz bir ortamda yaptıklarınızın hepsini bilmektedir, görmektedir. Her zaman ve zeminde O’nun kontrolü ve murakabesi altındasınız.
İlâh olanın böyle bilen olması gerekir. Kendisine kulluk yapılacak varlığın böyle âlim olması gerekir. Kullarından kulluk isteyen varlığın, onların kulluğu konusunda mutlak bilgi sahibi olması gerekir. Peki var mı böyle Allah’tan başka bilen birileri? Varsa böyle yanılmaz birileri, o zaman onlara da kulluk borcumuz olacaktır. Değilse, kulluğunuz sadece Allah’a olmalıdır. Hayat programınız konusunda sadece Allah’ı dinlemek zorundasınız. Allah’tan başkalarının programlarına iltifat etmemeniz gerekmektedir.
Allah sizin mütekallebinizi de, mesvânızı da bilmektedir. Müte-kalleb; insanların kalben geçirdiği değişiklikler, değişiklik geçirdiği za-manlar veya geçirdiği değişiklikler demektir. Kalp zaten değişmek, in-kılâba uğramak demektir. Kalp, altüst olmak anlamına gelmektedir. Kalp değişme, değişebilme özelliğine sahiptir. Allah bizim tevhidle de-ğişikliklerimizi bilmektedir. Zira İslâm, vahiy ve tevhid insanı değiştirmektedir. Bu kelimeyi manasını anlayarak ve inanarak söyleyen adam önceki durumundan tamamen farklı bir insan olmuştur. Bu cümleyi söylemeden önce insan bir kâfirken, necisken, kestiği yenmezken, kendisiyle nikâh caiz değilken, mescide giremezken, bu kelimeyi söylediği andan itibaren bu adam temizdir, tahirdir, kestiği yenir, ken-disiyle nikâh caizdir. Bu kelimeyi söylediği andan itibaren artık o söy-lediği bu kelimeyle hayatını düzenleyecek ve hayatının sonuna kadar bu ahde vefalı davranacak ve sonunda yaşadığı hayatın mükafatı ola-rak cennete gidecektir. İşte âyet-i kerîmesinde Rabbimiz sizin mes-vânızı da bilmektedir buyururken, bu, mü’minlerin gidecekleri cenneti de bilmektedir anlamına gelmektedir.