Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Müjdelenmiş Garipler Kimlerdir?

S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Gariplere müjdeler olsun buyrulan hadisi şerifte kastedilenin sufiler olduğunu iddia ediyorlar. Bu doğru mudur?
Önce bu hadisin metinlerini ve aynı ifadeyi destekleyen diğer hadisleri görelim;
Ebu Hureyre r.a. rivayet ediyor; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "Şüphesiz İslam garip başladı, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun."[1]
Bu konuda bir grup sahabeden rivayetler vardır:
a- Abdullah Bin Mesud r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "İslam garip olarak başladı, tekrar başladığı garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun."
"Garipler kimdir?" diye sorulunca buyurdu ki; "(Sünnete sarılma yolunda) kabilelerinden ayrılanlardır."[2]
Yani; bidatleri hayat tarzı haline getirmiş olan insanlar, sünneti ihya etmeye çalışan garipleri dışlarlar.
Diğer rivayette; "Onlar insanların bozduklarını düzeltirler"[3] lafzıyla gelmiştir.
b- Abdullah Bin Ömer r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "Şüphesiz İslam garip başladı, tekrar garip haline dönecek, iki mescid (Mescidi Haram ile Mescidi Nebevi) arasına, yılanın yuvasına sığındığı gibi sığınacaktır."[4]
c- Abdullah Bin Amr Bin el As r.a. hadisi; "Bizler bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydık. Buyurdu ki; "Gariplere müjdeler olsun." Denildi ki; "Garipler kimlerdir?" Şöyle buyurdu; "Kötü insanlar içindeki Salih insanlardır. Onlara isyan edenler, itaat edenlerden fazladır."[5]
Diğer rivayette; "Dinleriyle birlikte firar edenlerdir. Allah Azze ve Celle onları kıyamet gününde İsa a.s. ile birlikte haşredecektir."[6]
d- İbni Abbas[7], Ebu Said[8], Selman[9] Ebu Musa el Eşari[10] ve Enes Bin Malik[11] r.a. hadisleri, Ebu Hureyre r.a. hadisinin aynısıdır.
e- Cabir Bin Abdullah[12] ve Sehl Bin Sad[13] r.a. hadisleri, İbni Mesud r.a. hadisinin ikinci rivayetinin aynısıdır.
f- Abdurrahman Bin Senne r.a hadisi; O, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle derken işitmiştir; "İslam garip olarak başladı, sonra tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun." Denildi ki; "Ey Allah'ın Rasulü! Garipler kimlerdir?"
Buyurdu ki; "Onlar, insanlar (sünnetimi) bozduğu zaman düzeltenlerdir. Nefsim elinde olana yemin olsun ki, iman, selin aktığı gibi Medine'ye akacaktır. Nefsim elinde olana yemin olsun ki, İslam, yılanın deliğine sığınması gibi, iki mescid arasına sığınacaktır."[14]
g- Sad Bin Ebi Vakkas r.a. hadisi; Abdurrahman Bin Senne hadisinin benzeridir.[15]
h- Amr Bin Avf el Muzeni r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "Şüphesiz din, yılanın deliğine sığınması gibi, Hicaz'a sığınacaktır. Ve muhakkak din, dağ keçisinin dağın zirvesine süratle sığınıp gizlendiği gibi Hicaz'a tutunacaktır. Şüphesiz din, garip olarak başladı, garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun. Onlar; insanların benden sonra sünnetimden bozduklarını düzelteceklerdir."[16]
Garipler hakkındaki hadisler Suyuti'nin Tedribur Ravi(2/180)'de, Sehavi'nin Mekasıdul Hasene(s.114)'te, Gımari'nin Mekasıdul Hasene dipnotunda(s.114) ve Kettani'nin Nazmul Mutenasir(s.34-35)'te belirttiği gibi mütevatirdir.
İkincisi: "Garipler" kelimesinin açıklaması;
Garipler kelimesini açıklayan ziyadeler gelmiş olup, tek bir şeyi ifade etmektedir. Aralarında ayrılık olan kelimeleri birleştireceğiz;
1- "Kabilelerinden ayrılanlar"
Abdullah Bin Mesud r.a. hadisinde geçer. Bu rivayetin isnadında Ebu İshak es Sebii vardır. Onun müdellis oluşu ve hafızasının kötülüğü sebebiyle hadis zayıftır.
2- "Onlar insanların bozulduğu zaman düzeltirler."
Abdullah Bin Mesud r.a.'den sahih isnad ile gelmiştir. Ebu Hureyre r.a.'den gelen rivayet ise isnadında Bekir İbn Suleym es Savvaf bulunması sebebiyle zayıftır. Lakin ona itibar edilebilir. Aynı şekilde Sehl Bin Sad es Saidi ve Cabir Bin Abdullah r.a.'den rivayet edilmiş olup bunların isnadında Leys'in katibi Abdullah Bin Salih zayıftır. Onunla şahit getirilebilir. Abdurrahman Bin Senne r.a. hadisinin isnadında ise metruk ravi İshak Bin Abdullah Bin Ebi Ferve vardır. Sad Bin Ebi Vakkas r.a. rivayetinin isnadı sahihtir. Yahya Bin Said'den mürsel olarak da gelmiştir fakat bunda zayıflık vardır.
Bunların hepsi dikkate alındığı zaman sahih olduğu anlaşılır.
3- "Kötü insanlar kalabalığı içindeki Salih insanlardır. Onlara isyan edenler, itaat edenlerden fazladır."
Abdullah Bin Amr Bin el As r.a. hadisinde sahih olarak gelmiştir. Fakat Sübkî'nin bütün hadislerdeki ziyadeleri tek bir yerde zikretmesi faydadan uzaktır. O bunu İhyau Ulumid Din bahsinde, Tabakatuş Şafiye(4/145)'te Ebu Hamid el Gazali'nin hal tercemesini verirken yapmıştır ve aslı yoktur. Bu rivayeti imam Ahmed'in Müsned'ine izafe etmesi ise çirkin bir hatadır.
4- "Onlar sizin üzerinizde olduğunuz şeye sıkı sarılanlardır."
Gazali bunu İhya(1/38)'de zikretmiştir. Hafız el Iraki der ki; "Gariplerin vasfı hakkında bunun aslını görmedim."
Sübkî, İhya'da geçen asılsız hadisleri, Tabakatuş Şafiye(4/145)'te bir araya getirmiştir.
5- "Dinleriyle kaçanlardır. Allah Azze ve Celle onları kıyamet gününde İsa a.s. ile beraber diriltir."
Abdullah Bin Amr r.a.'den zayıf isnad ile gelmiştir.
6- "Onlar, insanların benden sonra sünnetimden bozduklarını ıslah edenlerdir."
Kesir Bin Abdullah'ın babası ve dedesi tarikiyle rivayet ettiği hadiste gelmiştir. Çok zayıftir.
7- "Onlar insanların eksilttiklerini artırırlar."
Muttalib Bin Hantep'ten mürsel olarak gelmiştir.
8- "Dediler ki; "Ey Allah'ın Rasulü! Nasıl gariplerden olunur?" Buyurdu ki; "Kişiye memleketinde şöyle şöyle derler. Şüphesiz o gariptir."
Hasen el Basri'den mürsel olarak gelmiştir.
9- "Terk edildiği zaman Allah'ın kitabına sarılırlar, kaybolduğu zaman sünnetle amel ederler."
Bekir Bin Amr el Meafiri'den mu'dal olarak rivayet edilmiştir.
10- "Allah'ın dini hakkında tartışmazlar, kıble ehlini günah sebebiyle tekfir etmezler."[17]
Ebud Derda, Enes ve Vasile r.a.'un birlikte rivayet ettikleri hadiste gelmiş olup isnadı çok zayıftır.
Garipler kelimesinin izahında merfu olarak sadece şu ikisi sahih olarak gelmiştir;
1- "Onlar insanlar bozulduğu zaman ıslah ederler"
2-"Kötü insanlar kalabalığı içindeki Salih insanlardır. Onlara karşı çıkanlar, itaat edenlerden fazladır."
Garipler ile Kurtuluş Fırkası ve Yardım olunmuş fırka birbirinden farklı mıdır?:
Bu isimlendirmeler arasında fark yoktur, tek bir gerçeği ifade ederler. Bu, seleften ilim ehlinin açıklamasıdır.
El Âcurrî r.a., "Sıfatul Gurabai Minel Mü'minin"(s.27)'de der ki; "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in "Garip haline dönecektir" kavlinin manası –Allahu a'lem- saptırıcı arzular çoğalacak ve insanların çoğunu saptırarak, insanlar içinde İslam şeriatı üzere olan hak ehli garip kalacaktır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in;
"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri dışında hepsi ateştedir." Buyurduğunu işitmedin mi? "O kurtulanlar kimlerdir?" denilince buyurdu ki;
"Bugün benim ve ashabımın üzerinde olduğu yolda olanlar."
Derim ki; el Âcurri r.a.'ın garipleri kurtuluş fırkası olarak izah ettiğini görmüş oldun. Hafız İbnu Receb el Hanbeli r.a., Keşful Kerbe Fi Vasfı Hali Ehlil Gurbe(s.22-27)'de diyor ki;
"Saptırıcı hevaların şüpheleri fitnesine gelince; bunun sebebi kıble ehlinin fırkalara ve birbirlerini tekfir edecek boyuta gelmeleridir. Kardeşler iken, kalpleri tek bir kişinin kalbi üzere olduktan sonra, düşmanlara, fırkalar ve gruplara döndüler. Bu fırkalardan sadece kurtuluş fırkası kurtulacaktır. Onlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu kavlinde zikredilmişlerdir;
"Allah'ın emri(kıyamet) gelinceye kadar ümmetimden bir taife hak üzere zahir olmaya devam edecek, muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir."
Ve onlar şu hadislerde anlatılan gariplerdir; "Onlar insanlar bozulduğu zaman düzeltenlerdir, onlar, insanların sünnetten bozduklarını ıslah edenlerdir. Onlar; dinleriyle fitnelerden kaçanlardır. Onlar; aşiretlerinden ayrılanlardır. Şüphesiz onlar; azınlıktır. İslam'ın başlangıcında olduğu gibi. Hatta bazı kavimlerde onlardan kimse bulunmaz. İşte bunlar, imamların bu hadise getirdikleri izahtır.
El Evzai, "İslam garip başladı, tekrar garip haline dönecektir" hadisi hakkında der ki; "Şüphesiz İslam kaybolmayacak, sünnet ehli kaybolacaktır. Hatta bir belde halkında onlardan sadece bir kişi kalacaktır."
Bu anlamda selefin sünneti öven ve onu gariplik ile ve azınlık olmak ile vasfeden pek çok sözü bulunmaktadır.
El Hasen r.a. ashabına şöyle derdi; "Ey sünnet ehli! Allah size rahmet etsin, rıfk ile muamele ediniz. Zira şüphesiz sizler, insanların azınlığısınız."
Yunus Bin Ubeyd der ki; "Sünnet'ten daha garip kalan bir şey yoktur. Bundan daha garibi ise sünneti bilenlerdir."
Süfyan es Sevrî der ki; "Birbirinize ehli sünneti tavsiye edin. Zira onlar gariplerdir."
Onlardan kastedilen sünnet imamlarıdır, şüphelerden ve şehvetlerden salim olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının üzerinde olduğu yoldur.
Bu yüzden Fudayl Bin Iyad r.a. şöyle derdi; "Ehli sünnet, midesine helal girmeyeni tanıyandır."
Zira helal yemek, üzerinde peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının üzerinde olduğu sünnetin en büyük özelliğidir.
Sonraki alimlerin hadis ehlinden ve diğerlerinden çoğu sünneti, itikadlarda şüphelerden kurtarmak için tarif ettiler. Özellikle Allah'a, Meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Ahiret gününe iman meselelerine, kader, sahabelerin fazileti gibi meselelerde, bu ilmi sünnet ismiyle sınıflandırdılar. Zira bunun önemi büyüktür ve bunlara muhalif olanların helakine bunda şifa vardır.
Sünnete gelince, o kamildir ve Hasen, Yunus Bin Ubeyd, Süfyan, Fudayl ve başkalarının dediği gibi şüphelerden, şehvetlerden salim bir yoldur. Ahir zamanda onların az olmaları sebebiyle, sünnet ehli gariplik ile vasıflanmıştır."
Hafız İbni Receb'in garipler ile kurtuluş fırkası ve yardım olunmuş fırka arasında fark görmemesini iyi düşünün.[18]
Hadis Ehli:
Hadis ehli hakkında çeşitli açılardan açıklama vardır; Birincisi: ilim ve iman ehli kurtuluş fırkası ve yardım olunmuş taifeyi hadis ehli olarak açıklıyorlar; Ehli ilim, hadis ehlinin yardım olunmuş taife ve kurtuluş fırkası olduğunda ittifak ettiler.
Ben burada senin önünde bu dev topluluktan bahsedeceğim. O zaman onların yolunu tutmaktan, izlerine katılmaktan, anlayışlarına tabi olmaktan kaçamayacaksın. Onlar, alemlerin Rabbinin dininin dostlarıdır. Kitap onlarla konuşur, onlar da onunla konuşurlar. Sünnet onları ayağa kaldırır, onlar da onunla kalkarlar. Kim onların yolundan başkasına uyarsa, kendisini rezil eder;
1- Abdullah Bin Mübarek r.a.(v.181 hicri)
2- Ali İbnul Medini r.a.(v.234)
3- Ahmed Bin Hanbel r.a.(v.241)
4- Muhammed Bin İsmail el Buhari r.a.(v.256)
5- Ahmed Bin Sinan r.a.(v.258)
6- Abdullah Bin Muslim Bin Kuteybe r.a.(v.267)
7- Muhammed Bin İsa et Tirmizi r.a.(v.276)
8- Muhammed Bin Hibban r.a.(v.354)
9- Muhammed Bin Huseyn el Acurri r.a.(v.360)
10- Muhamme Bin Abdullah el Hakim en Nisaburi r.a.(v.405)
11- Ahmed Bin Ali Bin Sabit el Hatib en Nisaburi r.a.(v.463)
12- el Huseyn Bin Mes'ud el Begavi r.a.(v.516)
13- Abdurrahman İbnul Cevzi r.a.(v.597)
14- Ebu Zekeriya Yahya Bin Yahya Bin Şeref en Nevevi r.a.(v.676)
15- Ahmed Bin Abdulhalim Bin Teymiye Şeyhul İslam r.a.(v.728)
16- İshak Bin İbrahim eş Şatıbi r.a.(v.790)
17- Ahmed Bin Ali Bin Hacer el Askalani r.a.(v.852)
Bütün bu imamlar ve onların dışındaki pek çokları, kurtuluş fırkası ve yardım olunmuş taifeyi ehli hadis olarak açıkladılar. Onların sözleriyle hidayet bulanlar, Allah'ın izniyle sapıtmazlar ve onların yoluna uyanlar, kendileriyle oturanların nasipsiz kalmayacağı topluluktur.
Nitekim en Nevevi r.a., Tehzibul Esma vel Luga(1/17)'de ilim ehlinin bunda ittifak ettiğini nakletmiştir.
"Bununla beraber onların faziletleri apaçıktır. İlmi korumalarının parlak delilleri vardır. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
"Ümmetimde hak üzere zahir olan ve onları terk edenlerin onlara zarar veremeyeceği bir taife bulunmaya devam edecektir."
"Bütün alimler veya çoğunluğu onların ilmi yüklenenler olduğunu söylediler."
Onlar, kitap ve sünnete sarılmada sahabenin ve onlara en güzel şekilde uyanların yoluna katılanlardır. Onlar, gerek akide, ibadet, muamele, ahlak ve siyasette olsun, gerekse hayatın küçük veya büyük meselelerinden bir sözde olsun, bütün hepsini kitap ve sünnete arz edenlerdir.
Onlar, dinin usulünde ve fürunda Allah'ın kulu, rasulü ve halkından seçtiği olan Muhammed Bin Abdullah sallallahu aleyhi ve sellem'e indirdiği vahiyde sabittirler.
Onlar, Allah'ın Kitabına ve Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine kavlen, fiilen ve amelen ciddiyetle, azimle, sıdk ve sebat ile davette kaim olanlardır.
Onlar ilmin kılıcını çekip çıkaran, hakkın zirvesine çıkan, dinden ve din ehlinden aşırı gidenlerin tahrifini savan, batıl ehlinin sahiplenmesine mani olan ve cahillerin te'vilini engelleyenlerdir.
Onlar, sahabenin yolundan dönmüş olan mutezile, Cehmiye, Havaric, Şia, Rafıziye, Mürcie, Sufiyye veya Batınîler gibi fırkalarla cihad edenlerdir. Hidayeti terk eden herkesle, hevalarına uyanlarla her zaman ve her mekanda, kınayıcıların kınamasına aldırmadan mücadele ederler.
Onlar; "Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın" ayetini gerçekleştirmek için çalışanlardır.
Onlar; "Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar."(Nur 63) ayetini uygulayanlardır.
Ve; "Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."(Ahzab 36) ayetine uyarlar.
Onlar, Allah'ın ve Rasulünün emrine aykırı davranmaktan insanların en uzak olanlarıdır ve fitnelerin gizlisinden ve açığından en uzak olanlardır.
Onlar; "Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar."(Nisa 65) ayetini düstur edinirler.
Kitap ve sünnet delillerini hakkıyla takdir ederler, onları bütün beşerî sözlerden üstün tutarlar. Onun hükümlerine tam anlamıyla razı olurlar. Göğüslerinde hiçbir sıkıntı ve zorluk hissetmeden onunla rahat bulurlar. Akaidlerinde, ibadetlerinde, muamelelerinde, ahlaklarında ve hayatlarının bütün meselelerinde Allah'a ve rasulüne tam anlamıyla teslim olurlar.
Hadis ehlinin selefi bu manada dairelerini genişletmişler, isimlerini sayan tarih, ilimleriyle amil aolan alimlerin binlere ulaşan isimleriyle dolmuş, ilimleriyle, faziletleriyle, amelleriyle zamanın zirvesine yükselmişlerdir.
Kim onların hakikatine vakıf olmak isterse, bu kitaplara, sifirlere ve tabakat kitaplarına bakarak öğrenebilirler.
Onların hepsi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabeleridir. O'na iman etmişler, O'nu görmüşler, İslam üzere ölmüşlerdir. Başlarında raşid halifeler ve sonra cennetle müjdelenen on kişi vardır.
Onlar, Tabiin'in efendileridir; başlarında Uveys el Kareni, Said Bin el Museyyeb, Urve İbnu Zübeyr, Salim Bin Abdullah Bin Ömer, Ubeydullah Bin Abdullah Bin Utbe Bin Mesud, Muhammed Bin el Hanefiyye, Ali Bin Huseyn Zeynel Abidin, Kasım Bin Muhammed Bin Ebu Bekir es Sıddık, Hasen el Basri, Muhammed Bin Sirin, Ömer Bin Abdulaziz ve Muhammed Bin Şihab ez Zuhri vardır.
Onlar Etbaut Tabiin'dir. Başlarında; Malik Bin Enes, el Evzai, Süfyan es Sevri, Süfyan Bin Uyeyne el Hilali ve Leys Bin Sad vardır.
Onlar bunlara tabi olanlardır; başlarında; Abdullah Bin Mubarek, Vekî, Şafiî, Abdurrahman Bin Mehdi ve Yahya el Kattan vardır.
Sonra onların yoluna uyan öğrencileridir; başlarında; Ahmed Bin Hanbel, Yahya Bin Main ve Ali İbnül Medini vardır.
Sonra onların öğrencileridir; başlarında; Buhari, Müslim, Ebu Hatem, Ebu Zur'a, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai vardır.
Sonra onların yoluna katılan; geçtikleri yerden geçenlerdir; İbni Cerir et Taberi, İbni Huzeyme, İbni Kuteybe ed Dineveri, Hatib el Bağdadi, İbni Abdilberr en Nemeri, Abdulgani el Makdisi, İbnus Salah, Şeyhul İslam İbni Teymiyye, Mizzi, İbnu Kesir, ez Zehebi, İbni Kayyım el Cevziyye ve İbni Receb el Hanbeli gibi.
Sonra onlardan sonra Kitap ve sünnete sarılmada onların yolunu izleyen, kıyamet gelinceye kadar Kitap ve sünneti sahabe r.anhum'un anlayışı ile anlayanlar ve sonuncuları deccal ile savaşacak olanlardır.
Onlar; bizim hadis ehli selefimizdir.Her kim bu nispetin hakiki değil, ancak nebevi yola mutabık ameli olmasıdır diye şüphe ederse,
Akıl sahibi, bu nispetin kaldırılmasının zor olduğunu düşünebilir mi? Faziletini ispatlamak mücerred iddia ile mümkün olur mu? Bu ismin alınması ve iade edilmesi sahibinin tercihine mi kalmıştır?
Bu nispeti iddia edenin, davasında İslam ile tasdik edilmesi gerekir. Ta ki kusursuz şekilde davasında sadık olsun.
Geçen asırlarda topluluklara tabi olan insan, onlara nispet davasını ancak, akidesinde, yolunda, ibadetinde ancak nebevi yolu kaynak alması ve Rabbiyle karşılaşıncaya kadar bunu terk etmemesiyle tasdik etmiştir.
Allah şeyhulislam'a rahmet etsin, o bunların hepsini nefis bir cümlede toplamıştır. Mecmuul Fetava'da(4/95) diyor ki;
"Biz hadis ehli derken, sadece hadis dinlemeyi, yazmayı veya rivayet etmeyi kasdetmiyoruz. Aksine, onun korunması, bilinmesi, iç ve dış yüzünün anlaşılması, zahiren ve batınen ona uyulmasını kastediyoruz. Bu aynı zamanda Kur'an ehlinin de vasfıdır.
Onların özelliklerinin en azı; Kur'an ve hadisi, onları araştırmayı, manalarını, ondan öğrendiklerinin gereğince amel etmeyi sevmektir. Hadis fakihleri, Rasul sallallahu aleyhi ve sellem'i diğer fakihlerden daha iyi tanırlar. Onların sufileri[19] Rasul sallallahu aleyhi ve sellem'e diğer sufilerden daha fazla uyarlar. Onların idarecileri, nebevi siyasete diğerlerinden daha layıktırlar. Onların tamamı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dostluğuna diğerlerinden daha layıktırlar."
Şeyhul İslam Mecmuul Fetava'da(3/157) şöyle açıkladı; "Ehli sünnet vel cemaatin yolu; zahiren ve batınen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yoluna uymak, muhacirlerden ve Ensar'dan önde gidenlerin yoluna tabi olmak ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; "Size sünnetimi ve hidayet olunmuş raşid halifelerimin yolunu vasiyet ederim. Ona azı dişlerinizle sıkıca sarılınız. Sizleri sonradan çıkan işlerden sakındırırım. Zira her sonradan çıkan şey bidat, her bidat de sapıklıktır."şeklindeki vasiyetine uymaktır.
Bilirler ki; sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yoludur. Allah'ın kelamını başka insan sınıflarının sözlerine tercih ederler. Onlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yolunu herkesin yolunun önünde tutarlar. Bu sebeplerle ehli kitap ve sünnet diye isimlendirildiler.
Ve onlar cemaat ehli diye adlandırıldılar. Zira cemaat; ictima(toplanma, birleşme)dir. Bunun zıddı ayrılıktır. Bir topluluk kendi arasında birleştiği zaman ismi cemaat olur.
İcma; üzerinde ilim ve dinde dayanılan üçüncü bir esas olduğu için onlara cemaat ehli denmiştir. Onlar, din ile ilgili olan zahiri ve Batıni şeyleri ve insanların yaptığı her şeyi bu üç esas ile ölçerler. Kabul edilmeye en layık icma ise selefi salihinin yaptığı icmadır. Zira onlardan sonra ihtilaf artmış, ümmet dağılmıştır.
"Minhacus Sünne"'de onun kadim mezhep olduğunu beyan etti. Herhangi bir ferde veya taifeye nispet edilmemiştir. Der ki; "Ehli sünnetin mezhebi kadimdir. Allah Ebu Hanife'yi, Malik'i, Şafii'yi ve Ahmed'i yaratmadan önce bilinirdi. Zira o, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile karşılaşmış sahabelerin mezhebidir. Kim onlara muhalefet etmişse, Ehli sünnete göre o bidatçidir."
Sonra imam Ahmed Bin Hanbel r.a.'a ehli sünnet vel cemaatin nispet edilme sebebini şöyle açıkladı; "Ahmed Bin Hanbel, mihnet'te sabrı sebebiyle Ehli sünnetin imamı olarak meşhur olmuştur. Sözüyle tek kalmış veya yeni bir söz ortaya atmış değildir. Bilakis kendisinden önce bilinen sünneti öğrenmiş ve ona davet etmiş, sünnetten ayrılanların mihnetlerine sabretmiştir.
Sevadul Azam; el Cemaattir:
İbni Hibban Sahihinde(8/44) der ki; "Cemaat ile emir genel olup, kastedilen özeldir. El-Cemaat; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabının icmasıdır. Kim onların yoluna uyar ve onlardan sonrakileri terk ederse cemaatten ayrılmış olmaz. Kim de onlardan sonrakilere uyar ve sahabeleri terk ederse cemaatten ayrılmış olur. Sahabelerden sonra el-Cemaat; kendilerinde din, akıl, ilim ve hevayı(şahsi arzuları) terk etmenin bir araya geldiği kavimlerdir. Sayılarının azlığı önemli değildir. Onlara muhalefet edenlerin çokluğu, kalabalıklığı da önemli değildir."
İshak Bin Rahuye diyor ki; "Cahillere sevadı azamı sorsan, "İnsanlar topluluğu" derler. Bilmezler ki el-Cemaat; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in izine ve yoluna sımsıkı sarılan alimdir. Onunla beraber olan ve ona uyan el-Cemaattir."[20]
İmam Şatıbi, kıymetli kitabı el İtisam'da(2/267) sünnete uygun olan bu sahih anlayışı desteklemektedir; "el-Cemaatin içlerinde alim bulunmasa bile insanlar cemaati olduğunu zannedenlerin hata ettiğini açıklayan rivayete dikkat ediniz! Bu alimlerin anlayışı değil, avamın anlayışıdır. Bu zillete uygun olarak doğru yoldan sapılmıştır. Muvaffakiyet ancak Allah'tandır."
El Lâlekaî, Şerhu Usuli İtikadı Ehlis Sunne vel Cemaa(1/25)'te yardım olunmuş taife ve kurtuluş fırkasının vasıfları hakkında der ki; "Öfkelenenler onlarla savaşırlar. Zira onlar sevadı azam ve büyük çoğunluktur.onlarda ilim, hikmet, akıl, hilim, hilafet, yönetim, mülk ve siyaset vardır. Ve onlar; cemaat ve nezaret ashabıdır. El-Cemaat ashabı; mescidler, hac, hac menasikleri, bayramlar ve cihad cemaatidir. İyiliği ilan için gayret sarf ederler, gediği kapamak için servet feda ederler, Allah yolunda hakkıyla cihad ederler."
Şeyhul İslam Mecmuul Fetava'da(3/345) der ki; "Bunun için kurtuluş fırkasının vasfı ehli sünnet vel cemaattir. Yine onlar büyük çoğunluk ve sevadı A'zamdır."
Derim ki; ey kardeş! Bu cümleleri iyi düşün ve ezberle. Zira bu, fırkalar hakkında geçen hadisleri avamın çoğunluğu olarak yorumlayan fakihlerin kuruntuları konusunda senden şüpheleri giderecektir. Bunun vakaya muhalif olduğunu, İslam ümmetinin çoğunluğunun cehenneme gireceğine hükmetmemek manasına geldiğini iddia ederek bu hadisleri inkar eden sapıklık fırkası davetçilerinin bıraktığı şüpheleri senden giderecektir. Bu onların bidatlerini ve sapıklıklarını din edinmiş İslam ümmeti çoğunluğunun bir zannıdır. Onlar, İslam ümmetinin çoğunluğunun selim fıtratının –inşaallah- sahih akideye yöneleceğini kavrayamıyorlar. Bu yüzden halef mezhebinin öncüleri acuzelerin dini üzere ölmeyi temenni ederler.
Şüphe yok ki, bu yardım olunmuş taife, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ve ashabının üzerinde olduğu yolda olanlardır. Muhakkak ki onlar hak üzerindedirler ve hak, peygamber ve ashabının olduğu yerdedir. Fırkalara bölünme olmadan önceki cemaat üzerinde kim devam ederse, yalnız bile olsa o cemaattir.
Bu kurtuluş fırkasının ve yardım olunmuş fırkanın metodunun özelliklerini ortaya çıkarıyor; ümmetin selefinin anlayışı ile Kitap ve Sünnet. Ümmetin selefi ise; Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, O'nun beraberindekiler ve kıyamet gününe kadar onlara güzellikle tabi olanlardır.
Ümmeti, bu anlayış üzere tevhide çağırmak, Allah'ın ipine sarılmaktır. Kaybolmuş ümmetin izzetinin iadesinin ve elde etmek istediği emelinin gerçekleşme yolu budur. Şüphesiz din, fıtrat üzere kurulmuştur ve Allah emrini tamamlayacaktır.
Kurtuluş fırkası ve yardım olunmuş taifenin haline gelince; o dört vasıfla övülmüştür;
1- "Yok olmayacak taife"
2- "Hak üzere zahir olur." Yani yardım görür.
3- "Onlara muhalefet edenler zarar veremez." Yani bidat ehli ve kafirler onlara karşı çıkarlar.
4- "biri dışında hepsi ateştedir" yani bu fırka ateşten kurtulan fırkadır.
Kalıcı oluşu ve yardım olunmasına gelince; hadisler ittifakla belirtiyor ki; yardım olunmuş taife kıyamete kadar İslam üzere kalıcı olacaktır.
Bu önemli sıfatı ilim ehli izhar eder. Muhakkak ki bunda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in beyan ettiği bir mucize vardır. Haber verdiği gibi zuhur etmiştir.
El Munavi, Feyzul Kadir'de(6/395) der ki; "Bunda açık bir mucize vardır. Şuana gelinceye kadar sünnet ehli her asırda zahir olmaya devam etmiştir. İhtilaf üzere bidat zuhur ettiği zaman Haricilerden, Mutezile'den, Rafıza'dan ve başka sınıflardan hiç birinin devleti kaim olmamış, şevketleri devam etmemiştir. Bilakis hepsi de harp için ateş hazırlamış, Allah, Kitap ve Sünnet nuruyla onları söndürmüştür. Hamd ve minnet Allah'adır."
Ehli Sünnet vel Cemaat; kurtuluş fırkası, yardım olunmuş taife ve ehli hadistir:
Şeyhul İslam Mecmuul Fetava(3/129)'da der ki; "Bu yardım olunmuş kurtuluş fırkasının itikadı kıyamet gününe kadar ehli sünnet vel cemaat olacaktır."
Yine (3/159)'da der ki; "Onların yolu; Allah'ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile gönderdiği İslam dinidir. Lakin peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunlardan biri dışında hepsinin ateşte olduğunu, kurtulan tek fırkanın da cemaat olduğunu bildirince ve diğer bir hadiste; "Onlar bugün benim ve ashabımın üzerinde olduğumuz yolda olanlardır" buyrulunca, islam'a sıkı sarılanlar şaibelerden uzak olanına sarıldılar ki, onlar Ehli sünnet vel cemaattir. İçlerinde sıdıklar, şehidler, Salihler, hidayet fenerleri, karanlığı aydınlatan kandiller, etkileyici menkıbe sahipleri, unutulmayan faziletler vardır ve ebdal onlar arasındadır. Bütün Müslümanların hidayetlerinde ve dirayetlerinde icma ettiği imamlar olan ebdal vardır.
Onlar, haklarında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; "Kıyamet gününe kadar ümmetimde hak üzere zahir olan bir taife bulunmaya devam edecek, onlara karşı çıkanlar bir zarar veremeyecektir" buyurduğu yardım olunmuş taifedir.
Azim olan Allah'tan bizi onlardan kılmasını, doğru yolu bulduktan sonra kalplerimizi kaydırmamasını, bize katından bir rahmet bağışlamasını dleriz. Zira şüphesiz o; Vehhabdır. Allah'u a'lem.
Yine Mecmuul Fetava(3/345)'de der ki; "Kurtuluş fırkasının vasfı; ehli sünnet vel cemaattir. Onlar büyük çoğunluk ve sevadı azamdır."
Yine der ki(3/347); "Kurtuluş fırkası olmaya insanların en layığı ehli hadis ves sünnedir. Onlar için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dışında kendisine taassup ile tabi olunacak kimse yoktur. Onlar O'nun sözlerini, hallerini en iyi bilenlerdir. Sahihi ile sakimini ayırt ederler. Bu hususlarda fekahet sahibi imamlardır. Onlar Rasululah sallallahu aleyhi ve sellem'in sözleri ve davranışlarının manalarını en iyi bilen kişiler ve tasdik etme, uygulama, bu esaslara yakınlık gösterenleri dost bilme ve onları sevme, düşmanlık besleyenleri düşman edinme gibi yönlerden sünnete en fazla uyan kimselerdir. Onlar, mücmel ve müphem olan sözleri ve görüşleri, Rasulullah'ın getirdiği kitap ve sünnete arz ederler. Eğer bir söz ve görüş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in getirdiği esaslar içinde yoksa, onu asla dinin esaslarından saymazlar ve sözlerinin hulasası kılmazlar. Bilakis kendisiyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in gönderildiği Kitap ve Sünneti itikad ve itimad ettikleri asıl kabul ederler."
İbni Abbas r.a’nın rivayet ettiği hadiste buyrulur ki; “Ahir zamanda ağırbaşlı olan, insanların gözünde şaşkındır. İçlerinde iyiliği tavsiye eden itham altındadır. Aralarında mümin horlanır, fasık onurludur, el üstünde tutulur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yolu garibdir. Bidat sünnetin yerini almıştır. İşte bu sırada Allah kötülerini başlarına musallat eder, iyilerin duası kabul edilmez.”[21]
[1] Müslim(1/130) Ebu Avane(1/95) İbni Mace(3986) İbni Ebi Şeybe(7/83) Taberani Evsat(3/156) Ahmed(2/389) Ebu Yala(11/52) Kudai(2/137) Lalkai İtikad(1/112) İbni Mende İman(1/520)
[2] şahidiyle hasendir. Ahmed(1/398) Devraki Müsnedi Sad(s.164) Ebu Yala(8/388) Taberani(10/99) Darimi(2/402) İbni Ebi Şeybe(7/83) İbni Mace(3988) Bezzar(5/433) Müsnedi Şaşi(2/170) şahidi için bkz.: Sehmi Tarihu Cürcan(1/216)
[3] sahihtir. İbni Ebi Şeybe(8/134) Tahavi Müşkil(689) Taberani(6/164)
[4] Müslim(1/131) Ebu Nuaym Müsnedül Müstahrac(1/212) Kudai(2/138) Beyhaki Zühd(2/115) Mecmauz Zevaid(7/278)
[5] rivayet yollarıyla sahihtir. Ahmed(2/177,222) Taberani(17/16) Taberani Evsat(9/14) İbni Mübarek Zühd(s.267) Deylemi(3937) Iraki el Muğni(108) Gazali İhya(1/101) İbni Kayyım Medaric(3/169) Mecmauz Zevaid(7/278)
[6] zayıftır. Ahmed Zühd(806) Ebu Nuaym Hilye(1/25) Cemül Cevami(626) Beyhaki Zühd(352) İbni Kayyım Medaricus Salikin(3/170)
[7] hasendir. Taberani(11/70) Taberani Evsat(6/65) Mecmauz Zevaid(7/278)
[8] zayıf. Taberani Evsat(7/206) Mecmauz Zevaid(7/278)
[9] zayıf Hatibul Bağdadi Muvazzahu Evham(1/399) Mecmauz Zevaid(7/278)
[10] zayıf Mecmauz Zevaid(7/279)
[11] rivayet yollarıyla sahihtir. İbni Mace(3987) Taberani evsat(2/261) İbni Adiy(5/177) Ebuş Şeyh Tabakatul Muhaddisin(3/226) Hatib Tarih(12/256)
[12] Hasendir. Taberani Evsat(5/149,8/308) Lalkai İtikad(1/112) Mecmauz Zevaid(7/278)
[13] Taberani(6/164) Taberani Evsat(3/250) Taberani Sağir(1/183) Kudai(2/139) İbni Adiy(2/29) Mecmauz Zevaid(7/278)
[14] zayıftır. diğer bir rivayet yoluyla ve diğer bir lafızla sahihtir. Ahmed(4/73) İbni Adiy(4/307) İbni Kani Mucemus Sahabe(2/171) El İsabe(4/312) Mecmauz Zevaid(7/278)
[15] Sahih. Ziyaul Makdisi Muhtare(2/263) Bezzar(3/323) Ahmed(1/184) Devraki Müsnedi Sad(s.156) Ebu Yala(2/99) İbni Mende el İman(17521) Mecmauz Zevaid(7/277)
[16] zayıftır. Hadisi Tirmizi hasen saymıştır(2930) Ahmed(4/73) Taberani(17/16) Mecmauz Zevaid(6/68) Deylemi(2185) Beyhaki Zühd(112) Mişkat(170) Şeyh Ahmed Muhammed Şakir, Süneni Tirmizi Şerhinde(2/362) Tirmizinin hasen hükmünü onaylamıştır.
[17] Beyhaki Zühd(2/114) Hatib Tarih(12/481)
[18] Böylece kurtuluş fırkası ve yardım olunmuş taife, aralarında fark olmayan tek bir şey olarak sayılıyor. Nitekim kurtuluş fırkasını, yardım olunmuş taife hadisiyle açıklıyor. Bu , ikisini ayrı değerlendirenleri reddetmektedir.
[19] Burada kastedilen sufiler ile, akaidleri ve fikirleriyle İslamdan ayrılmış taifeler kastedilmiyor! Şeyhulislamın kastettiği zahidlerdir. Allahua'lem.
[20] Ebu Nuaym Hilye(9/239)
[21] Taberani Mucemus Sağir(597) Suyuti Hasais(2/300)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt