Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mümtahine Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
60- MÜMTEHİNE SÛRESİ


Medine-i Münevvere'de ve Ahzâb Sûresinden sonra nazil olmuştur.
İbn Abbâs ve İbnu'z-Zübeyr tamamının Medine'de nazil olduğunu söylemişlerdir. Sûrenin baş kısmının Mekke'nin fethi günü nazil olduğunu söyleyenler de vardır. Mekkî ve medenînin tespitinde nazil olduğu yeri nazarı itibara alanlara göre sûrenin baş kısmı buna göre mekkî sayılacaktır. Ancak ölçü olarak hicreti esas alanlara göre sûrenin baş kısmı fetih günü Mekke'de nazil olmuş bile olsa medenîdir. Buna göre sûre istisnasız medenî olmuş oluyor.[1]

l. Ey iman etmiş olanlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen Hakkı inkâr etmişken onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Rabbınız olan Allah'a inandığınızdan dolayı sizi ve Rasûlü'nü yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz, Benim yolumda savaşmak ve hoşnutluğunu kazanmak için çıkmış (hicret etmişseniz onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa, şüphesiz ki dosdoğru yoldan sapmış olur.
Humeydî kanalıyla Hz. Ali'den rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa) beni, Zübeyr'i Ve Mikdad ibnu'l-Esved'i gönderip: "Ravzatu Hâh denilen yere (Medine-i Münevvere'ye 12 mil mesafede bir yerin adıdır) gidin; orada bir kadın bulacaksınız, yanında bir mektup var. O mektubu kadından alıp bana getiriniz." buyurdular. Hemen atlarımıza atlayıp Ravzatu Hâh'a ulaştık. Baktık orada bir kadın var. Kadına: "Yanındaki mektubu çıkar." dedik. "Bende mektup filân yok." dedi. Biz: "Ya mektubu çıkarırsın, ya da elbiselerini çıkartır, seni soyarız." dedik. Bu tehditle kadın, saç örgülerinin arasına sakladığı mektubu çıkardı. Mektubu alıp Hz. Peygamber (sa)'e getirdik. Mektup açıldı ve okundu, görüldü ki Hâtıb ibn Ebî Beltea'dan Mekke'deki bazı müşriklere yazılmış ve Hz. Peygamber (sa)'in bazı hallerini (Mekke'yi fethetmeye çıkmak üzere hazırlık gördüğünü) onlara haber veriyor.
Hz. Peygamber (sa): "Bu nedir ey Hâtıb?" diye sordular. Hâtıb: "Benim hakkımda hüküm vermede acele etme ey Allah'ın elçisi. Ben Kureyş'ten idim, fakat onlarla neseb bağım, akrabalığım yok.[2] Yanındaki muhacirlerin Mekke'dekilerle akrabalıkları var. Bu akrabalıkla Mekke'deki ailelerini ve mallarını korurlar. İstedim ki neseb yoluyla kaçırdığımı onlara böyle bir iyilik yaparak telâfi edeyim de benimle olan akrabalık yerine geçsin. Bunu İslâm'dan sonra küfre razı olduğumdan veya dinimden döndüğüm için yapmadım." dedi. Hz. Peygamber (sa): "O muhakkak ki size doğruyu söylemiştir." buyurdular.
Hz. Ömer: "Ey Allah'ın elçisi, beni bırak şunun (veya şu münafığın) boynunu vurayım." dediyse de Efendimiz (sa): "O, Bedir'de bulunmuştur. Nereden bilirsin ki Allah Bedir ehline muttali olmuş ve: "Dilediğinizi işleyin, muhakkak ki sizi bağışladım." buyurmuştur." dedi. Hz. Ömer der ki: ve onun hakkında "Ey iman etmiş olanlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen Hakkı inkâr etmişken onlara sevgi gösteriyorsunuz..." âyet-i kerimesini indirdi.[3] Vahidî'deki rivayetlerde Hâtıb ibn Ebî Beltea'nın mektubunu götüren kadının ismi Ebu Amr ibn Suheyb'in cariyesi Sârra olarak verilmiştir.[4] Taberî'nin de Hz. Ali'den rivayet ettiği bir haberde Hz. Peygamber (sa)'in Mekke üzerine yürümeye niyetlendiğinde bunu ashabından bazılarına -ki içlerinde Hâtıb ibn Ebî Beltea da varmış- gizlice söylediği, halka ise Hayber üzerine yürüyeceklerini söylediği[5], Suyûtî'nin Lübâbu'n-Nukûl'ündeki rivayette ise sadece bu âyet-i kerimenin değil Sûrenin nüzulüne sebep olduğu[6] ayrıntılarına yer verilmiştir.[7]

7. Olur ki Allah, sizinle onlardan düşman olduğunla kimseler arasında yakında bir dostluk peyda eder. Allah Kadir 'dir ve Allah Gafur'dur, Rahim 'dır.
Mukâtil ibn Hayyân bu âyet-i kerimenin Ebu Süfyân Sahr ibn Harb hakkında nazil olduğunu söylemiştir. İbn Ebî Hatim'in İbn Şihâb'dan rivayetinde o şöyle diyor: Rasûlullah (sa), Ebu Süfyân ibn Harb'i Yemen'in bir kısmına görevli (herhalde vali) olarak göndermişti. Hz. Peygamber (sa) vefat edince Medine'ye doğru yola çıktı ve yolda dinden çıkmış olan Zü'l-Hımâr'a rastlayıp onunla savaştı. Böylece mürtedlerle din yolunda savaşanların ilki oldu. İbn Şihâb der ki: O, Allah'ın, haklarında "Olur ki Allah, sizinle onlardan düşman olduğunuz kimseler arasında yakında bir dostluk peyda eder..." âyetini indirdiği kimselerdendir.[8]
Mukâtil de bu âyet-i kerimenin, Allah Tealâ'nın, kâfirlere düşman olunmasını emretmesiyle müslümanlarin, kâfir olan babalarına, çocuklarına ve bütün akrabalarına şiddetle düşman olmaları üzerine bu âyet-i kerimin nazil olduğunu söylemiştir.[9]
Alûsî bu âyet-i kerimenin hicretin altıncı yılında nazil olduğunu kaydeder.[10]

8. Sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilikten ve onlara adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez. Hiç şüphesiz Allah adaletle davrananları sever.
a)Humeydî'nin... Ebu Bekir'in kızı Esmâ'dan rivayetinde o şöyle anlatıyor: Annem, Kureyş'in Hz. Peygamber (sa)'le yapmış olduğu muahede döneminde beni arzu ederek bana gelmişti. Ona sıla-i rahimde bulunup bulunamayacağımı ve annemi bu durumda kabul edip edemiyeceğimi Allah'ın Rasûlü (sa)'ne sordum da "Evet, kabul edebilirsin." buyurdu. (Râvilerden) Süfyân der ki: Es-mâ'nın annesi hakkında: "Allah, sizinle savaşmamış olanlardan Allah sizi nehyetmez..." âyeti nazil oldu.[11]
Bu hadis İmam Ahmed'in Musned'inde şöyle tahric edilmiştir: Abdullah kanalıyla Abdullah ibn Zubeyr'den rivayete göre Esma bint Ebî Bekir'in müşrik olan annesi Kuteyle bint Abdu'l-Uzzâ ibn Abdi Es'ad, kızı Esmâ'ya gelmiş, ona peynir, yağ gibi bazı hediyeler getirmişti. Kızı Esma onun hediyelerini kabul etmediği gibi eve de almamıştı. Aişe bu durumu Hz. Peygamber (sa)'e sordu da Allah Tealâ: "Sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilikten ve onlara adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez..." âyetini indirdi ve Allah'ın Rasûlü (sa), ona, annesinin hediyelerini kabul etmesini ve evine girmesine izin vermesini emretti.[12]
Ebu Davud et-Tayâlisi"nin kendi senediyle Abdullah ibn Zubeyr'den, onun da babasından rivayeti biraz daha detaylı olup buna göre Hz. Ebu Bekir'in cahiliye devrinde boşadığı, kızı Esmâ'nın annesi olan Kuteyle adındaki eşi, Hz. Peygamber'le Mekke müşrikleri arasında yapılan barış antlaşması sırasında Medine-i Münevvere'ye kızı Esmâ'ya gelmiş ona bir küpe ve daha başka hediyeler getirmiş. Esma, müşrik birisinden annesi bile olsa hediye almaktan hoşlanmayıp bunun hükmünü sormak üzere Efendimiz (sa)'e gelmiş, durumu anlatmış, bunu üzerine Allah Tealâ "Sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilikten ve onlara adaletle muamele etmenizden Allah sizi men etmez..." âyetini indirmiştir.[13]
b) Îbn Abbâs der ki: Bu âyet-i kerime Huzâ'a ve Müdlic oğulları hakkında nazil olmuştur. Onlar, Hz. Peygamber (sa) ile onunla savaşmamak ve onun aleyhine başkalarına yardım etmemek üzere antlaşma yapmışlardı.[14]

10. Ey iman etmiş olanlar, mü'miti kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları imtihan edin. Allah onların imanlarını elbette daha iyi bilir. Fakat siz de onların mümin kadınlar olduklarım bilirseniz artık onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar, onlara helâl değillerdir, onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların sarf ettiklerini kendilerine geri verin. Mehirlerini verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın. Onlara sarf ettiklerinizi isteyin, onlar da sarf ettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur, aranızda O hükmeder ve Allah Alîm 'dir, Hakim 'dir.
a) İbn Abbâs anlatıyor: Hudeybiye senesi Hz. Peygamber (sa), Mekke müşrikleriyle antlaşma yaptığında "Mekkelilerden kim Hz. Peygamber (sa)'e gelirse Mekkelilere geri verilecek; O'nun ashabından Mekkelilere gidenler ise orada bırakılacaklar." şeklinde anlaşmışlar, bunu yazmış ve mühürlemişlerdi. Tam o sırada Haris kızı Sübey'a el-Eslemiyye çıkageldi, peşinden de kâfir olan kocası Müsâfir el-Mahzûmî ve: "Ey Muhammed, karımı bana geri ver. Sen, bizden sana gelecekleri bize geri vermen şartıyla anlaşma yaptın ve daha anlaşmanın mürekkebi kuramadı." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[15]
Buhârî'nin Abdullah ibn Muhammed kanalıyla Misver ibn Mahrame ve Mervan'dan rivayetle Sahîh'ine aldığı uzun Hudeybiye hadisinin bir bölümünde Zührî şöyle anlatıyor:
Antlaşmayı yazma mes'elesi sona erince Rasûlullah (sa), ashabına: "Kalkın, kurbanlarınızı kesin, sonra da traş olun." buyurdu. Allah'a yemin olsun ki onlardan hiç kimse kalkmadı. Hz. Peygamber (sa) bunu üç kere söylediği halde onlardan hiç kimse kalkmayınca Allah'ın rasûlü (sa), Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve ashabından gördüğü muameleyi ona nakletti. Ümmü Seleme: "Ey Allah'ın elçisi, bunu; kurbanlarını kesip traş olmalarını istiyor musun? O halde çık, onlardan kimseyle konuşmadan kurbanını kes, berberini çağır seni traş etsin." dedi. Hz. Peygamber (sa) de Ümmü Seleme'nin yanından çıkıp ashabından kimseyle konuşmadan kurbanlık devesine yöneldi ve onu boğazladıktan sonra berberini çağırıp traş oldu. Ashabı bunları görünce kalktılar, kurbanlarını kestiler ve birbirlerini traş etmeye koyuldular. Hattâ üzüntülerinden neredeyse bir yerlerini keseceklerdi. Daha sonra mü'min kadınlar Hz. Peygamber (sa)'e geldiler de bunun üzerine Allah Tealâ: "Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın."a kadar olmak üzere "Ey iman etmiş olanlar, mü'min kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları imtihan edin." âyet-i kerimesini indirdi.[16] Hz. Ömer o gün, halâ müşrik kalmakta ısrar eden iki karısını boşadı da bunlardan birisiyle Muaviye ibn Ebî Süfyân, diğeriyle de Safvân ibn Ümeyye evlendiler.[17]
b) Taberânî'nin sahih bir senedle Abdullah ibn Ebî Ahmed'den rivayetle tahric ettiği bir haberde o şöyle anlatıyor: Ukbe ibn Ebî Muayt'm kızı Ümmü Gülsüm, Hz. Peygamber (sa)'le Mekke müşrikleri arasında yapılan (Hudeybiye) barışı döneminde Medine-i Münevvere'ye hicret etmiş; peşinden kardeşleri Umara ve Velîd yola çıkıp onu geri istemek üzere Hz. Peygamber (sa)'e gelmişler, onunla konuşmuşlardı. Allah'ın Rasûlü (sa) antlaşmanın mü'min kadınlarla ilgili kısmını bozdu ve iman ederek gelen mü'min kadınların müşriklere geri verilmemesini buyurdu ve işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[18]
c) İbn Ebî Hâtim'in Yezîd ibn Ebî Habîb'den rivayetine göre ise Ebu Hassan ed-Dahdâh'nın karısı Ümeyme bint Bişr hakkında nazil olmuştur.[19]
d) Mukâtil'den rivayete göre Sayfî ibn Râhib adındaki müşriğin Saîde bintu'l-Hâris adındaki karısı, Hz. Peygamber (sa) ile müşrikler arasında varılan antlaşma döneminde Medidne-i Münevvere'ye gelmiş, kocasının ailesi onu bize geri ver, demişler ve işte bu âyet-i kerime bunun üzerine nazil olmuştur.[20]
Bu âyetin nüzul sebebiyle ilgili rivayetleri sıraladıktan sonra Kurtubî, ekser ilim ehlinin bu âyet-i kerimenin nüzul sebebinin Ukbe ibn Ebî Muayt'ın kızı Ümmü Gülsüm'ün antlaşma yapıldıktan sonra kocasından kaçıp gelmesi olduğunu söyleyerek bu rivayeti tercih etmiştir.[21]

11. Eğer eşlerinizden kâfirlere bir şey geçecek olursa ve siz de galip durumda bulunursanız eşleri gidenlere sar fettikleri kadarını verin, inandığınız Allah'tan takva üzere olun.
İbn Ebî Hatim'in "Eğer eşlerinizden kâfirlere bir şey geçecek olursa..." âyet-i kerimesi hakkında el-Hasen'den rivayetinde o şöyle der: Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Hakem hakkında nazil oldu. İrtidad etmiş, kocası Abbâs ibn Temîm el-Kuraşî'yi[22] terketmiş ve onunla Sakîfli birisi evlenmişti. Kureyş'ten olup da iman etmiş olan kadınlardan, ondan başka irtidad eden olmamıştır.[23]

12. Ey O Peygamber, mü'min kadınlar "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasından bir iftira düzüp getirmemek, ma'rufu işlemekte sana karşı gelmemek üzere biat etmeye geldikleri zaman bıatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Muhakkak ki Allah Ğafûr'dur, Rahîm'dir.
İbn Ebî Hatim'in Mukâtil'den rivayetle tahricine göre bu âyet-i kerime Mekke'nin fethi günü nazil olmuştur.[24]

13. Ey iman etmiş olanlar, Allah'in kendilerine gazab ettiği bir kavimle dost olmayın. Kâfirlerin kabirdekilerden umutlarını kestikleri gibi onlar da âhiretten umutlarını kesmişlerdir.
İbnu'l-Münzir ve İbn İshâk'ın İbn Abbâs'tan rivayetle tahricine göre Abdullah ibn Ömer ve Zeyd ibnu'l-Hârise'nin, bazı Yahudileri sevmeleri (onlarla arkadaş olmaları) üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiştir.[25]
Alûsî de yahudilerle dostluğu, onların meyvelerinden istifade arzusunda bulunan bazı fakir müslümanlara nisbet etmiştir.[26]


[1] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/870.
[2] Hâtıb Yemen asıllı olup Mekke'de Zübeyr İbnu’l-Avâmm'ın kabilesi olan Esed ibn Abdü'l-Uzzâ oğullarının halîfi imiş bak: Kurtubî, age. xvm,35.
[3] Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, Mümtahine, 60/1; Meğâzî, 46; Cihâd,-141; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 161; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Mümtahine, 60/1, hadis no: 3305; Ebu Davud, Cihâd, 98, hadis no: 2650; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,79-80.
[4] Vahidî, age. s. 30i.
[5] Taberî, age. xxvııı,38.
[6] Lübâbu'n-Nukûl, n,i63.
[7] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/870-871.
[8] İbn Kesîr, age. VIII, 115.
[9] Râzî, age. XXIX,302.
[10] Bak: Rûhu'l-Maânî, XXVHI,74.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/871-872.
[11] Ebu Bekr Abdullah ibn ez-Zubeyr el-Humeydî, el-Musned, tah: Habîbu'r-Rahmân el-A'zamî, Beyrut tarihsiz, 1,152, hadis no: 318. Ayrıca bak: Buhârî, Hibe, 29; Cizye, 18; Edeb, 8; Müslim, Zekât, 50; Ebu Davud, Zekât, 34, hadis no: 1668; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, VI.344.
[12] Ahmed ibn Hanbei, Musned, iv,4.
[13] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, ei-Mektebetu'l-İslâmiyye, (İkinci baskı) Beyrut 1400, 11,24-25.
[14] İbnu’l-Cevzî, age.VHI.236.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/872-873.
[15] Vahidî, age. s. 303-304; Râzî, age. XXIX,305.
[16] Buhâiî, Şurût, 15; ibn Kesîr, age. vn,334.
[17] Taberî, age. XXVIH,47; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, IV,331.
[18] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,164-165; lbnu'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, m,171.
[19] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,165.
[20] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,165; Kurtubî, age. XVIII,41.
[21] Bak: Kurtubî, age. xvm,4i.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/873-874.
[22] İyâz ibn öunm el-Kuraşî'yi, bak: Kurtubî, age. xvm,47.
[23] Râzî, age. xxdc.3O7; Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl,11,165-166.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/875.
[24] Alûsî, age. xxvm,8i.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/875.
[25] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,166.
[26] Alûsî, age. xxvm,82.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/875.
 
Üst Ana Sayfa Alt