Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki (Soruya Cevab)
Böyle sanal ortamda hassas meseleler gerektiği gibi sorgulanamadığından net cevap vermek hakka girmeye sebeb olabilir.
Sizin aktardığınız sorudaki kişilerin kaç kere iman edip küfre döndüğünü bilemiyoruz.
Aşağıya ekleyeceğim ayetler ve hadiseler konunun pekişmesi ve fikir vermesi için yeterli olacağına inanıyorum:
“İman edip küfre sapanlar, sonra tekrar iman edip tekrar küfre sapanlar, sonra da küfürlerini artıranlar Allah (c.c) onlara mağfiret edecek değildir. Onları doğru yolada iletecek değildir.” (Nisa 137)
Mısır'a vali tayin edilen Abdullah bin Sa’d bin Ebi Serh bin Haris bin Hubeyb el-Kureşi el-Amiri olub, künyesi Ebu Yahya’dır.
Osman bin Affan’ın (r. anh) süt kardeşidir. Rasulullah efendimizle (s.a.v.) Medine’ye hicret etti. Ayrıca, vahy katibiydi. Sonra dinden dönerek, muşrik oldu. Mekke'ye tekrar muşrik dostlarının yanına gidib onlarla Rasûlullaha karşı birlik oldu. Orada iken;
– Ben Muhammed’e gelen vahyi yazarken kendimden de sözler yazardım. Esasen bana da vahiy geliyor, ben de benzeri sözleri söylüyebiliyorum. Nitekim Muhammed bana (alîmun) yaz! derdi, ben de yerine (hakîmun) yazardım.
Vahye şâibe düşürecek böylesine zihin karıştırıcı yalanlarından dolayıdır ki, Efendimiz (s.a.v.), Mekke’nin fethinde, Kâbe’nin örtüsü altına bile sığınsa, Abdullah bin Saad’ın öldürülmesini emretti.
Bu emirden sonra aklı başına gelen Abdullah, yaptığının farkına varıp düşünmeye başladı. Ama iş işten geçmiş, katli için emir çoktan çıkmıştı. Abdullah yine de ümidini yitirmemişti. Vahiy katipliği yaptığı sıralardan tanıdığı Rasûlullah’ın, merhamet ve şefkatini biliyordu.
Osman (r.anh), bütün riski üzerine alarak Abdullah’ı, Efendimiz (sav)’in huzuruna götürdü. Bunun için aklına geleni yaptı. Süt kardeşi olan Osman (r.anh)’ın yanına gitti. Süt kardeşliğinin hakkı için kendisine sahib çıkıb Rasûlullah’ın yanına kadar götürmesini rica etti.
Osman (r.anh) da onu fetih tamamlandıktan ve herkes yatıştıktan sonra Rasulullah’ın huzuruna götürdü. Abdullahın, pişmanlığını uzun uzadıya anlattı, bağışlanmasını istedi. Rasulullah efendimizden onun hakkında eman istedi.
Peygamber efendimiz uzun muddet sukut etti. Abdullah’ın vahye şubhe düşürecek sözlerini bir bir hatırlıyor, avfı için gönüllü durumda görünmüyordu. Sonra biraz daha bekledikten sonra; “Evet” buyurdular. O gidince de, "yok muydu içinizden onu öldürecek biri" diye sahabeye serzenişte bulunmuştur.
Sahabede "keşke işaret buyursaydınız" deyince, Rasulullah (s.a.v) "hain göz olmaz" demiştir.
Abdullah bin Sa’d tevbe ederek, o gün Müslüman oldu. O günden sonra, onda hiç bir uygunsuz hareket görülmedi.
Abdullah bin Sa’d, Kurayş’in ileri gelenlerindendi. Mısır’ın fethinde Amr bin As’ın ordusunun sağ kanadında komutan olarak bulundu. Buranın fethindeki bütün muharebelere katıldı. Osman (r.anh), onu, Amr bin As’ın yerine Mısır valisi yaptı.
Sorunuza cevaba başka bir ayet ile devam ediyorum :
33- Allah ve Rasulune karşı savaşan ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahud ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. (Maide 33 - 34)
Ayetin Nuzul Sebebi :
Enes ibn Mâlik'ten rivayette o şöyle anlatıyor:
Ukl (veya Ureyne demiştir) kabilesinden bir grup müslüman olduklarını izhar edip İslâm üzere bîat etmek üzere Peygamber (s.a.v.)'e geldiler ve Medine-i Munevvere'de ikamet etmektelerken karınlarından rahatsız oldular.
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.), onlara Medine dışına çıkmalarını ve şehir dışında bulunan zekât develerinin idrar ve sütlerinden içmelerini emretti, bununla şifa bulacaklarını haber verdi.
Medine dışına çıkıb Rasûlullah (s.a.v.)'ın dediğini yaptılar ve sağlıklarını kazandılar, sonra da irtidad edib Rasûlullah (s.a.v.)'ın zekât develerini gütmekte olan müslüman çobanını öldürdüler ve zekât develerini sürüb götürdüler.
Ertesi sabah Peygamber (s.a.v.)'e bu haber ulaşınca hemen peşlerinden bir seriyye gönderdi de gün yeni yükselmişken yakalanıp getirildiler. Allah'ın Rasûlu (s.a.v.)emretti de elleri ve ayakları çaprazlama kesildi, gözleri oyuldu ve güneşin altında, çobanları işkence ile öldürdükleri yerin yakınındaki taşlık araziye atıldılar. Susuzluktan kavrulub su istemişler ve onlara su verilmemişti.
Ebu Kılâbe der ki: Onlar zekât develerini çalan, zekât develerinin çobanını öldüren, iman ettikten sonra irtidad edib Allah ve Rasûlu ile savaşan kimselerdi. İşte Allah Tealâ bunun üzerine "Allah ve Rasûlu ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa koşanların cezası ancak öldürülmek, asılmak, çaprazlama el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir..." âyet-i kerimesini indirdi.
Eyyûb'dan gelen rivayette onların gözlerinin çıkarılması haberi yerine gözlerine kızgın şişlerden mil çekildiği, el ve ayaklarının kesilib yaralarının, kanlarının dinmesi için dağlanmadığı kaydı vardır. Enes'den gelen başka bir rivayette Peygamber (s.a.v.)'in, bu katil murtedlerin peşine saldığı seriyye ile birlikte bir de iz sürücü gönderdiği ve onlara verilen cezanın akabinde Allah Tealâ'nın bu âyet-i kerimeyi indirdiği kaydı vardır.
Enes'den gelen başka bir rivayette de o: "Onlardan birisini bizzat ben de gördüm. Susuzluktan belki içinde bir damla su vardır umuduyla yerdeki toprağı (veya taşları) ağzına alıyor, sonra tükürüyordu. Sonunda bu halde öldüler." demiştir. (Ebu Davud, Hudûd, 3, hadis no: 4364-4370)
İbn İshak'ın belirttiğine ve Enes'ten gelen bir rivayete göre Peygamber (s.a.v.)'in, bu murted katillerin gözlerine kızgın mil çektirmesi ve ellerini ayaklarını çaprazlama kestirmesi; onların, zekât develerinin çobanlarına yaptıklarına karşılık bir kısastır. Onlar, Peygamber (s.a.v.)'in çobanını (veya çobanlarını), ellerini ayaklarını kesmek, gözlerini çıkarmak ve gözlerine diken otları dikmek suretiyle işkence ederek öldürmüşlerdi. Enes'den gelen rivayetlerin birinde bu murted katillerin Ukl ve (veya değil) Ureyne'den sekiz kişi (başka bir rivayette dördü Ureyne'den, üçü Ukl'den olmak üzere yedi kişi) olup birsam denilen bir hastalığa (Akciğer zarı iltihabı) yakalandıkları; Peygamber (s.a.v.)'in, O'na gelip hastalıklarından şikâyet etmeleri üzerine bir miktar zekât devesini bir çobanla birlikte Medine dışında (şehir havasından çıkıp çöl havası alarak) idrar ve sütlerinden içmek suretiyle şifa bulmaları için bunlara tahsis edip Medine dışına gönderdiği, peşlerinden gönderilen seriyyenin de ansardan yaklaşık yirmi süvari genç olduğu; Cerîr ibn Abdullah'tan gelen bir rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in, kendisini bir grup sahabî ile onları takibe ve yakalamaya gönderdiği, kavimlerinin topraklarına iyice yaklaşmışlarken yakalayıp getirdikleri, Bunlar tarafından öldürülen müslüman çobanın isminin Yesâr olduğu, Peygamber'in onları işkence ile öldürmesi sırasında "su, su!" diye feryatlarına Peygamber (s.a.v.)'in: "Ateş, ateş" diye cevap verdiği, Peygamber (s.a.v.)'in onlan işkence ile öldürmesinin Allah Tealâ tarafından hoş görülmeyerek bu âyet-i kerimeyi indirdiği, Enes'den gelen bir rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in, bunlan öldürdükten sonra ateşte yaktırdığı ayrıntılarına yer verilmektedir.
(Muslim, Kasâme, 9-14; Buhârî, Vudû, 66; Hudûd, 15; Zekât, 8, 9, 68; Diyât, 22; Tıbb, 6, 29. Meğâzî, 36; Tirmizî, Tahâre, 55, hadis no: 72; At'ime, 38; Neseî, Tahrîmu'd-Dem, 8, hadis no: 4026-4031: İbn Mâce, Hudûd, 20; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 111, 163, 177, 198; Taberî, Câmiu'l-Beyân, VI, 133-134; Kurtubî, age. VI, sf: 97-98)
Ayetten Dersler :
Yol kesicilik, hırsızlıktan daha adi ve büyük suçtur. Aralarındaki fark; Yol kesiciler silah ile saldırır ve mallarını gözlerinin önünde gasben alır, hırsızlıkta ise insanalrın malları güç kullanılmadan ve gizlice alınır.
Hırsızlığa uygulanması gereken ceza sadece elin kesilmesi iken , yol kesicilere uygulanan ceza ise ayrıca (ilave olarak) had uygulanır.
Alimlerin çoğuna göre (İbn Abbas, Ebu Miclez, en Nehai, Ata el Horasani ve daha pek çok alim) Bir kimse yolda hem korku salıp hem de hırsızlık yaparsa el ve ayağı çaprazlama olarak kesilir. Bu işlemi yaparken adam da öldürürse el ve ayağı çapraz kesildikten sonra (ibret ve teşhir için) ağaca bağlanıb 3 gün bekletilir sonra idam edilir. Adam öldürdükten sonra bir şey almamış ise sadece öldürülür. Şayet gasb etme esnasında adam öldürmemiş ve mal da al(a)mamışsa sürgüne gönderilir.
Yol kesme cezasının dünyevi cezası olduğu gibi uhrevi(ahiret) cezası da vardır.
Hanefilere göre; bu ayetin zahirinden anlaşılacağı üzere, yol kesicilere dünyada uygulanacak had cezası onların uhreci cezasını düşürmeyecektir.
Ancak Cumhur ulema "Kim de bu günahlardan bir tanesini işler ve dünyada iken cezalandırılırsa, bu ceza kendisi için kefaret olur" (Buhari) hadisine dayanarak kefaret olacağını söylemektedir.
Yol kesici, yakalanmadan önce yaptığı günahtan dolayı tevbe etmiş ise, diğer mucrimlere uygulanan had cezası kendisine uygulanır.
Sonuç olarak; yol kesicilik İslam devletine karşı açık bir şekilde harb ilan etmektir.
Ayrıca sorularınla ilgili detaylı bilgiyi şu linklerde bulabileceğine inanıyorum.
İlgili konular:
MURTED
TEKFİR
GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI
(Soruya Cevab)
Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu
(Soruya Cevab)
AbulLayl;133921' Alıntı:Esselâmu ALeykum
Muhim suallerim var, İnşaAllahu Teala Kuran-ı Kerim ve SÜnneti Seniyye ışığında cevâblarsınız.
1.Bir kişi mürted olsa, mürted oldugu dönmede 3 akrabasının yanında Allahu Tekaddese ve Rasulullah Aleyhisselama söğse-hakaret etse, bir zaman sonra tevbe edip dîne dönse, dîne döndüğünden 5 sene sonra Allahu Tekaddese ve Rasulullah ALeyhisselâma sövenin tevbe etse bile öldürüleceğini öğrendikten sonra;
a)bir kadıya gidip katlini mi istemelidir?
b)o akrabalarının kadıya gidip şikayet etmemlerini mi istemedilir?
c)katli kendi yapması uygun mudur?
2.Şer'î katl cezâları sâdece kılıçlamı olur?
Şimdiden Teşekkrüler...
Böyle sanal ortamda hassas meseleler gerektiği gibi sorgulanamadığından net cevap vermek hakka girmeye sebeb olabilir.
Sizin aktardığınız sorudaki kişilerin kaç kere iman edip küfre döndüğünü bilemiyoruz.
Aşağıya ekleyeceğim ayetler ve hadiseler konunun pekişmesi ve fikir vermesi için yeterli olacağına inanıyorum:
“İman edip küfre sapanlar, sonra tekrar iman edip tekrar küfre sapanlar, sonra da küfürlerini artıranlar Allah (c.c) onlara mağfiret edecek değildir. Onları doğru yolada iletecek değildir.” (Nisa 137)
Mısır'a vali tayin edilen Abdullah bin Sa’d bin Ebi Serh bin Haris bin Hubeyb el-Kureşi el-Amiri olub, künyesi Ebu Yahya’dır.
Osman bin Affan’ın (r. anh) süt kardeşidir. Rasulullah efendimizle (s.a.v.) Medine’ye hicret etti. Ayrıca, vahy katibiydi. Sonra dinden dönerek, muşrik oldu. Mekke'ye tekrar muşrik dostlarının yanına gidib onlarla Rasûlullaha karşı birlik oldu. Orada iken;
– Ben Muhammed’e gelen vahyi yazarken kendimden de sözler yazardım. Esasen bana da vahiy geliyor, ben de benzeri sözleri söylüyebiliyorum. Nitekim Muhammed bana (alîmun) yaz! derdi, ben de yerine (hakîmun) yazardım.
Vahye şâibe düşürecek böylesine zihin karıştırıcı yalanlarından dolayıdır ki, Efendimiz (s.a.v.), Mekke’nin fethinde, Kâbe’nin örtüsü altına bile sığınsa, Abdullah bin Saad’ın öldürülmesini emretti.
Bu emirden sonra aklı başına gelen Abdullah, yaptığının farkına varıp düşünmeye başladı. Ama iş işten geçmiş, katli için emir çoktan çıkmıştı. Abdullah yine de ümidini yitirmemişti. Vahiy katipliği yaptığı sıralardan tanıdığı Rasûlullah’ın, merhamet ve şefkatini biliyordu.
Osman (r.anh), bütün riski üzerine alarak Abdullah’ı, Efendimiz (sav)’in huzuruna götürdü. Bunun için aklına geleni yaptı. Süt kardeşi olan Osman (r.anh)’ın yanına gitti. Süt kardeşliğinin hakkı için kendisine sahib çıkıb Rasûlullah’ın yanına kadar götürmesini rica etti.
Osman (r.anh) da onu fetih tamamlandıktan ve herkes yatıştıktan sonra Rasulullah’ın huzuruna götürdü. Abdullahın, pişmanlığını uzun uzadıya anlattı, bağışlanmasını istedi. Rasulullah efendimizden onun hakkında eman istedi.
Peygamber efendimiz uzun muddet sukut etti. Abdullah’ın vahye şubhe düşürecek sözlerini bir bir hatırlıyor, avfı için gönüllü durumda görünmüyordu. Sonra biraz daha bekledikten sonra; “Evet” buyurdular. O gidince de, "yok muydu içinizden onu öldürecek biri" diye sahabeye serzenişte bulunmuştur.
Sahabede "keşke işaret buyursaydınız" deyince, Rasulullah (s.a.v) "hain göz olmaz" demiştir.
Abdullah bin Sa’d tevbe ederek, o gün Müslüman oldu. O günden sonra, onda hiç bir uygunsuz hareket görülmedi.
Abdullah bin Sa’d, Kurayş’in ileri gelenlerindendi. Mısır’ın fethinde Amr bin As’ın ordusunun sağ kanadında komutan olarak bulundu. Buranın fethindeki bütün muharebelere katıldı. Osman (r.anh), onu, Amr bin As’ın yerine Mısır valisi yaptı.
Sorunuza cevaba başka bir ayet ile devam ediyorum :
33- Allah ve Rasulune karşı savaşan ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahud ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. (Maide 33 - 34)
Ayetin Nuzul Sebebi :
Enes ibn Mâlik'ten rivayette o şöyle anlatıyor:
Ukl (veya Ureyne demiştir) kabilesinden bir grup müslüman olduklarını izhar edip İslâm üzere bîat etmek üzere Peygamber (s.a.v.)'e geldiler ve Medine-i Munevvere'de ikamet etmektelerken karınlarından rahatsız oldular.
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.), onlara Medine dışına çıkmalarını ve şehir dışında bulunan zekât develerinin idrar ve sütlerinden içmelerini emretti, bununla şifa bulacaklarını haber verdi.
Medine dışına çıkıb Rasûlullah (s.a.v.)'ın dediğini yaptılar ve sağlıklarını kazandılar, sonra da irtidad edib Rasûlullah (s.a.v.)'ın zekât develerini gütmekte olan müslüman çobanını öldürdüler ve zekât develerini sürüb götürdüler.
Ertesi sabah Peygamber (s.a.v.)'e bu haber ulaşınca hemen peşlerinden bir seriyye gönderdi de gün yeni yükselmişken yakalanıp getirildiler. Allah'ın Rasûlu (s.a.v.)emretti de elleri ve ayakları çaprazlama kesildi, gözleri oyuldu ve güneşin altında, çobanları işkence ile öldürdükleri yerin yakınındaki taşlık araziye atıldılar. Susuzluktan kavrulub su istemişler ve onlara su verilmemişti.
Ebu Kılâbe der ki: Onlar zekât develerini çalan, zekât develerinin çobanını öldüren, iman ettikten sonra irtidad edib Allah ve Rasûlu ile savaşan kimselerdi. İşte Allah Tealâ bunun üzerine "Allah ve Rasûlu ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa koşanların cezası ancak öldürülmek, asılmak, çaprazlama el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir..." âyet-i kerimesini indirdi.
Eyyûb'dan gelen rivayette onların gözlerinin çıkarılması haberi yerine gözlerine kızgın şişlerden mil çekildiği, el ve ayaklarının kesilib yaralarının, kanlarının dinmesi için dağlanmadığı kaydı vardır. Enes'den gelen başka bir rivayette Peygamber (s.a.v.)'in, bu katil murtedlerin peşine saldığı seriyye ile birlikte bir de iz sürücü gönderdiği ve onlara verilen cezanın akabinde Allah Tealâ'nın bu âyet-i kerimeyi indirdiği kaydı vardır.
Enes'den gelen başka bir rivayette de o: "Onlardan birisini bizzat ben de gördüm. Susuzluktan belki içinde bir damla su vardır umuduyla yerdeki toprağı (veya taşları) ağzına alıyor, sonra tükürüyordu. Sonunda bu halde öldüler." demiştir. (Ebu Davud, Hudûd, 3, hadis no: 4364-4370)
İbn İshak'ın belirttiğine ve Enes'ten gelen bir rivayete göre Peygamber (s.a.v.)'in, bu murted katillerin gözlerine kızgın mil çektirmesi ve ellerini ayaklarını çaprazlama kestirmesi; onların, zekât develerinin çobanlarına yaptıklarına karşılık bir kısastır. Onlar, Peygamber (s.a.v.)'in çobanını (veya çobanlarını), ellerini ayaklarını kesmek, gözlerini çıkarmak ve gözlerine diken otları dikmek suretiyle işkence ederek öldürmüşlerdi. Enes'den gelen rivayetlerin birinde bu murted katillerin Ukl ve (veya değil) Ureyne'den sekiz kişi (başka bir rivayette dördü Ureyne'den, üçü Ukl'den olmak üzere yedi kişi) olup birsam denilen bir hastalığa (Akciğer zarı iltihabı) yakalandıkları; Peygamber (s.a.v.)'in, O'na gelip hastalıklarından şikâyet etmeleri üzerine bir miktar zekât devesini bir çobanla birlikte Medine dışında (şehir havasından çıkıp çöl havası alarak) idrar ve sütlerinden içmek suretiyle şifa bulmaları için bunlara tahsis edip Medine dışına gönderdiği, peşlerinden gönderilen seriyyenin de ansardan yaklaşık yirmi süvari genç olduğu; Cerîr ibn Abdullah'tan gelen bir rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in, kendisini bir grup sahabî ile onları takibe ve yakalamaya gönderdiği, kavimlerinin topraklarına iyice yaklaşmışlarken yakalayıp getirdikleri, Bunlar tarafından öldürülen müslüman çobanın isminin Yesâr olduğu, Peygamber'in onları işkence ile öldürmesi sırasında "su, su!" diye feryatlarına Peygamber (s.a.v.)'in: "Ateş, ateş" diye cevap verdiği, Peygamber (s.a.v.)'in onlan işkence ile öldürmesinin Allah Tealâ tarafından hoş görülmeyerek bu âyet-i kerimeyi indirdiği, Enes'den gelen bir rivayette de Peygamber (s.a.v.)'in, bunlan öldürdükten sonra ateşte yaktırdığı ayrıntılarına yer verilmektedir.
(Muslim, Kasâme, 9-14; Buhârî, Vudû, 66; Hudûd, 15; Zekât, 8, 9, 68; Diyât, 22; Tıbb, 6, 29. Meğâzî, 36; Tirmizî, Tahâre, 55, hadis no: 72; At'ime, 38; Neseî, Tahrîmu'd-Dem, 8, hadis no: 4026-4031: İbn Mâce, Hudûd, 20; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 111, 163, 177, 198; Taberî, Câmiu'l-Beyân, VI, 133-134; Kurtubî, age. VI, sf: 97-98)
Ayetten Dersler :
Yol kesicilik, hırsızlıktan daha adi ve büyük suçtur. Aralarındaki fark; Yol kesiciler silah ile saldırır ve mallarını gözlerinin önünde gasben alır, hırsızlıkta ise insanalrın malları güç kullanılmadan ve gizlice alınır.
Hırsızlığa uygulanması gereken ceza sadece elin kesilmesi iken , yol kesicilere uygulanan ceza ise ayrıca (ilave olarak) had uygulanır.
Alimlerin çoğuna göre (İbn Abbas, Ebu Miclez, en Nehai, Ata el Horasani ve daha pek çok alim) Bir kimse yolda hem korku salıp hem de hırsızlık yaparsa el ve ayağı çaprazlama olarak kesilir. Bu işlemi yaparken adam da öldürürse el ve ayağı çapraz kesildikten sonra (ibret ve teşhir için) ağaca bağlanıb 3 gün bekletilir sonra idam edilir. Adam öldürdükten sonra bir şey almamış ise sadece öldürülür. Şayet gasb etme esnasında adam öldürmemiş ve mal da al(a)mamışsa sürgüne gönderilir.
Yol kesme cezasının dünyevi cezası olduğu gibi uhrevi(ahiret) cezası da vardır.
Hanefilere göre; bu ayetin zahirinden anlaşılacağı üzere, yol kesicilere dünyada uygulanacak had cezası onların uhreci cezasını düşürmeyecektir.
Ancak Cumhur ulema "Kim de bu günahlardan bir tanesini işler ve dünyada iken cezalandırılırsa, bu ceza kendisi için kefaret olur" (Buhari) hadisine dayanarak kefaret olacağını söylemektedir.
Yol kesici, yakalanmadan önce yaptığı günahtan dolayı tevbe etmiş ise, diğer mucrimlere uygulanan had cezası kendisine uygulanır.
Sonuç olarak; yol kesicilik İslam devletine karşı açık bir şekilde harb ilan etmektir.
Ayrıca sorularınla ilgili detaylı bilgiyi şu linklerde bulabileceğine inanıyorum.
İlgili konular:
MURTED
İlmi Konu - İslam'dan Çıkmak: Murted
MURTED Murted; geri dönmek, geriyi istemek, eski haline dönmek anlamındaki "irtidâd" masdarının fâil ismidir, yani irtidad eden kimse demektir. Istılahta ise, müslüman olduktan sonra, İslâm'dan dönüp başka bir dine giren veya dinsizliği tercih eden kimseler için kullanılan bir akaid terimidir...
www.islam-tr.org
TEKFİR
İlmi Konu - Şeyh Abdulkadir B. Abdulaziz : Tekfir
TEKFİR 1- KÜFRÜN SEBEPLERİ İLE TÜRLERİ ARASINDAKİ FARK KÜFRÜN SEBEPLERİ KÜFRÜN TÜRLERİ 2- KÜFRÜ, İNKAR VE YALANLAMA İLE SINIRLANDIRMA YANILGISI 3- KÜFRE DÜŞÜRÜCÜ GÜNAHLARLA TEKFÎR HUSUSUNDA, EHL-İ SÜNNET VE MURCİE ARASINDAKİ FARK 4- İNKAR İLE, HELAL VEYA MÜBAH KABUL ETME ARASINDAKİ FARK 5-...
www.islam-tr.org
GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI
(Soruya Cevab)
İlmi Konu - Günahtan Tevbenin Şartları (Soruya Cevab)
GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI (Soruya Cevab) Arkadaşlar ben ilkdefa yazıyorum gerçekten sohbetler, konuşmalar, sorular ve yanıtlar çok güzel. Gerçekten çok anlamlı cevaplar verilmiş sorulara. Bende küçük yaşımdan beri sürekli Kur' an okuyan ve camilere giden bir insanım. Fakat aklıma takılan...
www.islam-tr.org
Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu
(Soruya Cevab)
İlmi Konu - Bekarken Zina Ettiğini Kocasından Gizleyen Kadının Durumu
Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu Selamun Aleykum Kardeşlerim, Geçen gün birisi bana şöyle bir mesele hakkında sordu: " Benim çok yakın bir akrabam ( bayan ) evlenmeden önce bir hata yapmış ( evlilik öncesi zina etmiş ). Daha sonra tevbe etmiş ve onu çok ama...
www.islam-tr.org