Musa Aleyhisselam ve Hitabet Sınavı

Voice of Ibn Taymiyyah Çevrimiçi

Voice of Ibn Taymiyyah

Voice of Ibn Taymiyyah
İslam-TR Üyesi
Musa aleyhisselamın dili ile ilgili mesele, hem Tevrat hem de Kur’an-ı Kerim’de yer alan ifadelerden anlaşılmaktadır. Tevrat’ın Çıkış bölümünde Musa, Allah-u Teala’ya der ki: “Ya Rab! Ben ne dün ne önceki gün ne de sen kulunla konuşmaya başladığından beri, konuşmaya ehil biri değilim. Çünkü benim ağzım ve dilim ağırdır” (Çıkış 4:10). Musa, Allah-u Teala’dan başka birini göndermesini ister, ancak Allah-u Teala bu talebini kabul etmez; bunun yerine kardeşi Harun’u ona yardımcı kılar. Kur’an-ı Kerim’de Musa’nın bu durumu şöyle ifade edilir: “Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki sözümü anlasınlar. Ailemden bana yardımcı ver, kardeşim Harun’u” (Taha 20:25-30). Bu sözler, Musa aleyhisselamın doğuştan kekeme olmadığı, fakat uzun yıllar Medyen’de yaşadıktan sonra Mısır sarayının resmi ve ağır diliyle kendisini yetersiz hissettiğini göstermektedir. Musa genç yaşta Mısır’dan ayrılmış, Medyen’de çobanlık yapmış ve şehir hayatının diliyle uzak kalmıştır. Şimdi ise Firavun’un karşısına çıkacak ve büyük bir topluluğu temsil edecektir. “Ben dili ağır ve ağzım ağırdır” demesi, onun içinde bulunduğu sorumluluğun yanında retorik gücü konusunda çekinceleri olduğuna işarettir. Tevrat’ta Firavun’un karşısında konuşma görevini Harun’a vermesi, bu zor görevi yerine getirmede kardeş dayanışmasının önemini ortaya koyar. Kur’an’da Allah-u Teala, Harun’u Musa’ya destek olarak görevlendirir ve ona konuşma gücü verir (Kasas 28:35). Bu durum, Musa aleyhisselamın dilsiz olmadığını, vahiy ile güçlendirilmiş bir peygamber olduğunu gösterir. Konuşma zorluğu, doğuştan bir hastalık değil, görev bilinci ve içinde bulunduğu şartlarla ilgili bir çekingenliktir. Allah-u Teala’nın yardımı ve kardeşi Harun’un desteği ile Musa aleyhisselam peygamberlik görevini eksiksiz yerine getirmiştir.



Bu noktada, Musa aleyhisselamın diliyle ilgili yaşadığı zorluğun sebebini derinlemesine düşündüğümüzde önemli bir gerçeğe ulaşırız. Musa aleyhisselam, Medyen’de tam on yıl boyunca yaşamıştır. Bu süre zarfında Mısır’ın resmi ve entelektüel dilinden uzak kalmış, sarayın karmaşık hitabet yapısına yabancılaşmıştır. Bu durum, onun konuşma becerisinde bir kopukluğa sebep olmuş, kendisini Mısır’ın entelektüel elitleri arasında yetersiz hissetmesine yol açmıştır. Musa, firavun sarayından ayrıldığı ve Medyen’de çobanlık yaptığı yıllarda sarayın sert, ritmik ve etkileyici hitabet ortamından uzaklaşmıştır. Bu da, kendisini o ortamda kendine güvenli hissetmemesine neden olmuştur. Musa’nın “dilimden düğümü çöz” diye Allah-u Teala’ya yaptığı dua, sadece doğuştan gelen bir kekemelik değil, sosyal ve kültürel bir uyumsuzluğun ifadesidir.



Tevrat’taki ifadelerle desteklendiğinde, Firavun’un karşısında kardeşi Harun’un Musa adına konuşması, bu sosyal ve dilsel bariyerin aşılması için bir kardeş dayanışmasıdır. Musa, bu zor görevi tek başına üstlenmekten çekinmiş, Allah-u Teala da ona destek olmak için Harun’u yardımcısı olarak göndermiştir. Bu durum, peygamberliğin sadece ilahi bir yetki değil, aynı zamanda insani zaafların ve dayanışmanın da olduğu bir süreç olduğunu gösterir. Musa aleyhisselam, peygamberlik makamına layık olmakla beraber, insanî bir yönü ağır basan, içinde bulunduğu şartlar nedeniyle kendisini dil ve hitabet açısından eksik hisseden bir insandır. Allah-u Teala’nın yardımı olmadan bu eksikliğin aşılması mümkün değildir ve ilahi destekle Musa, peygamberlik görevini hakkıyla yerine getirmiştir.



Bu gerçek, peygamberlerin de insan olduğunu, zaaflarının ve zorluklarının olabileceğini, ancak Allah-u Teala’nın onları desteklediğini ve görevlerini başarıyla tamamladıklarını göstermektedir. Musa’nın dili ile ilgili mesele, onun peygamberliğine engel değil, aksine ilahi destekle tamamlanmış ve güçlendirilmiş bir yönüdür. Böylece peygamberlik, ilahi güçle insanî zaafların üstesinden gelinen bir yücelik ve sorumluluk makamıdır.







Voice of Ibn Taymiyyah




 
Quds Çevrimdışı

Quds

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Hocam peygamber için kendisini eksik hissetmiş, cekinmis veya yetersiz görmüş ifadelerini kullanmışsiniz. Peygamberler çekinmeden iclerinden şüphe olmadan eksiksiz görevlerini yaparlar. Musa aleyhisselam çocukluğundan beri sarayda yetişmiş biri, saray geleneklerinden ilminden geri kaldığı düşüncesi mantıklı da gelmiyor. Bazi rivayetlerde ateşi alıp ağzına götürdüğünde dilini yakmış ve peltekligin ya da arızanın oradan kaldığı aktarılır. Daha muhtemel olduğu zannımca budur. Allahu alem
 
Voice of Ibn Taymiyyah Çevrimiçi

Voice of Ibn Taymiyyah

Voice of Ibn Taymiyyah
İslam-TR Üyesi
Musa aleyhisselamın dil sorunu sadece fiziksel değil, sosyal ve kültürel bir kopuştur. Medyen’de uzun yıllar Mısır’ın resmi dilinden uzak kalması, hitabet yeteneğini etkiledi. Kendisi bunun farkında olacak ki harun aleyhisselam'ı yanına yardımcı olarak istiyor.

Musa aleyhisselam’ın asanın dönüşümden ya da sihirden çekinmesi/korkması, onun insanî yanının somut bir göstergesidir. Peygamberler, ilahi destekle görevlerini tam yaparlar; ama bu, duygularının ve korkularının olmadığı anlamına gelmez. Musa’nın korkusu, onun insan olduğunu, sorumluluğunun büyüklüğünü hissettiğini gösterir. İnsanî özellikler peygamberliği zayıflatmaz; aksine, peygamberlerin iç dünyasındaki samimiyeti ve mücadeleyi ortaya koyar. Bu da, Allah’ın kullarına verdiği destekle, insanî zaafların üstesinden nasıl gelindiğini anlamamıza yardımcı olur. Peygamberlik, ilahi güçle insanî gerçekliğin buluştuğu yüce bir makamdır.
 
Son düzenleme:
Üst