Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Musa Ve Harun (A.S)'Dan İslami Eğitim Konusunda Alınacak Dersler

E Çevrimdışı

enfal_musab

Üye
İslam-TR Üyesi
Musa ve Kardeşine; “Şehirde kavimleri için evler edinin, evlerinizi kıblegâh/namazgâh yapın! Namaz kılın” diye vahyettik. Müminleri müjdele. “ (Yunus Suresi: 10/87)

Musa (a. s) döneminde, Firavunun, Müslümanlar üzerindeki zulüm ve baskısı artınca ve Müslümanlar İslami vecibelerini açıkça ifa etme imkânı bulamayınca, Allah (c. c), Müslümanların daha güvenli mekânlarda ibadet etmeleri için Peygamberleri olan Musa ve Harun (a. s)’a vahyedip, ibadetleri için evler edinmelerini ve o evlerde dini vecibelerini yerine getirmelerini emretti. Bu ayeti kerimeden anlıyoruz ki, Müslümanların, İslami sorumluluklarının ifası konusunda baskı ve sıkıntılar, hiçbir zaman mazeret olarak kabul görmemektedir. Eğer rahat bir ortamda ibadetlerini yapamıyorlarsa, daha güvenli ortamlar oluşturup o ortamlarda Rablerine olan kulluk vazifelerini ifa edebilirler.

Bidayetinden günümüze kadar olan süre içerisinde mevcut sistemin, Müslümanlar üzerindeki baskı ve zulmü kesintisiz devam etmiştir. Kimi dönemlerde bu şiddet en ileri boyutlara varmıştır. Öyle ki Müslümanlara adeta nefes aldırtılmamıştır. Namazgâhları olan cami ve mescitler, başka amaçlar için kullanılmış, açık bırakılanlar ise gerçek manada işlevlerinin ifasına müsaade edilmemiştir. Bu durum günümüze kadar devam etmiştir. Medreseler ise bütünüyle ilga edilmiş, binaları ya müzeye çevrilmiş ya da daha kötü amaçlar için tahsis edilmiştir. Daha bir yıl önce Mardin’deki Kasımiye medresesi ve mescidinin, mankenlerin sahne almalarına ve defile düzenlemelerine tahsis edilmiştir. Bu yapılanları hiçbir gayret sahibi Müslüman asla unutmamalıdır. Bu mukaddes mekanlarda Kokteyl dahi düzenlenmiş ve içki servisi yapılmıştır.

Mevcut sistemin yasalarında devletin belirlediği alanların dışında Kur’an eğitimi yapmak ciddi bir cezai müeyyide gerektirmektedir. Dünyanın geldiği bugünkü noktada bile, -yaşadığımız topluma musallat olan mevcut sistem- Müslümanlara İslami eğitimi halen yasaklamaktadır. Bu tür yasaların çıkartılmasında, Müslümanların pasifliği ve dini emirlere karşı olan duyarsızlıklarının katkısı da şüphesiz büyüktür. Eğer Müslümanlar İslami vecibeleri konusunda gerçekten hassasiyet sahibi olsalardı, kanun çıkarıcılar mutlaka bunun hesabını yaparlardı. Yahudiler bile kendilerine baskı yapıldığı dönemlerde, hiçbir zaman gerek dini gerekse de sosyal gereksinimlerinden vazgeçmemiş, hatta daha büyük bir hassasiyetle bunlara sarılmışlardır. Aynı şeyi toplumumuz için de söylemek çok zordur.

Mevcut sistemin getirmiş olduğu bu baskı, zulüm ve Müslümanların da pasifliği neticesinde böylesi İslami olmayan bir manzaranın çıkmasına sebep olmuştur. Mağribî bir Müslüman Türkiye’ye gelmiş ve bir gazeteye vermiş olduğu röportajda aynen şunları söylemiştir: “Türkiye’nin laik sistemle idare edildiğini ve Müslüman toplumun ifsat edilmiş olduğunu duymuştum. Yalnız Müslüman bir toplumun bu hale geleceğini asla tahayyül etmemiştim!”

Magripli Müslümanın da belirttiği gibi, gerçekten toplumun arz ettiği manzara –İslam açısından- korkunçtur. Bu manzarayı müspete çevirmenin yolu, kuşkusuz İslami eğitimden geçmektedir. Bu toplum her ne kadar İslam’dan uzaklaşmışsa da, derinlerinden imanın kıvılcımlarının olduğu muhakkaktır. Yeter ki bu kıvılcımlar çakılsın ve alevlendirilsin! Allah (c. c)’ın lütuf ve keremiyle imanın coşkusu ve hareketi, mevcut manzarayı değiştirip imani bir görünüm vereceği muhakkaktır.

Toplum olarak, üzerimize bir karabasan gibi çöken cehaletten kurtulmanın yolu, Hiç bir imkan olmasa bile Musa ve Harun (a. s)’ın, toplumları için uygulamış oldukları yöntemi bir bütün olarak toplumda uygulamaktan geçer. Mevcut olan bütün imkânlarımızı seferber ederek İslami eğitimin emrine vermekle mümkün olur. Camiler bu işin merkezini oluşturmalıdır. Her Müslümanın, yakınında bulunan cami ve mescidin bir eğitim merkezi haline gelmesi için katkı sunması ve buna önayak olması gerekir. Mevcut Kur’an kursları ve diğer İslami eğitim kurumlarının en faal ve etkili bir şekilde değerlendirilmesinin mücadelesi içinde olmalıdırlar. Şuan birçok Kur’an kursu öğrencisizlikten dolayı boş kalmış ve atıl durumda bırakılmıştır. Bunların canlandırılması için gerekli olan imkânlar harekete geçirilmeli ve tekrar İslami eğitimin oralarda canlanılması sağlanmalıdır. İmam Hatip okulları şu anki halleriyle, Allah korusun birer aşk ve ahlaksızlık yuvası haline dönüştürüyorlar. İlahiyatların durumu da aynı vahameti arz etmektedir. Toplumun bu vahim durumdan kurtulması için, Müslümanların öz be öz imkânlarıyla inşa edilmiş ve faaliyete sokulmuş olan bu kurumların, ıslahı ve yararlı bir hale getirilmesi için, hassasiyet sahibi Müslümanların bu kurumlara el atmaları ve bu mevcut halden kurtarmaları gerekir. Netice itibarıyla buralarda okuyan öğrenciler, dini hassasiyeti olan ailelerin çocuklarıdır. Bu saf ve temiz duygularla çocuklarını bu okullara gönderen Müslümanlar, çocuklarının hayallerini kıracak bir vaziyetle kendilerine dönmemeleri için, bu okulların mevcut durumdan kurtarılması gerekir.

Belki Müslümanların yapmaları gereken en önemli işleri ise, evlerini birer medreseye dönüştürmeleridir. Tabi ki bu durum, şüphesiz ciddi bir fedakarlığı gerektirmektedir. Müslümanların, bu mevcut hayat programlarından kurtulup, hayatlarının bütününü Allah’a ve O’na olan kulluğa tahsis etmeleri gerekir.

Düşününüz ki, Müslümanların evleri, bir bütün olarak Kur’an eğitimine ve İslami tedrisata tahsis edilmiş! Her Müslümanın evinde öğrenciler, günün belirli saatlerinde İslami eğitim görmekte ve İslami şahsiyet edinilmeye çalışılmaktadır. Gerçekten hayali bile dehşet verici ve Müslümanları büyük sürurlara gark edicidir. Eğer Müslümanlar evlerini birer cennet bahçesine döndürmek istiyor ve evlerine şeytanın girmesini istemiyorlarsa, evlerini mutlaka İslami tedrisatın hizmetine vermelidirler. İslam ve Kur’an eğitiminin yapıldığı yerlerde şeytanın giremeyeceğini Resulullah (s. a. v) müjdelemiştir.

İslami eğitim seferberliğine bütün Müslümanların, iştirak etmesi gerektiğini sıklıkla vurgulamaktayız. Şüphesiz bu durum, Allah (c. c)’ın, kullarından dilediğine bağışlamış olduğu büyük bir lütuf ve ihsanıdır. Allah (c. c)’ın bu yüce lütfuna mazhar olmak için her Müslüman kadın ve erkeğin, ciddi bir yarış içinde olması gerekir. Müslümanların anlayışlarından, İslami değer ve kıymetler büyük çapta tahrip edildiği için heyhat ki Müslümanlar, bu büyük İlahi lütfun kadrini hakkıyla takdir edememektedirler.

Müslümanlardan niceleri, ömürleri boyunca Allah (c. c)’a kulluk ve ibadette bulunmakla beraber, dinlerini öğrenme, anlama, hakkıyla yaşama ve insanlara iletme noktasında, aynı hassasiyeti göstermedikleri görülmektedir. Oysa her Müslüman erkek ve kadına, dinlerini imkân ve kabiliyetleri nispetinde, öğrenme sorumluluk ve mükellefiyetleri vardır. En azından, İslam dinini kendilerine dava edinmiş olan Müslümanlar, Kur’an’larını ve Resullerinin sünnetini öğrenip, çocuklarına, aile ve akrabalarına öğretmeye çalışmaları durumunda bile, ne kadar büyük ve hayırlı bir bereketin toplumda oluşacağı muhakkaktır. Bu durum, toplumda –müspet yönde- ciddi dalgalanmalara sebep olacaktır. Müslümanların yapmaları gereken işleri, açık ve net olarak önlerinde durmaktadır. Hal bu iken, Müslümanların bu en önemli işleri konusunda bigâne kalmaları ve bu en önemli işe yönelmemeleri, gerçekten hayret verici bir durumdur. Müslümanların bu haline üzülmemek ve ıstırap çekmemek mümkün değildir. Müslümanların, biran önce bu ataletten kurtulmaları ve dinlerinin eğitimi konusundaki sorumluluklarını yüklenmeleri, kuşkusuz büyük bir aciliyet arz etmektedir.

Hacı İNAN
 
Üst Ana Sayfa Alt