...
Kadını,” haklarının elinden alındığı “ …. ve …. “ tarih boyunca geri plana itildiği “ yaklaşımıyla kandırmışlar ve “ kendisini hürriyete kavuşturma ve layık olduğu mevkiye getirme “ sıloganıyla da onu rezil ve rüsvay etmişlerdir…. İşte kadına en büyük ihanet bu yolla yapıl-mıştır.
Maalesef bu gün kadın, bu siloganik aslı astarı olmayan sözlere aldanmış ve kendisine sunulan bir çok değerleri , - bilmeden anlamadan - elinin tersiyle kenara itmiştir…. Halbuki o tanımadığı İslam kendisine çok değer vermiş ve yine kendisine çok güzel haklar tanımıştır.
İslam, kadın erkek arasında adalet anlamında eşitlikle gelmiş, adını saygın bir yere oturtmuş ve onun şanını yüceltmiştir. Onu, hakkı olan herşeye eksiksiz ulaştırmıştır…. Gücü,yetenekleri ve yapısına uyan alanlarda ona yetkiler vermiştir.
Mesela, o da erkekler gibi mal-mülk sahibi olabilir. Şeriatın koyduğu kurallara uymak şartıyla ticaret yapıp, alıp satabilir. Okuması ve hayatında kendisine gerekli olan şeyleri öğrenmek te onu hakkıdır.
Düşman baskısı olursa, o da dinini korumak için hicret edebilir…. 0 da rızası ve tercihine göre evlenebilir. 0 da erkekten nafaka ve diğer hakkı olan şeyleri taleb edebilir. Gerektiği zaman boşanma talebinde bulunabilir…… Yani hakları çiğnendiği takdirde onun da; kocasın dan, babasından, kardeş ve evladından miras alma hakkı vardır. Onun, karı olarak, kız olarak bacı veya anne olarak nafaka isteme hakkı vardır.
Alım-satım, ihtiyaç halinde çalışma, sadaka verme, hibe etme, vasiyet ve icare yetkisi de vardır.
Kadının İslam dinindeki yeri ve değeri, ancak Kur’an’ın ve Sünnet’in bilinmesiyle anlaşılabilir…. Kur’an ve Sünnet hakkıyla bilinmez ise bunları bir insan nereden bilip tanıyacaktır.
İşte İslam, kadına vermiş olduğu bu değerden dolayı onu, saklanması gereken çok değerli bir mücevher olarak kabul etmiştir… Ve onun yabancı ellere geçmemesi için de bir çok tedbirler almıştır… Bu tedbir-lerin en önemlisi de bilindiği ve defalarca anlatıldığı gibi onun tepeden tırnağa örtünmesidir….
Kadını,” haklarının elinden alındığı “ …. ve …. “ tarih boyunca geri plana itildiği “ yaklaşımıyla kandırmışlar ve “ kendisini hürriyete kavuşturma ve layık olduğu mevkiye getirme “ sıloganıyla da onu rezil ve rüsvay etmişlerdir…. İşte kadına en büyük ihanet bu yolla yapıl-mıştır.
Maalesef bu gün kadın, bu siloganik aslı astarı olmayan sözlere aldanmış ve kendisine sunulan bir çok değerleri , - bilmeden anlamadan - elinin tersiyle kenara itmiştir…. Halbuki o tanımadığı İslam kendisine çok değer vermiş ve yine kendisine çok güzel haklar tanımıştır.
İslam, kadın erkek arasında adalet anlamında eşitlikle gelmiş, adını saygın bir yere oturtmuş ve onun şanını yüceltmiştir. Onu, hakkı olan herşeye eksiksiz ulaştırmıştır…. Gücü,yetenekleri ve yapısına uyan alanlarda ona yetkiler vermiştir.
Mesela, o da erkekler gibi mal-mülk sahibi olabilir. Şeriatın koyduğu kurallara uymak şartıyla ticaret yapıp, alıp satabilir. Okuması ve hayatında kendisine gerekli olan şeyleri öğrenmek te onu hakkıdır.
Düşman baskısı olursa, o da dinini korumak için hicret edebilir…. 0 da rızası ve tercihine göre evlenebilir. 0 da erkekten nafaka ve diğer hakkı olan şeyleri taleb edebilir. Gerektiği zaman boşanma talebinde bulunabilir…… Yani hakları çiğnendiği takdirde onun da; kocasın dan, babasından, kardeş ve evladından miras alma hakkı vardır. Onun, karı olarak, kız olarak bacı veya anne olarak nafaka isteme hakkı vardır.
Alım-satım, ihtiyaç halinde çalışma, sadaka verme, hibe etme, vasiyet ve icare yetkisi de vardır.
Kadının İslam dinindeki yeri ve değeri, ancak Kur’an’ın ve Sünnet’in bilinmesiyle anlaşılabilir…. Kur’an ve Sünnet hakkıyla bilinmez ise bunları bir insan nereden bilip tanıyacaktır.
İşte İslam, kadına vermiş olduğu bu değerden dolayı onu, saklanması gereken çok değerli bir mücevher olarak kabul etmiştir… Ve onun yabancı ellere geçmemesi için de bir çok tedbirler almıştır… Bu tedbir-lerin en önemlisi de bilindiği ve defalarca anlatıldığı gibi onun tepeden tırnağa örtünmesidir….