F
Çevrimdışı
Müslüman Kadın Annedir
Müslüman kadını mutluluğa, rızaya, sükûnete, şeref duymaya sevkeden, onun değerini ve yerini yücelten bir husus daha vardır: İslam, annelik makamını babalık makamının üstünde tutmuştur.
Buhari ve Müslim'in rivayetine göre bir adam Rasulullah'a sallallahu aleyhi ve sellem gelerek:
"Ey Allah'ın Rasulu, insanlar içinde iyi muamele yapmama en çok layık olan kimdir?" diye sordu.
Rasululllah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Annendir", buyurdu.
"Sonra kimdir?" diye yine sordu.
"Annendir", buyurdu.
"Sonra kimdir?" diye yine sordu.
"Annendir." dedi. Üçüncü olarak:
"Sonra kimdir?" diye sordu.
Yine: "Annendir," cevabını verdi.
Dördüncü olarak "Sonra kimdir?" diye sorduğunda Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Baban" buyurdular.
Çünkü yaratılışı ve tabiatının özellikleri gereğince çocuğu karnında taşıyanı, doğuran onu emziren, bakıp büyüten, yetiştiren odur. Bu çok büyük bir iştir, büyük bir emektir. O yüzden Kur'an~ı Kerim'de takdir ile şöyle Övülmektedir:
"Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik. Onun annesi onu zaaf üstüne zaaf ile, güçlüklerle taşımıştır. Bana ve anne babana şükret. Dönüşün ancak banadır." dedik. (Lokman: 14).
Kadının omuzlarına yüklenen bu büyük ve zor işin karşılığında erkeğe de aileye bakma görevi yüklenmiş, ailenin geçimini sağlama, nafakayı temin sorumluluğu verilmiştir. Ama yine de, insanlar içinde iyilik yapmasına en layık olanın kim olduğunu soran kişiye Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem verdiği cevapta gördüğümüz gibi "annenin İslam'daki makamına" ulaşamamıştır.
Bedeni ve elbiseleri temizdir
Şuurlu ve dinin yolunu iyice düşünüp anlamış olan müslüman kadının bedeni ve elbiseleri çok temizdir. Sık sık yıkanır. Beden ve elbise temizliğine çok özen gösterir. Böylece Yüce Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem, özellikle Cuma günü yıkanıp kokulanmaya teşvik eden sünnetine uymuş olur:
"Cuma günü, cünüp olmasanız bile yıkanınız, başlarınızı yıkayınız, koku sürünüz." (Buhari)
"Cuma namazına gelen erkekler ve kadınlar yıkansınlar.'
Yıkanmak suretiyle temizlemeye Cenab-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok teşvik etmiştir. Hatta bazı mezhep imamları cuma namazı için yıkanmanın vacip olduğu görüşüne sahiptirler.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'dan gelen hadisinde Nebiy-yi Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Her yedi günde bir gusletmek, başım ve bedenini yıkamak her müslüman üzerinde Allah'ın bir hakkıdır." (Buhari ve Müslim).Çünkü temizlik insana, Özellikle de kadına en lazım sıfatlardandır. Kadının sağlam, zeki, sevimli şahsiyetini en iyi temizlik gösterir. Temizlik kadını sadece kocasının gönlüne değil, tanıyan bütün kadınların ve akrabalarının gönüllerine de yakın ve sevimli kılar.
İmam Ahmed ve Nesai, Cabir'den radıyallahu anh rivayet ediyor: Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi ziyarete geldi. Orada elbiseleri kirli bir adam gördü de dedi ki: "Bu, elbisesini yıkayacak bir şey bulamamış mı?"
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir insanın, yıkayıp temizlemeye gücü olduğu sürece kirli elbiselerle toplum içine çıkmasını hoş görmemiş ve müslümanın daima elbisesi temiz, görünümü güzel ve sevimli bir şekilde bulunması gerektiğini hissettirmiştir.
Bu peygamber yolu erkeğe yönelik ise de daha da uygunu kadına yönelik olmasıdır. Çünkü kadın evde temizliğin kaynağı, sıcak ortamın sağlayıcısı, sevinç ve sükûnetin sebebidir. Şüphesiz ki kadının temizlik konusunu şuurlu ve derin bir şekilde hissedişinin faydası evine, eşine, çocuklarına yansır ve onun temizliğe Önem vermesi sayesinde temiz, düzenli, güzel görünümlü bir hale gelirler, elbiselerinden, bedenlerinden temiz, güzel kokular saçılır.
Araştırıcıların her yerde ve her zaman dikkatini çeken bir husus da şudur: Temizlik ve yıkanma hakkındaki bu yüksek peygamber tavsiyeleri onbeş yüzyıl önce belirlenmiştir. O devirde dünya ne hamamları, ne de yıkanmayı biliyordu. Hatta müslümanlar dışında kalan dünya bin sene sonra bile müslümanların temizlik konusundaki o seviyesine ulaşamamıştı.
Samiha Ayverdi, Kölelikten Efendiliğe adi kitabında diyor ki: "O devirde Avrupa'nın sahip olduğu medeniyet seviyesini öğrenmek İçin Haçlı Seferleri günlerine gitmemize ihtiyaç yoktur. Birkaç yüzyıl geriye, Osmanlı Devleti devrine dönüp Avrupalıların durumuyla Osmanlı medeniyetinin seviyesi arasında bir karşılaştırma yapmamız kafidir.
1642 yılında Prens Brandeboug vereceği bir ziyafet için prenslere ve asilzadelere gönderdiği bir davetiyede şöyle yazmıştır: "Misafirlerden ellerini tabakların ortalarına uzatmamaları, yemekleri arkaya atmamaları, parmaklarını yalamamaları, tabaklara tükürmemeleri, burunlarını masa örtülerinin kenarlarına silmemeleri rica olunur."
Yazar devam ediyor: "Bu sözler, Avrupalıların medeniyet, kültür ve görgü adabı bilgisi seviyelerini en açık surette göstermektedir. Aynı zamanlarda, Avrupanın bir başka yerinde de durum, bundan pek farklı değildi. İngiltere kralı I. Jacgues'in sarayında da kraldan, prens ve prenseslerden gelen kötü kokular, süslü, Fransız dantelalanyla kaplı elbiseler içinde lükse batmış refah görüntüsünü bastırıyordu. Avrupa'da olan buydu.
Hilafet merkezi İstanbul'da ise, Osmanlı Devleti nezdin-deki Avrupalı elçiler, sultanın huzuruna kabul edilmelerinden önce hamama sokulurlardı. Yaklaşık 1730 yılında, Sultan Üçüncü Ahmed devrinde, askeri ve siyasi yönden devletin zayıfladığı vakitlerde Asitane (İstanbul)'da bulunan İngiliz sefirinin zevcesi Leydi Montague birçok mektuplar yazmış ki bunlar daha sonra yayımlanmıştır-, bu mektuplar da müslümanların ne derecede temizliğe, güzel adaba ve yüksek ahlaka sahip olduklarını belirtmiş, hatıralarında bunlardan örnekler vermiştir. Der ki: "Osmanlı prensesi Hafize Hanım bana bir peşkir (havlu) hediye etti. Peşkir el işlemeleriy-le süslenmişti. O derece beğendim ki ona ağzımı bile silmeye kıyamadım.
Avrupalıları hayrete düşüren şederden biri de müslümanların sofraya oturmadan önce ve sonra ellerini yıkadıklarını görmeleri olmuştur. Bir kimsenin meşhur İngiliz hemşire Florance Nightingale'in 19. yüzyıl ortalarındaki İngiliz hastaneleri hakkında yazdığını okuması kafidir. Bu hastanelerin nasıl bir pislik yuvası olduğunu, ihmal ve ahlaksızlık kaynağı haline geldiğini, hastanelerin çeşitli kısımlarındaki yüzlerce hastanın tabii ihtiyaçlarını yataklarında gidermekten başka yapacak şederi kalmadığını uzun uzun anlatır
Rabbani, kuşatıcı İslam medeniyeti ile insanoğlunun sınırlı, dar ufuklu uygarlıkları arasında ne kadar büyük fark vardır!..
Ağzına ve dişlerine özen gösterir
Zeki müslüman kadın ağzının bakımını iyi yapar. Kimse onun ağzından kötü bir koku duymaz. Her yemekten sonra ağzını misvak, fırça, macun gibi maddelerle temizler. Dişlerini devamlı kontrol eder. Dişlerinin sağlığını, temizlik ve parlaklığını korumak için, yılda en azından bir kere, ağrı duymasa bile diş doktoruna muayeneye gider. Bazı kadınlarda görüldüğü gibi nefesi kokuyor ise boğaz ve solunum organları uzmanına tedavi olur. Şüphesiz bu, kadın için daha uygun ve yararlıdır.
Hz. Aişe radıyallahu anh'da dişlerine çok Önem verir, misvakla dişlerini temizlemeyi ihmal etmezdi. Bir çok sahabeden de radıyallahu anh buna dair rivayetler Buhari ve Müslim'de nakledilmiştir.
Buhari'de Mücahid, Urve'den radıyallahu anh şöyle rivayet ediyor: "... ve müminlerin annesi Aişe'nin odasında dişlerini misvak-ladığını işittik..."
Müslim'de Ata, Urve'den radıyallahu anh: "Biz Aişe'nin dişlerini misvakladığını işitmekteydik..." diye rivayet eder.
Hz. Aişe'nin radıyallahu anh rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gece gündüz uyuyup da uyandığında abdest almadan Önce mutlaka misvak kullanırdı. "
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hazretlerinin ağız temizliğine o derece önem vermiştir ki bir hadisinde: "Ümmetime zorluk verecek olmasaydım her namaz için misvak kullanmalarını emrederdim." buyurmuştur. (Buhari, Müslim).
Hz. Aişe'ye radıyallahu anh Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem evine girdiği zaman ne ile işe başladığı sorulduğunda: "Misvak ile" demiştir. (Müslim).
Yine de bazı müslüman hanımların bu noktaları ihmal ettiklerini görmek gerçek şaşırtıcıdır. Çünkü bunlar, İslam'ın aslı ve özüyle ilgili olmaları yanısıra kadın şahsiyetinin en bariz gereklerindendir de.
Evet ağız ve diş temizliği kadının ince ruhlu, sevimli, ün-siyet, zarafet, dişi güzelliğini telkin eden şahsiyetinin en temel gereklerindendir. İslam'ın da aslından ve özünden gelen bir husustur. Zira Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem pek çok hadisinde defalarca kadınları temizliğe teşvik eylemiştir, rahatsız edici kokulardan, kirli, dağınık ve perişan görünüşlerden kaçınmalarını istemiştir.
Buyurmuştur ki:
"Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse, sakın mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler Ademoğullarının rahatsız olduğu Şeylerden rahatsız olurlar." (Müslim).
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem nefret ettirici kokulu bazı baklagilleri yiyenlerin bu kokuyla dolu nefeslerinden meleklerin ve insanların rahatsız olmamaları için, mescide yaklaşmalarından sakındırmıştır. Allah'a yemin olsun ki bu koku ihmalkar ve temizlikten gafil, bazı kimselerden duyulan ve insanların toplumda rahatsız oldukları ağır ağız kokularından, kirli paslı vücutlardan, kirli elbise ve çorap kokularından daha hafif ve insana tesiri daha azdır
Müslüman kadını mutluluğa, rızaya, sükûnete, şeref duymaya sevkeden, onun değerini ve yerini yücelten bir husus daha vardır: İslam, annelik makamını babalık makamının üstünde tutmuştur.
Buhari ve Müslim'in rivayetine göre bir adam Rasulullah'a sallallahu aleyhi ve sellem gelerek:
"Ey Allah'ın Rasulu, insanlar içinde iyi muamele yapmama en çok layık olan kimdir?" diye sordu.
Rasululllah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Annendir", buyurdu.
"Sonra kimdir?" diye yine sordu.
"Annendir", buyurdu.
"Sonra kimdir?" diye yine sordu.
"Annendir." dedi. Üçüncü olarak:
"Sonra kimdir?" diye sordu.
Yine: "Annendir," cevabını verdi.
Dördüncü olarak "Sonra kimdir?" diye sorduğunda Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Baban" buyurdular.
Çünkü yaratılışı ve tabiatının özellikleri gereğince çocuğu karnında taşıyanı, doğuran onu emziren, bakıp büyüten, yetiştiren odur. Bu çok büyük bir iştir, büyük bir emektir. O yüzden Kur'an~ı Kerim'de takdir ile şöyle Övülmektedir:
"Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik. Onun annesi onu zaaf üstüne zaaf ile, güçlüklerle taşımıştır. Bana ve anne babana şükret. Dönüşün ancak banadır." dedik. (Lokman: 14).
Kadının omuzlarına yüklenen bu büyük ve zor işin karşılığında erkeğe de aileye bakma görevi yüklenmiş, ailenin geçimini sağlama, nafakayı temin sorumluluğu verilmiştir. Ama yine de, insanlar içinde iyilik yapmasına en layık olanın kim olduğunu soran kişiye Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem verdiği cevapta gördüğümüz gibi "annenin İslam'daki makamına" ulaşamamıştır.
Bedeni ve elbiseleri temizdir
Şuurlu ve dinin yolunu iyice düşünüp anlamış olan müslüman kadının bedeni ve elbiseleri çok temizdir. Sık sık yıkanır. Beden ve elbise temizliğine çok özen gösterir. Böylece Yüce Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem, özellikle Cuma günü yıkanıp kokulanmaya teşvik eden sünnetine uymuş olur:
"Cuma günü, cünüp olmasanız bile yıkanınız, başlarınızı yıkayınız, koku sürünüz." (Buhari)
"Cuma namazına gelen erkekler ve kadınlar yıkansınlar.'
Yıkanmak suretiyle temizlemeye Cenab-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok teşvik etmiştir. Hatta bazı mezhep imamları cuma namazı için yıkanmanın vacip olduğu görüşüne sahiptirler.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'dan gelen hadisinde Nebiy-yi Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Her yedi günde bir gusletmek, başım ve bedenini yıkamak her müslüman üzerinde Allah'ın bir hakkıdır." (Buhari ve Müslim).Çünkü temizlik insana, Özellikle de kadına en lazım sıfatlardandır. Kadının sağlam, zeki, sevimli şahsiyetini en iyi temizlik gösterir. Temizlik kadını sadece kocasının gönlüne değil, tanıyan bütün kadınların ve akrabalarının gönüllerine de yakın ve sevimli kılar.
İmam Ahmed ve Nesai, Cabir'den radıyallahu anh rivayet ediyor: Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi ziyarete geldi. Orada elbiseleri kirli bir adam gördü de dedi ki: "Bu, elbisesini yıkayacak bir şey bulamamış mı?"
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir insanın, yıkayıp temizlemeye gücü olduğu sürece kirli elbiselerle toplum içine çıkmasını hoş görmemiş ve müslümanın daima elbisesi temiz, görünümü güzel ve sevimli bir şekilde bulunması gerektiğini hissettirmiştir.
Bu peygamber yolu erkeğe yönelik ise de daha da uygunu kadına yönelik olmasıdır. Çünkü kadın evde temizliğin kaynağı, sıcak ortamın sağlayıcısı, sevinç ve sükûnetin sebebidir. Şüphesiz ki kadının temizlik konusunu şuurlu ve derin bir şekilde hissedişinin faydası evine, eşine, çocuklarına yansır ve onun temizliğe Önem vermesi sayesinde temiz, düzenli, güzel görünümlü bir hale gelirler, elbiselerinden, bedenlerinden temiz, güzel kokular saçılır.
Araştırıcıların her yerde ve her zaman dikkatini çeken bir husus da şudur: Temizlik ve yıkanma hakkındaki bu yüksek peygamber tavsiyeleri onbeş yüzyıl önce belirlenmiştir. O devirde dünya ne hamamları, ne de yıkanmayı biliyordu. Hatta müslümanlar dışında kalan dünya bin sene sonra bile müslümanların temizlik konusundaki o seviyesine ulaşamamıştı.
Samiha Ayverdi, Kölelikten Efendiliğe adi kitabında diyor ki: "O devirde Avrupa'nın sahip olduğu medeniyet seviyesini öğrenmek İçin Haçlı Seferleri günlerine gitmemize ihtiyaç yoktur. Birkaç yüzyıl geriye, Osmanlı Devleti devrine dönüp Avrupalıların durumuyla Osmanlı medeniyetinin seviyesi arasında bir karşılaştırma yapmamız kafidir.
1642 yılında Prens Brandeboug vereceği bir ziyafet için prenslere ve asilzadelere gönderdiği bir davetiyede şöyle yazmıştır: "Misafirlerden ellerini tabakların ortalarına uzatmamaları, yemekleri arkaya atmamaları, parmaklarını yalamamaları, tabaklara tükürmemeleri, burunlarını masa örtülerinin kenarlarına silmemeleri rica olunur."
Yazar devam ediyor: "Bu sözler, Avrupalıların medeniyet, kültür ve görgü adabı bilgisi seviyelerini en açık surette göstermektedir. Aynı zamanlarda, Avrupanın bir başka yerinde de durum, bundan pek farklı değildi. İngiltere kralı I. Jacgues'in sarayında da kraldan, prens ve prenseslerden gelen kötü kokular, süslü, Fransız dantelalanyla kaplı elbiseler içinde lükse batmış refah görüntüsünü bastırıyordu. Avrupa'da olan buydu.
Hilafet merkezi İstanbul'da ise, Osmanlı Devleti nezdin-deki Avrupalı elçiler, sultanın huzuruna kabul edilmelerinden önce hamama sokulurlardı. Yaklaşık 1730 yılında, Sultan Üçüncü Ahmed devrinde, askeri ve siyasi yönden devletin zayıfladığı vakitlerde Asitane (İstanbul)'da bulunan İngiliz sefirinin zevcesi Leydi Montague birçok mektuplar yazmış ki bunlar daha sonra yayımlanmıştır-, bu mektuplar da müslümanların ne derecede temizliğe, güzel adaba ve yüksek ahlaka sahip olduklarını belirtmiş, hatıralarında bunlardan örnekler vermiştir. Der ki: "Osmanlı prensesi Hafize Hanım bana bir peşkir (havlu) hediye etti. Peşkir el işlemeleriy-le süslenmişti. O derece beğendim ki ona ağzımı bile silmeye kıyamadım.
Avrupalıları hayrete düşüren şederden biri de müslümanların sofraya oturmadan önce ve sonra ellerini yıkadıklarını görmeleri olmuştur. Bir kimsenin meşhur İngiliz hemşire Florance Nightingale'in 19. yüzyıl ortalarındaki İngiliz hastaneleri hakkında yazdığını okuması kafidir. Bu hastanelerin nasıl bir pislik yuvası olduğunu, ihmal ve ahlaksızlık kaynağı haline geldiğini, hastanelerin çeşitli kısımlarındaki yüzlerce hastanın tabii ihtiyaçlarını yataklarında gidermekten başka yapacak şederi kalmadığını uzun uzun anlatır
Rabbani, kuşatıcı İslam medeniyeti ile insanoğlunun sınırlı, dar ufuklu uygarlıkları arasında ne kadar büyük fark vardır!..
Ağzına ve dişlerine özen gösterir
Zeki müslüman kadın ağzının bakımını iyi yapar. Kimse onun ağzından kötü bir koku duymaz. Her yemekten sonra ağzını misvak, fırça, macun gibi maddelerle temizler. Dişlerini devamlı kontrol eder. Dişlerinin sağlığını, temizlik ve parlaklığını korumak için, yılda en azından bir kere, ağrı duymasa bile diş doktoruna muayeneye gider. Bazı kadınlarda görüldüğü gibi nefesi kokuyor ise boğaz ve solunum organları uzmanına tedavi olur. Şüphesiz bu, kadın için daha uygun ve yararlıdır.
Hz. Aişe radıyallahu anh'da dişlerine çok Önem verir, misvakla dişlerini temizlemeyi ihmal etmezdi. Bir çok sahabeden de radıyallahu anh buna dair rivayetler Buhari ve Müslim'de nakledilmiştir.
Buhari'de Mücahid, Urve'den radıyallahu anh şöyle rivayet ediyor: "... ve müminlerin annesi Aişe'nin odasında dişlerini misvak-ladığını işittik..."
Müslim'de Ata, Urve'den radıyallahu anh: "Biz Aişe'nin dişlerini misvakladığını işitmekteydik..." diye rivayet eder.
Hz. Aişe'nin radıyallahu anh rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gece gündüz uyuyup da uyandığında abdest almadan Önce mutlaka misvak kullanırdı. "
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hazretlerinin ağız temizliğine o derece önem vermiştir ki bir hadisinde: "Ümmetime zorluk verecek olmasaydım her namaz için misvak kullanmalarını emrederdim." buyurmuştur. (Buhari, Müslim).
Hz. Aişe'ye radıyallahu anh Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem evine girdiği zaman ne ile işe başladığı sorulduğunda: "Misvak ile" demiştir. (Müslim).
Yine de bazı müslüman hanımların bu noktaları ihmal ettiklerini görmek gerçek şaşırtıcıdır. Çünkü bunlar, İslam'ın aslı ve özüyle ilgili olmaları yanısıra kadın şahsiyetinin en bariz gereklerindendir de.
Evet ağız ve diş temizliği kadının ince ruhlu, sevimli, ün-siyet, zarafet, dişi güzelliğini telkin eden şahsiyetinin en temel gereklerindendir. İslam'ın da aslından ve özünden gelen bir husustur. Zira Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem pek çok hadisinde defalarca kadınları temizliğe teşvik eylemiştir, rahatsız edici kokulardan, kirli, dağınık ve perişan görünüşlerden kaçınmalarını istemiştir.
Buyurmuştur ki:
"Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse, sakın mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler Ademoğullarının rahatsız olduğu Şeylerden rahatsız olurlar." (Müslim).
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem nefret ettirici kokulu bazı baklagilleri yiyenlerin bu kokuyla dolu nefeslerinden meleklerin ve insanların rahatsız olmamaları için, mescide yaklaşmalarından sakındırmıştır. Allah'a yemin olsun ki bu koku ihmalkar ve temizlikten gafil, bazı kimselerden duyulan ve insanların toplumda rahatsız oldukları ağır ağız kokularından, kirli paslı vücutlardan, kirli elbise ve çorap kokularından daha hafif ve insana tesiri daha azdır