Yahudiler; "Allah-u Teâlâ'dan gelen emirleri kabul ettik" manasına gelen "dinledik" sözünü zahiren dilleriyle söylüyorlar, fakat bu sözlerinin hemen ardından; "bu emirleri kabul etmiyoruz" manasında, hareket ve yaşantılarıyla "isyan ettik" diyorlardı. Zira onlar, Allah-u Teâlâ'nın Musa aleyhisselâm vasıtasıyla bildirdiği emirlere zıt bir hayat yaşamakta idiler.
Oysa itaat, yahudilerin yaptığı gibi sadece kulakla dinlemek veya dille kabul ettiğini söylemek değildir. Bu sebeble her kim Allah-u Teâlâ'nın emirlerini dille kabul eder, amelinde bunu göstermezse işte o kimse, "işittik ve isyan ettik" diyen yahudilerle aynı hükümdedir.
Ahirette kurtuluşu isteyen bir kimsenin, Allah-u Teâlâ'nın ve Rasulünün emirlerine hem dil hem de yaşantıyla itaat etmesi gerekir. Allah-u Teâlâ'nın, ayetin sonunda:
"İşte kurtuluşa erenler bunlardır!" şeklinde bildirdiği gibi...
Mü'min Allah-u Teâlâ'ya ve Rasulüne her zaman ve mekanda itaat eder. Zamanın ve mekanın değişmesi mü'min kimselerin Allah-u Teâlâ'ya itaatini asla engellemez. Çünkü mü'minler; Allah-u Teâlâ ve Rasulünün bildirdiği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü'min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler. Kendisinden mü'minlik sıfatı kalkan kimse için ise iki durum söz konusudur:
- Ya haram işleyerek "günahkar müslüman" olmuştur
- veya küfür işleyerek "kafir" olmuştur.
Allah-u Teâlâ ve Rasulünün açık hükmü bulunduğu bir meselede bir kimse, beşere ait olan zıt hükümlere muhakeme olur veya onları Allah-u Teâlâ'nın hükmüne eşit tutar ya da bu hükümlerden birini seçmede muhayyer olduğuna inanırsa kafir olur. Bu, Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmü bulunan her meselede böyledir.
Hüküm verme mercii olarak sadece Allah-u Teâlâ ve Rasulünü kabul etmesine rağmen nefsine uyduğu için Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmüne ameliyle itaat etmeyen bir kimse, bazı konularda günahkar olur. Zina etme, hırsızlık yapma, faiz yeme gibi...
Böyle fiilleri işleyen bir kimse Allah-u Teâlâ'nın bu konulardaki emirlerine itaat etmemiştir. İşte bu gibi kimselerden mü'minlik sıfatı kalkar.
Buna göre; Kur'an ve sünnette kesin haram olduğu bildirilen amelleri işleyenler mü'min değildirler. Müslüman kalabilmeleri için belli şartlar gerekir. Bu şartlar şunlardır:
1 - İşledikleri haram konusunda Allah-u Teâlâ'nın hükmünün doğru olduğuna kesin ve şüphesiz olarak inanmak.
2 - İşlenen amelin haram olduğuna inanmak ve bundan dolayı pişman olarak Allah-u Teâlâ'ya tevbe etmek.
3 - Bu ameli işlerken kendisini görenlerden utanmak, onlara bu yaptığının doğru olmadığını ve ne sebeple işlediğini anlatmak, yaptığından pişmanlık duymak ve bununla övünmemek.
Bir müslüman bir haram fiil işlediğinde bunu açıktan değil gizli olarak yapar ve yaptığı bu amelden dolayı övünmez. Şayet yaptığı haramı açıktan yapar ve bununla övünürse, onun bu hali pişman olmadığını, yaptığı amelin doğru olduğunu kabul ettiğini, utanmadığını ve tevbe etmediğini gösterir.
Bazı günahları devamlı işlemek, kişiyi kafir yapar. Mesela büluğ çağına gelmiş bir kızın başını devamlı açması gibi... Çünkü bu hareketi, bu işi meşrulaştırdığını göstermektedir.
Meyhane açan, genelev açan kişinin bu ameli onu kafir yapar. Çünkü bu ameliyle bir takım haramları meşrulaştırmış olur. Meyhane açmak ile içki içmek arasında fark vardır. Meyhane açan kişi haramı meşrulaştırmıştır.
Aynı şekilde genelev açan kişi fuhuşu meşrulaştırmıştır. Genel ev açan bir kimse, hiç bir zaman zina yapan bir kimsenin hükmünü almaz. Zira bunlardan birincisi küfür, ikincisi ise haramdır.
Banka açmak da küfürdür. Çünkü banka açmak faizi meşrulaştırmak demektir. Bu sebeble banka açan bir kimse asla faiz yiyen kişinin hükmünü almaz.
Yukarıdaki şartların hepsi aynı anda tahakkuk etmediği takdirde kişi kafir olur. Kişi ancak bu şartlar dahilinde müslüman kalabilir.
İslam dininde itaat, Allah-u Teâlâ'ya ve Rasulünedir. Ancak Allah-u Teâlâ ve Rasulünün itaat edilmesini emrettiği kişilere itaat edilir
Oysa itaat, yahudilerin yaptığı gibi sadece kulakla dinlemek veya dille kabul ettiğini söylemek değildir. Bu sebeble her kim Allah-u Teâlâ'nın emirlerini dille kabul eder, amelinde bunu göstermezse işte o kimse, "işittik ve isyan ettik" diyen yahudilerle aynı hükümdedir.
Ahirette kurtuluşu isteyen bir kimsenin, Allah-u Teâlâ'nın ve Rasulünün emirlerine hem dil hem de yaşantıyla itaat etmesi gerekir. Allah-u Teâlâ'nın, ayetin sonunda:
"İşte kurtuluşa erenler bunlardır!" şeklinde bildirdiği gibi...
Mü'min Allah-u Teâlâ'ya ve Rasulüne her zaman ve mekanda itaat eder. Zamanın ve mekanın değişmesi mü'min kimselerin Allah-u Teâlâ'ya itaatini asla engellemez. Çünkü mü'minler; Allah-u Teâlâ ve Rasulünün bildirdiği sınırların dışına çıkarak herhangi bir kişiye itaat eden kimseden mü'min sıfatının kalktığını çok iyi bilirler. Kendisinden mü'minlik sıfatı kalkan kimse için ise iki durum söz konusudur:
- Ya haram işleyerek "günahkar müslüman" olmuştur
- veya küfür işleyerek "kafir" olmuştur.
Allah-u Teâlâ ve Rasulünün açık hükmü bulunduğu bir meselede bir kimse, beşere ait olan zıt hükümlere muhakeme olur veya onları Allah-u Teâlâ'nın hükmüne eşit tutar ya da bu hükümlerden birini seçmede muhayyer olduğuna inanırsa kafir olur. Bu, Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmü bulunan her meselede böyledir.
Hüküm verme mercii olarak sadece Allah-u Teâlâ ve Rasulünü kabul etmesine rağmen nefsine uyduğu için Allah-u Teâlâ ve Rasulünün hükmüne ameliyle itaat etmeyen bir kimse, bazı konularda günahkar olur. Zina etme, hırsızlık yapma, faiz yeme gibi...
Böyle fiilleri işleyen bir kimse Allah-u Teâlâ'nın bu konulardaki emirlerine itaat etmemiştir. İşte bu gibi kimselerden mü'minlik sıfatı kalkar.
Buna göre; Kur'an ve sünnette kesin haram olduğu bildirilen amelleri işleyenler mü'min değildirler. Müslüman kalabilmeleri için belli şartlar gerekir. Bu şartlar şunlardır:
1 - İşledikleri haram konusunda Allah-u Teâlâ'nın hükmünün doğru olduğuna kesin ve şüphesiz olarak inanmak.
2 - İşlenen amelin haram olduğuna inanmak ve bundan dolayı pişman olarak Allah-u Teâlâ'ya tevbe etmek.
3 - Bu ameli işlerken kendisini görenlerden utanmak, onlara bu yaptığının doğru olmadığını ve ne sebeple işlediğini anlatmak, yaptığından pişmanlık duymak ve bununla övünmemek.
Bir müslüman bir haram fiil işlediğinde bunu açıktan değil gizli olarak yapar ve yaptığı bu amelden dolayı övünmez. Şayet yaptığı haramı açıktan yapar ve bununla övünürse, onun bu hali pişman olmadığını, yaptığı amelin doğru olduğunu kabul ettiğini, utanmadığını ve tevbe etmediğini gösterir.
Bazı günahları devamlı işlemek, kişiyi kafir yapar. Mesela büluğ çağına gelmiş bir kızın başını devamlı açması gibi... Çünkü bu hareketi, bu işi meşrulaştırdığını göstermektedir.
Meyhane açan, genelev açan kişinin bu ameli onu kafir yapar. Çünkü bu ameliyle bir takım haramları meşrulaştırmış olur. Meyhane açmak ile içki içmek arasında fark vardır. Meyhane açan kişi haramı meşrulaştırmıştır.
Aynı şekilde genelev açan kişi fuhuşu meşrulaştırmıştır. Genel ev açan bir kimse, hiç bir zaman zina yapan bir kimsenin hükmünü almaz. Zira bunlardan birincisi küfür, ikincisi ise haramdır.
Banka açmak da küfürdür. Çünkü banka açmak faizi meşrulaştırmak demektir. Bu sebeble banka açan bir kimse asla faiz yiyen kişinin hükmünü almaz.
Yukarıdaki şartların hepsi aynı anda tahakkuk etmediği takdirde kişi kafir olur. Kişi ancak bu şartlar dahilinde müslüman kalabilir.
İslam dininde itaat, Allah-u Teâlâ'ya ve Rasulünedir. Ancak Allah-u Teâlâ ve Rasulünün itaat edilmesini emrettiği kişilere itaat edilir