Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Müslümanlar Selefilere Karşi Dikkat

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Z Çevrimdışı

Zühdü's-Selef

Üyeliği İptal Edildi
Banned
�Müslümanlar �Selefilere� Karşı Dikkatli Olmalıdır�

Geçtiğimiz günlerde islamonline.net sitesine bakarken Şemsuddin Bû Rûbî hocanın röportajıyla karşılaştım.
Mezhepleri inkâr edip, usulü, sınırları ve çerçevesi olmayan bir “Kur’an ve Sünnet’e dönüş” söyleminin ya da neo-selefî akımların ürettiği fikrî ve ilmî kargaşanın, bir sonraki aşamada fitnenin Müslümanların başına neler açabileceğini anlamak için çok yakın bir geçmişte Cezayir’de yaşanan hadiseleri değerlendirmesi hasebiyle bu röportajı tercüme edip yayınlıyoruz. Türkiye’de de varlık göstermeye başlayan bazı neo-selefî akımlar ve yönelimler karşısında Türkiyeli Müslümanların Cezayir tecrübesini iyi tahlil edip aynı sorunları yaşamamasını temenni ediyoruz. Çünkü fitne ve kargaşa ortamında yerel ve uluslararası provokasyonlar devreye giriyor, puslu havayı seven çakallar gerektiğinde “ithal fetvaları” da devreye sokarak kaosu derinleştiriyorlar. Bunun taze örneklerinin yaşandığı bir ülke Cezayir. 1991 yılında yapılan seçimlerde Abbas Medenî’nin liderliğini yaptığı FİS, seçimin ilk turundan birinci parti olarak çıkınca Cezayir ordusu darbe yaptı. Darbeye karşı nasıl bir tavır geliştirileceği konusunda İslamcı kanaat önderleri farklı görüşler öne sürdüler. Cezayir tam bir kaos ve fitne ortamına sürüklendi. Darbeye karşı silahlı mücadele yürütmek üzere ortaya çıkan cemaatler arasında aşırı literal ve neo-selefî yapılar da vardı. Bu cemaatlerden bazıları bidatçi olarak niteledikleri âlimleri katletiller… “Bidatçilerin camisi” dedikleri mescidleri yaktılar… Kabir ziyareti yapılıyor gerekçesiyle bazı türbeleri ve mezarları yıktılar… Sahih-hurafeci ayrımı yapmadan bütün tasavvufçuları müşriklik ve bidatçilikle nitelediler… Onlara göre namaz sonrası zikirlerde tesbih kullanmak bile savaş açılması gereken bir bidat olduğu için sırf bu yüzden bazı camileri yaktılar… 10 yıl süren iç savaşta 200 bin insan öldü. Şemsüddîn Bû Rûbî hoca aşağıdaki röportajında Cezayir yakın tarihinde yaşanan bu kaos ortamında ortaya çıkan, kendisinin mütemeslif (selefçi taslağı) olarak nitelediği neo-selefî yapılardan bahsediyor.
Şemsüddîn Bû Rûbî hocanın değerlendirmelerinin daha ziyade Cezayir Selefiliğiyle ilgili olduğu anlaşılıyor. Zaman zaman genellemeler yapması hasebiyle hocanın bazı açıklamalarına katılmamakla birlikte İslâmî hareketlerin Cezayir tecrübesine ve malum süreçte orada olan bitene bir hocaefendinin objektifinden bakmak şüphesiz önemli.
Şemsüddîn Bû Rûbî hocanın Cezayir Selefiliğiyle ilgili söyledikleri bana Moro İslâmî Kurtuluş Cephesi (MILF) lideri rahmetli Selamet Hâşimî’nin Selefîlerin Filipin cephesine girmesine müsaade etmediğini açıklarken söylediklerini hatırlattı. Üniversitede okurken MILF mensubu Filipinli bir arkadaşım anlatmıştı… Selefîler Filipin cephesinde savaşmak istediklerinde Selamet Haşimî merhum onların bu taleplerini nazikçe reddederek, “Bize yardım etmek istediğiniz için size çok müteşekkiriz ancak bizim gerilla ihtiyacımız yok. Bu cihada katkıda bulunmak istiyorsanız bize adam göndermek yerine para ya da silah temin edebilirsiniz” demiş. Daha sonra bu tavrının sebebini “Çünkü maalesef Selefî Arap kardeşlerin girdiği her cephede problemler çıkıyor. Yerel halkın mezhebini, akidesini veya tarikatını hedef alıp Müslümanları bidatçilik, şirk ya da dalaletle itham etmeleri sonucu çoğu zaman büyük sorunlar yaşanıyor ” diyerek açıklamış.
Şemsüddîn Bû Rûbî hoca da Cezayir’de yaşananlardan hareketle bir takım değerlendirmelerde bulunuyor. Buyrun okuyun:
Soru: Gerek Cezayir basınında yayınladığınız makalelerde gerekse de yazdığınız kitaplarda “Selefî akım” ya da “ilmî selefîlik” diye bilinen yapılara karşı şiddetli eleştirileriniz dikkat çekiyor. Selefilere neden bu kadar karşısınız?
Şemsüddîn Bû Rûbî hoca: Bismillâhirrahmânirrahîm. Hamd âlemlerin rabbi Allah Teâlâ içindir. Salât u selâm peygamberlerin en şereflisinin üzerine olsun.
Öncelikle muhterem okuyucunun “selef” ile “selefilik” kavramlarının farklı şeyler olduğunu bilmesi lazım. Biz Selef’e saygılıyız ve onun takipçisi ve mukallidiyiz. Mezhep imamlarımız, Selef imamlarıdır (Allah hepsinden razı olsun). Ancak sizin sözünü ettiğiniz akım ise Emir Abdulkadir ve Ömer Muhtar gibi sufî, âlim ve anti-emperyalist cihad önderlerinin öncülüğünde başlayan İslâmî uyanışı/direnişi sabote etmek ve gidişatına müdahil olmak için Britanya istihbarat örgütlerinin ürettiği ve sonrasında Amerikan istihbaratına havale ettiği “istihbarat selefîliği”dir. Emperyalistlerin tebelleş olmadığı dönemde İslâmî direniş hareketleri Allah’ın hükmünü yeryüzüne egemen kılmak için çalışıyordu. Bu günse İslâmî direniş /uyanış adı altında müstebit krallara itaat, zalimlerin tahtlarını muhafaza, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlere itaat ve Allah’ın hükümlerine savaş açanlara boyun eğmeye çağıran sözde direniş akımları var. En son benim Haşeviyye diye adlandırdığım bir selefçi (mütemeslif)in bir beyanını okudum. Kâfir bile olsa yöneticiye itaat etmenin vacip olduğunu söylüyordu. Öyleyse Müslümanlar bugün niçin Filistin’i kurtarmak için savaşıyorlar? Bu mantıkla yaklaşırsanız Şaron da itaat edilmesi gereken bir yöneticidir. Cezayirli mücahidler Cezayir’in bağımsızlığı için neden savaşmıştır? Çünkü bu fetvaya bakarsanız Fransa itaat edilmesi vacip olan bir siyasî otoriteydi. Dolayısıyla bu fetvaya göre Cezayirli mücahidler kendilerine savaş açılması gereken “hâricîler”di ve işgalciyle iş tutup topraklarını emperyalizme peşkeş çeken işbirlikçiler ise yöneticiye itaat etmiş mücahidlerdi.
Mütemesliflerin (selefçi taslaklarının) ülkeleri ifsad eden bu tür fetvaları emperyalistlerin değirmenine su taşımaktadır. Mesela Suudi Arabistan’ın önde gelen müftülerinden Ubeykân, “Irak’ta Amerika’ya karşı savaşmak caiz değildir. Kim Irak’ta Amerika’ya karşı savaşırsa hâricîdir” şeklinde bir fetva yayınlayabiliyor. İşte bu tür sapkın fetvalar ve bunları üreten zihni besleyen Selefî akım Batı İstihbarat örgütlerinin ürünü olması sebebiyle ben bu akıma karşı çıkıyorum.
Soru: Selefî muhalifleriniz, sizi eserlerinizde ve beyanatlarınızda geçmiş ve bu günkü ulemaya dil uzatmakla itham ediyor. Bu tür ithamları nasıl cevaplandırıyorsunuz?
Şemsüddîn Bû Rûbî: Hani bir söz vardır: “Hastalığını üzerime atıp sıvıştı” derler. Bu da böyle bir şey. İmâm Mâlik’e “İmâm Hâlik (helak imamı)” diyen, Ebu Hanife’ye “Ebu Cîfe (leş babası)” diyecek kadar alçalabilenler kimlerdir? Mısır selefiliğinin kurucularından, Ensâru’s-Sünne cemaatinin lideri, Müslümanların üçte birinin tâbi olduğu büyük imam Ebu Hanife’ye “Ebû Cîfe” diyordu. Bizdeki Selefîler İmâm Mâlik’e “İmâm Hâlik” diyorlar. İmam Bin Bâdis’i, İmam Şa’râvî’yi, İmam Hasan el-Bennâ’yı sapıklıkla itham ediyorlar. Seyyid Kutub’u tekfir ediyorlar. Said Ramazan el-Bûtî hocayı, Sâbûnî hocayı, Kubeysî hocayı, Ebu Gudde hocayı sapıklıkla itham ediyorlar. Abdulhamid Keşk vaazlarında “Yâ Allah, Yâ Allah, Yâ Allah” dediği için kendisini tarikatçılıkla itham ederek sapkınlıkla niteliyorlar. Dört imama tâbi olanlara “sapık” diyorlar. Yemen Selefîliğinin öncülerinden Mukbil el-Vâdi’î, “Dört mezhep mensupları bize göre kâfir olmamakla birlikte bidatçidirler” diyebiliyor. Bunlar bütün sûfîleri hiç ayrım yapmadan bidatçilikle niteliyorlar. Eşarîleri, Mâtürîdîleri ve kendilerinden olmayan bütün cemaatleri bidatçilikle itham ediyorlar. Sonra da kalkıp bizim ulemayı sapıklıkla itham ettiğimizi söylüyorlar.
Biz “İbn Teymiye şu görüşünde yanıldı” ya da “Albânî yanlış yaptı” dediğimizde onları ne tekfir ediyoruz ne de bidatçilikle itham ediyoruz. Onları Ehl-i Sünnet dairesinin dışına çıkarmıyoruz. Ama Selefilerin mağrip ülkelerinde neler yaptığını biliyor musunuz? İmamlarımızın kabirlerini kim yaktı? Şehitlerin kabirlerini kim yıktı? Mısır’da İmam ez-Zehebî’ye kim suikast düzenledi? İmamları, davetçileri ve düşünüleri kim katletti? Mesela Sahrâvî hocayı Fransa’da kim öldürdü? Bû Süleymânî’yi el-Büleyde’de boğazını keserek öldürenler kimlerdir? Mâlikîler ya da Eşarîler mi?
İslam dünyasının farklı ülkelerinde hâricîliği hortlatanlar kimlerdir? Müslümanların yaşadığı coğrafyaları altüst eden, masum insanları katleden, kadınlara tecavüz eden, camileri yakan, imamların ve âlimlerin türbelerini yıkanlar maalesef kendilerini selefî olarak tanımlayan kimselerdir. Cezayir bütün bu söylediklerimizin yaşandığı yeni sayılabilecek bir örnektir. Şimdi bizim kalkıp bütün bu cinayetler karşısında “niçin?” sorusunu sormamız mı garipseniyor?
Soru: Cezayir’deki Selefî otoriteler ve davetçiler öfke hareketlerini ve Müslümanların kanının dökülmesini kınayan beyanlarda bulunuyorlar. Aşırı ve hâricî fikirlere savaş ilan ediyorlar…
Şemsüddîn Bû Rûbî: Âlimlerimiz der ki: “Batılın alametlerinden biri de ehlinin paramparça olup fırkalara ayrılmasıdır.” Selefilik denilen şey bugün yaklaşık 280 farklı fırkaya ayrılmıştır. Bir hususta ittifak etmişler onun dışındaki her şeyde ihtilaf etmişlerdir; birbirlerini sapıklıkla itham etmekte müttefiktirler ama bunun dışındaki her hususta aralarında ihtilaf vardır. “Ümmet’in birliğini sağlamak, Müslümanları Kitap ve Sünnet üzerinde birleştirmek için dört mezhebi ilga etmemiz lazım” dediler. Ama tuhaf olan şu ki bu gün gelinen noktada önümüze yüzlerce mezhep ve fırka koydular. Mağrip Arapları İmam Mâlik’in mezhebi üzerinde ittifak etmiş yekpare bir haldeyken bugün Selefîlerin yüzünden bu bölgede yüzlerce taife türedi. “Selefîler, Ümmet’i böyle mi birleştirecekti?” diye sormak şimdi herkesin hakkı değil midir?
Diğer taraftan Selefilerin öfke hareketlerini kınadıkları da tartışılmalıdır. Cezayir halkı büyük bedeller ödeyerek bu haricî hareketlerin üstesinden geldikten sonra Cezayir’de Selefî bir devlet kurmaktan ümitlerini kesen Selefîler bu gün bu hâricî hareketleri kınadıklarını ilan ediyorlar. Elbânî Cezayir yöneticilerini tekfir eden fetvasını yayınlayınca bu fetva, haricî hareketler için bir kılıf oldu. Ancak 13 yıl sonra Cezayir halkı bu hareketleri hezimete uğratınca aynı Elbânî kalktı ve “Terör” hareketlerini kınadığını ilan etti. Niçin işin başında bu kadar bedel ödenmeden önce aynı tavrı göstermedi. Halbuki Cezayir’deki Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat âlimleri, hocalar ve imamlar daha işin başında bu fitnenin farkına vararak haricî yönelimlere şiddetle karşı çıkmıştı (Cezayir’de sözü edilen bu aşırı yapılanmalara karşı İslamî Kurtuluş Cephesi FİS’in de tavır koyduğu burada hatırlanmalıdır. Çevirmen)
Soru: Bazıları sizin Selefilere karşı önyargılı olduğunuzu, eleştirilerinizin sadece fikrî temellere dayanmadığını söylüyor.
Şemsüddîn Bû Rûbî: Öncelikle söylemek isterim ki bizim kimseye karşı önyargımız yoktur. Eğer Selefîlikten maksat Kitap ve Sünnet’i Selef’in anladığı gibi anlamak ise hatırlatmak gerekir ki dört mezhep imamı Kitap ve Sünnet’i Selef anlayışıyla anlamıştırlar. Ama bu gün İmam Mâlik’i taklit ettiğinizde size Selefî denmiyor. Fakat Elbânî, İbn Useymîn ya da Bin Bâz’ı taklit ettiğinizde Selefî olarak adlandırılıyorsunuz. Bu bidat değil midir?
Müslümanlardan birinin çıkıp İslâm Ümmeti’nin cumhurunu sapıklıkla itham ederek kendisinin fırka-i nâciye olduğunu, kendisine muhalif olanların ise ehl-i bidat ve ehl-i dalâlet olduğunu iddia eden bir fırka kurması bidat değil midir? Bunlara muhalefet edenler kimlerdir? İslâm Ümmeti’nin cumhurudur. Dolayısıyla bunlar ümmetin cumhurunun bidat ve dalalet üzere olduğunu iddia ediyor. Bu yüzden Allah tamamlamayı nasip ederse “Selefî Bidatçiliğin Kâmusu” adında bir çalışma yapıyorum. Bu çelişkilerin hepsini orada açıklayacağım.
Ben Selefîlik dediğimde tabii ki Selef-i Sâlih’i kastetmiyorum. Britanya istihbaratının kurduğu ve tüm emperyalist ülkelerin hoşnutluğunu kazanan taifeyi kastediyorum. Bazı İslâm davetçilerinin dünyanın her tarafından kovulduğu bir dönemde Avrupa ve Amerika’nın Selefî akımın öncülerine güvenilir barınaklar sunmasını siz nasıl açıklıyorsunuz? Ebu Katâde ve diğerleri nerede yaşıyor? Hepsinin İngiliz ya da Amerikan vatandaşlığı var. Selefî internet sitelerinin hemen hepsi Amerika’dan yayın yapıyor. Amerikan uydusu krallara itaate çağıran bu Selefî akımları kim finanse ediyor? Seyyid Kutub’u niçin sapıklıkla itham ediyorlar? İlmiyle âmil âlimleri niçin karalıyorlar? Bakıyorsunuz Amerika’nın razı olduğu herkesten, selefîler de memnun. Amerika’ya karşı olan herkese savaş açıyorlar.
Selefî akımın dünyada bu denli yaygın olmasına gelince bilmek gerekir ki bunlar daha ziyade avam arasında yayılıyorlar. Bilindiği üzere avam mezhebi olmayan gariban insanlar demektir. Avamdan olan insanlara gelip “mezhepleri bırakın; Ahmed, Şâfiî, Ebu Hanife ve Mâlik sizin neyinize?” diyorlar. Böyle bir dil kullanarak önce bu insanları mezheplerinden çıkardılar sonra da ilmî kaideleri, dayanakları ve muteber uleması olmayan beşinci bir mezhep kurdular. Bu “mezhep” mensupları Müslümanları tekfire ve tebdîe başladı. Hızlarını alamayınca birbirlerini tekfir etmeye başladılar. Bu yüzden İslâm Ümmeti geçmişte Bahailiği ve Kâdiyaniliği üreten Britanya istihbaratının kurduğu bu türedi mezheplerden sakınmalıdır.
Soru: Sözünü ettiğiniz Selefî düşünceler bu gün Cezayir gençliği nezdinde kabul görmeye başlamış durumda. Selefî akım Cezayir’de sürekli büyüyor. Siz Selefîlerin Cezayir’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Şemsüddîn Bû Rûbî: Bu mütemeslif (selefçi taslağı) akım gelecekte yok olmaya mahkûmdur. Çünkü batılın devam etmesi mümkün değildir. Hatırda tutmak gerekir ki Mutezile de devlet olmuştu… Hatta İmam Ahmed’e işkence etmişlerdi. Fatımî devleti Cezayir’de yüzlerce yıl hüküm sürmüştü. Ancak daha sonra Ümmet, Şiî devleti reddetmiş ve Mâlikî fıkhına dönmüştür… Ehl-i Sünnet’e dönmüştür. Bütün bunları hatırda tutmak gerek. Mademki bu akım dış istihbarat örgütlerinin ürünüdür ve mademki İslâmî uyanışın yönünü değiştirmek/saptırmak ve hakikî kaynaklarından uzaklaştırmak gayesiyle bu akıma varlık kazandırılmıştır Allah’ın izniyle Ümmet bunların üstesinden gelecektir. Bu gidişatın arızalı olduğunu fark eden birçok davetçi ve âlim, Müslümanları uyarmak için risaleler ve kitaplar hazırlamaya başladı bile. Allah’a hamdolsun Ümmet artık hak ile batılı birbirinden ayırmaya başladı. Dolayısıyla tarihte benzerlerinin olduğu gibi bu akımın da yok olacağından eminim.
Ömer Faruk Tokat
Kaynaklar:
www.islamonline.net
http://video.alarabiya.net/ShowClip.aspx?ClipID=2009.09.03.14.23.40.776
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
�Müslümanlar �Selefilere� Karşı Dikkatli Olmalıdır�

Şemsüddîn Bû Rûbî: Âlimlerimiz der ki: “Batılın alametlerinden biri de ehlinin paramparça olup fırkalara ayrılmasıdır.” Selefilik denilen şey bugün yaklaşık 280 farklı fırkaya ayrılmıştır. Bir hususta ittifak etmişler onun dışındaki her şeyde ihtilaf etmişlerdir; birbirlerini sapıklıkla itham etmekte müttefiktirler ama bunun dışındaki her hususta aralarında ihtilaf vardır. “Ümmet’in birliğini sağlamak, Müslümanları Kitap ve Sünnet üzerinde birleştirmek için dört mezhebi ilga etmemiz lazım” dediler. Ama tuhaf olan şu ki bu gün gelinen noktada önümüze yüzlerce mezhep ve fırka koydular. Mağrip Arapları İmam Mâlik’in mezhebi üzerinde ittifak etmiş yekpare bir haldeyken bugün Selefîlerin yüzünden bu bölgede yüzlerce taife türedi. “Selefîler, Ümmet’i böyle mi birleştirecekti?” diye sormak şimdi herkesin hakkı değil midir?[/URL]
Şemsüddîn Bû Rûbî: Öncelikle söylemek isterim ki bizim kimseye karşı önyargımız yoktur. Eğer Selefîlikten maksat Kitap ve Sünnet’i Selef’in anladığı gibi anlamak ise hatırlatmak gerekir ki dört mezhep imamı Kitap ve Sünnet’i Selef anlayışıyla anlamıştırlar. Ama bu gün İmam Mâlik’i taklit ettiğinizde size Selefî denmiyor. Fakat Elbânî, İbn Useymîn ya da Bin Bâz’ı taklit ettiğinizde Selefî olarak adlandırılıyorsunuz. Bu bidat değil midir?
Müslümanlardan birinin çıkıp İslâm Ümmeti’nin cumhurunu sapıklıkla itham ederek kendisinin fırka-i nâciye olduğunu, kendisine muhalif olanların ise ehl-i bidat ve ehl-i dalâlet olduğunu iddia eden bir fırka kurması bidat değil midir? Bunlara muhalefet edenler kimlerdir? İslâm Ümmeti’nin cumhurudur. Dolayısıyla bunlar ümmetin cumhurunun bidat ve dalalet üzere olduğunu iddia ediyor. [/URL]

Enteresan bir tespitler ....
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Çamur at izi kalsın niyetiyle yazılan yazıları Allah'a havele ediyorum.

Kafirlerin ağızları gibi biz aman saygılıyız ama biz .... söyler misiniz bu ağızların kafirlerin ağızlarından hangi farkı var.

Unutmamak gerekir ki fitne adam öldürmekten beterdir.

Yiğit adam er adam erkek adam varsa bir durum açık açık kimi kastettiğini açık açık der böyle fitne çıkaracak boş söylemlerden uzak olur daha önce de uyarmıştım selefiler hakkında yazıları art niyetli görüp yaptırım yapacaktım sizin ve sizin gibilerin şerrinden Allah'a sığınırım.


Konu kilitlenmiştir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt