Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Müslümanlara Yapılan Düşmanlıklar, Zulümler, Haksızlıklar ve Dini Kısıtlamalar

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bangladeş, Myanmarlılar'a yardımı yasakladı Bangladeş, Myanmar'daki şiddetten kaçarak Bangladeş'e sığınan Rohingya Müslümanlarına yardım eden üç yardım kuruluşuna faaliyetlerini durdurmaları çağrısında bulundu. Joynul Bari adlı yerel bir idareci, Fransız kuruluşları Sınır Tanımayan Doktorlar ve Açlığa Karşı Eylem ile İngiliz yardım kuruluşu Muslim Aid'e, Myanmar sınırındaki Cox's Bazaar bölgesindeki faaliyetlerini durdurmaları talimatı verildiğini belirtti.

Bari, bu kuruluşların, "kimliksiz ve yasadışı olarak bulunan" onbinlerce Rohingya Müslümanına yardım sağladığını belirterek, "sivil toplum kuruluşlarından sorumlu büronun bu yöndeki talimatının ardından, bu yardım kuruluşlarına Cox's Bazaar'daki tüm projelerini durdurmaları çağrısında bulunduklarını" kaydetti.

Bari, bu yardım kuruluşlarının, Myanmar'ın Arakan (Rakhine) eyaletinden kaçan Rohingya Müslümanlarının "gelişini teşvik ettiklerini" öne sürdü.

Sivil toplum kuruluşları, tıbbi tedavi, temel gıda ve içme suyu başta olmak üzere Rohingya Müslümanlarına 1990'lı yılların başından bu yana yardım ediyor.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Doğu Türkistan orucu yasakladı Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan'da, Ramazan ayında Müslümanlar'ın oruç tutmaları yasaklandı.

Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan'da, Ramazan ayında Müslümanlar'ın oruç tutmaları yasaklandı.


Bölge yönetiminin internet sitesinde yayımlanan genelgede, “Komünist Parti kadrolarının, devlet memurlarının (emekliler dahil) ve öğrencilerin Ramazan ayına özgü dini faaliyetlerde bulunması yasaklanmıştır” denildi.

Genelgede yasakların “Ramazan boyunca toplumsal istikrarın sağlanması amacıyla getirildiği” ileri sürüldü.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cami önüne domuz başı astılar! Fransa'nın güneyinde bir caminin önüne asılı halde 2 domuz başı bulunduğu bildirildi.
Montauban Belediye Başkanı Brigitte Bareges'in ofisinden yapılan açıklamada, Salam Camii bitişiğindeki direklere asılı halde 2 domuz başının bulunduğu belirtildi.

Belediye Başkanı Bareges olayı kınadı ve “Bu Müslüman topluma yapılan iğrenç ve dini değerlere hakaret içeren bir eylemdir”dedi.

Fransa 'da tahmini 5 milyon Müslüman, ülkedeki yaygın ayrımcılık ve İslamofobi ile mücadele ediyor.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Finansbank'ta da örtü yasak! CarrefourSA ve ARAS Kargo’nun ardından şimdi de 2005 yılında Finansbank’ın bilgi teknolojileri firması olarak Kocaeli’nin Gebze ilçesinde kurulan IBTECH şirketinde de başörtü yasağı uygulandığı ortaya çıktı.

“BAŞÖRTÜLÜ RESİM BULUNAN CV'LERİ DİREKT ÇÖPE ATIYORUZ”


Daha önce bir çok şirkete iş başvurusunda bulunan ve sırf başörtülü olduğu için reddedilen bir bayan, Finansbank'ın bilgi teknolojileri firması IBTECH'e resimsiz CV göndererek iş başvurusunda bulundu. Bir süre sonra randevu vermek için telefon eden firma yetkilileri, bayanın başörtülü olduğunu öğrenince demediğini bırakmadı. Başörtülü bayanı, sırf başörtüsü taktığı için aşağılayan firma yetkilisi, “Başörtülü olduğunuzu bilseydik hiç çağırmazdık. Açıkçası biz başörtülü resim bulunan CV'leri direkt çöpe atıyoruz. Bu kişiler en başta eleniyorlar zaten. Şirketimizin prosedürü böyle” dediği öğrenildi.

“İNSANLAR KİMİN NE OLDUĞUNU BİLSİN”

Akit'e konuşan mağdur başörtülü bayan, toplumumun başörtü düşmanı firmaları tanıması gerektiğini kaydederek, “İnsanlar kimin ne olduğunu bilsin. Bir çoğu bariz ortada olmasına rağmen, bunlar hemen unutuluyor. Bir çok arkadaşım iş bulmasına rağmen, sırf başörtülü olduğum için iş bulmakta güçlük çekiyorum” ifadelerini kullandı.

BANKA: ŞİRKET POLİTİKALARI BU YÖNDE

Akit'in ulaştığı Finansbank yetkilisi, “Başörtülü bayanların iş başvurularının kabul edilmediğine dair iddialar var. Doğru mudur?” sorusu üzerine iddiaları doğrulayarak, “Yani böyle bir şey var. Bizim firmamız için geçerli. Şirket politikaları bu yönde olduğu için kabul edemiyoruz” diye konuştu.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu türbanlıların burada işi ne? Başörtülü personel çalıştırmadığı gibi, personelin namaz kılması ve oruç tutmasını da yasakladığı ortaya çıkan Aras Kargo’nun başındaki Evrim Aras’ın annesi Meral Aras’ın da tam bir başörtüsü karşıtı olduğu iddia ediliyor.
ARAS Holding bünyesinde bulunan ARAS Kargo ile ilgili haberlerimiz büyük yankı uyandırdı... Başörtülü çalıştırmamayı prensip edindiğini ortaya koyduğumuz ARAS Kargo'nun mağdur ettiği personelden telefon, faks ve meil yağıyor. Anlatılanlar ve verilen bilgilerde ARAS'ta sadece başörtüsü değil; oruç tutmak ve namaz kılmanın da yasaklandığı ileri sürülüyor. Firmada, Cuma namazına giden personelin tespiti için Cuma günleri sayım yapılması, dışarıdaki personelin cep telefonundan aranması gibi olayların yaşanabildiği de iddialar arasında. ARAS Kargo'nun kurucusu Celal Aras, 2008'de vefat etmişti. Firmanın başında şimdi kızı Evrim Aras bulunuyor. Evrim Aras'ın annesi Meral Aras'ın da, sıkı bir başörtüsü karşıtı olduğu, bir sosyal sorumluluk projesi için ARAS Kargo'ya gelen Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi 2 bayanı başörtülü diye kapı dışarı ettiği iddia ediliyor.

ARAS Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras, bu iddialarla ilgili sorularımızı cevapsız bıraktı.

“BU TÜRBANLILARIN BURADA NE İŞİ VAR”

Büşra Ergülen, 2 yıl önce Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenci iken, bir sosyal sorumluluk projesi için gittikleri ARAS Kargo'da yaşadıkları olayı şöyle anlattı: “Görüşmeye gittiğimiz konunun içeriği köy okullarına kitap yollamaya dair bir projeydi. Biz de ARAS Kargo'dan taşıma sponsoru olmalarını talep etmiştik. Kurumsal iletişimdeki arkadaşlar ‘Buyurun gelin, görüşelim' dediler. Biz ARAS Kargo'ya 4 arkadaş gittik. Diğer 2 arkadaşımız, açık bayan arkadaşlardı. Biz 2 kişi ise başörtülüydük. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde öğrenciydik o zaman. Kavacık'taki genel müdürlük binasına gittik. Bizi -1'inci kata aldılar toplantı salonuna. Toplantı salonunun camı arka otopark girişine bakıyordu. Biz görüşürken otoparka lüks bir araç girdi. İçinden kilolu bir bayan (Meral Aras'mış, sonradan öğrendik) indi. Bizi dışarıdan gördü. Hemen olduğumuz yere girdi ve ismini vermek istemediğim yetkili bayana bağırmaya başladı. ‘Bunların burda ne işi var? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Hemen çıksınlar dışarı' dedi. Ardından bizi apar topar dışarı çıkardılar. Getirdiğimiz sunum dosyasını da elimize tutuşturdular. Bu bayanın Meral Aras, yani ARAS Kargo'nun kurucusu Celal Aras'ın eşi olduğunu sonradan öğrendim. Türbanlı olduğumuz için biz Meral Aras tarafından kovulduk binadan. Hatırlamak bile istemediğim bir hadise. Siz haber yapınca size yazdım. Daha fazla bahsetmek bile istemiyorum. İçim acıyor.

EVRİM YİNE GEÇİŞTİRDİ

Başörtülü karşıtlığını ortaya koyduğumuz ARAS Kargo'da personelin namaz kılmaları ve oruç tutmalarının da yasak olduğu ortaya çıkmıştı. Haberlerimizle ilgili ARAS Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras'tan yeni bir açıklama geldi. Evrim Aras, ilk açıklamasında, “Firmamız prensibi gereği türbanlı çalıştıramıyoruz” diyen yetkililerini suçlamış, ancak başörtülü personeli olup olmadığı konusundaki sorumuza cevap verememişti.

YİNE GEÇİŞTİRDİ

Başörtülü çalıştırmamayı prensip edindiğini ortaya koyduğumuz ARAS Kargo'nun mağdur ettiği personelden gelen telefon, mail ve fakslarda, ARAS'ta sadece başörtüsü değil; oruç tutmak ve namaz kılmanın da yasaklandığı ileri sürülüyordu. ARAS Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras, bu iddialarla ilgili olarak da gazetemize şu açıklamayı gönderdi:

“ARAS Kargo İnsan Kaynakları Politikaları doğrultusunda ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetilmez. Bu politikanın karşıtı tüm tavır ve davranışlar şirket esaslarımıza aykırıdır. Konuyla ilgili yapılan haberlerde şirketimizin sahip çıktığı değerler, tam tersi şekilde yansıtılmaktadır. Bu haksız durumun kurumsal ve ticari itibarımızı zedelemesi ihtimaline karşı, yasal yollara müracaat hakkımızı saklı tuttuğumuzu bildiririz.”ARAS'a tepki çığ gibi.

Tesettüre Çağrı Platformu (TESÇAĞ) yazılı bir basın açıklaması yaparak, bazı kendini bilmez özel firmaların, Rabbani öğretiler ile savaşmaya devam ettiğine dikkat çekti. Mehmet Duyu, Diyarbakır'da faaliyet yürüten TESÇAĞ adına yaptığı açıklamada, bazı insanların, kadını özgürlük adı altında çıplaklaştırarak kullanmak istendiğini belirterek, tüm Müslüman bayanları hilekarların hilelerine karşı uyanık olmaya ve tesettürlerinden taviz vermeden örtülerine bürünmeye davet etti.

Son zamanlarda CarrefourSA'nın Kozyatağı şubesinde, örtülü bir bayanın, Kızılay adına çalışmasına rağmen, başörtülü olmasından dolayı kovulma olayına maruz bırakıldığına dikkat çeken Duyu, yaşanan bu hukuksuz uygulamadan dolayı işin sorumlusu olan müdürün bir müeyyideye tabi tutulmasını istedikleri kaydetti.

9 BİN ÇALIŞANDA TEK BİR BAŞÖRTÜLÜ ELEMAN YOK

Duyu, ARAS Kargo Bölge Müdürlüğü'ne iş başvurusunda bulunan bir bayanın, başörtülü olduğu gerekçesiyle işe alınmadığına değinerek, bu firmada 8-9 bin çalışanın olmasına rağmen bir tek başörtülü elemanlarının bulunmadığına vurgu yaptı. Duyu şunları kaydetti: “Son zamanlarda işçi alımını duyuran ARAS Kargo Kayseri Bölge Müdürlüğü'ne Yozgat Yerköy'den bir tesettürlü bacımız müracaatta bulunmuş, ancak başörtülü olduğu müddetçe firmalarında çalışamayacağı cevabıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu yasakları nereden uyduruyorsunuz? Siz kraldan daha mı kralcısınız ki devletin bir çok kurum ve kuruluşlarında başörtülüler çalışmasına rağmen, bir tek başörtülünün çalışmasına tahammül edemiyorsunuz? Sizin bu yaptıklarınızı en üst dereceden kınıyoruz.”

ARAS KARGO ÖZÜR DİLEMELİ

Duyu son olarak, ARAS Kargo'nun, yapılan bu tür yanlışlıklardan bir an önce geri dönmesini, yanlış tavırlardan ötürü Müslüman halktan özür dilemesini talep ederek, aksi halde bu işin peşini bırakmayacaklarını ve Müslüman halkı bu firmalara karşı bilinçlendireceklerini söyledi.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Oruç tutanlara ceza! Fransa'nın başkenti Paris yakınlarındaki bir yaz kampında görevli 4 spor eğitmeni oruç tuttukları gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldıFransa'da 4 spor eğitmen oruç tutuyor diye görevden uzaklaştırıldı

BBC'nin haberine göre Gennevilliers Belediye Başkanı, eğitmenlerin oruç tutmasının yaptıkları sözleşmeye aykırı olduğunu ve bu kişilerin oruç tuttukları için çocukların güvenliğini riske attıklarını ileri sürdü.

Yerel meclis, kararını açıklarken, üç yıl önce yemek yemeyen bir kadın görevlinin kaza yaptığı ve bir çocuğun ağır yaralandığı örneğini verdi.

Görevden uzaklaştırılan kamp eğitmenlerinden biri, kararın ''adaletsiz ve kabul edilemez'' olduğunu söyleyerek, hiç kimsenin bir şeyler yemeye zorlanamayacağını, ayrıca yemek yememenin insanların bazı yeteneklerini kaybettirmediğini söyledi.

Eşit haklar savunucuları orucun kişisel özgürlük konusu olduğunu bildirirken, Fransa Müslümanlar Konseyi, yerel yönetimle mücadelelerinde eğitmenlere destek olacağını açıkladı.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Suriye'de katliam ve vahşet

Esed yönetimi Suriye'de çaresiz ve savunmasız çocukları ve kadınları katlediyor. Deyr ez Zor'da tam bir vahşet icra ettiler.


Esed'e bağlı güçler muhaliflerin güçlü olduğu Deyr ez Zor kentinde de büyük bir katliama başladı. Görüntüler tam bir vahşet yaşandığını ortaya koyuyor.

Yanarak kömürleşmiş kadın ve çocuk cesetleri; parçalanmış bedenler, kafasız gövdeler, bacaklar, kollar...

Uçak, tank ve top atışı ile bombalanan şehirde hedef alan evlerde çok sayıda kişi yaşamını yitirirdi. Saldırıda çok sayıda kadın ve çocuk yanarak can verdi. Dün başlayan saldırılar, bugün de devam ediyor.

Muhaliflerin sosyal paylaşım sitelerine yükledikleri görüntülerde, Suriye ordusunun saldırılarından kaçmaya çalışırken bombardımanın hedefi olan çok sayıda kişinin cesedi görülüyor. Görüntülerde saldırı sonrasında parçalanan cesetlerin yanı sıra yanarak kömürleşmiş cesetler dikkat çekiyor. Bombardıman sonrasında vücutlarının büyük bir bölümü parçalanan cesetlerin arasında, çoğu kadın ve çocuğun olması dikkat çekiyor. Cesetleri kaldıran şahıslar ise bu manzara karşısında, "Ramazan ayında Esed güçlerinin gerçekleştirdiği saldırılarda çok sayıda kadın ve çocuk ölüyor. Müslüman ve Araplar utansın" diyerek tepki gösteriyor.

Kameranın karşısına geçen bir şahıs ise vücudunun büyük bir bölümü parçalanan ve kömürleşen çocuk cesetlerini göstererek,"Bunlar bombardımandan kaçmaya çalışan masum insanlardı. Bir köşeden başka bir köşeye kaçarken bombardımanın hedefi oldular ve öldüler. Burada 18'den fazla masum insan öldü." diyerek yaşanan dramı anlattı.


Liva El Tevhit Grubu 300 Kişiyle Halep'e Girdi

Gecenin karanlığında yola çıkan grup, sabah saatlerinde kente ulaştı.

Özgür Suriye Ordusunun en güçlü ve büyük kolu olan Liva El Tevhit grubu, Esed rejiminin Halep'i kuşatmaya başlaması üzerine 300 kişilik bir askeri kuvvet ile şehre girdi.

Grup, Halep'teki muhalif birliklerine destek vermek için Halep'e gitti.

Liva El Tevhit grubu liderlerinden Yusuf Sabah Ebu Selmo, "Bizim hedefimiz Esed'ı iktidardan düşürmektir. Bunu yapacak gücümüz var. Ancak Halep halkı bizim için çok önemli olduğundan burada tam olarak gücümüzü gösteremiyoruz. Halep'e ve Halep halkına zarar gelmesini istemiyoruz. Ancak buna rağmen birlik ve düzeni sağlamak için Halep'i alacağız. Esed askerlerini buradan temizleyeceğiz. Esed'e yardım ve yataklık edenleri de aynı şekilde buradan temizleyeceğiz" dedi.

“Esed Senin Tanklarınla Sarayına Yürüyeceğiz Bizi Bekle!”

Esad güçleri ile muhalefet arasında şiddetli çatışmalara sahne olan Halep’te büyük bir yıkım yaşanırken, kentin dört bir yanını da keskin nişancılar sarmış durumda. Halepliler, rejim güçlerinin kimyasal silah kullanarak halkı evlerinden çıkarmaya çalıştığ


Suriye, 48 yıllık Baas Rejimine karşı başlattığı isyanın 16 ayını geride bırakırken, Suriye halkı en zor günlerini yaşıyor. Bir cehennemi andıran Halep’ten kaçış ise adeta imkansız. Halep’e giren bir daha çıkamıyor. Havadan ve karadan bombalanan Halep’te büyük bir yıkım var. Şehrin her bir yanını rejimin keskin nişancıları sarmış durumda. Altyapı vurulduğu için şebeke suyu kesilmiş. 140 tank ve 14 bin askerle Halep’i kuşatan Esad güçleri özelikle muhaliflerin destek almaması için yolları ve kamu binalarını hedef alıyor.

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ise yaklaşık 2000 kişilik askerle direniyor. Saldırılarda kimyasal bombalar ile misket bombalarını kullanan rejim güçlerine karşı roket atar ve düşük yoğunluklu silahla kullanan ÖSO tam bir gerilla taktiği uyguluyor. Geceleri harekete geçen muhalifler adım adım zafere yaklaşırken tüm ihtiyaçlarını da gece temin ediyor. Bütün imkansızlıklara ve korkunç bombardımana rağmen mevzilerini koruyan muhalifler, mobil kuryelerle gıda ve ilaç malzemesi taşıyor.

Kaçmak için yakıtları bile yok

Canlarını kurtarmak için günlerdir kenti terk etmeye çalışan halk ise perişan. Kaçabilmek için taşıtlarına koyabilecek mazot bulamayan halk aç ve susuz günlerce yol alarak Türkiye sınırına yakın yerleşim yerlerine kaçıyor. Zamanında kaçamayanlar ise Halep’te mahsur kalarak kurtarılmayı veya savaşı zarar görmeden atlatacağı günü bekliyor. Türkiye sınırındaki Azez’e kaçan Abdullah Davut, akrabalarının hala Halep’te olduğunu ve büyük endişe duyduklarını söylüyor. Davut, “Eşim ve çocuklarımla beraber kaçabildik. Halep adeta cehennem oldu. Uçaklar bir yandan tanklar toplar bir yandan bombalıyor. Hiç insafları yok, dışarıda gördüklerini vuruyorlar. Evlerinde saklanan ve kaçma imkanı bulamayan binlerce insan var. Kimyasal gazlar atıp halkı evlerinden çıkarmaya çalışıyorlar. Amcamın çocuklarından haber alamıyorum” dedi.

Esad askerleri tanklarla binaları yerle bir ederken kentin bir çok noktasına da keskin nişancılar yerleştirdi. Halepli siviller akın akın kentten kaçarken, şehrin merkez mahallelerinde mevzilenen binlerce Özgür Suriye Ordusunu kentten çıkarmak için Esad ordusu 150 tank, yüzlerce top ve binlerce askerle saldırıyor. Kenti tanklar ve topların yanı sıra havadan da vuran Esad’ın ordusu alt yapıyı da büyük oranda tahrip ettiği için ciddi manada su sıkıntısı yaşlanıyor.

Şebbiha Kan Kaybediyor Yakında Dağılacak

Son bir haftadır savaş uçakları, tank ve ağır silahlar ile hava ve karadan saldırarak Halep’i direnişçilerden temizlemek isteyen, diğer bölgelere göre Halep saldırısını daha çok önemseyen ve Halep saldırısına “savaşların anası” adını veren Esad rejimine karşı ÖSO etkili bir gerilla savaşı sergiliyor. Muhaliflere göre Suriye ordusu son 2 aydır yoğun şekilde dökülmeye başladı. Generalden, subayına, erine kadar Esad ordusunun dağılma süreci yaşadığını belirtiyorlar. Esad’ın Nusayri askerleri ve gözbebeği olarak baktığı Şebbiha’lar ile katliamlarını sürdürdüğünü ifade eden muhalifler, Şebbihaların korkunç katliamlarla dolu mazisinden dolayı hiçbir yerde destek bulamayacağını ve kısa bir süre sonra dağılacağını kaydediyor.

Halep rejimin mezarı olacak

Halep’te Özgür Suriye Ordusu ile Esad güçleri arasındaki çatışmaların kentte büyük yıkıma yol açtığını söyleyen Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Üyesi Ömer Şavaf, muhaliflerin silah desteğine ihtiyacı olduğunu belirtti. Şavaf, “Esad, şimdiye kadar Halep’teki direnişi kıramadı. Esad ordusu çok ağır silahlarla saldırmasına karşın pek çok tankı ve helikopterini de kaybetti. Fakat direnişçilerin gerilla savaşına uygun, Esad’ın silahlarına karşılık verecek nitelikte silahı yok.

Direniş tüfekle olmaz. Suriye’de rejim değişmeli diyenler silah yardımı yapmalı” diye konuştu. Muhaliflere ağır silah yardımı yapılmamasının ardında ‘Bu silahlar ileride İsrail’e karşı kullanılabilir’ fikrinin yattığını söyleyen Şavaf, şunları anlattı: “Silah olmayınca bu kanlı diktatörü nasıl devirelim? Diplomasinin işe yaramadığını görmüyorlar mı? İşe yaramış olsa Kaddafi, 1970’lerde devrilirdi. Saddam, idamına gerek olmadan iktidardan giderdi. Şimdi bize ‘Direnin diyenler’ var. Nasıl direnelim? Muhaliflerin elinde Esad’ı yenecek güçte silah yok.

Halep’te muhalif direnişçiler taktik hatası yapmazsa bir hafta içinde rejimin mezarlığı olur” Halep’in coğrafi olarak çok karmaşık yapısı olduğuna dikkat çeken Şakfa, “Humus’un direniş bölgeleri Alevi mahallesi ve köyleri ile kuşatılmıştı. Aleviler rejimden yana tavır alıp direnişi kırmak için işbirliği yaptı. Bunun sonucunda da katliamlar oldu. Halep’te ise Esad’ı bozguna uğratan halkın katılımı. Bu sebeple Halep’i Esad’ın alması mümkün değil” dedi.

Esad senin tanklarınla sarayına yürüyeceğiz bizi bekle

Halep-Türkiye arasındaki stratejik bir kontrol noktasını ele geçirdiklerini açıklayan muhalifler, Esad birliklerinin kaleleri Selahaddin’de denetimi sağladığı haberini yalanladı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı ordu birliklerinin cumartesi günü Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kuvvetlerine karşı Halep’te başlattığı operasyon üçüncü gününe girerken, isyancıların Halep ile Türkiye arasındaki stratejik bir kontrol noktasını ele geçirdiği belirtildi. ÖSO komutanı Ferzat Abdül Nasser, “Yaklaşık 10 saat süren çatışmanın ardından, Halep’in 5 km kuzeybatısında kalan Anadan güvenlik noktasını ele geçirdik” dedi.

ÖSO’nun, kontrol noktasını ele geçirmesiyle Halep ile Türkiye arasındaki geçişi de serbest kıldıklarını belirtildi. Muhalifler çatışmalarda, 6 askeri öldürüp 25’ini de esir aldıklarını da açıkladı. Çatışmalarda ÖSO, yönetime ait 7 askeri aracı tahrip ederken, 8 tankı da ele geçirdiklerini duyurdu. Sosyal paylaşım sitelerine yüklenen görüntülerde muhalifler, ‘Esad bu tankların ile senin sarayına yürüyeceğiz bizi bekle’ diye slogan atıyor.

Suriye ordusu ise ÖSO birliklerinin en yoğun olduğu Selahaddin mahallesinin bir kısmını ele geçirdiğini açıkladı. Resmi haber ajansı SANA, ‘ordunun Selahaddin’i terörist gruplardan temizlediğini’ belirtti. ÖSO’nun Halep Konseyi Başkanı Albay Abdülcabbar Kaidi ise “Hükümet güçleri bir metre bile ilerleyemedi” dedi.

Sokağa kim çıkarsa öldüreceksiniz

Suriye ordusundan kaçıp Irak’a sığınan askerlerden olan 23 yaşındaki Hasan ile 25 yaşındaki Hüseyin, Erbil’de tanık oldukları katliamları anlatırken tarif edecek kelime bulamadı. Hasan, “Humus’ta halk rejim karşıtı yürüyüş yapıyordu. Bize şu emir verildi: Sokağa kim çıkarsa çıksın öldüreceksiniz. Eylemciler hep sivil ve silahsız yürüyordu” deyip şunları anlattı: “Arkamızda silahlı Muhaberat vardı. Verdikleri mermilerin hepsini halkın üzerine boşaltmamızı istiyorlardı. Mermilerini kullanmayanı tespit edince öldürüyorlardı.

Biz de ya havaya ya yere ateş açıyorduk” Hasan, Şebbiha adlı rejim yanlısı paralı grupların yaptığı katliamların daha da ‘ürkütücü’ boyutta olduğuna dikkati çekti: “Mermileri bitirmemek için katliamları bıçakla yapıyorlardı. Kadın çocuk demeden boğazlarını kesiyorlardı. Her öldürdükleri kişi için rejimden 50 dolar alıyorlar.” Hüseyin ise “En son bize gelen emir ‘sokağa kim çıkarsa öldüreceksiniz’ oldu. İnsanlığım bunu kabul etmedi.

Üniformamı atıp kaçtım’’ dedi. İki genç de “Rejimin gözünde birer suçluyuz ama bu suçu işlediğimiz için çok mutluyuz. Irak’ta güvendeyiz ama aklımız vatanımızda, geri dönüp özgürlüğümüz için savaşmak istiyoruz” dedi.

Direnişçiler Anadan Askeri Üssünü Ele Geçirdi

Özgür Suriye Ordusu, İdlib'in Anadan beldesi girişinde Esed bağlı ordu üssünü ele geçirdi.

Özgür Suriye Ordusundan yapılan açıklamada, içerisinde çok sayıda mühimmatın ve 3 tankın bulunduğu Anadan askeri üsse yaptıkları operasyon sonucu bölgeyi ele geçirdikleri saldırıdan sonra kaçan Esed güçlerini takip eden direnişçiler, Esed güçlerini üsse yakın bir binada abluka altına alındığı ifade edildi.

Esed güçleri söz konusu üsten beldeyi bombaladığı ve giriş-çıkışları engellendiğini, muhaliflerin üssü ele geçirerek stratejik bir mevzi kazandıklarını dile getirdiler.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Arakan'daki katliam sivil çatışma değil, devlet zulmü İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda, Müslümanlara yönelik şiddete yeterli müdahalede bulunmayan devlet görevlilerinin, Budist saldırganlar geri çekildikten sonra cinayet, tecavüz ve toplu tutuklama eylemlerini bizzat yürüttüğü belirtildi.
Myanmar'ın Arakan bölgesinde zulüm ve katliamlar devam ederken, merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), 56 sayfalık bir rapor yayımladı.

Raporda, Arakanlı Müslümanların son iki aydır yaşadığı dehşet verici zulüm ve katliam ayrıntılarıyla tasvir edildi. Ayrıca, Müslümanlara yönelik şiddete yeterli müdahalede bulunmayan devlet görevlilerinin, Budist saldırganlar geri çekildikten sonra cinayet, tecavüz ve toplu tutuklama eylemlerini bizzat yürüttüğü belirtildi. 57 Budist ve Müslüman görgü tanığının ifadelerine de yer verilen raporda devletin, bölgeye ulaşmaya çalışan uluslararası yardım kuruluşu temsilci ve gözlemcileri tutuklayarak engellediği belirtiliyor.

Myanmar'da Rohingyalı Müslümanların on yıllardır süren baskı ve ayrımcılığa ilave olarak son iki aydır yaşamakta olduğu dehşet verici zulüm ve katliamlar, dünyanın en saygın insan hakları örgütünün çarşamba günü yayınladığı raporda ayrıntılarıyla tasvir edildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) 56 sayfalık raporunda, Müslümanlara yönelik şiddet dalgasına yeterli müdahalede bulunmayan devlet görevlilerinin, Rakhine Budistler geri çekildikten sonra, Müslümanlara karşı cinayet, tecavüz ve toplu tutuklama eylemlerini bizzat yürüttüğü belirtildi.

Ramri'de bir Budist rahibenin 3 Rohingyalının tecavüzüne uğradığı iddiası ile başlayan olaylarda, 3 Haziran günü bir otobüsü durduran kalabalık Budist grup, 10 Müslüman yolcuyu vahşice linç ederek öldürdü. HRW, yerel halkla görüşmelerinde, bu sırada olay yerinde bulunan güvenlik güçlerinin 10 Müslüman'ın öldürülmesine hiçbir şekilde müdahale etmediğini doğruladı. 8 Haziran günü Moungdaw şehrinde cuma namazından çıkan öfkeli Rohingyalı Müslümanlar, Budist ev ve işyerlerine saldırdı. Bundan sonra, başkent Sittwe başta olmak üzere eyalet genelinde 800 bin Rohingyalı Müslüman'a yönelik yoğun bir Budist şiddeti başladı. HRW, Müslüman karşıtlığıyla bilinen Burma medyasının da Müslümanlara yönelik şiddet dalgasını haberleriyle teşvik edip büyüttüğüne dikkat çekiyor. Bütün bu gelişmelere güvenlik güçleri müdahale etmedi.

"DEVLET DURDURABİLİRDİ"

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 57 Budist ve Müslüman görgü tanığının ifadeleriyle desteklediği raporunun başlığı da, 29 yaşındaki bir Rohingyalı Müslüman ile daha yaşlı bir Rakhine Budist'in, örgüt temsilcilerinin kendileriyle farklı zamanlarda yaptığı görüşmelerde sarf ettiği aynı cümleden alındı: "Devlet Bunu Durdurabilirdi''.

HRW, olaylar başladıktan 3 gün sonra ilan edilen sokağa çıkma yasağına rağmen, 12 Haziran günü eyalet başkenti Sittwe'de Rakhine Budist çetelerce, Müslümanlara ait 10 bini aşkın ev yakılırken, polislerin ve Lon Thein adı verilen milislerin kaçmaya çalışan Müslümanlara gerçek mermilerle ateş ettiğini de belirledi. Şehrin yarısını oluşturan Müslümanların neredeyse tamamı kaçmak zorunda kaldı. HRW, bu insanların evlerine geri dönmelerine izin verilip verilmeyeceğinin de belli olmadığına dikkat çekiyor. Olaylar sırasında tutuklanan çok sayıda Rohingyalı Müslüman'dan hiçbir haber alınamadığına işaret eden HRW raporu, Burma hükümetine, gözaltında olanların kimlikleri ve nerede tutuldukları konusunda ailelerine derhal bilgi vermesi çağrısında bulunuyor.

"ROMANTİK SÖYLEMLER"

"Eğer Arakan'da yaşananlar, geçen yıl sona eren askeri cunta döneminde gerçekleşseydi dünya ayağa kalkardı." diye yazan HRW Asya yöneticisi Brad Adams, "Ancak öyle görünüyor ki uluslararası toplum, Burma'da değişim yaşandığı yönündeki romantik söylemden etkileniyor. İnsan hakları ihlalleri sürerken bile ambargoyu kaldırıp ticari antlaşmalar imzalıyorlar." dedi.

Haziran ayından bu yana sınırlarına gelen binlerce Rohingya Müslüman'ını kabul etmeyerek geri gönderen Bangladeş hükümeti uluslararası hukuka aykırı davranmakla eleştiriliyor. Bangladeş sahiline gelen ve merhamet dileyen Müslümanların muson yağmurlarının olduğu bir dönemde dayanıksız tahtadan teknelerle denize geri gönderildiğine tanık olduğu kaydediliyor. Bangladeş'e sığınabilenlerin, gıda, barınak ve korunmadan yoksun olduğunun altı çiziliyor.

BANGLADEŞ'TE SELE YAKALANDILAR

Öte yandan, katliamdan kaçan Arakanlı Müslümanlardan Bangladeş'e geçebilenler için her şey geride kalmış olmuyor. Aralıksız yağan muson yağmurlarının yıktığı Bakkali Nehri üzerindeki Gorconia köprüsünden arta kalan parça üzerindeki yolculukları yaşadıklarının özeti gibi.

Güneydoğu Asya'nın çilekeş Müslümanları onlar. Asırlardır yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalan Arakan Müslümanları, Bangladeş, Myanmar ve Hint Okyanusu arasında sıkışmış kalmış bir halk. Myanmar'da devlet eliyle teşvik edilen zulümden kaçıp sığındıkları Bangladeş'te de olumsuzluklar yakalarını bir türlü bırakmadı. Aralıksız yağan Muson yağmuru ve sel suları, derme çatma barakalarda yaşayan Arakanlıları zor durumda bırakıyor. Tıpkı Gorconia ve Gocacobbiye yakalarını birleştiren köprünün yaşanan sel felaketinde yıkıldığı gibi yıkılıyor hayatları.

Kutupalong Kampı isimli resmi olmayan bu köhne kampta annesinin kucağında neredeyse vücudunun büyük bölümü alçıda olan bir çocuk dikkatimizi çekiyor. Anne Hamide ve 3 yaşındaki oğlu Muhammed Erkan ile Myanmar'dan kaçanlardan biri. Minik Muhammed neden kaçtığını belki anlamıyor ama onun bedeni her şeyin farkında. Anne Hamide, oğlunun tedavisi için cesaretini toplayıp, Myanmar'da ölümü göze alarak sokağa çıkıyor. Yakalanmak uğruna da olsa oğlunun tedavisini yaptırıyor. 5 ay önce Budist Myanmar askerlerinin zulüm ve katliamından kaçarak buraya gelmiş anne-oğul. Onlara, 1940'larda aynı şekilde kaçanlar yardım etmiş.

TERAVİHTE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI

Birkaç ay önce Myanmar'dan kaçarak kampa yerleşen 35 yaşındaki Muhammed Ekrem, Arakan'da yaşadıklarını tane tane anlatıyor. İbadet etmek için camiye gidemediklerini söylüyor. Ramazan aylarında teravih namazı vakitlerinde sokağa çıkma yasağını başlattıklarını, bu saatlerde camiye gidecek olan Müslümanları öldürmek için gerekçelerinin hazır olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Ülkeyi bize zehir ettiler. Tarımı ve ticareti yasaklardılar. Genç kızlarımıza işkence yaptılar. Daha sonra askerler evlerimizi bastı. Kardeşlerimden birinin karnını, diğerinin de kafasını keserek öldürdüler. Kardeşimin sakallarından tutarak sokak ortasında gezdirdiler. Orada askerler evimizi basmıştı, burada da seller..."

Myanmar'dan 1 yıl önce Bangladeş'e sığınan 42 yaşındaki Kulame Kullamiya, canını kurtarmak için uzun bir yolculuğun ardından Cox's Bazaar'a ulaşabilenlerden. Şiddete dayanamayan komşuları ile birlikte kaçmayı kararlaştırdıklarını belirten Kullamiya kaçış hikâyesini şöyle anlatıyor: "Bir botla yola çıktık. 5 gün süren bot yolculuğundan sonra Bangladeş'e ulaştık. Kıyıya vardığımızda günlerce ormanlık alanlarda saklandık. Babam ve annem yaşlı için oldukları gelemediler. Kendimizi savunacak hiçbir şeyimiz yok, bu yüzden onlara karşı koyamıyoruz. 2 oğlum akrabalarımızı getirmek için Arakan'a döndü. Aylar geçmesine rağmen kendilerinden haber alamıyorum. 8 kişilik bir ailem var, onlara gelen yardımlar sayesinde bakabiliyorum. Ülkeme dönmek için gün sayıyorum ama can güvenliğimiz tam olarak sağlanmadan bunun tehlikeli olduğunu biliyorum."

Abdullah 23 yaşında ve 3 yıl önce gelmiş. 11 kişilik bir ailesi var. Myanmar'da okumasına izin vermemişler. Yaşadıkları ev nüfusları artınca yetmemeye başlamış. Yeni bir ev inşa etme girişimine ise yetkililer izin vermemiş. Ardından tacizler başlamış. Amcası Myanmar'da ev hapsinde tutulan Abdullah, askerlerin içinde hiç Müslüman olmadığını ve kendilerinin öğretmen bile olmalarına izin verilmediğini anlatıyor.

Said Nur ise kampta henüz yeni, 20 gün önce gelmiş. Myanmar'da akşam 6'dan sabah 6'ya kadar evlerinden çıkmalarına izin vermiyorlarmış. Sokakta can güvenliklerinin kalmadığını anlatıyor. Sokakta askerler tarafından yakalanıp götürülenlerden bir daha haber alamadıklarını söylüyor. Anne ve babası Myanmar'da kalmış. Köyleri sınıra yakın olduğu için 5 saatte Bangladeş'e geçebilmişler. 50 yaşındaki Taiba Aynun da diğer Arakanlılar gibi şiddet görerek 5 ay önce Bangladeş'e kaçmış. Taiba Aynun, Myanmar'ın Müslümanlar için yaşanmaz bir yer haline geldiğini, sokağa çıkmanın ölümü göze almak anlamına geldiğini anlatıyor: "Kocamı ve kardeşlerimizi öldürdüler, bana işkence ettiler. Komşularımın yardımları ile ülkeden kurtulabildim. Bangladeş hükümeti bize bakamıyor. İki ülke arasında sıkıştık kaldık." Ailesinden kimsesi kalmayan Tabia Aynun, Myanmar'dan birlikte kaçtığı komşuları ile birlikte yaşıyor.

Beşir Ahmet de 52 yaşında ve kampın en eskilerinden. 7 yıldır kampta yaşıyor. 9 kişilik bir ailesi var. Myanmar'da çok sayıda arsası olduğunu ve Myanmar devletinin buna el koymasından sonra oradan kaçmak zorunda kaldığını anlatıyor: "Ülkede çocuklarımızın evlenmesine karşı çıkıyorlar, çünkü çoğalmamızı istemiyorlar. Evlenen oğullarımız işkenceden geçiriliyor." Can güvenliklerinin sağlanması halinde ülkesine geri dönebileceği umudunu yitirmediğini vurgulayan Ahmet'in dudaklarından şu cümleler dökülüyor: "Burada bir barakada yaşıyoruz ama orada çok arazim vardı. Geri dönersem hepsini geri alırım inşallah."
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şam'ın banliyösünde katliam: 50 ölü Suriye ordusuna bağlı birliklerin, bu sabah Suriye'nin başkenti Şam'ın Cedide Artuz kırsalında 50 kişiyi öldürdüğü bildirildi.
Şam Haber Ağı (SNN), öldürülenler arasında Muaddamiye bölgesinden Cedide Artuz'a gelen Suriye lilerin bulunduğunu belirterek, muhaliflerin ellerinin arkalarından bağlanarak kurşuna dizildiğini kaydetti.

Suriyeliler, askerlerin olay yerini terk etmesinden sonra cenazelerini alabildi.

Olaydan sonra bölgedeki caddeleri doldurarak Beşşar Esed rejimi aleyhine sloganlar atan Suriyelilerin, cenazeleri defnetme hazırlığında olduğu belirtildi.
 
S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İran'dan Suriye'ye 4 bin asker İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Mesud Cezayeri'nin Suriye'ye desteklerinin askeri boyuta dönüşebileceği sözlerinin ardından sevkiyat başladı.
Türk istihbaratına göre; Halep'de bozguna uğrayan ve günlerdir bomba yağdıran Esad güçlerine destek için 4000 kişilik askeri güç İran ve Lübnan üzerinden Suriye'ye gönderildi. Halep Havaalanı'na indirilen askerlerin bir kısmının da karadan Halep'e ilerlediği belirtildi. Muhaliflerin eline geçmesiyle Esad'ın devrilmesini kaçınılmaz kılacağı için İran'ın Halep'e, çok önem verdiği, sevkedilen büyük güçle çatışmaların şiddetleneceği ve insani kaybın korkunç boyutlara çıkabileceği bildirildi. İran' dışında Lübnan Hizbullah'ı da Halep'in düşmemesi için sevkiyata başladı.

Hristiyan semtinde ilk çatışma

Bu arada Halep'te 'ölüm kalım savaşı' sürüyor. BM gözlemcileri, uçak ve helikopterlerin, muhaliflerin kontrolündeki kentin güneyini bombaladığını açıkladı. Şam'da ise çatışmalar ilk kez Hrıstiyanların olduğu bölgelere sıçradı. Bu bölgelerde daha önce rejim yanlısı gösteriler yapılmış, ancak hiç çatışma yaşanmamıştı.

STAR GAZETESİ
 
Üst Ana Sayfa Alt