SABAH NAMAZINA KALKAMAMAK
Soru: Kardeşim şikayet edip diyor ki:
Çoğu günler sabah namazını kaçırıyorum. Ancak nadir olarak bazen vaktinde kılabiliyorum. Çoğunlukla güneş doğduktan sonra uyanıyorum. İyi hallerimde ise cemaati kaçırdıktan sonra uyanıyorum. Uyanmak için çok çalıştım fakat nafile. Bu problemin çözümü nedir?
Cevap: Sonsuz hamdle Allah’a hamd olsun. Şimdi, bu problemin çözümü -diğerleri gibi- iki taraflıdır.İlmi taraf ve ameli (pratik) taraf.
İlmî taraf: O da iki kısımdır.
Birinci kısım: Müslüman, Allah’ın indinde sabah namazının değerinin büyüklüğünü bilmeli. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim sabah namazını cemaatle kılarsa, bütün gece namaz kılmış gibidir.”[2]
“Münafıka en ağır gelen namaz; yatsı ve sabah namazlarıdır. Eğer bilseydi o iki namazda ne var? Sürünerek dahi olsa onun ikisine gelirdi.”[3]
“Kim sabah namazını kılarsa o, Allah’ın himayesindedir.”[4]
“Allah’u Teâlâ himayesinden, sizden birşey talep etmez.”[5]
“Sizi gece ve gündüz ardarda daima takip eden melekler vardır. Sabah ve ikindi namazında toplanıyorlar (karşılaşıyorlar). Sizinle geceleyenler gök’e yükseliyorlar. Allahû Teâlâ -onlardan daha iyi bildiği halde- onlara kullarımı ne hal üzerine terkettiniz? diye sorar. Diyorlar ki: Onları biz terkederken namaz kılıyorlardı ve onlara gittiğimizde de namaz kılıyorlardı.”[6]
“Allah’ın indinde en faziletli namaz cuma gününün cemaatle kılınan sabah namazıdır.”[7]
“Kim iki bürdeyi kılarsa cennete girer.” İki bürde: Sabah ve ikindi namazıdır.”[8]
İkinci kısım: Müslüman, sabah namazını kaçırmanın tehlikesini bilmesi lazım. Aşağıda gelen hadis bu tehlikeyi beyan ediyor:
“Münafıka en ağır gelen namaz, sabah ve yatsı namazıdır.”
İbn-i Ömer (r.a.)’dan rivayet edilen sahih hadiste “Yatsı ve sabah namazında (camide) göremediğimiz adam hakkında iyi düşünmezdik- kötü zanda bulunurduk.[9]
Kötü zanda bulunmak sadece bu iki namaza gelmeyen hakkında idi. Çünkü bu iki namazı muhafaza etmek kişinin imanının ve sıdkının (sadık olmasının) ölçüsüydü. Bu ölçüde onun ihlasını ölçüyordu. Çünkü bu iki namazın dışındakiler (öğle - ikindi - akşam) kişi işi icabı ya da uyanık olduğundan bir problem yoktu. Sabah ve yatsı namazını kimse muhafaza etmeye güç yetirmez ancak kararlı ve sadık olan ki, onun için de hayır umulur.
Yine, sabah namazını kaçırmanın tehlikesine işaret eden hadislerden Peygamber (s.a.v.)’ın şu kelamı:
“Kim sabah namazını eda ederse o, Allah’ın himayesindedir. Allahû Teâlâ zimmetinden dolayı sizden birşey talep etmez. Kim onun himayesinden birşeyle çıkmak isterse, ona yetişir sonra onu yüzüstü cehennem ateşine atar.”[10]
Bu iki kısım, müslümanın sabah namazını terk ettiğinde, şevkle kalbini tutuşturmaya kefildir. Birinci kısım, sabah namazındaki sevabı almak için yarışmaya iter onu. İkinci kısım ise: Nasihat etmek ve azarlamak içindir. Nefsin günahta kalıp ona ihanette bulunmasından meneder.
Ameli (pratik) tarafı: Bu problemi tedavi etmede müslüman için birçok adım vardır. Eğer bu adımları takip ederse daha çok itina gösterip düzenli bir şekilde sabah namazını cemaatle sürdürebilir.
İşte adımlar:
1. Erken Uyumak:Sahih olan hadiste Peygamber (s.a.v.) “Yatsıdan önce uyumayı ve yatsıdan sonra konuşmayı hoşgörmüyordu.” Müslümana yatsı namazından önce uyumak yakışmaz. Burada müşahede edilen o ki; yatsı namazından önce uyuyanlar genel olarak gecelerinin tümünü bitkinlik ve can sıkıntısıyla (kederle) ve hastalığa benzeyen bir halle geçirirler.
Yatsı namazından sonra konuşmak da yakışmaz. İlim erbabı bunun sebebini şöyle beyan etmişlerdir; çünkü o, uykusuzluğa sebep oluyor. Böylece uyku onun gece namazına kalkmasına galip gelebilmesinden korkulur. Ya da sabah namazını faziletli, tercih edilen veyahut caiz olan vakitlerde kılmasında mani olabilir.
Yatsı namazından sonra mekruh olan konuşma şarih-ilim ehlilerin dedikleri gibi; Tercih edilen herhangi bir maslahatla ilgili olmayan meselelerle ilgili konuşmak. Ama müslümanlar için maslahat olan ya da hayırlı olan işlerde konuşmak -fikir alışverişinde bulunmak- mekruh değildir. İlmi müzakereler, salihlerin hayatını ve menkıbelerini öğrenme, misafirle konuşma, ailesi ve çocuklarına eşlik etme ve şakalaşma, misafirlerle mallarını ve canlarını korumak için konuşma, bu gibi mübah sebeplerden dolayı yatsıdan sonra konuşmak mekruh değildir.
İnsanların çoğunun, günah ve kötülüklerden dolayı geceyi uykusuz geçirmelerini düşündüğümüz zaman bu durum ne diye! Öyleyse, müslüman sabah namazına canlı ve dinamik bir şekilde uyanmak için erken uyumalı. Geceyi uykusuz geçirmekten sakınmalı. Çünkü o, sabah namazını cemaatle kılmaya, vukutta ağırlığa sebep oluyor.
İnsanlar uyku ihtiyaçlarında ve kendilerine yetecek uyku miktarda farklılaşabilirler bu doğaldır. İnsanların belli bazı saatlerde uyumalarını zorunluk kılmak mümkün değildir. Fakat her kişi kendisine yetecek kadar ve sabah namazına canlı ve dinamik uyanabilecek kadar bir vakit uyumalı.
Eğer tecrübe ve alışkanlığıyla bilse misal olarak saat 11’den sonra uyusa, sabah namazına kalkamayacağını bilse, ona şer’an o saatten sonra uyumak caiz değildir, v.s.
2. Uyumadan önce, abdestli olmaya ve zikirleri okumaya gayret göstermek. Çünkü bunlar sabah namazına kalkmaya yardımcı olurlar.
3. Sabah namazına kalkmakta azimli olmak ve bu niyetinde sadık olarak uyumak. Saat zilinin çalmamasını temenni etmek, kimsenin onu uyandırmamasını ümit ederek uyuyan kişi, bu bozuk -fasid- niyetiyle sabah namazına kalkamaz. Bu bozuk kalp ve gizli niyetinde olduğu müddetçe sabah namazına kalkmayı başaramayacaktır.
4. Uyanır uyanmaz Allahû Teâlâ’yı zikretmek.Bazı insanlar uyanıyorlar sonra bir daha uyuyorlar. Ama Allahû Teâlâ’yı ilk uyandığında zikir etmeye davranırsa, şeytanın düğümlerinden birini çözmüş olur. Bu onu kalkmaya iter. Abdestini aldığında azmini tamamlamış olup, şeytandan uzaklaşmış olur. Namaz kıldığında ise şeytanı utandırmış terazisi ağır basmış olur. Böylece kendisini iyi hissedip canlı ve dinamik olur.
5. Namaza kalkmak için başkalarından yardım istenmelidir.Bu hususlarda birbirine tavsiyede bulunmalı, aile fertlerinden ve salih kimselerden yardım istenmelidir. Şüphesiz ki, bu durum Allahû Teâlâ’nın şu sözünün kapsamına dahil olmaktır:
“İyilik ve takvada karşılıklı yardımlaşın.” (Maide: 5/2)
“Asr’a yemin olsun ki, insanlar husrandadır, ancak iman edip, salih amel işleyen, birbirine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr: 103/1, 2, 3)
Misal olarak: Müslüman, kendisini sabah namazına uyandırması için hanımına tavsiyede bulunabilir. Bu hususta; ne kadar yorgun ve bitkin olursa olsun, hanımı zor kullanabilmelidir.
Çocuklar da babalarından yardım almalıdırlar. Onları namazın vaktinde uykularından uyandırmalıdır. Baba çocukların imtihanı var, onlar yorgundurlar, uykularında bırakalım onlar zavallıdır demesin. Bunu demesi doğru birşey değildir. Bu babanın rahmet ve şefkatinden sayılmaz. Çünkü Onları rahmet ve sevgi ile yaklaşma onları uyandırmaktır, Allah’a itaat etmek için.
“Aileni namazla emret ve onda sebat kıl.” (Tâhâ: 20/132)
Sabah namazı için aile içinde yardımlaşma ve tavsiyede bulunma nasıl oluyorsa, aynı şekilde arkadaşlar arasında da olması gerekir. Bir kısmı bir kısmına yardım eder. Misal: Okul yurtlarında yaşayan öğrenciler ve mahalledeki komşular gibi. Komşu komşusunun kapısını çalar onu namaza uyandırmak için. Allahû Teâlâ’ya kulluğunda (itaatte) komşusuna yardım eder.
6. Kul, sabah namazını cemaatle eda etmek için Allah’ın onu muvaffak kılması için dua etmeli. Çünkü dua, herşeyde muvaffak (başarılı olmak için) en yüce ve en büyük sebeptir.
7. Uyarı ve ikaz aletlerini kullanmak:Çalar saat, onu münasip bir yere koymak. Bazı insanlar onu başucuna koyar çaldığında onu hemen kapatır ve uykuya devam eder. Böyle yapan saati biraz uzak biryere koysun tâki hissedip uyansın. Uyarıcı aletlerden telefon olabilir. Bu hizmetten dolayı telefonu ödeyeceği para miktarını çok görmemeli. Çünkü bu Allah yolunda infak edilen bir maldır. Allah’ın emrine icabet etmek için uyanmaya dünya malının tümü de denk olamaz.
8. Uyuyanın yüzüne su serpmek:
Gece namazına (teheccüde) kalkmak isteyen adamı öven hadisi şerifte olduğu gibi. Zevcesini (eşini) uyandırır eğer reddederse yüzüne su serper, gece kalkan kadının övgüsünde ise; kocasını uyandırır, reddederse kocasının yüzüne su serper.[11] Yüze su serperek uyandırma şer’î bir vesiledir. O gerçekten çok canlılık ve de çok ikaz edicidir.
Bazı insanlar bu şekilde uyandırıldıklarında kızıp isyan edebilirler. Küfredebilir, tehdid edebilir vs. Bundan dolayı uyandıran kişi hikmet ve sabırla işi sona erdirmelidir. Bilmelidir ki, uyuyanın mesuliyeti yoktur. Onun kötü davranışına tahammül etmeli. Bu onu, uyuyanları, namaza uyandırmaktan ayıran bir sebep olmamalıdır.
9. Tek başına yatmamalıdır. Peygamber (s.a.v.) kişinin tek başına yalnız gecelemesini (uyumasını) nehyetmiştir.[12] Bu hadisten anlaşılan bir hikmette herhalde, uyku kişiye galip gelir ve onu namaza uyandıran kimse yanında olmamasıdır.
10. Uzak yerlerde Uyumamak:
İnsanların, filan orada uyuyor diye aklından geçirmeyecekleri uzak yerlerde uyumamak. Ailesine haber vermeden evin damında uyuyan kimse, evde uzak (ya da kullanılmayan) odada ya da yurtlarda aynı şekilde uyuyan kimse gibi. Çünkü kimse bilmiyor ki, onun orada uyuduğunu tâki onu namaza uyandırsın. Belki de ailesi ve arkadaşları onu mescitte sanıyorlar. Ama gerçek o ki; o, uykuya dalmıştır.
Uzak bir yerde uyuması gereken kişi, etrafındakilere haber eder ki onu namaza uyandırsınlar.
11. Uyanma anında kararlılık:
Bir defada kalkmak. Merhaleler halinde değil, bazılarının yaptığı gibi. Uyandıran kişi, uyandırılanlara defalarca uyandırmak için dönebilir. Uyuyan her seferinde kalkıyor fakat arkadaşı gidince o yine yatağa dönüyor. Merhaleler halinde uyanma çoğunlukla başarısızdır. Uykuya dönmekten muhafaza eden sıçrama olmadan, uykudan kurtuluş yoktur.
12. Namaz vaktinin girişinden çok sonraya uyarıcı aleti kurmamalı. Kişi kendini bilir, eğer bu vakitte kalktığında, kendi kendine daha uzun bir vakit var, az daha uyuyayım herkes nefsinin siyasetini biliyor, ona göre hareket etmeli.
13. Uyanırken lambayı yakmak:
Yaşadığımız bu asırda, elektrik lambaların aydınlığı uyumayı, def eden büyük bir etkiye sahiptir.
14. Gece uyumamayı uzatmamak.Gece namazında dahi uyumamayı uzatmamak. Bazı insanlar gece namazını uzatıp sabah namazına az bir zaman kala uyuyorlar, böylece sabah namazına uyanmaları zorlaşıyor. Bu durum genellikle Ramazan ayında oluyor. Sahur yapıp sabah namazından hemen önce uyuyorlar, böylece sabah namazını kaçırıyorlar, şüphe yok ki, bu büyük bir hatadır. Çünkü farz namaz nafile namazdan önce gelir, geceyi teheccütsüz bir şekilde uyumayarak günah ve isyanda hatta en iyi halde mübahlarla geçireni bir tarafa bırak. Gece uyumamayı şeytan bazı davetçiler süsleyip bulundukları durumu tartışmalarla geçirip, sonra sabah namazından önce uyuyorlar. Bunu yapmakla kaçırdıkları sevap çok çok fazladır, kazandıkları yanında.
15. Uykudan önce çok yememeli. Çok yemek ağır uykunun sebeplerinden bir sebeptir. Çok yiyen çok yorulur, çok yorulan çok uyur böylece çok zarar etmiş olur. İnsan akşam yemeğinde hafif bir şeyler yemeye özen göstermeli.
16. Sabah namazı sünnetinden sonra “uyuma sünnetinin” tatbikinde hatadan sakınmak.
Muhtemelen bazı insanlar Peygamber (s.a.v.) şu sözünü işittiler.
“Biriniz namaz kıldıktan sonra sağ tarafına uyusun.”[13]
Peygamber (s.a.v.) den varid olan “Sabah sünnetini kıldıktan sonra biraz uyuyordu. Sonra Bilal (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’i namaza çağırıyordu. Böylece namaza kalkıyordu.” Muhtemelen bu hadisleri duyuyorlar ve bu sabit sünneti belki tatbik etmeye niyet ediyorlar. Yalnız güzel bir şekilde tatbik edemiyorlar. Öyle ki, birisi sabah namazının sünnetini kılıyor sonra sağ tarafına uyuyor, derin bir uykuya dalıyor tâki güneş doğana kadar. Bu, bu mevzudaki nasların kıt anlaşılmasındandır. Bu yatma -uzanma- uyku için değildir. Peygamber (s.a.v.) yatmış -uzanmış- halde iken Bilal (r.a.) onu gelip namaza çağırıyordu ve yine İmam Ahmed ve İbn-i Hibban’ın rivayet ettiği hadiste “sabah namazından önce hafif bir uyku uyumak istediğinde başını sağ avucuna koyar, kalkmasına yardımcı olur.[14]Çünkü kolun elden dirseğe kadar olan kısmını kalkıktır. Bu şekilde uyumak derin uykuya manidir. Çünkü uyuyanın başı avucunun ve kolun elden dirseğe kadar olan kısmın üzerindedir, daldığı vakit başı düşer böylece uyanır. Aynı zamanda Bilal (r.a.) Peygamberi (s.a.v.) sabah namazına uyandırmakla görevliydi.
17. Gece namazını (teheccütü) sabah namazından hemen önceye koymak.
Öyle ki vitir namazını bitirince sabah ezanı okunsun. İbadetler ardarda gelmiş olur. Böylece teheccüd namazı gecenin üçte birinin son kısmına denk gelmiş olur. Bu da efdal (faziletli) olan vakittir. Böylece sabah namazına canlı ve erken girmiş olur.
18. Uyurken Peygamber (s.a.v.) in uyuduğu şekilde uyumak.Öyle ki sağ tarafına, sağ yanağını, sağ elinin içine koyar bu şekil uyuma, uyanmayı kolaylaştırıyor. En hayırlı hal Peygamber (s.a.v.) halidir, diğer uyku şekillerinin tersine. Çünkü diğer şekillerde uyumak, uyanmayı zorlaştırıyor.
19. Kaylule[15] uykusundan destek almak. Kaylule ona yardımcı olur. Bu şekilde gece uykusunu mutedil ve muvazeneli kılmış olur.
20. İkindiden sonra uyumamalı. İkindi ve akşamdan sonra uyumamalı. Çünkü bu iki vakitte uyumak, gece uyumaya engel olan sebeplerdendir. Kim de uykusunu bu şekilde geciktirirse, uyanması zor olur.
21. Son olarak: Allah için ihlaslı olmak.Allah için ihlaslı olmak en hayırlı sebeptir, insanın namaza uyanabilmesi için. Bu bütün sebep ve vesilelerin en başında gelir. Eğer vicdanı uyandıran kalbi tutuşturan ihlas varsa bu inşallah onun cemaatle sabah namazına uyanması için kefildir. Sabah namazından dakikalar önce uyumuş olsa bile.
Muhakkak ki, ihlas ve sıdk çok istekli bazı kişileri acaip vesilelere itmiştir. Bu da onların çabasına, isteğine ve fedakarlığına işaret eder. Bir de yanına birden fazla çalar saat koyanlar var. Aralarına bir kaç dakika fark koyarak onları kuruyor. Biri çaldığında kapatsa bile az sonra diğeri çalar vs. Ya da bazıları koluna bir ip bağlıyor o ipi pencereden sarkıtıyor, arkadaşlarından biri camiye giderken o ipi çekiyor böylece onu sabah namazına uyandırıyor, vb.
İşte bak -Allah seni korusun- ihlas ve samimiyet neler yaptırıyor insana. Fakat hakikat acıdır; O da iman zayıflığı ve ihlas azlığı. Bugün bütün insanlarda apaçık yaygınlaşmış. Bunun işareti de, namaz kılanların azlığı, sabah namazında safların azlığı ki caminin etrafında oturanların çokluğuna rağmen bu oluyor.
Bazı kişilerin uykularının ağırlığı kendilerince memnun olunan bir durum olmadığını inkar etmiyoruz. Onlar maruz görülebilirler. Çünkü bu irade dışı bir durumdur. Böyle kişilerin yalvararak Allah’a sığınmaları gerekir, mümkün olan vesilelerden istifade etmeli, doktora başvurmalı, bir çözüm bulunması için çabalamalıdır.
Son olarak: Bu bir uyarıdır. Bazı insanlar arasında yayılmış meşhur olmuş bir durumdan dolayı ikazdır. İddiaları şudur ki: Bir hadis var; faydası da şudur; kim sabah namazına kalkmak istiyorsa uyumadan önce Kehf sûresinin sonunu okusun, kalbiyle belli bir saatte uyanmak için niyet etsin, uyanır inşallah ve bu tecrübe edilmiştir, diyorlar.
Biz onlara diyoruz ki; bu hususta herhangi bir hadis sabit olmamıştır. Buna itibar yoktur. En hayırlı tutulacak olan yol Peygamber (s.a.v.) sünnetidir.