Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Müslümanların Kendini Tevhid Ehli Diye Adlandırmasının Delili Var mı?

|FaraH| Çevrimdışı

|FaraH|

°
İslam-TR Üyesi
Es selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtûh.

Müslümanların kendini "biz Tevhid Ehli Müslümanlarız" veya "Selefi Müslümanız" diye 'adlandırmasının' delili var mı ve böyle demek doğru mu?
Demek istediğim, Müslüman Müslümandır..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Es selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtûh.

Müslümanların kendini "biz Tevhid Ehli Müslümanlarız" veya "Selefi Müslümanız" diye 'adlandırmasının' delili var mı ve böyle demek doğru mu?
Demek istediğim, Müslüman Müslümandır..
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh;

Tevhid ehl-i muslumanım veya selefi müslümanım tâbirleri kullanmak sunnette olmasa da İslam âleminde zaman zaman çeşitli maksadlarla kullananlar olmuştur. Tesbit edilebildiği kadarıyla ehl-i tevhîd tabirini “bütün müslümanlar” anlamında ilk defa kullanan Ebu’l-Huseyin el-Hayyât’tır (ö. 300/913 [?]). Ona göre ehl-i tevhîdden olan müslüman ya Mûtezile’ye veya Cebriyye’ye bağlı olur (el-İntiṣâr, sf: 26)
Bu taksim, kullara ait fiillerin Allah veya insanlar tarafından yaratılması esasına dayanmakta olup müslümanlar arasında bu iki görüşün dışında üçüncü bir telakkinin bulunmadığı anlayışını öngörmektedir. Bununla birlikte Mûtezile âlimleri, ilâhî sıfatların müstakil birer mâna olarak mevcud olduğunu söylemenin zâtla beraber kadîm varlıkların bulunmasını (taaddudu’l-kudemâ) gerektireceğini düşünerek sıfatların zâttan ayrı telakki edilmemesini tevhidin temel ilkesi haline getirmişler, bu sebeble de kendilerine
ehlu’l-adl ve’t-tevhîd, muvahhidîn veya ehl-i tevhîd adını lâyık görmüşlerdir. (Ebu’l-Yusr el-Pezdevî, sf: 35; İbnu’l-Murtazâ, sf: 2)

Ehl-i sunnet’ten Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî, Ebû Mansûr el-Mâturîdî, Ebu’l-Huseyin el-Malatî ve daha sonra Takıyyuddin İbn Teymiyye gibi âlimler de ehl-i tevhîdi “İslâm dininin mumeyyiz vasfını tasdik edenler”, dolayısıyla “bütün müslümanlar” anlamında bir tabir olarak kullanmışlar, büyük günah işleyen ehl-i tevhîdin kâfir kabul edilemeyeceğini, ayrıca cehennemde ebedî olarak kalmayacağını belirtmişlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri Mûtezile’nin aksine Kur’an ve Sünnet’te bildirilen sıfatlarla Allah’ı nitelemeyi tevhidin temel esası saymışlar ve bu sebeble ehl-i tevhîdin gerçek temsilcileri olarak kendilerini görmüşlerdir.

Günümüzde bu tâbirleri kullanma gereksinimi hissetmesi bulunduğu ülke veya ortamdaki sofiyye denen tasavvufcuların fazla olmasından dolayı çevresindekilerin kendisini de onlar gibi müslüman diye benzetilmesinden dolayı kendisinin onlardan farklı olduğunu vurgulamak için ben tevhidiyim, veya falanca tevhid ehlidir gibi vurgulama ihtiyacı hissetmektedir.
Yine Selefi müslümanım tâbiri de aynı şekilde kullanılan, aslen tevhidi müslümandan biraz daha farklı manada kullanılan Selefiyye aslen bir menhec, usuldur. Mezhebi manada genel olarak bilinen dört mezhebden farklı bir anlayışta olduğunu belirtmek amacıyla kullanılır.
Hal böyle olsa da aslen iki tâbir de fırkalaşmaya, ayrışmayı çağrıştıran, diğer insanlara soğuk gelebilecek bu tür nitelendirmeler kullanmayıp, Müslüman, ehl-i sunnet müslüman tâbirleri kullanmak uygun olandır.
 
|FaraH| Çevrimdışı

|FaraH|

°
İslam-TR Üyesi
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh;

Tevhid ehl-i muslumanım veya selefi müslümanım tâbirleri kullanmak sunnette olmasa da zaman çeşitli maksadlarla kullananlar olmuştur. Tesbit edilebildiği kadarıyla ehl-i tevhîd tabirini “bütün müslümanlar” anlamında ilk defa kullanan Ebu’l-Huseyin el-Hayyât’tır (ö. 300/913 [?]). Ona göre ehl-i tevhîdden olan müslüman ya Mûtezile’ye veya Cebriyye’ye bağlı olur (el-İntiṣâr, sf: 26).
Bu taksim, kullara ait fiillerin Allah veya insanlar tarafından yaratılması esasına dayanmakta olup müslümanlar arasında bu iki görüşün dışında üçüncü bir telakkinin bulunmadığı anlayışını öngörmektedir. Bununla birlikte Mûtezile âlimleri, ilâhî sıfatların müstakil birer mâna olarak mevcud olduğunu söylemenin zâtla beraber kadîm varlıkların bulunmasını (taaddudu’l-kudemâ) gerektireceğini düşünerek sıfatların zâttan ayrı telakki edilmemesini tevhidin temel ilkesi haline getirmişler, bu sebeble de kendilerine ehlu’l-adl ve’t-tevhîd, muvahhidîn veya ehl-i tevhîd adını lâyık görmüşlerdir. (Ebu’l-Yusr el-Pezdevî, sf: 35; İbnu’l-Murtazâ, sf: 2)

Ehl-i sunnet’ten Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî, Ebû Mansûr el-Mâturîdî, Ebu’l-Huseyin el-Malatî ve daha sonra Takıyyuddin İbn Teymiyye gibi âlimler de ehl-i tevhîdi “İslâm dininin mumeyyiz vasfını tasdik edenler”, dolayısıyla “bütün müslümanlar” anlamında bir tabir olarak kullanmışlar, büyük günah işleyen ehl-i tevhîdin kâfir kabul edilemeyeceğini, ayrıca cehennemde ebedî olarak kalmayacağını belirtmişlerdir. Ehl-i sünnet âlimleri Mûtezile’nin aksine Kur’an ve Sünnet’te bildirilen sıfatlarla Allah’ı nitelemeyi tevhidin temel esası saymışlar ve bu sebeple ehl-i tevhîdin gerçek temsilcileri olarak kendilerini görmüşlerdir.

Günümüzde bu tâbirleri kullanma gereksinimi hissetmesi bulunduğu ülke veya ortamdaki sofiyye denen tasavvufcuların fazla olmasından dolayı çevresindekilerin kendisini de onlar gibi müslüman diye benzetilmesinden dolayı kendisinin onlardan farklı olduğunu vurgulamak için ben tevhidiyim, veya falanca tevhid ehlidir gibi vurgulama ihtiyacı hissetmektedir.
Yine Selefi müslümanım tâbiri de aynı şekilde kullanılan, aslen tevhidi müslümandan biraz daha farklı manada kullanılan Selefiyye aslen bir menhec, usuldur. Mezhebi manada genel olarak bilinen dört mezhebden farklı bir anlayışta olduğunu belirtmek amacıyla kullanılır.
Hal böyle olsa da aslen iki tâbir de fırkalaşmaya, ayrışmayı çağrıştıran, diğer insanlara soğuk gelebilecek bu tür nitelendirmeler kullanmayıp, Müslüman, ehl-i sunnet müslüman tâbirleri kullanmak uygun olandır.
Teşekkür ederim.
 
A Çevrimdışı

asliar

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cok guzel ve yerinde bir soru olmus. Cevap da tahmin ettigim gibi cikti..

Ben de uzun zamandir bunu dusunuyordum, icime bir rahatsizlik dogmustu. Ve bir suredir dilimi tevhid ehli demekten arindirmaya calisiyordum. Gercekten en guzeli muslumanim/ehli sunnet muslumanim demek..
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah bilir ya bende böyle düşünüyor(d)um.
Ehli-i Tevhid, bizim kendimiz için kastettiğimizin tam aksi olan Mutezile fırkasının kendisi adlandırma şeklidir.
Selefi ismi güzeldir ancak kişi kendisine Selefi olarak adlandırdığında Sofiyyeden ayrışmak isterken Medhaliyyeden, çağdaş Hariciyye ye kadar pek çok grupla kendini aynı şemsiye altına sokar...
Şu halde Ehl-i Sünnet tabiri en güzel olandır eğer İslami camia içinde çok günü geçmiş birisi ile bu muhabbet geçiyorsa şayet kişinin menhecini ve itikadını söylemesi yeterli olur. Cemaatler ve Örgütler için ise en uygunu manifesto yayınlamaktır.
Allahu Alem
 
|FaraH| Çevrimdışı

|FaraH|

°
İslam-TR Üyesi
Aklıma gelen; Müslümanların böyle kendilerini "adlandırarak" ayırmasının ne kadar doğru olduğuydu..
Hani bazıları diyor ya; Tevhid Ehli Müslümanlar, Selefi Müslümanlar,...
Ama sonuçta Müslüman Müslümandır.
 
Son düzenleme:
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bence bu sıfatları insanlar “uyanmış” müslüman olduklarını belirtmek için kullanıyorlar. Yani araştırdım ikna oldum ve o yüzden müslümanım anlamında bir “farkındalık” emaresi. Alkol alıp kumar oynayıp sevgilisi olan hatta uyuşturucu kullanan kişilere bile sorsan müslümandır. Bunlarla kendini bir tutmamak için aslında dindarım diyebilmek için bir fark oluşturmak amaç. Buna artı olarak tevhid konularını araştırdım ne olduğunu biliyorum ve şirkten beriyim diyebilmek için bu sözlerin kullanılması başka bir amaç. Aslında bu durumda bunların kullanılması farklılaşmaya ayrıştırmaya gidiyor. Büyük günah işleyenlerin dinden çıkıp çıkmadığı meselesinde çıktığına inandıkları izlenimi oluşturuyor. Veya büyük şirkte cehaletin mazeret olup olmadığı konusunda mazeret değildir görüşünde oldukları intibahsını bırakıyor insanda. Tabi bir müslüman bunları bilmekle yükümlü müdür bunlar dinin aslından mıdır soruları da direkt geliyor insanın aklına ve yine bu kimseler aslından olduğu görüşünü savunuyorlar gibi bir izlenim oluşturuyor bu tabirler. Halbuki pek çoğu için bu sorular soru bile değil cevabı ortada ama ayrışmaların körüklendiği bu devirde sanki insanın bir fikri tuttuğu bir taraf olmalıymış gibi anlaşılıyor.
 
Üst Ana Sayfa Alt