Âleykum selam we rahmetullah;
Aslen boşnanan musluman eşler, çocuklarına bakmakla yükümlüdür. Bu da çocuk belli yaşa ulaşıncaya kadar fiziken bakımı anne, maddi / nafaka olarak baba yükümlüdür. Nafakanın miktarını da mevcut şartlara göre ortak bir meblağda andlaşmaları uygun olur. Sonuçta kendi ortak çocuklarıdır. Fakat andlaşmazlık durumunda ;
Mahkemeye velayet verme işini tam anlayamadım. Avukata vekâlet vermekten başka birşey midir? Eğer avukat tutmanız ise bu câiz olabilir. Fakat avukat tutmaya değecek önemde bir mesele olmadığı için kendi durumunuzu kendiniz anlatmanız daha uygun olacağını düşünüyorum.
***
Eşlerin boşanması durumunda, çocukların yetiştirilib bakılması (Hidâne) 7 -9 yıl arası, (7 yaş esas alınmıştır) annede kalır. Çocukların bakımı için nafaka kocaya/erkeğe düşer. Bu yaşından sonra onları koruma hakkı babaya âit olur. Baba korumaya daha lâyık görülür.
Amr b. Şuayb'ın dedesi Abdullah b. Amr (b. As)'dan rivayet olunduğuna göre, bir kadın (Rasûl-u Ekram'e hitaben):
“Ey Allah'ın Rasûlu! Şu benim oğluma, karnım (aylarca) kap oldu. Meme(leri)m su kabı oldu, bağrım onun için barınak oldu. Onun babası beni boşadı. (Şimdi de) onu benden almak istiyor" dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) de ona; "Sen evlenmediğin sürece ona (bakmaya başkalarından) daha mustehaksın," buyurdu.
(Ebu Davud, Talak, bab 35, Hadis no : 2276; Ahmed b. Hanbel, II, 182; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ', VIII, 4; Hakim, el-Mustedrak, II, 207)
- Ana gayr-ı muslim dahi olsa çocuklar yine anaya teslim edilir. Ancak, yaşları geliştikçe anadan İslâm'ın zıddına terbiye görüp, dinden uzaklaştırma şeklinde bir telkin aldıkları anlaşılırsa alınır, bunu yapmayan bir yakına verilir. Bakım hakkını bu ana kaybetmiş olur.
İslâmda çocuğun nafakası babaya, hıdânesi (bakımı) öncelikle anneye aittir. Fakat babalar nafakaya mecbur olmakla birlikte anneler hidâneye mecbur değillerdir.
Hanefî mezhebine göre hidâne sahibleri sırasıyla şunlardır:
Anne, anneanne, baba-anne, öz abla, öz kızkardeşin kızları, teyze, hala. Bunlar yoksa hala, dede, kardeş, kardeş çocukları, amcalar, amca çocukları.
Evlilik bozulmuşsa, erkek çocuğun 7, kız çocuğun 9 yaşına kadar hidâne hakkı kendi annesine aittir. Annesi yoksa veya annesinin hidâne hakkı düşmüşse bu hak diğer hidâne sahiblerine intikâl eder.
Hidâne ehliyetinin şartları; hürriyet, akıl, bulûğ, emniyet, korumaya gücü yeterlilik ve kadının küçüğe yabancı olan birisiyle evli olmaması. Bu şartları taşıyan anne müslüman olmasa bile çocuğun hidâne hakkına sahibtir.
Hafif meşrep kadınlar hidâne hakkına sahip değillerdir
- Ana, bakım hakkını korumuş olması için yabancı biriyle evlenmiş olmayacak, çocukların bakımını yapmaya muktedir, korumaya malik durumda olacaktır. Evlenen, yahut akıl ve iffetinde zaaf gösteren ana, bakım hakkını kaybeder. Çocuklar elinden alınıp babaya teslim edilir.
Bazı Kâideler:
1. Çocuğun terbiyesi ve bakımı dinî bir vecibedir.
2. Boşanan eşlerin çocuklarına bakma hakkı öncelikle kadına verilmiştir. Bu hak evlenmediği sürece öncelikle kadına aittir. Fakat evlendiği andan itibaren bu hakkı, kaybeder. Ulemânın büyük çoğunluğu bu görüştedirler. Delilleri ise mevzûmuzu teşkîl eden hadis-i şerîftir. Bu hadis öyle bir hadistir ki, ulemâ bunda Amr b. Şuayb'a muhtaç kalmış ve bu mevzuda onu delîl almaktan başka çare bulamamışlardır. Çünkü hadisin yegâne dayanağı Amr b. Şuayb'dır.
Boşanan kadının evlenmekle çocuğu himayesine alma hakkım kaybedeceğine delâlet eden bundan başka bir hadis yoktur. Dört mezhebin imamları ile daha başka ilim adamlarının görüşü de budur. Buhârî, Sahih'inin dışındaki eserlerinde bu hadisi delîl olarak zikretmiştir. Hâkim, Ma'rifetu Ulûmi'l-hadis isimli eserinde bu hadisin sahîh olduğuna dâir icma bulunduğunu söylemiştir.
İbn Hazm gibi bazı kimseler senedinde Amr b. Şuayb bulunduğu için bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerse de bu söz doğru değildir. Bu söz ancak senedinde Amr b. Şuayb'ın bulunub da Abdullah b. Amr b. As'dan rivayet edildiğine dâir Şuayb'ın açıklaması bulunmadığı hadisler için geçerlidir. Halbuki burada bu hadisin Amr'ın dedesi Abdullah b. Amr. b. As'dan rivayet edildiğine dâir Şuayb'ın açıklaması vardır. Binaenaleyh bu hadis sahihdir. Humeydî, İbnu'l-Medînî, Buhârî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Râhûye gibi hadis imamlarının bu hadisle amel etmeleri de bunu isbat etmektedir.
Nitekim İmâm Mâlik'in rivayet ettiği şu hadis-i şerîf de bu hadisi teyîd etmektedir:
"el-Kasım b. Muhammed (r.anh) der ki:
Ömer b. el-Hattâb (r.anh) ensârdan bir kadınla evliydi. Bu kadından Âsim adında bir oğlu oldu, sonra boşandılar. Ömer (r.anh), Kuba'ya geldiğinde oğlu Âsım'ı mescidin avlusunda oynarken gördü. Onu kucakladı. Hayvanın üzerinde önüne oturttu. Bunun üzerine ninesi yetişti, çocuğu Ömer'den almak istedi. O da vermedi. Birlikte Ebubekir (r.anh)'in yanına geldiler. Ömer; Bu benim oğlumdur. dedi.
Ebubekir de Ömer'e hitaben; Çocukla onun arasına girme, onları serbest bırak dedi.
Ömer de cevab vermedi.
İmâm Mâlik der ki: "Ben de böyle amel ediyorum."
İbn Abdilberr'de bu hadisin muttasıl ve munfasıl olarak pek çok yollardan rivayet edildiğini ve ilim erbabının tasvibine mazhar olduğunu ifâde etmiştir.
(Muvatta', vasiyye, 6)
Şevkânî'nin beyânına göre çocuğu himayesine almaya hak kazanan bir kadın evlendiği andan itibaren bu hakkını kaybeder. Şafiî ulemâsı ile Hanefî ulemâsı ve İmâm Mâlik bu görüşte icmâ' bulunduğunu söylemiştir.
Osman (r.anh)'ın, "Kadının çocuğu yanına ahn.a hakkının bakî olduğu ve bu hakkın ondan hiçbir zaman alınamayacağı" görüşünde olduğu rivayet edilmiştir. Hasan el-Basrî ile İbn Hazm da aynı görüştedirler.
"Kadın evlenmekle, çocuğunu yanına alma hakkını kaybeder" diyenlere göre Osman'ın sözünü "boşanan bir kadının çocuğunu yanına alma hakkı hiçbir zaman kadının elinden çıkmaz" şeklinde anlamak doğru olamaz. Çünkü Osman (r.anh)'ın bu sözü sadece annesinden başka hiçbir yakını olmayan çocuklar için söylemiş olması mümkündür.
Hanefî ulemâsına göre kocasından boşanıp da çocuğunu kendi himâyesi altına alma hakkına sahib olan bir kadın her ne kadar evlenmekle bu hakkını kaybederse de evlendiği kimsenin çocuğun amcası gibi yakınlarından biri olması halinde yine de bu hakkını kaybetmeden elinde tutar. Bu durumda olup da annesini kaybettiği için anneannesinin himayesine geçen bir çocuğun anne-annesi çocuğun babasının babasıyla evlenirse çocuk yine anne-annesinin yanında kalmaya devam eder. Bu hakkın kendisine intikâl ettiği bir teyze, çocuğun amcasıyla evlenecek olsa bu hak kendisinden geri alınamaz.
3. Kocasından boşanan bir kadının çocuğunu yanına alması onun lehine olan bir haktır. Dolayısıyla çocuğun masraflarını karşılamak annesine değil, babasına düşen bir görevdir. Anne arzu ederse bu hakkını çocuğun diğer akrabalarına bağışlayabilir. Ancak ulemâ bu mevzuda ihtilâf etmiştir.