İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler
İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
ÇözüldüNamahremle Aynı Masada Yemek Yemek Caiz mi?
EsSelamuAleykum kardeşler. Müslüman, bir namahremle (mes:kardeşinin hanımıyla) aynı masada yemek yiye bilir mi? Yanlarında hanımın mahreminin olması ya da olmaması bir şeyi değiştirir mi?
EsSelamuAleykum kardeşler. Müslüman, bir namahremle (mes:kardeşinin hanımıyla) aynı masada yemek yiye bilir mi? Yanlarında hanımın mahreminin olması ya da olmaması bir şeyi değiştirir mi?
Musluman bir erkek, kardeşinin hanımı (yengesi) ile başbaşa kalması, velev ki bu halvet sofrada yemek yeme esnasında dahi olsa "kayın ölümdür" hadisi gereğince câiz değildir.
Ukbe b. Amir (r.anh)'den rivayete göre, Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Kadınların yanına girmekten sakının"
"Ey ALLAH'ın Rasulu! kocanın erkek kardeşi için ne buyurursunuz?" diye sorulunca,
"Kayın birader ölümdür(ölüm gibidir)" buyurmuştur. (Tirmizî, Radâ (Emzirme Bölümleri), 16; Buhari, Nikah: 112; Muslim, Selam: 8; Ahmed b. Hanbel, IV, 149, 153)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir defasında, "Kadınların bulunduğu yere girmekten sakının" buyurdu.
Ensardan bir zat, "Yâ Rasulallah, kayınlar (erkeğin akrabaları)hakkında ne buyurursunuz?" şeklinde sorması üzerine,
"Kayın ölümdür" buyurdular. (Buharî, Nikah, III; Muslim, Selam, 20)
Bu hadisin şerhinde İmam Nebevi der ki:
"Bir kimse âdet ve geleneğe göre, kardeşinin hanımıyla baş başa kalır, işte ölüm budur. Söyleşinin yasaklanması yabancı erkeklerden daha lâyıktır. Hadisin doğru mânâsı da budur."
"Köre zorluk yoktur, topala zorluk yoktur, hastaya zorluk yoktur. Evlerinizden yahud babalarınızın evlerinden yahud annelerinizin evlerinden yahud kardeşlerinizin evlerinden yahud kız kardeşlerinizin evlerinden yahud amcalarınızın evlerinden yahud halalarınızın evlerinden yahud dayılarınızın evlerinden yahud teyzelerinizin evlerinden yahud anahtarlarına sahib olduğunuz evlerden yahud dostunuzun evlerinden yemenizde size günah yoktur. Topluca yahud ayrı ayrı yemenizde size günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah katından mubârak, hoş bir selamla kendinize selam verin. Allah size ayetleri böylece açıklıyor. Belki siz aklınızı çalıştırırsınız." (Nur 61)
Âyetteki kendi evlerinizden maksad, aile tercilerinizin evleri, yani, çocuklarınızın, zevcelerinizin, hizmetçilerinizin evleridir. Cessas şöyle der: «kendi evlerinizden maksad, kişinin ailesi, çocukları ve hizmetçileri gibi evinde duranların evleridir. Bunlar babanın evinde bulunduktan için kendi evine isnad edilmişlerdir. Kişinin kendi malından yemesi zaten mubahdır. Âyetteki hitabın zahiri ve başlangıcı bir diğerinin malından yemeyi mubah kılmaktadır. Çünkü Allahu teala, «...Gerek babalarınızın evlerinden, gerek annelerinizin, evlerinden...» buyurmaktadır. Bu, mahrem olan akrabaların evlerinde ekmek yemenin mubah olduğunu beyan etmektedir. Halkın geleneği de bu şekilde cerayan etmiştir.» (Ebû Bekir Ahmed Cessâs, Cessas. Ahkâmu'l Kur'an, C. 3, Sf: 335)
Abdullah b. Abbas (r.anhuma)'dan nakledilen bir görüşe göre bu âyet inmeden önce zenginler, fakirlerin hakkını yerler korkusuyla onlarla beraber yemek yemezlermiş. "Biz zenginiz, siz fakirsiniz sizin yemeğinizden nasıl yiyelim?" derlermiş. Âyet-i kerime nazil olmuş ve zenginle fakirin beraber yemek yemelerinin mahzuru olmadığını beyan etmiştir.
Bazı müfessirlere göre ise bu âyet-i kerime, birlikte yemek yemeyi âdet haline getirip yalnız yemeyen bir kısım insanların âdetlerini ortadan kaldırma hükmünü getirmektedir. Çünkü Arablardan bazıları, beraber hiç yemek yemezlerken, diğer bir kısmı da hiç ayn yemezlermiş. Âyet-i kerime işte bu hususlara işaret etmekte, insanların bir arada veya ayn ayrı yemek yemelerinin mahzurlu olmadığını beyan etmektedir. Bazılarına göre ise bu âyet-i kerime, kendilerine misafir geldiği zaman mutlaka onunla birlikte yemek yeme mecburiyeti hisseden kimseler hakkında nazil olmuş ve onlara, misafirlerle birlikte yemek yemenin mecburi olmadığını beyan etmiştir. Taberi ise bu âyetin, bütün bu sürüşleri kapsadığını söylemektedir.
“Topluca yahud ayrı olarak yemenizde de size günah yoktur" Bu ayetin iniş sebebinde de üç görüş vardır:
Birincisi: Kinane oğullarından kendilerine Leys oğulları denen bir kabile mensubları tek başlarına yemek yemekten çekinirlerdi; bazen adam yemek önünde iken sabahtan akşama kadar oturur beklerdi. Bunun üzerine bu ayet indi. Bunu Katade ile Dahhak demişlerdir.
İkincisi: Ensardan bir topluluk misafirleri gelince onlarsız yemek yemezlerdi, bu ayet bunun üzerine indi ve onlara topluca veyahud ayrı ayrı yemek yemelerine musaade edildi. Bunu da İkrime, demiştir.
Üçüncüsü: Müslümanlar özürlü kimselerle yemek yemekten çekinirlerdi, bunu da onları kayırdıkları ve yemek üzerinde toplanmaktan kaçındıkları için yaparlardı. Çünkü kimi az kimi ise çok yerdi. Allah bu hususta kolaylık sağladı ve onlara: “Topluca" yani birlik hainde “veya ayrı ayrı yemenizde bir günah yoktur” dedi. (Ebu'l Ferec İbnu'l Cevzi, Zâdu'l Mesir fi İlmu't Tefsir, C. 4, Sf: 399)
Ayette her ne kadar dayı, hala, teyzelerinizin vs. evlerinizden topluca yahud ayrı ayrı, tek tek yemek yenebileceğini, bir günah olmadığı zikredilmektedir. Burada kesin olarak bir hüküm olmasa da gerek sofra adabı gerek haramlık selamlık, gözleri haramdan koruma ve sakındırma tatbiki gereğince nikah düşen akrabalarla kadın erkek erkek karışık yemek yenmesinden bahsedilmemektedir. Gerek bu yakınlarınızın evlerinizde tek başınıza gerek nikah düşmeyen yakınlarınızla veya şehveti celbetmeyecek pir-i fani yaşlı kimselerle birlikte topluca yemek sofrasına oturulabileceğine işaret edilmektedir.
Allahu taala yakın akrabaların evinde izin almadan yemek yemeyi mubah kılmıştır. Allahu taala bu yakın akrabaları da şöyle beyan etmiştir: Babalar, anneler, kardeşler, amcalar, dayılar, halalar ve teyzeler. Bu akrabalar arasında sıla-i rahim bağları vardır. Bu bağlar sevgiyi gerektirir. Akraba evinde teklifsiz yemek yeme de akrabalık bağlarını kuvvetlendirir, birbirlerini görmeyi, konuşmalarını adet haline getirir.
Yakın akrabaların evlerinde yemek yeme mubah kılındığı gibi, sadık dostların evinde İzinsiz olarak yeme de mubah kılınmıştır. Zira sadık dostluk, yakın akrabalık derecesindedir. Sadık dostların birbirleri üzerinde çok büyük hakları vardır. Çok sadık dost vardır ki insanın kardeşinden daha hayırlıdır. Arabların meşhur bir atasözü vardır. Şöyle denilir: «Annemin doğurmadığı çok kardeşin vardır.»
İşte bunlardan dolayı Allahu taala sadık dostların evlerinde onlardan İzin almadan yemek yemeyi mubah kılmış, dostluk bağlarının kuvvetlenmesi ve devamı için onu yakın akrabalar sırasında saymıştır.
Sadık dostlara, izinsiz olarak yemek yeme gibi ileri bir hakkın verilmesi islâmdaki din kardeşliği bağlarının daha da kuvvetlendirilmesi içindir. İslâm şeriatının olduğu gibi yüksek insanlık düşüncesinin de hedefi budur.
Allahu taala, mûmin kullarına, diğer mûmin kardeşlerinin evlerine girerken selam vermelerini emretmiştir. Bu İslâm'ın yüksek içtimaî adabının bir gereğidir. Bu bakımdan Allahu teala mûminlere selamı yaymalarını, müslümanların birbirlerini her gördüklerinde selamlaşmalarını emretmiştir. Çünkü selam İslâmın şiarı ve ummet fertleri arasında kuvvetli bir bağdır. Müslümanların birbirlerini sevmelerinin bir işaretidir.
Kendi hanımı yanında iken, tesetture riayet ederek (peçeli) yengesi ile aynı odada bulunması, aslen haram olmamakla birlikte, nikah düşen (namahrem) kadınların, hanımı ile birlikte başka odada oturması edebe daha uygundur.
Yengesi veya diğer namahremlerle sohbet etmek, mahramiyet sınırların aşılmasına, dejenere olmasına, zamanla harama düşülmesine sebeb olacağından, câiz değildir. Zorunlu olan bazı suallere, kısa, öz ve fitneye düşürmeyen bir ses tonu ile cevab vermesi caizdir. Zaruret halinde su, yemek istemesi durumunda, bir perde gerisinden , veya yüzüne bakmadan veya bir başka yere bırakarak alınacaksa istenebilir. Hanımı olmadan veya yanında başkaları olmadan baldızıyla başbaşa kalması câiz değildir. Kadının (yenge), Erkeğin (kayının) kalbine fitne sokacak şekilde kırıtarak, işveli şekilde konuşması câiz değildir.